Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak..

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak..

    İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak


    Konuya başlamadan önce Resulullah (s.a.a)’den nakledilmiş olan şu hadisi nakletmek istiyorum.

    “Ümmetimin içerisinde bidatler ortaya çıktığında âlim ilmini ortaya koymalıdır; kim bunu yapmazsa Allah’ın laneti onun üzerine olsun.”[1]


    Görüldüğü gibi Resulullah (s.a.a)’in bu hadisi gereğince, âlimler ilimleriyle halkı aydınlatmalıdırlar; özellikle din adına bir takım bidatler ortaya çıktığında bütün Müslümanların özellikle de âlim sınıfının susup bidatler karşısında seyirci kalmaları, su-i istifade peşinde olan kimselere daha da cesaret veriyor ve farkında olmaksızın onlar için bir zemin hazırlamış oluyorlar. Oysa el, dil ve kalpleriyle onlara karşı durmakla görevli kılınmışlardır. Ayet ve hadislerde her şey çok açıkça beyan edildiğinden dolayı biz kendimizden hiç bir yorum yapmaksızın iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmakla ilgili olan ayet ve hadisleri naklediyoruz. Umulur ki, mümin kardeş ve bacılar bunları okuyarak sorumluluklarının daha da bilincinde olup halkı aydınlatırlar inşaallah.

    İyiliği Emredip Kötülüğü Sakındırmakla İlgili Ayetler

    1- “Siz insanlara iyiliği emrediyorken, kendinizi mi unutuyorsunuz? Oysa siz kitabı okumaktasınız Yine de akıllanmayacak mısınız?” [2]

    2- “Sizden, hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.” [3]

    3- “Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz, maruf (iyi ve İslam’a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah’a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu.
    İçlerinden iman edenler vardır fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.” [4]


    4- “Bunlar, Allah’a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır” [5]

    5- “Yapmakta oldukları münkir (çirkin iş)lerden birbirlerini sakındırmıyorlardı. Yapmakta oldukları şey ne kötü idi.” [6]


    6- “Mümin erkekler ve mümin kadınlar, bir birlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.” [7]

    7- “Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert ve güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse O’na isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler.” [8]
    ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

    #2
    Ynt: İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak..

    İyiliği Emredip Kötülüğü Sakındırmakla İlgili Hadisler

    1- Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki :

    “Ümmetim, iyiliği emir ve kötülükten nehy ettikleri ve iyilik ve takva üzeri yardımlaştıkları sürece hayır içerisindedirler. Bunu yapmadıklarında bereketler onlardan kaldırılır, bazıları bazılarına mu sallat kılınır, yeryüzünde ve gökte onlar için bir yardımcı olmaz.” [9]


    2- Bekr bin Muhammed İmam Sadık (a.s)’dan şöyle buyurduğunu naklediyor:

    “Ey insanlar! İyiliği emredin, kötülükten sakındırın. Çünkü iyiliği emir edip kötülükten sakındırmak, eceli yakınlaştırmadığı gibi rızkı da uzaklaştırmaz.”


    3- Emir’ul Müminin Ali (a.s) buyurmuştur ki:

    “...Kim kalbi, dili ve eliyle insanları münkerden (çirkin işlerden) nehy etmezse (bu vazifeyi yapmazsa), diriler arasında ölü gibidir.” [10]


    4- Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:

    “Beni gökyüzüne götürdükleri gece (Miraç gecesi), bazı insanların dudaklarının ateşten olan bir makasla kesilip atıldığını gördüm. Ya Cebrail! Bunlar kimlerdir? dediğimde şöyle dedi: “Bunlar, senin ümmetinin hatipleridirler, insanları iyiliğe emir ediyor kendilerini unuturlar, oysaki onlar Kur’an okuyorlar, acaba akıl etmiyorlar mı?” [11]


    5- İmam Caferi Sadık (a.s), Emir’ul Muminin Hz. Ali (a.s)’ın şöyle buyurduğunu söyledi:

    “Resulullah (s.a.a) bize masiyet ehli kimselere karşı asık suratlı olmamızı emir etmiştir.” [12]


    6- İmam Cafer’us Sadık (a.s), Resulullah (s.a.a)’den şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

