Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

ŞEFAAT HAKKINDA BİRKAÇ SORU VE CEVAP

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    ŞEFAAT HAKKINDA BİRKAÇ SORU VE CEVAP

    Konumuzun bu bölümünde şefaat konusunu soru ve cevap halinde inceleyecek ve genelde şefaat hakında sorulan sorulara kısa ve anlaşılır türden sade cevaplar vereceğiz.

    Birinci soru; Evliyaların kıyamet günü şefaat etmeleri kesin midir? Kuran’ı Kerim ve rivayetler bu konuyu belirtmişler midir?

    Cevap: Evet, Şia ve Ehl-i Sünnetin önemli ve muteber kaynakları şefaatin olduğuna dair hadisler nakletmişlerdir. Fahri Razi ‘Rabb’inin seni mahmud makamına (övgüye değer bir makama) göndereceğini umabilirsin.’[578] Ayetinin tefsirinde şöyle diyor; Tefsircilere göre ayette geçen ‘mahmud makamı’ şefaat makamıdır.

    Kuran’ı Kerim otuz yerde şefaat konusunu ele almış ve merhum Meclisi’de Bihar’ul Envar adlı hadis eserinde konuya binaen seksen altı rivayet nakletmiştir.

    Netice: Enbiya ve evliyaların şefaati Kuran ve hadis açısından ispat olunmuş ve bunda en ufak bir şüphe tereddüt yoktur.

    İkinci Soru: Şefaat etmek sadece Peygamber (s.a.a)’mi mahsustur?

    Cevap: Hayır, aksine Şia ve Ehl-i Sünnet kaynaklarında naklolunan rivayetler, Ehl-i Beyt imamlarının, müminlerin, alimlerin, şehitlerin ve salihlerinde şefaat edeceklerini göstermektedir.

    Üçüncü Soru: Kimlere şefaat olunacaktır?

    Cevap: Akait, inanç ve düşüncesi sahih ve doğru olup da sadece amellerinde bir takım yanlışlık ve günahlara düşenlere şefaat olunacaktır.

    Dördüncü Soru: Allah’u Teala neden direkt olarak günahkarları affetmiyor da başkalarını şefaatini devreye sokuyor?

    Cevap: Öncelikle, Bunun böyle olmasının gayesi, kibir ruhunun kırılması ve Allah’ın salih kullarının karşısında alçak gönüllü ve tevazulu olunması için, Allah’u Teala başkalarını vesile etmiş olabilir. Nitekim; iblise de Adem’e secde etmesi emir olundu ama o Allah’u Teala’nın emrine kibrinden dolayı itaatsizlik etti. Kuran’ı Kerim bir grup hakkında şöyle buyuruyor; ‘Onlara, gelin Allah’ın Peygamberi sizin için mağfiret dilersin, denildiği zaman, başlarını çevirirler ve bundan sonra sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştığını görürsün.’[579]

    İkinci bir husus ise; Şefaat makamı, yüce Allah’ın salih kullarına bağışlamış olduğu bir makamdır. Aksine Allah’ın affında noksanlık yoktur ki; o noksanlık ilahi insanların vasıtası ile telafi olsun.

    Üçüncü bir husus ise; İnsan, Peygamberler, Ehl-i Beyt imamları, alimler, salihler, şehitlerin ve Kuran’ın... şefaat edeceklerini görüp bildiğinde, dünyada onlara yakın ve layık olmak için gayret eder ve onların göstermiş oldukları yoldan gitmeye çalışır. Bu da şefaatin çok önemli eser ve faydalarından bir tanesidir.

    Diğer bir husus ise, şefaat makamı insanı iyiliklere ve hayırlara cezb eder. Zira şehitlere, alimlere, müminlere, salihlere... bu makamın verileceğini bilen birisi kendisini o zümreden edebilmek için çaba içerisine girer. Bu da şefaatin başka önemli bir faydasıdır.

    Beşinci soru: Acaba şefaate şamil olup, şefaat olunmak zahmetsiz ve emeksiz ücret almak gibi değil midir?

    Cevap: Bu sorunun cevabında önce iki tane misal ve örnek getiriyoruz.

    1-Eğer bir insan kendi hesabında doğru ve hassas olur ve herhangi bir malı almak için pazara gider ve yanında bir miktar peşin para götürürse, ona güvencesinden dolayı peşin parasının miktarının da bir miktar malıda veresiye verirler. Bu ticaretin bir kuralıdır.

    Şimdi bu misalde şöyle demek doğru olur mu; Pazara yüz milyon götürüp de yüz elli milyonluk mal alan kimseye neden elli milyonluk fazla mal verdiler? Neden insanlar bunu kabul edip ona veresiye verdiler? Bu tür parasız mal almak emeksiz ve işsiz ücret almağa benzer. Oysa böyle bir yaklaşım kesinlikle doğru değildir. Zira verilen yüz milyon kalan elli milyonun itibar ve güvencesidir. Kıyamette de günahın şefaati sadece dünyada iman ve salih amel vesilesi ile hayır sermayeleri toplayıp da bazen nefislerinden dolayı ayakları sürçenler hakkında olacaktır.

