Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #61
    Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

    Soru 71: Acaba sadece müziği dinlemek mi haramdır, yoksa onu elinde olmayarak duymak da mı haramdır?

    Cevap: Eğlendirici ve neşelendirici haram müziği duymak, dinlemek hükmünde değildir. Fakat bazı yerlerde örfe göre duymak da dinlemek sayılmaktadır.

    Soru 72: Günah ve eğlence meclislerinde yaygın olmayan aletlerle, bir müzik enstrümanı eşliğinde Kur'ân okumak caiz midir?

    Cevap:
    Kur'ân-ı Kerim'in ayetlerini güzel bir şekilde ve Kur'ân'ın şanına yakışır nağmelerle okumanın sakıncası yoktur; hatta haram olan teganni haddine ulaşmaması kaydıyla tercih edilir bir şeydir; fakat müzik enstrümanı eşliğinde Kur'ân okumak şer'an doğru değildir.

    Soru 73: Milat (doğum) günleri vb. törenlerde darbuka çalmanın hükmü nedir?

    Cevap: Müzik ve çalgı aletlerini eğlence ve günah meclislerine uygun olan coşturucu ve neşelendirici nitelikte kullanmak mutlak suretle haramdır.

    Soru 74: Öğrencilerin, Eğitim Bakanlığı'nın marş ekipleri ve bando takımlarında kullandıkları müzik aletlerinin hükmü nedir?

    Cevap: Örf açısından hem helâl, hem de haramda kullanılabilecek müzik aletlerini eğlendirici olmamak kaydıyla helâl amaçlarla kullanmak caizdir; fakat örfen sadece haramda kullanılan ve eğlenceye has aletlerden sayılan müzik aletlerini kullanmak caiz değildir.

    Soru 75: Müzik aletlerinden sayılan "santur" aleti i-mal etmek ve bir meslek olarak ondan kazanç elde etmek caiz midir? Acaba bu sanayiyi geliştirmek ve çalgıçları bu aleti çalmaya teşvik etmek için yatırım yapmak ve yardım etmek caiz midir? Geleneksel müziği yaymak ve ihya etmek amacıyla ülkenin geleneksel müziklerini öğretmek caiz midir?

    Cevap:
    Millî veya inkılâp marşları icra etmek ve herhangi yararlı ve helâl bir işte müzik çalmak için çalgı aletlerinin kullanımı, günah ve fesat meclislerine uygun olan coşturucu sınıra ulaşmadığı sürece sakıncası yoktur. Bunun gibi aynı amaçla çalgı aletlerinin yapımı, öğretim ve öğreniminin kendi başına bir sakıncası yoktur.

    Soru 76: Hangi aletler eğlendirici sayılır ve kullanılması hiçbir durumda caiz değildir?

    Cevap: Helâl menfaati olmayan ve genelde eğlendirici, coşturucu ve fesada sevk edici alanlarda kullanılan aletler.

    Soru 77: Haram içeren ses kasetlerini kopyalayarak çoğaltma karşılığında ücret almak caiz midir?

    Cevap: Dinlenmesi haram olan kasetlerin kopyalanması ve bunun karşılığında ücret alınması caiz değildir.

    (Ayetullah Hamaneî)
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      #62
      Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

      [tt]Neyse, bir şey demiyorum..
      Vera ile hareket edip şüpheli şeylerden kaçınmayı öneriyorum.
      Bildiklerim bende kalsın!
      [/tt]

      Yorum


        #63
        Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

        [quote author=Melis link=topic=5382.msg97669#msg97669 date=1280091304]
        [tt]Neyse, bir şey demiyorum..
        Vera ile hareket edip şüpheli şeylerden kaçınmayı öneriyorum.
        Bildiklerim bende kalsın!
        [/tt]
        [/quote]
        Öneriniz için teşekkürler, aynı öneriyi ben de sizin için tavsiye ediyorum. Vera ile hareket edip şüpheli şeylerden kaçınmak gerekirse, profillerdeki birçok resimlerden de kaçınmak gerekir.
        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          #64
          Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

          [quote author=EHLI-TEVHID link=topic=5382.msg97626#msg97626 date=1280082292]
          TURBEYE SECDE HARAM DEGIL AMA MUZIK HARAM NASIL İŞ BU
          [/quote]

          Kim türbeye secde etti kardeş?!
          Lütfen Vahhabiler gibi iftirada bulunmayın.
          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

          Yorum


            #65
            Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

            Teşekkür ederim...

