Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Son gun orucu

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #76
    Ynt: Son gun orucu

    Usulü Kafi Hüccetler Kitabı'ndan bir hikaye (!) daha: [justify]4-(429)...Yûnus b. Yakub şöyle rivayet etmiştir:[/justify] [justify]Ebu Abdullah(Cafer Sadık aleyhisselâm)’ınyanında bulunduğum bir sırada ya­nına Şamlı bir adam geldi ve dedi ki: Ben, kelâm, fıkıh ve feraiz ilimlerini bilen birkimseyim. Senin arkadaşlarınla tartışmak için geldim.[/justify] [justify]Ebu Abdullah(aleyhisselâm)dedi ki: «Acaba senin kelâmın, Resûlullah'ın söz­lerine mi dayanıyor? Yoksa kendine ait düşüncelerden mi kaynaklanıyor?»[/justify] [justify]Adam dedi ki: Hem Resûlullah(sallallahu aleyhi ve âlihi)’ninsözlerinden hemde benim kendi düşüncelerimden kaynaklanıyor.[/justify] [justify]Ebu Abdullah(aleyhisselâm)dedi ki: «Öyleyse sen, Resûlullah'ın ortağısın.»[/justify] [justify]-Adam: "Hayır." dedi.[/justify] [justify]İmam dedi ki: «Yoksa Allah'tan vahiy mi aldın? O mu sana haber verdi?»[/justify] [justify]-Adam: "Hayır." dedi.[/justify] [justify]-«O zaman Resûlullah'a olduğu gibi sana da itaat etmek farz olmalı.» dedi. Adam: "Hayır." dedi.[/justify] [justify]Bunun üzerine Ebu Abdullah bana dönerek şöyle dedi: «Ey Yûnus b. Yakub! Bu adam, konuşmadan önce kendi çelişkisini ortaya koydu.» Ardından şöyle dedi:[/justify] [justify]«Ey Yûnus! Eğer sen, kelâm ilmini iyi biliyorsan onunla tartış.»[/justify] [justify]Yûnus der ki: "İçimden şöyle dedim:[/justify] [justify]-Vay başıma gelenler![/justify] [justify]İmam'a şu karşılığı verdim: Sana kurban olayım! Senin, kelâm ilmiyle uğraş­mayı nehyettiğini ve: «Bu kabul edilir. Şu kabul edilmez. Bu bir sonuca varır. Şu birsonuca varmaz. Bunu anlayabiliriz. Şunu anlayamayız.» diyerek kelâmla uğraşanla­ra-«Yazıklar olsun!»- dediğini duymuştum.[/justify] [justify]Ebu Abdullah(aleyhisselâm)buyurdu ki: «Onlara yazıklar olsun demiştim. Şa­yet benim dediklerimi terk edip kendi istediklerine giderlerse.»[/justify] [justify]Sonra bana şöyle dedi: «Dışarı çık. Gördüğün bütün kelâmcıları içeri çağır.»[/justify] [justify]Bunun üzerine Humran b. A'yen' -iyi kelâm bilirdi- yine kelâmdan iyi anla­yan Ahvel'i, kelâm ilminde iyi bir yeri olan Hişam b. Sâlim'i ve benim nazarımdakelâm ilmini en iyi bilen biri olan Kays b. Masir'i içeri çağırdım. Bunlardan Kays b.Masir, Ali b. Hüseyin(Zeyn'ül-Abidin aleyhisselâm’dankelâm derslerini almıştı. Bi­zim için ilim meclisi hazırlandı. -Ebu Abdullah, hac mevsiminden önce bir kaç gün Harem tarafındaki bir dağda kendisi için kurulan bir çadırda ikamet ederdi- Ebu Abdullah çadırından başını dışarı uzatınca bir devenin kendisine doğru geldiğinigördü. Dedi ki: «Bu gelen Hişam'dır. Kâbe’nin Rabbine andolsun.» Biz sandık ki Hi­şam, İmam'ın çok sevdiği Akil'in çocuklarından biridir. Derken Hişam b. Hakem çıkageldi. Sakalları henüz çıkıyordu. İçimizde yaşça ondan büyük olmayan kimse yoktu. Ebu Abdullah(Cafer Sadık aleyhisselâm)ona yer açtı ve şöyle dedi:[/justify] [justify]«Bu, kalbiyle, diliyle ve eliyle, biz Ehl-i Beyt'e yardım eden bir kimsedir.»