Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #46
    Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

    [quote author=faramirofgondor link=topic=24975.msg168565#msg168565 date=1372885021]
    Bir de Şiilere bir eleştirim olacak. Bize sünni kaynak göstermeyin zira biz o hadisleri şüpheli sayıyoruz diyorsunuz ama sünniliğin delillerini çürütmek için sünnilere şüpheli dediğiniz sünni hadislerle delil getiriyorsunuz.Hey gidi. Bu ne yaman çelişki.
    [/quote]


    Çelişki diye yargıda bulunmadan bir sorsaydınız garip duruma düşmezdiniz. Size önerim sorun! Sormadan karar vermeyin. Şia asla zor duruma çelişkiye cevapsızlığa düşmez.


    Kaynak gösterme konusunda Şia başı dik alnı açıktır. Asla hiç bir mezhep Şia gibi onura sahip değildir kaynak ve ispat konusunda. Bunu defalarca test ettik. bu sitede de hayatta da.


    Sorunuza gelince;


    Şii birinin sünnilere, sünni kaynaklardan kanıt sunması hem doğal hem gerekli hem de Şia için övünülecek bir konudur. Çünkü bu Şia'nın inandığı doğruların her yerde olduğunun göstergesidir. Şia hak değil mi? Hak! Şia hiç içine biat sızmadan İslam'ı günümüze kadar taşıyan sistem değil mi? Evet. Allah insanları hak hakikat İslam'dan sorguya çekmeyecek mi? Allah her topluma uyarıcı geldiğini, tebliğci gönderdiğini ayetlerde belirtmiyor mu? Belirtiyor! Bu durumda sünnilere de hak ve hakikati göndermesi gerekmiyor mu? Sünniler şia kaynaklarına güvenip de onları okumayacağına, şii alimleri alim saymayacağına göre Allah doğru olan Şiayı sünnilere nasıl tebliğ edecek? Tabi ki kendi sünni kaynaklarında koruduğu hakikatlerle! Bu yüzden sünni kaynaklarda Ehlibeytle ilgili hadisler vardır ve tarih boyunca onlardan çıkarılamamış orada Allah tarafından korunmuştur. Sünni kitaplarda Ehlibeytle ilgili hadisler sünnileri şiaya yönlendirip bu Ehlibeyt mektebine mahkum eden mecburi yol/ok işaretleridir.


    Allah sünnilere değil Yahudi ve Hristiyanlara da hakikatleri kendi kitapları vasıtasıyla iletti. Halen bu günkü muharref Tevrat ve İncil'de Muhammed'in s.a.a hak Peygamber olarak gönderileceğine dair mücde ve O Hazretin vasıfları bulunmaktadır. Allah, Yahudi ve Hristiyanları da Muhammed s.a.a'ten hesaba çekeceği için bu hakikati onların kitaplarına yerleştirmiş ve orada korumaktadır. Şimdi öteki dünyadaki hesabı düşün: Şaron geldiğinde ona denecek ki Muhammed s.a.a'e neden iman etmedin? o da ben yahudiydim kendi peygamberlerime iman ettim. Denecek kitabın ne idi? diyecek Tevrat. O zaman tevrattaki Muhammed s.a.a'i mücdeleyen ve ona inanmayı emreden ayeti okuyacaklar. Diyecekler Tevrata inanıyordun da neden bu ayetin gereğini yerine getirip Muhammed s.a.a'e iman etmedin? Eğer Tevratta bu ayet olmasaydı, siyonistlerin, İslam'a kin duyan yahudi düşmanların güçleri yetseydi bu Muhammed s.a.a'i mücdeleyen ayeti Tevrattan kazıyıp söküp atmazlar mıydı! diğer işine gelmeyen ayetleri tahrif ettiler de bu ayetleri neden tahrif edemediler? İşte Allah böylece onlara hücceti (kesin delil ve kanıtı) tamamlamış olacak da ondan. İncil ve Hristiyanlar için de bu dediklerimiz aynen geçerli.


    Şimdi içinde Muhamemed s.a.a.'in hak olarak gönderildiğine dair ayet var diye, Tevratın ve incilin diğer ayetleri de doğru mu olmuş oluyor, tahrif edilmemiştir mi oluyor? Yoksa bu, Muhammed s.aa.'in hak Peygamber olduğuna dair ayetler uydurma mı olmuş oluyor?


    Sünni kitaplarda Ehlibeytle ilgili hadisler o kadar çoktur ki, kendi kaynağını okuyan bir sünninin sünni kültürde kalabilmesi mümkün değil.


