Euzu billahi mineş şeytanirracim bismillahir rahmanir rahim
Elhamdulillahi Rabbil Alemin vessalatü vesselamu ala rasülina Muhammedin ve Alihit tayyibinet tahirin ve lanetullahi alel adaihim ecmain
Facede baktım ki kardeşler islamda sosyal (!) adaleti konuşuyorlar. türkiyedeki asgari ücreti veren yöneticilerle onların zenginlik içinde yüzmesiyle ilgili olarak alaycı iğneleyici espiriler yapıyorlar. ve ikinci Halife Ömer'in ne kadar sosyal adalet sahibi olduğunu eşitlikçiliğine verdikleri örnekle gündem ediyorlar. konunun bu noktasında ben müdahil oldum ve şu yazıları yazdım:
Peygamber s.a.a ve 12 masum imama zekat farz değildir neden?
****
Şia hadislerine ve inançlarına göre.. şii olmayanların bu sistemin dışında olması nedeniyle bu delillere inanmadıklarından bunları yazmamız bir şey ifade etmeyecektir. bizim bunu gündeme getirme ve sorma amacımızsa şianın yönetim ve yönetici inancını gündeme getirmek ve Ehlibeyt mektebinin toplumda açlık mahrumiyet ve yoksulla ne kadar duyarlı olduğunu göstermektir..
********
bu açıklamaya bir ek daha: ve şia inançlarına göre Peygamber (s.a.a.) ve İmamlar (a.s.) tüm dünya mülkünün doğal sahipleridirler yani isteseler tüm müslümanların mallarını talep edebilirler.. ve müslümanlar bunları vermek zorundadır. bunun Peygamber s.a.a. için delili, Peygamber mü'minlere kendi nefislerinden evladır hükmü ile, Peygamberimiz s.a.a.'in: ben sizden biri için çevresi anne babası ve hatta nefsinden bile daha evla olmadıkça (sevgili gelmedikçe) inanmış olmazsınız hadisidir.. yani sen mal sahibi olma ve mal üzerinde tasarrufunda Peygamberi kendi nefsinden daha hak sahibi görmeye mecbursun.. şiada ise aynı durum sünni hadislerden de desteklenmek suretiyle 12 Masum imam için de geçerlidir. Yani böylece yeryüzünün tüm hazine ve varlıkları İmamların ve Peygamberlerin doğal mülkü , tasarrufunda bulunduğu halde onlara zekat farz değildir.. Neden sizce?
*****
nie? İslam fıkhının delilleri sadece Kur'an'la mı sınırlı? böyle ise o zaman dinin ruhuna el fatiha..yok eğer hadisleyse o zaman bu hadislerin sünni hadisler olması şartı ayrıca tartışılmalı. ben şia sistemine uygun olarak hadis var diyorum.. tartışmak istediğim bunun şia sistemi içinde deillendirilmesi değil. konunun ele aldığımı yönü tamamen şia sistemi içinde bunun hikmet ve sizin deyiminizle sosyal adalet (sizin deyiminizle diyorum çünkü bu sosyalist literatürü ben kullanmıyorum) islami adalet içindeki hikmetli yeridir.. konuyu daha çok uzatmadan cevabını vereyim; şiaya göre Peygamberler ve Masum 12 imam dünyanın doğal sahipleridir Allah'ın izniyle.. bu her dönemin ayrı ve tek imamı vardır. o o dönemde aynı zamanda doğal yöneticidir. tüm insanlar bunu kabullense de kabullenmese de zamanın imamı o dönemin tüm alanlardaki tartışmasız yöneticisidir. yönetici ise tüm yönettiği insanların ekonomisinden sorumlu onları doyurmaktan barındırma vs ihtiyaçlarını karşılamaktan sorumludur. bu sorumluluk içinde Peygamber ya da zamanın imamı o kadar hassas davranır ki yönettiklerinin en fakiri gibi yaşamak elindeki her şeyi fakirlere vermek ve gelir dağılımını eşit şekilde yaymak zorundadır. yani imam en fakiri gibi yaşadığından elindeki her şeyi yönettiklerine verdiğinden aynı zamanda halkın en fakiridir bu yüzden ona zekat düşmez. Nitekim 12 imamın tek yöneticisi olma imkanı bulmuş ve bu sayede Ehlibeyt mektebi'nin emirlik pratiğini insanlara yansıtabilmiş tek imam olan Emirul