Ynt: el_kafi Ehli olmadan İmamet iddia etme İmamete şirk koşma yada inkar etme
Her tarikat ehli kendilerine mürşitler bularak Allah'a doğru hareket etmeye koyulurlar, bu hareketlerinde bir yerlere de varabiliyorlar. Bazıları düz ve doğru yolda hareket ettikleri için hedeflerine çabuk varıyorlar, bazıları ise hareketlerine yanlış yoldan başladıkları için ya sapıtıyor veya çok az bir mesafe kat edebiliyorlar. Elbette mezhep ve tarikatlere uyanlar arasında mazur olan mustazaflar oldukça çoktur. Kuran'ın tabiriyle: "Erkekler kadınlar ve çocuklardan (gerçekten) aciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiçbir yol bulamayanlar müstesnadır. İşte bunlar umulur ki Allah affeder; Allah çok affedicidir, bağışlayıcıdır."(2)
İtikat ve amellerinde araştırma güçleri olmayan ve kendi gördükleri ve bildiklerine göre dini vazifelerini yapan insanlar Allah katında mazur ve mustazaf (aciz) sayılmaktadırlar. Bunlar ister Müslümanlardan olsunlar isterse gayri müslimden, fazla fark etmez. Zira Allah Teala şöyle buyurmaktadır: "Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir."(3)
Yine şöyle buyurmaktadır: "Biz bir Peygamber göndermedikçe, hiç kimseye azab edecek değiliz."(4)
Bu konuda ayetin manasını teyit eden birçok rivayetler de vardır. El-Mizan tefsirinin sahibi "Kelamun fil-mustazaf" konusunda şöyle diyor:
"Dini öğretilere cahil kalmak, acizlik ve güçsüzlükten olursa, yani dini öğretileri öğrenmek için bir takım nedenlerden dolayı imkanları olmayanlar veya hakkın nerede olduğunu idrak edemeyen ve düşünemeyenler ve eğer hak kendilerine açıklanmış olsaydı inat etmeyerek kabul etmeye müsait olan insanlar Allah katında mazur sayılırlar. Böyle insanlar bazı nedenlerden dolayı gaflete duçar olup müstazaf insanlardır…"
Bu konuda üç çeşit rivayet nakledilmiştir:
1- Mustazaflar; elleri bir yere yetişmeyen ve aklı az olan insanlardır.
2- Müstazaf; kendilerine hüccet tamam olmayan Ehlisünnettir.
3- Halkın (dini konularda) ihtilaflarını bilen kimseler müstazaf değillerdir.
Bu üç grubu sırasıyla ele alarak onların hakkındaki rivayetleri naklediyoruz:
Birinci Grup:
1- Ayyaşî Tefsiri'nde şöyle nakledilmiştir: Süleyman b. Halid şöyle diyor: İmam Muhammed Bakır'a (a.s) mustazaflar hakkında sordum. Buyurdular ki: "Mustazaflar, perde arkasında olan aklı az kadınlar, namaz kıl dediğinde namaz kılan ve kılma dediğinde de kılmayan ve söylediğinden başka bir şey anlamayan cariyeler ve hizmetçilerdir. Bir de diğer beldelerden getirilmiş olan ve söylediğinden başka bir şey anlamayanlardır. Bir de yaşlanmış insanlar ve çocuklardır. İşte bunlar mustazaf (aciz) olan insanlardır…"(5)
2- Yine Ayyaşî Tefsiri'nde şöyle nakledilmiştir: "Zürare diyor ki: İmam Muhammed Bakır'a (a.s) "Erkek ve kadınlardan mustazaf (aciz) olanlar hariç" ayeti hakkında sorduğumda şöyle buyurdular: "Küfr ve iman yolunu teşhis edemeyen ve onlara uyamayanlar, çocuklar ve akılları çocuklar seviyesinde olan insanlar mustazaftırlar. Kalem bunlardan kaldırılmıştır."(6)
İkinci Grup:
1- İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Şüphesiz mustazaflar birkaç kısımdır. Bunlar birbirleriyle muhalefet içerisindedirler. Müslümanlardan Nasibi (Ehlibeyt düşmanı) olmayanlar müstazaftır."(7)
2- Kafi'de, Meanî'il-Ahbar'da ve Ayyaşî Tefsiri'nde İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: "Mustazaflar; hak yolunu bulup da ona ulaşacak ve nasibilerin tedbirlerini idrak edip de onlara mülhak olacak güçleri olmayan kimselerdir. Bunlar hayır ameller yaparak ve Allah'ın kendilerini sakındırdığı haram işlerden kaçınarak cennete gireceklerdir ama ebrarın (iyilerin) makamına ulaşamayacaklardır."(8)
3- Kafi'de, Zurare'den naklen şöyle dediği nakledilmiştir: Ben ve kardeşim Harman veya ben ve Bekir İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) yanına vardık. İmama; "Biz çırpıyla ölçeriz (halkı sevmek ve onlardan teberri etmek için bir ölçümüz vardır); kim bizimle muvafık olur ve velayete inanırsa, ister Alevi (seyyid) olsun, ister başkası olsun onu severiz; kim de muhalif olursa, siz Ehlibeytten veya diğerlerinden olsa bile ondan teberri ederiz."
