Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


    Ulema, ilerlemeye karşı değildir "Muhammed. Rızavârî türden ilerlemeler" e karşıdır! Onun sözünü ettiği o - tür - medeniyete, o sözde - medeniyet kapısına karşıdır, herşeyimizi rüzgara savuran o medeniyet kapısına! Ulema, şahın sözünü ettiği o "hür kadınlar - hür erkekler" e karşıdır, gerçek hürriyete değil. Hürriyete evet, ama ya sorumsuzluğa ve lâkaytlığa?? Hürriyet, herkesin canının her istediğini yapması mı demektir?! (483)
    26. 6. 1358
    * * *
    Bu dönemlerde memleketimizin yüzünü görebildiği tek hürriyet, yıkıcı hürriyetlerdi; - mesela - şarap içmekte herkes hürdü, kumar oynamakta herkes serbestti, kadın erkek karma plajlarda birbirinin canına düşmekte serbestti, o fesat yuvalarına gitmek serbestti; evet bunlar serbestti. Serbest olmayan ise, bu tür şeylere ve memleketin -bunlardan ibaret olan - maslahatına aykırı kalem oynatmaktı ve onun -şah - aleyhine tek kelime söylemek serbest değildi. "Hür erkekler ve hür kadınlar" diyordu, evet, ama neydi, nasıl bir hürriyetti onun dediği? Onların sözünü ettiği o hürriyete "ithal malı hürriyet" diyorum ben, "sömürü hürriyeti" olarak adlandırıyorum ben bunu. Hepsi plândı bunların ... (484)
    27. 6. 1358
    * * *
    "Hür erkekler ve hür kadınlar" diye bağırıp duran o rejim - şah -zamanında kadınların hangi faaliyeti sözkonusuydu? Kadınlarda gördüğümüz tek faaliyet, birkaçının biraraya gelip o yüzkızartıcı şekillerde Rıza Han'ın mezarının başına gidip "bizi özgürlüğümüze kavuşturdunuz" (!) diyerek ona teşekkürde bulunmalarıydı! Ne hürriyeti? Nasıl hürriyetinize kavuşturdu yani? Bunların onlara ne tür bir hürriyet vermiş olduğunu, kadınlara ve erkeklere nereye kadar serbesti vermek istediklerini hiç düşünmüyorlar işte. Evet, onların istediği serbesti ve hürriyeti, islam ve ulemanın aleyhine yazan bazı kalem sahipleri de istiyor bugün; onların istediği hürriyet ve serbesti, gençlerimizi fesada ve ahlâksızlığa sürüklemek için Batı tarafından dikte ettirilmiş bir hürriyet ve serbestidir. Bunların sözünü ettiği kadın - erkek serbestisine gelince; kadınların o malum toplantılara o malum hallerde gidip erkeklerin hiç de pâk ve iyi niyetli olmayan bakışları altında o malum durumlara meydan vermesiydi. Hem bacılarımızı, hem gençlerimizi ve erkeklerimizi fesat ve ahlaksızlığa düşürecek olan bu tür bir serbesti ve hürriyettir işte onların istediği. Onlar bütün fahşa ve kötülüklerin serbest olmasını istiyorlar. Onun - şah - zamanındaki o serbestide, kadınlara tanıdığı o serbestilerde hangi kadın kalkıp da -mesela günün meseleleriyle ilgili tek kelime söyleyebilme serbestisi buldu? Hangi erkek kalkıp da milletimizin ecnebiler ve içeridekilerin elinden çektiklerine dair tek kelime yazabildi? Hangi yayınımız hürdü, hangisi serbestti? Radyo televizyon ne zaman hür oldu? Halk, gençler, üniversiteliler ve medrese bilimleri öğrencileri hür müydü?! Benim hadiselere bizzat şahid olduğum bu elli yıl boyunca toplumun hayrına olabilecek gerçek hürriyet ve serbesti çarmıha gerilmişti açıkçası, hiç yoktu! Yani - mesela - kadınlar toplumun meseleleri etrafında faaliyette bulunmakta serbest değillerdi asla; milletin sorunlarını, Doğu ve Batı'nın milletimize yüklediği sorunları konuşmakta serbest değillerdi, kesinlikle hürriyet yoktu. Güdümlü kukla hükümetlerin elinden milletin neler çekmekte olduğu hususunda tek kelime konuşma hürriyeti yoktu. (485)
    8. 7. 1358
    * #


    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


      İki tür hürriyet ve serbesti var; hürriyetin faydalı olan türü o iki câni döneminde yoktu; onların zamanında bu tür hürriyet ve serbesti kesinlikle yasaktı. Onların istediği hürriyet ve serbesti ise - meselâ -kadınların istedikleri gibi süslenip - püslenip o malum vaziyetlerde sokaklara dökülerek gençlerle, maazallah, bilmem neler yapmasıydı ... Onlar bunu serbesti ve hürriyet edinmişti işte. Şimdi islamın olmasını istemeyenler de o tür serbesti ve hürriyet için üzülmekteler! (486)
      8. 7. 1358
      * * *
      Onlar hürriyet ve serbestiyi sadece belli bir konuda tanımışlardı, "hür erkekler ve hür kadınlar" diye bağımadalardı. Yani "bunlar canlarının istediği her şeyi yapmakta serbesttirler, istedikleri batak yuvasına gidebilirler" demek istiyorlardı. Baskı ve engelleme ise başka konulardaydı; memleketin maslahatı, islamın maslahatı için bir tek kelime yazmak isteyenlere serbesti yoktu, böyle şeyler serbest değildi, yasaktı, baskı vardı. (487)
      4. 8. 1358
      * * *
      Gösteri yapan kadınlar, o malum meselelerin artıklarıydı, şahın, "hür kadınlar" diyerek ortaya çıkardığı ve mahvedip batağa gömdüğü kadınlardı. Bu nedenle, sürüklendikleri o duruma uygun serbestiler istiyorlardı; gençlerin canlarının çektiği herşeyi yapmakta serbest olmasını istiyorlardı, çirkefe gömülmek istiyorlardı, iffete aykırı şeyler yapmak istiyorlardı ve islamın iffete aykırı şeylere, memleketi mahva sürükleyip milleti geride bırakacak şeylere karşı olduğunu bildiklerinden herkesin gördüğü gibi o malum veziyetlerde sokaklara dökülüp o halleriyle gösteri yaptılar. (488)
      9. 8. 1358
      * * *
      Özgür erkekler ve özgür kadınlar diye ne yaygaralar kopardılar; ne milli ne senato değil, saltanat meclislerindeki o parazitleriyle birlikte; emniyet teşkilatıyla şu şahın bizzat kendi memurları ortalığı nasıl da velveleye verdiler" memleketimiz artık hür oldu, özgür erkekler ve özgür kadınlar ... vs" diyerek ... Şu baba - oğulun^'; bilhassa tam o babaya uygun bir halef olan ve yaptıklarıyla babasını da geride bırakan oğlunun saltanatı boyunca, bu iki caninin halka musallat olduğu sürece hiçkimsenin hürriyeti olmadığını, kimsenin tek kelime hakkı söyleyecek serbestisi bulunmadığını hepiniz gördünüz. Gençlik kesimimizi geriletmek için her nevi pislik ve fahşayı yaratma hususunda hürriyet vardı sadece! Bunlar memleketin insanî potansiyeline zarar verdikleri kadar, yeraltı ve yerüstü zenginliklerine zarar vermediler. İnsanları felç etti bunlar, gençlerimizi yok ettiler; bu memlekete hizmet etmeleri gereken gençlerimizi öyle yerlere sürüklediler ki düşüncelerini felce uğratıp memlekete hizmet veremeyecek hale gelmelerinden başka şey yoktu oralarda ...

