Vera' kelimesinin kelime manasını inceleyerek konumuza başlayalım ;
Ver'a Korkaklık, havf.
Vera Halk. Mahluk. Arzı örten mahlukat. Yaratılmış olanlar.
Vera 1 Öte. Başka taraf. Arka, geri.
2 Torun.
Vera' Takvânın ileri derecesi. Bilmediği ve şüphe ettiğini öğrenip iyiye ve
doğruya göre hareket edip bütün günahlardan çekinme hâleti.
Bu konuda maalesef yanlış anlaşılmış ve kasıtlı olarak saptırılmış bir konudur ;
Nasıl ResulAllah efendimize iftira atılıpp O'nun ağzından söylenmiş gibi hadisler
çıkarıldıysa aynı şekilde bu ve benzerleri Allah u Teala'nın veli kullarına da
yapılmıştır . O'nlardan bir tanesi de Gavsul Azam AbdulKadiri Geylani hazretleridir ;
Açıkça bellidir ki bu konu O'nun ağzından söylenmiş gibi gösterilmiş
Kendi uygunsuz ve Hakk'ı içermeyen anlayışlarına bu büyük zatı şerifide alet
etmeye çalışmışlardır ;
Şimdi öncelikle bu konuyla ilgili AbdulKaadiri Geylani Hazretlerinin söylediği ifade
edilen ama iftira olan yazıyı bilginize sunuyorum ;
VERA’ ÜZERİNE
Vera(*) sahibi ol, aksi halde felaket yakınına gelir. O zaman seni hiç bırakmayan
güçlükle bir yakalar, öldüm desen bırakmaz. Şu var ki; Allah’ın rahmetini de hiçbir
şey önleyemez. Ona da tam istidat kazanmak gerek. Hz. Peygamberden (s.A) şöyle
bir Hadis-i Şerif rivayet edilmiştir:
- “ Allah yolunun hak pusulası, VERA’ dır. Şüpheli işler peşinde giden bir gün
harama düşer. Tıpkı sınırda hayvan yayan çoban gibi. Günün birinde sınır aşılır,
çoban belasını bulur.
Hz. Ebû Bekir r.a. şöyle buyurdu:
- “ Biz, harama düşmeyelim diye en az yetmiş mubah terkederiz.
Hz. Ömer r.a. ise şöyle buyurdu:
- “ Biz en az ondokuz helali, harama kaymayalım diye yapmadık.
Onlar tam VERA sahibi insanlardı. Haram korkusu yüzünden helâli ve mubahı
terkederlerdi. Bunu şu Hadis-i Şerife dayanarak yaparlardı:
- “ Her sultanın bir sınırı vardır. Allah’ın sınırı ise haramlardır. Her kim sınır
yakınına gelirse tehlikeye kapılması mümkündür.
Her sultanın bir hisarı vardır. Her kim oraya girerse, birinci kapıyı geçmiş olur.
Sonra ikinciyi daha sonra üçüncüyü....
Böylece saltanat kapısının gölgeliğine kadar varmış olur.
Bunun durumu her ne kadar tehlikeli ise de, sadece birinci kapıda durmasından
iyidir...yani, sahrada olanın durumundan. Çünkü kendisini koruyacak sultanın
askerleri ve bekçileri vardır.
Çünkü birinci kapı dışarı sayılır. Orada her çeşit vahşi hayvan ve düşman bulunur.
Kendisini kurtlar kapabilir. O sebepten ne yapıp yapıp birinci kapıyı aşmak lazım.
Kapıyı aşınca padişahın askerleri vardır. Dışarıda ise düşman.
İşte âzimet bunun için; VERA’ bu yola varmak için olmalı. O bekleme anında ilahi
yardımın kesildiği görülse bile, insan ümitsizliğe düşmemelidir. Hele Hak yoldan
ayrılmak hiç olmaz.
VERA’ en büyük ibadettir. Ancak insan çok daraldığı zaman ruhsatlarla amel
edebilir. O da emir ve hadleri aşmamakla. Ruhsat bir yardımdır, ancak ibadet ve
taatte kullanmalı. Çok kere ruhsatları terketmek yerinde olur. Daima ruhsatla
hareket eden irade sahibi olamaz. Nefsine dizgin vuramaz. Bu hale düşünce Allah’
ın yardımı kesilir. Çünkü ilahi yardım, darda kalmışlaradır. Kolaylık yollarını
tutunca yardımdan mahrum olursun. Şahsi arzular seni kaplar, heva, nefsin seni
sarar. Bilmeden haram yersin. Dinden çıkar, şeytanlar zümresine dahil olursun.
