Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

"Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır


    Lokman 34 - Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa (erkek veya dişi oluşunu, renk ve özelliklerini) O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır.

    bu ayette açıkça hiç kimse bilemez diyor siz imamlar bilir diyorsunuz .
    HASBUNALLAH

    #2
    Ynt: "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

    İmamlar ve gaybı bilmeleri
    İnanç konusunda görüşünüzü almak istediğim önemli bir konu daha var ki o da İmam’ın gaybı bilmesi ile alakalı. Genel olarak âlimlerden ziyade avamın inandığı bir şey var. Bu da İmamların göklerde ve yerde olanı, cennette ve cehennemde olanı, insanların içinde ve dışında olanı bildikleri yönündeki inanç. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
    Biz Allah’ın insanlara makamlarının gereği dışında gaybı bildirmediğini söylüyoruz.’’ O gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez. Ancak seçtiği resuller başka’’ ayeti ise gaybın Hz. Peygamberin risaleti ile alakalı olduğu kadarıyla ona gaybın bildirildiğine işaret emektedir. ‘’Eğer ben gaybı biliyor olsaydım daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı.’’ ‘’Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır' demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size Ben bir meleğim' de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum.’’
    Yani Allah kimseye gaybın ilmini vermiyor. Ya da velayeti tekviniye vermiyor. Elçilerinden bazılarına gerek duydukları kadar gaybın bilgisini veriyor. Yoksa müstakil olarak bizatihi herhangi birini gaybı bilme kabiliyetine sahip olarak yaratmıyor.
    Fakat Sayın Fadlullah bura Kâfi’den bir nakil yapmak istiyorum. Kâfi’nin bir bölümünde ‘’İmamlar olanın ve olacak olanın bilgisine sahiptirler ve onlardan bir şey gizlenmez.’’ Başka bir yerde ‘’Eğer İmamlar bir şeyi bilmek isterlerse bu onlara bildirilir.’’diyor. Bunlar hakkında ne diyorsunuz.
    Biz Kâfi’nin içerisinde sahih olan ve olamayan hadsilerin bulundugu bir hadis kitabı olduğu kanısındayız. Hatta Allame Meclisi bu kitabı Mirat ül Ukul isimli kitapta şerh ederken, ben bu kitapta ancak beş bin hadisin sahih olduğu kanısına vardım diyor.
    " Söyledim... duydu anlamına gelmez
    Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
    Anladı... hak verdi anlamına gelmez
    Hak verdi... inandı anlamına gelmez
    İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
    Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

    Yorum


      #3
      Ynt: "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

      Yani imamlar haybı bilmez diyen şii alimleride var ha.
      HASBUNALLAH

      Yorum


        #4
        Ynt: "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

        [quote author=EHLI-TEVHID link=topic=21496.msg129763#msg129763 date=1313528309]
        Lokman 34 - Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa (erkek veya dişi oluşunu, renk ve özelliklerini) O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır.

        bu ayette açıkça hiç kimse bilemez diyor siz imamlar bilir diyorsunuz .[/quote]

        lütfen linke bakınız: Said Havvaya mensup "12 imam hakkında aşırı inançlar" makalesine cevaptır

        Yorum


          #5
          Ynt: "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

          [quote author=kevserizehra link=topic=21496.msg129780#msg129780 date=1313583263]
          İmamlar ve gaybı bilmeleri
          İnanç konusunda görüşünüzü almak istediğim önemli bir konu daha var ki o da İmam’ın gaybı bilmesi ile alakalı. Genel olarak âlimlerden ziyade avamın inandığı bir şey var. Bu da İmamların göklerde ve yerde olanı, cennette ve cehennemde olanı, insanların içinde ve dışında olanı bildikleri yönündeki inanç. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
          Biz Allah’ın insanlara makamlarının gereği dışında gaybı bildirmediğini söylüyoruz.’’ O gaybı bilendir. Hiç kimseye gaybını bildirmez. Ancak seçtiği resuller başka’’ ayeti ise gaybın Hz. Peygamberin risaleti ile alakalı olduğu kadarıyla ona gaybın bildirildiğine işaret emektedir. ‘’Eğer ben gaybı biliyor olsaydım daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı.’’ ‘’Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır' demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size Ben bir meleğim' de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum.’’
          Yani Allah kimseye gaybın ilmini vermiyor. Ya da velayeti tekviniye vermiyor. Elçilerinden bazılarına gerek duydukları kadar gaybın bilgisini veriyor. Yoksa müstakil olarak bizatihi herhangi birini gaybı bilme kabiliyetine sahip olarak yaratmıyor.
          Fakat Sayın Fadlullah bura Kâfi’den bir nakil yapmak istiyorum. Kâfi’nin bir bölümünde ‘’İmamlar olanın ve olacak olanın bilgisine sahiptirler ve onlardan bir şey gizlenmez.’’ Başka bir yerde ‘’Eğer İmamlar bir şeyi bilmek isterlerse bu onlara bildirilir.’’diyor. Bunlar hakkında ne diyorsunuz.
          Biz Kâfi’nin içerisinde sahih olan ve olamayan hadsilerin bulundugu bir hadis kitabı olduğu kanısındayız. Hatta Allame Meclisi bu kitabı Mirat ül Ukul isimli kitapta şerh ederken, ben bu kitapta ancak beş bin hadisin sahih olduğu kanısına vardım diyor.[/quote]

          bak, sayın inkilapçı sünni yine Fadlallah r.a ile delil getirip sonra arkasından kaçmayasın? ben Fadlallahın r.a tüm sözlerini doğruluyorum, sende Ali a.s-ın şu sözleri hakkındaki görüşünü söyle: Ali a.s: "sorun bana beni kayb etmeden"