      Bütün fahşâ mekanlarının kapılarını ardına kadar açık bıraktı bunlar; gençlerimizin o fahşâ mekanlarına sürüklenip felç olmaları için bu gibi şeyleri teşvik edici reklam ve propagandalar yaptılar, alabildiğine yaymaya çalıştılar. Gençliklerinin oracıkta gömülüvermesi gereken mekanlara ... Gençlerimizin gençliğini aldılar bunlar ellerinden, felç ettiler onları. Bunların tuzaklarına düşen o muhterem bacılarımız, bunların teşvik ve özendirici tuzaklarına düşüp reklam ve propagandalarına kapılarak insanî vazife ve konumundan soyutlanan o bacılarımız o cinayetkârların oyuncağı oluverdiler. Namus ve gayret sahibi olanlar için çok üzücüdür bu; bunların o muhterem kadınları özgürlük adına o hallere düşürmesi insanlığını yitirmemiş kimseler için bitmeyecek bir eseftir bu. (489)

      25. 9. 1358
      * * *



      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


        SÖMÜRÜ, EMPERYALİZM VE PEHLEVİ REJİMİNİN KADINLARA YÖNELİK PLÂN VE CİNAYETLERİNE DAİR BAZI KONUŞMALARIN TAM METNİ

        İmam 'in - ra - Meşhedli Bir Grup Hanıma Yaptığı Konuşma

        Bismillahirrahmanirrahiym

        Ben herşeyden önce siz muhterem hanımefendilerden şu sıcak güneşin, şu kavurucu güneşin altında oturduğunuz için özür diliyor, hepinize teşekkür ediyorum. Yurtdışı ve aynı şekilde yuriçinde bulunduğum günlerde de, Meşhedli hanımların o değerli faaliyetlerini duyuyordum ve böyle hanımlarla, böyle bacılarla gurur ve kıvanç duymam gerekir elbet. Bu sıcak altında rahatsız durumda olduğunuzdan sözlerimi birkaç kelimeyle özetlemekle yetineceğim. Devletler veya güçleri ellerinde bulunduranların yaptıkları işlere - dikkatle - bakacak olursanız muhtemelen müphem ve belirsiz noktaları keşfediverirsiniz: Rıza şah gelip darbe yaptı,(84) ihtilal yaptı ve İranı, İran hükümetini düşürüp kendisi tahta geçti, ardından da - oğlu - Muhammedrıza ... Bunlar öyle şeyler yaptılar ki, gafil ve dikkatsiz bazı insanlar için ilk bakışta olumlu ve faydalı görünebilecek nitelikteydi; ıslah reform - ve medeniyet adına bazı şeyler yaptılar ki işin içinde bit yeniği olduğu belli oldu; meselâ toprak reformu:

        Toprak reformu^85) hususunda ilk başlarda çok gürültü kopardılar "Köylüler için şöyle şöyle yapacağız, ırgat - ağa ilişkisi bitti artık, her çiftçi kendi efendisi oldu artık, şöyle oldu, böyle oldu ... vs." dediler, halkı kandırabilmek için gazetelerde, radyolarda, nutuklarda hep bu cafcaflı laflar söylenip duruldu, ama meseleyi anlamış durumdayız şimdi; daha önce de biliyorduk zaten! Meselenin reform -falan - olmadığını, köylüye ve çiftçiye hürriyet verme gibi bir niyet taşımadıklarını, "köylünün ve yoksul kesimin de kursağından bir lokma geçsin" gibi bir kaygılarının bulunmadığını; bilâkis, İran'ı Amerika için bir - tüketim - piyasaya dönüştürmek istediklerini, İran'ı her sahada Amerika'ya muhtaç hale düşürmek için ülkenin ziraat ve tarımını felce uğratmayı plânladıklarını biliyoruz şimdi; öyleki dışarıya olan bağımlılık bugün bile sürüyor. Toprak reformu deyip duruyorlardı, ama memleketi fesada sürüklediklerini gördük. Veya mesela o "özgür kadınlar, özgür erkekler! Her kesime özgürlük! Kadınlara özgürlük! Erkeklere özgürlük!" ... vs. gibi lafları ...

        Ben ve siz, hepimiz gördük işte, o baba -oğul döneminde İran'a egemen olan o baskı ve hafakan, bu ülkenin tarihi boyunca benzersizdi belki de! Ne erkek hürdü ne de kadın; herkes baskı ve hafakan altındaydı, herkes acı içindeydi; bir gün "biz kapitülasyonu kaldırdık" diye - Rıza Han döneminde - kutlama eğlenceleri tertipliyorlardı*86), bir gün "memleket ilerlemiş durumda" diye nutuklar çekiyor, gazetelerde yazıyorlardı, bir başka gün yine aynı anlamda şeyleri gündeme getirerek Amerikalılara dokunulmazlık veriyorlardı. Bütün bunlar egemen gücün iradesine bağlıydı, gücü elinde bulunduran o kesim ne yapar ne söylerse hemen ardından ötekiler gürültüyü koparıyor, - onu destekleyici mahiyette - sansasyonlar yaratıyorlardı, güdümlü kukla mecliste ortalık velveleye verilip övgülerde bulunuluyordu.


        Rıza Han döneminde Atatürk'ten*87) özenilerek yeltenilen girişimlerden biri de kıyafet devrimi ve kadınların örtünme yasağıydı. O dönemde bu kıyafet devrimi ve örtünme yasağını nasıl da dillerine doladılar, öve öve bitiremediler; bu şeylere karşı olan ulemaya nasıl muhalefette bulundular, ne şiirler yazıp düzdüler, bu şiirlerin bazısını duymuşsunuzdur belkide, öyle hiciv şiirleri düzüp koştular ki ağza alınacak gibi değil! Örtünme yasağı hadisesinde, bunların gerçekten kadınlara bir hizmette bulunmuş olma niyeti taşımadığı da daha sonra belli oldu zaten. Bunlar, kadın kesimini de zorla, şiddet ve baskı yoluyla ortadan kaldırmak istiyorlardı; bu kesimin sağlayabileceği o faydaları, millete vereceği o hizmetleri, kadınlarımızın üstlenmiş olduğu değerli hizmetleri onların elinden almak ve onların yapması gereken o asil hizmeti* gelecekte memleketin mukadderatını eline alacak olan çocukları eğitip yetiştirmelerini önlemek istiyorlardı; çocukların annelerinin elinde büyütülüp terbiye görerek takvayla yetişmesini islâmî bir eğitim almalarını, millî bir eğitim almalarını ve böylece ilkokula ve sonra da - orta - ve liseye gittiklerinde onların - şah rejininin - okullara yerleştirdiği öğretmenler ve rejim misyonerlerinin bu çocukları artık -rejim istikametine doğru - çevirmemesinden korkuyorlardı. Bu nedenle plânları, bu hanımları o büyük asil konumlarından soyutlamak ve kendi zanlarınca İran nüfusunun yarısını güya özgürleştirmekti. Nasıl özgürleştirdiklerini gördünüz!... Ben gördüm, sizin çoğunuz hatırlayamaz belki; İran'ın bu muhterem hanımlarına neler ettiklerini bizzat gördüm ben, ne baskılarda bulundular, süngü zoruyla o çirkin şeyi yaptılar -çarşaflarını zorla açtırdılar - sonra da meseleyi sonuçlandırmak ve o asîl işi bunların elinden alıp, onları çocuk yetiştiremez hale getirmek istediler. Çünkü bunlar, mesela, başka işlerle uğraşacak olurlarsa, esaslı olmayan meşgalelerle uğraşırlarsa asaletle davranamayacaklardır.