Halbuki şeytan Allah’ın düşmanıdır. O hah yoldan şaşırmıştır. Bu halde ölürsen
helak olursun. Ancak, Allah’ın rahmeti kavuşursa ona bir şey denmez.
Son olarak şunu demek isterim ki: Baş tehlike dinde şüphelillere koşmaktır.
Dolayısıyla selamet, irade sahibi olup çalışmaktır.
(*) Harama düşmek korkusu ile şüpheli işlere yanaşmamak
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Evet şimdi bu konunun neden iftira olduğunu ve Vera' kelimesinin içerdiği hakiki
manayı ifade edelim ;
İlk delil olan ayetimiz ;
MAide 87. ayet
eyyuhellezine amenu la tuharrimu tayyibati ma ehallellahu lekum ve la ta'tedu,
innellahe le yuhibbul mu'tedîn.
Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram
etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları
sevmez.
Evet burada açıkça ve hiçbir yanlış anlamaya neden olmayacak derecede beyan
ediliyor ki ;
Helalleri haram kılmak HADDİ aşmaktır ;
Had denilen ifade iki yönlüdür ; yani sınır tek boyutlu bir mana değildir ; çok
boyutlu bir mana ifade eder ki bu da şöyledir ;
Haramı helal kılmak nekadar günah ve nekadar kötü bir amelse ; Helalide haram
kılmak aynı mesabededir ; Sınır iki yönlüdür ; Her iki amelde HADDİ aşan bir
durumdur ; Haddi aşma ve Allah'ın rızasından uzaklaşma bakımından ortaklık
gösterir .......
Delil 2
En'am 119
Ve malekum ella te'kulu mimma zukirasmullahi aleyhi ve kad fassale lekum ma
harrame aleykum illa madturirtum ileyh, ve inne kesiral le yudillune bi ehvaihim bi
ğayri ilm, inne rabbeke huve a'lemu bil mu'tedîn.
Üzerine Allah'ın adı anılıp kesilenden yememenize sebep ne? Oysa Allah, çaresiz
yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu
bir çokları bilgisizce kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki
Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir.
Bu ayet ile ilgili nazil oluş nedeni ile ilgili esbabı nuzul tefsirinde şöyle ifade
edilmektedir ;
"İmam Ebu Mansur'un söylediğine göre bazı müslümanların sırf zahidane (Zahide
yakışır surette. Ehl-i takva gibi.) bir hayat yaşamak için bazı helâl ve hoş şeyleri
yemekten sakınmaları, bunları yemede çekingen davranmaları üzerine nazil
olmuştur."
Bakınız burada da açıktır ki bırakın bu ifade edilen Vera' kelimesinin manasının
takva olmasını Allah'ımız burada direk bu kişilere HADDİ aşan, bilgisiz, kendi kötü
heva ve hevesleri ile hareket ederler diye buyurmuştur . İş böyleyken böyle bir
zihniyeti övmek , böyle bir durumu tüm müslümanlara önermek ve O'nları da bu
BATIL konuda özendirmek en hafifinden apaçık Allah'ın rızasından ayrılmaktır.
Bİr çok delil daha Hemde Bizzat Kuran'ı kerimden
En'am 140
Kad hasirallezine katelu evladehum sefehem bi ğayri ilmiv ve harramu ma
razekahumullahuftiraen alellah, kad dallu ve ma kanu muhtedîn
Bilgisizlik ve düşüncesizlikle çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine rızık
olarak verdiği nimetleri, Allah'a iftira ederek yasaklayanlar, kesinlikle zarar ettiler.
Şüphesiz onlar, yanlış gittiler ve hiçbir zaman muvaffak olamadılar.
A'raf 32
Kul men harrame zinetellahilleti ahrace li ibadihi vet tayyibati miner rizk, kul hiye
lillezine amenu fil hayatid dunya halisatey yevmel kiyameh, kezalike nufassilul
ayati li kavmiy ya'lemûn.