    Çünkü sünni hadis kitaplarında: "Size iki ağır emanet bırakıyorum onlara sarıldığınız sürece asla sapmazsınız; 1- Allah'ın kitabı (Kur'an) ve Ehlibeytim itretim. Bu hadis gereği Ehlibeyte uymak ve itaat şart. Bu hadis sünnilerin en temel hadis kaynaklarında halen var. Buna karşın sünnilerin ağızlarında dolaşan ama kitaplarda olmayan uydurma söz, "...bu iki emanet Kur'an ve sünnet". Şimdi sünnilik Kur'an ve sünnete sarılarak doğru kalmak mümkün ve biz bu emre göre yaşyıoruz diyor adımızı bu hadisten aldık diyor ama sünnilerin kendi kitaplarında ..iki emanet Kur'an ve sünnet.. hadisi yok!


    Yine sünniler 4 mezhebi hak ve onlara uymayı şart görüyorlar. Ancak onların hiç bir hadis kitabında 4 mezhebe uyulabileceğine ve onların meşru olduğuna dair hiç bir hadis yok!! Buna karşın şiiler 12 İmama uyuyorlar. tüm sünni temel sahih denilen hadis kitaplarınd 12 İmamın geleceğine ve hidayette kalmak için bunlara itaatin şart olduğu yazıyor. Buhari müslüm tirmizi ve diğer hepsinde.


    Şimdi Allah öteki dünyada sünnilere soracak: neden zamanınızın İnanmadınız? (bkz. İsra 71) onlar, "biz kendi sünni imamlarımız (4 mezhep imamı)'na uyduk" diyecekler. Buna karşın onlara, hani eğer doğru sözlüyseniz getirin kitaptan delilinizi, bunu size biz mi yazdık. siz hadis kitabı olarak hangilerine sahih dediniz? denince kütübü sitte (6 hadis kitabı) dediklerince de melekler: öyleyse bütün hadis kitaplarınızda geçen 12 İmama neden itaat etmediniz? neden Ehlibeyte reddiye, muhalif, ve alternatif olan uydurma mezheplere uydunuz! dediklerinde hangi cevap verecekler dersiniz?


    Şimdi sünni kitaplarda Ehlibeyte zorunlu yönlendiren hadisler var diye tüm hadislere sahih mi diyeceğiz? bununla beraber bu kitaplarda tam zıttına da hadisler var. Ehlibeyti devre dışı bırakmak için yığınla hadis uydurulmuş. Allah'a Peygambere iftira eden bir sürü hadis var. Bunlara mı sahih diyeceğiz yoksa Ehlibeytle ilgili tüm hadis kitaplardan mütevatir olarak nakledilen hadislere mi sahih diyeceğiz?


    Yoksa bu hakikatler onların kitaplarındayken sünnilere, inanmadıkları şii kaynaklardan mı delil göstereceğiz? Ya da inanmadığımız sünni kitaplardan biz şiilere bir şey anlatmak isteyen sünnilerin kendi kitaplarından delil sunmalarını mantıklı mı bulacağız? Sizce nasıl yapmalıyız?

    Yorum


      #47
      Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

      Selmancan o Şiilerin çelişkisi dediğim konuda yazdıktan sonra geldi aklıma yanlış olduğum yani eksik düşündüğüm. Düzeltemedim sonradan da. Sen haklısın. Şiilerin sünnilere sünni kaynaklarla delil getirmesinde sıkıntı yoktur. Özür dilerim o konuda hepinizden.


      Şimdi Humeyni konusunda ise pek tabi İslam'a büyük hizmetler vermiş olabilir onları inkar etmiyorum ama lafın ucu mezhebini seçmeyenlere dokunuyor ve bize haksızlık yapılmış oluyor burda. Çünkü diyelim Şia hak mezheb olsun Şii mi Sünni mi olayım diye araştıran kafa yoran biri Sünni olan ve bundan kendini emin hissedenden daha hayırlı değil midir? Hadi tamam onuda aradaki sıkıntılar için söylemiş düzelsin diye o da tamam. Onuda geçtim.


      İmam Humeyni'ye İmam dememizin nedeni 12 masum İmam'dan biridir diye değildir.

      Hadi ya. Ben 12 İmam'ın ismini bile bilmiyorum öyle mi? Humeyni'yi 12 İmam'dan zannediyorum. ...EDİT... İmam'lık tıpkı Peygamberlik gibi Allah'ın seçtiği kullarına verdiği bir makamdır bir görevdir. Ve 12 İmam'dan başkasına böyle imam sıfatı vermenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Zira siz bu adamı sürekli böyle anmayı adet edinmişsiniz "İmam Humeyni" diye. Karşı bir delilin varsa bu konuda getir. Yoksa ben haklıyım.

      YÖNETİM (ELMEDDİN): DEĞERLİ KARDEŞİM, LÜTFEN BİRAZ SAKİN OLUN VE HAKARETTEN KAÇININ.