          Yorum


            #6
            Ynt: "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

            [quote author=Elmeddin link=topic=21496.msg129785#msg129785 date=1313586775]
            bak, sayın inkilapçı sünni yine Fadlallah r.a ile delil getirip sonra arkasından kaçmayasın? ben Fadlallahın r.a tüm sözlerini doğruluyorum, sende Ali a.s-ın şu sözleri hakkındaki görüşünü söyle: Ali a.s: "sorun bana beni kayb etmeden"
            [/quote]
            1-Yazıları silen sensin.
            2-İmam'ın sözünü ben şöyle değerlendiririm;
            Hilafet ve İmamet/Murtaza Mutahhari/Ayetullah Burucerdi
            “…İmamet ve ilmi mercilik makamı özel bir makamdır.Ayetullah Burucerdi’nin bu konuyu bize şu şekilde izah ettiğini hatırlıyorum:
            İki konu vardır,bu iki konuyu birbirinden ayırt ederseniz,Sünnilerle olan problemimiz çözüme kavuşmuş olacaktır.Biri hilafet ve yöneticilik meselesi ,diğeri ise imamet meselesidir.Bu iki meseleyi birbirinden ayırt ettiğimiz zaman mesele bizim lehimize çözümlenmiş olacaktır.Hilafet ve yöneticilik konusunda biz diyoruz ki Peygamber’den sonra Hz.Ali(s.a)’nin halife ve yönetici olması gerekiyordu. Ehl-i Sünnet hayır Ebu Bekir’dir diyorlar.İhtilaflı konulardan biri budur,bir diğer mesele ise imamet meselesidir.Biz Peygamber’in sadece hükümet ve yöneticilik vasfını ele alıyoruz.Peygamber’in başka vasıfları ve görevleri de var.En önemlisi peygamber idi ve ahkam beyan ediyordu.Biz şunu düşünmeli ve sonuca varmaya çalışmalıyız:
            Peygamberden sonra ahkam beyan eden merci kimdir?Yani kimin sözü bizim için delil ve hüccettir? Devamında diyorlardı ki bazı rivayetlerde Peygamber’in benden sonra yönetici ve halife Ali’dir, buyurduğu bir nas şeklinde mevcuttur.
            Bazıları ise bir konuyu daha eklemekte ve şöyle demekteler:Resûl’ü Ekrem buyurdular ki:”Ali benden sonra ilahi ahkamı beyan eden mercidir.”Biz Sunnîlere şöyle bir teklif sunuyoruz:Sizinle iki boyutu bulunan bir bahsimiz(tartışmamız) var.Bahsimizin bir boyutu Peygamberden sonra kimin yönetici ve halife olması gerektiğiyle ilgilidir.Ama bu konu tarihe geçmiştir.Ne Ali ve ne de Ebu Bekir hayatta değillerdir ki hakkı hak sahibine iade edelim.Öyle ise bu dosyayı kapatıyor ve donduruyoruz.Bahsin ikinci boyutuna gelince o da şudur:
            Peygamberden sonra kimin sözü ve beyanı ümmet için hüccet ve delildir?
            “Ben size iki ağır emanet bırakıyorum.Allah’ın kitabı ve mutahhar Ehl-i Beytim” hadisi Ehl-i Beyt İmamlarının ilmi mercilik ve risaleti tebliğ makamını beyan etmektedir.Bu makam bugün de bizim işimize yaramakta ve derdimize deva olmaktadır.Bugün biz ahkamı öğrenirken Ehl-i Beyt imamlarının ne dediklerine bakmalı ve onların maarifinden(dini bilgileri) yararlanmalıyız.Peygamber” Benim sözüm hüccet olduğu gibi Ehl-i Beytimin sözü de hüccettir.” Demiş mi dememiş mi? Buna binaen şöyle diyoruz: Ey Sünniler!Bizim hilafet hususunda sizinle bir bahsimiz yok (çünkü tarihe geçmiş) ama günün meselesi hükmünde olan ikinci boyutu yani ilmi mercilik boyutunu halletmeliyiz.Tabii biz peygamberden sonra Ali’nin halife olması gerektiğine dair inancımızı koruyoruz.Eğer Ali yönetici olsaydı,İslâm dünyasının bugün karşı karşıya bulunduğu bu acı ve kötü durum olmayacaktı.Yine de bu geçmiş ile ilgili teorik bir bahistir.
            Yargı konusuna gelince Peygamber’den sonra yargı makamında da Ali(as.) bulunuyordu. Halifeler sadece yöneticiliği elinde aldılar ve yargı işine müdahale etmediler,çünkü zor bir işti.Yargı işi ilim ister.Bunun için Ebu Bekir döneminde ve bilhassa ikinci halife Ömer İbn-i Hattab döneminde baş gösteren hukuki problemlerin çözümü ve yargıda bulunulması için,bu iki halife de Ali(a.s)’yi çağırıyor ve problemi gündeme getirerek yargıyı ona bırakıyorlardı…”
            (İslam ve Değişim s.99)
            " Söyledim... duydu anlamına gelmez
            Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
            Anladı... hak verdi anlamına gelmez
            Hak verdi... inandı anlamına gelmez
            İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
            Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