        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

        Yorum


          Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


          Kadının meslek sahibi olması, doğru bir mesleğinin olması elbette ki kesinlikle sakıncasızdır, ama onların istediği şekilde değil tabi. Onların amacı kadının bir meslek sahibi olması değildi; gayeleri kadınları da erkekler gibi kendi konumlarından soyutlamak ve hem kadın kesiminin hem erkek kesiminin doğal bir rüşd ve gelişmede bulunmasını engellemekti, çocuklarımızın doğru dürüst bir terbiye ve eğitimden geçmesini önlemekti. Bu nedenledir ki daha işin başında mani oldular, çocuk terbiyesinin merkezi olan annelerin çoğu bundan mahrum bırakıldılar. Sonra da ilkokullara gitti çocuklar, orada da da kötü propagandalar ve meselelerin saptırıldığı kitaplar vasıtasıyla saptırıldı çocuklar, - büyüyüp de - üniversiteye gittiklerinde de yine onların -rejimin - piyonları bu çocukların doğru bir gelişme ve rüşde ulaşmasına izin vermediler, doğru bilimadamlarının yetişmesine engel oldular, doğru millî^ şahısların, doğru islâmî şahısların yetişmesini önlediler. Bunların yaptıklarının milli değerlerimize, memleketimizin maslahatlarına aykırı olduğunu görüyoruz, mesela kapitülasyon hadisesi veya tarım olayı ve diğer uygulmalarına baktığımızda asıl niyetlerinin sapma oluşturmak olduğunu görüyoruz. Yoksa bunların ıslahat ve reform gibi bir gayeleri yoktu; amaçları memleketin ilerlemesini engellemekti. Nitekim Rıza Han'ın Türkiye'ye^ bakarak ve - onun gibi - Batı'ya endekslenerek ve aldığı görev icabı yeltendiği - kıyafet devrimi ve - kadınların örtünmesinin zorla yasaklanması olayına baktığınızda bunun memleketimizin maslahatına tamamen aykırı olduğunu görürsünüz. Elinden iş gelen asıl faal kesimin, bu - islâmî - harekete hizmet veren asıl kesimin sizler - müslüman kadınlar - olduğunu gördük biz.

          Burada bulunduğunuz şu - örtülü - halinizle sokaklara dökülüp - islâmi -hareketimize yardım eden de sizler oldunuz. Onların eğitiminden geçmiş olanlar içinde ise ancak sizin şu durumunuza yakın - benzer - olan belli bir kesim katıldı harekete; eğitim şekli öylesine olanlar ise bu tür şeylere hiç karışmıyorlardı zaten; nitekim bazı erkeklerin de bu harekete hiçbir katılım veya katkıları olmadı ve şimdi gelmiş faydalanmak istiyorlar. Şimdi bu mustaz'af kesim, başkalarının "zayıf olarak tanımladığı ve gerçekte ise, hamdolsun, güçlü olan bu kesim ... Onların "3. sınıf insanlar' adını verdiği - ki gerçekte kendileri 3. sınıf, hatta 7. sınıf cehennemiler olarak adlandırılmalıdırlar - bu 1. sınıf insanlar bu memleket için iş yaptılar, bu büyük şeddi - şah rejimi - yıkan bu -mustaz'af - kesim oldu, yolu açan bu kesim oldu aslında; şimdiyse beyefendiler Amerika'dan, Avrupa'dan buraya akın edip kendilerine pay çıkarmaya çalışıyorlar. Bu meselelerde hiçbir katılımı olmayan bazı kadınlar da bedava açılmış bir sofra gibi gördükleri bu durumdan kendilerine pay bulmaya çalışıyorlar. Allah Tealâ siz - mustaz'af - kesimi korusun, sizleri mesut kılsın; sizin şimdi hiçbir beklentiniz yok işte! Siz İslama hizmet ettiniz, şimdi de etmektesiniz, hiçbirinizin şöyle veya böyle - makam sahibi - olma beklentisi yok. Asıl hizmeti sizler yaptınız, sonra da yapacak olanlar yine sizlersiniz; bu işlerde hiçbir dahli olmayan o yersiz beklentilerde bulunanlar ise bir tek ölü vermedikleri halde şimdi gelmişler, biri vezir - bakan - olmak istiyor, biri vekil - milletvekili -olmak istiyor, biri bilmem ne olmak istiyor .... Daha çok bekler onlar, yaptıklarını şöyle yeniden bir gözden geçirseler iyi olur ...

          Boş bir hayal bu ancak; başkaları zahmet çekecekler, siz öylece rahat yerinizde oturacaksınız, veya yurtdışında öyle duracaksınız, sonra da başkalarının çektiği zahmetin meyvesini yemeye kalkışacaksınız?! Bu milletin üzerinde hakkı olan ilk kesim şimdi şurada oturanlar ve bunların temsil ettiği o muhterem Meşhedli ve İran'ın diğer kadınlarıdırlar. Erkekler arasında da yine o işçi kesimi, çiftçi kesimi, küçük esnaflar, üniversitelerdeki mahrum kesim, bizim kesimden olan mahrum insanlar ileri götürdü bu hareketi; yine de bunların beklentileri ötekiler kadar değil işte. Beklentileri olan o kesim, hiçbirşey - inkılaba - hiçbir hizmet yapmış değil, işte bu adamlar şimdi kalkıp gelmiş, mesela cumhurbaşkanı olmak istiyorlar, başbakan olmak istiyorlar; şah rejiminin hoparlörü olan o adamlar şimdi ne yapıp edip yine buraya gelmek ve mevki - makama konmak istiyor ... Herkes bir anda inkılâbı oluvermiş işte! Bugün kim yanımıza gelse "biz de inkılap için mücadele veriyorduk" diyor!


          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


            Yalan söylüyor, bunu biliyorum, ama işte .... Ne diyeyim bu adama ben?!" O zamanlar biz de inkılap için mücadele veriyorduk, hapislere düştük, falan".... Böyle saçmalıklar ... Benim bilmediğimi sanıyorlar tabi. İyi ama, ben hepinizin, veya - en azından - çoğunuzun o zaman - şah rejimine -uşaklık etmiş olduğunuzu biliyorum!! Çoğunuz onlara çalışıyordunuz, şimdi - her nasılsa - inkılâbı kesilivermişsiniz !?! Hayır, siz inkılâbı değilsiniz ve olmayacaksınız da! Günün birinde Allah göstermesin, itiraz yollu birşeyler söylenecek veya Allah göstermesin, - inkılap - bir yenilgi alacak olsa sizler hemen öne çıkıp - inkılâp aleyhine saflaşır ve - "yaşasın falanca!" diye bağırırsınız! Biz sizi tanıyoruz, kendinizi ıslah etmeye bakın, birazcık dikkat edin! Şu zayıf kesim olan memur ve işçiler, sizin aşağı sınıf olarak gördüğünüz ve gerçekte sizin hepinizden üstün ve sizlerden daha değerli olan şu - mustaz'af - kesim için çalışmalıyız biz, hükümetlerin bunlar için çalışması gerekir.

            Sizin dağlarca mal -mülkünüz var işte; bankalarda var, yurtdışında var, yurtiçinde var, şirketleriniz var, ticaretleriniz var, ne diyorsunuz siz?! Bunlarınsa hiçbirşeyleri yok ve bu işlere - inkılap - katılmışlar. Allah bilir ya, geçen gün televizyonda gösterilen o sahneyi gördüğümde .... Tahran'ın gecekondularında yaşayanlar ... Burada ne yapıyorsunuz diye sorulduğunda" Gündüz olunca çocukları da alıp yürüyüşlere, gösterilere, katılıyoruz" diyordu! gecekonduda yaşayan bu zavallılar yürüyüşler yapıp gösterilere katılmış ve bu zaferi onlar getirmiştir, hükümetin bunlar için birşeyler yapması gerekir, - gösteriler yapılırken - bir kenarda oturan sizler şimdi gelmiş menfaat arıyorsunuz öyle mi?! Menfaat arayanlar çekip gitsinler işlerinin güçlerinin peşine! Allah Teala bu kesimi -mustaz'af - korusun inşaallah! Allah Teala siz muhterem aziz hanımları korusun, sizlere saadet lütfetsin inşaallah. Onlar adına buraya geldiğiniz bütün Meshedli hanımlara benim selamımı götürün, ben sizlerin hizmetindeyim, sizler için çalışmaktayım ben. (490)


            Vesselamu aleykum verahmetullahi ve berekâti
            26. 2. 1358



            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


              Meşhed, ve Abadan Şehirlerinden Gelen Öğretmen Ve Öğrenci Hanım Ziyaretçilere Yapılan Konuşma

              Bismillahirrahmanirrahiym

              Herşeyden önce şu küçük hanımlara teşekkür etmem ve okudukları şey için kendilerine takdirlerimi bildirmem gerekiyor, keza Horasan'dan, Âmul'dan ve Abadan'dan^^ buraya kadar gelen bütün bacılara da teşekkür ederim, herkes için duacıyım inşaallah.

