Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

    3-(226) ...Mansur b. Hazım şöyle rivayet eder:

    Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’a dedim ki: Bir toplulukla tartıştım ve onlara dedim ki: "Allah, kulları aracılığıyla tanınmaktan yücedir, üstündür, uludur. Bilâkis kullar, Allah aracılığıyla tanınırlar, bilinirler..."

    Buyurdu ki: «Allah sana rahmet etsin.»


    Yorum


      #17
      Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

      4) MARİFETİN EN AŞAĞI DERECESİ BABI

      l-(227) ...Feth b. Yezid, Ebu'l-Hasan (Ali b. Musa aleyhisselâm)'dm şöyle riva­yet eder:

      İmam'a marifetin en aşağı derecesini sordum.

      Buyurdu ki: «Allah'tan başka ilâh olmadığına, benzerinin ve denginin bulun­madığına, O'nun "kadîm / öncesiz," sabit ve var olduğuna, yitik olmadığına, O'na benzeyen hiçbir şeyin bulunmadığına inanmaktır.»


      Yorum


        #18
        Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

        2-(228) ...Tahir b. Hatim[2] şöyle rivayet etmiştir:

        Tahir Adama[3] şöyle yazmıştır: Allah-ı tanıma hususunda daha azı caiz olmayan derece hangisidir? Ona şu cevabı yazdı:

        «Allah daima bilendir, işitendir, görendir. O, dilediğini yapandır.» Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)'a "Yaratıcıyı bilme hususunda daha aşağısı caiz olmayan bilgi derecesi hangisidir?" diye soruldu.

        Buyurdu ki: «O'nun gibi bir şey yoktur. Hiçbir şeye benzemez. Daima bilen­dir, işitendir, görendir.»



        [2]- Bu adam, daha sonra "gulat / aşırılar" çizgisine sapmıştır

        [3]- İmam Rıza Ali b. Musa (a.s)'ı kastediyor. [el-Vafi]


        Yorum


          #19
          Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

          3-(229) ...İbrahim b. Ömer şöyle rivayet eder:

          Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’ın şöyle dediğini duydum: «Allah'ın bütün işleri şaşırtıcıdır; ancak (veya ha­beriniz olsun ki...) O, kendisini size tanıttığı oranda sizi sorumlu tutmuştur.»

          Yorum


            #20
            Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

            5) MÂ'BUD BABI

            l-(230) ...İbn Riab ve ayrıca bir çok kişi Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet etmiştir:
            «Kim zihninde tasavvur ederek, kesin bir bilgiye da­yanmaksızın, salt vehimle Allah'a ibadet ederse küfre düşmüş olur.

            Kim anlamı bir yana bırakarak isme ibadet ederse küfre düşmüş olur.

            Kim isme ve anlama ibadet ederse şirk koşmuş olur.

            Ad konulan anlama O'nun kendisini vasfettiği nitelikleriyle ibadet eden, kal­bini bu inançla dolduran, gizli ve açık olarak bu inancı dile getiren bir kimse Emir'ül-Mü'minin (Ali b. Ebu Tâlib aleyhisselâm)'ın gerçek arkadaşlarından biridir.»

            Bir başka rivayette: «Gerçek mü'mindir.» şeklinde bir ifadeye yer veriliyor.


            Yorum


              #21
              Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

              2-(231) ...Hişam b. Hakem, Ebu Abdullah (aleyhisselâm)’a Allah'ın isimleri ve bu isimlerin türevleri hakkında bir soru sorduğunu, "Allah sözcüğü, nereden türemiştir?" dediğini ve İmam'ın da şöyle cevap verdiğini rivayet etmiştir:

              «Ey Hişam! Allah sözcüğü "ilâh" sözcüğünden türemiştir. İlâh ise ibadet edi­len birinin varlığını gerekli kılar. İsim, isimlendirilenden ayrıdır. Kim anlamı bir ke­nara bırakarak isme ibadet ederse küfre gitmiş ve hiçbir şeye ibadet etmemiş olur. Kim isme ve anlama ibadet ederse küfre girmiştir ve iki ilâha ibadet etmiştir. Kim de isme değil anlama ibadet ederse işte tevhid budur. Şimdi anladın mı ey Hişam?»

              Dedim ki: Bana daha fazla anlat.

