Eğer günümüz insanının özellikle de bilim dünyasının kendisini boşlukta hissettiğini görüyorsak, İnsanların yüzde doksan dokuzunda sinir bozukluğu olduğu söyleniyorsa bu batı dünyasının sıkıntı anında ve çıkmaza düştüğü zaman kendisine bir sığınak bulamamasından kaynaklanmaktadır. İnsanların sahip oldukları bilim ve kudret işe yaramıyor ve çıkmazdan kurtulamıyorsa o an sorunların altında ezildikleri, kendilerini değersiz ve boş hissettikleri ve yaşamın onlar için yavaş yavaş ölüme dönüştüğü andır. İslam, bu konuda uyarılarda bulunmuş ve çıkmaza düşmemenin tek yolunun muvahhit olmakta olduğunu söylemiştir. İslam'a göre böyle bir çıkmaza düşüldüğü zaman uyanan ilk şeyin insanın fıtratı olduğuna inanılır. Nitekim başta gençler olmak üzere insanlar, sorunlar ve kör düğümlerle dolu olan günümüz dünyasında bir güvence ve sığınağa ihtiyaç duyar. İslam, Kur'an ve ahlak üstatlarının görüşlerine göre bu sığınak Kur'an'dır.
İnsanın Sığınağı
Kur'an'ın kendisi de bunu vurgulamaktadır. Ehlibeyt (a.s) hadislerinde de Kur'an'ın sığınak olduğunu görmekteyiz. Kur'an, sorunlarımız olduğunda yardımımıza koşar. Ehlibeyt'ten (a.s) nakledilen hadislere göre eğer birisi ve özellikle gençler, iradelerini güçlendirmek istiyorlarsa Kur'an'a başvurmalı ve Kur'an'dan güç almalıdırlar. Nitekim Kur'an şöyle buyurmaktadır:
قَدْ جَاءَكُمْ مِنَ اللّٰهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُبٖينٌ يَهْدٖى بِهِ اللّٰهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ وَيُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ بِاِذْنِهٖ وَيَهْدٖيهِمْ اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقٖيمٍ
"Gerçekten size Allah'tan bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir. (Maide, 15 – 16)"
Yani, sizin için nur gelmiştir. Âlemlerin Rabbi, bu Kur'an vesilesiyle ona sarılanları hidayet eder. Allah'ın razı olduğu kişiye Kur'an sağlıklı doğru yolu gösterir. Yani bir çıkmaza düştüğünde ve bir zorlukla karşılaştığı zaman, Kur'an'a sarılır ve ondan yardım dilerse ummadığı bir anda Kur'an onun sorununu çözer, imdadına koşar ve Kur'an vesilesiyle en sağlıklı ve doğru yol artarda kendisine açılır.
Devamında şöyle buyuruyor: Buna ek olarak, Kur'an insanı karanlıktan mutlak aydınlığa çıkarır. Gam ve kederden, heva ve heves zulmetinden, çirkin sıfatlardan, nefs-i emmareden (emreden nefisten), ruhi bunalımlardan, kısacası kalbi karartacak her türlü kötülüklerden kurtarır. Kur'an insana şöyle seslenir: seni mutlak nura ulaştıracağım ve her türlü kötülüğü gam ve kederi, sıkıntıyı, ıstırabı ve üzüntüyü senden alıp yok edeceğim, ama bunların hepsinden daha önemlisi seni matlup ve maksadına ulaştıracağım. İnsanın yitiği Allah'tır ve ben sana kılavuz olabilir ve yitiğin olan şeye seni ulaştırabilirim.
"Onları dosdoğru bir yola iletir."
Buna benzer ayetler kur'anda çok fazladır. Kur'an şöyle buyurmaktadır: 'Ben ilim kitabı ve insan yetiştiren bir okul olmam yanında, istediğin her ilmi bende bulabileceğin gibi, sıkıntı ve zorlukta senin kılavuzun, bir sorunun olduğunda ise senin yardımına koşanım. Seni sıkıntı ve rahatsızlıktan çeken çıkaran, huzura ve esenliğe ulaştıranım. Seni karanlıktan mutlak nura, asıl maksadın olan Allah'a ulaştırırım. Kuleyni Usul'u Kâfi kitabında peygamber efendimizin şöyle buyurduğunu nakleder: 'Bir sıkıntıya düştüysen, üzerine hiçbir aydınlığın olmadığı gecenin zifiri karanlığı çöktüyse ve sığınacak bir yerin yoksa o zaman Kur'an'a müracaat et ve ondan yardım iste.