              Bizim şimdi şu noktaya dikkat etmemiz gerekiyor: Bunların - sabık Iran şahı - ve halâ onun izinde, olanların istediği hürriyet nasıl bir hürriyettir? Bu adamdan - şah - önce kadınların - toplumdaki - rolü neydi, onun zamanında nasıldı, ondan sonra nasıl oldu? Bu yüzyılın tarihini inceleyenler, İran'daki hareketlerde, - yani - şu Pehlevi rejiminden önce İran'da başgösteren asil hareketlerde - ve bu cümleden olmak üzere - Tütün Hareketi ve Meşrutiyet Hareketi'nde kadınların erkeklerle omuz omuza faaliyet gösterdiklerini bilirler. O zamanlar kadınlar toplum içindeydiler; sosyal meselelerde, siyasi meselelerde, memleketlerinin sorunlarıyla ilgili konularda bilfiil faaliyet göstermekteydiler. O dönemlerde erkekler nasıl kıyam ederek ayaklandılarsa ve herşeyimizi kaybetmemize yol açan Tütün Anlaşmasını engelleyebilmek için kıyamda bulundularsa kadınlar da aynı şekilde katıldılar bu harekete, keza Meşrutiyet hareketinde de erkekler gibi kadınlar da faaliyet gösterdiler. Bunlar, şah rejiminden önceki faaliyetlerdi, bu rejimin devrilmesi sırasında ve devrilmesinden sonra müslüman milletimizin gerçekleştirdiği kıyamda kadınların önayak olduğunu hepiniz gördünüz, hatta bu hususta kadınların gösterdiği faaliyetin değer açısından erkeklerinkinden daha üstün olduğu söylenebilir, çünkü sokaklara dökülüp topun tankın karşısında gösteri yapan o kadınlar, bu girişimleriyle erkeklerin gücünü de kat kat artırmış oldular. Kadınların topun - tankın karşısına dikildiğini gören erkekler daha bir güç bulurlar; nitekim o bacılarımızın harekette çok büyük paylan olduğunu gördük, bu hareket boyunca geçirdiğimiz süreçten, şah rejiminin yıkılmış olduğu şu ana kadar hanımların bütün sahalarda; temizleme - operasyonları-nda, Ülkeyi Yeniden Yapım Ve Onarım Cihadı'nda ... vb. bütün mevzularda faal ve hür bir katılım gösterdiklerini hepimiz gördük. Bu, - meselenin - o zamanlara ait olan kesimi. Şimdiki durumu zaten görmektesiniz, teferruatla açıklamaya gerek yok.

              Evet, şah rejimi döneminde "hür erkekler! Hür kadınlar!" diye bağırıp duruyorlardı. Kadınların ne tür faaliyetleri vardı yani? O dönemde kadınlarda gördüğümüz faaliyet, birkaçının biraraya gelip toplanarak o malum çirkin vaziyetleriyle Rıza Han'ın mezarı başına gidip "bize özgürlük verdiniz" diye ona teşekkürlerini sunmalarıydı. Ne hürriyeti?! Nasıl bir hürriyet? Ne yaptı yani - Rıza Han - ?! Onların kendilerine ne tür bir hürriyet ve serbesti vermiş olduğunu, kadınların veya erkeklerin nereye kadar hür olmasını istediklerini düşünmüyorlar tabi. Evet, onların istediği bir hürriyet ve serbesti vardı; şimdi de ellerine kalem alıp islam ve ulema aleyhine yazan bazıları da aynı hürriyet ve serbestiyi istemekte; o da, gençlerimizi fesat ve ahlaksızlığa sürüklemek için Batı tarafından dikte ettirilmiş olan bir hürriyet ve serbesti!.. Kadınlarının da erkeklerinin de öyle serbest olmasını istiyor bunlar. Kadınlar, o malum toplantılara gitsinler ve o malum vaziyetleriyle erkeklerin hiç de iyi niyetli olmayan bakışları altında o malum halleri sergilesinler diye ... Onların istediği böyle bir serbesti ve hürriyet işte; böylece hem bacılarımızı ahlâksızlık ve fesada sürükleyecekler, hem gençlerimizi, hem erkeklerimizi!.. Her nevi kötülük ve çirkinliğin - fahşâ - serbest olmasını istiyor bunlar; - yoksa meselâ şahın - onun zamanında kadının hürriyeti vardı da hangi kadın ağzını açıp güncel bir konuda tek kelime konuşabiliyordu?! Veya hangi erkek kalkıp da ecnebiler ve içerdeki -uşakları - nın elinden milletimizin çektiklerine dair tek telime yazabiliyordu?! Hangi yayınımız serbestti o zaman?! Radyo ve televizyon serbest ve hür müydü?! Halk, gençler, üniversiteliler ve din bilimleri öğrencileri - ulema - serbest miydi o zaman?! Benim olaylara şahid olduğum şu elli yıl sürecinde toplumun hayrına olabilecek gerçek hürriyet çarmıha gerilmiş durumdaydı, hürriyet diye bir şey kesinlikle yoktu. Yani kadınlar toplumun meseleleriyle ilgili faaliyetlerde bulunmak veya konuşmakta serbest değillerdi. Milletin Doğu ve Batı'nın elinden çektiklerini söylemekte kimse hür değildi, kukla hükümetlerin elinden milletin neler çektiği - ni dile getirmek - hususunda tek kelime söyleme serbestisi yoktu.




              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

              Yorum


                Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...

                Rıza Han döneminde Atatürk'ten*87) özenilerek yeltenilen girişimlerden biri de kıyafet devrimi ve kadınların örtünme yasağıydı. O dönemde bu kıyafet devrimi ve örtünme yasağını nasıl da dillerine doladılar, öve öve bitiremediler; bu şeylere karşı olan ulemaya nasıl muhalefette bulundular, ne şiirler yazıp düzdüler, bu şiirlerin bazısını duymuşsunuzdur belkide, öyle hiciv şiirleri düzüp koştular ki ağza alınacak gibi değil! Örtünme yasağı hadisesinde, bunların gerçekten kadınlara bir hizmette bulunmuş olma niyeti taşımadığı da daha sonra belli oldu zaten. Bunlar, kadın kesimini de zorla, şiddet ve baskı yoluyla ortadan kaldırmak istiyorlardı; bu kesimin sağlayabileceği o faydaları, millete vereceği o hizmetleri, kadınlarımızın üstlenmiş olduğu değerli hizmetleri onların elinden almak ve onların yapması gereken o asil hizmeti* gelecekte memleketin mukadderatını eline alacak olan çocukları eğitip yetiştirmelerini önlemek istiyorlardı; çocukların annelerinin elinde büyütülüp terbiye görerek takvayla yetişmesini islâmî bir eğitim almalarını, millî bir eğitim almalarını ve böylece ilkokula ve sonra da - orta - ve liseye gittiklerinde onların - şah rejininin - okullara yerleştirdiği öğretmenler ve rejim misyonerlerinin bu çocukları artık -rejim istikametine doğru - çevirmemesinden korkuyorlardı.
                Emperyalistler 1920 li yıllarda İranda Kaçar Türk Hanidanını yıkarak Pehlevi hanedanının ingiliz uşağı Şah Rızayı iktidar yaptılar. Aynı Şekilde Türkiyede m. kemali iktidara getirdiler. Şahın ve m. kemalin Hicaza ilgisizliği sebebiyle 1930 lar da da Vahhabi Suud rejimini kurdular.

