Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Evlilikte, aile büyükleriyle birlikte oturma meselesi

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Evlilikte, aile büyükleriyle birlikte oturma meselesi

    Evlilik öncesinde, karara varılması gereken önemli konulardan biri de, aile büyükleriyle bir arada oturup oturmama meselesidir.

    Eski evliliklerde, büyüklerle bir arada oturup oturmama meselesi pek sorun olmuyordu. Çünkü her ferdin benimseyip kabul ettiği "büyük aile" gündemdeydi. Anne-baba, büyükanne, büyükbaba ve çocuklar hep bir arada olabiliyorlardı. Hatta amca, hala, teyze, dayı gibi akrabalarla birlikte aynı çatı altında yaşamak tabii bir durumdu. O günkü şartlarda, böyle bir hayat tarzını tüm aile fertleri kabulleniyordu.

    Günümüzde ise şartlar çok değişti. Geniş ailelerin yerini "çekirdek aileler" aldı. Şimdiki ailelerin fertleri, "bağımsız ve özgür" yaşamak istiyorlar. Mecburi durumlar haricinde, büyüklerle bir arada kalmayı istemiyorlar. Bu meselenin doğruluğu veya yanlışlığı çok ayrı bir tartışma konusu. Buna girmeyeceğiz. Şu anda, ülkemizde yaşanmakta olan "sosyal vakalar" dan yola çıkarak tespitler yapmaya çalışacağız. Bazı yöreler hariç, artık günümüzde kalabalık aileler yok. Olanlar da, giderek küçülüyor.

    Batı dünyasının sunduğu "modern aile anlayışı", etkinliğini hızlı bir şekilde sürdürüyor. Batı'da olduğu gibi, bizde aile kurumu parçalanmadı ama devamlı küçülüyor. Ekonomik ve sosyal olaylar da bunu hızlandırıyor. Tek çocuklu ailelerin yerini, çocuksuz aileler almaya başladı. Bizim ülkemizde olmamakla beraber,
    Batı'da nikâhsız yaşama biçimi, herkesi ürkütecek boyutlara ulaşmış durumda...

    Saygı - sevgi ayrı, birlikte oturmak ayrı

    Kayınpeder ve kayınvalide dediğimiz insanlar, evli olan damat veya gelinin anne ve babalarıdır. Hangi şartlarda olursa olsun, bu insanlara "saygı ve sevgi" göstermek zorunluluğu vardır. Bu anlayış, tarihten gelen kültürel kodumuzdur. Hiçbir şekilde bundan vazgeçilemez

    Evlenecek eşlerin büyüklerle bir arada kalmaları, problemlere yol açacağından, ayrı evlerde oturmaları daha uygun görünüyor. Sağlıklı ve bilinçli bir evliliğin sürdürülebilmesi için, eşlerin evlilik öncesinde bu konuyu mutlaka netleştirip karara bağlamaları lâzım.

    Anne-baba ve çocuklar arasında saygı ve sevginin devam etmesi eşlerin tek başlarına ayrı ev kurup, hayat sürmeleri kaçınılmaz. Ancak "bütün kaynana veya gelinler kavga ederler" diye kesin bir kural da yoktur. Güzel güzel geçinen gelin ve nice kaynanalar da var.

    Evlilik sonrasında bu durum karışıklık ve huzursuzluklara yol açacağından bu konu, evlilik öncesinde her yönüyle konuşulmalı. Hatta konuşmak yeterli değildir. Şahitler ve büyükler huzurunda bir karara bağlanmalıdır. Eğer yanlış anlaşılmalara yol açmayacaksa, yazılı mukavele yapılması bile düşünülebilir.

    Gelin kaynana neden çatışır?Gelin kaynana çatışmasını kimse istemez ama herkes bunu bir şekilde yaşıyor. Evlenmeye karar veren gençlerin, doğup büyüdüğü aile ortamından ayrılıp, müstakil yuva kurma isteklerini artık anlayışla karşılamak gerekiyor. Aile büyüklerinin çocuklarını eskisi gibi kontrolleri altında bulundurma dönemleri çok gerilerde kaldı. Bu gerçeği, anne-babalar isteseler de istemeseler de, kabullenmek zorundalar. Çünkü sosyal ve kültürel şartlar değişti. Saygı ve sevgi anlayışıyla birlikte insanî değerler de değişti. Fertlerin bağımsızlık istekleri ön plana çıktı. Ekonomik zorluklarla birlikte, "lüks yaşama" tutkusu, "tüketimi" de beraberinde getirdi. Teknolojinin getirdiği yenilikler, insanları "bencil" ve "egoist" yaptı. Hulâsa insanlar tatminsiz, sabırsız ve tahammülsüz oldular. Bu değişimin farkında olmayan anne ve babalar ne yaparlarsa yapsınlar, kendilerini yenileyemezlerse yalnız kalmaya mahkûmdurlar. Çoluk-çocuk sahibi olmuş evlatlarını, hâlâ kontrolleri altında bulundurma isteğinde olan aileler, "gelin-kaynana çatışmasının" mağdurları olmayı göze almalıdırlar.


