Zaruri Durumlarda Secde
Önceki bahislerde genişçe üzerinde durduğumuz deliller gereğince, geçerli bir özür ve zaruri bir durum söz konusu olmadığı takdirde mutlaka yer ve yerden biten şeyler üzerine (yiyecekler ve giyecekler hariç) secde etmek gerekir. Söz konusu deliller özetle şunlardır:
1- Peygamber (s.a.a)’in sünneti, buyrukları ve toprak üzerine secde edilmesini emretmesi.
2- Resulullah’ın amel tarzı ve sireti.
3- Peygamber’in sahabesinin sözleri.
4- Resulullah’ın sahabesi tabiinin (Sadr-ı İslam Müslümanlarının) amel tarzı ve sireti.
5- Peygamber’in Ehl-i Beytinin sözleri.
Ancak burada diğer bir kısım hadisler de vardır ki, aşırı sıcaklık veya soğukluk gibi zaruri hallerde secdenin keyfiyetini beyan etmektedir. Bu hadisleri incelediğimizde zaruri durumlarda ve geçerli bir özür olduğu takdirde insanın, elbisesinin bir köşesine veya bir parça kumaş üzerine secde etmesinin caiz olduğu anlaşılmaktadır.
Bu hadisler, sadece zaruri durumlardaki secdenin keyfiyetini beyan etmektedir. Fakat bazı Müslümanlar (Ehl-i Sünnet) bu hadislerin bütün durumlar için geçerli olduğunu ve normal hallerde bile halı, kumaş ve benzeri şeyler üzerine secde edilmesinin cevazına delalet ettiğini zannederek Peygamber ve sahabenin açıkladığımız sünnet ve siretinden el çekmiş ve her zaman için sergi, kumaş ve elbise gibi sıvı olmayan şeyler üzerine, hatta yiyecek ve giyeceklere dahi secde edilmesinin cevazına fetva vermişlerdir.
Oysa zorunluluk halinin söz konusu olduğu bizzat bu hadislerde açıklanmıştır. Meselenin iyice aydınlanması için bu hadisleri siz okuyuculara aktarıyoruz.
1- Ebu Abdullah Buhari, Sahih’inin birkaç yerinde aşağıdaki hadisi Enes’den nakletmiş ve hatta konuya ilişkin olarak “şiddetli sıcakta elbise üzerine secde” başlığı altında bir bab ayırmıştır. Bu başlık da bizim iddiamızın doğruluğuna bir şahit sayılabilir. Hadis şöyledir:
“Şiddetli sıcakta Resulullah ile birlikte namaz kıldığımızda, bizlerden biri alnını yere koyamayınca, elbisesini seriyor ve onun üzerine secde ediyordu.”[70]
2- Yine Buhari, Sahih’inin başka bir yerinde Enes’den şöyle nakletmektedir:
“Şiddetli sıcaklarda Peygamber’in arkasında öğle namazlarını kılarken, sıcaklıktan korunmak için elbiselerimizin üzerine secde ediyorduk.”[71]
3- Müslim b. Haccac da mezkur rivayeti şöyle nakletmektedir:
“Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ile namaz kıldığımız zaman, bizlerden biri şiddetli sıcaklıktan dolayı alnını yere koyamayınca, elbisesini seriyor ve üzerine secde ediyordu.”[72]
4- Müslim, başka bir yerde sahabeden birinden şöyle nakletmiştir:
“Şiddetli sıcakta Resulullah (s.a.a) ile birlikte namaz kıldığımızda, bizlerden biri alnını yere koyamayınca elbisesini seriyor ve üzerine secde ediyordu.”[73]
Görüldüğü gibi bütün bu ibarelerden açıkça anlaşılmaktadır ki, yer ve yerden bitenler dışında başka şeyler üzerine secde etmek, sadece çaresizlik ve zaruret hallerinde caizdir. Zira bu ibarelerde hep aşırı sıcaklık gibi geçerli bir özürden söz edilmektedir. Buradan da anlaşılmaktadır ki, Sadr-ı İslam’daki bazı Müslümanlar güneşin kavurduğu Hicaz topraklarının aşırı sıcaklığından korunabilmek için elbiselerinin üzerine secde ediyorlardı.
