Seytanlar bazi insanlari tesirleri altina alarak degisik davranislara sürükler ve kimisine Mehdi, kimisine Mesih, kimisine de peygamber olduklarini telkin ederler.
Hindistanda zuhur eden Gulam Ahmed bu kabil seytanlarin Mel'abesi olmus bir insandi. 19. ve 20. asri birbirine baglayan bir dönemde yasamis bu insan, bu gün "gulam ahmed dini (!)"nin kurucusudur. o, isin basinda hint yogizmine karsi, fakirizm yolunu tutmak suretiyle islamin üstünlügünü ispat etmek istemis fakat habis ruhlarin saldirisina maruz kalmisti.
Gulam ahmed, önceleri kendisinin müceddit oldugunu söylüyordu. zira habis ruhlar ona bu telkinde bulunuyor ve "sen mücedditsin, insanligi, icine düstügü bu girdaptan sen kurtaracaksin, besere bekledigi kurtulus dönemini sen bahsedeceksin!" diyorlardi. sonra meseleyi biraz daha ileri götürerek, bu isin sadece bir tecdit isi olmadigini kendisine telkin ettiler. böyle agir bir mükellefiyeti ancak "Mesih" yüklenebilirdi. ve derken Gulam Ahmedi buna katiyen inandirdilar. o da acikca mesihiyetini ilan etti. eserlerinin bircok yerinde, "gökten inmesi beklenen mesih benim" dedi. ancak meseleyi bu kadarla atlatmasi da mümkün olmadi. daha sonralari -hasa- cenab-i Hakk'in kendisine hulul ettigini iddia etti. ve "Allah bende zuhur etti" demeye basladi.
kimseyi kinamiyorum. fakat ben, bircok safdil insanlarin "mehdilik" "mesihlik" iddialarinin altinda hep ayni habis ruhlarin telkinini görmüsümdür. onlar -bilerek veya bilmeyerek- böyle habis ruhlarin manyetik alanina girmis ve daha sonra da bir türlü kurtulamamislardir. bu itibarla, islami ölcü ve kistaslara uymayan her türlü iddianin, seviye farki sabit olmakla beraber, cesitli habis ruhlarla irtibatli oldugunu söyleyebiliriz. ancak bu insanlardan bazisi düstügü girdabin farkindadir, bazisi da degildir. ve iddia ettigi makamin hakikaten sahibi oldugunu zannetmektedir. halbuki normal sartlarda bir insan, rüyasinda dahi böyle mualla makam ve mevkiere liyakatini ifade etse, uyandiginda ürpermeli, tevbe ve istigfar etmelidir.
Aslinda Gulam Ahmedin basarmaya calistigi is kolay da degildir. o, yogilere onlarin usulleriyle galebe etmeye calisiyordu.
Yogilik daha cok hindistanda vardir. tibet ve diger yerlere nispeten yaygin sayilir. yogilerin hicbir dini gaye ve idelalleri yoktur. belki cogu itibariyla tamamen inancsizdir. ancak belli temrin ve usullerle ruhi melekelerini gelistirir ve bizim kayitli oldugumuz sartlardan kismen kurtularak harikulade haller gösterirler. daha önce de arz etmeye calistigimiz az yeme, az uyuma, az konusma, daima düsünme ve bilhassa insanlardan tecerrüt etme prensipleri yogilerce de tatbik edilen usuller arasindadir. ruh, cesedin ragmina gelistigi icin, bu prensipler hicbir yerde degismemektedir.
bir de yogizme karsi ayni usul ve prensipleri kullanan ve onlara karsi cihad icinde olan "fakir"ler vardir. fakirler islami inanca sahiptirler ve islami bu usulle teblig edeceklerine inanmaktadirlar.
Hindistanda zuhur eden Gulam Ahmed bu kabil seytanlarin Mel'abesi olmus bir insandi. 19. ve 20. asri birbirine baglayan bir dönemde yasamis bu insan, bu gün "gulam ahmed dini (!)"nin kurucusudur. o, isin basinda hint yogizmine karsi, fakirizm yolunu tutmak suretiyle islamin üstünlügünü ispat etmek istemis fakat habis ruhlarin saldirisina maruz kalmisti.
Gulam ahmed, önceleri kendisinin müceddit oldugunu söylüyordu. zira habis ruhlar ona bu telkinde bulunuyor ve "sen mücedditsin, insanligi, icine düstügü bu girdaptan sen kurtaracaksin, besere bekledigi kurtulus dönemini sen bahsedeceksin!" diyorlardi. sonra meseleyi biraz daha ileri götürerek, bu isin sadece bir tecdit isi olmadigini kendisine telkin ettiler. böyle agir bir mükellefiyeti ancak "Mesih" yüklenebilirdi. ve derken Gulam Ahmedi buna katiyen inandirdilar. o da acikca mesihiyetini ilan etti. eserlerinin bircok yerinde, "gökten inmesi beklenen mesih benim" dedi. ancak meseleyi bu kadarla atlatmasi da mümkün olmadi. daha sonralari -hasa- cenab-i Hakk'in kendisine hulul ettigini iddia etti. ve "Allah bende zuhur etti" demeye basladi.
kimseyi kinamiyorum. fakat ben, bircok safdil insanlarin "mehdilik" "mesihlik" iddialarinin altinda hep ayni habis ruhlarin telkinini görmüsümdür. onlar -bilerek veya bilmeyerek- böyle habis ruhlarin manyetik alanina girmis ve daha sonra da bir türlü kurtulamamislardir. bu itibarla, islami ölcü ve kistaslara uymayan her türlü iddianin, seviye farki sabit olmakla beraber, cesitli habis ruhlarla irtibatli oldugunu söyleyebiliriz. ancak bu insanlardan bazisi düstügü girdabin farkindadir, bazisi da degildir. ve iddia ettigi makamin hakikaten sahibi oldugunu zannetmektedir. halbuki normal sartlarda bir insan, rüyasinda dahi böyle mualla makam ve mevkiere liyakatini ifade etse, uyandiginda ürpermeli, tevbe ve istigfar etmelidir.
Aslinda Gulam Ahmedin basarmaya calistigi is kolay da degildir. o, yogilere onlarin usulleriyle galebe etmeye calisiyordu.
Yogilik daha cok hindistanda vardir. tibet ve diger yerlere nispeten yaygin sayilir. yogilerin hicbir dini gaye ve idelalleri yoktur. belki cogu itibariyla tamamen inancsizdir. ancak belli temrin ve usullerle ruhi melekelerini gelistirir ve bizim kayitli oldugumuz sartlardan kismen kurtularak harikulade haller gösterirler. daha önce de arz etmeye calistigimiz az yeme, az uyuma, az konusma, daima düsünme ve bilhassa insanlardan tecerrüt etme prensipleri yogilerce de tatbik edilen usuller arasindadir. ruh, cesedin ragmina gelistigi icin, bu prensipler hicbir yerde degismemektedir.
bir de yogizme karsi ayni usul ve prensipleri kullanan ve onlara karsi cihad icinde olan "fakir"ler vardir. fakirler islami inanca sahiptirler ve islami bu usulle teblig edeceklerine inanmaktadirlar.
Yorum