              Dedi ki: «Allah'ın doksan dokuz ismi vardır. Eğer isim, isimlendirilen olsaydı o zaman her bir isim bir ilâh olurdu. Fakat Allah bir anlamdır ve bu anlama bu isim­lerle işaret edilir ve O bunların tümünden ayrıdır. Ey Hişam, ekmek; yenilen madde­nin ismidir. Su; içilen maddenin ismidir. Elbise; giyilen maddenin ismidir. Ateş; ya­kıcı maddenin ismidir. Şimdi kendini savunacak ve düşmanlarımızla ve Allah'tan başka ilâhlar edinenlerle tartışacak kadar meseleyi anladın mı ey Hişam?»

              Dedim ki: Evet.

              Buyurdu ki: «Allah bundan seni yararlandırsın ve senin ayaklarını sabit kılsın ey Hişam!» Hişam der ki: Allah'a yemin ederim ki, o gün o meclisten ayrıldığımdan beri hiç kimse tevhid konusunda bana üstünlük sağlamış değildir.


              Yorum


                #22
                Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

                3-(232) ...Abdurrahman b. Ebu Necran şöyle rivayet eder:

                Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)'a yazdım veya sözlü olarak söyledim. "Allah beni sana feda etsin! Biz Rahman, Rahim, bir, tek ve Samed'e mi ibadet ediyoruz?"

                Buyurdu ki: «Kim isimlerle adlandırılan müsemmadan ayrı olarak isme ibadet ederse şirk koşar, küfre sapar ve inkâr etmiş olur. Hiçbir şeye de ibadet etmiş sayıl­maz. Bilâkis bir, tek ve samed olan ve bu isimlerle adlandırılan Allah'a ibadet et, isimlere değil; çünkü isimler Allah'ın kendisini vasfettiği sıfatlardır.»

                Yorum


                  #23
                  Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

                  6) KEVN (var olma) VE MEKÂN BABI

                  1-(233) ...Ebu Hamza şöyle rivayet etmiştir:

                  Nafi b. Ezrak Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)’a sordu ki: "Bana Allah'ın ne zaman var olduğunu anlat?"

                  Buyurdu ki: «Ne zaman yoktu ki, sana ne zaman olduğunu anlatayım? Daima olan ve asla yok olmayan bir, hiçbir şeye muhtaç olmayan (samed), eş ve çocuk edinmeyen Allah, münezzehtir.»


                  Yorum


                    #24
                    Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

                    2-(234) ...Ahmed b. Muhammed b. Ebu Nasr şöyle rivayet etmiştir:

                    Belh nehrinin ötesinden (Maveraunnehir) bir adam, Ebu'l-Hasan er-Rıza (Ali b. Musa aleyhisselâm)'ın yanma geldi ve dedi ki: "Sana bir soru soracağım, eğer bu so­ruya benim düşündüğüm gibi cevap verirsen senin imamlığını kabul edeceğim." Ebu'l-Hasan (Ali b. Musa aleyhisselâm) dedi ki: «İstediğini sor.» Adam şöyle dedi: "Bana Rabbinin ne zamandan beri var olduğunu, nasıl var olduğunu ve neye dayandığını söyle?"

                    Ebu'l-Hasan (aleyhisselâm) dedi ki: «Allah Tebareke ve Teâlâ neresiz, (mekânsız) nereyi, (mekânı) nere (mekân) yapandır. Ve nasılsız, (keyfiyetsiz) nasılı, (keyfi­yeti) nasıl (keyfiyet) yapandır. O, kudretine dayanır.»

                    Bunun üzerine adam yerinden kalktı, alnından öptü ve dedi ki: Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna, Ali­'nin, Allah Resûlü'nün vasisi olduğuna, ondan sonra Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)'nin yerine geçtiğine, siz imamların doğru sözlü olduklarınıza ve senin de on­lardan sonra onların görevini üstlendiğine şahitlik ederim.

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

                      3-(235)...Ebu Basir şöyle rivayet eder:

                      Bir adam Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)’ın yanına geldi ve dedi ki:

                      Bana Rabbinin ne zamandan beri var olduğunu söyle?