                Ortadoğuda tam bir şeytan üçgeni oluşturdular. Mısır, Irak ve Suriye gibi ülkeleri ise bizzat elleri altında bulunduruyorlardı.

                BM. Milletlerin Hicaz üzerinde Osmanlıya tanıdığı hakkı, laik rejim elinin tersi ile itttiğinden türkiyenin Hicaz üzerinde bir vasfı kalmadı. İranda Ulemanın etkisi ile Şah Hicazdan vaçgeçemedi. Bu sebeple İranın Hicaz bölgesi üzerinde BM den doğan hakları bulunmakta. Çünkü Hicaz bölgesi aslında Suddudan bağımsız Türkiye İran ve Arabistanın garantörlüğünde ortak bölge durumu vardır. Ancak alçak suud rejimi bu şekilde değilde Hicaza tam hakimmiş gibi davranmaya çalışmaktadır.

                İmam Humeyni Arabistanda olsaydı Vahhabi Suud rejimini ortadran kalrdıracaktı. Türkiyede olsaydı laik rejimi. Buna rağmen laik rejime sadık şiilerin olması ne kadar büyük bir garabet örneği.
                Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                Yorum


                  Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                  Binaenaleyh bunları üç zaman diliminde mütalaa edebiliriz; bir kısmını hepiniz gördünüz, bir kısmı da tarihle sabit ve kayıtlıdır. Bu son yüzyılı üç - şu şekilde - kesitte inceleyebiliriz:

                  Yüzyılın ilk başından meşrutiyet dönemine ve meşrutiyetten Rıza Han zamanına kadarki dönemi bir kesit sayalım ve o dönemin özelliğini, kadınların o dönemdeki haklarını, halkın hürriyeti durumunu - ki o zaman da bozuk ve ahlaksız bir hükümet vardı - inceleyelim. Diğer bir kesit te bu rejimden sonra veya onun yenilgi halinde olduğu o zamanlardan - ki artık hiçbirşey yapamaz bir hale gelmişti - günümüze kadarki dönem olsun. Bir de, Rıza Han'ın ihtilalle iktidarı ele geçirişinden, rejimin tamamen ortadan kalktığı ve gücünün bitip tükendiği zaman kesitini değerlendirelim. Bu üç kesitin değerlendirmesini yaparak şu - şah - rejim için veya benzeri bir rejim -gelsin - diye gözyaşı döküp hürriyet ve demokrasi adına islamla ve müslümanlarla cedelleşmeye tutuşanlara takdim edelim şimdi: Burada, sözkonusu üç kesiti arzediyorum, tabi bu arada daha önceki kesitte, yani Kaçarlar^89) döneminde de islamın pek rahat bırakılmadığını ve huzur yüzü görmediğini de hemen hatırlatalım, Ama o zaman hiç olmazsa müslümanlar daha güçlüydüler ve hükümet, bugünkü gibi İslama ve ulemaya bunca musallat olamıyordu, ulema ve millete karşı fazla bir gücü yoktu, zayıftı. Ama Rıza Han iktidara getirilince ona güç ve destek verdiler, güçlendi, hem ulemayı hem halkın diğer kesimlerini alabildiğine sindirdi. Derken onun da iktidarı zayıflamaya yüz tuttu ve bu - oğlu -geldi; sonra bunun da gücü tükendi ve yenilgiye doğru yaklaşmaya başladı; bu da zamanın bir başka dilimiydi işte. Üçüncü bir kesit te bunun yenilgisinden ve yenilgiye yüz tutmasından şimdiye kadarki zamandır. Şimdi şöyle bir inceleyelim bakalım o önceki dönemde mi kadınlarla erkekler hürdü, yoksa Rıza Han'ın ihtilalinden, oğlunun yenilgiye yüztutmasına kadarki dönemde mi? Önceki dönemde olan ve şimdi de halihazırda bulunan hürriyet ve serbesti, islam ve müslümanlar için, kendi milletimiz için hayırlı ve faydalı bir hürriyettir.

                  Yani bunlar -kadınlar - toplum içine girme hususunda hürdürler, şimdi toplum içindeler zaten, görüyorsunuz da; memlekete hizmet etmekte hürdürler, nitekim hizmette bulundular ve bulunuyorlar da, görüyorsunuz işte. Keza, memleketin maslahatları hususunda konuşup fikir yürütmekte, hükümetin yanlışlarını eleştirmekte, resmi ve gayri resmi makamları eleştirmekte serbesttirler şimdi. Nitekim şimdi eleştirdiler işte gördüğünüz gibi. Kendi memleketiniz ve kendi milletinizin maslahatını ilgilendiren bu tür konularda, bu siyasi ve sosyal meselelerde serbesttirler tabi, hiçbir engelleme, hiçbir kayıt ve şart yoktur, görüyorsunuz işte. Memleketin maslahatı doğrultusunda olacak -bazılarının yaptığı gibi komplo olmayacak - bir konuşma yapmak veya kendinizin ya da ülkenizin hayrına olacak bir girişimde bulunmak isteyip de engellendiğiniz ve karşınızda süngünün gelip hüküm sürdüğü bir tek durum gösterebilir misiniz şimdi? Hayır, böyle bir durum bulamazsınız artık. - Rıza Han'dan - önceki dönemde de kadınlar faaldi; memleketin uğradığı hadiselere fiilen müdahele edebiliyorlardı, ben örnek olması açısından ikisine değindim, tütün ve meşrutiyet hadisesinden bahsettim daha önce; bu ikisinde katılım daha fazlaydı, ama kadınlar ne zaman bir hadise vuku bulacak olsa müdahele edebiliyor ve öne düşüp erkeklerle birlikte memleketin maslahatına uygun buldukları tepkiyi göstererek söylenmesi gereken şeyleri söyleyip haykırabiliyorlardı, halledebiliyorlardı meseleyi. Bizzat etken olarak katıldığınız, faal bir şekilde etkili olduğunuz şu üçüncü kesitte - inkılabın vukuu ve sonrası -toplu gösterilere katılmayın, dışarı çıkmayın, kalabalıkların içine girmeyin, haykırmaym, yapılan zulümleri söylemeyin diye size - ulema tarafından - hiçbir engelleme getirilmediğini gördünüz, hatta sizlerin bu -konulardaki - faaliyet ve hürriyetiniz sayesinde bu zafer milletimize nasip oldu.


                  Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                  Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                  Yorum


                    Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                    Ama onların istediği o serbesti ve hürriyete bakalım bir de: Rıza Han'la oğlu, bilhassa da oğlu döneminde istenen hürriyet hürriyet değildi aslında, milletin mahvıydı. O hürriyeti de ikiye ayırabilirsiniz onların döneminde: Biri basın - yayın, radyo, televizyon, kalem, konuşma, kitaplarda memleket ve milletin hayrı ve maslahatı doğrultusunda hiçbirşeyin söylenememesiydi, herşey sansür ediliyordu, hiçbir serbesti sözkonusu değildi, çünkü başımıza ne geliyorsa hep devletten ve onun patronlarından gelmekteydi zaten. Bir söylemek isteseniz, tabi ki önce Rıza Han'dan başlamanız gerekiyordu, onun yaptığı ihanetler ve cinayetleri - ve sonra da - oğlunun işlediği cinayetleri anlatmanız gerekirdi; halbuki bu konularda tek kelime edemezdiniz, böyle bir hürriyet sözkonusu dahi değildi. Polisi de eleştiremezdiniz, tek laf edemezdiniz; devlete tek kelime eleştiri yöneltemezdiniz; basın -yayınımız, mesela, orduya bir kelimelik bir eleştiride bulunamazdı asla. Böyle birşey kesinlikle mümkün değildi; memleketimizin lehine olacak bir hürriyet ve serbesti tam anlamıyla çarmıha gerilmiş durumdaydı, kalemleri hep kırmışlardı, dilleri kesmişlerdi, kimsenin bir tek laf etmeye hakkı yoktu. Birşey söylemek isteyen varsa, basın yayın veya radyo televizyon ya da herhangi bir kalem birşeyler söyleyecekse ancak ve ancak herşeyimizi yele veren bir adama - şah - övgüler düzmekten ibaret olabilirdi bu! Onun - şahın - zamanında hiçbir hürriyet yoktu, sağlıklı hiçbir hürriyet ve serbesti yoktu; ama bazı hususlarda pekâlâ hürriyet ve serbesti vardı tabi: Sinemaların kapıları ardına kadar açıktı o malum vaziyetlerde ...

