Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Erkek Davranışları

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Erkek Davranışları

    “Merhaba Mehtap Hanım,

    Bugün yine "Cinsel Tiksinti" adli yazınızı okuyunca ister istemez çevremde oldukça yaygın olan, erkeklerin özellikle inançlı ve eğitim seviyesi oldukça yüksek birtakım kişilerin, çevrelerine karşı son derece mülayim ve uyumlu yaklaşımlar sergilemesine rağmen, evde eşlerine karşı dayak ve diğer güce ve tacize giren metotlarla kaba davranış sergilemelerine şahit olmaktayız. Bu konuda ne yapmak gerekir? Yardımcı olursanız çok memnun olacağım.”

    “Mehtap Hanım

    Bugünkü yazınızı okuyunca bir erkek olarak, eşlerimize karşı bazı hatalar yaptığımızı anladım… üstelik bizler eğitim almış kişileriz. ALLAH sizden razı olsun… ama biz erkekler ne yapmalıyız bu konuda da bilgi verirseniz sevinirim. Benim gibi kendisini düzeltmek isteyen beylere iyilik yapmış olursunuz.”

    ...

    Mailime gelen ve birbiriyle uyumlu olan iki soru… isminin gizli kalmasını isteyen bu hanımefendinin sorusuna cevap yazmak istiyorum… ve beyefendinin ricasını da gerçekleştirmiş olacağım inşALLAH…

    ...

    O kadar detaylı ve bilinçaltı süreçler açısından bakarsak öylesine karmaşık ki…

    …ama ilginç… bir o kadar da basit…

    Atalarımız bu durumu çok güzel açıklamışlar… “Armut dibine düşer.” diye…

    “Armut dibine düşer” demek; “İnsanlar sıkıntılı ve zor anlarında, kendi ilkellerine dönerler” demektir… istediği kadar eğitim alsın… istediği kadar yurt dışında master veya doktora yapsın… istediği kadar kendisini geliştirdiğini düşünsün… kendisine döner… (çok az sayıda olsa, istisna kişiler var elbet…) yani kendi geçmişine… kendi alt yapısına… kendi ilk bilgilerine… kendi ilk öğrendiklerine… kendi ilk gördüklerine… kendi ilk muhatap olduklarına… kendi ilk edindiği bilgilere… kendi ilk anne-baba davranışına…

    Yetiştirilirken azarlandıysa…? fazlaca eleştirildiyse…? her yaptığı davranış tenkit gördüyse…? her doğru davranış, tehdit etme yöntemiyle öğretildiyse…? hiçbir yaptığı fiil beğenilmediyse…? her yaptığı hatada aşağılandıysa…? her sıkıntıda yardım alabileceği sağlıklı bir davranışla muhatap olmadıysa…? her üzüntüsünden sonra duygularıyla alay edildiyse…? her istek ve beklentisi küçük görülüp horlandıysa

    …vs…vs… ne olur dersiniz…?

    Hadi hep birlikte bir hayal oyunu oynayalım… bu şekilde yetişmiş bir beyefendiyi, evli ve 3 çocuk babası bir kişi haline getirelim… ve izleyelim hayatını… bakalım evde eşiyle nasıl konuşuyor…?

    ...

    Bireysel destek çalışmalarımızda da en fazla uğraşmak zorunda kaldığımız, epeyce emek verdiğimiz bir konu bu…

    Yetiştirilirken azarlandıysa…? Hanımefendi, daha önce bilmediği bir konuda eşinden yardım almak zorunda olsun… öyle ya… ayrı iki insan, ayrı iki kültür aynı evi paylaşmaya başlıyor… illaki birbirlerinden öğrenecekleri çok şeyleri olacaktır… hanımefendi, bilmediği bir mevzuda eşine soru soruyor… eşten gelen tepki; “Sen ne biçim insansın be kadın! Hiç mi bir şey bilmiyorsun… her şeyi sana ben mi öğreteceğim…!”

    Fazlaca eleştirildiyse…? Hanımefendi ne yaparsa yapsın eşine yaranamaz zaten… çünkü muhtemelen beyefendi, gergin her durumda eleştiriler yapmaya devam edecektir… tıpkı kendisine yapıldığı gibi… “Hanım… Hayret bir şey… yahu ne olur bir şeyi de adam gibi yap… hiçbir şey beceremiyorsun… geçen gün de aynen böyle yapmıştın… beni çileden çıkarıyorsun…”

    Her yaptığı davranış tenkit gördüyse…? “Ne biçim yemek bu böyle…”… “Şu üstüne giydiğin kıyafete bak… başka bir şey yok muydu giyinecek?”… “Bu yemeğin tuzu az olmuş…” (Hatta yeri gelmişken söyleyeyim. İşin doğrusu bu yemek ve tuz meselesi beni hep hayrete düşürmüştür… yemek pişirilir… Herkesin tuz alma ve tuzu isteme kapasitesi birbirinden farklıdır. Tam da bu nedenle sofrada mutlaka bir tuz bulunur zaten. Ve yemeğin tuzu, kişinin damak tadına yeterli gelmediyse, kimseye ilan etmeden alır eline tuzluğu ve boşaltır tabağına… neden beyler veya evin diğer üyeleri, yemeğin tuzunun az olduğunu ilan ederek yemeye devam ederler hiç mi hiç anlamıyorum… sana az gelen bana fazladır belki de… damak farkı… ama ilginç bir şekilde, aile terapilerinde yemeğin tuzu konusunu halletmeye çalışıyoruz. Ve inanın ki birçok evde sorun olarak yaşanıyor… bence dile gelmesi bile hata… tuz az gelmişse eklenir… “Bunun tuzu az olmuş” diye “bulunan bir eksiğe” vurgu yapmak ve bayanın verdiği emeğin görmezden gelinmesinin haksızlık olduğuna inanıyorum.)