    Gelin kaynana çatışması fıkralara, hikâyelere, filmlere, şakalara özellikle de dedikodulara malzeme olmuş konuların başında yer alıyor. Evlilik kurumu var olduğundan beri "gelin-kaynana anlaşmazlığı" süregelmiştir. Bugüne kadar bu sorunu kimse çözememiştir. Bizim de çözme gibi bir iddiamız yok. Ayrıca, konumuz gelin-kaynana meselesi de değil. Anlatmaya çalıştığımız aile büyükleriyle bir arada oturup oturmama meselesidir.


    Sevgiyi paylaşamayan anne
    Çok değerli dostum Kerim beyin oğlu Uğur'un evlenme zamanı gelmişti. Uğur, ailenin tek oğlu olduğundan anne-baba, bütün umutlarını ona bağlamıştı. Evlendikten sonra da oğullarından ayrılmayı hiç düşünmüyorlardı. Bu tutkuları yüzünden Uğur'a kız isterken, birlikte oturmayı şart koşuyorlardı. Sonunda arzuladıkları şekilde, şartlarını kabul eden bir gelin adayı buldular. Her konuda anlaşmaya vardıktan sonra sıra nişana geldi.

    Nişana beni de çağırdılar. Kerim bey, gelin tarafının anlayışlı davranışlarını ve gelin adayının güzel yönlerini ballandıra ballandıra anlattıktan sonra fikrimi sordu. Herhangi bir yorum yapmadan, ben de: "Hayırlı olsun" dedim. Sessiz duruşum ve kısa cevabım Kerim beyi rahatsız etmişti. Ertesi gün yanıma geldi. Önce, yeni evlilerle birlikte oturmalarının sakıncalarını ve yeni neslin ruh yapısını anlatmaya çalıştım.

    Konuşmamı bitirmeden Kerim Bey araya girdi. "Hocam, kız tarafı çok anlayışlı, gelin kızımız da her şeyi kabul ediyor, problem olmaz" deyince, bu meselenin üzerinde durmanın fayda vermeyeceğini anlayıp tek bir cümle söyledim. "İmkânın var, bari dairelerinizi ayırın" dedim. Neyse, Kerim Bey bu fikrimi uygun buldu.Evlendikten bir sene sonra, gelin-kaynana çatışması baş gösterince, farkında olmadan ben de işin içinde buldum kendimi. Kayınvalide ile gelin hanımın karşılıklı savunmaları sonunda, akla kara belli oldu. Kayınvalide, oğlu Uğur'a karşı olan aşırı sevgisinden dolayı, gelinini kıskanmıştı. Kızcağız, kocası Uğur'a biraz ilgi gösterse, kayınvalide sudan bahanelerle kavga çıkarıyor, gelinin hiçbir hareketini beğenmiyordu. Onun her şeyine karışıp huzursuzluk çıkarıyordu. Bu gelişmeler karşısında Kerim Bey, yanlışı baştan yaptığının farkına vardı ve bir an önce bu sorunu halletmek için kollarını sıvadı.


    Dekoratörlük işi nasıl bir meslek?Adam, dekoratörlerin ne iş yaptıklarını bilmiyordu. Arkadaşına sordu. Arkadaşı dilinin döndüğünce anlatmaya çalıştı:- Canım dekoratörler sözgelimi, hangi odanın ne şekilde boyanacağını, kapı ve pencerelerin rengini söyler. Hangi odaya hangi eşyaların yerleştirileceğini, koltukların nereye konacağını, buzdolabının nereye konacağını, perdelerin modelini belirler. Kısacası evin düzeni hususunda fikir verir.Adam, elini başına getirir, derin derin düşündükten sonra arkadaşına şöyle der:- Desene, bu dekoratörlük işi kaynanam gibi bir şey... Ev düzeninin her şeyine karışıyor. Böyle meslek mi olur?

    Alıntıdır.

    #2
    Ynt: Evlilikte, aile büyükleriyle birlikte oturma meselesi

    islami olarak konuya bakmak daha doğru olur.bildiğimiz şu gerçek var ki peygamber efendimiz s.a.a. en sevgilisi olan evladını ayrı eve çıkartmıştır.
    ha erkek çocuğunda bu durum geçerlimidir bilmiyorum fakat en azından damadın bekar erkek kardeşiyle gelinin aynı evde yaşaması doğru değildir.bu tesettürüne bağlı bir bayan için oldukça zor olur bence.
    mehti aksunun bir kitabında bir söz okudum küçük bir anektod olarak burda paylaşmak isterim:
    kadının kocası annesinden,babasından,kardeşinden daha yakın-erkeğin karısı ise bunlardan dan daha üstündür kendilerine.
    "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

    Yorum


      #3
      Ynt: Evlilikte, aile büyükleriyle birlikte oturma meselesi

      4 ay sonra bu paylaşımıma cevap verilmesi beni sevindirdi :-\

      Yorum

      YUKARI ÇIK
      Çalışıyor...
      X