    “Allah-u Teala, dini olmayan güçsüz mümini sevmez” Dini olmayan güçsüz mümin kimdir? dediklerinde; “Münkerden nehy etmeyen kimsedir” buyurdular.[13]


    7- İmam Cafer’us Sadık (a.s) buyurmuştur ki:

    “Kendisinde şu üç haslet olan kimse ancak iyiliği emredip kötülükten sakındırabilir: Emrettiğiyle amel edip nehy ettiğinden kaçınan, emr ve nehy ettiği şeyde adaletli davranan, emr ve nehy ettiği şeyde şefkatli olan.” [14]


    8- Resulullah buyurmuştur ki:

    “Gelecekte bir takım fitneler ortaya çıkacak, mümin eli ve dili ile onları yok edemeyecektir.” Ya Resulullah! O gün onlar (fitneler) arasında müminler de olacak mı? dediklerinde “Evet”diye buyurdular. Bu fitneler onların imanından bir şey eksiltecek mi? dediklerinde de; “Hayır, ancak yağmurun kayadan bir şey eksilttiği gibi eksiltecektir. Çünkü onlar kalpleriyle onu sevmeyeceklerdir” buyurdular.[15]


    9- İmam Ali (a.s), İmam Hasan (a.s)’a olan vasiyetinde şöyle buyurmuştur:

    “...İyiliğe emret ki, iyilerden olasın, elin ve dilinle Münkeri (kötülükleri) önle, tüm gücünle onu yapandan uzak dur, Allah yolunda hakkıyla cihat et, Allah için olan işte kınayanların kınaması seni o işi yapmaktan alı koymasın” [16]


    10- Yine İmam Ali (a.s) oğlu Hüseyn (a.s)’a olan vasiyetinde şöyle buyurmuştur:

    “...İyiliği emir ve kötülükten sakındırmayı terk etmeyiniz, yoksa aksi taktirde en kötüleriniz size musallat olurlar, sonra dua eder siniz duanız kabul olmaz.”[17]


    11- Yine Hz. Ali (a.s) cihadı mana ederken şöyle buyurmuştur:

    “Kim iyiliği (marufu) emrederse müminlerin bellerini güçlendirmiş olur, kim de münkerden (kötülüklerden) nehy ederse münafıkların burnunu yere sürmüş olur.”[18]


    12- Yine Hz. Ali (a.s) buyurmuştur ki:

    “...Bütün hayır amel ve Allah yolundaki cihat, marufu emir ve münkerden nehy etme yanında engin denizdeki bir tükürüğe benzer (ona oranla o kadar küçüktür). İyiliği emredip münkerden sakındırmak, eceli yakınlaştırmadığı gibi rızkı da azaltmaz. Bunların hepsinden daha faziletlisi zalim bir yöneticinin yanında adaletli (hak) bir söz söylemektir.”[19]




    13- Bir gün Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular:

    “Kıyamet günü bir grup insanlar, peygamber ve şehit olmamalarına rağmen Allah katında halkın imrendiği bir makamda olup nurdan olan minberler üzerinde oturacaklardır; acaba onları size tanıtayım mı?”


    Ya Resulellah! Onlar kimlerdir? dediklerinde şöyle buyurdular:

    “Onlar Allah’ın kullarını Allah’a sevdiren, Allah’ı da O’nun kullarına sevdiren kimselerdir.”

    Halk bu sözü duyunca; ”Allah’ı kendi kullarına sevdirebilirler ama Allah’ın kullarını Allah’a nasıl sevdiriyorlar?” dediklerinde buyurdular ki:

    “Onlar, Allah’ın sevdiği şeyi insanlara emrediyor, Allah’ın sevmediği şeyden onları alı koyuyor, onları Allah’a muti kılıyor ve böylece onları Allah’a sevdirmiş oluyorlar.” [20]


    14- Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:

    “Eğer bir kimse günahı gizli olarak yapmış olursa, onun zararı sadece onun kendisine olur; ama eğer onu açıkta (alenen) yapmış olursa ve o amelden de nehy edilmezse o zaman onun zararı herkese dokunur.”