Bu nedenle Ehl-i Sünnet’in büyük alimlerinden olan İbn-i Hacer yukarıdaki rivayeti naklettikten sonra şöyle diyor:
“Bu rivayetten anlaşılıyor ki, secdede asıl olan, secde anında alnı yerin üzerine koymaktır. Zira elbise üzerine secde etmek, sıcaklığa dayanamama (zaruret) haline kısıtlanmıştır.”[74]
Şevkani de aynı rivayeti naklettikten sonra şöyle diyor:
“Hadis, sadece sıcaklıktan korunmak için elbise üzerine secde etmenin cevazına delalet etmektedir. Aynı şekilde hadisten, secdede asıl olanın alnı yerin üzerine koymak olduğu da anlaşılmaktadır. Zira elbise üzerine secde etmek, sıcaklığa dayanamama halinde söz konusu edilmiştir.”[75]
Zaruret halinde elbisenin üzerine secde edebilme hükmü, sadece Ehl-i Sünnet hadislerinde değil, Ehl-i Beyt hadislerinde de göze çarpmaktadır. Şeyh Hürr-i Amili “Vesail-uş Şia” adlı hadis kitabında “zaruret halinde elinin üstüne veya elbisenin üzerine secde etmenin cevazı” adı altında bir bölüm açmış ve Resulullah (s.a.a) ile Ehl-i Beyt’inden bu hususta nakledilen hadisleri bir araya toplamıştır. Biz burada örnek olarak bu hadislerden bazısını sizlere aktaracağız:
1- Uyeyne şöyle diyor:
İmam Sadık (a.s)’a dedim ki: “Oldukça sıcak bir günde mescide giriyor ve çakıl taşlara secde etmek istemiyorum. Acaba elbisemi yere serip de üzerine secde edebilir miyim?” İmam şöyle buyurdu: “Evet, bunun bir sakıncası yoktur.”[76]
2- Kasım b. Fuzayl diyor ki:
İmam Rıza (a.s)’a şöyle arz ettim: “Canım sana feda, acaba sıcaklık ve soğukluktan dolayı insan elbisesinin kolu üzerine secde edebilir mi?” İmam, “Sakıncası yoktur.” buyurdu.[77]
3- İmam Muhammed Bâkır (a.s)’ın ashabından biri şöyle diyor:
“İmam Bâkır (a.s)’a şöyle sordum: “Acaba kar ve buz olan bir yerde olduğumuzda onun üzerine secde edebilir miyiz?” İmam şöyle cevap verdi:
“Hayır, ama pamuk ve keten gibi bir şeyi onun üzerine koy ve secde et.”[78]
Buraya kadar zikredilen delillerden zorunluluk hali olmadığı sürece yer ve yerden biten şeyler üzerine (giyecek ve yiyecek dışında) secde etmenin gerekli olduğu anlaşılmış oldu. Dolayısıyla, zorunluluk hali kaydına değinmeden elbise ve benzeri şeyler üzerine secdeden söz eden hadislerin mutlaklığına itina edilmemeli ve usul-i Fıkıh kaideleri uyarınca, elbise ve benzeri şeyler üzerine secdeyi zaruri durumlarda söz konusu eden öteki hadisler, bu hadislerin açıklayıcısı olarak kabul edilmelidir.
Netice
Bu deliller sonucunda şu iki nokta açıklık kazanmaktadır:
1- Toprak, taş, çakıl ve yiyecek ve giyecekler dışında yerden biten şeyler gibi bir yer parçası bulunur, aşırı sıcaklık veya soğukluk gibi zorunlu bir durum söz konusu olmazsa, yer ve yerden biten mezkur şeyler üzerine secde etmek gerekir.
2- Ancak geçerli bir özür zaruri bir durum (sıcaklık, soğukluk gibi) söz konusu olduğu veya yere ait parçalardan hiç biri bulunmadığı zaman insan, elbisesinin bir parçası veya herhangi bir kumaş üzerine secde edebilir. Bu husus Sünni, Şii her iki grubun da naklettiği rivayetler arasında göze çarpmaktadır.