            Yorum


              #7
              Ynt: "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

              [quote author=kevserizehra link=topic=21496.msg129789#msg129789 date=1313588186]
              1-Yazıları silen sensin.[/quote]

              hangi konuda? bir şeyler yazdığında hiç olmazsa Allahın sana lutf ettiği gözlerini aç ve hangi başlık altında yazdığına bak.

              2-İmam'ın sözünü ben şöyle değerlendiririm;
              Hilafet ve İmamet/Murtaza Mutahhari/Ayetullah Burucerdi
              “…İmamet ve ilmi mercilik makamı özel bir makamdır.Ayetullah Burucerdi’nin bu konuyu bize şu şekilde izah ettiğini hatırlıyorum:
              İki konu vardır,bu iki konuyu birbirinden ayırt ederseniz,Sünnilerle olan problemimiz çözüme kavuşmuş olacaktır.Biri hilafet ve yöneticilik meselesi ,diğeri ise imamet meselesidir.Bu iki meseleyi birbirinden ayırt ettiğimiz zaman mesele bizim lehimize çözümlenmiş olacaktır.Hilafet ve yöneticilik konusunda biz diyoruz ki Peygamber’den sonra Hz.Ali(s.a)’nin halife ve yönetici olması gerekiyordu. Ehl-i Sünnet hayır Ebu Bekir’dir diyorlar.İhtilaflı konulardan biri budur,bir diğer mesele ise imamet meselesidir.Biz Peygamber’in sadece hükümet ve yöneticilik vasfını ele alıyoruz.Peygamber’in başka vasıfları ve görevleri de var.En önemlisi peygamber idi ve ahkam beyan ediyordu.Biz şunu düşünmeli ve sonuca varmaya çalışmalıyız:
              Peygamberden sonra ahkam beyan eden merci kimdir?Yani kimin sözü bizim için delil ve hüccettir? Devamında diyorlardı ki bazı rivayetlerde Peygamber’in benden sonra yönetici ve halife Ali’dir, buyurduğu bir nas şeklinde mevcuttur.
              Bazıları ise bir konuyu daha eklemekte ve şöyle demekteler:Resûl’ü Ekrem buyurdular ki:”Ali benden sonra ilahi ahkamı beyan eden mercidir.”Biz Sunnîlere şöyle bir teklif sunuyoruz:Sizinle iki boyutu bulunan bir bahsimiz(tartışmamız) var.Bahsimizin bir boyutu Peygamberden sonra kimin yönetici ve halife olması gerektiğiyle ilgilidir.Ama bu konu tarihe geçmiştir.Ne Ali ve ne de Ebu Bekir hayatta değillerdir ki hakkı hak sahibine iade edelim.Öyle ise bu dosyayı kapatıyor ve donduruyoruz.Bahsin ikinci boyutuna gelince o da şudur:
              Peygamberden sonra kimin sözü ve beyanı ümmet için hüccet ve delildir?
              “Ben size iki ağır emanet bırakıyorum.Allah’ın kitabı ve mutahhar Ehl-i Beytim” hadisi Ehl-i Beyt İmamlarının ilmi mercilik ve risaleti tebliğ makamını beyan etmektedir.Bu makam bugün de bizim işimize yaramakta ve derdimize deva olmaktadır.Bugün biz ahkamı öğrenirken Ehl-i Beyt imamlarının ne dediklerine bakmalı ve onların maarifinden(dini bilgileri) yararlanmalıyız.Peygamber” Benim sözüm hüccet olduğu gibi Ehl-i Beytimin sözü de hüccettir.” Demiş mi dememiş mi? Buna binaen şöyle diyoruz: Ey Sünniler!Bizim hilafet hususunda sizinle bir bahsimiz yok (çünkü tarihe geçmiş) ama günün meselesi hükmünde olan ikinci boyutu yani ilmi mercilik boyutunu halletmeliyiz.Tabii biz peygamberden sonra Ali’nin halife olması gerektiğine dair inancımızı koruyoruz.Eğer Ali yönetici olsaydı,İslâm dünyasının bugün karşı karşıya bulunduğu bu acı ve kötü durum olmayacaktı.Yine de bu geçmiş ile ilgili teorik bir bahistir.
              Yargı konusuna gelince Peygamber’den sonra yargı makamında da Ali(as.) bulunuyordu. Halifeler sadece yöneticiliği elinde aldılar ve yargı işine müdahale etmediler,çünkü zor bir işti.Yargı işi ilim ister.Bunun için Ebu Bekir döneminde ve bilhassa ikinci halife Ömer İbn-i Hattab döneminde baş gösteren hukuki problemlerin çözümü ve yargıda bulunulması için,bu iki halife de Ali(a.s)’yi çağırıyor ve problemi gündeme getirerek yargıyı ona bırakıyorlardı…”
              (İslam ve Değişim s.99)
              öncelikle yazıların için link ver, sonra konu imamet konusu değil. konu imamın gaybı bilip bilmediği, bende yukarıda link sundum, tekrar sunuyorum: Ali a.s: "sorun bana beni kayb etmeden"