    İmam Sadık (a.s) bunun sebebini şöyle açıklamıştır: “Çünkü o günahı açıkta işleyen şahıs, kendi ameliyle Allah’ın dinini zelil kılır ve Allah düşmanları ise ona uyarlar ( ve böylece onun zararı herkese dokunmuş olur.)” [21]


    15- Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:

    “Allah’ın helal ve haramı tanıyan, emir ve nehy ettiği şeyleri kendi çıkarı için yapmayan, halkın hayrını isteyen, onlara acıyan, onlara şefkatli olan, hoşluk ve güzel sözle onları davet eden, herkesi kendi yerine indirmesi (herkesin makam ve tabiatına göre davranması) için onların ahlaklarının farklılığını tanıyan, nefsin ve şeytanın hilelerini bilen, karşılayacağı zorluklara sabreden, onlara karşılık vermeyen, onlardan şikâyet etmeyen, taassup gözetmeyen, kendisi için sinirlenmeyen, sadece niyeti Allah olan, O’ndan yardım dileyen, O’nun rızasını isteyen, muhalefet ve kabalık yaptıklarında tahammül edebilen bir kimse ancak iyiliği emredip kötülükten sakındırabilir. Eğer muvafakat edip ondan kabul ederlerse şükür etmeli, işini Allah’a bırakmalı ve kendi ayıbına bakmalıdır .”[22]


    16- Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:

    “Kıyamet gönü olduğunda bir münadi şöyle nida edecek: Zalimler ve zalimlerin yardımcıları, onların hokkalarına mürekkep dökenler, yahut torbalarının ağzını bağlayanlar veya kalemlerini mürekkebe batıranlar neredeler? Onları da zalimlerle haşir edin.”[23]


    17- Resulullah(s.a.a) buyurmuş ki:

    “ Ulema dünyaya dalmadıkça peygamberlerin eminleridirler.”

    Ya Resulellah! Dünyaya girmeleri nasıl olur? diye sorduklarında şöyle buyurdular:

    “Sultanlara (güç sahiplerine ) uymalarıyla olur; bunu yaparlarsa dininizi bozmalarından korkun.”[24]


    18- Resulullah (s.a.a) buyurmuşlar ki :

    “Sizlerden herhangi biriniz bir münker (çirkin bir iş) gördüğünde, onu eliyle, gücü yetmezse diliyle ortadan kaldırsın; eğer buna da gücü yetmiyorsa, kalbiyle buğz etsin; elbette bu sonuncusu imanın en zayıf mertebesidir.”[25]

    ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

    Yorum


      #3
      Ynt: İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak..

      İmam Hüseyn (a.s)’ın İyiliği Emr Ve Kötülüğü Nehy Etme Hakkındaki Sözleri

      “Ey İnsanlar! Allah’ın kendi velilerine öğüt vermek için Yahudi âlimleri hakkında yaptığı kınamadan öğüt alın. Allah-u Teala (Yahudi âlimlerini kınayarak şöyle) buyuruyor: “Niçin onların din âlimleri, onları (Yahudileri) günah olan sözleri söylemekten (ve haram yemekten) men etmediler.”[26]

      Yine Allah-u Teâla buyuruyor ki: “İsrail oğullarından kâfir olanlara Davud’un diliyle de lanet edilmişti, Meryem oğlu İsa’nın diliyle de. Bu da isyan ettiklerinden ve aşırı gittiklerindendi. İşledikleri kötülükten, birbirlerini men etmezlerdi. Gerçekten de yaptıkları iş, ne de kötüydü.”[27]

      Allah’ın onları kınaması, onların, aralarında bulunan zalimlerin yaptıkları kötü işleri görüp, onlar vasıtasıyla elde ettikleri dünya mal ve makamına olan bağlılıkları ve maruz kalmaktan korktukları baskı yüzünden onları alıkoymamaları içindir. Hâlbuki Allah-u Teâla: “İnsanlardan korkmayın, benden korkun.” diye buyurmaktadır.[28]

      Yine buyurmaktadır ki: “Erkek ve kadın müminler, birbirlerinin (gözetleyen ve koruyan dostlarıdırlar, iyiliği emrederler ve kötülüklerden de alıkoymaya çalışırlar. (Namaz kılarlar, zekat verirler Allah’a ve Peygamberine itaat ederler.” [29]

      Görüldüğü gibi Allah-u Teala (müminlerin sıfatını saydığında) emr-i bil maruf ve nehy-i anil münkerle başlayıp ilk olarak onu farz kılıyor. Çünkü biliyor ki, eğer bu fariza hakkıyla yerine getirilip uygulanırsa, artık bütün farizalar, ister kolay olsun ister zor yerine getirilip uygulanır. Zira iyiliği emredip kötülükten alıkoymak; zulme uğrayanların haklarının alınmasını, zalimlere muhalefeti, Beyt’ül- malın ve ganimetlerin (adaletle) dağıtılmasını, zekâtın gereken yerlerden alınıp gerektiği şekilde sarf edilmesini sağlamakla, İslam’a yapılan (ameli) bir davettir.

