İYİLİĞİ EMRETMEK, KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRMAK
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet oldunuz. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız ve Allah’a inanırsınız…”(1)
“İnanan erkek ve kadınlar, birbirlerinin velisidirler. İyiliği emrederler, kötülükten sakındırırlar, namazı kılarlar, zekatı verirler, Allah’a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Allah dâima üstündür, hikmet sahibidir.”(2)
“İsrâiloğullarından kâfir olanlar, Dâvûd ve Meryem oğlu İsâ diliyle lânetlenmişlerdir. Bunun sebebi söz dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır. Onlar işledikleri kötülükten, birbirini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Andolsun yaptıkları ne kötüdür.”(3)
“Sizden bir kimse, bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; eğer buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbi ile buğzetsin. Bu ise imânın en zayıf derecesidir.”(4)
“Allah tarafından benden önce gönderilen her peygamberin kendisine sâdık ashâbı ve havârîlerî vardı. Bunlar onun sünnetine yapışırlar, emirlerine uyarlardı. Sonra bunların yerlerine öyleleri geldi ki, yapmadıkları işlerle öğünürler, emredilmedikleri işleri yaparlardı. Bir kimse, bunların zikredilen işleri yapmasına eliyle mücadele ederse, o kimse mü’mindir; bir kimse diliyle bunlara karşı koyarsa, o da mü’mindir; bir kimse, bunlara karşı kalbiyle mücâdele ederse, o da mü’mindir; bu kadarı yapmayanda artık hardal tanesi kadar bile imân yoktur”(5) buyurmuştur.
“Ey inananlar, kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında gayet katı, şiddetli, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır”(6)
“Ya iyiliği emreder ve kötülükten sakındırırsınız yahut Allah sizin kötülerinizi sizin başınıza musallat eder. Sonra iyileriniz duâ etmeye kalkışır fakat duâları kabûl olmaz”(7)
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İsrail oğulları arasına giren ilk yanlış, onlardan biri günah işleyen birine rastladığında sadece: “Ey filan! Allah’tan kork!” der ve o kişiyi günahıyla baş başa bırakarak, ona mani olmazdı.”
“Onların ‘gizlice söyleşmelerinin’ çoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki başka. Kim Allah’ın rızasını isteyerek böyle yaparsa, artık ona büyük bir ecir vereceğiz.”
“Allah’a çağıran, salih amelde bulunan ve: “Gerçekten ben müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?”
Abdullah b. Mes’ud (r.a.) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah, benden bir söz işitip onu ezberleyen ve iyi kavrayıp başkasına ileten kulu mutlu etsin. Nice söz aktaran kimse vardır ki, aktardığı sözün derin anlamını bilmez. Nice söz aktaran kimse, sözü, kendisinden daha derin anlayışlı bir kimseye nakleder…
İbn Mes’ud’dan rivayet edilen bir başka hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bizden bir şey işitip onu, işittiği gibi başkasına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü ak etsin. Sözün ulaştığı nice kimse vardır ki, o sözü, bizzat işitenden daha iyi anlar.”
-------------------------------------------------
1- Al-i İmrân, 3/110.
2- Tevbe, 9/71.
3- Mâide, 5/78,79.
4- Müslim, İman: 78 (49); Tirmîzî, Fiten: 11 (2173); Ebû Dâvûd, Salâtü’l-Iydeyn: 248(1140).
5- Müslim, İmân: 80 (50).
6- Tahrim 66/6
7- et-Taberânî, el-Evsâ
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet oldunuz. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız ve Allah’a inanırsınız…”(1)
“İnanan erkek ve kadınlar, birbirlerinin velisidirler. İyiliği emrederler, kötülükten sakındırırlar, namazı kılarlar, zekatı verirler, Allah’a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Allah dâima üstündür, hikmet sahibidir.”(2)
“İsrâiloğullarından kâfir olanlar, Dâvûd ve Meryem oğlu İsâ diliyle lânetlenmişlerdir. Bunun sebebi söz dinlememeleri ve sınırı aşmalarıdır. Onlar işledikleri kötülükten, birbirini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Andolsun yaptıkları ne kötüdür.”(3)
“Sizden bir kimse, bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; eğer buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbi ile buğzetsin. Bu ise imânın en zayıf derecesidir.”(4)
“Allah tarafından benden önce gönderilen her peygamberin kendisine sâdık ashâbı ve havârîlerî vardı. Bunlar onun sünnetine yapışırlar, emirlerine uyarlardı. Sonra bunların yerlerine öyleleri geldi ki, yapmadıkları işlerle öğünürler, emredilmedikleri işleri yaparlardı. Bir kimse, bunların zikredilen işleri yapmasına eliyle mücadele ederse, o kimse mü’mindir; bir kimse diliyle bunlara karşı koyarsa, o da mü’mindir; bir kimse, bunlara karşı kalbiyle mücâdele ederse, o da mü’mindir; bu kadarı yapmayanda artık hardal tanesi kadar bile imân yoktur”(5) buyurmuştur.
“Ey inananlar, kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında gayet katı, şiddetli, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır”(6)
“Ya iyiliği emreder ve kötülükten sakındırırsınız yahut Allah sizin kötülerinizi sizin başınıza musallat eder. Sonra iyileriniz duâ etmeye kalkışır fakat duâları kabûl olmaz”(7)
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İsrail oğulları arasına giren ilk yanlış, onlardan biri günah işleyen birine rastladığında sadece: “Ey filan! Allah’tan kork!” der ve o kişiyi günahıyla baş başa bırakarak, ona mani olmazdı.”
“Onların ‘gizlice söyleşmelerinin’ çoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki başka. Kim Allah’ın rızasını isteyerek böyle yaparsa, artık ona büyük bir ecir vereceğiz.”
“Allah’a çağıran, salih amelde bulunan ve: “Gerçekten ben müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?”
Abdullah b. Mes’ud (r.a.) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah, benden bir söz işitip onu ezberleyen ve iyi kavrayıp başkasına ileten kulu mutlu etsin. Nice söz aktaran kimse vardır ki, aktardığı sözün derin anlamını bilmez. Nice söz aktaran kimse, sözü, kendisinden daha derin anlayışlı bir kimseye nakleder…
İbn Mes’ud’dan rivayet edilen bir başka hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Bizden bir şey işitip onu, işittiği gibi başkasına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü ak etsin. Sözün ulaştığı nice kimse vardır ki, o sözü, bizzat işitenden daha iyi anlar.”
-------------------------------------------------
1- Al-i İmrân, 3/110.
2- Tevbe, 9/71.
3- Mâide, 5/78,79.
4- Müslim, İman: 78 (49); Tirmîzî, Fiten: 11 (2173); Ebû Dâvûd, Salâtü’l-Iydeyn: 248(1140).
5- Müslim, İmân: 80 (50).
6- Tahrim 66/6
7- et-Taberânî, el-Evsâ
Yorum