Şehid Mutahhari' nin Dilinden Tövbe
«Tevbe»; İnsan ruhunun yüce, ulu ve mukaddes makamlarının, insanın hayvani ve alçak makamlarına karşı tepkisidir.
«Tevbe»; İnsan ruhunun yüce, ulu ve mukaddes makamlarının, insanın hayvani ve alçak makamlarına karşı tepkisidir. «Tevbe; İnsanım melek sıfatlı güçlerinin, şeytanî ve yırtıcı sıfatlı güçlerine karşı mukaddes inkılâbıdır. Tevbenin mahiyeti budur. Şimdi, bu pişmanlık ve düğüm noktası insanda nasıl meydana gelir?
Bismillahirrahmanirrahim
Bir önceki bahsimiz ibadet ve dua hakkında idi. İki önce arz etmiştim ki; eğer ibadet ve ubudiyet (Kulluk) doğru bir şekilde gerçekleşirse, ister istemez insanın Zatı akidesi ilahi'ye gerçek bir yakınlığını gerektirecektir, insan ubudiyet, vasıtası ile her hangi mecazi bir sahibe olmaksızın, Allah'a yakınlaşır. Başka bir deyimle ubudiyet; (Allah'a kulluk etmek) bir «Sülük» (dinî terimde Allah'a yakınlaşma davranışı diye bilinmektedir) tür, harekettir, Allah'a doğru gidiştir.
Bu gece «Sülük»ün ilk durağı hakkında konuşmak istiyorum. însan eğer Allah'a yakınlaşmak istiyorsa mutlaka bu durak, bu nokta ve bu merhaleden başlamalıdır. Bize gereken de budur zaten. Bu yolda hiç bir adım atmayan bizler için, saliklerin yüce makamı hakkında konuşmak yarar sağlamaz. Ama eğer amel ehli isek; Allah'a yakınlaşmak için ilk olarak hangi duraktan geçmemiz gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Hangi merhaleyi katet-meli, ibadet ve ubudiyete nereden başlamalıyız?
Allah'a yakınlaşmanın ilk durağı Tevbedir.
Bu geceki konuşmamı Tevbe hakkında sürdürmek istiyorum.
Tevbe ne demektir? Psikolojik açıdan Tevbe insan üzerinde nasıl bir durum meydana getirir ve manevi açıdan ne gibi yararları vardır. Birçoğumuzun görüşünde Tevbe çok normal bir iştir. Hiç bir zaman Tevbeyi psikolojik açıdan incelemeyi düşünmemişiz. Aslında Tevbe, insanların hayvanlara karşı taşıdığı özelliklerden biridir. Yani insanın sahip olduğu, özellikler, istidatlar ve seçkinliklerin hiç biri hayvanlarda mevcut değildir, İnsanda mevcut olan bu yüce istidatlardan biri de Tevbedir. «Tevbe»; (anlamım ileride genişçe açıklayacağım) «Estağfirullahe Rabbi ve etübü îleyhi» cümlesini dille söylemek değildir. Tevbe; İnsanda meydana gelen, psikolojik, Ruhî bir durum, ruhî bir inkılaptır. Estağfirüllah... cümlesi bu durumu beyan eder, bu durumun kendisi değildir. Bunun gibi birçok deyiş vardır ki, gerçeğin kendisi değil gerçeğin açıklayıcısıdır. Biz günde bir kaç kez? «Estağrifüllah...» söylüyorsak, günde bir kaç kez Tevbe ettiğimizi sanmayalım. Eğer günde bir kere gerçek tevbe etmiş olursak muhakkak ki Allah'a yakınlaşmak için • bir merhale kat etmiş oluruz.
Bu konuya bir önsöz söylemek istiyorum dikkat buyurun!
