Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Ulasilamayan atalarimiz

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ulasilamayan atalarimiz

    BİYOLOG VE ANTROPOLOGLAR, insanın atasını bulmak için yıllardır yoğun bir gayretin içerisindedirler. "Ne kadar yol alındı?" denirse, belki bir arpa boyu da de ğil. Hatta bazen bir adım ileri, iki adım geri atılıyor. Bu başa rısızlığın sebebi, büyük oranda kaynağa ulaşmak için tatbik edilen metodun yanlışlığından kaynaklanmaktadır. Yapılan iş, samanlıkta yüzüğünü kaybeden Nasreddin Hoca'nın, ay dınlık diye, onu sokakta aramasına benzemektedir. Zira da ha işin başlangıcında, şu peşin kabullerle yola çıkılır:
    1— İnsan, anatomik yapısı itibariyle kendisine benzeyen, fakat daha basit karakterlere sahip bir canlıdan hasıl olmuş tur.
    2— Bu geliş veya ortaya çıkışta, bir Yaratıcı işe karışma yacaktır. Yani, insan da dahil olmak üzere bütün canlılar, te sadüfen teşekkül etmiştir.
    3—Canlıların hepsi, silsile halinde birbirinden meydana gelmiştir.
    Bundan sonra yapılacak tek şey, yaşayan veya soyu tü kenmiş canlıların anatomik yapı itibariyle insana ne kadar benzediğini bulmaya kalmıştır. Böyle bir benzerlik, en çok maymunlar arasında kurulabilmektedir. Kurulan veya kuru lacak olan bu akrabalık bağının ne kadar geriye gideceği de, daha işin başında bellidir. Bu, yer yüzünde ilk defa ortaya çıktığı kabul edilen tek hücreli canlıya kadar geri götürüle cektir. Birbirini takip ettiği kabul edilen gruplarda benzerlik sağlanamıyorsa, bunlar arasında başka grupların yaşayıp za¬manla ortadan kalktığı var sayılacaktır.
    Bu durumda, canlıların genetik yapısını tayin eden genle rin komple nasıl değişebileceğini sormamanız gerekir. Çünkü Genetik ve Moleküler Biyoloji bilimleri, bu noktada vize ver meyecektir.
    Şu tip yasak soruları sormayı da asla düşünmeyin:
    — Şeftali çekirdeği ile şeftali ağacı arasında,
    — Gözümüz önünde yumurtadan çıkan civcivle yumurta arasında
    — Döllenmiş insan yumurtası olan zigotla dokuz ay son raki bebek arasında anatomik yönden bir bağ kurmak müm kün müdür ki, insanın ceddinde böyle bir bağ aranıyor?
    — Tavuk yumurtası da, insan yumurtası da tek hücre de ğil midir? Niçin yer yüzünde ilk teşekkül ettiğini var sayılan tek hücreye ulaşmak için zorlanılmaktadır?
    Gerçi bunları sorsanız da bir cevap alamayacaksınız. Çün kü yüzük kaybolduğu yerde değil, başka tarafta aranmakta dır.
    Böyle bir kabulle ile yola çıkanların sıkıntısı veya karşıla şacağı problem bir değil, belki binlerdir. Bugün yaşayan ve aynı tür içinde toplanan hayvanlar arasında bile pek büyük farklılıklar vardır. Numune olarak birkaçını verelim:
    1- Kalıtım farkları: Göz rengi, boy ve belli bazı fizyolojik kabiliyetlerin farklılığı,
    2- Yaş farkı: Böceklerde larva, pupa ve imago vs. dönem leri. Bu farklar bilinmezse, meselâ sivrisinek larvası Annelida (solucan) fîlumuna, ergin sivrisinek ise insecta (böcekler) sınıfina dahil edilebilir.
    3- Erkek ve dişi arasındaki farklar: Yapı farklarından dolayı işçi arı bir cinse, erkek arı bir başka cinse dahil edilelebilir.1
    4- Canlıların içinde yaşadığı ortamın tesiriyle husule gelen farklar: Meselâ beslenme bozuklukları, bazı kuşlarda yaz ve ilkbahar tüy renkleri gibi farkların bilinmemesi, canlı ları sınıflandırmada büyük hatalara sebep olur.
    Eski devirlerde yaşamış canlılar arasında da benzer du rumların varlığı, ele geçen bir fosili sıhhatli değerlendirmenin ne kadar zor olduğunu ortaya koyar.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    #2
    Ynt: Ulasilamayan atalarimiz