              linke tıkla ve imam Ali a.s-ın ne dediğini oku, sonrada buna cevap ver.

              Yorum


                #8
                Ynt: "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

                Allah yalnızca ben bilirim diyor siz imamlarda bilirsiniz diyorsunuz ?
                HASBUNALLAH

                Yorum


                  #9
                  Ynt: "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

                  [quote author=kevserizehra link=topic=21496.msg129789#msg129789 date=1313588186]
                  Hilafet ve İmamet/Murtaza Mutahhari/Ayetullah Burucerdi
                  “…İmamet ve ilmi mercilik makamı özel bir makamdır.Ayetullah Burucerdi’nin bu konuyu bize şu şekilde izah ettiğini hatırlıyorum:
                  İki konu vardır,bu iki konuyu birbirinden ayırt ederseniz,Sünnilerle olan problemimiz çözüme kavuşmuş olacaktır.Biri hilafet ve yöneticilik meselesi ,diğeri ise imamet meselesidir.Bu iki meseleyi birbirinden ayırt ettiğimiz zaman mesele bizim lehimize çözümlenmiş olacaktır.Hilafet ve yöneticilik konusunda biz diyoruz ki Peygamber’den sonra Hz.Ali(s.a)’nin halife ve yönetici olması gerekiyordu. Ehl-i Sünnet hayır Ebu Bekir’dir diyorlar.İhtilaflı konulardan biri budur,bir diğer mesele ise imamet meselesidir.Biz Peygamber’in sadece hükümet ve yöneticilik vasfını ele alıyoruz.Peygamber’in başka vasıfları ve görevleri de var.En önemlisi peygamber idi ve ahkam beyan ediyordu.Biz şunu düşünmeli ve sonuca varmaya çalışmalıyız:
                  Peygamberden sonra ahkam beyan eden merci kimdir?Yani kimin sözü bizim için delil ve hüccettir? Devamında diyorlardı ki bazı rivayetlerde Peygamber’in benden sonra yönetici ve halife Ali’dir, buyurduğu bir nas şeklinde mevcuttur.
                  Bazıları ise bir konuyu daha eklemekte ve şöyle demekteler:Resûl’ü Ekrem buyurdular ki:”Ali benden sonra ilahi ahkamı beyan eden mercidir.”Biz Sunnîlere şöyle bir teklif sunuyoruz:Sizinle iki boyutu bulunan bir bahsimiz(tartışmamız) var.Bahsimizin bir boyutu Peygamberden sonra kimin yönetici ve halife olması gerektiğiyle ilgilidir.Ama bu konu tarihe geçmiştir.Ne Ali ve ne de Ebu Bekir hayatta değillerdir ki hakkı hak sahibine iade edelim.Öyle ise bu dosyayı kapatıyor ve donduruyoruz.Bahsin ikinci boyutuna gelince o da şudur:
                  Peygamberden sonra kimin sözü ve beyanı ümmet için hüccet ve delildir?
                  “Ben size iki ağır emanet bırakıyorum.Allah’ın kitabı ve mutahhar Ehl-i Beytim” hadisi Ehl-i Beyt İmamlarının ilmi mercilik ve risaleti tebliğ makamını beyan etmektedir.Bu makam bugün de bizim işimize yaramakta ve derdimize deva olmaktadır.Bugün biz ahkamı öğrenirken Ehl-i Beyt imamlarının ne dediklerine bakmalı ve onların maarifinden(dini bilgileri) yararlanmalıyız.Peygamber” Benim sözüm hüccet olduğu gibi Ehl-i Beytimin sözü de hüccettir.” Demiş mi dememiş mi? Buna binaen şöyle diyoruz: Ey Sünniler!Bizim hilafet hususunda sizinle bir bahsimiz yok (çünkü tarihe geçmiş) ama günün meselesi hükmünde olan ikinci boyutu yani ilmi mercilik boyutunu halletmeliyiz.Tabii biz peygamberden sonra Ali’nin halife olması gerektiğine dair inancımızı koruyoruz.Eğer Ali yönetici olsaydı,İslâm dünyasının bugün karşı karşıya bulunduğu bu acı ve kötü durum olmayacaktı.Yine de bu geçmiş ile ilgili teorik bir bahistir.
                  Yargı konusuna gelince Peygamber’den sonra yargı makamında da Ali(as.) bulunuyordu. Halifeler sadece yöneticiliği elinde aldılar ve yargı işine müdahale etmediler,çünkü zor bir işti.Yargı işi ilim ister.Bunun için Ebu Bekir döneminde ve bilhassa ikinci halife Ömer İbn-i Hattab döneminde baş gösteren hukuki problemlerin çözümü ve yargıda bulunulması için,bu iki halife de Ali(a.s)’yi çağırıyor ve problemi gündeme getirerek yargıyı ona bırakıyorlardı…”
                  (İslam ve Değişim s.99)[/quote]

