Nefse ve onu yaratana, ardından ona (birtakım kabiliyetler verip de) iyilik ve kötülüklerini ilham edene andolsun ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir." [1]
Hayata lezzet veren pek çok duygu vardır: Sevgi, arkadaşlık, dostluk, paylaşma, yardımseverlik, fedakârlık, Allah'ın emrettiklerini yerine getirme ve iyilik/güzellik diye nitelediğimiz daha nice duygular...
Ne var ki, her güzel duygunun yanı başında, onu bozmak ve tadını kaçırmak üzere pusu kurup bekleyen olumsuz ve kötülük/çirkinlik diye tanımladığımız dürtüler de eksik değildir: Kıskançlık, bencillik, çıkarcılık, kendini beğenmişlik, ara bozuculuk ve Allah'ın emirlerine karşı gelme, yasakladıklarını yapmakla günah işleme gibi...
İnsan nefsi dediğimiz varlık, bunların tümünü içinde barındırmakta, her birine eğilim göstermek için gerekli kabiliyete sahip bulunmaktadır. Nitekim yukarıdaki ayetten bunu açık şekilde anlıyoruz.
Ancak yapılan her iyiliğin sonucunda insan nefsinde nur ve aydınlık, işlenen her kötülüğün sonucunda da zulmet ve karanlık dediğimiz olguların belirmesi de kaçınılmazdır. Şöyle ki: Allah'a iman etmiş,
Resulullah'ı (s.a.a) ve Ehlibeyti'ni (a.s) kendisine örnek edinmiş, namaz ehli, Kur'ân okuyan Müslüman bir kimsenin kalbi ve nefsi ibadet ve itaatler sonucu aydınlanmakta ve ilâhî nur membaına muttasıl olmakta, doğrularla birlikte hep doğruyu görmekte, doğruyu yapmaktadır.
Hayata lezzet veren pek çok duygu vardır: Sevgi, arkadaşlık, dostluk, paylaşma, yardımseverlik, fedakârlık, Allah'ın emrettiklerini yerine getirme ve iyilik/güzellik diye nitelediğimiz daha nice duygular...
Ne var ki, her güzel duygunun yanı başında, onu bozmak ve tadını kaçırmak üzere pusu kurup bekleyen olumsuz ve kötülük/çirkinlik diye tanımladığımız dürtüler de eksik değildir: Kıskançlık, bencillik, çıkarcılık, kendini beğenmişlik, ara bozuculuk ve Allah'ın emirlerine karşı gelme, yasakladıklarını yapmakla günah işleme gibi...
İnsan nefsi dediğimiz varlık, bunların tümünü içinde barındırmakta, her birine eğilim göstermek için gerekli kabiliyete sahip bulunmaktadır. Nitekim yukarıdaki ayetten bunu açık şekilde anlıyoruz.
Ancak yapılan her iyiliğin sonucunda insan nefsinde nur ve aydınlık, işlenen her kötülüğün sonucunda da zulmet ve karanlık dediğimiz olguların belirmesi de kaçınılmazdır. Şöyle ki: Allah'a iman etmiş,
Resulullah'ı (s.a.a) ve Ehlibeyti'ni (a.s) kendisine örnek edinmiş, namaz ehli, Kur'ân okuyan Müslüman bir kimsenin kalbi ve nefsi ibadet ve itaatler sonucu aydınlanmakta ve ilâhî nur membaına muttasıl olmakta, doğrularla birlikte hep doğruyu görmekte, doğruyu yapmaktadır.
Yorum