Son yüzyıllarda batıda kadın ve erkek eşitliği üzerine bir çok mektep ve hareketler meydana gelmiştir. Bunların en önemelileri feminizm diye meşhurdur. Bu hareketlerin bir kısmı başarıya bile ulaşmıştır. Ama şunu sormak gerek: Bu başarılar kadına bir şey kazandırdı mı? Yoksa bu başarı sayılan şey kadının daha fazla kullanılmasına mı sebep oldu?
İşte bu doğrultuda maalesef farkında olmaksızın bir takım şüpheler de İslam aleminde dile getirilmeye başlandı. İslam dışı gelenek ve göreneklerden kaynaklanan, kadının İslam ülkelerindeki hoş olmayan durumları nedeniyle din ve bazı islami hükümler aleyhinde propagandalar yapıldı.
Şuna dikkat etmek gerekir ki islami tefekkür ve düşünce kadına oldukça üstün bir şekilde bakmaktadır. Hatta kadınların ve insanlık aleminin kadın hakları için istediği her şeye hayat verebilecek durumdadır. Ama ne yazık ki İslam diyarında, kadının gelenek görenek ve tarihi tabulardan kaynaklanan konumunu İslam’a mal etmekteler. Bu nedenle İslam alimlerinin gerçek ve kabul gören kaynaklardan yararlanarak gerçek dini yazmaları ve bunu topluma sunarak bahsi geçen şüphelere cevap vermeleri gerekir. Bu çalışmalar sonucu toplumun büyük bir kısmını oluşturan kadınlar bu eserlerden faydalanarak kendilerinin gerçek insani makamlarına yükselmeleri ve güzel yaratılışlarının gerektirdiği ve layık oldukları gibi yaşamaları gerekir.
KONUNUN İNCELENMESİ
Kadından bahsedildiği zaman, bir eş olarak veya bir anne olarak veya başka herhangi bir unvandan bahsedilmez kasıt erkeğin karşı cinsi olan kadındır. Zira eş veya annelik veya diğer unvanların her birinin kendine özgü hüküm ve hukuku mevcuttur. Eğer kadının değerini islami dünya görüşü açısından aydınlatacak olursak diğer hukuki teferruat da kendiliğinden hallolacaktır yada hallolmaya müsait olacaktır.1
Kadının değeri konusu iki açıdan incelenebilir: Birincisi dini açıdan bir diğeri ise din olmaksızın. Din dışı olarak incelendiği vakit bir tek cins olarak incelenir. Öncelikle dinin hakkaniyeti veya batıllığı ispat edilmeli daha sonra diğer konulara geçilmelidir.
Biz konuya dini açıdan bakacağız. Bunu yaparken din, itikat ve Müslüman bir kadının imanının varlığı konusunu kabul etmiş olarak bulunuyoruz. Zira dini doğru olarak anlama durumundayız. Aynı şekilde şeriat hakkında da onu doğru şekilde tanımayı ve onun hükümleri doğrultusunda itaat edilmesi gerektiğini savunuyoruz.2 Çünkü dini hükümleri gelenek, görenek, adetler, toplumsal tabulardan ayırt etmek gerekir yada en azından ikisinin birbirine karıştırılmaması gerektiğin beyan etmemiz gerekir.
Batı düşüncesinin bu konudaki en bariz özelliği kadın ve erkeğin benzerliği konusudur. Ama bu düşünce kadın haklarını temin etmediği gibi hatta kadının zarara uğramasıyla sonuçlanmakta, insani ve ailevi değerinin çiğnenmesine sebep olmaktadır. İffet ve ihtiramı yağmalanmış, bedensel ve ruhsal farklılığı göz ardı edilerek onun annelik ve kadın olma hususiyeti inkar edilmiştir.
KISACA KUR’AN’IN GÖRÜŞÜ
Kur’an kadın ve erkeğin yaratılışından bahsettiği zaman onların her ikisinin de aynı oluşumdan yaratıldığını beyan etmektedir. Buna göre islami düşünce şunu ifade eder: Yaratılan her şey insan içindir ve insanlar da birbirleri için ziynet ve süstürler.3
İSLAM TARİHİNDE KADIN
Eğer İslam’ı bir bütün olarak ele alacak olursak, onun hükümlerinde görülen ufak tefek değişiklik ve farklılıklar hikmet esası üzerine hallolabilecek bir meseledir. Dolayısı ile sitem ve cefadan çok uzaktır. Kadın bir bilim adamının tabiri ile batı ve batı tefekkür ve düşüncesi İslam’da bahsedilen Züleyha’nın çehresinden sadece bir beni aldılar. Bunun ne kadar kötü olduğu oldukça aşikardır. Kendi gidişatlarını İslam’ın kadına bakış açısının tamamını görmeden kadın ve erkek eşitliği esasına göre kurdular. Bunu yaparken kadın ve erkeğin yaratılış farklılıklarına hiç itibar etmediler.4
[1]- Ayetullah Cevad Amuli Celal ve Cemal aynasında kadın s. 29
[2]- İslami Düşüncede Kadının Yeri Muhammed Fenay Eşkuri s. 21
[3]- el Mizan c.2 ve İslam’da Kadın Hakları Mutahhari s. 130
[4]- el Mizan c. 2 s. 317
Ali HÜCCETÎ
İşte bu doğrultuda maalesef farkında olmaksızın bir takım şüpheler de İslam aleminde dile getirilmeye başlandı. İslam dışı gelenek ve göreneklerden kaynaklanan, kadının İslam ülkelerindeki hoş olmayan durumları nedeniyle din ve bazı islami hükümler aleyhinde propagandalar yapıldı.