Cansız varlıklar, bitkiler ve hayvanlar arasında belli bir fark vardır. Şöyle ki; Cansız varlıklar, hareket ettikleri yönde, kendi iradeleri ile yön değiştirme istidadına sahip değiller. Yer küresinin güneş etrafında ve kendi etrafında dönmesi gibi. Veya diğer yıldızların hareketi gibi Veyahut yukarıdan atacağınız bir taşın yere-inerken kat ettiği hareket gibi. Bu kesindir. Yani; yukarıdan bıraktığınız taş belli bir yöne doğru hareket etmektedir. Bu taşın kendiliğinden yön değiştirmesi mümkün değildir. Taşın yönünü değiştirmek için harici bir etkenin bulunması gerekir. Bu etken ister cisim olsun ister dalga. Meselâ uzaya gönderilen bir «Apollo» : Hareket ettiği yönde hiçbir zaman içten bir değişiklik kaydedemez. Ancak dıştan yönlendirilmesi gerekir. Ama canlı varlıklar hareket yönlerini değiştirme istidadına sahiptirler. Yani yaşamları ile bağdaşmayan şartlarla karşılaştıklarında yönlerini değiştirebilir. Bu durum hayvanlarda çok açıktır. Örneğin bir koyun veya güvercin hatta bir sinek bile hareket ederlerken bir zorlukla karşılaştıklarında derhal yön değiştiriyorlar. Yüz seksen derecelik bir dönüş yapabilirler. Yani, önceki hareketinin tam tersine hareket edebilirler. Bitkiler de böyledir. Ağaçlar ve bitkiler belli şartlarda ve sınırlı olarak içlerinden kendilerini yönlendire-biliyorlar. Yer altında hareket eden bir ağaç kökü sert bir kayaya vardığında kendi yönünü değiştirebiliyor. Artık daha fazla gidemeyeceğini anladığında yönünü değiştiriyor. Açıktır ki, insan da bitki ve hayvanlar gibi yön değiştirebilir.
Tevbe, İnsanın yön değiştirmesidir. Ama bitki gibi sade bir yön değiştirmek değil veya hayvanın yön değiştirmesi gibi değil. Bu sadece ve sadece insana özel bir yön değiştirmedir.
Tevbe, bir nevi iç inkılâptır, bir çeşit kıyamdır. Bir çeşit inkılâptır: İnsanın kendisinden kendisine karşı yapılan bir kıyam. Bu insana özel bir yön değiştirmedir. Bitki yönünü değiştiriyor, ama kendisine karşı hiçbir zaman kıyam etmez. Bu ilginç yetenek bitkilerde var, cansız varlıklarda yoktur. Hayvanlarda da var. İnsanda ise daha da ilginç bir yetenek vardır. Kendi içinde kendisine karşı ayaklanıyor. Gerçekten ayaklanıyor. Kendisine karşı inkılâp ediyor. Örneğin bir memlekette bir grup insan ülke yönetimini ele alıyor. Bir süre sonra ayrı bir grup onlara karşı devrim yapıyorlar. Hiç bir mani yoktur, onlar ayrı bir grup ayrı insanlardı. Bunlar da ayrı bir grup ayrı insanlardır. Onlar bunlara zulüm etmiş, haksızlık etmiş, bunların isyanına, ayaklanmasına sebep olmuş, bunlar da ayaklanmış, isyan etmişler. Aniden bunlar devrim yapıyor ve ülke yönetimini ele geçiriyorlar. Bu gayet normaldir. Ama insanın kendi içinden kendisine karşı kıyam etmesi ayaklanması nasıl gerçekleşebilir? Olur mu ki, bir şahıs kendisi kendisine karşı ayaklansın? Evet, olur. Nedeni şudur ki, tek bir şahıs tek bir gövde değil mürekkeptir basit değil. Yani, bu şurada tek başımıza oturduğumuzda, aynen hadisi şerifin tabiri ile bir cansız oturmuş, bir bitki oturmuş, şehvetli bir hayvan, yırtıcı bir hayvan, bir şeytan, bir melek oturmuştur sanki, şairlerin dediği gibi tüm hasletler onda bir araya gelmiştir. Yani insan bir oluşumdur. Bazen, Domuzun sembolize ettiği şehvetli hayvan, insan vücudunun