Mu'minin Ali a.s. bunu tam olarak uygulamıştır. İmam Ali a.s. yönetimi boyunca (ki daha önce de öyleydi gerçi) üç çeşit yemek bulundurmadı sofrasında, kızı son gecesinde İmamın önüne ekmek (ki hayatı boyunca buğday ekmeği tatmadı) tuz ve süt getirir, bunun üzerine İmam a.s. kızının yüzüne tuhaf tuhaf bakar ve der ki kızım sen ne zaman babanın üç çeşit yemeği aynı anda yediğini gördün, bunların birini kaldır. kızı babasının uzun süre bir şey yemediğini bildiğinden tuzu kaldırıp sütle ekmek yemesini ister ama Ali a.s. tuzu değil lüks olur diye sütü kaldırmasını emreder. ve tuza ekmek banarak yemeğini yer. Nühcül Belağada bu konuyu izah ederken Basra valisi Osman bin Huneyfe yazdığı mektubunda önce konuyu açıklar ona hitaben der ki: Ey Huneyfin oğlu, duydum ki içine sadece zenginlerin çağrılıp fakirlerin giremediği bir ziyafete katılmışsın. buna şok oldum. sen benim güvendiğim bir valimdin. ben senin imamınım benden ne zaman böyle haram olan bir davete katıldığımı gördün. bir daha sakın böyle bir davete katılma, helal olan bir davete katıldığındaysa ordaki yemeğin de helal (yetim yoksul hakkı karışmamış) olduğuna emin olduktan sonra o yemeği ye.. bu durumu yazdıktan sonra İmam bu kendi sade yemeğine bizim katlanamayacağımızı ve bize bunun farz olmadığını temiz yiyeceklerin bize helal olduğunu ama bizim İmama takvamızla yardımcı olmamız gerektiğini bildirmektedir.. kendi durumunu ise şöyle izah eder. ben böyle yiyen bir yönetici olmak zorundayım ki, halkımdan aç olan biri düşünmeli ve bilmelidir ki kendi yöneticisi de tok değildir..
Elhamdulillahi Rabbil Alemin vessalatü vesselamu ala rasülina Muhammedin ve Alihit tayyibinet tahirin ve lanetullahi alel adaihim ecmain
Facede baktım ki kardeşler islamda sosyal (!) adaleti konuşuyorlar. türkiyedeki asgari ücreti veren yöneticilerle onların zenginlik içinde yüzmesiyle ilgili olarak alaycı iğneleyici espiriler yapıyorlar. ve ikinci Halife Ömer'in ne kadar sosyal adalet sahibi olduğunu eşitlikçiliğine verdikleri örnekle gündem ediyorlar. konunun bu noktasında ben müdahil oldum ve şu yazıları yazdım:
Peygamber s.a.a ve 12 masum imama zekat farz değildir neden?
****
Şia hadislerine ve inançlarına göre.. şii olmayanların bu sistemin dışında olması nedeniyle bu delillere inanmadıklarından bunları yazmamız bir şey ifade etmeyecektir. bizim bunu gündeme getirme ve sorma amacımızsa şianın yönetim ve yönetici inancını gündeme getirmek ve Ehlibeyt mektebinin toplumda açlık mahrumiyet ve yoksulla ne kadar duyarlı olduğunu göstermektir..
********
bu açıklamaya bir ek daha: ve şia inançlarına göre Peygamber (s.a.a.) ve İmamlar (a.s.) tüm dünya mülkünün doğal sahipleridirler yani isteseler tüm müslümanların mallarını talep edebilirler.. ve müslümanlar bunları vermek zorundadır. bunun Peygamber s.a.a. için delili, Peygamber mü'minlere kendi nefislerinden evladır hükmü ile, Peygamberimiz s.a.a.'in: ben sizden biri için çevresi anne babası ve hatta nefsinden bile daha evla olmadıkça (sevgili gelmedikçe) inanmış olmazsınız hadisidir.. yani sen mal sahibi olma ve mal üzerinde tasarrufunda Peygamberi kendi nefsinden daha hak sahibi görmeye mecbursun.. şiada ise aynı durum sünni hadislerden de desteklenmek suretiyle 12 Masum imam için de geçerlidir. Yani böylece yeryüzünün tüm hazine ve varlıkları İmamların ve Peygamberlerin doğal mülkü , tasarrufunda bulunduğu halde onlara zekat farz değildir.. Neden sizce?