[/justify] [justify]Sonra şöyle buyurdu: «Ey Humran! Adamla kelâm tartışmasına gir.»[/justify] [justify]Humran, adamla tartıştı ve ona üstünlük sağladı.[/justify] [justify]Sonra şöyle dedi: «Ey Tâki, onunla kelâm tartışmasına gir.»[/justify] [justify]Ahvel de adamla tartıştı ve ona üstünlük sağladı.[/justify] [justify]Sonra şöyle dedi: «Ey Hişam b. Salim! Onunla kelâmi konularda tartış. Hişamb. Salim ile Şamlı adam yenişemediler, birbirlerine üstünlük sağlayamadılar.[/justify] [justify]Sonra Ebu Abdullah, Kays el-Masir'e: «Onunla kelâmi tartışmalara gir.» dedi.[/justify] [justify]Kays onunla tartıştı. Bu sırada Ebu Abdullah ikisinin sözlerinden dolayı gül­meye başladı. Çünkü Şamlı adam iyice sıkışmıştı.[/justify] [justify]İmam, Şamlı adama: «Şu delikanlıyla tartış.» dedi.[/justify] [justify]İmam, Hişam b. Hakem'i kastediyordu.[/justify] [justify]Adam: "Evet." dedi.[/justify] [justify]Adam Hişam'a dedi ki: "Ey delikanlı, bana bu adamın imamlığı hakkında sorusor." dedi.[/justify] [justify]Hişam, adamın bu sözlerinden dolayı öfkelendi ve öfkesinden titremeye başla­dı. Şamlıya şöyle dedi: Ey adam! Acaba senin Rabbin mi kulları hakkında daha çokhayır diler, yoksa kulların kendileri mi kendileri hakkında daha çok hayır dilerler?[/justify] [justify]Adam: Bilâkis, benim Rabbim daha çok kulları hakkında hayır diler.[/justify] [justify]Hişam dedi ki: Peki, kullarına yönelik hayır dileyişi açısından ne yapmıştır?[/justify] [justify]Adam dedi ki: Onlar için bir hüccet ve delil ortaya koymuştur ki, dağılmasınlar veya ihtilafa düşmesinler. Onları birleştirip kaynaştırsın, onları sevgiyle kucakla­sın ve Rablerinin koyduğu farzları onlara haber versin.[/justify] [justify]Hişam: "Bu hüccet kimdir?" diye sordu.[/justify] [justify]Adam: Resûlullah(sallallahu aleyhi ve âlihi)'dir.Dedi.[/justify] [justify]Hişam: "Peki, Resûlullah'dan sonra kimdir?" diye sordu.[/justify] [justify]Adam: "Resûlullah'tan sonra hüccet, kitap ve sünnettir."[/justify] [justify]Hişam dedi ki: "Bu gün aramızdaki ihtilâfları ortadan kaldırma hususunda ki­tap ve sünnetin bize bir yararı oluyor mu?" diye sordu.[/justify] [justify]Şamlı adam: "Evet." dedi.[/justify] [justify]Hişam şöyle dedi: Öyleyse ben ve sen, niçin ihtilaf ediyoruz ve sen ne diye taŞam'dan buralara kadar bizim seninle ihtilafa düşmemizden dolayı kalkıp geldin? Busoru karşısında Şamlı adam sustu.[/justify] [justify]Ebu Abdullah(aleyhisselam)Şamlı adama: "Niçin konuşmuyorsun?" diye sordu[/justify] [justify]Şamlı adam şöyle dedi: "Eğer ihtilaf etmiyoruz desem, yalan söylemiş olu­rum. Kitap ve sünnet aramızdaki ihtilafları kaldırıyor" desem, bu sefer bâtıl bir iddi­ada bulunmuş olurum. Çünkü kitap ve sünnet farklı şekillerde yorumlanabilecek ma­hiyettedirler. Eğer, ihtilaf ediyoruz ve her birimizin savunduğu haktır desem, o za­man kitap ve sünnetin bize bir yararı olmamış olur. Fakat bu kanıt benim lehime veonun aleyhinedir."[/justify] [justify]Ebu Abdullah dedi ki: «Sor, o zaman onun ilimle dolu olduğunu anlarsın.»[/justify] [justify]Şamlı adam şöyle dedi: Ey adam! Kullar hakkında kim daha çok hayır diler,onların Rableri mi, yoksa kendileri mi?