    Her doğru davranış, tehdit etme yöntemiyle öğretildiyse…? “Anneme iyi davran… bak aksi bir davranışını görürsem seni doğduğuna pişman ederim…” Aslında beylerin, eşlerinden, anne/babalarına karşı saygılı davranmalarını istemeleri son derece doğaldır. Hiç kimse anne/babasının, eşi tarafından üzülmesini istemez. Haklı bir talep, haksız ve tenkit eder bir üslupla isteniyorsa?..

    Hiçbir yaptığı fiil beğenilmediyse…? Hiçbir biçimde eşine yaranamadığını anlatan baylar ve bayanların sayısı azımsanmayacak kadar çok. “Yahu… bir şeyi de düzgün yap be kadın! Sen hiçbir şeyden anlamaz mısın…?” Oysa ortalama çok sayıda faaliyette başarısız olan bir kadın bile, inanın ki bazı alanlarda inanılmaz derecede başarılı oluyor. Kendi teyzemden biliyorum… becerikli bir bayan olduğu söylenemez… her şeyi dört dörtlük yaptığı da… ama inanılmaz lezzette mantı pişiriyor… başka hiçbir yemeği lezzetli olmasa da zeytinyağlı yaprak dolmasına uluslar arası bir ödül bile verilmeli bence J yani hiç kimse sonuna kadar beceriksiz ve işe yaramaz değildir… yapılamayanlar yanında -aslına bakarsanız- başarılanlar daha fazladır… sadece görmeyi bilmek gerek…

    Her yaptığı hatada aşağılandıysa…? her sıkıntıda yardım alabileceği sağlıklı bir davranışla muhatap olmadıysa…? İnsan bu… hata yapabilir… ama hanımefendi bir hata yaptı diyelim… “Neyse… sorun değil… Üzme kendini… bir yolunu bulup düzeltiriz…” diyebilir mi sizce? İmkânsız değil mi? Cidden bunu söylemesi son derece zordur… ilkel davranış devreye girer ve... (Bu kısmını yazamayacağım… çünkü eşlerin birbirlerine söylediği sözleri yazarsam, çok ciddi ve çirkin küfürleri buradan herkese okutmuş olacağım… sizler tahmin ediyorsunuz… J keşke etmeseydiniz… keşke hiçbirimizin böyle tecrübeleri olmasaydı!..)

    Her üzüntüsünden sonra duygularıyla alay edildiyse…? Evde şiddetli bir tartışma olur… veya fazla şiddetli olmasa da hanımefendinin üzülmesine yetecek kadar bir sıkıntı… bayan bu… duygusal… ağlıyor… üzülmüş… hatta gözlerindeki yaşı saklamaya bile çalışıyor… içinden fışkıran hıçkırıklarını gizlemeye uğraşıyor… Beyefendi ne yapıyor… evet… bildiniz…! Karşısına geçip onun taklidini yapıyor… onun üzüntüsüyle alay ediyor… ağlamasını aşağılıyor…

    Her istek ve beklentisi küçük görülüp horlandıysa…? Bayanlar duygusal varlıklar ya… bilenler biliyor zaten… bilmeyenlerin anlamasını beklemek de onlara haksızlık olmasın… ufak-tefek şeylerle mutlu olmasını beceriyor… seviniyor… neşeli oluyor… ev hali bilirsiniz! Bazen gerçekten komik istek ve beklentiler dile getirebiliyor… böyle bir anda bile beyefendiler “Hayret bi şey be hanım… yahu biraz büyük düşün… hayal ettiğin şeye bak… yahu madem hayal kuracaksın, büyük hayaller kur…’

    ...

    Tıpkı küçükken anne-babalarımızın bizlere yaptığı gibi… matematik dersinden sürekli 1 alan bir öğrenci, ders çalışmaya başlar… karar vermiştir… artık derslerine iyice çalışacak ve zayıfını düzeltecektir… içi sevinçle dolar… kalbi sevinçten pır pır oynar… sanki yerinden fırlayıp çıkacak… uzun zamandan beri olmadığı kadar mutludur… artık karar verdi ya… artık derslerini çalışmaya başlayacak ya…

    …hemen anne/babasının yanına koşturur… neşe içinde müjdesini verir… “Anne/baba, ben artık derslerimi daha çok çalışıcam… matematikten tam 3 alıcam… zayıfımı düzelticemmm…”

    Ve hayatın -olmaması gereken- gerçeği, yüzünde tokat gibi patlar… hatta bazen gerçekten tokat bile patlar… ve aile kendisine göre muhteşem (!) desteğini devreye sokar…

    “Hıhhh… ben de ders çalışıcam deyince 5 falan alacaksın sanmıştım… benim aptal oğlum… hedefini büyük tut… 3 için çalışırsan 3 alırsın… 5 için çalış 5 al… bir daha da böyle aptalca laflar edip benim sinirimi bozma…! Git odana şimdi… otur adam gibi dersini çalış… sinir şeyyyy

    ...

    Sevgili okurlar!

    Çocuklarımıza gerçekten destek vermeyi öğrendiğimiz gün, inanın ki eşlerimizle de çok ciddi sorunlarımız kalmayacak!..

    Babasından/annesinden, “Aferin benim tatlı oğluma… sana güveniyorum… çalış 3 al… bir tanecik evladım benim…” cümlesini duymadan büyüyen birisinin, ilerde eşine benzer bir anlayışla davranmasını beklemek, Bush’un aklının başına gelmesini beklemek kadar hayalcilik olmaz mı?


    MEHTAP KAYAOĞLU
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X