      Sonra siz, ey ilimle meşhur olup hayırla anılan, nasihatle tanınıp Allah’ın vesilesiyle halkın gönüllerinde heybetli görünen topluluk! (Bilin ki) şerefli insanlar sizden çekinir, zayıflar size saygı gösterir, kendi düzeyinizde olan ve iyilikte bulunmadığınız kimseler sizi kendilerine tercih ederler. (İnsanların) ihtiyaçları karşılanmadığı zaman sizin arabuluculuğunuzla karşılanır. Yolda giderken padişahların heybeti ve büyüklerin de izzetiyle yürürsünüz. Acaba bunların hepsi sizden beklenilen İlahi vazifenizi yapmanız (hakkı hâkim kılmanız) için değil midir? Ama siz vazifenizin çoğunu yapmıyorsunuz, kusur ediyorsunuz. İmamların hakkını küçümsüyor, zayıfların hakkını çiğniyorsunuz. Fakat kendiniz için sığındığınız hakka gelince onu talep ediyorsunuz. Siz Allah yolunda ne bir mal harcadınız; ne de O’nun için, yarattığı nefsi herhangi bir tehlikeye attınız ve ne de O’nun rızası için bir kabileye (topluluğa) düşman oldunuz. (Bununla birlikte) Allah’ın cennetine girmeği, peygamberleriyle komşu olmayı ve azabından da kurtulmayı arzu ediyorsunuz.

      Ey (amelsiz olarak) Allah’tan hayır bekleyenler! Sizlerin O’nun azap ve intikamına duçar olmanızdan korkarım. Çünkü sizler, Allah’ın size ikramı sayesinde makam ve üstünlük kazanmış ve O’nun ismiyle kulları arasında hürmet görmektesiniz. Oysa Allah’a itaat etmekle tanınan kimselere hürmetiniz yoktur.


      Kendi gözlerinizle Allah’ın ahitlerinin bozulduğunu görmeniz sizleri tedirgin etmiyor. Oysaki babalarınızın bazı ahitlerinin (söz ve vasiyetlerinin) çiğnenmesinden tedirgin oluyorsunuz. Peygamber (s.a.a)’in ahitleri küçümsenmekte; kör, dilsiz ve kötürüm kimseler şehirlerde sığınaksız ve bakıcısız kalmış, acıyanları bile yoktur; sizler de ne makamınızdan yararlanıp onların hakkında bir iş yapıyorsunuz ve ne de (sığınaksız insanlara) bir iş yapan kimselere yardımcı oluyorsunuz. Zalimlere dalkavukluk ve yaltaklık yaparak güvence elde etmeye çalışıyorsunuz. Bütün bunları Yüce Allah size yasaklamıştır; oysa sizler bundan gaflet ediyorsunuz.


      Eğer şuurunuz olsaydı, anlardınız ki, insanların içerisinde en büyük musibete uğrayan, ulemanın hakiki makamından uzak düşmüş bulunan sizlersiniz. Çünkü işleri yürütmek ve hükümleri uygulamak, Allah’ın helal ve haramına emin olan ulemanın elinde olmalıdır. Oysa bu mevki sizin elinizden alınmıştır. Bu mevki sadece açık deliller geldikten sonra hakta tefrikaya düşmeniz ve sünnette ihtilaf etmeniz yüzünden elinizden çıktı.