      Yorum


        #48
        Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

        Kendi fikirlerine güvenmeyen öfkelenir-tedirgin olur.Kendinize güveniyorsanız ithamları bir kenara bırakalım.Savaşta değiliz ve birbirimize düşman da değiliz.Varsa bildiklerimiz paylaşacağız.
        " Söyledim... duydu anlamına gelmez
        Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
        Anladı... hak verdi anlamına gelmez
        Hak verdi... inandı anlamına gelmez
        İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
        Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

        Yorum


          #49
          Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

          Velâ-i muhabbet(sevgi velâsı) bütün İslâmi fırkalara hastır.

          MUTAHHARİ:

          Acaba,velâ-i muhabbet(sevgi velâsı) Şiîlere mi hastır,yoksa diğer İslâmi fırkalar da ona inanıyorlar mı?
          Cevapta şunu demek gerekmektedir ki, sevgi velâsı Şia’ya has olmayıp,diğer Müslüman fırkalar da ona önem vermektedirler.Ehl-i Sünnet’in dört imamından biri olan İmâm Şafi’î meşhur şiirinde şöyle diyor:
          “Ey süvâri!Hacılar,coşup taşan ve dalgalanan Fırat nehri gibi büyük bir toplulukla Mina’ya hareket ettiği zaman,
          Minâ’nın çakıl taşlı toprağında dur.Seher vakti Mina’nın tepesinde durana ve hareket edene feryat et.
          Eğer,Al-i Muhammed’i sevmek Râfizîlik ise,ohalde,cin ve insanlar şahid olsunlar ki,ben Râfizîyim.”
          Yine,İmam Şâfi’î şöyle diyor:
          “Ey Resûlün Ehl-i Beyt’i,sizi sevmek Allâh’tan bir farzdır. Allâh bu farzı Kur’an’da indirmiştir.Büyük bir iftihâr olarak bu size yeter.Size selâm vermek,duâ etmek namazların bir parçasıdır.Size salât etmeyenin namazı batıldır.”
          İmam Şâfi’î ayrıca şöyle diyor:
          “İnsanları gördüm ki,yolları(mezhepleri)onları sapıklık ve cehalet denizlerine atmıştır.
          Allâh’ın Kurtuluş Gemileri’ne bindim.O’Kurtuluş Gemileri’ ise,Peygamberin sonuncusu Mustafâ’nın Ehl-i beytidir.
          Bize emredildiği gibi Allâh’ın ipine tutundum.O ip ise,Ehl-i Beyt’i sevmektir.”(El-Künâ ve’l-Elkâb,Muhaddis Kûmî)
          Hilafet konusunda,Şîa ile mücadelede bulunan Zamahşerî ve Fahru’r-Râzî’nin,vela-i muhabbet konusunda bir rivâyetleri vardır. Fahru’r-Râzî’nin Zamahşerî’den naklettiğine göre,Hz.Peygamber(s.a.v)şöyle buyuruyor:
          “Al-i Muhammed sevgisi üzere ölen,şehid olarak ölmüştür.Dikkat edin,âl-i Muhammed sevgisi üzere ölen bağışlanmış olarak ölmüştür.Dikkat edin,Muhammed âlinin sevgisi üzere ölen mü’min olarak ve îmân-ı kâmil ile ölmüştür.”( Et-Tefsîru’l-Kebîr,Fahru’r-Râzî,c.27,s.166;El Keşşâf, Zemahşerî,c.4,Şûrâ Sûresi 32.âyetinin açıklaması)
          Ve şöyle diyor:
          “Ey Allâh’ım!Eğer,senin vuslatına nail olamazsam,ömrüm zayi’ ve batıl geçmiştir.Şimdi elimde,bir şeyin dışında,başka hiçbir şeyim yok.O da Kusay’ın çocuklarından gönderilmiş olan Peygamberin itretinin velâsına bağlanmış olduğum bağdır.”
          Burada velâdan maksadın,daha yüce bir anlam olması mümkündür. Fakat,şairin muhabbet velâsını(velâ-i muhabbet)söylediği açıktır.
          Molla Abdurrahman Câmî- Kâdî Nurullah onun hakkında şöyle diyor:İki tane Abdurrahman,Ali’ye eziyet etmiş ve O’nu incitmiştir.Birisi,Abdurrahman bin Mülcem Murâdî,diğeri ise Abdurrahman Câmî’dir.-Farazdak’ın,İmâm Seccâd’ı(A) metheden meşhur kasidesini nazım halinde Farsçaya çevirmiştir:
          “Şöyle diyorlar:Şöyle bir rüya nakletmiş;Farazdak’ın ölümünden sonra onhu rüya aleminde,’Allâh sana ne yaptı?’diye sordular.Şöyle cevap verdi:’Allâh,beni Ali bin Hüseyin’i methetmek için söylediğim bu kaside yüzünden afetti.” Abdurrahman Câmî’nin kendisi şöyle ilave ediyor:
          ”Allâh,bütün insanları bu kasidenin hatırına afetse şaşırtıcı olmaz.”
          Câmî,Farazdak’ı hapsedip ona işkence eden Hişam bin Abdulmelik hakkında şöyle diyor:
          “Eğer,doğru gören gözlü olsaydı,doğru iş yapar ve dininde doğru olurdu.
          Adaletsiz olmazdı,zulüm de etmezdi.Yerine,ona kaftanını verirdi.”(Silsiletü’z-Zeheb)
          Dolayısıyla,vela-i muhabbet meselesinde,Şîa ile Ehl-i Sünnet arasında ihtilaf yoktur,yalnız Ehl-i Beyt’e buğzeden, İslâm câmiasından atılıp kovulan ve kâfirler gibi necâsete mahkum olan Nasıbîler ( Nasıbîler,Hz.Ali ve Ehl-i Beyt’e düşmanlık eden bir fırkadır) hariç.Elhamdülillah,içinde bulunduğumuz çağda yeryüzü onların pisliğinden arınmıştır.Fakat,parmakla sayılabilecek kadar az müntesibiörülüyor ki,bazı kitaplar yazıyorlar.HEPSİNİN AMACI VE ÇABASI,MÜSLÜMANLAR ARASINDAKİ AYRILIĞI ARTIRMA NOKTASINDA BİRLEŞİYOR.BİZİMKİLERDEN BİRKAÇ KİŞİNİN YAPTIĞI GİBİ.İŞTE BU ONLARIN ASALET TAŞIMADIKLARININ VE TIPKI BİZİMKİLER GİBİ,SÖMÜRÜNÜN PİS ALETİ OLDUKLARININ EN İYİ DELİLİDİR.
          Zamahşerî ve Fahru’r-Râzî,yukarıda geçen rivayetlerin zeylinde Resûl-i Ekrem’den(s.a.v.) naklettiklerine göre,Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
          “Dikkat edin!Kim Muhammed ehline buğzederek ölürse,kafir olarak ölür.Dikkat edin!Kim Muhammed ehline buğzederek ölürse cennetin kokusunu koklamayacaktır.”