*****
nie? İslam fıkhının delilleri sadece Kur'an'la mı sınırlı? böyle ise o zaman dinin ruhuna el fatiha..yok eğer hadisleyse o zaman bu hadislerin sünni hadisler olması şartı ayrıca tartışılmalı. ben şia sistemine uygun olarak hadis var diyorum.. tartışmak istediğim bunun şia sistemi içinde deillendirilmesi değil. konunun ele aldığımı yönü tamamen şia sistemi içinde bunun hikmet ve sizin deyiminizle sosyal adalet (sizin deyiminizle diyorum çünkü bu sosyalist literatürü ben kullanmıyorum) islami adalet içindeki hikmetli yeridir.. konuyu daha çok uzatmadan cevabını vereyim; şiaya göre Peygamberler ve Masum 12 imam dünyanın doğal sahipleridir Allah'ın izniyle.. bu her dönemin ayrı ve tek imamı vardır. o o dönemde aynı zamanda doğal yöneticidir. tüm insanlar bunu kabullense de kabullenmese de zamanın imamı o dönemin tüm alanlardaki tartışmasız yöneticisidir. yönetici ise tüm yönettiği insanların ekonomisinden sorumlu onları doyurmaktan barındırma vs ihtiyaçlarını karşılamaktan sorumludur. bu sorumluluk içinde Peygamber ya da zamanın imamı o kadar hassas davranır ki yönettiklerinin en fakiri gibi yaşamak elindeki her şeyi fakirlere vermek ve gelir dağılımını eşit şekilde yaymak zorundadır. yani imam en fakiri gibi yaşadığından elindeki her şeyi yönettiklerine verdiğinden aynı zamanda halkın en fakiridir bu yüzden ona zekat düşmez. Nitekim 12 imamın tek yöneticisi olma imkanı bulmuş ve bu sayede Ehlibeyt mektebi'nin emirlik pratiğini insanlara yansıtabilmiş tek imam olan Emirul Mu'minin Ali a.s. bunu tam olarak uygulamıştır. İmam Ali a.s. yönetimi boyunca (ki daha önce de öyleydi gerçi) üç çeşit yemek bulundurmadı sofrasında, kızı son gecesinde İmamın önüne ekmek (ki hayatı boyunca buğday ekmeği tatmadı) tuz ve süt getirir, bunun üzerine İmam a.s. kızının yüzüne tuhaf tuhaf bakar ve der ki kızım sen ne zaman babanın üç çeşit yemeği aynı anda yediğini gördün, bunların birini kaldır. kızı babasının uzun süre bir şey yemediğini bildiğinden tuzu kaldırıp sütle ekmek yemesini ister ama Ali a.s. tuzu değil lüks olur diye sütü kaldırmasını emreder. ve tuza ekmek banarak yemeğini yer. Nühcül Belağada bu konuyu izah ederken Basra valisi Osman bin Huneyfe yazdığı mektubunda önce konuyu açıklar ona hitaben der ki: Ey Huneyfin oğlu, duydum ki içine sadece zenginlerin çağrılıp fakirlerin giremediği bir ziyafete katılmışsın. buna şok oldum. sen benim güvendiğim bir valimdin. ben senin imamınım benden ne zaman böyle haram olan bir davete katıldığımı gördün. bir daha sakın böyle bir davete katılma, helal olan bir davete katıldığındaysa ordaki yemeğin de helal (yetim yoksul hakkı karışmamış) olduğuna emin olduktan sonra o yemeği ye.. bu durumu yazdıktan sonra İmam bu kendi sade yemeğine bizim katlanamayacağımızı ve bize bunun farz olmadığını temiz yiyeceklerin bize helal olduğunu ama bizim İmama takvamızla yardımcı olmamız gerektiğini bildirmektedir.. kendi durumunu ise şöyle izah eder. ben böyle yiyen bir yönetici olmak zorundayım ki, halkımdan aç olan biri düşünmeli ve bilmelidir ki kendi yöneticisi de tok değildir..
Yorum