ŞİA’DA İÇTİHAD KAPISININ AÇIK OLUŞU, İÇTİHADIN ANLAMI VE İÇTİHAD ETMENİN ŞER’İ HÜKMÜ
Merhum Allame M. Muhsin AĞABOZORG
Şia alimleri bütün asırlarda geçerli ve muteber içtihad kaidelerine dayanarak ilahi hükümleri Kur’an ve sünnetten çıkarmaktadırlar. İçtihad için gerekli önbilgi ilk asırlarda çok sınırlı ve içtihad metodunu öğrenmek hayli kolaydı. O asırlarda normal insanlar bile kolaylıkla içtihad ediyor ve ilahi hükümleri kaynaklarından çıkarabiliyorlardı.
Ama o asırlardan sonra, özellikle de Hz. Mehdi’nin (a.s) gaybetinin başlamasından sonra aradan uzun bir zamanın geçmesi, kitapların dört bir yana dağılması ve kitap istinsah edenlerin, güvenilir kimseler de olsalar hata ve yanılgıdan korunmuş olmamalarından dolayı kitaplarda bazı farklılıkların meydana gelmesi içtihad için gerekli olan ön bilginin yanı sıra diğer bazı şartların da olmasını gerektirdi. Böylece tam manasıyla müçtehid olabilmek, Kitap (Kur’an) ve sünnetin zahirini anlamaya, ravilerin hallerini ve rivayetlerin senetlerini bilmeye ve doğruyu yanlıştan, memduhu mecruhtan ayırt etmeye, yani bu hususlarla ilgili çeşitli ilim dallarında uzmanlaşmaya bağlı kaldı.
Şer’i hükümleri anlamaktaki içtihad, yani delillerin anlamlarını teşhis ve senedlerinin durumunu tayin etmek için yapılması gereken gayret ve çaba, tüm Şia uleması nazarında, kudreti olan her mükellefe, bu vazifeyi yapabilecek yeterli kimse olmadığı taktirde, farz-ı ayndır. Eğer bu vazifeyi yapacak yeterli kimseler olursa o zaman bu farz diğerlerinin boynundan kalkar.
AHBARİLER (HADİSÇİLER)
Şia alimlerinin hükümleri elde etmek için içtihadın farz olduğuna dair zikrettiğimiz icması, amel makamındadır. Çünkü Şia’nın son devir ulemasından bazıları, amelen içtihad ettikleri halde, sözde içtihadı reddetmiş ve «hadisler(ahbar) ile amel edilmelidir.» demişlerdir. Bunlar tarihte Ahbariler (hadisçiler) olarak tanınmıştır. Ama biz Ahbarilerle Usulilerin (içtihaddan yana olanlar) arasındaki ihtilafın lafzi bir tartışma olduğu kanısındayız. Çünkü sözde içtihada karşı olduklarını ve hadislerle amel etmenin gerekliliğini savunan Ahbariler de hadislerin manasını belirlemeye çalışıp, tali mertebede onlardan anladıkları manaya göre amel etmektedirler. Bu ise hadis hakkında içtihad yapıyorlar demektir. Çünkü içtihad, hadislerin manasını anlamaya, onlardan net hükümler çıkarmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Buna göre diyoruz ki, içtihad bütün Şia alimlerinin kabul ettiği bir şeydir.
ŞİA ULEMASININ FETVADAKİ İHTİLAFLARININ SEBEBİ
Zikrettiğimiz şeylerden anlaşıldığı üzere Şia alimlerinin fetvalardaki ihtilaflarının kaynağı, herhangi bir husustaki delilin şer’i bir delil olup olmadığı ve bazı delillere kanaat getirilip getirilmemesi hususundaki ihtilaflar ile anlayış farklılıklarıdır.
Merhum Allame M. Muhsin AĞABOZORG
Şia alimleri bütün asırlarda geçerli ve muteber içtihad kaidelerine dayanarak ilahi hükümleri Kur’an ve sünnetten çıkarmaktadırlar. İçtihad için gerekli önbilgi ilk asırlarda çok sınırlı ve içtihad metodunu öğrenmek hayli kolaydı. O asırlarda normal insanlar bile kolaylıkla içtihad ediyor ve ilahi hükümleri kaynaklarından çıkarabiliyorlardı.
Ama o asırlardan sonra, özellikle de Hz. Mehdi’nin (a.s) gaybetinin başlamasından sonra aradan uzun bir zamanın geçmesi, kitapların dört bir yana dağılması ve kitap istinsah edenlerin, güvenilir kimseler de olsalar hata ve yanılgıdan korunmuş olmamalarından dolayı kitaplarda bazı farklılıkların meydana gelmesi içtihad için gerekli olan ön bilginin yanı sıra diğer bazı şartların da olmasını gerektirdi. Böylece tam manasıyla müçtehid olabilmek, Kitap (Kur’an) ve sünnetin zahirini anlamaya, ravilerin hallerini ve rivayetlerin senetlerini bilmeye ve doğruyu yanlıştan, memduhu mecruhtan ayırt etmeye, yani bu hususlarla ilgili çeşitli ilim dallarında uzmanlaşmaya bağlı kaldı.
Şer’i hükümleri anlamaktaki içtihad, yani delillerin anlamlarını teşhis ve senedlerinin durumunu tayin etmek için yapılması gereken gayret ve çaba, tüm Şia uleması nazarında, kudreti olan her mükellefe, bu vazifeyi yapabilecek yeterli kimse olmadığı taktirde, farz-ı ayndır. Eğer bu vazifeyi yapacak yeterli kimseler olursa o zaman bu farz diğerlerinin boynundan kalkar.
AHBARİLER (HADİSÇİLER)
Şia alimlerinin hükümleri elde etmek için içtihadın farz olduğuna dair zikrettiğimiz icması, amel makamındadır. Çünkü Şia’nın son devir ulemasından bazıları, amelen içtihad ettikleri halde, sözde içtihadı reddetmiş ve «hadisler(ahbar) ile amel edilmelidir.» demişlerdir. Bunlar tarihte Ahbariler (hadisçiler) olarak tanınmıştır. Ama biz Ahbarilerle Usulilerin (içtihaddan yana olanlar) arasındaki ihtilafın lafzi bir tartışma olduğu kanısındayız. Çünkü sözde içtihada karşı olduklarını ve hadislerle amel etmenin gerekliliğini savunan Ahbariler de hadislerin manasını belirlemeye çalışıp, tali mertebede onlardan anladıkları manaya göre amel etmektedirler. Bu ise hadis hakkında içtihad yapıyorlar demektir. Çünkü içtihad, hadislerin manasını anlamaya, onlardan net hükümler çıkarmaya çalışmaktan başka bir şey değildir. Buna göre diyoruz ki, içtihad bütün Şia alimlerinin kabul ettiği bir şeydir.
ŞİA ULEMASININ FETVADAKİ İHTİLAFLARININ SEBEBİ
Zikrettiğimiz şeylerden anlaşıldığı üzere Şia alimlerinin fetvalardaki ihtilaflarının kaynağı, herhangi bir husustaki delilin şer’i bir delil olup olmadığı ve bazı delillere kanaat getirilip getirilmemesi hususundaki ihtilaflar ile anlayış farklılıklarıdır.
Yorum