          İmam Sâdık(as) şöyle buyuruyor:
          “Şüphesiz Allâh Tebâreke ve Teâlâ köpekten daha necîs bir mahluk yaratmadı.Kuşkusuz biz Ehl-i Beyt’e buğzeden ve düşman olan köpekten daha necistir.”

          (Kaynak:Altı Makale s.151-152-153-154)


          " Söyledim... duydu anlamına gelmez
          Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
          Anladı... hak verdi anlamına gelmez
          Hak verdi... inandı anlamına gelmez
          İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
          Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

          Yorum


            #50
            Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

            1-Mutahhari galiba şia'dır.Yanlış mı hatırlıyorum.

            2-Delil olarak Şİİ müçtehid veya günümüzün seçkin alimlerinin sözünü atarım.

            3-Bel ki de arkadaşlar neden hadisleri vermiyorsunuz diye bilir.Çünkü muhaddis değilim şia da hangi hadis sahih hangisi sahih değil bilmiyorum.Bu sitede de o yetenekte birini doğrusu tanımıyorum.Durum böyleyken hadis yerine o işte uzman bilginlerin sözü bana daha isabetli geliyor ki böyledir.Ya da şöyle diyeyim müçtehid değilsen müçtehide uyacaksın yoksa efendim ben böyle bir hadisi kitaplarımızda buldum imamlara tabi olurum demek ne dediğini bilmemektir.Site de bazı arkadaşlarla münazara ettiğimde onlarca hadisi delil olarak vererek görüşlerini ispat edenlerle karşılaştım.Ama bu kardeş 1 hadisin bile tahlilini yapamayacağını da biliyorum.İşin can alıcı noktası da burası galiba.Ben Usuli alimlere tabi olmuşken kim beni bir daha ahbari alimlerin mantığına çekebilir.Biz 200 yıl önce bu düşünceleri toprağa gömdük.
            " Söyledim... duydu anlamına gelmez
            Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
            Anladı... hak verdi anlamına gelmez
            Hak verdi... inandı anlamına gelmez
            İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
            Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

            Yorum


              #51
              Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

              [quote author=ŞehiD link=topic=24975.msg168557#msg168557 date=1372871332]
              Eğer o iki yıl olmasaydı Numan Helak olacaktı da, neden hocasının sözünü dinlemedi? madem dinlemedi şimdi helak olmadı mı?[/quote]

              erbab emin ol numan o iki yılını gerçek bir talebe gibi oturup dersini dinleseydi gidip krallarla işbirliği yapıp kendine has mezhep kurma çabasında olmazdı.
              [center]
              ..ey ahle aalam agham Eli mazloome... یا ابا عبدالله الحسین
              [center]
              Bizleri öldürün! Zira Halkımızın bilinci daha da artacak!
              Şehid Seyyid Abbas Musavi(Eski Hizbullah Lideri)