    2-Dağcılık sporunda kuvvetli ve maharetli dağcılar, mahareti az olup, dağcılık sporunda zayıf olan dağcıların dağın tam tepesine çıkabilmeleri için yardım ederler. Ama dağcılık sporundan hiç anlamayıp da dağın eteklerine dahi gelemeyenlere maharetli dağcılar vakit bile harcamazlar. Şefaat meselesinde de şahısların şefaate şamil olmaları için kendilerin de bir hareketin ve salih amelin olması gerekir. Bu şartla şefaatçilerin şefaat kavramı içerisine girerler. Bu da denildiği gibi işsiz ve emeksiz ücret almak anlamına gelmez.

    Altıncı soru: Acaba, Peygamberler, imamlar, şehitler ve salih müminlerin lütfu ve rahmeti Allah’tan fazla mıdır? Zira Allah’u Teala günahkarları azaplandırmak isterken ilahi evliyalar vasıta olup buna engel olmaktamıdırlar?

    Cevap: Hayır. Zira hiç kimse Allah’ın izni ve emri olmaksızın şefaat etmek hakkında sahip değildir. Vasıtalarda Allah tarafından verilen makam ve emir ile şefaat ederler. Eğer Allah’u Teala onlara o makamı veya emri vermemiş olsaydı hiç kimse, kimseye şefaat edemezdi.

    Buna göre ilahi evliyalarında bu işte vasıta olmaları Allah’ın lütfünün bir tecellisidir. Allah’u Teala şöyle buyuruyor; ‘O’nun izni olmadan katında hiç kimse şefaat edemez.’[580]

    Yedinci soru: Eğer ceza kanunu adalete göre ise, öyleyse vasıta olmanın ne manası vardır?

    Cevap: Günahkarların cezasını bulması kanunu haktır. Ama yüce şefaat makamını evliyalara vermekte haktır. Öyleyse, bazen hakka ve adalete uygun olan iki şey arasından birisinin önceliğinin olması doğaldır. Diğer bir husus ise, Allah sadece muntakim, azap verici ve cevaz verici değildir. Aksine yüce Allah’ın gafur (bağışlayıcı) ve rahim sıfatları da vardır. Bazen, adalet ve intikamın tecellisi olarak günahkarı cezalandırır ve bazen de gafur ve rahim unvanında onu bağışlar. Zira bağışlamakta Allah’ın hakkı olup, onun sıfatlarından bir tanesidir.

    Sekizinci soru: Acaba şefaat vadesi günahkarları günaha çekmemekte midir?

    Cevap: Eğer bir insana siz falan günahtan falan saatte şefaat olunacaksınız şeklinde vade verilirse, böyle bir kişi günaha karşı cesaret kazanır. Ama şefaat konusunda insanın hangi günahlarından dolayı şefaat olunacağı net bir şekilde ince ayrıntılarına kadar belirtilmemiştir.

    Şöyle ki; şahıs kendisinin hangi günahının şefaat kapsamına irip girmeyeceğini, bilmemektedir. Gerçekte işin içinde üstü kapalı perdeler olduğu için, insanın günaha cesaret etmesi mümkün değildir.

    Acaba tövbe günaha cesaret bulmağa sebep oluyor mu? Zira tövbe de günahkarın kalbine ümit nurunu saçmaktadır. Öyleyse bu kavrama göre, tövbe de insanı günaha çekmeli ve ona karşı cesur etmelidir.

    Oysa böyle bir yaklaşım tamamen yanlıştır. Zira Allah’u Teala’nın hangi günahı kimden ve hangi şartlarda bağışlayacağı ve tövbeyi kabul edeceği belli değildir.

    Bunun yanı sıra; daha önce de belirttiğimiz gibi, şefaat insana ümit verir ve tekamül etmesine vesile olur, insanı günaha karşı cesur olmasına asla vesile olmaz.

    Dokuzuncu soru: Neden bazı ayetlerde şefaat reddolunmuştur?

    Cevap: Bu sorunun cevabını geniş bir şekilde ‘Kuran’da şefaat’ adlı başlıklı konuda görebilirsiniz.

    Onuncu soru: Kimler şefaat olunmaktan mahrum olacaklardır?

    Cevap: Kur-an’ı Kerim, bu konuya binaen cennet ve cehennem ehli birbirleriyle konuşacaklarken aralarında şu sözlerin geçeceğini buyuruyor; ‘Onlar cennetler içindedir. Günahkarlara sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir? Diye uzaktan uzağa sorarlar. Onlar şöyle cevap verirler; Biz namazımızı kılmıyorduk, yoksulu doyurmuyorduk. (Batıla) dalanlarla birlikte dalıyorduk. Ceza gününüde yalan sayıyorduk. Nihayet (bu haldeyken) bize ölüm gelip çattı. Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.’[581]

    Bu ayete göre aşağıdakiler şefaatten mahrum kalacaklardır.

    1-Allah’ın hakkı ve namaza önem vermeyip de, kılmayanlar.

    2-Yoksul ve zayıflara önem vermeyenler.

    3-Batıl ve şeytani işlerle meşgul olanlar.

    4-Kıyamet gününü yalanlayıp, ona inanmayanlar.

    vela hevla vela kuvvete illa billahul ALİYYUL AZİM
    [center]
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X