[/justify] [justify]Hişam dedi ki: Kulların Rableri, onların kendilerinden daha çok onlar hakkın­da hayır dilemektedir.[/justify] [justify]Bunun üzerine Şamlı adam şöyle dedi:[/justify] [justify]Peki, Rableri, onları birleştiren, eğri taraflarını doğrultan ve hak olan ile bâtılolanı birbirinden ayırarak onlara anlatan birini tayin etmiş midir?[/justify] [justify]Hişam dedi ki: Resûlullah zamanını mı, yoksa şimdiki zamanı mı soruyorsun?[/justify] [justify]Şamlı: Resûlullah zamanında, Resûlullah'ın kendisiydi. Bu gün kimdir?[/justify] [justify]Hişam dedi ki: Bu gün, şurada oturup da onu görmek için kafilelerin yola çık­tığı ve bize göklerin ve yerin haberlerini veren şu adamdır. O, bu yetkiyi miras ola­rak babasından, o dedesinden devralmıştır.[/justify] [justify]Şamlı dedi ki: Bunu nasıl bilebilirim?[/justify] [justify]Hişam dedi ki: Aklına geleni ona sor.[/justify] [justify]Şamlı dedi ki: Bütün bahanelerimin önünü kestin. Artık ona sormam gerekiyor[/justify] [justify]Ebu Abdullah(aleyhisselâm)dedi ki: «Ey Şamlı! Sana yolculuğunun nasıl geç­tiğini ve hangi yolu izlediğini haber vereyim mi? Şöyle şöyle değil miydi?»[/justify] [justify]Şamlı döndü ve: "Doğru söyledin, ben şimdi Allah'a teslim oldum." dedi.[/justify] [justify]Ebu Abdullah: «Bilâkis, şimdi Allah'a iman ettin. Çünkü İslâm imandan öncegelir. İnsanlar İslâm'a dayalı olarak birbirlerine mirasçı olur ve birbirleriyle evlenir­ler, imana dayalı olarak da sevaba nail olurlar.» dedi.[/justify] [justify]Şamlı dedi ki: Doğru söyledin. Ben şimdi Allah'tan başka ilâh olmadığına,Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna ve senin de vasilerden bir vasi olduğuna ta­nıklık ediyorum.[/justify] [justify]Sonra, Ebu Abdullah(Cafer Sadık aleyhisselâm)Humran'a döndü ve şöyle dedi:[/justify] [justify]«Sen, sözlerini hadislerin izinde sürdürüyorsun ve gerçeği buluyorsun.»[/justify] [justify]Hişam b. Sâlim'e döndü ve şöyle dedi:[/justify] [justify]«Sen de hadisin peşindesin. Fakat onu tanımıyorsun.[/justify] [justify]Ardından Ahvel'e döndü ve dedi ki: «Sen yaman bir kıyasçısın. Bâtılı bâtıllakırıyorsun; ama senin bâtılın daha belirgindir.»[/justify] [justify]Sonra Kays el-Masir'e baktı ve şöyle dedi: «Sen kelâm ilmiyle ilgili olarakkonuşuyorsun ve sözlerinin Resûlullah(sallallahu aleyhi ve âlihi)’nin hadisine yakınıolmasını istediğin her seferinde ondan daha da uzağa düşüyorsun. Hakkı bâtıla ka­rıştırıyorsun. Oysa azıcık bir hak bile çok bâtıla gerek bırakmaz. Sen ve Ahvel, dal­dan dala uçuyorsunuz ve son derece yeteneklisiniz.»[/justify] [justify]Yûnus der ki: "Allah'a yemin ederim ki, bu ikisine dediklerine benzer şeyleriHişam için de söyleyeceğini sandım. Fakat İmam şunları söyledi:[/justify] [justify]«Ey Hişam! Sen neredeyse ayaklarını hiç yere koymuyorsun(sana cevap ver­mek mümkün olmuyor).Tam ayakların yere basacakken(sana cevap verilecekken)biryolunu bulup tekrar uçuyorsun. Senin gibi birinin insanlara gerçekleri anlatması ge­rekir. Yanlış yapmaktan kaçın. İnşaallah şefaat bunun arkasından gelecektir.»[/justify]