                  bu zaten bizim üzerinde durduğumuz şeydir. ben bir kaç gün önce bunu bir ehli sünnet sitesinde de dile getirmiştim. o yazımı buraya kopyalıyorum:

                  bu dediğiniz bir açıdan doğru ve bir açıdan yanlıştır. doğru olduğu taraf şu ki, bu dedikleriniz her hangi bir olay ile ilgili olursa onu sık-sık gündeme getirmek, sizin deyiminizle "takılıp kalmak" intihar olur. ama yanıldığınız tarafa gelince, şurada yanlımışsınız ki, bunlar normal ve sıradan olaylar değil, aksine din ile çok sık bağlantısı olan bir konudur. sahabe ve imamet konusu üzerinde yapılan eleştiriler her zaman bunların tarihte kaldığı, tarihi bir konu olduğudur. oysa öyle değil, tarihi konu adlandırılan bu 2 konu aslında dinin tam özüdür, fıkhı, akaidi, sünneti ve tefsiri oluştururlar. nasılmı? çok basit sahabe dediğimiz bu kişiler hadislerin ilk ravileridirler, eğer bunların arasında bulunan munafıkların cinayetlerine, amellerine göz yumup hepsine adil derseniz hepsinin rivayet ettiği hadiside almış olursunuz. yani birisi kendisinden söz uydurup Efendimize s.a.a isnat etmişse bu kişi sizin için sahabe olduğundan kabul edilecektir. işte bu yüzden sahabe konusu konuşulmalıdır, onarda diğer raviler gibi cerh ve tadile tabi tutulmalıdırlar. ve bu çalışmalarda sadece bunun içindir.

                  imamet konusuna gelince, bu konuda sahabe konusu gibidir. bir taraftan tarihtir, biz bugün getirip imam Ali a.s-ı halife yapamayız bu bakımdan tarihtir ama ahkam, akaid, tefsir ve sünnetin öğrenilmesi açısından dindir. zira imamet 2 yönlüdür:

                  1. zahiri imamet: imam devleti yönetir, cihad emri verir, beytulmal ile ilgilenir, müslüman toplumu yönetir.
                  2. batini imamet: imam sadece devalet işleri ile ilgilenmez, insanlara dinlerini öğretir, akaidi anlatır, ahkamı bildirir, Rasulullahın s.a.a hadislerini rivayet eder, Kuranı tefsir eder.

                  işte bu gün için imamet konusunun önemi 2-ci yöndendir, dini kimden öğreneceğiz. size sadece bir örnek vereceğim, Şia tefsir kitapları ile ehli sünent tefsir kitaplarına bakınız. Şia Rasulullah s.a.a ve 12 imamdan a.s rivayet etmiştir, ve bu imamlar a.s ayetlerin tefsirinde de hep aynı tefsiri aktarmıştırlar, ihtilaf yoktur. birde ehli sünnet tefsirlerine bakın, durumu göreceksiniz, "falan sahabe şunu", "filan sahabe şunu", "öbürü onu", "diğeri bunu", "falan tabiin onu", "filan tabin bunu" ve s. sadece bir ayetin tefsirinde 10-a yakın görüş ortaya konulmuştur.
                  fakat bu birilerinin emperyalist olmadığı, hilafeti gasp etmediği anlamına gelmiyor, gelemezde. çünkü haliflik makamı gasp edilmiştir ve ümmetin baına gelen tüm belaların sorunlularıda bizzat bunlardır. yoksa Ali a.s ve imamlar a.s ne diye bu konuyu gündeme getiriyorlardı? Ali a.s sadece "Nehcul Belağa"da defalarca, huteblerinde ve mektuplarında bunu dile getirmiş, eleştirmiştir. niye yapıyordu bunu? ya sonraki imamlar a.s? bu boşuna bir şey ise ne diye yapıyorlardı?

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

                    [quote author=EHLI-TEVHID link=topic=21496.msg129791#msg129791 date=1313588622]
                    Allah yalnızca ben bilirim diyor siz imamlarda bilirsiniz diyorsunuz ?[/quote]

                    Allahın kelamını kendi kafana göre yorumlarsan istediğin gibi din elde edersin, Allahın baldırı haşa bacağı olduğunu da söylersin. tekrar tekrar yazmak istemiyorum, linklere bakmanız faydalı olacaktır.

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

                      Ben İmamın bu sözünü ilme yorumlarım.