    Uzun yıllar evrim dersini okutan Sayın Prof. Dr. Atıf Şengün'ün, fosiller hakkında değerlendirmesi şöyledir:
    1— Fosilin genellikle yumuşak kısımları zamanla yok olmuştur veya kullanılamayacak haldedir. Onun için sitolojik, histolojik, fizyolojik ve çok defa embriyolojik bir karşı laştırma yapılamaz.
    2— Tam olarak bir omurgalı hayvan iskeleti çok az bulun muştur.
    3— Bulunan iskeletin yaşını kesinlikle tayin etmek, bir çok hallerde kabil olmamaktadır.
    4— Bulunan iskelet parçaları, ekseriya birbirinden çok uzak yerlerden toplanmıştır.
    5— Bir fosili bulmuş olan araştırıcı, ona özel bir ad vermiş tir. Öyleki, başka başka yerlerde bulunmuş iki fosilin bir birinin aynı olup olmadığını bulmak için, onları teker te ker incelemek gerekmektedir.
    6— Fosil materyaller, başka başka müzelerde saklan maktadır.
    7— Fosillerin değerlendirilmesinde değişmez ölçüler, metodlar geliştirilememiştir.
    İnsanın soyu ile alâkalı paleontolojik araştırmalar, fosil materyalin yetersizliği sebebiyle çok zorlaşmaktadır. Me selâ Orta ve Güney Afrika'da Üst Plaistosen'e ait çenele ri olmayan 5 tane kafatası vardır. Bir başka yerde, Kuzey Afrika'da, aynı devire ait 4 çene bulunmuştur.1
    Ancak bu kafatasları ile çenelerin aynı canlı türüne ait olup olmadıkları kesinlikle söylenemez. Araştırıcılar, bu par çalara dayanarak vücudun diğer kısımlarının ne şekilde ol ması lâzım geldiğini karşılaştırmalı anatomi bilgisine daya narak düşünmekte, meselâ 14 milyon yıl önce yaşamış insanın soyu ve insan maymunlarının soylarının resmini çizmek ledirler. Böyle bir araştırmada, ne olursa olsun, araştırıcının özel düşüncesi ağır basmaktadır. Eskiden toplanmış materya lin yeni metodlar ile, meselâ radyoaktif karbon ile incelenme si, bazı hallerde müze materyalinin söylenen yaşta olmadığı nı ortaya çıkarmaktadır.
    Gerek jeolojik ve gerekse paleontolojik yaş tayini, kesin sonuçlar vermemektedir. Meselâ C-14 metodu ile 50 bin yıl dan öncesi, sağlıklı olarak tayin edilememektedir.
    Materyal noksanlığı, istatistik bir çalışmaya mâni olmakta ve görülen bir farkın tür farkı mı, yoksa aynı türün fertleri arasındaki bir varyasyon mu olduğu tespit edilememektedir.2
    Bütün bu olumsuzluklara rağmen, bir de eldeki materyale peşin bir hükümle her hangi bir canlının atasını veya torunu nu bulmak kastı ile yaklaşıldığını farz ederseniz, nasıl bir so nuç çıkacağı daha işin başında bellidir.
    Fakat burada esas üzerinde durulması gereken ise, elde edilen sonuçların tamamen bilimsel olduğu ve bunun alterna tifi görüşlerin dahi tartışılamayacağı yaklaşımıdır.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #3
      Ynt: Ulasilamayan atalarimiz