اِذَا الْتَبَسَتْ عَلَيْكُمُ الْفِتَنُ كَقِطَعِ اللَّيْلِ المُظْلِم
"Karanlık gecenin kalbinde hiç bir ışık ve sığınağın olmadığı gibi bir çıkmaza düştüğün vakit"
فَعَلَيْكُمْ بِالْقُرآنِ
"Kur'an'a başvur ve ondan yardım dile."
فَاِنَّهُ شافِعٌ مَشَفَّعٌ وَ ما حِلٌ مُصَدَّقٌ
Kur'an şefaat edicidir ve şefaati makbuldür. Kur'an sadece kuru kuruya yardıma koşmaz. Sonuca ermeyen dualar etmez; sana yardım eder ve yardımı etkilidir, hayatındaki kör düğümleri açar, sıkıntılarını yok eder ve karanlığı aydınlığa çevirir.
وَ ما حِلٌ مُصَدَّق
Bunu da bilmelisin ki Kur'an aynı zamanda beddua da eder ve bedduası da Allah katında makbuldür. Yani Kur'an okumayan, Kur'an la ilgilenmeyen topluluğa beddua eder ve bedduası kabul olur. Sonra peygamber efendimiz şöyle devam etti:
و مَنْ جَعَلهُ اَمامَهُ ساقَهُ اِلَي الْجَنَّةِ
Kur'an'ı kendisine model edinmiş kimse için, cennet hayatı vaat edilmiş cennete gitmeden daha bu dünyada başlar. Kur'an seni cennete götürmekle kalmaz; bunun yanında bu dünyada mutlu, huzurlu esenlik içinde, sorun ve sıkıntıdan uzak bir hayatı sana verir. Daha güzel cennet hayatına ulaşıncaya kadar mutluluk ve huzur dolu bir hayata başlarsın. Kur'an'ı ayaklar altına alan, Kur'an okumayan, ona amel etmeyen, başka bir ifadeyle Kur'an'a sarılmayan ve ona önem vermeyen biri için de cehennem hayatı bu dünyada başlar. Kur'an'ın bedduasına uğrar. Onun için sıkıntılı bir hayat başlar. Mutsuzluk üzerine mutsuzluk ile karşılaşır, boş ve değersiz bir hayatı olur. Cehenneme gitmeden önce bu dünyada cehennem hayatı yaşamaya başlar.
Haris A'var şöyle rivayet etmektedir: 'Peygamber efendimizin (s.a.a) vefatından sonra insanların camide oturup dünya meseleleri hakkında konuştuklarını gördüm. Bu benim için ilk defa karşılaştığım bir olaydı. Hâlbuki peygamber efendimiz (s.a.a) hayattayken cami sadece bir ilim yeri, eğitim yapılan, Kur'an'ın okunduğu bir yerdi. Orada dualar okunur ve Allah'a niyaz edilir ve yakarılırdı. Âmâ şimdi Kur'an ve duanın yerini, ilim ve eğitimin yerini dünya sohbetleri almıştı. Ben bundan çok rahatsız oldum. Müminlerin Emirinin (a.s) yanına giderek rahatsız bir halde: 'İnsanlar camide toplanıp dünya sohbeti ediyorlar. 'dedim. İmam da rahatsız oldu ve peygamber efendimizin: سَتَكُونُ فِتَنٌ "fitneler benden sonra art arda ortaya çıkacak." diye buyurduğunu nakletti. İmam çıkmaza düşüldüğü, fitneler ve sorunların ortaya çıktığı böyle bir durumda ne yapmamız gerektiğini sorduğunda Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: عَلَيْكُمْ بِالْقُرْآنِ
'Fitne ve sıkıntıların çözülmesi için Kur'an'a müracaat ediniz.'
Sonrasında imam Ali aleyhi selam Peygamber Efendimizin insanı sarsacak şu cümlesini nakletmektedir: 'Bütün ilimler Kur'an'da mevcuttur. Adem aleyhi selamın zamanından kıyamet gününe kadar, geçmişte olanlar, şimdiki ve gelecekteki bütün ilimler onda mevcuttur.