            Yorum


              #66
              Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

              FAHRETTİN BEY MELIS HANIM TURBEYE SECDE VE ONU TAVAF CAIZDIR DIYOR AYNI ZAMANDA ORDAKILERE YALVARIP ONLARDAN ISTEMEYE DE HELAL DIYOR.
              HASBUNALLAH

              Yorum


                #67
                Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

                [quote author=EHLI-TEVHID link=topic=5382.msg97675#msg97675 date=1280091948]
                FAHRETTİN BEY MELIS HANIM TURBEYE SECDE VE ONU TAVAF CAIZDIR DIYOR AYNI ZAMANDA ORDAKILERE YALVARIP ONLARDAN ISTEMEYE DE HELAL DIYOR.
                [/quote]

                [tt]Ben demiyorum, hakikat bu.. sizin gibi cennetül bakiden dozerle geçmeyi mi helal diyelim?![/tt]

                Yorum


                  #68
                  Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

                  SİZ VE ALLAH DISINDA TAPTIKLARINIZ CEHENNEM ODUNUSUNUZ.
                  HASBUNALLAH

                  Yorum


                    #69
                    Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

                    YUKARIDAKI SOZUM ŞİİLERE DEGIL TURBELERE SECDE EDENLERE ONLARA IBADET EDENLERE
                    HASBUNALLAH

                    Yorum


                      #70
                      Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

                      turbelere secde etmenin ve onları tavaf etmenin haram oldugunu ayetullah hamaney açıklamıştır.onemli olan muctehitlerin gorusudur.

                      turbelere secde etmek çok yanlış bir harekettir ve ancak gulatlar bunu yapar.

                      Yorum


                        #71
                        Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

                        [quote author=EHLI-TEVHID link=topic=5382.msg97675#msg97675 date=1280091948]
                        FAHRETTİN BEY MELIS HANIM TURBEYE SECDE VE ONU TAVAF CAIZDIR DIYOR AYNI ZAMANDA ORDAKILERE YALVARIP ONLARDAN ISTEMEYE DE HELAL DIYOR.
                        [/quote]

                        türbelere secde caiz değil ama şükür secdesi için türbelerin karşısında secdeye kapanmanın sakıncası yoktur. Melis kardeşimiz belki bu şükür secdesini kasdetmiştir. Türbelerde olanları yani Peygamber, İmamlar ve evliyaullahı vasıta kılarak Allah'tan bir şey istemenin de sakıncasıyoktur.
                        İmamlardan isteseler bile gerçekte Allah'tan istiyorlar. Çünkü onlara bu yetkiyi verenin Allah olduğunu biliyorlar, onlar da istedikleri takdirde Allah'ın izniyle hacetleri reva eder ve hastalara şifa verebilirler. Hz. İsa (a.s) da Allah'ın izniyle hastalara şifa veriyordu, ölüleri diriltiyorlardı.
                        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                        Yorum


                          #72
                          Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

                          50- De ki: "Size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam." De ki: "Kör olanla, gören bir olur mu? Yine de düşünmeyecek misiniz?"

                          51- Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an'la) uyarıp-korkut; onlar için ondan başka ne velileri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup-sakınırlar.

                          IYYAKE NABUDU VE IYYAKE NESTAIN.
                          HASBUNALLAH

                          Yorum


                            #73
                            Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

                            [quote author=EHLI-TEVHID link=topic=5382.msg97751#msg97751 date=1280164530]
                            50- De ki: "Size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam." De ki: "Kör olanla, gören bir olur mu? Yine de düşünmeyecek misiniz?"
                            [/quote]

                            GAYB NEDİR?