De ki: «Allah'ın kulları için yarattığı zineti ve temiz hoş rızıkları kim haram etmiş?»
De ki: «Onlar, kıyamet gününde sadece kendilerinin olmak üzere, dünya hayatında
iman edenler içindir.» İşte bu şekilde ayetleri, ilim sahibi olanlar için ayrıntılarıyla
açıklıyoruz.
Yunus 59
Kul e raeytum ma enzelellahu lekum mir rizkin fe cealtum minhu haramev ve
halala, kul allahu ezine lekum em alellahi tefterûn.
De ki: «Baksanıza Allah sizin için rızık olarak neler indirdi de siz ondan bir kısmını
haram, bir kısmını da helal yaptınız!» De ki: «Size Allah mı izin verdi, yoksa Allah'a
iftira mı ediyorsunuz?»
NAHL 116
Ve la tekulu lima tesifu elsinetukumul kezibe haza halaluv ve haza haramul li
tefteru alellahil kezib, innellezine yefterune alellahil kezibe la yuflihûn.
Sadece dillerinizin yalan yere nitelemesi ile: «şu helaldır, şu haramdır.» demeyin
ki, yalanı Allah'a iftira etmiş olursunuz. Şüphe yok ki, yalanı Allah'a iftira edenler
kurtuluşa eremezler
Şimdi bu ayeti kerimelerin sadece müşrikler için geldiğini düşünmek şüphesiz
Kuranı Kerime iftira atmaktır çünkü Kuranı Kerim'in hükmü bütün zamanları içerir,
Bu ayetlerin sadece müşriklere indiğini ifade etmekle Kuranı Kerim 1400 yıl önce
inmiş o zamanın gerçeklerini ifade eder demekle aynıdır. Oysa ki Kuran ı Kerim
kıyamete kadar olan tüm zamanlara inmiş bir kitapdır; ve diridir , her daim hükmü
geçerlidir , ayetlerin manasıda böyle değerlendirilmelidir.
Şimdi gelelim bu zihniyetin batıllığına ;
Bu zihniyete sahip kişiler kendilerini üstün TAKVA sahibi sanıp hem kendilerine
helalleri haram kılmışlar hem de müslümanlara bunları öğütlemişlerdir. Yani em
BATILI uygulamış Hemde BATILI tavsiye etmişlerdir. Dinimizin içine bu kadar bid'at
girmesinin bir nedenide budur . Dini Allah'u Tealamız kolaylaştırırken bu kişiler
Allah adına !!!! hükümler verip bunu da hayır namı altında yapıp dinimizi
zorlaştırmış bid'atleri sokmuşlardır. Neticede de ahir zamanda geldiğimiz bu
dalalet ve sapıklıklıklar tam olarak zuhur etmiştir.
Oysaki VERA' demek aslında hakikat manada şudur ;
Kişi Allah ve Resuluyle ünsiyet kurdukça ilim ve hikmet öğrenmeye başlar.
Bir olayın yada bir şeyin şüpheli olması onun bilinmemesinden o konuyla ilgili
bilgi eksikliğinden kaynaklanır. Kİşiler ne kadar çok şey öğrenilerse şüpheleri o
kadar azalır. İlimin karşıtı şüphedir, şüphede olan kişinin vesvesesi çok olur;
Çünkü şeytanı kovabilecek ilime, şeytanın şeytan olduğunu anlayacak hikmete
sahib değildir.
Bu durumda hakiki VERA' ilim ve hikmet sahibi olmaya çalışmaktır ,
Hikmeti çok olanın şüphesi az olur ,
Herkes hikmete bizzat ünsiyyet ile ulaşamayabilir o zaman Hikmete sahib bir
NEBi,Resul ve Mürsele inanıp bağlanmakla o kişide hikmete erişir.
Allah u Tealamız bu nedenle adildir.
