DİNİM SİYASETİMDİR
Semra Topkaya
Bismillah.
Her geçen gün başındaki örtüden dolayı aşağılanan hanımefendilerin, ikinci sınıf vatandaş olmanın da ötesine geçen haberlerini okuyor, yaşıyoruz. Ne gariptir ki başörtüsüne saldırılarda bulunan şahısların ilk tepkisi :”başındaki örtüyü siyasi bir araç olarak kullanıyorsun” demek oluyor.
Evet; Başımdaki örtüm tamamen siyasidir, evet iyi duydunuz tamamen siyasetin bir parçasıdır. Ben başımda Allahın ayetini taşıdığımı, izzetli, haysiyetli ve değerli olduğumu bilerek rabbimin siyasetini yani, İslam’ın bir simgesini yeryüzünde ifşa ediyorum ve bundan onur duyuyorum.
Başımdaki dinimin gereğidir, bana baktığında bunu görüyor olman düşündüğümü yüksek sesle söylüyor, yaşıyor olduğumu gösterir. İçten pazarlıklı değilim, aleni bir şekilde diyorum ki “beni sadece rabbimin emirleri bağlar ve ben bu emirler doğrultusunda yaşarım.”
Benim dinim siyasetim, siyasetim dinimdir. Nasıl insan ve din birbirinden ayrılmaz bir bütün ise, din ve siyaset de aynıdır. Siyasetten kastım elbette ucuz ayak oyunları, çıkar ilişkileri için tüm değerlerin yerle bir edildiği, politik çirkeflikler değil.
Ne yazık ki yüzyıllardır yüzü kara dalkavukların; siyasetçi olarak sunulduğu, riyakârlığın ve arsızlığın politika olduğu bir dünyada yaşıyor olmamız, bizlere hakiki manadaki İslam ve siyasetin iç içe olduğu öğretisini unutturdu. Ve yine ne yazık ki bizler de bunu kolayca kabulleniverdik.
Birileri “burada namaz kılamazsın” dediği zaman “neden”? Diye sormuyorsak, birileri “buraya başörtüyle giremezsin” dediğinde” sana bu hakkı kim verdi”? Diyemiyorsak, ezilip büzülüyor suç işlemişçesine küçülüyorsak bir yerde hata var demektir.
Bugün; bir bacım işe başvurduğunda “başındaki siyaset aracı, bir bez parçasıdır” deniliyorsa. Bugün, kartel medyasının “büyük yazarı “!kendince şaklabanlık ederek başörtüm hakkında yorum yapmaya kalkışıyorsa.. Hipokrat yemini ederken, her ne pahasına olursa olsun insan hayatını gözeteceğine dair yemin eden doktor; başındaki örtüden dolayı, hasta olan hanımefendiyi kova bilme küstahlığını gösterebiliyorsa ve bugün cumhurbaşkanın eşi, başbakanın eşi paha biçilmez şatafatlı kostümler içinde, aksesuar vari örtülerle arzı endam ediyorsa bizlerin de hatası yok mu sizce?.
Seneler geçti başörtüsü zulmü bitmedi, onca gözyaşı ,onca ah yükseldi arşa, hepimizin payı var orda.. Müslümanım diyen herkesin bu zulümde hissesi var. “sen ne yaptın? “demeyecek mi rabbimiz. Ayetimle alay ediliyordu, ayetimi taşıyan kulum yerlerde sürüklenip aşağılanıyordu” sen ne yapıyordun?” demeyecek mi ?! Hadi diğerlerinin hesabını bıraktık mahşere ,saflarını seçtiler ve ona göre amel ettiler..
Peki, sen ey Müslüman! Ey dindar! Ya sen! senin safın nerede senin amelin nerede?!...
Semra Topkaya
Bismillah.
Her geçen gün başındaki örtüden dolayı aşağılanan hanımefendilerin, ikinci sınıf vatandaş olmanın da ötesine geçen haberlerini okuyor, yaşıyoruz. Ne gariptir ki başörtüsüne saldırılarda bulunan şahısların ilk tepkisi :”başındaki örtüyü siyasi bir araç olarak kullanıyorsun” demek oluyor.
Evet; Başımdaki örtüm tamamen siyasidir, evet iyi duydunuz tamamen siyasetin bir parçasıdır. Ben başımda Allahın ayetini taşıdığımı, izzetli, haysiyetli ve değerli olduğumu bilerek rabbimin siyasetini yani, İslam’ın bir simgesini yeryüzünde ifşa ediyorum ve bundan onur duyuyorum.
Başımdaki dinimin gereğidir, bana baktığında bunu görüyor olman düşündüğümü yüksek sesle söylüyor, yaşıyor olduğumu gösterir. İçten pazarlıklı değilim, aleni bir şekilde diyorum ki “beni sadece rabbimin emirleri bağlar ve ben bu emirler doğrultusunda yaşarım.”
Benim dinim siyasetim, siyasetim dinimdir. Nasıl insan ve din birbirinden ayrılmaz bir bütün ise, din ve siyaset de aynıdır. Siyasetten kastım elbette ucuz ayak oyunları, çıkar ilişkileri için tüm değerlerin yerle bir edildiği, politik çirkeflikler değil.
Ne yazık ki yüzyıllardır yüzü kara dalkavukların; siyasetçi olarak sunulduğu, riyakârlığın ve arsızlığın politika olduğu bir dünyada yaşıyor olmamız, bizlere hakiki manadaki İslam ve siyasetin iç içe olduğu öğretisini unutturdu. Ve yine ne yazık ki bizler de bunu kolayca kabulleniverdik.
Birileri “burada namaz kılamazsın” dediği zaman “neden”? Diye sormuyorsak, birileri “buraya başörtüyle giremezsin” dediğinde” sana bu hakkı kim verdi”? Diyemiyorsak, ezilip büzülüyor suç işlemişçesine küçülüyorsak bir yerde hata var demektir.
Bugün; bir bacım işe başvurduğunda “başındaki siyaset aracı, bir bez parçasıdır” deniliyorsa. Bugün, kartel medyasının “büyük yazarı “!kendince şaklabanlık ederek başörtüm hakkında yorum yapmaya kalkışıyorsa.. Hipokrat yemini ederken, her ne pahasına olursa olsun insan hayatını gözeteceğine dair yemin eden doktor; başındaki örtüden dolayı, hasta olan hanımefendiyi kova bilme küstahlığını gösterebiliyorsa ve bugün cumhurbaşkanın eşi, başbakanın eşi paha biçilmez şatafatlı kostümler içinde, aksesuar vari örtülerle arzı endam ediyorsa bizlerin de hatası yok mu sizce?.
Seneler geçti başörtüsü zulmü bitmedi, onca gözyaşı ,onca ah yükseldi arşa, hepimizin payı var orda.. Müslümanım diyen herkesin bu zulümde hissesi var. “sen ne yaptın? “demeyecek mi rabbimiz. Ayetimle alay ediliyordu, ayetimi taşıyan kulum yerlerde sürüklenip aşağılanıyordu” sen ne yapıyordun?” demeyecek mi ?! Hadi diğerlerinin hesabını bıraktık mahşere ,saflarını seçtiler ve ona göre amel ettiler..
Peki, sen ey Müslüman! Ey dindar! Ya sen! senin safın nerede senin amelin nerede?!...
Yorum