Günümüzde düzinelerle Ulemâ-üssû'un yazdıkları eserlerle, yaptıkları konuşmalarla Mü'mineleri îslâmiyetin hükümlerinden uzaklaştırmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Şimdi meydan onların. Onlar konuşuyor, onlar yazıyor, onlar çiziyor. Gündemde hep onlar. Maalesef nice Müslüman hanım onların tuzağına düşüp yanlış yola sapıyorlar.
"Peki onlar konuşuyor da siz niçin susuyorsunuz? Onlar yazıyor da siz niçin doğrusunu yazmıyorsunuz?'' diye vâki olacak bir suâle karşı söyleyeceğimiz şudur:
Tesettür mevzuu, çok çok mühim bir mevzudur. Doğrudan imana, inanca taalluk etmektedir. Zira kadınların tesettürü, âyet-i kerimelerle açıklanmıştır. Bu hususta, 350 bin müfessir açıklama yapmış, âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere göre müçtehidler görüş belirtmiş ve bu mevzuda İcma vuku bulmuştur. Bu konuda müçtehidler arasında "farklı görüş" yoktur. Asırlar boyunca da Müslüman hanımlar, Kitaba (Kur'an-ı Kerim'e), Sünnet'e (Hadis-i Şeriflere) ve İcmâ-ı Ümmete uygun olarak tesettüre bürünmüşlerdir. Bu hususta Müslüman hanımlar arasında farklı tarzları benimsemek asla mevzubahis olmamıştır (son üç çeyrek asra kadar).
Durum bu kadar net ve berrak iken, bir Müslüman hanımın, "Ben üç yüz elli bin müfessirin, binlerce müçtehidin ve ulemânın görüşlerini kabul etmiyorum. Peygamber Efendimizin (asm) zamanındaki Sahabe hanımları da, diğer devirlerdeki Müslüman hanımlar da bu konuyu anlayamamışlardır. Onların tarzı ve telakkisi yanlış, benimkisi doğru!" demesi halinde inancı tehlikeye girer. Ama, "Sahabe hanımların ve onları taklit eden Müslüman hanımların tarzı ve telakkisi doğru. On binlerce ulemânın açıklaması hak ve gerçek Ama ben uygulamada yapamıyorum. Allah beni affetsin!" diyecek olsa, en azından imanını ve inancını muhafaza etmiş olur ve yalnızca günahkâr olur.
"Peki sahabe hanımlar ve onlardan sonra 1400 sene boyunca Müslüman hanımlar evlerinden dışarı çıktıklarında nasıl giyiniyorlardı? Üç yüz elli bin müfessir Cilbab âyetini nasıl tefsir etmişlerdi? Müçtehidlerin bu mevzudakı reyleri nasıldı?" diye sorulacak olunursa, sahih fıkıh kitaplarında çok açık ifadelerle yer almasına rağmen, ben yine de bu hususa açık bir şekilde cevap vermekten imtina etmekteyim. Niçin? Belgeli bir şekilde yazacak olmama rağmen, acaba bir tek Müslüman hanım o yazdıklarımıza itiraz eder de inancını zedeler mi, diye...
Şayet bütün Müslüman hanımlar bu hususta; "Allah'ın emri baş göz üstüne. Rabbimiz ne emretmişse biz kayıtsız şartsız ona uyacağız. Yaşayamasak bile onu doğru olarak kabulleneceğiz!" diyecek olurlarsa ve bu çok mühim mevzua hissiyatlarını, gayr-i İslâmî yorumları karıştırmazlarsa, işte o zaman biz de açık açık yazacağız. Bu hususta muhterem» okuyucularıma söz veriyorum, vakt-i merhunu geldiğinde yazacağım. Şimdilik tavsiyem; Rejimin ağababalarına, karılarına ve kızlarına yaranmak ıçin gerçekleri ketmeden veya saptırmaya çalışan ulemâ-üs-sûları değil, Ehl-i Hak mesleğinden olan gerçek âlimleri ve onların eserlerini nazar-ı dikkate alsınlar. Meselâ, Muhammed Zihnî Efendinin Ni'metü'l islam'ının Osmanlıca orijinal nüshasına baksınlar. Şayel şarlatanlar bacılarımızı tesettür hususunda yanlışa şevketi devam ederlerse, onların maskesini indirmek de boynumuzun borcu olur...
Yorum