                      İmam buyurdu ki: «Yazıklar olsun sana! Ancak bir zaman var olmayan şey hakkında ne zaman oldu? Denir. Benim yüce Rabbim, her zaman vardı ve her zaman nasılsız (keyfiyetsiz) diridir. Allah hakkında "...oldu" olmaz. Oluşu için de "oldu ve nasıl oldu" nitelemesi olmaz. O'nun için "nerede" (mekân) yoktur.

                      Bir şeyin içinde değildir. Ve bir şeyin üzerinde de değildir. Özel mekânı için bir yer meydana getirmemiştir. Varlıkların oluşmasından sonra güçlenmemiştir ve hiçbir şey olmadan önce de zayıf değildi. Bir şey meydana getirmemişken korku his­setmiyordu. Zihinde tasavvur edilen hiçbir şeye benzemez. Varlıkların yaratılmasın­dan önce egemenlikten uzakta değildi ve varlıkların ortadan kalkmasından sonra da egemenlikten uzaklaşmaz. Hayat olmaksızın hep diridir. Bir şey meydana getirme­den önce güçlü hükümdardı. Evreni var ettikten sonra da karşı durulmaz güç sahibi hükümdardır.

                      Varoluşu için "nasıllık" söz konusu değildir. Nerede oluş O'nun için yoktur, sınırı söz konusu değildir. Kendisine benzeyen bir şeyle tanınmaz. Uzun süre kal­maktan dolayı yaşlanmaz. Hiçbir şeyden korkmaz. Aksine bütün varlıklar Onun kor­kusundan titrerler. Sonradan olma bir hayatı olmaksızın diriydi. Vasfedilir bir oluşu, sınırlandırılabilir "bir nasıl" oluşu ve kavranabilir "bir nerede" oluşu veya bir şeye komşu olabilir "bir mekânı" yoktur. Bilâkis O, diridir, tanınandır, hükümrandır, da­ima güç ve egemenlik sahibidir. Dilediğini, dilediği zaman dileyişiyle yarattı. Sınır­landırılamaz, parçalanamaz, yok edilemez. Keyfiyetsizlikti, mekânsız son olacaktır. "O'nun yüzü hariç, her şey helak olacaktır." (Kasas, 88) "Yaratma ve emir yetkisi O'nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah münezzehtir." (Araf, 54)

                      Yazıklar olsun sana, ey soru soran adam! Benim Rabbimi, zihinler kapsayamazlar. Şüpheler Onu, rububiyyet makamından indiremezler, şaşırmaz, hiçbir şey Ona yaklaşamaz, komşu olamaz, Olaylar Ona musallat olamazlar, hiçbir şeyden do­layı sorumlu tutulamaz, hiçbir şeyden dolayı pişmanlık duymaz. "Uyumaz.." (Bakara, 255) "Göklerde, yerde, ikisinin arasında ve yerin altında bulunan her şey Onundur." (Ta-ha, 6)»


                      Yorum


                        #26
                        Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

                        4-(236) ...Ahmed b. Muhammed b. Halid, babasından, merfu olarak şöyle ri­vayet etmiştir: Yahudiler, Re’sul Calut'un etrafında toplandılar ve dediler ki: "Bu adam (Ali aleyhisselâm) âlim birisidir. Bizi ona götür, ona bazı sorular soralım."

                        Toplanıp Emir'ül-Mü'minin'in bulunduğu yere geldiler. Onlara Emir'ül mü'minin'in evde olduğunu söylediler. Onlar da Ali (aleyhisselâm) evden çıkıncaya kadar beklediler. Re’sul Calut ona dedi ki: Sana bazı sorular sormak için geldik.

                        Dedi ki: «İstediğini sor Ey Yahudi!»

                        Dedi ki: Senin Rabbinin ne zamandan beri var olduğunu sormak istiyorum?

                        Buyurdu ki: «Allah meydana gelmiş olmaksızın vardı. Keyfiyetsiz vardı. Daima kemmiyetsiz ve keyfiyetsiz vardır. Onun öncesi olmaksızın vardı. O önceden önce, öncesiz, sonsuz, nihayetsiz vardı. Nihayetler Onda son bulur. O her sonun sonudur.»

                        Re'sul Calut dedi ki: Gidelim! Bu adam söylendiğinden daha bilgiliymiş!