Bu nedenle Ehl-i Beyt (a.s) mektebinin takipçileri olan Şii Müslümanlar, Resulullah’ın sünneti ve siretine uyarak Sadr-ı İslam Müslümanlarının da amel ettikleri gibi, herhangi bir özür veya zaruretin olmadı durumlarda taş, çakıl, tahta parçası ve benzeri şeylerin üzerine secde etmekte, kumaş, elbise ve yiyecekler üzerine secde etmekten çekinmektedirler. Allah karşısında daha fazla tevazu ve ubudiyet izharında bulunmak için de toprağın üzerine secde etmeyi tercih etmektedirler. Bu maksatla da Ehl-i Beyt’in siretine, sahabe ve tabiinin ameline uyarak yanlarında temiz bir toprak parçası bulundurmakta ve bu vesileyle âlemlerin yaratıcısı karşısında tevazu ve ubudiyetin en üst mertebesini sergilemektedirler.
Hatırlatmak gerekir ki, bu iş, Şiilere has bir şey değil. Ehl-i Sünnet’in meşhur şahsiyetlerinden de bu yolu seçenler vardır. Söz fazla uzamasın diye bu konudaki bir sürü rivayetten sadece birkaç örnek sunmakla yetiniyoruz:
1- İslam muhaddislerinden bir grup şöyle nakletmektedirler:
“Ömer b. Abdulaziz, hasırla, hasırın üzerine bir miktar toprak koyarak onun üzerine secde ediyordu.”[79]
2- Urve b. Zubeyr’in yerden başka bir şeyin üzerinde namaz kılmaktan hoşlanmadığı nakledilmiştir.”[80]
3- Daha önce de işaret edildiği gibi Tabakat-ı Kubra’nın yazarı şöyle diyor:
“Mesruk b. Ecda (tabiinden biri), yolculuğa çıkarken gemide üzerine secde etmesi için bir parça kerpiç yanında bulunduruyordu.”[81]
Bu esas üzere, Şii Müslümanların yere ve yerden biten şeylerin üzerine (yiyecekler ve giyecekler dışında) secde etmeyi gerekli görmeleri ve Allah karşısında daha fazla tevazu ve ubudiyet göstermek için temiz ve kutsal bir toprak parçasını yanlarında bulundurup onun üzerine secde etmeyi tercih etmeleri, şirk olmadığı gibi, tamamen tevhit ruhuyla bağdaşmaktadır.
Bunun hilafına olan görüşler ise bir nevi teşri ve bidat sayılmaktadır. Çünkü Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in sünneti, tabiin ve sahabenin sözleri ve amelleri ve Ehl-i Beyt kanalıyla gelen hadisler, onların temelsiz ve geçersiz olduğunu ortaya koymaktadır.
Hafız Ebu Bekir b. Ebi Şeybe’nin el-Müsannef adlı kitabının 2. cildinde Said b. Müseyyib ve Muhammed b. Sirin’den naklettiği şu söz de, bu iddiamızı doğrulamaktadır: “Tenefese (Kürkten bir nevi yaygı) üzerinde namaz kılmak, sonradan çıkarılmış bir şeydir ve Resulullah’tan sahih bir senetle rivayet edilmiştir ki: “İşlerin en kötüsü, sonradan çıkanlardır. (Dinde) Sonradan çıkan her şey de bidattir.”[82]
[72] - Siretuna ve Sünnetuna, s. 131, Müslim’den naklen.
[73] - Siretuna ve Sünnetuna, s. 131, Müslim’den naklen.
[74] - El-Feth, c. 1, s. 414.
[75] - Siretuna ve Sünnetuna, s. 131; Neyl’ül Evtar’dan naklen.
[76] - Vesail’uş Şia, c. 3, Kitab’us Salat, Ebvab-u Ma Yüscedu Aleyh, 4. Bab, 1. Hadis.
[77] - Vesail’uş Şia, c. 3, Kitab’us Salat, Ebvab-u Ma Yüscedu Aleyh, 4. Bab, 2. Hadis.
[78] - Vesail’uş Şia, c. 3, Kitab’us Salat, Ebvab-u Ma Yüscedu Aleyh, 4. Bab, 7. Hadis.
[79] - Feth’ul Bari, c. 1, s. 410 ve Şerh’ul Ahvezi, c. 1, s. 272.
[80] - Feth’ul Bari, c. 1, s. 410 ve Şerh’ul Ahvezi, c. 1, s. 272.
[81] - Tabakat-ı Kubra, c. 6, s. 79, Beyrut baskısı, Mesruk b. Ecda’nın hayatı bölümünde.
[82] - Siretuna ve Sünnetuna, s. 134.