فيهِ خَبَرُ ما قَبْلَكُمْ وَ مَا بَعْدَكُمْ وَ ما مَعَكُمْ علم ما كان و يكون و ما هُوَ كائن وَ ما تَرَكَهُ جَبّارٌ اِلاّ قَصَمَهُ اللهُ
Allah Teâlâ Kur'an'daki bu ilimlerin nahak yere heder edilmesine izin veren topluluğun belini kırar. 'Acaba bu sözler bir beddua mıdır, yoksa haber midir? Hangisi olursa olsun insanı sarsmaya yeter. Haber olduğunu kabul edersek peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: 'Kur'an'la işi alakası olmayan topluluk bu amelinin neticesi olarak yenilgiye uğramış ve bedbaht olmuştur. 'Beddua' olduğunu söylersek manası şöyle olur: Allah Kur'an'la işi alakası olmayan topluluğun belini kırsın. Buna benzer çok sayıda hadis vardır.
Merhum Kuleyni Usul'ü Kâfi kitabında bu konuda imam Ali aleyhi selamın şöyle buyurduğunu nakleder:
اَلْبَيْتُ الَّذي يُقْرَأُ فيهِ الْقُرآنُ تَكْثُرُ بَرَكَتُهُ، وَ تَحْضُرهُ الْمَلائِكَةُ، وَ تَهْجُرهُ الشَّياطينُ، وَيُضيءُ لِاَهْلِ السَّماءِ كَما تُضيءُ الْكَواكِبُ لِاَهْلِ الْاَرْضِ
'Kur'an okunan bir evin bereketi artar. Melekler sürekli o eve gelir giderler. Şeytanlar ise oradan uzaklaşmak zorunda kalırlar. Yıldızların yeryüzündekiler için parlayıp ışık saçması gibi o ev de melekler için parlayıp nur saçarlar. 'İmam devamında şöyle buyuruyor:
وَ اِنَّ الْبَيْتَ الَّذي لايُقْرَأُ فيهِ الْقُرآنُ تَقِلُّ بَركَتَهُ، وَتَهْجُرُهُ الْملائِكَةُ، وَ تَحْضُرهُ الشَّياطينُ
'Kur'an okunmayan bir evde ise asla bereket olmaz. O evde anlaşmazlık ve bereketsizlik hüküm sürer. Meleklerin o evle hiçbir işi olmaz, belki şeytanların gelip gittiği bir yerdir orası. Bu günkü bahsimiz için, bir şeyimiz olmasaydı bile, insanların özellikle de gençlerin Kur'an'ın nasıl bir dayanak olduğunu anlaması için sakeleyn hadisi yeterlidir. Sakaleyn hadisi olarak bilinen bir hadis vardır. Bu hadisi Sünni ve Şia kaynakları nakletmektedir. Büyük yazarlardan Abakat kitabının yazarı ve El 'kadir kitabının yazarı bu hadis üzerinde araştırma yapmış, beş yüzün üzerinde senetle onu nakletmişlerdir. Tevatür derecesinde olup beş yüzün üzerinde senetle nakledilen başka bir hadise rastlamak çok zordur. Peygamber efendimiz bu hadisi çok özel ve istisnai zamanlarda buyurmuşlardır. Mesela vefatından hemen önce bu hadisi söylemiş ve öğleden sonra gözlerini hayata yummuştur. Peygamber efendimiz kendisini camiye götürmelerini istemiş, imam Ali ve Fazıl ibni Abbas da kollarının altına girerek onu camiye götürmüşlerdi. Peygamber efendimizin mübarek ayakları yerde sürünüyordu. Namazını oturarak kılmış cemaat ise ona ayakta iktida etmişlerdi. Namazını kıldıktan sonra minbere çıkamamış, en alt basamağında oturarak şöyle buyurmuşlardı: 'Bu namaz benim için özel bir namazdı ve çok istisnai bir durumdan dolayı camiye geldim. Sonra şöyle buyurarak insanları duygulandırmıştı: 'Ben sizler için nasıl bir peygamberdim?'