                            Gayb, şühudun karşıtı bir kelimedir. Perde arkası ve gizlilik anlamındadır. Genel ve özel iki anlamı vardır.

                            Gaybın genel anlamı; insanın zahiri his ve görüşünden gizli olan her hakikattir. Buna binaen, cahil bir insanın idrakinin ötesinde olan bir gerçeği, onun için “gayb” hesap edebiliriz. Örneğin: Yaratılış âleminde ve tabiatta bize örtülü olarak yaratılmış bir takım sırlar gibi.

                            Gaybın özel anlamı ise; bir takım gerçekler ve tabiat âlemi ahvalinin perdesi ardında saklı bazı hakikatlerdir. Allah’ın zatı, melekler, ruhlar, kıyamet günü ve halleri, Cennet, Cehennem, Kâim (Hz. Mehdi -a.f-)’in kıyamı ve İsa (a.s)’ın nüzulü gibi. Kur’ân’da ve İslam âlimlerince “gayb” namı ile zikredilenlerin hepsi bu gruptandırlar. Bunlar hissedilir cinsten olmadığından onların ispatı için mefhumlara, ilmî ve aklî delil ve burhanlara ihtiyaç vardır veya gaybı bilen peygamberler veya ilahî evliyalar vasıtasıyla o dünyadan haberdar oluyoruz.

                            Bazı kimseler, ya garaz veya bazı ayetlere yüzeysel baktıklarından yolu kaybetmişlerdir. Diyorlar ki: “Gayb ilmi yalnızca Allah’a mahsustur, hatta Peygamber-i Ekrem (s.a.a) bile gaipten bir şey bilmiyordu.” Şu ayeti de delil getiriyorlar: “Gayb’ın anahtarları Allah’ın yanındadır. Allah’tan başkası onlardan habersizdir.”[1]

                            Bir ayette de Resulüne şöyle buyurmaktadır: “De ki: Ben size Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem.”[2]

                            “O halde neden gayp ilmini Hz. Peygamber ve İmamlara nisbet veriyorsunuz?” diyorlar.

                            Elbette mutlak gayb, Allah’a aittir ve insanların hislerinden gizli olan olaylar, Hak Teala’ya aşikardır. Zira bu mülk ve mevcudat aleminde meydana gelen her hadise, melekut aleminde daha kamil ve mükemmel bir şekilde meydana gelmiştir ve bu cihanın kendisi ve onun düzeni, öteki yüksek alemden alınmış bir suret hükmündedir. Şairane bir deyimle: Bu cihan köpük gibidir ve öteki cihan derya misali. Nitekim ayet-i kerime şöyle buyuruyor: “Her şeyin mülk ve melekutu elinde olan Allah münezzehtir.”[3]

                            Demek ki Allah-u Teala, gizli ve aşikar olan her şeyi biliyor ve O’nun için, zaman açısından geçmiş, gelecek veya hazırda olmanın bir anlamı yoktur. Zira her şeyin bilgisi, yaratılmadan önce, yaratıldıktan sonra ve yaratılışı anında Allah için birdir. Burada konunun açıklık kazanması ve gaybı sadece Allah’a mahsus bilen ve diğerlerinden nefyeden kimseler için birkaç konuya değinmek istiyoruz.

                            KUR’ÂN’DA GAYB İLMİ

                            Kur’ân’daki ayetlere dikkatle baktığımızda, gayb ilmi ile ilgili ayetlerin üç kısma ayrıldığını görürüz:

                            1) Gayb ilmini yalnızca Allah (c.c)’a ait bilen ayetler. Nitekim şöyle buyuruyor: “Göklerin ve yerin gaybı (sırrı) yalnız Allah’a aittir”[4]
                            Yine Resulullah’a şöyle buyurmaktadır: “De ki: Göklerde ve yerde, Allah’tan başka kimse gaybı bilmez.”[5] Ve bundan önce zikredilen ayetler.