      Mağara adamı, insan ile maymun arasında bir canlı mı?
      MAĞARA ADAMI olarak adlandırılan Neanderthal'lerin in sanla maymunun ortak atası olduğu ve en azından bir milyon yıl önce yaşamış bulunduğu, evrimcilerin genel kabulüdür.
      Neandertahal ismi, 1856 yılında duyulmaya başlandı. Al manya'nın Neanderthal vadisinde bir mağarada 1856 yılında bulunan bir iskelete Mağara Adamı (Neanderthal Adamı) dendi ve günümüz insanın maymunla ortak atası olarak takdim edildi.
      Ne gariptir ki, evrimle ilgili fosiller, hep 1856 yılından sonra ve birden bire ortaya çıkıvermiştir. Bu tesadüfi bir olay değildir. Zira 1856 yılı, Darwin'in İnsanın Kökeni adlı eserini yayınladığı yıldır.
      Neanderthal Adamı'nın Batı Asya ve Avrupa'da yaşadığı, iri kemikli, geniş alınlı büyük fertler oldukları belirtilir. Neanderthallerin oturdukları yerlerdeki el eşyaları, bunların kültürünü yansıtmaktadır. Mağarada yaşayan ve avcılıkla geçi nen Neanderthallerin, mezarlarından elde edilen deliller, on ların belirli bir kültüre sahip olduklarını göstermektedir. Me selâ, cenazelerini çiçekle gömmeleri, bunların yas tuttukları nın, flütlerin varlığı da, müzikle uğraştıklarının delilleri olarak alınır.1-2
      Ayrıca, Neanderthal Adamı'nın bitki yetiştirdiği, zarif, gü zel aletler ve boyanmış resimler yaptığı ve bir yazı çeşidini kullandığı bilinir.3-4
      Münih Üniversitesi'nden Dr. Svante Paabo ile ABD Pensilvanya Devlet Üniversitesi'nden Dr. Matthias Krings'in içinde bulunduğu bir grup bilim adamı tarafından, Hominid Nean derthallerin kemiklerinden elde edilen mitokondri DNA'ları üzerinde geniş araştırmalar yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar, bu varlıkların maymun-insan soy ağacı üzerinde bulunmadı ğı gibi, onların yan kolları olamayacağını, dolayısıyla bunların, insanın maymun benzeri atası şeklinde değerlendirileme yeceğini göstermiştir. 5-6
      Mitokondrial DNA, çekirdekteki bir çift DNA'ya karşılık, her hücrede en az 500-1000 kopyasının yer almasından do layı fosil kemiklerde bulunabilen DNA tipidir.7
      Mitokondri, spermin yumurtaya aktarılan kısmında değil, yumurtada mevcut olduğu için dişi ile nakledilir. Bu bakım dan normalde kromozomlardaki genler her nesilde çevresiyle karışım ve kombinasyon yaptığı halde, Mitokondrial DNA'da bu görülmez. Mitokondrial DNA'lar, sadece mutasyonla, kop yalama hatalarıyla, radyasyonla veya diğer anormalliklerle değişmektedir.
      Mitokondrial DNA'da meydana gelen bir değişiklik torun lara kadın soyuyla nakledilir. Bu metod, aile soy ağacını oluş turmada çok geçerli bir metodtur.8


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #4
        Ynt: Ulasilamayan atalarimiz