İnsanların ağlama sesi yükseldi: 'Ey Allah'ın resulü! Sen yüce bir peygamberdin, biz cahildik alim olduk. Vahşi bir topluluktuk uygarlaştık. Sapkındık insan olduk… Allah'ın resulü son sözlerine bir giriş olması için sözüne bir cümle daha ekledi: 'kul hakkı zordur. Kıyamet gününde kul hakkından korkarım. İçinizden birinin benim üzerimde hakkı varsa şimdi gelsin alsın. 'İçlerinden birisi ayağa kalkıp: 'Ya Resulallah, sizin elinizde bir çubuk vardı, bilmeden benim sineme vurdunuz şimdi kıyas yapmak istiyorum' dedi. Peygamber buyurdu: Gel ve kıyas yap. Aslında adamın kıyas yapma hakkı yoktu. Gönlünün hoş olması için peygamber o çubuğu getirtti. Adam: Ey Allah'ın resulü benim sinem açıktı' dedi. Peygamber de yakasının düğmelerini açtı. Adam gelerek peygamberi sinesinden öptü. 'Ey Allah'ın resulü sadece seni sinenden öpmek istedim' dedi. İnsanlar hazır olunca da sakaleyn hadisini şöyle buyurdu:
اِنّي تارِكٌ فيكُمُ الثَّقَلَيْنِ، كِتابَ اللهِ وَ عِتْرَتي، لَنْ يَفْتَرِقا حَتي يَرِدا عَلَيَّ الْحَوْضَ، ما اِنْ تَمَسَّكْتُمْ بِهِما لَنْتَضِلُّوا اَبَداً
'Ben sizin aranızdan ayrılıyorum, ama sizin için iki değerli emanet bırakıyorum. Bunlar Allah'ın kitabı ve benim itretimdir. Bunlar kevser havuzunda bana ulaşıncaya kadar bir birinden ayrılmazlar. Bu ikisine sıkı sıkıya sarılanlar asla yoldan sapmazlar.'
Peygamber efendimiz (s.a.a) Kur'an ve ehlibeytini bizlere bir dayanak olarak bırakmış; izzet ve şerefimizin bu iki dayanakta olduğunu söylemiştir. Yani bir sorunla karşılaştığınızda, kararsız kaldığınızda, düşmanın saldırısına maruz kalırsanız ve çaresiz kaldıysanız bu iki dayanağa başvurun. Bunlar Kur'an ve ehlibeytimdir, diye buyurmuştur. Devamında bu ikisinin asla birbirinden ayrılmayacağını ve tek başına insanı mutluluğa ulaştıramayacağını söylüyor.
Kur'ana sarılmak ne demektir? Size kur'an'ı bıraktım' cümlesinin Peygamber Efendimizin (s.a.a) dilindeki anlamı nedir? Kur'an'ın bizi hidayete erdirmesi için ne yapmalıyız?
Kur'an'a sarılmanın merhaleleri vardır. Özellikle gençlerin bu merhalelerden faydalanması gerekir. Ben bir din âlimi olarak, din âlimlerinin ve İmam'ı zamanın adına şunu söyleyebilirim: 'Eğer Kur'an'a sarılmanın bütün merhalelerine ve daha ötesine amel edersek, yüzde yüz mutlu ve huzurlu bir yaşantımız olur. Bu sözümü tecrübe et, neticesini alırsan dediklerimi yapmaya devam edersin, almazsan bırakabilirsin. Bu Allah'ın sözüdür yanlışlık olmaz. Bu peygamberin, masum imamların ve Kur'an'ın sözüdür ve yanlışlık olmaz.
Birinci merhale; Anlamına dikkat ederek, üzerinde düşünerek Kur'an okumak ve sonrasında emir ve kurallarına uymaktır. Kur'an'ı herhangi bir vakitte ve evde okumak güzeldir, âmâ ilmi bir toplantıda okunması çok başka bir şeydir. Sizden isteğim; ramazan ayında bir kaç saatliğine camide, sevinçli ve coşkulu bir Kur'an toplantısı yapın. Nitekim Kur'an'ın kendisi de böyle Kur'an okuma toplantılarını bizden istemektedir. Kur'an'da bir benzeri olmayan, kendisine has özel ayetler vardır. Mesela insan olmak ve kendini yetiştirmek hakkında olan şems suresinin bir benzeri daha yoktur. Bu sure direkt olarak insana, kendisini yetiştirmesini ve nefsini terbiye etmesini emreder. Bunu söylerken 11 kere and içerek, üç dört defa vurgulayarak bunu yapıyor ki böyle bir şeye Kur'an'ın başka hiçbir yerinde rastlanmamaktadır.
Bakara Suresindeki وَ اِذا سَأَلَكَ عِبادي عَنّي فَاِنّي قَريبٌ "Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım." [1]Bu ayette on yedi defa vurgu da bulunulmuş ve yedi- sekiz defa birinci şahıs kipi kullanılmıştır. Aynısı Kur'an'ın başka bir yerinde yoktur. Ayet baştan aşağı lütuf ve şefkatle dolu, dua ve Allah'a yakarış için vurgu üzerine vurgu, vade üzerine vade yapılmıştır.
Kendine has ve aynının Kur'an'ın başka yerinde rastlanmadığı ayetlerden bir diğeri de Kur'an okumak hakkındaki Muzemmil Suresinin 20. Ayetidir.