                    Gençlerimiz birkaç gün oralara uğrayacak olsa mahvolup gidiyordu; memleketleri için birşeyler yapabilme kaygısını tamamen yitiriyorlardı. O kapılar açıktı işte, kumarhanelerin de kapısı açıktı, fuhuş yuvalarının da kapısı açıktı bütün gençlere, Tahran'dan ta Şimran' a ^ kadarki bölgede hadde hesaba gelmeyen fesat yuvalarının bulunduğunu söylüyorlar. Bunlar serbestti işte, hatta körüklenmedeydi, kalemler ve beyanlar destek vermede, memlekete ve millete zararlı olan bu tür serbestilerin daha da yaygınlaştırılmasına çalışmadalardı. Onun zamanından sonrasından günümüze kadarki dönemde yine o daha önceki döneme dönülmüş oldu, hatta daha iyi bir durum var şimdi, Çünkü o önceki dönemde de Kaçar - Geçer - hanedanı vardı, onlar da fasit ve kötüydüler, ama bunlar kadar ahlaksız değildi onlar; bu baba -oğul (şah ve babası) fesat ve ahlaksızlıkta rekor kırdılar! Bugün milletimizin sahip olduğu hürriyet, yani erkek, kadın, yazar ... vb. herkes için mevcut bulunan hürriyet, bizzat kendi lehinize olan bütün konularda geçerli bir hürriyettir. Dışarı çıkıp lafınızı söylemekte serbestsiniz şimdi; hükümeti eleştirebilir, ters bir adım atan herkesi eleştirebilirsiniz, kimse çıkıp da "neden eleştiriyorsun?!" diyemez bugün. Gidin "Ülkeyi Yapım Ve Onarım Cihadı" na katılın, milletinizle birlikte olun, yardımlasın.



                    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                    Yorum


                      Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                      hürsünüz bunda, gidersiniz, yardım edersiniz. İnsanın olgunlaşıp gelişmesinde, bacılar ve kardeşlerin, şu aziz çocukların gelişmesinde etkili olan herşey islamda serbesttir; islamın izin vermediği ve engellediği şey - mesela - milleti mahva götüren kumardır, milleti mahveden içki içme olayıdır, o cani herif - şah - zamanında serbest bırakılan ve her türlü kolaylığı da sağlanılan çeşitli fahşâ - kötü işler - gibi şeyleri yasaklamıştır islam. Demek ki iki tür hürriyet vardı bizde; faydalı olan hürriyet o iki cani - şahla babası - nın dönemleri dışında vardı, onların zamanında hürriyetin bu - faydalı - çeşidi tamamen yasaktı. Onların istediği hürriyet türü, kadınların istedikleri gibi süslenip - püslenip sokaklara dökülmesi ve gençlerle, maazallah, bilmem ne yapmasıydı. Onlar buna hürriyet diyordu işte; şimdi de islamın olmasını istemeyenler o hürriyet için üzülmekteler, bu hürriyet onlar için sözkonusu bile değildir zaten! Onca laf ebeliği yapan, memleketimiz şöyle oldu, böyle oldu diyenler yok mu; Yapım Onarım Cihadı'na katılanlar bilir, bacılarınıza, kardeşlerinize yardım için gittiğiniz o yerlerde onlardan bir tekine rastlayamazsınız! "Halk", halk "diye bağırıp çağıran o tipler halkın çiftini çubuğunu gidip ateşe verenlerdir, köylünün çiftine çubuğuna yardıma giden - müslüman gönüllü - ler değil! Siz gidip zahmet çekiyor ve bacılarınıza, kardeşlerinize yardımcı oluyorsunuz, harman dövüyorsunuz, çapa yapıyor, orak sallıyorsunuz; öte yandan "halk" diye bağırıp duranlar ve "halk kitleleri" diye bağırıp çağıran - lâik solcu - 1ar ise gidip o halkın harmanını ateşe veriyor! Sizin onca zahmetle topladığınız o harmana elleri yetişecek olsa yakarlar! Petrol borularını kurşunlayanlar da yine onlardır, halk için şöyle yaparız böyle yaparız diyenlerdir!... İşte o malum "Demokrat' 1ar yani! Kürdüstan'daki o Demokratlar - ki şimdi de var bunlar - petrolü mahvetmek istiyordu işte; köylüleri mahvetmek isteyenler, teknolojimizi, tarımımızı, herşeyimizi mahvetmek isteyenler de aynı adamlardı işte! Bir İslam Cumhuriyeti kurulacak olursa onların kuyruğundan tutup dışarıya fırlatır diye korkuyorlardı. Milletin tersi cihette hareket edenlerin korkusuydu bu. Demek ki onların o "özgürlük" diye bağırıp çağırdığı şey özgürlük değil, milletin mahvıydı, hürriyet dediğin şimdi var asıl, görüyorsunuz işte, ama onlar bırakırsa tabi!... Şu eski rejimin artıkları, onların ve ecnebilerin yardakçı uşakları bırakırsa ...

                      Allah Tealâ siz bacıları, kardeşleri, şu çocukları, yeni yetişen yavrucakları, cümlenizi korusun inşaallah, herpinize başarılar dilerim, inşaallah bu memlekete hizmet verir ve şu çocukları - gereğince - eğitip yetiştirirsiniz. Sizler, öğretmenler bunları - çocukları - islâmî - insanî bir eğitimle eğitip yetiştirin ki bu hem memleket ve ülkeniz için faydalıdır, hem onların kendi psikoloji ve moralleri için faydalıdır, hem de dünya ve ahiretin faydası bu işte - çocukların islâmî bir eğitimden geçmesinde -dir. Sizlere, tüm bacı ve kardeşlere selam!... (....) (491)

                      8. 7. 1358
                      * # #




                      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                      Yorum


                        Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                        Kopenhag'da Düzenlenen Kadfn Yarı 10. Ytl konferansı'na Katflan iranlılara Yapflan Konuşma

                        Bismillahirrahmanirrahiym

                        Aslında şu büyük süper güçlerin elinin karıştığı her kuruluş ve teşkilat neticede onların lehine iş bitirecektir ... İşte şu bildiğimiz Birleşmiş Milletler .... Yurtdışındaki o toplantılar, Güvenlik Konseyi vb. bütün bunlar hep süper güçlerin hizmetindedirler ve hepsi de diğer ülkeleri kandırmak içindir!... Bu yüzdendir ki kendilerine "veto hakkı"(90) tanımışlardır, isteklerine aykırı bir şey olunca veto ediveriyorlar hemen, esasen bizzat onlar da yine süper güçlerin hizmetindedirler. Onların şu veya bu isim altında kurdukları bütün kuruluş ve teşkilatlar, hep başkalarını kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettirmek içindir. Süper güçlere hiç güvenimiz yoktur bizim; hatta doğru bir şey bile söyleyecek olsalar "kamuoyunu oyuna getirmek içindir" diye düşünürüz elbet.