Siz ilk kez bilgisayarı açtığınızı ve bilgisayarı ilk kez kullandığınızı düşünün ;
Herhangi bir tuşuna basmaya korkarsınız , yada herhangi bir işlem yapmaktan
korkarsınız çünkü kullanmayı bilmediğinizden korkarsınız , bozacağım sanarsınız ,
Oysaki bilgisayar kullanmayı öğrendikçe ve onun çalışma prensiplerini anladıkça
o korktuğunuz tuşlara dokunmaya başlar ve yapmaktan çekindiğiniz işlemleri
yapmaya başlarsınız . Bu sayede bilgisayarı tam kapasitesiyle ve hakkını vererek
kullanırsınız . Oysaki siz burada anlatılan VERA' sahibi olsaydınız , o tuşlara
dokunmaya korkmaya devam edecek , hiçbir zaman bilgisayarı kullanmayı tam
öğrenemeyecek ve o tuşları kullanmanızla olacak yeni işlemlerden mahrum
kalacaktınız ..
o yüzden VERA' yı böyle anlamak ve uygulamak gerekir ;
Geri kalan anlamlar batıldır , Hakk'ı içermez ve Hakk'ı setreden uygulamalardır ..
Şüphesi çok olup helallerden kaçmak yerine , hikmeti çok olup haramlardan
sakınmak evladır ....
Müslümanlar bu bilince erdikleri zaman ;
Neden HZ Ali efendimizin ve ehli beytin halife olması gerektiğini anlayacaklardır .
Çünkü hakiki VERA' sahibi onlardı. ResulAllah efendimizin ifade ettiği gibi ilmin
şehri benim Ali kapısıdır mealindeki hadis gibi. Hz Ali efendimizin şüphesi yoktu
çünkü ilim ve hikmet sahibiydi, hakikati bizim güneşi ayı gördüğümüz gibi görüyor
, helali ve haramı çok iyi biliyordu , O yüzden O'nun şüphelilerden uzaklaşmak için
helalleri haram saymasına gerek yoktu .Zaten bu ifade BATILDIR ....
Ama ehil olmayan kişiler HİLAFET YAPTI MI işte böyle şüpheleri çok olur da
Allah'ın helallerini hem kendilerine hemde müslümanlara yasak ederler de bunu da
hayır namına yaparlar .
Birde üstüne kendi ictihadlarına delil sağlamak için uydurma hadisleri , büyük
zatları kendi adi hevalarına alet etmekten çekinmezler .
Allah'ım böyle olmaktan sana sığınırım ...
Şüphesiz en doğrusunu Allah'ımız , ResulAllah'ımız ve O'nların bildirdikleri bilir.
Ver'a Korkaklık, havf.
Vera Halk. Mahluk. Arzı örten mahlukat. Yaratılmış olanlar.
Vera 1 Öte. Başka taraf. Arka, geri.
2 Torun.
Vera' Takvânın ileri derecesi. Bilmediği ve şüphe ettiğini öğrenip iyiye ve
doğruya göre hareket edip bütün günahlardan çekinme hâleti.
Bu konuda maalesef yanlış anlaşılmış ve kasıtlı olarak saptırılmış bir konudur ;
Nasıl ResulAllah efendimize iftira atılıpp O'nun ağzından söylenmiş gibi hadisler
çıkarıldıysa aynı şekilde bu ve benzerleri Allah u Teala'nın veli kullarına da
yapılmıştır . O'nlardan bir tanesi de Gavsul Azam AbdulKadiri Geylani hazretleridir ;
Açıkça bellidir ki bu konu O'nun ağzından söylenmiş gibi gösterilmiş
Kendi uygunsuz ve Hakk'ı içermeyen anlayışlarına bu büyük zatı şerifide alet
etmeye çalışmışlardır ;
Şimdi öncelikle bu konuyla ilgili AbdulKaadiri Geylani Hazretlerinin söylediği ifade
edilen ama iftira olan yazıyı bilginize sunuyorum ;
VERA’ ÜZERİNE
Vera(*) sahibi ol, aksi halde felaket yakınına gelir. O zaman seni hiç bırakmayan
güçlükle bir yakalar, öldüm desen bırakmaz. Şu var ki; Allah’ın rahmetini de hiçbir
şey önleyemez. Ona da tam istidat kazanmak gerek. Hz. Peygamberden (s.A) şöyle
bir Hadis-i Şerif rivayet edilmiştir:
- “ Allah yolunun hak pusulası, VERA’ dır. Şüpheli işler peşinde giden bir gün
harama düşer. Tıpkı sınırda hayvan yayan çoban gibi. Günün birinde sınır aşılır,
çoban belasını bulur.
Hz. Ebû Bekir r.a. şöyle buyurdu:
- “ Biz, harama düşmeyelim diye en az yetmiş mubah terkederiz.