İmam (a.s) bu sözümüze karşılık şu ayeti okudular: "Erkekler kadınlar ve çocuklardan (gerçekten) aciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiçbir yol bulamayanlar müstesnadır."….
İmam (a.s) bu ayeti okumakla, aynı inanç ve akideye sahip olmayanlardan teberri etmenin doğru olmadığını vurgulamak istedi. Çünkü onlar Allah katında mazur olan mustazaflardan olabilirler. İkinci hadisten de, böyle insanların bir takım güzel ameller yapmak ve haramlardan kaçınmakla cenneti kazanacakları anlaşılmaktadır.
3- Saduk (r.a) Hısal kitabında İmam Cafer Sadık'tan, o da babasından, babası da ceddinden şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Cennetin sekiz kapısı vardır; bir kapıdan peygamberler ve sıdıklar girecekler, bir kapıdan da şehitler ve salihler gireceklerdir, diğer beş kapıdan da Şiilerimiz ve dostlarımız gireceklerdir, diğer kapıdan da La ilahe illellah diyen diğer Müslümanlar gireceklerdir; şu şartla ki Ehlibeytin buğzundan bir zerre kadar onların kalplerinde olmamalıdır."(9)
4- Haşim, Muhammed b. Muslim ve Ebu'l-Hitab arasında İmamete inancı olmayanın kafirliği hususunda çıkan bir tartışmada İmam Sadık (a.s) Muhammed b. Muslim'in sözünü teyit ederek şöyle buyurdular: "Eğer bir kimse imametten haberdar olmaz ve onu (bile bile de) inkar etmezse, kafir olmaz."(10)
Üçüncü Grup:
Halkın ihtilaflarının olduğunu bilenlerin mustazaf olmadıkları hakkında, Kafi, Meanî'l-Ahbar ve diğer hadis kitaplarında birçok hadis nakledilmiştir. Örneğin, Kafi kitabının Mustazaf babında İbn-i Meskan Ebu Besir'den, o da İmam Sadık'tan şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Kim halkın (dini konulardaki) ihtilaflarından haberdar olursa (bunları anlayacak bir seviyede ise), mustazaf sayılmaz."
İmam Ali (a.s) Nehc'ul-Belağa'da şöyle buyuruyor: "Kendisine hüccet ulaşan, onu kulağıyla duyan ve kalbiyle ezberleyen kimselere mustazaf adı verilmez."(11)
Sonuç olarak şöyle diyebiliriz: Kim mezhepler arasında var olan ihtilaflardan haberdar olmaz veya haberi olur da araştırmaya ve incelemeye imkanı ve gücü olmazsa ve tutup gittiği yolda da hiçbir şüpheye kapılmadan emredilenleri yapar, yasaklananlardan da uzak durursa, bunlar Allah katında mazur sayılır ve cenneti de kazanmış olabilirler veya mustazaflar hükmüne girerek kıyamette imtihana tabi tutulurlar. Ama eğer hak kendilerine tebliğ edilir, araştırma ve tahkik etme gücüne de sahip olurlarsa , fakat taassuptan veya tembellikten veyahut önemsememekten gereken vazifelerini yapmazlarsa, bunlar Allah katında mukassır (kusurlu/suçlu) sayılırlar ve gereken cezaya da tabi tutulacaklardır. Alimlerin, aydınların ve araştırma gücüne sahip olanların, bunca ihtilafları görüp de hakkın nerede olduğunu araştırmaz ve bulmaya çalışmazlarsa, kesinlikle Allah katında mazeretli sayılmazlar.
____________
Kaynakça:
2- Nisa: 98-99
3- Âl-i İmran: 286
4- İsra: 15
5- Kamus-u Kuran, c.4, s.187; Meanî'il-Ahbar, c.2, b.3
6- Kamus-u Kuran, c.4, s.188; Kafi, b. Mustazaf; Meanî'il-Ahbar, c.2, b.3
7- Kamus-u Kuran, c.4, s.188; Meanî'il-Ahbar.
8- Kafi, b. Mustazaf , hadis 8-9; Kamus-u Kuran, c.4, s.188.
9- Kamus-u Kuran, c.4, s.189; Tefsir-i Safi, Zümer suresinin 73. ayetinin devamında; El-Mizan, c.5, s.60, Hisal-i Saduktan naklen.