              Yorum


                #52
                Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

                [quote author=ali enis link=topic=24975.msg168580#msg168580 date=1372945523]
                erbab emin ol numan o iki yılını gerçek bir talebe gibi oturup dersini dinleseydi gidip krallarla işbirliği yapıp kendine has mezhep kurma çabasında olmazdı.
                [/quote]

                1-Ebu Hanife ben şu mezhebi kurdum ona tabi olun dememiş sadece çeşitli konularda içtihatlarını söylemiş ve sahih bir hadis varsa-bulursanız ona uyun demiş.

                2-Ebu hanifeyi ister sevin ister sevmeyin bu ayrı bir konu ama onun krallarla işbirliği yaptığı söylemeyin ki bu ona iftira olur.Ve bu bize yakışmaz.Bu alim niçin neden öldü araştırın da görün.Hangi kralla iş birliği yapmış.Aksine işbirliği yapmadığı için şehit edilmiştir.


                İmam Cafer Sadık (a.s) ashabına şu tavsiyede bulunmuştur: "Halkınızın hal hatırını sorun. Cenazelerinde hazır olun, hastalarını ziyaret edin, haklarını onlara eda edin. Çünkü sizden birisinin dininde sakınan, sözünde doğru, emanete sadık ve insanlara karşı güzel huylu olması ve hakkında 'bu Caferi'dir' denmesi beni sevindirir. İşte Cafer'in öğrettiği edep budur denilmesinden de iftihar ederim."
                " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                Yorum


                  #53
                  Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

                  İmam Cafer Sadık (a.s) ashabına şu tavsiyede bulunmuştur: "Halkınızın hal hatırını sorun. Cenazelerinde hazır olun, hastalarını ziyaret edin, haklarını onlara eda edin. Çünkü sizden birisinin dininde sakınan, sözünde doğru, emanete sadık ve insanlara karşı güzel huylu olması ve hakkında 'bu Caferi'dir' denmesi beni sevindirir. İşte Cafer'in öğrettiği edep budur denilmesinden de iftihar ederim."
                  " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                  Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                  Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                  Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                  İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                  Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                  Yorum


                    #54
                    Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

                    bana dinimi öğretme lütfen.

                    hamdolsun dinimizin o kadar güzel alimleri var ki hiçbirisi de gidip krallarla dewlet adamlarıyla iş birliği yapmıyor. malikin nasıl öldüğü beni ilgilendirmiyor.

                    nitekim halife osman da hem halifeydi hem kraldı hemde halk öldürdü. o halde osman kötü biriydi diyebilir misin?

                    cevap: sen diyemezdin. ama biz deriz.
                    [center]
                    ..ey ahle aalam agham Eli mazloome... یا ابا عبدالله الحسین
                    [center]
                    Bizleri öldürün! Zira Halkımızın bilinci daha da artacak!
                    Şehid Seyyid Abbas Musavi(Eski Hizbullah Lideri)

                    Yorum


                      #55
                      Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

                      Abdurrahman ibni Haccac naklediyor. İmam Caferi Sadık Aleyhisselam bana buyurdu. Bu iki özellikten uzak dur ki, helak olanlar bu iki sıfatla helak olmuşlardır. İnsanlara kendi görüşünle fetva vermekten, bilmeden anlamadan ve ilimsiz olarak Allah Azze ve Celle`ye dindarlık etmekten kaçın. usulu kafi
                      sen bu hadisten sonra hala malikin helak olduğuna inanmıyor musun?
                      [center]
                      ..ey ahle aalam agham Eli mazloome... یا ابا عبدالله الحسین
                      [center]
                      Bizleri öldürün! Zira Halkımızın bilinci daha da artacak!
                      Şehid Seyyid Abbas Musavi(Eski Hizbullah Lideri)

                      Yorum


                        #56
                        Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

                        Elmeddin kardeşim. Uyarınız boş olmuş. Zira İmam Ali gerektiğinde "yuh sana" demiştir. Hatta karşısındakine "Salak mısın sen?" gibi bir tabir de kullan mıştır. İmamımı bu yüzden seviyorum içi dışı bir inadına riyakarca yumuşak huylu değil. İnsanlara dayatılan, boşgörüye dönüşen hoşgörüyü, içtenpazarlıklı olmayı kabul etmiyorum.Nechul Belaga'da. Siz de okumuşsunuzdur zaten. Eğer Selmancan KevseriZehra'ya şii ye sünni delil getirmekten ötürü kızabiliyorsa, ben de bana Humeyni 12 imamdan değildir, ehlibeytin temiz imamlarından değildir deyip aklıma ve bilgime, ki insan bunlardan ibarettir, hakaret ederse. O kullandığım tabir kötü değildir.