Hz. Ömer r.a. ise şöyle buyurdu:
- “ Biz en az ondokuz helali, harama kaymayalım diye yapmadık.
Onlar tam VERA sahibi insanlardı. Haram korkusu yüzünden helâli ve mubahı
terkederlerdi. Bunu şu Hadis-i Şerife dayanarak yaparlardı:
- “ Her sultanın bir sınırı vardır. Allah’ın sınırı ise haramlardır. Her kim sınır
yakınına gelirse tehlikeye kapılması mümkündür.
Her sultanın bir hisarı vardır. Her kim oraya girerse, birinci kapıyı geçmiş olur.
Sonra ikinciyi daha sonra üçüncüyü....
Böylece saltanat kapısının gölgeliğine kadar varmış olur.
Bunun durumu her ne kadar tehlikeli ise de, sadece birinci kapıda durmasından
iyidir...yani, sahrada olanın durumundan. Çünkü kendisini koruyacak sultanın
askerleri ve bekçileri vardır.
Çünkü birinci kapı dışarı sayılır. Orada her çeşit vahşi hayvan ve düşman bulunur.
Kendisini kurtlar kapabilir. O sebepten ne yapıp yapıp birinci kapıyı aşmak lazım.
Kapıyı aşınca padişahın askerleri vardır. Dışarıda ise düşman.
İşte âzimet bunun için; VERA’ bu yola varmak için olmalı. O bekleme anında ilahi
yardımın kesildiği görülse bile, insan ümitsizliğe düşmemelidir. Hele Hak yoldan
ayrılmak hiç olmaz.
VERA’ en büyük ibadettir. Ancak insan çok daraldığı zaman ruhsatlarla amel
edebilir. O da emir ve hadleri aşmamakla. Ruhsat bir yardımdır, ancak ibadet ve
taatte kullanmalı. Çok kere ruhsatları terketmek yerinde olur. Daima ruhsatla
hareket eden irade sahibi olamaz. Nefsine dizgin vuramaz. Bu hale düşünce Allah’
ın yardımı kesilir. Çünkü ilahi yardım, darda kalmışlaradır. Kolaylık yollarını
tutunca yardımdan mahrum olursun. Şahsi arzular seni kaplar, heva, nefsin seni
sarar. Bilmeden haram yersin. Dinden çıkar, şeytanlar zümresine dahil olursun.
Halbuki şeytan Allah’ın düşmanıdır. O hah yoldan şaşırmıştır. Bu halde ölürsen
helak olursun. Ancak, Allah’ın rahmeti kavuşursa ona bir şey denmez.
Son olarak şunu demek isterim ki: Baş tehlike dinde şüphelillere koşmaktır.
Dolayısıyla selamet, irade sahibi olup çalışmaktır.
(*) Harama düşmek korkusu ile şüpheli işlere yanaşmamak
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Evet şimdi bu konunun neden iftira olduğunu ve Vera' kelimesinin içerdiği hakiki
manayı ifade edelim ;
İlk delil olan ayetimiz ;
MAide 87. ayet
eyyuhellezine amenu la tuharrimu tayyibati ma ehallellahu lekum ve la ta'tedu,
innellahe le yuhibbul mu'tedîn.
Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram
etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları
sevmez.
Evet burada açıkça ve hiçbir yanlış anlamaya neden olmayacak derecede beyan
ediliyor ki ;
Helalleri haram kılmak HADDİ aşmaktır ;
Had denilen ifade iki yönlüdür ; yani sınır tek boyutlu bir mana değildir ; çok
boyutlu bir mana ifade eder ki bu da şöyledir ;
Haramı helal kılmak nekadar günah ve nekadar kötü bir amelse ; Helalide haram
kılmak aynı mesabededir ; Sınır iki yönlüdür ; Her iki amelde HADDİ aşan bir
durumdur ; Haddi aşma ve Allah'ın rızasından uzaklaşma bakımından ortaklık
gösterir .......
Delil 2
En'am 119
Ve malekum ella te'kulu mimma zukirasmullahi aleyhi ve kad fassale lekum ma
harrame aleykum illa madturirtum ileyh, ve inne kesiral le yudillune bi ehvaihim bi
ğayri ilm, inne rabbeke huve a'lemu bil mu'tedîn.