                      İmam Ali’nin (a.s) İlmi
                      Ali (a.s)’ın yüksek ilmî bir makama sahip oluşu ve Peygamberin tüm ashabı içinde herkesten daha bilgin olduğu ispatlanması zor olan öylesine belirsiz bir konu değildir. Aksine oldukça açık ve bilinen bir husustur. Ama buna rağmen bu husustaki vesvese ve şüpheleri yok etmek için aşağıdaki üç metottan biri izlenebilir:

                      1. Metot
                      İlk etapta Ali (a.s)’ın Peygamber (s.a.a)’e eşsiz yakınlığına ve özel konumuna işaret etmek gerekir. Ayrıca Hz. Ali (a.s)’ın büyük ilmî şahsiyetinin Peygamber (s.a.a)’in tarafından aracısız ve direkt öğretimleri vasıtasıyla oluştuğu gerçeğini de beyan etmek gerekir. Hz. Ali (a.s) daha çocuk yaşta iken, risalet beşiğinde terbiye oldu. Nitekim bizzat kendisi Kasıa adlı hutbesinde bu gerçeği şöyle beyan etmektedir: “Resulullah’a ne kadar yakın olduğumu, yanında nasıl bir yere ulaştığımı bilirsiniz. Çocukluğumda beni bağrına basar, yatağında yatırır. Lokmayı çiğnedikten sonra bana verirdi. Ne söylediğimde bir yalan, ne yaptığımda bir kötülük bulmuştur. Allah, sütten kesildiği andan itibaren meleklerin büyüklerinden birini ona arkadaş etmişti; O melek, ona gece gündüz yüceliklerin yolunu, âlemin güzel ahlakını öğretirdi. Ben de yavrusu devenin ardından nasıl giderse onu öylece takip ederdim; her gün huylarından birini öğretir, ona uymamı isterdi. Her yıl Hira dağına çekilirdi; onu ben görürdüm; benden başkası da görmezdi. O gün İslam Resulullah ve Hatice’nin evinden başka hiçbir evde yoktu; ben de onların üçüncüsüydüm. Vahyin ve risaletin nurunu görür, nübüvvetinin kokusunu duyardım.

                      O’na vahiy geldiği zaman, şeytanın feryadını duydum da “Ya Resulullah! Bu feryat nedir?”dedim. “Bu kendisine kulluk edilmesinden ümidi kesen şeytandır. Benim duyduğumu duyuyor; gördüğümü görüyorsun. Ancak sen nebi değilsin; vezirsin ve hayır üzeresin” dedi” [1]

                      Evet böylece bu mektebe layık öğrencinin yüce şahsiyeti şekillendi; ve o hayatının bütün aşamalarında Peygamberle omuz omuza ve onun yanında yer aldı. Peygamber (s.a.a)’in ilim ve sırlarının büyük hazinesinden istifade etti. Bu seçkin öğrenci, öğrenmek için her fırsatı değerlendirmekte idi. Peygamberin de ona öğretmeye olan özel ilgisini yine Hz. Ali’nin (a.s) şu sözlerinden anlamak mümkündür:

                      “Ben Peygambere bir şey sorunca beni bilgilendiriyordu. Ben sessiz kalınca da O konuşmaya başlıyordu.” [2]

                      “Her gün iki defa, sabah ve akşam olmak üzere -özel olarak- Peygamberin huzuruna varıyordum.” [3]

                      “Allah’a yemin olsun ki, inen bütün ayetlerin ne hakkında, nerede ve kimin hakkında nazil olduğunu biliyorum. Allah bana düşünen, sorgulayan bir kalp ve açık bir dil vermiştir.” [4]

                      “Ashab, Resulullah’dan her şeyi soran ve açıklama isteyen bir konumda değildi. Öyle ki bir Arap Bedevi’nin gelip Peygambere sormasını ve bu vesileyle ilgili konunun açıklamasını duymalarını istiyorlardı. Ama ben öyle değildim. Aklıma gelen her şeyi Peygambere soruyordum ve duyduğum her şeyi de ezberliyordum. [5]

                      Necva hadisleri de Hz. Ali (a.s)’ın Peygamber (s.a.a) ile yaptığı uzun sır konuşmalarını beyan etmektedir. Tirmizi, Menakıb-ı Ali bâbında şöyle rivayet etmektedir: “Resulullah (s.a.a) Taif günü Ali (a.s)’ı yanına çağırdı; ve kulağına eğilip uzun süre bir şeyler söyledi. Bazıları, “Bu gizli konuşmanız ne kadar da uzun sürdü?” diye sorunca, Peygamber şöyle buyurdu: “Bunu kendi başıma yapmış değilim; Allah böyle istediği için yaptım.” [6]