        Polimeraz Reaksiyon Zinciri (Pcr) Analizleri
        İNSAN ve Neanderthallerin genetik zaman çizgisi ölçüsünde Pcr analizleri moleküler saat olarak kullanılmıştır. 2 Bu çalış ma, 59 şempanze ve 205 insan dizini sonuçlan ile, Neanderthal fosillerinden elde edilen dizinler ile insan dizinlerinden el de edilen sonuçlar karşılaştırılmışlar. Araştırmalar, Neanderthal DNA dizilişlerinin, insan ve şempanzedeki diziliş farkla rına benzer tarzda olduğunu göstermiştir.
        İnsanla Neanderthal dizini arasındaki fark 27±2.2'dir. İn san Mitokondrial DNA dizini ile Neanderthal Mitokondrial DNA dizini arasındaki fark normal ortalama insan Mitokond rial DNA'larının arasındaki farktan 3 defa farklılık gösterir ken, insanla şempanze sadece yarı farklılık göstermektedir.7
        Böylece Neanderthal ile modern Avrupalı arasındaki gene tik akrabalık, Neanderthal ile Homo sapiens'te olduğundan daha yakın görünmemektedir.9
        Pensilvanya Devlet kolejinden Evrimci Biyolog Blair Hedgen bu testle ilgili olarak şöyle demektedir:
        "Ben gerçekten izlenen bu metodtaki boşluklara baktım, fakat hiç bir şey bulamadım. Bu, güvenilir bir dizin görünmekte ve tabii olarak söyleyebirim ki, çalışılan eskiye ait DNA'lar gördüğüm en güvenilir olanıdır.10
        Pensilvanya Üniversitesinden antropolog Dr. Mark Stoneking'e göre, Mitokondrial DNA sonuçları, Neanderthallerin insanın atası olmadığını ortaya koymaktadır.11
        İnsanın soy ağacı üzerinde yer aldığı ileri sürülen Neanderthalle ilgili farklı değerlendirmeler vardır. Sözü edilen is keletlerin kambur oluşu, raşitizm hastalığına bağlanmakta dır. Fakat D vitamini noksanlığına bağlı olarak geçirdiği bir kemik hastalığından dolayı beli kamburlaşmış ve eğilmiştir. Bu beli eğiklik, yanlış olarak dört ayaklı maymunla özdeşleştirilmiş ve insanı maymuna bağlayan ortak bir ata olarak alınmıştır.7
        Nitekim Ivanhoe da bu görüşü dile getirir ve şöyle der:
        "Neanderthal Adamı eğik iskelet yapısına sahiptir. Bu ya pı, kuyruksuz maymunlara akrabalığından dolayı değil, D vitamini noksanlığının sebep olduğu eklem ve kemik hastalığındandır."12
        Neticede, Neanderthallerin, evrimcilerin ileri sürdüğü gi bi, maymun-insan arası bir yaratık olmadığı, belli bir ırka mensup bulunduğu, belli bir devre yaşayıp ortadan kalktığı anlaşılmaktadır.


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #5
          Ynt: Ulasilamayan atalarimiz

          Brakiator, Prebrakiator ve Protokatarian hipotezleri
          MAĞARA ADAMLARI, pek çok kimse için genel evrim fikriy le eş mânâdadır. Yani evrim deyince, hemen mağara adamı hatırlanır. Çocuklara daha ilk sınıflarda geçmiş atalarıyla alâ kalı şu telkinat yapılır:
          "İnsanın ilk ataları, çok eski zamanlarda mağaralarda ya şıyordu. Maymundan kalma tüylü postuna bırakarak mağa ralardan çıktı. Bu basit topluluklar zamanla ateşi buldular ve tekerleği keşfettiler."
          Bu şekildeki düşünceler evrim fikri altında verilmemiş bi le olsa, genç dimağlarda müspet bir netice hasıl etmeyecektir. Kaldı ki, bu şekilde telkin edilen görüşlerin de ilmî bir temele oturduğu söylenemez. Bunlar, birbiriyle çelişen ve çoğu zan veya tahmine dayanan ifadelerdir.
          Şimdiye kadar, insanın uzak geçmişiyle alâkalı ataları; hakkında pek çok görüş ve teori ileriye sürülmüştür. Bunlar dan Brakiator hipotezi insanın ceddi hakkında görüş ileri sürer ve insanın geçmişini uzun kollu maymunlara bağlar.
          Bu hipotezi Prof. Dr. Atıf Şengün şöyle özetler:
          "Brakiator hipotezi, insan ceddinin; oldukça uzun kollar, kısa bacaklar ve çengel şeklindeki eller ile karakterize edilen ve diğer organizasyonları da tırmanmaya ve salla narak ağaçtan ağaca atlamaya müsait bir hayvan gru bundan geldiğini kabul eder."13
          Bu gruba Ramapithecus ve Australopithecus'lar dahil edi lir. Geçmiş devirlerde yaşamış bu fosil formların, insanla maymunun ortak ataları olduğu ileri sürülür. Bu fosillere es ki eserlerde Proconsul adı ile de rastlamak mümkündür.
          Ramapithecus'taki pithecus ekinin mânâsı, kuyruksuz maymundur. Bunlar Ape grubu maymunlar olarak da adlan dırılır. Bunların soyu tükenmiş olduğundan pithecine ekleriy le de ifade edilirler. Bu gruba girenlerin bazıları şunlardır: Dryopithecus, Oreopithecus, Limnopithecus, Kenyapithecus. Bunların takriben 14 milyon yıl önce yaşamış olduğu ileri sü rülür.
          Morris, Ramapithecus'un, birkaç diş parçasıyla temsil edil diğini belirtir:
          "Ramapithecus fosili 1932 yılında Hindistan'da bulunmuş olup birkaç diş ve çene parçasından ibarettir." 14
          Australopithecus kelimesi ise, güneyin kuyruksuz may munu mânâsına gelir. Bu isim, Doğu Afrika'da bulunmuş, değişik fosillere verilmiş bir addır. Australopithecine'ye ilâve ten Zinjanthropus, Paranthropus, Plesianthropus, Telanthropus ve Homo habilis'ler de bu gruba dahil edilir. Bunların tariben 2-3 milyon yıl önce yaşadığı belirtilir.
          Brakiator hipotezine göre insanın ceddi, bu Australopithecus'un africanus türüdür ve Pliyosen başlarında, yani günümüzden yaklaşık 15 milyon yıl önce ortaya çıkmıştır.