10- Kafi, c.2, s.401
11- Nehc'ul-Belağa, hutbe: 189
Her tarikat ehli kendilerine mürşitler bularak Allah'a doğru hareket etmeye koyulurlar, bu hareketlerinde bir yerlere de varabiliyorlar. Bazıları düz ve doğru yolda hareket ettikleri için hedeflerine çabuk varıyorlar, bazıları ise hareketlerine yanlış yoldan başladıkları için ya sapıtıyor veya çok az bir mesafe kat edebiliyorlar. Elbette mezhep ve tarikatlere uyanlar arasında mazur olan mustazaflar oldukça çoktur. Kuran'ın tabiriyle: "Erkekler kadınlar ve çocuklardan (gerçekten) aciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiçbir yol bulamayanlar müstesnadır. İşte bunlar umulur ki Allah affeder; Allah çok affedicidir, bağışlayıcıdır."(2)
İtikat ve amellerinde araştırma güçleri olmayan ve kendi gördükleri ve bildiklerine göre dini vazifelerini yapan insanlar Allah katında mazur ve mustazaf (aciz) sayılmaktadırlar. Bunlar ister Müslümanlardan olsunlar isterse gayri müslimden, fazla fark etmez. Zira Allah Teala şöyle buyurmaktadır: "Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir."(3)
Yine şöyle buyurmaktadır: "Biz bir Peygamber göndermedikçe, hiç kimseye azab edecek değiliz."(4)
Bu konuda ayetin manasını teyit eden birçok rivayetler de vardır. El-Mizan tefsirinin sahibi "Kelamun fil-mustazaf" konusunda şöyle diyor:
"Dini öğretilere cahil kalmak, acizlik ve güçsüzlükten olursa, yani dini öğretileri öğrenmek için bir takım nedenlerden dolayı imkanları olmayanlar veya hakkın nerede olduğunu idrak edemeyen ve düşünemeyenler ve eğer hak kendilerine açıklanmış olsaydı inat etmeyerek kabul etmeye müsait olan insanlar Allah katında mazur sayılırlar. Böyle insanlar bazı nedenlerden dolayı gaflete duçar olup müstazaf insanlardır…"
Bu konuda üç çeşit rivayet nakledilmiştir:
1- Mustazaflar; elleri bir yere yetişmeyen ve aklı az olan insanlardır.
2- Müstazaf; kendilerine hüccet tamam olmayan Ehlisünnettir.
3- Halkın (dini konularda) ihtilaflarını bilen kimseler müstazaf değillerdir.
Bu üç grubu sırasıyla ele alarak onların hakkındaki rivayetleri naklediyoruz:
Birinci Grup:
1- Ayyaşî Tefsiri'nde şöyle nakledilmiştir: Süleyman b. Halid şöyle diyor: İmam Muhammed Bakır'a (a.s) mustazaflar hakkında sordum. Buyurdular ki: "Mustazaflar, perde arkasında olan aklı az kadınlar, namaz kıl dediğinde namaz kılan ve kılma dediğinde de kılmayan ve söylediğinden başka bir şey anlamayan cariyeler ve hizmetçilerdir. Bir de diğer beldelerden getirilmiş olan ve söylediğinden başka bir şey anlamayanlardır. Bir de yaşlanmış insanlar ve çocuklardır. İşte bunlar mustazaf (aciz) olan insanlardır…"(5)
2- Yine Ayyaşî Tefsiri'nde şöyle nakledilmiştir: "Zürare diyor ki: İmam Muhammed Bakır'a (a.s) "Erkek ve kadınlardan mustazaf (aciz) olanlar hariç" ayeti hakkında sorduğumda şöyle buyurdular: "Küfr ve iman yolunu teşhis edemeyen ve onlara uyamayanlar, çocuklar ve akılları çocuklar seviyesinde olan insanlar mustazaftırlar. Kalem bunlardan kaldırılmıştır."(6)
İkinci Grup:
1- İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Şüphesiz mustazaflar birkaç kısımdır. Bunlar birbirleriyle muhalefet içerisindedirler. Müslümanlardan Nasibi (Ehlibeyt düşmanı) olmayanlar müstazaftır."(7)
2- Kafi'de, Meanî'il-Ahbar'da ve Ayyaşî Tefsiri'nde İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: "Mustazaflar; hak yolunu bulup da ona ulaşacak ve nasibilerin tedbirlerini idrak edip de onlara mülhak olacak güçleri olmayan kimselerdir. Bunlar hayır ameller yaparak ve Allah'ın kendilerini sakındırdığı haram işlerden kaçınarak cennete gireceklerdir ama ebrarın (iyilerin) makamına ulaşamayacaklardır."(8)
3- Kafi'de, Zurare'den naklen şöyle dediği nakledilmiştir: Ben ve kardeşim Harman veya ben ve Bekir İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) yanına vardık. İmama; "Biz çırpıyla ölçeriz (halkı sevmek ve onlardan teberri etmek için bir ölçümüz vardır); kim bizimle muvafık olur ve velayete inanırsa, ister Alevi (seyyid) olsun, ister başkası olsun onu severiz; kim de muhalif olursa, siz Ehlibeytten veya diğerlerinden olsa bile ondan teberri ederiz."