                            2) Allah’ın, gayb ilmini kendi zatında münhasır kılmadığı ayetler. Allah Teala bir ayette şöyle buyuruyor: “O görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir.”[6]
                            Yine buyuruyor: “Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah’a döndürüleceksiniz.”[7]

                            3) Evliyaullah'ın da gayb ilmini muhtasar olarak bildiklerini gösteren ayetler de şunlardır:

                            “Allah gaybı bilendir ve hiç kimseyi gaybına (sırlarına) muttali kılmaz; ancak kendi rızası ile bir resulünü haberdar edebilir ve Allah onun önünden ve arkasından gözcüler salar.”[8]


                            Yine şöyle buyuruyor: “Allah size gaybı bildirecek değildir. Fakat Allah elçilerinden dilediğini seçer-ayırt eder.”[9]

                            Kur’ân’ın mesajını tam anlamıyla idrak edebilmek için, konuyla ilgili bütün ayet ve rivayetlerin arasını bulmak zorundayız. Zira onlardan bazısı gayp ilmini Allah’tan başkasından nefyetmekte, bazıları ise ispat etmekteler. Bu iş için çeşitli yollar vardır. Şimdi onlardan bazılarına değiniyoruz:

                            a) Gayb ilmini Allah’a münhasır kılan ayetlerden maksat, zatî ve istiklâlî olan gayp ilmidir. Allah’tan gayrisi için de mümkün sayılan gayb ilmi ise, arazî ve gayr-i istiklâlî olan (kendi gücüne dayalı olmayan) gayb ilmidir. Binaenaleyh, Allah Teala’dan gayrı herkesin bildiği şey, O’ndan taraf ve O’nun öğretimi iledir. Bu izaha (ayetlerin arasını bulmaya) en güzel şahit, az önce zikrettiğimiz Cin suresindeki ayetlerdir.

                            b) Gayb aleminin sırları iki kısımdır: Bir kısmı zât-ı mukaddes-i İlahiye mahsustur ki, O’ndan başka kimse onları bilemez. Örneğin: Kıyamet kopmasına ait ilim ve Hz. Mehdi (a.s)’ın kıyamının ne zaman gerçekleşeceğine dair ilim.

                            Nitekim Emir’ul-Müminin Hz. Ali (a.s), kendisine; “Ya Emir’el-Müminin! Sizin gaypla ilgili ilminiz var mı?” diye soran birisine şöyle buyurmaktadır: “Gayb ilmi, sadece kıyamet ilmi ve şu ayette zikredilen ilimlerdir: “Kıyametin ne zaman kopacağına ait ilim Allah’a mahsustur, yağmuru indiren O’dur, ana rahminde olanı (mahiyetini) bilen O’dur. Hiç kimse yarın ne yapacağını ve nerede öleceğini bilmemektedir.”

                            İmam (a.s) sonra şöyle izahatta bulunuyor: “Allah Teala annelerin rahimlerinde olanları bilmektedir; kız mı, erkek mi, çirkin mi, güzel mi, cömert mi, cimri mi, saadet ehli mi, şaki mi, cennet ehli mi, cehennem ehli mi? Bunlar gayb ilimidir ki, Allah’tan gayrisi bilemez.”

                            Bir kısım gayp alemine ait ilimler de vardır ki, Allah Teala onları peygamberlere ve has kullarına öğretmiştir. Hz. Ali (a.s) sözünün devamında şöyle buyuruyor: “Bundan başka bir takım ilimler de vardır ki, Allah Teala onu Peygamberine öğretmiş ve O da bana öğretmiştir.”[10]

                            Binaenaleyh, tafsili (ayrıntılı) ilim ve işlerin cüz’iyatından haberdar olmak, Allah’a aittir ve bazen bazı insanların gayba ait icmali bilgilere sahip olmaları da mümkündür. Bu bilgiler de yine Allah tarafındandır.