                        Sizin bu girişiminiz çok değerlidir, inşaallah tam anlamıyla başarılı olursunuz. Bildiğiniz gibi inkılabımızı yurtdışında herkes, gerçekte olduğunun tam tersine göstermiş durumda. Biz inkılabımızı gerçek haliyle ve tedricen yurtdışına tanıtmalı ve olduğu gibi aktarabilmeliyiz. Mesele sadece kadınlar değil ki şimdi onların İran'da zaten tam hürriyeti var diyelim; evet kadın bugün hür ve ahdine sadıktır, hatta onların erkeklerden daha inançlı oldukları da söylenebilir. Ama yurtdışında "halkın bir kesimi" diye aktarılmış, niçin böyle denildiği de ortada, Rıza Han zamanında bunlar gündeme gelmişti. O zamanki örtünme yasağı hadisesi, onların gerçekten, mesela, 10 milyon kadını topluma kazandırmak istemesi falan değildi, bütün bunlar, bizi köleleştirmek için yurtdışından aldıkları direktiflerin bir parçasıydı.

                        Siz, hiçbiriniz hatırlamazsınız o olayları belki, o zaman yaşı küçük olanlar hatırlamaz ama ben bunların getirdiği ve daha sonra Rıza Han'ın oğlunun "hür erkekler ve hür kadınlar' diye adlandırdığı "örtünme yasağı" hadisesini olanca acılığıyla dimağımda hissediyorum halâ. O muhterem kadınlara, esasen toplumun bütün kesimlerine neler ettiklerini bilemezsiniz. Hem tüccarları, hem küçük esnafı, hem ulemayı "toplantı ve partiler düzenleyip hanımlarınızı da getireceksiniz, onlar da katılacak kadınlı - erkekli partilere" diye zorluyorlardı. İsteklerine uymayanlara dayak vardı, ardından laflar ediliverirdi, herşey, her nevi laf söylenilirdi .... Gençler için oyalayıcı bir meşgale olması, gençlerin önemli işlere hiç girmemesi için kadınları bir araç şeklinde kullanmak istiyorlardı. Şu gençlerimizin, üniversitelilerimiz ve diğer bütün kesimlerin kendi durumları ve memleketlerinin hallerini düşünmemesi için - uyguladıkları - çeşitli yöntemleri vardı onların. Diğer taraftan şu örtünme yasağı skandalında öyle rezaletler çıkardılar, o muhterem kadınlara neler etmediler, bu konularda âlimlere de çok çirkin davrandılar. Hatta merhum Kâşâni(91> Bey'e de gelip "sizin de bu tür toplantılara katılmanız gerekiyor, bizzat toplantı tertiplemeniz gerekiyor" demişlerdi, o da ... demiş; bunun üzerine görevliler "efendim emir yukarıdan" deyince "ben de onu kastettim zaten!" diye cevabı yapıştırmış. Yani onlara - büyük ulemaya - bile götürmüşler bu tür - çirkin -direktifleri. Küçük şehirlerde, köylerde, her yerde, hatta Kum'da bile ... Kum'da öyle bir kepazelik yaptılar ki söylenecek gibi değil! Bütün bunlar şu gençleri, gafil gençleri oyalamak ve kadınla erkeği sahneye sürüp birbiriyle oyalayarak asıl meselelerle ilgilenmesini engellemek içindi. Bunlar o kadar fuhuş yuvaları yaptılar ki Tahran'dan ta -Tahran'm kuzeyindeki sosyete mahallesi - Tecriş'in sonuna kadar yüzlerce meyhane, bar ... vb. vardı, hepsinin de "kadınlı" olduğunu gördünüz, bu yüzdendir ki gençlerimiz, milletimiz, ilgilenmeleri gereken önemli meselelerle ilgilenmiyorlardı bile!


                        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                        Yorum


                          Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                          Ne erkekler, ne de kadınlar ... Ne erkekler serbestti çünkü, ne de kadınlar ... Adına da "hür erkekler, hür kadınlar" diyorlardı bunun! Rıza Han'la birlikte getirilen temel yapı buydu işte! Allah İngilizlere lanet etsin, önce onlar getirdiler onu<92) İran'ın başına ve böyle şeyler yaptırdılar ona; sonra da şairleri, yazarları, basın yayınları, vb. geldi ardından! Bütün bunlar şu milleti kendi sahip olduğu şeyden - islâmî kimliğinden - alıkoymak, soyutlamak içindi; dikkatleri şu barlara, gazinolara ve çirkin yerlere çekip onlarla oyalamak içindi. Böyle şeyleri serbest bıraktılar, o lehvü-Ieibw yuvaları serbestti ama bütün bir Tahran'da dini eğitim verebilecek bir tek yer yoktu .... Ne erkekler, ne kadınlar için - dini - serbestçe öğrenebilecekleri bir yer yoktu, olacağıda belli değildi ya. Velhasıl bütün bunlar süper güçlerin uzman ve danışmanlarının çok ince hesaplarının neticesiydi, bu şeylerle toplantılar falan düzenliyorlar, hepimizin uyanık olması gerekiyor, bütün İran milleti uyanık olmalıdır, bunların tuzağına düşmemelidir. Eğer bu tür - kadınlı erkekli veya sazlı sözlü - toplantılara gidenler olursa haysiyet ve onurlarını korusunlar, kendilerini kaybederek oradakilerden, oralardaki kadınlardan etkilenmesinler. Sizin de söylediğiniz gibi, gereğince davranmışsınız işte, öyle olması gerekir. Gidip - yabancı ülkelerdeki toplantı ve konferanslara - katılma durumu olursa, bu, onların lehine sonuçlanacak şekilde olmasın.

                          Genellikle gafiller var, böyle oluyor; sizin yaptığınızı söylediğiniz o işler değerli işlerdir. Yine -yurtdışında - toplantı olursa erkekler de gitsinler, ama inançlarını koruyarak tabi, gidip de memleketimizin maslahatlarına aykırı davrananlar değil! İnşaallah hepiniz muvaffak ve Allah Tealâ'mn teyidine mazhar olursunuz. Bugün o geçmiş devirlerden çok farklıdır artık. Bugün artık kadınlar sosyal ve dini vazifelerine göre davranmalı, sosyal iffeti korumalı bu sosyal iffet çerçevesinde sosyal ve siyasi faaliyetlerinde bulunmalıdırlar; geçmişte olduğu gibi değil; onlar - şah rejimi bir kadını meclise sokuyorduysa da onun nasıl bir kadın olduğu ve oraya ne amaçla gönderildiği belliydi. Şimdi de bazı hanımlar girdi meclise, ama bununla o - şah dönemindeki - çok farklı birbirinden; aralarında çok fark var bu ikisinin. Onların - karma - toplantı ve parti vs'leri vardı, kadın günleri vardı, örtünme yasağı yıldönümü, vs .... O örtünme yasağıyla ilgili gündü, Kum'da olduğum o son yıllarda, belki de ardından 15 Hordad hadisesinin vuku bulduğu o son yıldı; bazı kadınların Rıza Han'ın mezarı başına giderek örtünme yasağıyla ilgili - teşekkür amaçlı - gösteri tertiplemek istediğini duydum. Kum'daki devlet dairelerinin reislerini - çağırttım - yanıma geldiler "Gidin herbiriniz kendi bakanlığınıza bildirin, eğer o gösteri yapılacak olursa, Goherşad Camii'nde yaptığınız o katliam için halkı - genel yas tutmaya çağırırım" dedim, onlar bildirdiler ve - sonra da - o gösteriden vazgeçtiler. Velhasıl öyle bir ortam yaratmışlardı ki milletimizin, kadınlarımızın inançlarına ve takınmaları gereken tavra tamamen aykırıydı. Bugün Allah'a hamdolsun o meseleler geçip gitti artık, bütün erkekler, bütün kadınlar sosyal ve siyasi meselelere girmeli, nezarette bulunmalıdırlar; hem meclisin, hem hükümetin işlerine nezaret etmeli ve görüşlerini bildirmelidirler.