                        Kevserizehra kardeşim(2 mizde müslümanız netice de) ben ne şiilik içindeyim ne sünnilik. Ama sünnilikten öğrendiğim fıkhı ve hayata ve de ahirete dair ilimleri asla reddetmiyorum. Zira onlar kalbime huzur veriyor. Ve Ehl-i Sünnet inancını (Hz. Ali'yi ilk 3 halifeden düşük sayma ve 12 İmam'a gereken önemi vermeme konuları dışında) kalpten seviyorum. Hepsi de benim için haktır. Allah'ın selameti bütün müslümanlar üzerine olsun.

                        Yorum


                          #57
                          Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

                          [quote author=ali enis link=topic=24975.msg168584#msg168584 date=1372948287]
                          Abdurrahman ibni Haccac naklediyor. İmam Caferi Sadık Aleyhisselam bana buyurdu. Bu iki özellikten uzak dur ki, helak olanlar bu iki sıfatla helak olmuşlardır. İnsanlara kendi görüşünle fetva vermekten, bilmeden anlamadan ve ilimsiz olarak Allah Azze ve Celle`ye dindarlık etmekten kaçın. usulu kafi
                          sen bu hadisten sonra hala malikin helak olduğuna inanmıyor musun?
                          [/quote]

                          Hadislerden hüküm çıkaracak kadar alimsen eyvallah.Ama senin bu konuda uzman olmadığını biliyorum.Sen böyle hüküm çıkarmaya devam et bilgin olmadan bu işi yapmanın karşılığını alacaksın.Öyle ayet ve hadisler oyuncak mı ki her elde dolaşıyor.

                          El Kâfi’de geçen rivayetler, sağlamlık derecesine göre şu şekilde tasnif edilebilir:
                          Rivayetlerin 5072 tanesi Sahih, 144 tanesi Hasen, 1118 tanesi Muvassak ( şii olmayan fakat rivayeti kabul edilen), 302 tanesi Kavî ve 9485 tanesi de Zayıf’tır.(Ta’lik-u Rical el Seyyid Bahrul Ulum, cilt 3, sh.331)
                          Şia’nın büyük âlimlerinden Muhammed Cevad Muğanîye, El Kâfî hakkında şunları yazmaktadır:
                          ‘’İmâmîyye nazarında en muteber kitap El Kâfî’dir. Buna rağmen şiî âlimleri, El Kâfî’de mevcut olan hadislerin çoğunu zayıf saymışlardır.Bazı âlimler de, Allâme Meclisi’nin zayıf kabul ettiği hadis rivayetleri binlerle saymıştır.’’ Cevad Muğanîye,devamla şöyle diyor:
                          ‘’Ben bu cümleleri yazarken kalemi bıraktım; Usûl-i Kâfî’yi elime aldım…İlk otuz hadisi inceledim…Bunların 13 tanesinin zayıf, 8 tanesinin mursel, 2 tanesinin meçhul, geri kalan 7 tanesinin ise sahih ve muvassak hadisler olduğunu müşahade ettim. Acaba bundan sonra, İmâmîyye’nin sahih kitabının varolduğundan veyahut bütün rivayetlerinin sahih olduğundan sözedilebilir mi?’’ (El Vahdet El İslâmîye, Beyrut baskısı, sh.329)

                          -Ayetullah Dr. Şehit Beheşti'nin (r.a) görüşünden bir kesit sunuyorum:

                          İmam Hasan Askeri’ye (a.s) nispet verilen Ali b. İbrahim Tefsiri kitabında gelen rivayetler üzerinde bahsedilmelidir. Hatta Kâfi’de gelen birtakım rivayetler üzerinde de bahisler vardır. Günümüzde Kafi’de gelen rivayetlerin tamamını fıkıh ilminde kesin olarak baz alan alim ve fakih var mıdır? Merhum Ayetullah Burucerdi (r.a) fıkıh tedrisinde defalarca Kâfi’de gelen bazı rivayetler üzerinde durup bahsederdi. Bazılarını reddeder ve ayırıp bir kenara bırakırdı. Kâfi’nin kendisinde birbiriyle çelişen rivayetler mevcuttur. Kâfi’deki çelişkili rivayetleri ayırıp bir kenara koymak zorundayız. Dolayısıyla fıkıh ilminde kaide şöyledir: fıkıh rivayetlerini ele alıp değerlendirmede son derece titiz ve dakik olmalıyız. Tabir yerindeyse “dikişinin arasına tüy sığmayan” sağlam rivayetlere daha fazla önem vermeliyiz. Sahih rivayetleri, Peygambere (s.a.a) Ehlibeyt İmamları’na (a.s) atfedilen itibarı meçhul ve yersiz rivayetlerle karıştırmayalım.
                          Elimizdeki şu hadis kitaplarında bile okuyoruz ki Allah Resulü (s.a.a) kendi zamanında şöyle buyurmuştur: “Benim dilimden asılsız haberleri sizlere nakleden yalancılar çoğalmıştır. Her şeyi onlardan almayın (kabul etmeyin), benim dilimden sizlere nakledilen haberleri Allah’ın kitabına sunun! Kuran’a mutabık olanı kabul edin, Kuran’a ters olanlarını kabul etmeyin!”
                          Şurası açıktır ki bu işin dünü bugünü, İslam’ı, gayri İslam’ı yoktur. İslam’dan önce bütün dinlerde, mekteplerde ve topluluklarda bu tür yalanlar vardı. Dünyanın her yerinde yalan haberler uyduran yalancılar hep olmuştur. Kâfi ve vb. kitaplar saygı duyduğumuz ve değer verdiğimiz kitaplarımızdır. Ancak yüzde yüz tam bir itaatle hadislerinin tamamı doğrudur diyemiyoruz. Yani bizler Kâfi’yi Kuran’ı Kerim’in payesinde/değerinde bir eser olarak görmüyoruz. Merhum Sîkatul İslam Kuleyni (r.a) bizim için değeri ve makamı pek yüce bir âlimdir. Ama buna rağmen acaba Kâfi Kuran’ın dengi olabilir mi? Nehcül Belaga’da Kuran’ın payesinde bir kitap değildir. Merhum Saduk’un (a.s) kitapları da Kuran’ın denginde değillerdir. Özet olarak hiçbir kitap bizim için Kuran değerinde değildir ve saydığımız bütün kitapların incelenmesi ve üzerinde durularak incelenmesi gerekir. Kuran’ı Kerim, istinadı Resul-i Ekrem’e (s.a.a) kesin olarak sabit olduğu için bizim asıl ölçümüzdür. Bize göre Peygamberden (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamları’ndan (a.s) suduru kesin olarak bilinen hadislerde Kuran’ı Kerim’in dengi ve onun değerindedir. Elbette belirttiğimiz gibi kesin olarak doğruluğu sabit olması kaydıyla.


                          " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                          Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                          Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                          Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                          İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                          Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                          Yorum


                            #58
                            Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

                            Kevserizehra,
                            hala aynı inat yönteminle bir şeyler yapmaya çalışıyorsun, burada kendini savunmak ve gittiğin yolun doğruluğunu iddia etmek istiyorsan yaptıkların doğrudur ancak şiilere bir şey anlatmak istiyorsan şii kaynaklardan delil göstermelisin. Mutahhari ya da başka bir alimin sünniler için söyledikleri de şiaya delil olmaz. Çünkü bu alimler emperyalizme karşı vahdet oluşturmak için ruhsatları dile getirmişlerdir. Şianın ilkelerini değil. ruhsatla gerçek kuralı şu örnekle açıklayabiliriz: bir insan açlıktan ölmek üzere olsa ve hiç yiyecek bulamasa ona domuz etinden, ölmeyecek kadar yemek caizdir. şimdi bu bir ruhsatken, domuz eti helaldir ya da kural olarak domuz eti yenebilir diyebilir miyiz? hak batıl ilkelerini anlamak için ruhsatı gerektirecek toplumsal şartlar yokken geçerli olacak hükümleri ele almamız onları göz önünde bulundurmamız gerekir. Örneğin bir şii toplum içinde ve kafirlerin tasallutunun söz konusu olmadığı bir ortamda şiilerin, hanefi bir İmama uyarak namaz kılması caiz midir? bir şii hanefi fıkhını sahih görebilir mi? İmam Sadık a.s varken Ebu hanifeye uymak caiz midir? Ebu Hanife'nin fetva vermek yetkisi var mdır? varsa bu delil hangi ayet ya da hadiste geçmektedir?


                            şii hadisleri bilmiyorum demek bir kaçış sadece. bunu yutacağımızı mı sanıyorsunuz? bilmiyorsanız o halde öğrenmelisiniz. hem, şii ve sünni değilim her ikisinin de doğrularını alırım diyeceksiniz hem şii hadislerden habersiz sadece sünni hadislerle bakış oluşturacaksınız bu ne kadar doğruya ulaştırıcıdır?