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #6
            Ynt: Ulasilamayan atalarimiz

            Prebrakiator Hipotezi
            BU HİPOTEZE GÖRE ise, insanın ceddi, Brakiator hipotezinin kabul ettiği farklılaşmayı yapmamıştır. O varlık, günümüzde ki orangutan ve şempanzeye bile benzememektedir. Buna gö re insanın ceddi, Miyosen ortalarında, yani günümüzden yaklaşık 25 milyon yıl önce teşekkül etmiş olmalıdır.
            Protokatarian Hipotezi
            BU GÖRÜŞE GÖRE insanın maymunla ortak atası daha geri ye, hatta Oligosen'e kadar, yani günümüzden takriben 35 milyon yıl öncesine uzanmaktadır. Bu halkanın başlangıcını bir bakıma Ramapithecus'lar teşkil eder.
            İnsanın atası hakkında bu üç farklı görüş, birbirini destek lememektedir. Aslında birbirini çürüten sadece bu üç görüş değildir. Bir bakıma bu sahada ne kadar araştırıcı varsa, o ka¬dar farklı kanaatin olduğunu söylemek mübalağa olmaz. Bazı peşin hükümlü yazarlara göre insanın atası tartışmasız, Brakiator hipotezinde ileri sürülen Australopithecus africa nus (Afrika maymunu)'dur. Nitekim Karol ve arkadaşlarının hazırladığı kitapta şöyle bir ifade yer alır:
            "Australopithecus africanus, zamanla değişmeye devam etmiş ve sonunda insansı olmuştur. Böylece en eski bü yük babamızdır." 15
            Bir araştırıcı heyetiyle 15 yıl Afrika maymunu (Australo pithecus africanus) üzerinde çalışmış olan L. Zuckerman ise, tam bunun aksini ileri sürmektedir:
            "Bu çalışmalardan elde ettiğimiz netice bizi şaşırttı. Aust ralopithecus africanus'un anatomisi üzerinde yaptığımız hemen her mukayeseli çalışma, başarısızlıkla sonuçlandı. Afrika adamının insanın atası olması imkânsızdır." 16
            İnsanın ceddi olarak ileri sürülen bu Ramapithecus ve Australopithecus'lar hakkında American Scientist'te bu konu ile ilgili olarak bir makalede şu görüşe yer verilir:
            "Bir hominid olarak Ramapithecus pek doyurucu değildir. Fosil olarak elde yetersiz ve parçalanmış materyal, pek çok soruyu cevapsız bırakıyor." 17
            Karol ve arkadaşları insanın atasının Ramapithecus oldu ğu yönünde ısrarlıdırlar:
            "İnsanın bilinen en eski atası, Afrika'da bulunmuş olan çene ve diş fosillerinden tanınan Ramapithecus'tur." 18
            Alpagot da Bilim ve Teknik dergisi'ndeki değerlendirme sinde, Ramapithecus'un orangutan maymunu çizgisinde yer aldığını nazara verir:
            "İnsanın evrim çizgisinde şimdilik bilinen en eski fosil, Ra mapithecus'tur. Evrim tarihinde, insana giden çizgide bu lunan bu fosil, moleküler antropolojiye dayalı sonuçlara göre, insanın değil, orangutanın evrim çizgisinde yer al maktadır." 19
            Australopithecus'ların diş yapıları da, bunların hominid olmadığını göstermiştir:
            "Diş yapılarında insanla ortak karakterlerinin bulunmama sı, soy ağacında onları insanın doğrudan atası olmadığını gösterir." 19
            Prof. Dr. Ali Demirsoy, İnsanın ata formu hakkında zannını şöyle bildirir:
            "İlk Australopithecus'ların Doğu Afrika'da, Pliyosen yaşlı Ramapithecus'lardan türediği zannedilmektedir." 20