                          Milletin tamamı olaylara ve işlere nezaret etmelidir şimdi, siyasi ve sosyal meselelerde fikir yürütmelidirler, hükümetin icraatına bakmalı, kanuna aykırı veya uygunsuz bir iş gördüklerinde müdahele etmelidiler. Umarım bu - islamî - hareket zaferle sonuçlanır inşaallah, hepiniz inşaallah başarılı ve Allah'ın teyidine mazhar olursunuz; her yerde toplantılarınızı en mükemmel haliyle yapın ki kadınlar uyansınlar, geçmişteki o meseleler, o süslenmeler, o oyuncak bebeklere benzemeler... vs. olmasın artık inşaallah. O malum meselelerin ekonomimize ne zararlar verdiğini, kamu ahlakına, halkın iffetine ne zararlar getirdiğini hepiniz biliyorsunuz. Bugün kadınlar da tıpkı becerikli erkekler gibi - dürüst ve yetenekli erkekleri kastediyorum, ötekileri değil - meselelerle ilgilensinler, işin içine girsinler, öğrensinler, sahih ve doğru bir eğitim ve öğretimleri olsun onların da, meselelere sağlıklı müdahelelerde bulunsunlar; muvaffak ve Allah Tealâ'nın teyidine mazhar olursunuz inşaallah (492).

                          19. 6. 1359
                          * * *



                          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                          Yorum


                            Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                            Kaynakça

                            1- İmam Humeyni'nin - ra - Kadın Günü Münasebetiyle Mesajından,
                            sahife-i Nur c: 6 s: 187
                            2- " " Ae c: 12 / s: 72
                            3- " " Bir grup hanım ziyaretçiye yapılan konuşma ae, 6/194

                            4- Hava Kuvvetleri'nden bir grup pilota hitaben ae, 14 / 200
                            5- Kadın Günü Münasebetiyle ae, 16 / 125

                            6- " " ae 19 / 278
                            7- " " ae6/185
                            8- Kadınlara Konuşma, ae / 194
                            9- " Kadın günü münasebetiyle 12 / 72
                            10- " Yetkililerle, ae 19 / 269
                            11- " Kadm Günü mün. bir grup kadına hitaben ae 19 / 278
                            12- " İslam İnk. ve Şehadet Günü münasebetiyle ae 20/61
                            13- " siyasi - ilahi vasiyetten ae 21 / 171
                            14- Sağlık Bak. memurlarına kon, ae 9 / 18
                            15- " " İnkılap Muh. Günü Mün. ae 12 / 181 ayrıca, bk: Aşura Kıyamı - İmam Hum. Es. Tanz. ve Yay. Müess. Türkçe s: 25, 26
                            16- " " Ordu ve Sipahilere hit ae 16 / 67
                            17- " " Kadın Gün. Mün. ae 16 / 125

                            18- Üst düzey Yetkililerine Konuşma ae 17 / 216
                            19- Hava Kuvv. konuşma, ae 5 / 283
                            20- Dev. Muh. kon. 7 / 17
                            21- " " ordu kon 16 / 67
                            22- Kadın Gün. 19 / 120
                            23- " " " 19. 279
                            24- TV - Rad. Gnl. Müd'e mektup 21 / 67
                            25- Kadın Gün. Mün. 6/185
                            26- Bir grup kadına kon. 6/194
                            27- Kadın Gün. mün. 12/72

                            28- " " 14/201
                            29- " " 16. 125
                            30- " " 19. 120
                            31- " " 19 / e) 278

                            32- Allah'a inanmanın yapıcı etkisine dair konuşma ae / 203
                            33- İslami Şûra Meclisi Milletvekillerine kon. ae 18 / 4
                            34- Kadın günü mün. ae 6 / 187


                            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                            Yorum


                              Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                              35- Dini konuşmacılar ve hatiplere hit, ve 17 / 59
                              36- " " ae 17 / 60
                              37- Yetkililere konuşma; ae 20 / 64
                              38- Vasiyetname, ae 21 / 172
                              39- Dünya hırıstiyanlarına hit; ae 4 / 88
                              40- Yasama, yürütme ve yargı yetkililerine 20 / 158
                              41- Şahın yeni hilesi üzerine ae 3 / 82
                              A^ II II II II
                              43- Alman 3. Dünya Dergisiyle röportaj 3 / 159
                              44- Şahı destekleyen ülkelerle ilişkinin kesilmesi ae 4 / 60
                              45- Kumlu hanımlara kon ae 5 /153
                              4/r ıı ıı ti ıı ıı
                              47- " " " 5, 177
                              48- Kadın gün. mün. 6/185
                              49- " " 6. 186
                              50- İslam Encümenine kon. 8 /162
                              51- Bir grup kadına hitaben 6/194
                              52- Kumlu " " 11 / 253
                              53- Ae
                              54- Ae
                              55-Ae 11 /254 56-Ae
                              57- Kadın günü münasebetiyle 12/72
                              58- Şehid aileleriyle kon. 10/87
                              59- Iran milletine hitaben ve şahı himaye eden ülkelerin devlet
                              başkanlarına ihtar 4/60
                              60- Emel'le röpartaj 4 / 34
                              61- Kumlu kadınlara konuşma 5/153
                              62- Çeşitli kesimlerden gelen ziyaretçilere 5 / 221
                              63- İslam Cumhuriyeti halkoylamasından sonra radyo TV mesajından ae 5 / 237
                              64- Bayan rehinelerin serbest bırakılması emri 10 / 195
                              65- Kumlu kadınlara 11/254
                              66-Ae
                              67- Hollanda Day - Wolt Grant'la röportajdan ae 3 / 49
                              68- Şehid ailelerine konuşma 10/78
                              69- Amsterdam Nivero haftalık derg. röportajdan ae 3 / 92


                              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                              Yorum


                                Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                                70- Uluslararası Af Teşkilatı temsilcisiyle röportajdan ae 3 / 101
                                71- İttılaat gazet. röporta 4 / 259
                                72- Kumlu kadınlara hit. 5 / 153 73-Ae

                                74- Bir grup kadına hit. 9/110
                                75- Lengerud eğitim komplexi çalışanlarıyla görüşmeden 9 / 163
                                76- Kum - 12 Ferverdin Mües. bayan çalışanlarına konuşmadan
                                14/130
                                77- Kadın gün. mün. 14 / 202
                                78- " " 16. 125
                                79- Kumlu kadınlara konuşma 5 / 177
                                80- İslam Cum. halkoylaması münasebetiyle 5 / 207
                                81- Halktan gelen bir grup ziyaretçiye konuşmadan 5 / 221
                                82- Bir grup kadın ziyaretçiye konuşma 22 / 219
                                83- " " Meşhedli " " 6 / 182
                                84- Güneyli bir grup kadına hitaben, 7 / 262
                                85-Ae
                                86- Üniversite İslam Encümeni üyeleriyle 8 / 191
                                87- Öğretmen kadınlara hitb 9 / 109
                                88- Türbet-i Haydariye İslam Encümeni kadın üyelerine konuşma metninden 9/174
                                89-Ae
                                90- Kumlu hanımlara kon. 11/254
                                91- Kadın Gün mün. 17 / 73
                                92- Dr. ve hastabakıcılarla görüşme 12 / 83
                                93- Kadınlar Camiası kuruluşu üyeleriyle 12 / 237
                                94- Kadın Yar. 10. Yıl Konferansı'na katılan İranlılara hit. 13 / 69
                                95- Ae 13 / 70 96-Ae
                                97- İttılaat Gaz. Kadın Dergisi çalışanl. 14 / 50 98-Ae
                                99- Üniversite Cihadı bayan üyeleriyle, 14 / 230
                                100- 7 Tir faciası şehitlerinin aileleriyle, 15 / 67
                                101- Üniversite - Medrese Birliği Güçlendirme Bürosu üyeleriyle, 17/89
                                102- Bir grup bayan ve hastabakıcıyla 17 / 210
                                103-Ae 17/211


                                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X