“Onlar, Allah’ı bırakıp ahbar ve ruhbanları rablar edindiler ve Meryem oğlu Mesih’i de ... Oysa onlar, tek olan bir ilah’a ibadet etmekten başka birşey ile emrolunmadılar. O’ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir.” (9/31)
Burada sorun ‘Rabb’ edinilenin kimliği değildir. Rablardan amaç, insanların önder ve rehber edindikleri kimselerdir. Bu, İsrailoğullarının yaptığı gibi din adamları, veliler ve hatta İsa (a.) gibi peygamberler de olabilir. Sorun o eylemin kendisidir ve o da Allah’tan başkasını Rabb edinmektir. Çünkü onların emir ve yasaklarına boyun eğerler, şeriat ve kanunlarına tabi olurlar. Allah’ın gönderdiği hiçbir delile dayanmadan haram ve helal dediklerine inanırlar. İşte bunu Kur’an Allah’tan başkasına kulluk yapmak olarak niteliyor ve bu tavra da doğrudan ‘şirk’ diyor.
Bu şirk türü sadece Musa (a.) ve İsa’nın (a.) ümmetinde kalmamış Hz. Muhammed’in (a.) ümmetine de geçmiş, bu ümmet de ulularını, din büyüklerini, velilerini Allah’tan başka rabler edinme sevdasına düşmüşlerdir.
Elbette bu Rabb ediniş onların önünde secde etmek, onlara doğrudan ibadet etmek biçiminde gerçekleşmiyordu. İnsanların önderlerini, din büyüklerini, üstadlarını, hocalarını hatta peygamberlerini rablar edinmeleri sevginin ve bağlılığın cinayet derecesine vardığı bir aşırılık örneğidir.
Herkes ilminin durumuna göre kendisinden daha bilgili olan kişilere, ilme bağlı olarak(bilinçle) itaat edebilir. Fakat eğer alim dahi olsa bir şahsın kendi fikir ve emirlerine itaat edilir ve bu fikir veya emrin tartışılmaz doğru olduğu iddia edilecek olursa bu durumun ‘haham ve papazlarını Rabb edinenlerin’ durumlarından farklı olmayacağı açıktır.
Burada sorun ‘Rabb’ edinilenin kimliği değildir. Rablardan amaç, insanların önder ve rehber edindikleri kimselerdir. Bu, İsrailoğullarının yaptığı gibi din adamları, veliler ve hatta İsa (a.) gibi peygamberler de olabilir. Sorun o eylemin kendisidir ve o da Allah’tan başkasını Rabb edinmektir. Çünkü onların emir ve yasaklarına boyun eğerler, şeriat ve kanunlarına tabi olurlar. Allah’ın gönderdiği hiçbir delile dayanmadan haram ve helal dediklerine inanırlar. İşte bunu Kur’an Allah’tan başkasına kulluk yapmak olarak niteliyor ve bu tavra da doğrudan ‘şirk’ diyor.
Bu şirk türü sadece Musa (a.) ve İsa’nın (a.) ümmetinde kalmamış Hz. Muhammed’in (a.) ümmetine de geçmiş, bu ümmet de ulularını, din büyüklerini, velilerini Allah’tan başka rabler edinme sevdasına düşmüşlerdir.
Elbette bu Rabb ediniş onların önünde secde etmek, onlara doğrudan ibadet etmek biçiminde gerçekleşmiyordu. İnsanların önderlerini, din büyüklerini, üstadlarını, hocalarını hatta peygamberlerini rablar edinmeleri sevginin ve bağlılığın cinayet derecesine vardığı bir aşırılık örneğidir.
Herkes ilminin durumuna göre kendisinden daha bilgili olan kişilere, ilme bağlı olarak(bilinçle) itaat edebilir. Fakat eğer alim dahi olsa bir şahsın kendi fikir ve emirlerine itaat edilir ve bu fikir veya emrin tartışılmaz doğru olduğu iddia edilecek olursa bu durumun ‘haham ve papazlarını Rabb edinenlerin’ durumlarından farklı olmayacağı açıktır.
Yorum