فَاقْرَؤُا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ عَلِمَ اَنْ سَيَكُونُ مِنْكُمْ مَرْضي وَ آخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْاَرضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فًضْلِ اللهِ وَ آخَرونَ يُقاتِلُونَ في سَبيلِ اللهِ فَاقْرَؤُا ما تَيَسَّرَ مِنْهُ
"Artık, Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah'ın lütfundan (rızık) aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da Allah yolunda çarpışacaklardır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. (Müzemmil, 20)"
Yani elinden geldiğince Kur'an oku, yolda yürürken, uyuduğun zaman. Ayrıca evden dışarıya çıkmak istediğinde 11 defa, uyku öncesi 3 defa ihlas suresi okunması ve bir defa da Ayetel Kürsü okunması tavsiye edilmiştir. Bu konuda birçok tavsiyelerde bulunulmuştur. Hadislerimizdeki buyruklar da buradan kaynaklanmaktadır.
فَاْقْرَؤُوا ما تَيَسَّرَمِنَ الْقُرآنِ
Okuyabildiğin kadar Kur'an oku. İster ezberden, ister yüzünden oku, ister hareket halinde, ister saygılı bir şekilde Kur'an'ın karşısında oturarak oku. Daha sonra şöyle buyurmaktadır: Allah, senin bazen hasta olduğunu biliyor, ama o halde bile gücün ölçüsünde Kur'an oku. Dilin döndükçe Kur'an oku. Dolayısıyla Yasin Suresini ölülere okumak müstahaptır. Büyüklerden bir çoğu Yasin Suresinin سَلامٌ قَوْلاً مِنْ رَبٍّ رَحيمٍ "selamun kavlen min rabbin rahimin." "Onlara merhametli Rabb'inin söylediği selam vardır." Cümlesini okurlarken dünyadan göçmüşlerdir. Bazen çok mu işin var? Örneğin üniversite sınavın mı var, çek, senedin mi var? Çıkmazda olsan bile yine de Kur'an'a sarıl. Eğer sınavının iyi geçmesini istiyorsan, Kur'an oku. Bazen ön cephede savaşıyorsan, savaş esnasında bile olsan, mermiler başının üstünde uçuştuğunda bile okuyabildiğin kadar Kur'an oku. Bu ayeti şerife gençlere çok şeyler anlatmaktadır. Bir Şii, tahir İmamları (a.s) Mübarek Ramazan Ayında bir kaç kere Kur'an hatmi yapıyorsa ve bu şahıs bir kere bile Kur'an'ı hatmetmiyorsa onun için bu bir ayıp ve lekedir. Hatta her ay bir kere Kur'an hatmi yapmıyorsa bile bu böyledir. Okumasını iyi bilen birisi yarım saatte bir cüz Kur'an okuyabilir. Bazıları insanın kalbinin katılaşmasına ve kabrin insanı sıkmasına neden olan faydasız toplantılarda bir iki saat oturmakta, ancak Kur'an okuma vaktinde yorgun olduklarını veya işlerinin olduğunu söylemektedirler.
Gençler, Kur'an'ın beddua edenlerinden olmamak için dikkat ediniz. Eğer Kur'an sizlere beddua ederse, bedduasının kabul olacağı bellidir. Kur'an okuyunuz, inşallah hepiniz Kur'an hafızı olursunuz. Peygamberimizin (s.a.a) zamanında insanların yüzde doksanından çoğu Kur'an hafızıydılar, hem de okuma yazma bile bilmiyorlardı. Okuma yazma bilmeyen kadınlar, okuma yazma bilmeyen erkekler, ancak Kur'an hafızıydılar. Ancak kendilerine has bir hırsları vardı. Lisansı olan bir hanımefendinin Kur'an okumasını bilmemesi ayıp değil mi? Kur'an'ın beddua edeceği bellidir. İşte böyle bir hanım kız bedbaht olacaktır. Doktor bey, Kur'an okumasını bilmiyor. Sekreter bey, Kur'an okumasını bilmiyor… Böylelerinin Kur'an'ın bedduasına uğrayacakları malumdur.
Geliniz, Kur'an'ı güzel okumak için karar alalım. Hepimiz her gün bir miktar Kur'an okuyalım. Yarım cüz okumasak bile, bir hizb okuyalım. Sabahları bir Yasin okuyalım. Herkes sabahları bir Yasin okusun. Allah onu korur. Kur'an onu korur. Her kim Vakıa suresini geceleri okursa, onun rızkı artar ve mutlu bir yaşamı olur.
Ayetullah uzma Hüseyin Mezahiri