tüm kontrolünü ele geçiriyor, diğer şeytanî ve melekî sıfatlara fırsat vermiyor. Bir anda bunların biri tarafından ona karşı ayaklanma oluyor. Her şey alt üst oluyor ve insan vücudunda yeni bir yönetim ortaya çıkıyor. Günahkâr insan, vücudundaki aşağılık sıfatlar (hayvan veya şeytanın) kendisine musallat olandır. Burada bir takım melekler de mahpustur, burada bütün bir güç tutukludur. Tevbe, yani iç ayaklanma; İnsan vücudunun yüce ve ulu makamları, insan vücuduna hükmeden alçak ve kötü makamlara karşı inkılâp yapıyor ve vücut iç yönetimini ele geçiriyor. Onları hapsediyor, kendi güçleri ile kendi orduları ile kontrolü ele geçiriyorlar bu bir halet (durum) dir; Hayvanlarda ve bitkilerde yoktur. Aynı şekilde akside mümkündür. Yani insan vücudundaki alçak ve kötü makamlar, ulu makamlara karşı ayaklanıp devrim yapar, iyi hasletleri yakalayıp hapseder ve vücut iç yönetimini ele geçirir. Eğer tecrübe etmişseniz: Bazı kişiler eğitim, metodunu bilemiyorlar. İnsan eğitiminde tüm bu güçlerin birer hikmet olduğunu bilmiyorlar. Eğer bizde şehvani istekler varsa, anlamsız ve boşuna değildir. Biz bu şehvani istekleri tabii ihtiyaç kadar doyurmalıyız. Bunun bir sınırı var, bir hakkı var, bunların hakkını miktarınca vermek gerekir. Meselâ diyelim ki siz evinizde bir hayvan, at, eşek, köpek veya kedi saklıyorsunuz. Atı binmek veya köpeği bekçilik için besliyorsunuz. Bunların yiyeceğe ihtiyacı var, yiyeceğini vermelisiniz. Şimdi, bazı yanlış tutumlu insanlar vardır ki, kendilerine veya bakmakla yükümlü bulundukları çocuklarına baskı yapmaktadır. Çocuk oyun oynamaya ihtiyaç duymaktadır. Bu oynama ihtiyacı Allah'ın bir hikmetidir. Çocuk, vücudunda biriken enerjiyi sadece oynamakla tüketebilir. Çocuk oynamak için özel bir istek duymaktadır. Bazı insanları görüyoruz ki, çocuğumu eğitmek istiyorum diyor. Peki nasıl eğiteceksin? Beş altı yaşındaki çocuğun oyun oynamasına izin vermiyor, gittiği her yere çocuğunu da götürüyor eğitiyorum diye. Gülmesini önlüyor, yemesini önlüyor veya bazı insanlar vardır ki; (Biz görmüşüz) meselâ kendisi din âlimidir, sekiz yaşındaki çocuğuna da din adamı elbiseleri giydiriyor, kendisi gittiği her yere çocuğunu da götürüyor. Çocuk böylece tabii ihtiyaçları giderilmeden büyüyor. Bu çocuğa hep; Allah, kıyamet cehennem ateşinden söz etmişler. Çocuk bu şekilde büyüyüp yirmi beş yaşma geldiğinde görüyorsunuz ki, vücudunda birikmiş bu güçler, doyurulmamış şehvetler, giderilmemiş istekler birden bire zincirleri koparıyor. Babasının telkini ile oniki yaşındayken namazları yirmi dakika süren gece namazlarını bile ihmal etmeyen bu çocuk, yirmibeş yaşında fasık bir facir olup çıkıyor meydana. Neden? Çünkü siz, yüce ruhî makamlar bahanesiyle çocuğun diğer isteklerini ezdiniz. Elbette ki çocukta Allah duygusu, kıyamet ve ibadet duygusu vardır. Ama siz bu Allah ve ibadet duygusunu, diğer isteklerin önüne geçerek, hapsederek, inciterek, hakkını vermeyerek takviye ettiniz. Bu çocuk gençlik çağma geldiğinde bir fırsat kollamaktadır. Bir film seyrettiğinde veya bir kızla tanıştığında, o ana kadar hapsolunan duygular, istekler birden bire zincirleri koparıyor, babanın onun vücudunda yanlış kurduğu yapıyı yıkıp dağıtıyor, tam bir barut gibi patlıyor.
Yorum