Üzerine Allah'ın adı anılıp kesilenden yememenize sebep ne? Oysa Allah, çaresiz
yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu
bir çokları bilgisizce kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki
Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir.
Bu ayet ile ilgili nazil oluş nedeni ile ilgili esbabı nuzul tefsirinde şöyle ifade
edilmektedir ;
"İmam Ebu Mansur'un söylediğine göre bazı müslümanların sırf zahidane (Zahide
yakışır surette. Ehl-i takva gibi.) bir hayat yaşamak için bazı helâl ve hoş şeyleri
yemekten sakınmaları, bunları yemede çekingen davranmaları üzerine nazil
olmuştur."
Bakınız burada da açıktır ki bırakın bu ifade edilen Vera' kelimesinin manasının
takva olmasını Allah'ımız burada direk bu kişilere HADDİ aşan, bilgisiz, kendi kötü
heva ve hevesleri ile hareket ederler diye buyurmuştur . İş böyleyken böyle bir
zihniyeti övmek , böyle bir durumu tüm müslümanlara önermek ve O'nları da bu
BATIL konuda özendirmek en hafifinden apaçık Allah'ın rızasından ayrılmaktır.
Bİr çok delil daha Hemde Bizzat Kuran'ı kerimden
En'am 140
Kad hasirallezine katelu evladehum sefehem bi ğayri ilmiv ve harramu ma
razekahumullahuftiraen alellah, kad dallu ve ma kanu muhtedîn
Bilgisizlik ve düşüncesizlikle çocuklarını öldürenler ve Allah'ın kendilerine rızık
olarak verdiği nimetleri, Allah'a iftira ederek yasaklayanlar, kesinlikle zarar ettiler.
Şüphesiz onlar, yanlış gittiler ve hiçbir zaman muvaffak olamadılar.
A'raf 32
Kul men harrame zinetellahilleti ahrace li ibadihi vet tayyibati miner rizk, kul hiye
lillezine amenu fil hayatid dunya halisatey yevmel kiyameh, kezalike nufassilul
ayati li kavmiy ya'lemûn.
De ki: «Allah'ın kulları için yarattığı zineti ve temiz hoş rızıkları kim haram etmiş?»
De ki: «Onlar, kıyamet gününde sadece kendilerinin olmak üzere, dünya hayatında
iman edenler içindir.» İşte bu şekilde ayetleri, ilim sahibi olanlar için ayrıntılarıyla
açıklıyoruz.
Yunus 59
Kul e raeytum ma enzelellahu lekum mir rizkin fe cealtum minhu haramev ve
halala, kul allahu ezine lekum em alellahi tefterûn.
De ki: «Baksanıza Allah sizin için rızık olarak neler indirdi de siz ondan bir kısmını
haram, bir kısmını da helal yaptınız!» De ki: «Size Allah mı izin verdi, yoksa Allah'a
iftira mı ediyorsunuz?»
NAHL 116
Ve la tekulu lima tesifu elsinetukumul kezibe haza halaluv ve haza haramul li
tefteru alellahil kezib, innellezine yefterune alellahil kezibe la yuflihûn.
Sadece dillerinizin yalan yere nitelemesi ile: «şu helaldır, şu haramdır.» demeyin
ki, yalanı Allah'a iftira etmiş olursunuz. Şüphe yok ki, yalanı Allah'a iftira edenler
kurtuluşa eremezler
Şimdi bu ayeti kerimelerin sadece müşrikler için geldiğini düşünmek şüphesiz
Kuranı Kerime iftira atmaktır çünkü Kuranı Kerim'in hükmü bütün zamanları içerir,
Bu ayetlerin sadece müşriklere indiğini ifade etmekle Kuranı Kerim 1400 yıl önce
inmiş o zamanın gerçeklerini ifade eder demekle aynıdır. Oysa ki Kuran ı Kerim
kıyamete kadar olan tüm zamanlara inmiş bir kitapdır; ve diridir , her daim hükmü
geçerlidir , ayetlerin manasıda böyle değerlendirilmelidir.