Önceki bahislerde genişçe üzerinde durduğumuz deliller gereğince, geçerli bir özür ve zaruri bir durum söz konusu olmadığı takdirde mutlaka yer ve yerden biten şeyler üzerine (yiyecekler ve giyecekler hariç) secde etmek gerekir. Söz konusu deliller özetle şunlardır:
1- Peygamber (s.a.a)’in sünneti, buyrukları ve toprak üzerine secde edilmesini emretmesi.
2- Resulullah’ın amel tarzı ve sireti.
3- Peygamber’in sahabesinin sözleri.
4- Resulullah’ın sahabesi tabiinin (Sadr-ı İslam Müslümanlarının) amel tarzı ve sireti.
5- Peygamber’in Ehl-i Beytinin sözleri.
Ancak burada diğer bir kısım hadisler de vardır ki, aşırı sıcaklık veya soğukluk gibi zaruri hallerde secdenin keyfiyetini beyan etmektedir. Bu hadisleri incelediğimizde zaruri durumlarda ve geçerli bir özür olduğu takdirde insanın, elbisesinin bir köşesine veya bir parça kumaş üzerine secde etmesinin caiz olduğu anlaşılmaktadır.
Bu hadisler, sadece zaruri durumlardaki secdenin keyfiyetini beyan etmektedir. Fakat bazı Müslümanlar (Ehl-i Sünnet) bu hadislerin bütün durumlar için geçerli olduğunu ve normal hallerde bile halı, kumaş ve benzeri şeyler üzerine secde edilmesinin cevazına delalet ettiğini zannederek Peygamber ve sahabenin açıkladığımız sünnet ve siretinden el çekmiş ve her zaman için sergi, kumaş ve elbise gibi sıvı olmayan şeyler üzerine, hatta yiyecek ve giyeceklere dahi secde edilmesinin cevazına fetva vermişlerdir.
Oysa zorunluluk halinin söz konusu olduğu bizzat bu hadislerde açıklanmıştır. Meselenin iyice aydınlanması için bu hadisleri siz okuyuculara aktarıyoruz.
1- Ebu Abdullah Buhari, Sahih’inin birkaç yerinde aşağıdaki hadisi Enes’den nakletmiş ve hatta konuya ilişkin olarak “şiddetli sıcakta elbise üzerine secde” başlığı altında bir bab ayırmıştır. Bu başlık da bizim iddiamızın doğruluğuna bir şahit sayılabilir. Hadis şöyledir:
“Şiddetli sıcakta Resulullah ile birlikte namaz kıldığımızda, bizlerden biri alnını yere koyamayınca, elbisesini seriyor ve onun üzerine secde ediyordu.”[70]
2- Yine Buhari, Sahih’inin başka bir yerinde Enes’den şöyle nakletmektedir:
“Şiddetli sıcaklarda Peygamber’in arkasında öğle namazlarını kılarken, sıcaklıktan korunmak için elbiselerimizin üzerine secde ediyorduk.”[71]
3- Müslim b. Haccac da mezkur rivayeti şöyle nakletmektedir:
“Peygamber-i Ekrem (s.a.a) ile namaz kıldığımız zaman, bizlerden biri şiddetli sıcaklıktan dolayı alnını yere koyamayınca, elbisesini seriyor ve üzerine secde ediyordu.”[72]
4- Müslim, başka bir yerde sahabeden birinden şöyle nakletmiştir:
“Şiddetli sıcakta Resulullah (s.a.a) ile birlikte namaz kıldığımızda, bizlerden biri alnını yere koyamayınca elbisesini seriyor ve üzerine secde ediyordu.”[73]
Görüldüğü gibi bütün bu ibarelerden açıkça anlaşılmaktadır ki, yer ve yerden bitenler dışında başka şeyler üzerine secde etmek, sadece çaresizlik ve zaruret hallerinde caizdir. Zira bu ibarelerde hep aşırı sıcaklık gibi geçerli bir özürden söz edilmektedir. Buradan da anlaşılmaktadır ki, Sadr-ı İslam’daki bazı Müslümanlar güneşin kavurduğu Hicaz topraklarının aşırı sıcaklığından korunabilmek için elbiselerinin üzerine secde ediyorlardı.