İmam (a.s) bu sözümüze karşılık şu ayeti okudular: "Erkekler kadınlar ve çocuklardan (gerçekten) aciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiçbir yol bulamayanlar müstesnadır."….
İmam (a.s) bu ayeti okumakla, aynı inanç ve akideye sahip olmayanlardan teberri etmenin doğru olmadığını vurgulamak istedi. Çünkü onlar Allah katında mazur olan mustazaflardan olabilirler. İkinci hadisten de, böyle insanların bir takım güzel ameller yapmak ve haramlardan kaçınmakla cenneti kazanacakları anlaşılmaktadır.
3- Saduk (r.a) Hısal kitabında İmam Cafer Sadık'tan, o da babasından, babası da ceddinden şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Cennetin sekiz kapısı vardır; bir kapıdan peygamberler ve sıdıklar girecekler, bir kapıdan da şehitler ve salihler gireceklerdir, diğer beş kapıdan da Şiilerimiz ve dostlarımız gireceklerdir, diğer kapıdan da La ilahe illellah diyen diğer Müslümanlar gireceklerdir; şu şartla ki Ehlibeytin buğzundan bir zerre kadar onların kalplerinde olmamalıdır."(9)
4- Haşim, Muhammed b. Muslim ve Ebu'l-Hitab arasında İmamete inancı olmayanın kafirliği hususunda çıkan bir tartışmada İmam Sadık (a.s) Muhammed b. Muslim'in sözünü teyit ederek şöyle buyurdular: "Eğer bir kimse imametten haberdar olmaz ve onu (bile bile de) inkar etmezse, kafir olmaz."(10)
Üçüncü Grup:
Halkın ihtilaflarının olduğunu bilenlerin mustazaf olmadıkları hakkında, Kafi, Meanî'l-Ahbar ve diğer hadis kitaplarında birçok hadis nakledilmiştir. Örneğin, Kafi kitabının Mustazaf babında İbn-i Meskan Ebu Besir'den, o da İmam Sadık'tan şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Kim halkın (dini konulardaki) ihtilaflarından haberdar olursa (bunları anlayacak bir seviyede ise), mustazaf sayılmaz."
İmam Ali (a.s) Nehc'ul-Belağa'da şöyle buyuruyor: "Kendisine hüccet ulaşan, onu kulağıyla duyan ve kalbiyle ezberleyen kimselere mustazaf adı verilmez."(11)
Sonuç olarak şöyle diyebiliriz: Kim mezhepler arasında var olan ihtilaflardan haberdar olmaz veya haberi olur da araştırmaya ve incelemeye imkanı ve gücü olmazsa ve tutup gittiği yolda da hiçbir şüpheye kapılmadan emredilenleri yapar, yasaklananlardan da uzak durursa, bunlar Allah katında mazur sayılır ve cenneti de kazanmış olabilirler veya mustazaflar hükmüne girerek kıyamette imtihana tabi tutulurlar. Ama eğer hak kendilerine tebliğ edilir, araştırma ve tahkik etme gücüne de sahip olurlarsa , fakat taassuptan veya tembellikten veyahut önemsememekten gereken vazifelerini yapmazlarsa, bunlar Allah katında mukassır (kusurlu/suçlu) sayılırlar ve gereken cezaya da tabi tutulacaklardır. Alimlerin, aydınların ve araştırma gücüne sahip olanların, bunca ihtilafları görüp de hakkın nerede olduğunu araştırmaz ve bulmaya çalışmazlarsa, kesinlikle Allah katında mazeretli sayılmazlar.
____________
Kaynakça:
2- Nisa: 98-99
3- Âl-i İmran: 286
4- İsra: 15
5- Kamus-u Kuran, c.4, s.187; Meanî'il-Ahbar, c.2, b.3
6- Kamus-u Kuran, c.4, s.188; Kafi, b. Mustazaf; Meanî'il-Ahbar, c.2, b.3
7- Kamus-u Kuran, c.4, s.188; Meanî'il-Ahbar.
8- Kafi, b. Mustazaf , hadis 8-9; Kamus-u Kuran, c.4, s.188.
9- Kamus-u Kuran, c.4, s.189; Tefsir-i Safi, Zümer suresinin 73. ayetinin devamında; El-Mizan, c.5, s.60, Hisal-i Saduktan naklen.
10- Kafi, c.2, s.401
11- Nehc'ul-Belağa, hutbe: 189
Yorum