                            c) Bu iki çeşit ayet ve rivayetlerin arasını bulmak için diğer bir yol da şudur:
                            Gaybın sırları iki yerde yazılıdır: Biri levh-i mahfuzdadır ki, Allah’tan başka kimse ondan haberdar olamaz ve herhangi bir değişim ve tahavvül onda vuku bulmaz. Diğeri ise levh-i mahv ve ispattır ki, muktezeyat (gerekenler) ilmidir. Bu sebepten dolayı değişim ve dönüşüme uğrayabilir.

                            Bunun için İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer Kur’ân’da bir ayet olmasaydı, ben geçmişte olan ve kıyamete kadar da vuku bulacak olan her olaydan haber verirdim.”

                            Birisi; “O, hangi ayettir?” dediğinde şöyle buyurdular: “Allah buyuruyor ki; “Allah dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır ve ümm’ül- kitap (kitapların aslı) O’nun yanındadır.”[11]

                            d) Bu çeşit ayet ve hadislerin arasını bulmanın diğer bir yolu da şudur: Enbiya ve evliyanın gaybi ilimleri, fiili ilimler değil, infialî (tesir kabul eden) ilimlerdir. Yani onlardan hiçbiri bilfiil her zamanda ve her hakikat hususunda gayb ilmine sahip değillerdir. Onlar irade ettikleri zaman, Allah Teala, onlara öğretmektedir. Elbette bu irade de Allah’ın rızası dahilinde gerçekleşmektedir. O halde sadece Allah’ın ilmi fiili ilimdir. Yani Allah’ın ilmi, mevcudatın varlık sebebidir ve mevcudat O’nun ilminde müessir ve mucit değillerdir.

                            Dolayısıyla İmamların gaybi ilimlerinin olmadığını gösterecek ayet ve rivayetlerin anlamı, gaybe ait fiili ilimlerinin olmayışıdır. Gayba ait ilimlerinin olduğunu gösteren ayet ve rivayetlerin anlamı da, gaybı, ilm-i infialî yoluyla bilmelerinin mümkün oluşudur.

                            Bu iddianın delili, İmam Sadık (a.s)’ın buyurmuş olduğu şu hadistir: “İmam bir şeyi bilmek istediği zaman, Allah onu O’na öğretiyor.”[12]

                            Bu zikredilen yollardan elde edilen şey şudur ki, yüce Allah, mutlak gayb ilminin sahibidir ve her şeyi kuşatıcıdır. Allah’tan gayrisi ise gayb ilmini O’ndan öğrenmişlerdir. Diğer bir değişle; birinci hüküm gereği, mutlak gayb, Allah’a aittir, ama ikinci derecede, Allah’ın, gaip ilminin bir miktarını seçkin kullarına bildirmesinin de hiçbir sakıncası yoktur.

                            Nitekim şöyle buyurmuştur: “İşte bunlar (Meryem’in kıssası) sana vahyettiğimiz gayp haberlerindendir.”[13]

                            Buna ilaveten, Peygamber ve İmamların, her dönemde halkın sorunlarını çözebilmek ve gelecekte daha değişik şartlarda varolacak insanlara faydalı ve yeterli programlar uygulayabilmek için, en azından gaybi ilimlerden bir miktarını bilmeleri ve bir takım sırlardan haberdar olmaları gerekir.