Bu nedenle Ehl-i Sünnet’in büyük alimlerinden olan İbn-i Hacer yukarıdaki rivayeti naklettikten sonra şöyle diyor:
“Bu rivayetten anlaşılıyor ki, secdede asıl olan, secde anında alnı yerin üzerine koymaktır. Zira elbise üzerine secde etmek, sıcaklığa dayanamama (zaruret) haline kısıtlanmıştır.”[74]
Şevkani de aynı rivayeti naklettikten sonra şöyle diyor:
“Hadis, sadece sıcaklıktan korunmak için elbise üzerine secde etmenin cevazına delalet etmektedir. Aynı şekilde hadisten, secdede asıl olanın alnı yerin üzerine koymak olduğu da anlaşılmaktadır. Zira elbise üzerine secde etmek, sıcaklığa dayanamama halinde söz konusu edilmiştir.”[75]
Zaruret halinde elbisenin üzerine secde edebilme hükmü, sadece Ehl-i Sünnet hadislerinde değil, Ehl-i Beyt hadislerinde de göze çarpmaktadır. Şeyh Hürr-i Amili “Vesail-uş Şia” adlı hadis kitabında “zaruret halinde elinin üstüne veya elbisenin üzerine secde etmenin cevazı” adı altında bir bölüm açmış ve Resulullah (s.a.a) ile Ehl-i Beyt’inden bu hususta nakledilen hadisleri bir araya toplamıştır. Biz burada örnek olarak bu hadislerden bazısını sizlere aktaracağız:
1- Uyeyne şöyle diyor:
İmam Sadık (a.s)’a dedim ki: “Oldukça sıcak bir günde mescide giriyor ve çakıl taşlara secde etmek istemiyorum. Acaba elbisemi yere serip de üzerine secde edebilir miyim?” İmam şöyle buyurdu: “Evet, bunun bir sakıncası yoktur.”[76]
2- Kasım b. Fuzayl diyor ki:
İmam Rıza (a.s)’a şöyle arz ettim: “Canım sana feda, acaba sıcaklık ve soğukluktan dolayı insan elbisesinin kolu üzerine secde edebilir mi?” İmam, “Sakıncası yoktur.” buyurdu.[77]
3- İmam Muhammed Bâkır (a.s)’ın ashabından biri şöyle diyor:
“İmam Bâkır (a.s)’a şöyle sordum: “Acaba kar ve buz olan bir yerde olduğumuzda onun üzerine secde edebilir miyiz?” İmam şöyle cevap verdi:
“Hayır, ama pamuk ve keten gibi bir şeyi onun üzerine koy ve secde et.”[78]
Buraya kadar zikredilen delillerden zorunluluk hali olmadığı sürece yer ve yerden biten şeyler üzerine (giyecek ve yiyecek dışında) secde etmenin gerekli olduğu anlaşılmış oldu. Dolayısıyla, zorunluluk hali kaydına değinmeden elbise ve benzeri şeyler üzerine secdeden söz eden hadislerin mutlaklığına itina edilmemeli ve usul-i Fıkıh kaideleri uyarınca, elbise ve benzeri şeyler üzerine secdeyi zaruri durumlarda söz konusu eden öteki hadisler, bu hadislerin açıklayıcısı olarak kabul edilmelidir.
Netice
Bu deliller sonucunda şu iki nokta açıklık kazanmaktadır:
1- Toprak, taş, çakıl ve yiyecek ve giyecekler dışında yerden biten şeyler gibi bir yer parçası bulunur, aşırı sıcaklık veya soğukluk gibi zorunlu bir durum söz konusu olmazsa, yer ve yerden biten mezkur şeyler üzerine secde etmek gerekir.
2- Ancak geçerli bir özür zaruri bir durum (sıcaklık, soğukluk gibi) söz konusu olduğu veya yere ait parçalardan hiç biri bulunmadığı zaman insan, elbisesinin bir parçası veya herhangi bir kumaş üzerine secde edebilir. Bu husus Sünni, Şii her iki grubun da naklettiği rivayetler arasında göze çarpmaktadır.
