Ynt: Usul-u Kafi - Tevhit Kitabından hadisler
7) NİSPET (nesep) BABI
l-(241) ...Muhammed b. Müslim, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet etmiştir:
«Yahudiler, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)’ye bir soru sordular ve dediler ki: "Bize Rabbinin nesebini (vasfet, tanımla) anlat."
Peygamberimiz üç gün bekledi, sonra: «Kul huvellahu ahad [5] /De ki: O Allah birdir...» (İhlâs, 1) suresi sonuna kadar indi.»
Bu hadisi Muhammed b. Yahya, Ahmed b. Muhammed'den, o Ali b. Hakem'den, o da Ebu Eyyub'den rivayet etmiştir.
[5]- Ahad=(tek) kelimesi el-Vahde (birlik) kelimesinden türemiş sıfattır, el-Vahid (bir) gibi. Ancak el-ahad sıfatı, ne objeler aleminde ne de zihin içi tasavvur kapsamında çokluk kabul etmeyen şeyler için kullanılır. Bu yüzden sayılmaz ve sayıların kapsamına girmez. el-Vahid ise bundan farklıdır. Çünkü "bir" olan her şey, hem objeler dünyasında hem de zihin içi tasavvur kapsamında bir tür vehimle ya da akli bir varsayımla iki, üç, dört... olmaya açıktır. Böylece bu ek sayıların katılmasıyla çoğalabilir. Ama "ahad" öyle değildir, bir ikincisi ne zaman tasavvur edilirse yine kendisidir, onda bir artış olmaz.
Bu anlamı şöyle bir ifadeyle de somutlaştırabiliriz: Topluluktan bir tek kişi bana gelmedi, dediğin zaman, onlardan bir kişinin gelmesini olumsuzladığın gibi iki ve daha yukarısı kişinin gelmiş olmasını da olumsuzlarsın. Buna karşılık: Bana onlardan bir kişi gelmedi, dediğin zaman, sadece, sayı olarak bir kişinin gelmesini olumsuzluyorsun, bu, onlardan iki ve daha yukarı kişinin gelmesini de olumsuzladığın anlamına gelmez. Bu anlamı ifade etmesinden dolayıdır ki "ahad" kelimesi mutlak olumluluk bağlamında sadece yüce Allah için kullanılır. Bu konuda enteresan açıklamalardan biri Ali (a.s)'ın, Allah'ın birliğini işlediği hutbelerinin birinde geçen şu ifadedir: «Ondan başkası bir olarak nitelendirildiği zaman, bu, onun az olduğunu ifade eder.» [el-Mîzan, (İhlâs, 1) Tefsir]
7) NİSPET (nesep) BABI
l-(241) ...Muhammed b. Müslim, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet etmiştir:
«Yahudiler, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)’ye bir soru sordular ve dediler ki: "Bize Rabbinin nesebini (vasfet, tanımla) anlat."
Peygamberimiz üç gün bekledi, sonra: «Kul huvellahu ahad [5] /De ki: O Allah birdir...» (İhlâs, 1) suresi sonuna kadar indi.»
Bu hadisi Muhammed b. Yahya, Ahmed b. Muhammed'den, o Ali b. Hakem'den, o da Ebu Eyyub'den rivayet etmiştir.
[5]- Ahad=(tek) kelimesi el-Vahde (birlik) kelimesinden türemiş sıfattır, el-Vahid (bir) gibi. Ancak el-ahad sıfatı, ne objeler aleminde ne de zihin içi tasavvur kapsamında çokluk kabul etmeyen şeyler için kullanılır. Bu yüzden sayılmaz ve sayıların kapsamına girmez. el-Vahid ise bundan farklıdır. Çünkü "bir" olan her şey, hem objeler dünyasında hem de zihin içi tasavvur kapsamında bir tür vehimle ya da akli bir varsayımla iki, üç, dört... olmaya açıktır. Böylece bu ek sayıların katılmasıyla çoğalabilir. Ama "ahad" öyle değildir, bir ikincisi ne zaman tasavvur edilirse yine kendisidir, onda bir artış olmaz.
Bu anlamı şöyle bir ifadeyle de somutlaştırabiliriz: Topluluktan bir tek kişi bana gelmedi, dediğin zaman, onlardan bir kişinin gelmesini olumsuzladığın gibi iki ve daha yukarısı kişinin gelmiş olmasını da olumsuzlarsın. Buna karşılık: Bana onlardan bir kişi gelmedi, dediğin zaman, sadece, sayı olarak bir kişinin gelmesini olumsuzluyorsun, bu, onlardan iki ve daha yukarı kişinin gelmesini de olumsuzladığın anlamına gelmez. Bu anlamı ifade etmesinden dolayıdır ki "ahad" kelimesi mutlak olumluluk bağlamında sadece yüce Allah için kullanılır. Bu konuda enteresan açıklamalardan biri Ali (a.s)'ın, Allah'ın birliğini işlediği hutbelerinin birinde geçen şu ifadedir: «Ondan başkası bir olarak nitelendirildiği zaman, bu, onun az olduğunu ifade eder.» [el-Mîzan, (İhlâs, 1) Tefsir]
Yorum