Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kalp doktorları

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Kalp doktorları

    KALP DOKTORLARI

    Daha önce kalplerin de vücut gibi sağlık ve hastalığı olduğunu ve insanın uhrevi saadetinin sağlıklı bir kalple ölmesine bağlı olduğunu bildik. Şimdi bilmemiz gereken şey ise, kalbin sağlık ve hastalığından haberdar olmak, onun hasta olduğunu anlayabilmek için hastalık belirtilerini tanıyarak, hastalığın önünü almak; ayrıca nefsanî sağlığa sahip olmak için çaba harcamak amacıyla bu hastalıkların sebeplerini tanımak ve “acaba bu konuda bağımsız olabilir miyiz, yoksa peygamberlere mi ihtiyacımız var?” sorusunun cevabını verebilmektir.

    Nefsin özel yaratılışı ve bu melekûtî varlıkta var olan esrar ve rumuzlar hakkında bizim yeteri kadar bilgimiz olmadığında hiç şüphe yoktur. Esasen kendimizin nefsanî ve batınî hayatımızdan haberimiz yoktur. Nefsin hastalanmasına sebep olan etkenleri iyice tanımıyor, hastalığın belirtilerini de iyi teşhis edemiyoruz. Nefis hastalıklarının çeşitli ve muhtelif türleri ve onları tedavi etmenin yolları hakkında da yeteri kadar bilgiye sahip değiliz. Dolayısıyla bize bu yolda kılavuzluk ve önderlik etmeleri için peygamberlerin olması gerekmektedir. Peygamberler, ilahi feyz ve teyidlerle nefislerin dert ve dermanını iyi bilen, ruhların gerçek doktorları ve uzmanlarıdırlar. Vahy mektebinde, “insanı ve ruhu tanımış”, bu melekûtî varlığın esrar ve sırlarından tamamen haberdardırlar. Tekâmülün ve Allah’a doğru seyredip yükselmenin doğru yolunu iyi tanımakla birlikte, sapmanın illet ve sebeplerinden de iyice haberdardırlar. Dolayısıyla onlar, insanlara bu zor yolu katetmekte yardımcı olup onları sapıklıktan alıkoyabilirler.

    Evet, peygamberler, tarih boyunca insanlara, tıp doktorlarının hizmetlerinden çok daha fazla ve değerli yardımlarda bulunan ilahi tabiblerdir. Ruhun melekûtî cevherini keşfederek insanlara tanıtan ve onların insanî şahsiyetlerini ihya eden, peygamberlerdir. İnsanları, maarif, maneviyat ve ahlâkî değerlerle tanıştıran, seyr, sülûk ve Allah’a yaklaşmanın yolunu insanlara gösteren onlardır. İnsanları Allah ve gayb âlemi ile tanıştıran, nefisleri yetiştirmek, tezkiye ve ıslah etmek yolunda çaba harcayan onlardır. İnsanların arasında maneviyet, şefkat, muhabbet, değer ve güzel özellikler bulunuyorsa, ilahi tabiblerin ve bilhassa peygamberlerin sonuncusu olan Resulullah’ın (s.a.a) sürekli olan çaba ve gayretlerinin sonucudur. Eğer peygamberler olmasaydı, insanların durumu kesinlikle böyle olmazdı.

    Evet, peygamberler beşeriyetin gerçekçi ve değerli tabibleridirler; dolayısıyla hadislerde tabib olarak tanıtılmışlardır.

    Hz. Ali (a.s) Resul-i Ekrem (s.a.a) hakkında şöyle buyuruyor: “Muhammed (s.a.a) nefisleri tedavi etmek için sürekli çaba harcayan seyyar bir tabibdi. (Yaraları, çıbanları tedavi etmek ve hastalıkları gidermek için) merhemleri ve ameliyat gereçlerini hazırlayıp uygun yerlerde kullanıyordu. Kör kalplere, sağır kulaklara ve lal dillere şifa veriyordu. O; ilaçlarını, insanların gaflet edip şaşırdıkları yerlerde ve hikmet nurundan yararlanmamış, hakikat ve maarifi elde etmemiş olan, bu yüzden ot yiyen hayvanlar gibi ve yine sert taşlar gibi yaşayan kimseler hakkında kullanıyordu.”[53]