Şuna dikkat etmek gerekir ki islami tefekkür ve düşünce kadına oldukça üstün bir şekilde bakmaktadır. Hatta kadınların ve insanlık aleminin kadın hakları için istediği her şeye hayat verebilecek durumdadır. Ama ne yazık ki İslam diyarında, kadının gelenek görenek ve tarihi tabulardan kaynaklanan konumunu İslam’a mal etmekteler. Bu nedenle İslam alimlerinin gerçek ve kabul gören kaynaklardan yararlanarak gerçek dini yazmaları ve bunu topluma sunarak bahsi geçen şüphelere cevap vermeleri gerekir. Bu çalışmalar sonucu toplumun büyük bir kısmını oluşturan kadınlar bu eserlerden faydalanarak kendilerinin gerçek insani makamlarına yükselmeleri ve güzel yaratılışlarının gerektirdiği ve layık oldukları gibi yaşamaları gerekir.
KONUNUN İNCELENMESİ
Kadından bahsedildiği zaman, bir eş olarak veya bir anne olarak veya başka herhangi bir unvandan bahsedilmez kasıt erkeğin karşı cinsi olan kadındır. Zira eş veya annelik veya diğer unvanların her birinin kendine özgü hüküm ve hukuku mevcuttur. Eğer kadının değerini islami dünya görüşü açısından aydınlatacak olursak diğer hukuki teferruat da kendiliğinden hallolacaktır yada hallolmaya müsait olacaktır.1
Kadının değeri konusu iki açıdan incelenebilir: Birincisi dini açıdan bir diğeri ise din olmaksızın. Din dışı olarak incelendiği vakit bir tek cins olarak incelenir. Öncelikle dinin hakkaniyeti veya batıllığı ispat edilmeli daha sonra diğer konulara geçilmelidir.
Biz konuya dini açıdan bakacağız. Bunu yaparken din, itikat ve Müslüman bir kadının imanının varlığı konusunu kabul etmiş olarak bulunuyoruz. Zira dini doğru olarak anlama durumundayız. Aynı şekilde şeriat hakkında da onu doğru şekilde tanımayı ve onun hükümleri doğrultusunda itaat edilmesi gerektiğini savunuyoruz.2 Çünkü dini hükümleri gelenek, görenek, adetler, toplumsal tabulardan ayırt etmek gerekir yada en azından ikisinin birbirine karıştırılmaması gerektiğin beyan etmemiz gerekir.
Batı düşüncesinin bu konudaki en bariz özelliği kadın ve erkeğin benzerliği konusudur. Ama bu düşünce kadın haklarını temin etmediği gibi hatta kadının zarara uğramasıyla sonuçlanmakta, insani ve ailevi değerinin çiğnenmesine sebep olmaktadır. İffet ve ihtiramı yağmalanmış, bedensel ve ruhsal farklılığı göz ardı edilerek onun annelik ve kadın olma hususiyeti inkar edilmiştir.
KISACA KUR’AN’IN GÖRÜŞÜ
Kur’an kadın ve erkeğin yaratılışından bahsettiği zaman onların her ikisinin de aynı oluşumdan yaratıldığını beyan etmektedir. Buna göre islami düşünce şunu ifade eder: Yaratılan her şey insan içindir ve insanlar da birbirleri için ziynet ve süstürler.3
İSLAM TARİHİNDE KADIN
Eğer İslam’ı bir bütün olarak ele alacak olursak, onun hükümlerinde görülen ufak tefek değişiklik ve farklılıklar hikmet esası üzerine hallolabilecek bir meseledir. Dolayısı ile sitem ve cefadan çok uzaktır. Kadın bir bilim adamının tabiri ile batı ve batı tefekkür ve düşüncesi İslam’da bahsedilen Züleyha’nın çehresinden sadece bir beni aldılar. Bunun ne kadar kötü olduğu oldukça aşikardır. Kendi gidişatlarını İslam’ın kadına bakış açısının tamamını görmeden kadın ve erkek eşitliği esasına göre kurdular. Bunu yaparken kadın ve erkeğin yaratılış farklılıklarına hiç itibar etmediler.4
[1]- Ayetullah Cevad Amuli Celal ve Cemal aynasında kadın s. 29
[2]- İslami Düşüncede Kadının Yeri Muhammed Fenay Eşkuri s. 21
[3]- el Mizan c.2 ve İslam’da Kadın Hakları Mutahhari s. 130
[4]- el Mizan c. 2 s. 317
Ali HÜCCETÎ