Bu nedenle Ehl-i Beyt (a.s) mektebinin takipçileri olan Şii Müslümanlar, Resulullah’ın sünneti ve siretine uyarak Sadr-ı İslam Müslümanlarının da amel ettikleri gibi, herhangi bir özür veya zaruretin olmadı durumlarda taş, çakıl, tahta parçası ve benzeri şeylerin üzerine secde etmekte, kumaş, elbise ve yiyecekler üzerine secde etmekten çekinmektedirler. Allah karşısında daha fazla tevazu ve ubudiyet izharında bulunmak için de toprağın üzerine secde etmeyi tercih etmektedirler. Bu maksatla da Ehl-i Beyt’in siretine, sahabe ve tabiinin ameline uyarak yanlarında temiz bir toprak parçası bulundurmakta ve bu vesileyle âlemlerin yaratıcısı karşısında tevazu ve ubudiyetin en üst mertebesini sergilemektedirler.
Hatırlatmak gerekir ki, bu iş, Şiilere has bir şey değil. Ehl-i Sünnet’in meşhur şahsiyetlerinden de bu yolu seçenler vardır. Söz fazla uzamasın diye bu konudaki bir sürü rivayetten sadece birkaç örnek sunmakla yetiniyoruz:
1- İslam muhaddislerinden bir grup şöyle nakletmektedirler:
“Ömer b. Abdulaziz, hasırla, hasırın üzerine bir miktar toprak koyarak onun üzerine secde ediyordu.”[79]
2- Urve b. Zubeyr’in yerden başka bir şeyin üzerinde namaz kılmaktan hoşlanmadığı nakledilmiştir.”[80]
3- Daha önce de işaret edildiği gibi Tabakat-ı Kubra’nın yazarı şöyle diyor:
“Mesruk b. Ecda (tabiinden biri), yolculuğa çıkarken gemide üzerine secde etmesi için bir parça kerpiç yanında bulunduruyordu.”[81]
Bu esas üzere, Şii Müslümanların yere ve yerden biten şeylerin üzerine (yiyecekler ve giyecekler dışında) secde etmeyi gerekli görmeleri ve Allah karşısında daha fazla tevazu ve ubudiyet göstermek için temiz ve kutsal bir toprak parçasını yanlarında bulundurup onun üzerine secde etmeyi tercih etmeleri, şirk olmadığı gibi, tamamen tevhit ruhuyla bağdaşmaktadır.
Bunun hilafına olan görüşler ise bir nevi teşri ve bidat sayılmaktadır. Çünkü Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in sünneti, tabiin ve sahabenin sözleri ve amelleri ve Ehl-i Beyt kanalıyla gelen hadisler, onların temelsiz ve geçersiz olduğunu ortaya koymaktadır.
Hafız Ebu Bekir b. Ebi Şeybe’nin el-Müsannef adlı kitabının 2. cildinde Said b. Müseyyib ve Muhammed b. Sirin’den naklettiği şu söz de, bu iddiamızı doğrulamaktadır: “Tenefese (Kürkten bir nevi yaygı) üzerinde namaz kılmak, sonradan çıkarılmış bir şeydir ve Resulullah’tan sahih bir senetle rivayet edilmiştir ki: “İşlerin en kötüsü, sonradan çıkanlardır. (Dinde) Sonradan çıkan her şey de bidattir.”[82]
[72] - Siretuna ve Sünnetuna, s. 131, Müslim’den naklen.
[73] - Siretuna ve Sünnetuna, s. 131, Müslim’den naklen.
[74] - El-Feth, c. 1, s. 414.
[75] - Siretuna ve Sünnetuna, s. 131; Neyl’ül Evtar’dan naklen.
[76] - Vesail’uş Şia, c. 3, Kitab’us Salat, Ebvab-u Ma Yüscedu Aleyh, 4. Bab, 1. Hadis.
[77] - Vesail’uş Şia, c. 3, Kitab’us Salat, Ebvab-u Ma Yüscedu Aleyh, 4. Bab, 2. Hadis.
[78] - Vesail’uş Şia, c. 3, Kitab’us Salat, Ebvab-u Ma Yüscedu Aleyh, 4. Bab, 7. Hadis.
[79] - Feth’ul Bari, c. 1, s. 410 ve Şerh’ul Ahvezi, c. 1, s. 272.
[80] - Feth’ul Bari, c. 1, s. 410 ve Şerh’ul Ahvezi, c. 1, s. 272.
[81] - Tabakat-ı Kubra, c. 6, s. 79, Beyrut baskısı, Mesruk b. Ecda’nın hayatı bölümünde.
[82] - Siretuna ve Sünnetuna, s. 134.
Yorum