                        Yorum


                          #27
                          Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

                          5-(237) ...Ebu'l-Hasan el-Mevsilî, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet etmiştir:

                          Yahudi bilginlerden biri Emir'ül-Mü'minin (Ali aleyhisselâm)’ın yanına geldi ve dedi ki: Ey Mü'minlerin Emiri! "Rabbin ne zaman var oldu?"

                          Dedi ki: «Anan sensiz kalasıca! Ne zaman olmadı ki, ne zaman var oldu? Diye sorulsun? Benim Rabbim, önceden önce, öncesiz vardı, sonradan sonra, sonrasız var­dır. Sonluğunun sonu, sınırı yoktur. Sonlar O'nda son bulur. O, her şeyin sonudur.»

                          Yahudi dedi ki: Ey Mü'minlerin Emiri! Yoksa sen nebi misin?

                          Dedi ki: «Yazıklar olsun sana! Ben, ancak Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi)’nin. Kullarından bir kulum
                          [4] (velimdir, bağlılarından biriyim).»

                          Rivayet edilir ki, Emir'ül-Mü'minin'e "Gökleri ve yeri yaratmadan önce Rab-bimiz neredeydi?" diye sorulmuş, Ali (aleyhisselâm), bu soruya şu cevabı vermiştir:

                          «Nerede?» mekânla ilgili bir sorudur. Mekân yokken Allah vardı.»


                          [4]- (Bakınız 434. hadisin dip notu.)

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

                            6-(238) ...Muhammed b. Sema'e, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet etmiştir:

                            Yahudilerin din bilginlerinin başı (Re'sul Calut) Yahudilere de­di ki: "Müslümanlar, Ali'nin en keskin mücadeleci ve kesin inançları en iyi bilen, en âlim kimse olduğunu iddia ediyorlar. Bizi ona götürün, bir kaç soru sorayım da hata­sını ortaya çıkarayım." derken Ali'nin yanına geldiler. Bilginlerinin başı dedi ki:

                            Ey Mü'minlerin Emiri! Sana bir hususta soru sormak istiyorum.

                            Dedi ki: «İstediğini sor.»

                            Bunun üzerine şöyle dedi:

                            Ey Mü'minlerin Emiri! Rabbimiz ne zaman var oldu?

                            Dedi ki: «Ey Yahudi! Daha önce var olmayan bir kimse için ne zaman var ol­du? Denir. Allah, ise oluşsuz vardır. Keyfiyetsiz vardı, vardır. Evet, ey Yahudi! Evet, ey Yahudi! O'nun öncesi olur mu? O sonsuz, sınırsız önceden öncedir. Sonu olma­yan sondur. Sonlar O'nun yanında son bulur. Ve O, her şeyin sonudur.»

                            Yahudi dedi ki: Ben şahitlik ederim ki, senin dinin haktır ve senin dinine ay­kırı olan görüşler batıldır.


                            Yorum


                              #29
                              Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

                              7-(239) ...Zurare şöyle rivayet eder:

                              Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)'a dedim ki: Allah, vardı da bir şey yok muydu?

                              Dedi ki: «Evet, O vardı, hiçbir şey yoktu.»

                              Dedim ki: Peki, neredeydi?

                              -İmam bir yere yaslanmıştı, doğrularak oturdu-dedi ki:

                              «İmkânsızı söyledin ve mekânsız mekândan söz ettin ey Zurare!»


                              Yorum


                                #30
                                Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler

                                8-(240) ...Ebu'l-Hasan el-Mevsilî, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)'dan şöyle rivayet etmiştir:

                                Yahudi din bilginlerinden biri, Emir'ül-Mü'minin (aleyhissetâm)’ın yanına gel­di ve dedi ki: Ey Mü'minlerin Emiri! "Rabbin ne zamandan beri vardır?"

                                Buyurdu ki: «Yazıklar olsun sana! Daha önce var olmayan bir şey için ne za­mandan beri vardır? Denir; fakat olan şey için ne zaman oldu? Denmez. Allah, önceden önce, öncesiz ve sonradan sonra, sonrasız ve sonsuz vardır. Sonu olmayan sondur.»

                                Yahudi ona dedi ki: Yoksa sen nebi misin?

                                Dedi ki: «Hayır, anan sensiz kalasıca! Ben, ancak Resûlullah'ın kullarından bir kulum (velîmdir, bendelerinden bir bendeyim).»


                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X