                            Bir göz açıp kapama miktarı bir zamanda, Seba kraliçesinin tahtını Hz. Süleyman’ın yanında hazır eden Asif b. Berhiya cüz’i bir ilme sahipti. Allah (c.c) onun hakkında şöyle buyuruyor: “Kitaptan bir ilmi olan kimse ise: Ben onu (tahtı) gözünü açıp kapamadan sana getiririm, dedi. Süleyman onu yanında hazır görünce: Bu, Rabbimin fazlındandır, dedi.”[14]

                            Ama kitap ilmine sahip olan Ali b. Ebî Talib (a.s), sahip olduğu ilimle, olağanüstü birçok işler yapabilir. Allah Teala O’nun hakkında şöyle buyurmuştur: “De ki: Allah ve kitap ilmi yanında olan kimse, benimle sizin aranızda şahit olarak yeter.”[15]

                            Ebu Said-i Hodri şöyle diyor:
                            Allah Resulünden, “Yanında kitap ilminden (bir miktar) olan kimseden maksat kimdir?” diye sordum.
                            Buyurdular ki: “O, kardeşim Süleyman b. Davud’un vasisi Asif b. Berhiya’dır.”
                            Dedim: “Yanında kitap ilmi -nin tamamı- olan kimseden maksat kimdir?”
                            Buyurdular: “O, kardeşim (ve vasim) Ali b. Ebi Talib’dir.”[16]

                            Diğer yandan Allah-u Teala da şöyle buyuruyor: “Biz sana her şeyi beyan eden Kur’ân’ı indirdik.”[17]

                            O halde böyle bir kitabın ilmine vakıf olan bir kimsenin, gayp sırlarından da haberdar olması gerekir.
                            _________________
                            [1] - En’am: 59
                            [2] - En’am: 50
                            [3] - Yasin: 83
                            [4] - Hud: 123
                            [5] - Neml: 65
                            [6] - Ra’d: 9
                            [7] - Cum’a: 8
                            [8] - Cin: 26-27
                            [9] - Âl-i İmran: 179
                            [10] - Nehc’ül-Belağa, 128. Hutbe
                            [11] - Ra’d: 39; Tefsir-i Numune, c. 25, s. 149
                            [12] - Usul-u Kafi, c. 1, s. 258
                            [13] - Hud: 49
                            [14] - Neml: 40
                            [15] - Ra’d: 43
                            [16] - El-Mizan, c. 11, s. 387
                            [17] - Nahl: 89
                            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                            Yorum


                              #74
                              Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

                              “De ki: Allah ve kitap ilmi yanında olan kimse, benimle sizin aranızda şahit olarak yeter.”[15]

                              BU AYETTE KITAB ILMI BULUNANDAN KASIT EHLI KITABDIR.RIVAYETLER EHLI KITAB IKEN YAHUDI IKEN MUSLUMAN OLAN ABDULLAH BIN SELAM HAKKINDA INDIGINI SOYLUYOR.
                              HASBUNALLAH

                              Yorum


                                #75
                                Ynt: MÜZİK VE EVLİLİKLE İLGİLİ MESELELER

                                Bu iddia doğru değildir kardeşim. Çünkü Rad suresi Mekke’de nazil olmuştur, hâlbuki Abdullah b. Selam Medine’de Müslüman olmuştur. Dolayısıyla mezkûr ayet nazil olduğu zaman henüz Abdullah b. Selam Müslüman olmamıştı ki bu ayet onun hakkında nazil olsun. Sizin bu iddianıza Suyuti el-İtkan adlı eserde cevap vermiştir. Said bin Cubeyr’e “De ki: Allah ve kitap ilmi yanında olan kimse, benimle sizin aranızda şahit olarak yeter” ayeti Abdullah b. Selam hakkında mı nazil olmuştur? Said: “Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir? Hâlbuki bu sure Mekke’de nazil olmuştur.
                                Kaynak: el-İtkan c.1, s.13 (İhkakul Hak c.3, s.280’de naklen)
                                Buna benzer bir rivayet yine Suyuti’nin ed-Durrul Mensur adlı eserinde gelmiştir.
                                Ayrıca Kunduzi Yenabiul Mevedde, sayfa 102’de, Salebi Şevahidut Tenzil c.1, s.307 de mezkûr ayetin Hz. Ali (a.s) hakkında nazil olduğunu yazmışlardır.

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X