    “İmam, bir hekimdir ki ilacıyla hastalarını dolaşır durur; yaralarına merhem sarar; gereken yaraları dağlayıp yakar; bereleri onarır; hastalara ilaç sunar; kör gönülleri, sağır kulakları, lal dilleri iyileştirir, sağlığa kavuşturur. Hikmet ışıklarıyla ışıklanmayan, karanlıkları aydınlatan bilgi aleviyle tutuşup aydınlanmayan, otlayan dört ayaklı hayvanlara benzeyen, katı taşları, kayaları andıran, gaflete düşmüş, hayrete uğramış, ilimlenemeyenleri ilacıyla iyileştirmek için arar, bulur.”[54]

    Kur’an-ı Kerim şifa verici bir ilaç olarak tanıtılmıştır. Allah-u Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa geldi.”[55]

    Başka bir yerde ise şöyle buyuruyor: “Kur’ân’dan mü’minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indirmekteyiz.”[56]

    Hz. Ali de (a.s) Kur’an-ı Kerim hakkında şöyle buyurmuşlardır: “Kur’an’ı öğrenin. O, sözlerin en güzelidir; hükümlerini belleyin; çünkü bu belleyiş gönüllerin ilkbaharıdır. Işığıyla şifa bulun; çünkü o, gönüllere şifadır.”[57]

    Başka bir yerde şöyle buyuruyor: “Bilin ki şu Kur’ân, öğüdünde aldatmayan, yol göstermede insanı azdırmayan, söyleyişte yalan söylemeyen bir öğütçüdür. Kur’ân’la oturup kalkan, doğrulukta, fazla bir şeye ulaşmayan, körlükte noksana erişmeden oturup kalkar. Bilin ki hiç kimseye Kur’an’dan sonra bir ihtiyaç, bir yoksulluk gelip çatmaz; hiç kimseye ona uyduktan sonra bir zenginlik ulaşmaz. Dertlerinize O’ndan şifâ dileyin; güçlüklerinize O’ndan yardım isteyin; çünkü O en büyük derde bile devâdır ki, bu da küfürdür, nifâktır, azgınlıktır, sapıklıktır. Allah’tan Kur’an’la dilediğinizi dileyin; O’nunla Allah’a yönelin; O’nu vesile ederek halktan bir şey isteyin; çünkü kullar, Allah’a, O’na benzer, O’nun değerine denk değerli başka bir şeyle yönelemezler.”[58]

    Evet, Resul-i Ekrem (s.a.a) nefislerin en üstün tabibidir. Bizim derdimizi iyi tanımış, içimizdeki dertlerimize en iyi şifa olan Kur’an’ı getirmiş, onu bize teslim etmiştir. Ayrıca her türlü nefsanî hastalıklar, o hastalıkları önleme ve tedavi etmenin yolları, Resul-i Ekrem’den (s.a.a) ve mâsum imamlarımızdan gelen hadislerde beyan edilmiştir. Dolayısıyla, eğer biz kendi nefsimizin sağlık ve saadetine ilgi duyuyorsak Kur’an’dan ve hadislerden yararlanmalı ruh ve nefsimizin sağlığı için çaba harcamalıyız. Kur’ân-ı Kerim’den, Resulullah (s.a.a) ve Mâsum İmamlar’ın (a.s) rehberliklerinden yararlanarak nefsanî hastalıklarımızı tanımalı ve onları tedavi edip gidermek için ciddi bir şekilde çaba harcamalıyız. Eğer bu hayatî konuda ihmalkâr davranacak olursak, büyük bir ziyan etmiş oluruz ve ahiret aleminde onun acı sonucuyla karşılaşırız.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    #2
    Ynt: Kalp doktorlari

    [53]- Nehc-ul Belaga, Hutbei 108.

    [54] - Nehc-ül Belağa, 261

    [55]- Yunus/557.

    [56]- İsrâ / 82.

    [57]- Nehc-ül Belaga, Hutbe: 110.

    [58]- Nehc-ül Belağa, Hutbe: 176.

    -kendini yetistirmek, ibrahim emini- kitabindan


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum

    YUKARI ÇIK
    Çalışıyor...
    X