                            buradaki şiilerin hadisleri açıklayamayacağı iftiranın cevabını elbette ahirette vereceksin ama bu senin kaçışını mazur kılmayacaktır. buyrun madem hadisi yorumlamayı iyi biliyorsunuz şu hadisi açıklayın:

                            "Ey Sedir! Sana, insanları Allah'ın dininden alı koyanları göstereyim. sonra Ebu Hanife'ye ve Süfyan es-Sevri'ye baktı. O sırada Mescitteydiler ve insanlar etraflarında kümelenmişlerdi. Buyurdu ki: İşte Allah'tan bir yol gösterici ve apacık bir kitap olmadan insanları Allah'ın dininden alıkoyanlar bunlardır. Eğer ....... evlerinde otursalardı, insanlar dolaşacaklardı ve kendilerine Allah'tan ve Resulünden haber veren bir kimse bulamayacaklardı. O zaman zorunlu olarak bize geleceklerdi ve bizde onlara Allah Tebareke ve Teala ve Resulü (sallallahu aleyhi ve alihi)'den haber verecektik.
                            Usulü Kafi c.1 hadis 1021

                            Yorum


                              #59
                              Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

                              hadisin tam metni ise şöyle:

                              "Sedir şöyle rivayet etmiştir:

                              Bir ara Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm) Mescidi Haram'a giriyordu, ben de oradan çıkıyordum. Elimden tuttu, sonra Kâbe’ye döndü ve şöyle dedi:

                              «Ey Sedir! İnsanlara bu taşları ziyaret etmeye gelmeleri, onları tavaf etmeleri, sonra bize gelmeleri, bize velayetlerini bildirmeleri emredildi. İşte şu âyette kastedi­len budur: "Şu da muhakkak ki ben, tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra doğru yolda giden kimseyi bağışlarım." (Tâ-Hâ, 82) Sonra İmam eliyle göğsüne işaret ederek: «Bize velayetlerini bildirmeleri gerekir.» Ardından şunları söyledi:

                              «Ey Sedir! Sana, insanları Allah'ın dininden alıkoyanları göstereyim.»

                              Sonra Ebu Hanife'ye ve Süfyan es-Sevri'ye baktı. O sırada mesciddeydiler ve insanlar etraflarında kümelenmişlerdi. Buyurdu ki: «İşte Allah'tan bir yol gösterici ve apaçık bir kitap olmadan insanları Allah'ın dininden alıkoyanlar bunlardır. Eğer evlerinde otursalardı, insanlar dolaşacaklardı ve kendilerine Allah'tan ve Re­sulünden haber veren bir kimse bulamayacaklardı. O zaman zorunlu olarak bize ge­leceklerdi ve biz de onlara Allah Tebareke ve Teâlâ ve Resulü (sallallahu aleyhi ve âlihi)’den haber verecektik.»

                              Yorum


                                #60
                                Ynt: Hangisi Haktır? maliki? şafi? hanefi? hanbeli?

                                ali enis kardeş sakin ol ve delillerini yaz.Öfkeye-kızgınlığa hiç gerek yok.Sonuçta münazara yapıyoruz.Allah mütevazi kullarını sever.Eğer öfkeyle münazara edersek muhatabımız hakkı bile söylese onu da inkar ederiz ki bu da kötü akıbete neden olur.Eğer birşey biliyor ve kendine güveniyorsan bu davranışlara gerek yok.Allah ecrini arttırsın.


                                Mutahhari şöyle diyor:

                                ‘’Şunu unutmayın, biz Şii olduğumuzdan dolayı şunu göz ardı etmemeli ve bu imamların Emevi ve Abbasi halifelerinin oyuncağı olduğunu ve halifelerin her söylediklerini yerine getirdiklerini düşünmeyelim. Kesinlikle böyle değildir.Onlar kendi yollarında azimli ve karalıydılar.Ebu Hanife’den cezaevinde Abbasi hükümetinin meşru bir hükümet olduğuna dair fetva istiyorlardı.Fakat o kesinlikle böyle bir fetva vermeye yanaşmıyordu.Ve halkın daha önce beni Hasan’a(İmam Hasan’ın çocukları) biat ettiğini, bu biat doğru olduğundan Abbasilere yapılan biatin yanlış olduğunu söylüyordu.Çokça kırbaçlandı ama o kendisinden istenilen fetvayı vermedi.Malik bin Enes de böyle.O da cezaevine atıldı,halifeler aleyhine verdiği fetvadan vazgeçmesi için kırbaçlandı ama fetvasından vazgeçmedi.BUNLAR İSLAM’IN İFTİHAR VE ONURUDURLAR. Şunu da iyi biliniz ki İslam,halifelerin elinde oyuncak olacak insanlar yetiştirmez.’’

                                (İslam ve Değişim kitabı, s.62)
                                " Söyledim... duydu anlamına gelmez
                                Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
                                Anladı... hak verdi anlamına gelmez
                                Hak verdi... inandı anlamına gelmez
                                İnandı... uyguladı anlamına gelmez,
                                Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez.”

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X