Şimdi gelelim bu zihniyetin batıllığına ;
Bu zihniyete sahip kişiler kendilerini üstün TAKVA sahibi sanıp hem kendilerine
helalleri haram kılmışlar hem de müslümanlara bunları öğütlemişlerdir. Yani em
BATILI uygulamış Hemde BATILI tavsiye etmişlerdir. Dinimizin içine bu kadar bid'at
girmesinin bir nedenide budur . Dini Allah'u Tealamız kolaylaştırırken bu kişiler
Allah adına !!!! hükümler verip bunu da hayır namı altında yapıp dinimizi
zorlaştırmış bid'atleri sokmuşlardır. Neticede de ahir zamanda geldiğimiz bu
dalalet ve sapıklıklıklar tam olarak zuhur etmiştir.
Oysaki VERA' demek aslında hakikat manada şudur ;
Kişi Allah ve Resuluyle ünsiyet kurdukça ilim ve hikmet öğrenmeye başlar.
Bir olayın yada bir şeyin şüpheli olması onun bilinmemesinden o konuyla ilgili
bilgi eksikliğinden kaynaklanır. Kİşiler ne kadar çok şey öğrenilerse şüpheleri o
kadar azalır. İlimin karşıtı şüphedir, şüphede olan kişinin vesvesesi çok olur;
Çünkü şeytanı kovabilecek ilime, şeytanın şeytan olduğunu anlayacak hikmete
sahib değildir.
Bu durumda hakiki VERA' ilim ve hikmet sahibi olmaya çalışmaktır ,
Hikmeti çok olanın şüphesi az olur ,
Herkes hikmete bizzat ünsiyyet ile ulaşamayabilir o zaman Hikmete sahib bir
NEBi,Resul ve Mürsele inanıp bağlanmakla o kişide hikmete erişir.
Allah u Tealamız bu nedenle adildir.
Siz ilk kez bilgisayarı açtığınızı ve bilgisayarı ilk kez kullandığınızı düşünün ;
Herhangi bir tuşuna basmaya korkarsınız , yada herhangi bir işlem yapmaktan
korkarsınız çünkü kullanmayı bilmediğinizden korkarsınız , bozacağım sanarsınız ,
Oysaki bilgisayar kullanmayı öğrendikçe ve onun çalışma prensiplerini anladıkça
o korktuğunuz tuşlara dokunmaya başlar ve yapmaktan çekindiğiniz işlemleri
yapmaya başlarsınız . Bu sayede bilgisayarı tam kapasitesiyle ve hakkını vererek
kullanırsınız . Oysaki siz burada anlatılan VERA' sahibi olsaydınız , o tuşlara
dokunmaya korkmaya devam edecek , hiçbir zaman bilgisayarı kullanmayı tam
öğrenemeyecek ve o tuşları kullanmanızla olacak yeni işlemlerden mahrum
kalacaktınız ..
o yüzden VERA' yı böyle anlamak ve uygulamak gerekir ;
Geri kalan anlamlar batıldır , Hakk'ı içermez ve Hakk'ı setreden uygulamalardır ..
Şüphesi çok olup helallerden kaçmak yerine , hikmeti çok olup haramlardan
sakınmak evladır ....
Müslümanlar bu bilince erdikleri zaman ;
Neden HZ Ali efendimizin ve ehli beytin halife olması gerektiğini anlayacaklardır .
Çünkü hakiki VERA' sahibi onlardı. ResulAllah efendimizin ifade ettiği gibi ilmin
şehri benim Ali kapısıdır mealindeki hadis gibi. Hz Ali efendimizin şüphesi yoktu
çünkü ilim ve hikmet sahibiydi, hakikati bizim güneşi ayı gördüğümüz gibi görüyor
, helali ve haramı çok iyi biliyordu , O yüzden O'nun şüphelilerden uzaklaşmak için
helalleri haram saymasına gerek yoktu .Zaten bu ifade BATILDIR ....
Ama ehil olmayan kişiler HİLAFET YAPTI MI işte böyle şüpheleri çok olur da
Allah'ın helallerini hem kendilerine hemde müslümanlara yasak ederler de bunu da
hayır namına yaparlar .
Birde üstüne kendi ictihadlarına delil sağlamak için uydurma hadisleri , büyük
zatları kendi adi hevalarına alet etmekten çekinmezler .
Allah'ım böyle olmaktan sana sığınırım ...
Şüphesiz en doğrusunu Allah'ımız , ResulAllah'ımız ve O'nların bildirdikleri bilir.