    Yorum


      #77
      Ynt: Son gun orucu

      [justify]...İshak b. Ammar şöyle rivayet etmiştir: Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’ınşöyle dediğini duydum: «Yeryüzünde mutlaka bir imam olur, imamdan yoksun olmaz. Öyle ki mü’minler, dinin aslında olmayan bir şeyi dine eklemledikleri zaman, bu fazlalığı geri çevirsin ve bir şeyi eksilttikleri zaman, bunu tamamlasın.» [/justify] [justify]...Abdullah b. Süleyman el-Amirî, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhis­dan şöyle rivayet etmiştir:[/justify] [justify]«Yeryüzünde her zaman Allah'ın bir hücceti olur; insanlara helâli ve haramı öğretir, insanları Allah'ın yoluna davet eder.»[/justify] [justify]3-(445)...Abdullah b. Süleyman el-Amirî, Ebu Abdullah(Cafer Sadık aleyhis­selâm)dan şöyle rivayet etmiştir: «Yeryüzünde her zaman Allah'ın bir hücceti olur;insanlara helâli ve haramı öğretir, insanları Allah'ın yoluna davet eder.»[/justify] [justify]aynı yer[/justify]

      Yorum


        #78
        Ynt: Son gun orucu

        [justify]l-(456)...İbn Tayyar şöyle rivayet etmiştir:[/justify] [justify]Ebu Abdullah(Cafer Sadık aleyhisselâm)’ınşöyle dediğini duydum: «Şayet yeryüzünde iki kişiden başka kimse kalmazsa, biri diğeri için hüccet olur.»[/justify] [justify]2-(457)...Hamza b. Tayyar, Ebu Abdullah(Cafer Sadık aleyhisselâm)’danşöyle rivayet etmiştir:[/justify] [justify]«Geride sadece iki insan kalsa, biri arkadaşı için hüccet olur.»[/justify] [justify]Muhammed b. Hasan, Sehl b. Ziyad'dan, o Muhammed b. İsa'dan benzeri bir hadis rivayet etmiştir.[/justify] [justify]3-(458)...Kerram şöyle rivayet etmiştir:[/justify] [justify]Ebu Abdullah(Cafer Sadık aleyhisselâm)buyurdu ki:[/justify] [justify]«Eğer bütün insanlardan geriye iki kişi kalırsa, bunlardan biri mutlaka imam olur.» -Buyurdu ki- «En son imam ölür. Ki hiç kimsenin kendisini huccetsiz bıraktı diye Allah Azze ve Celle'ye karşı ileri sürebileceği bir bahanesi bulunmasın.»[/justify] [justify]aynı yer[/justify]