                      Ali (a.s) Peygamber (s.a.a)’den ilim öğrenme hususunda bir an olsun boş durmuyordu. Necva ayeti [7] nazil olduğunda Hz. Ali (a.s)’ın bir dinarı vardı. Bu dinarı on dirheme çevirdi; ve Peygamberden on ilmî mesele sordu. Her defasında bir dirhemini sadaka olarak verdi. Sonunda da bu ayet nesh oldu. Bu ayet nesh olmadığı müddetçe Ali dışında hiç kimse bu ayete amel etmemiştir. Hz. Ali sürekli öğrenme aşkı ile yanıyor ve şöyle buyuruyordu: “Allah’ın Resulü bana her birisinden bin kapı açılan tam bin ilim kapısı öğretti.” [8]

                      Peygamber (s.a.a) ömrünün son anlarında da Ali’yi yanına çağırarak başını kucağına koydu ve hayata veda edinceye kadar da kendisiyle gizlice konuşmalarını sürdürdü. [9]

                      Bütün bu beyan ettiğimiz hususlar Ali (a.s) dışında sahabeden hiç kimse için mümkün olmamıştır; ve bunlar ebedi olarak da sadece Hz. Ali (a.s)’a özgü olarak kalmıştır.

                      2. Metot
                      Hadis kaynaklarında Hz. Ali (a.s)’ın ilmî üstünlüğünü beyan eden sayısız nas ve hadislerle karşılaşmaktayız.

                      Peygamber (s.a.a) onu ilim şehrinin kapısı; insanların en bilgini; ahkâm ilminin en âlimi ve ümmete sünneti açıklayan kimse olarak tanıtmaktadır. Aşağıda bu konuyu açıklığa kavuşturan bazı hadislere işaret edelim. Peygamber şöyle buyurmuştur:

                      -Ben ilim şehriyim; Ali ise kapısıdır. İlmi isteyen kimse kapıdan girmelidir. [10]

                      -Ben hikmet eviyim; Ali ise kapısıdır. [11]

                      -Ali benim ilmimin kapısıdır; ve benden sonra uğruna gönderildiğim şeyi beyan eden kimsedir. [12]

                      -Ey Ali, sen benden sonra ümmetin ihtilafa düşeceği hususları beyan edecek kimsesin. [13]

                      -Peygamber (s.a.a), Fatıma (a.s)’a şöyle hitap etmiştir: “Eşin (Hz. Ali), ümmetin en hayırlısı, ilim açısından en bilgini, hilim ve sabır açısından en üstünü ve İslam’ı kabul açısından insanların ilkidir.” [14]

                      -Ali, ilmimin kapısıdır. [15]

                      -En iyi hüküm vereniniz Ali’dir. [16]

                      Bütün bu hadisler bize ümmetin en bilgininin Ali (a.s) olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.

                      3. Metot
                      Peygamber (s.a.a)’in vefatından sonra gelişen olaylar içinde fırsatçı bir teşebbüs neticesinde vesayet ve hilafet hakkı Ali (a.s) ve hanedanından alınmış, ama ümmetin onun bitmeyen ilim sermayesine olan ihtiyacı devam etmiştir. Bu ışık saçan güneş hiç bir zaman parıldamaktan ve ışık saçmaktan geri kalmamıştır. Tarihin de tanıklık ettiği gibi ilk üç halife hüküm, siyaset ve savaş stratejileri hususunda ona ihtiyaç duymuşlardır. Özellikle ikinci halife sürekli

                      “İçinde Ali’nin olmadığı bir sorunla karşılaşmaktan Allah’a sığınırım” [17]

                      “Eğer Ali olmasaydı şüphesiz ki rezil rüsva olurdum”

                      “Eğer Ali olmasaydı helak olmuştum” sözlerini tekrarlamıştır.

                      Ashabın bir çok bilginleri kendilerini Hz. Ali (a.s)’ın sonsuz ilminin öğrencisi kabul ediyorlardı. İbn-i Abbas şöyle diyordu: “Benim ve ashabın ilminin, Ali (a.s)’ın ilmi karşısındaki konumu bir damlanın yedi deniz karşısındaki konumu gibidir.” [18]

                      Ayrıca şöyle diyordu: “Allah’a and olsun ki, ilmin onda dokuzu Ali’ye verilmiştir. Geri kalan onda biri hususunda da Ali insanlarla ortaktır.” [19]

                      Abdullah bin Mesut şöyle diyordu: “Şüphesiz ki Kur’an yedi harf üzere nazil olmuştur. Her harfin bir zahiri ve bir de batını vardır. Kur’an’ın zahir ve batın ilmi ise Ali’nin yanındadır.” [20]

                      Yine şöyle diyordu: “Ali, Peygamber (s.a.a)’den sonra insanların en bilginidir. Onu sürekli akan bir deniz gibi gördüm.” [21]

                      Said bin Museyyib ise şöyle diyordu: “Ali’den başka insanlardan hiç kimse “istediğinizi bana sorun” diyememiştir.”