      Eğer eziyetlere sabredip Allah için zorluklara katlanacak olsaydınız., İlahi işler sizden çıkar ve size dönerdi. Ama siz mevkiinizi zalimlere bırakarak İlahi meseleleri onlara teslim ettiniz. Onlar da şüphe üzerine hareket edip nefsanî arzulara uyuyorlar. Zalimleri bu işe musallat kılan, siz âlimlerin ölümden kaçmanız ve sizden ayrılacak hayata gönül bağlamanızdır. Sizler güçsüz halkı onlara teslim ettiniz. Onlardan bazıları ezik köleler durumuna düşmüş, bazıları da geçimini sağlayamayan yenik mustaz’aflar haline gelmiştir. Onlar (zalimler) eşrarla (kötülerle) birlikte Allah’a karşı gelmeye yeltenerek, memleketten istedikleri şekilde faydalanıyorlar; heva ve heveslerine uyup her kötülüğe başvuruyorlar.

      Her şehirde belagatlı hatipleri vardır. Memleketin her tarafı onlara boyun eğmiş durumdadır; her tarafta egemenliklerini kurmuş, halk da onların köleleri durumuna gelmiş ve kendilerini savunacak bir güçleri kalmamıştır. Halka egemen olanlar gaddar, isyankâr ve zayıflara karşı acımasızca davranan zalimlerdir. Ya da Allah’a ve kıyamete inancı olmayan, emrine uyulan yetki sahipleridir. Hayret! Nasıl hayrete düşmeyeyim ki, İslam toprakları, sahtekâr ve zalim zekât toplayıcılarının ve müminlere karşı şefkatsiz ve insafsız olan hain hükümdarların otoritesi altındadır. Münakaşa ettiğimiz, hususta, bizimle sizlerin arasında hüküm verecek olan, yalnız Allah’tır. İhtilafa düştüğümüz konularda da bizleri yargılayan olacak olan O’dur.

      Allah’ım! Sen biliyorsun ki, bizim tarafımızdan gerçekleşen (kıyam), saltanat için yarış ve değersiz dünya mallarından bir şeye ulaşmak için değildir. Senin dininin nişanelerini göstermek, beldelerinde işleri düzeltip rayına oturtmak, mazlum kullarına emniyet ve güvence kazandırmak ve İslam’ın farzlarına, Resulullah’ın sünnet ve hükümlerine amel olunması içindir. Sizler de bize yardım etmeyip hakkımızda insaflı olmazsanız, zalimler sizlere egemen olur ve Peygamber’inizin nurunu söndürmeye çalışırlar.

      Allah bize yeterlidir. O’na tevekkül etmişiz, O’na yönelmişiz ve dönüşümüz de O’nadır.”



      [1] - (Kafi, c.1, s.54)

      [2] - Bakara/44.

      [3] - Al-i İmran/104.

      [4] - Al-i İmran /110.

      [5] - Al-i İmran /114.

      [6] - Maide /79.

      [7] - Tevbe/71.

      [8] - Tahrim/6.

      [9] - Vesail’uş- Şia, c.16, s.125, H:24.

      [10] - Vesail’uş- Şia, c.16, s.123.

      [11] -Vesail’uş- Şia, c.16, s.132, H: 4.

      [12] - Kafi, c.5, s.59,H:11.

      [13] - Kafi, c.5, s. 59, H: 11.

      [14] - Hisal, s. 109, H:79.

      [15] - Emali -yi Tusi, c.2 , s. 88.

      [16] - Nehc’ul- Belağa, s. 910, M:31. Tuhaf’ul- Ukul, s.126.

      [17] - Nehc’ul- Belağa, s. 978, M: 47.

      [18] - Nehc’ul- Belağa, s. 1100, kısa sözler:30.

      [19] - Nehc’ul- Belağa, s. 1263, kısa sözler:366.

      [20] - Müstedrek, c.12, B. 1, H:19.

      [21] - Bihar’ul- Envar, c.100, s.78, H:35.

      [22] - Misbah’uş- Şeria, s. 42, B. 64.

      [23] - Bihar’ul- Envar, c. 75, s. 372.

      [24] - Usul-u Kafi, c.1, s. 46. Kenz’ul-Ummal, H:28952.

      [25] - Müsned-i Ahmet, c. 3, s.49.

      [26] - Mâide/63

      [27] - Mâide/78-79

      [28] - Mâide/44

      [29] - Tevbe/71

      [30] - Tuhaf’ul- Ukul, 475-481.


      ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

      Yorum

      YUKARI ÇIK
      Çalışıyor...
      X