        Yorum


          #79
          Ynt: Son gun orucu

          selamun aleykum

          sevgili selmancan bence verdiğin hadislerle, imam Mehdi (a.s.)'ın bütün müçtehitlerle görüştüğünün bir bağlantısı yok. Siz sadece yorum yapıyorsunuz. Tarihte müçtehitler arasında ciddi çekişmeler de olmuştur. Evet müçtehitlerimiz imam zaman (a.s.)'ın umumi vekilleridir. Ama hepsiyle özel görüşüyor demek tarihte müçtehitlerin birbirleriyle olan mücadeleleriyle örtüşmez. Eğer imam zaman her müçtehitidle görüşüyorsa o zaman bizim âlem müçtehidi tespit etmeye çalışmamızın mantığı nedir? herhangi bir müçtehide taklid edelim. Nasıl olsa hepsi ile imamımız görüşüyor.

          Tarihte rivayet edilir ki, şeyh müfid'in yanına gelir bir soru sorarlar. Hamile ve ölmüş bir bayanı çocuğuyla gömelim mi. Şeyh müfit gömmelerini söyler. Daha sonra 8-9 yaşlarında bir çocukla yıllar sonra gelirler. Derler ki bu çocuğu tanıdın mı. Şeyh Müfit tanımadığını söyler. Derler ki bu çocuk o hamile ölen annenin çocuğu. Derki ben beraber gömün dedim. derler ki tam gömmeye gidiyorduk ki arkadan bir genç geldi ve Şeyh Müfid'in fetvasını değiştirdiğini, çocuğu anne karnından çıkarması gerektiğini söyledi der. Bu bilgiyi ali ekber hocadan aldım. yani kritik zamanlar da imam Zaman (a.s.) müdahale eder. Mektebi de korur. Bu kesindir. Bunu görüyoruz. Ama bu illede bütün müçtehitlerle görüştüğü anlamına gelmez. Bizim bir arkadaşımız vardı Trabzonlu. İsmi Mustafa. dedim sen nasıl şia oldun. dedi bir gün evde uymuştum. Tek başıma idim Soba tütmeye başlamıştı. Bir kişi geldi omuzumdan tutarak bana mustafa kalk ... dedi. baktım üzerinde yeşil bir örtü. Odada bir nurani hava. Dedim ki sen kimsin. Bana dedi ben zamanın imamıyım. Mustafa o zamanlar sünnidir. Daha sonra teyzesinin oğlu Şialığı anlatır, zamanın imamından bahseder ve bu çocuk o olayı hatırlayarak şia olur.
          Namazı hafife alana biz Ehl-i Beyt'in şefaatı ulaşmayacak. İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

          "Şiilerimiz halvetlerde/yalnız kaldıklarında Allah'ı çok zikredenlerdir." İmam Cafer-i Sadık (a.s.)

          Yorum


            #80
            Ynt: Son gun orucu

            muctehidler IMAM zaman a.f ile görüşuyor diye masumdur demiyorum. Peygamber saa in her gorevlendirdigi masum muydu . Hayir. Masum diye itaat zorunlulugu düşüyor muydu hayir. Peygamber saa hakkında sürekli bilgi almak isteyenler en güvenilir ve fakih olanı secmeli değiller miydi . Evet. En iyi bir tane olacağı diğerleri daha az iyi yani bazen yanlış hukum iletebilecek kisiler anlamına geliyorlar mıydı. Evet. O halde onlari hala temsilci,eğitimci olarak tutmakla peygamber saa onlari seçenlere haksızlık etmiş olmuyor muydu? Hayır. Çünkü en iyiyi seçmek onlarin görevi idi. Peki n iyiyi arayan ancak bulamayıp hatalı olani secenin iyi niyetini ihanet anlamı çıkmaz mi? Hayır. Çünkü kişinin eh iyiyi tespit yetisine sahip olması onun günahlarla deforme olmamis bir kalbi olmasi gerekli. Günahlardan uzak durmak ise kisinin ihtiyarinda.

            Yorum

            YUKARI ÇIK
            Çalışıyor...
            X