                      Ebu Tufeyl ise şöyle demiştir: “Ali (a.s)’ın halka şöyle hitap ettiğine ben de şahidim: “Bana istediğinizi sorunuz, Allah’a and olsun ki kıyamete kadar olacak her neyi sorarsanız cevaplarım. Bana Allah’ın kitabını sorunuz, Allah’a and olsun ki bütün ayetlerin tek-tek, gece mi veya gündüz mü, çölde mi ya da dağda mı nazil olduğunu bilirim.” [22]



                      --------------------------------------------------------------------------------

                      [1] - Nehc’ül-Belağa 190. Hutbe (Kasıa Hutbesi)

                      [2] - Tabakat-i İbn-i Sa’d

                      [3] - Sünen-i Nesai c.1,s.178

                      [4] - Tabakat-i İbn-i Sa’d

                      [5] - Nehc’ül-Belağa 210

                      [6] - Tirmizi, Menakib-i Ali bâbı; Tarih-i Bağdat 7/402

                      [7] - “Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz.” (Mücadele/12)

                      [8] - Tefsir-i Razi ve Kenz’ul-Ummal 6/392-405

                      [9] - Müstedrek-i Hâkim 3/138 Hesais’un-Nesai 40 ve Müsned-i Ahmed 6/300

                      [10] - El- Cami’us-Sağir 1/415, Sevaik’ul Muhrika 73 Tehzib’ut-Tehzib 6/320 ve Müstedrek-i Hâkim 3/126

                      [11] - El- Cami’us-Sağir 1/415 “İlim şehri” hadisi, Sıhah, Sünen ve Müsned kitap yazarlarının mütevatir olarak rivayet ettikleri hadislerden biridir. Allâme Eminî (r.a) el- Gadir kitabının altıncı cildinde bu hadisi nakleden 143 Ehli Sünnet muhaddisinin adını zikretmektedir. Bu cümleden Hâkim, Müstedrek’de; Abdurrezzak, Musennef’de; Ahmed bin Hanbel, Menakib’de; Tirmizi, Sahih’de; İbn-i Cerir, Tehzib’ul Asar’da; Taberani, Mu’cem’ul Kebir’de; Hatib, Tarih-i Bağdat’da; İbn-i Abdulbir İsti’ab’da; Hatip Harezmi, Menakıb’de; İbn-i Esir, Cami’ul-Usul’da; Cezeri, Usd’ul-Gabe’de; Suyuti, Cami’us-Sağir’de; Muttaki Hindi, Kenz’ul-Ummal’da; İbn-i Esakir, Tarih-i Dimeşk’te…burada adını zikretmediğimiz daha bir çok muhaddis de bu hadisi kitaplarında beyan etmiş sahih veya hasen olarak kabul etmişlerdir.

                      [12] - Kenz’ul-Ummal 11/614.

                      [13] - Müstedrek-i Hakim 3/122.

                      [14] - Kenz’ul-Ummal 11/605, Cem’ul-Cevami’, Suyuti, 6/398; İstiab 3/1099; Mecme’uz Zevaid 9/101 ve 114; Siyer-i Halebiyye 1/285.

                      [15] - Cami’us-Sağir, 2/177.

                      [16] - İstiab 3/38.

                      [17] - Ensab’ul-Eşraf 100

                      [18] - İstiab 3/1104

                      [19] - a.g.e

                      [20] - Usd’ul-Gabe 4/22

                      [21] - Ensab’ul Eşraf

                      [22] - Tefsir-i Taberi 26/16; Tabakat: 338 ve Feth'ul-Bari 10/221


                      " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                      Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                      Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                      Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                      İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                      Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

                        senin yorumlamanın ise zerre kadar önemi yoktur. sen benden akıllımısın ki, sen yorumlayacaksın bende kabulleneceğim? öyle ise gel ben yorumlayayım sen kabullen. sen benim sözümü kabullenmediğin halde, hatta kendi krallarının itirafını redd ettiğin halde ben senin sözünü nasıl kabul ederim?

                        sonra, imam Ali a.s "kıyamet gününü kadar olacak tüm şeyleri sorun cevaplayayım" diyor. Kıyamete kadar olacakları bilmek ne demektir? dahası şu var, benim bıraktığım linklerde sözde inkilapçı sünnilerin sevdiği Allame Tabatabainin r.a sözleride var.

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

                          [quote author=Elmeddin link=topic=21496.msg129793#msg129793 date=1313588685]
                          Allahın kelamını kendi kafana göre yorumlarsan istediğin gibi din elde edersin, Allahın baldırı haşa bacağı olduğunu da söylersin. tekrar tekrar yazmak istemiyorum, linklere bakmanız faydalı olacaktır.
                          [/quote]


                          allahın baldırı bacağını oldugunu söylemekde küfürdür ondan gayrısının gaybı bildiğini de.
                          HASBUNALLAH

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

                            ELMEDDİN can çok asabi olmuşsun biraz sakin ol.

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: "Gayb İlmini İmamlara isnat eden(dayandıran) herkes kafirdir ve dinden çıkmıştır

                              [quote author=EHLI-TEVHID link=topic=21496.msg129799#msg129799 date=1313595853]

                              allahın baldırı bacağını oldugunu söylemekde küfürdür ondan gayrısının gaybı bildiğini de.
                              [/quote]

                              ondan gayrının gaybı bildiğini söyleyenler, Allah'tan izinsiz gayba vakıf olduğunu mu iddia ediyorlar?

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X