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #7
              Ynt: Ulasilamayan atalarimiz

              Oxnard, fosil karşılaştırmalarının Australopithecus, Homo foabilis ve Homo africanus serilerinin insanın atası olmadığını ortaya koyduğunu belirtir ve şöyle der:
              "Çoğu çalışmalar Australopithecus'ların günümüz insanı na benzerliğini ileri sürmesine ve bu sebeple Australopithecus africanus, Homo habilis, Homo africanus gibi yara tıkların, insanın doğrudan atası olan iki ayaklı, âlet yapan yaratıklar diye belirtilmesine rağmen, kafatası dışındaki çeşitli parçaların çok değişkenli ve karşılaştırmalı olarak incelenmesi, çok farklı sonuçlar vermiştir. Kabul etmemiz gerekir ki, Homo habilis ve Homo africanus da dahil, her hangi bir Australopithecus'un Homo cinsi ile direkt filogenetik (tarihi) bir bağ olabileceği, büyük ölçüde ihtimal dı şıdır." 21
              Montagu, Australopithecus'ların kafa yapılarının ileri ya pılı maymunlara, yani Apelere benzediğini belirtir;
              "Bütün Australopithecus türlerinin kafa yapıları, tamamen ileri yapılı maymunlar (ape)'ınkine benzemektedir." 22
              Waechter, son zamanlarda Rudolf Gölü'nde bulunan 1470 insanının, Australopithecus'ların insanın ceddi olduğu iddi asını yıktığını belirtir:
              "1470 insanın hem beyin kapasitesi, hem de genel şekil yönünden iskeleti, aynı, yerde ve iki milyon yıllık bir za man şeridinde bulunan diğer Australopithecus türlerin den üstündür." 23
              J. L. Angel de insan atasının Australopithecus'larla ortak bir geçmişinin olmadığını belirtir ve şöyle der:
              "Atalanmız, 2.5 milyon yıl önce, kültür yönünden, yani taş âletler yapma v.s. bakımından Australopithecus'lardan yeterli derecede farklı hale gelmiş ve bu iki grup aynı böl gede bir milyon yıldan fazla bir arada yaşamıştır." 24
              Australopithecus'ların yaşı 2-3 milyon arasındadır. Halbu ki son elde edilen fosiller, bu tarihten önce günümüz insanı nın yaşadığını göstermektedir:
              "İnsanın en eski temsilcilerine ait ilk defa tam bir el iskele ti bulundu. Demek ki, 3.5 milyon yıl önce bile insanlar dik yürüyebiliyordu ve elleri bizimkilerden farksızdı... Sonuç olarak diyebiliriz ki; yaklaşık 3-3.5 milyon yıl önce Hazar ve çevresinde elleri bizimkilerden farksız, dişleri günü müz insanınkine benzeyen ve dik yürüyen, taş âletler yapmasını bilen insanlar yaşamaktaydı." 25
              Prof. Dr. Atıf Şengün de insanın geçmişi için ileri sürülen delillerin kesin olmadığına dikkati çeker:
              "İnsanın soyu ile alâkalı ispat materyali kesin değildir. Mor folojik araştırmalar, biyoşimik, moleküler ve genetik araş tırmalar arasında şimdilik fark olduğu gibi, paleontolojik materyal de, muntazam bir sıra tertiplemesi için yeterli değildir. Buraya kadar adı geçenler arasında, insana en çok benzeyenleri Ramapithecus'tur. Ancak, bununla insan ara sında bir bağlantı yoktur." 26
              Bütün bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi, Ramapithecus ve Australopithecus'lar, soyu tükenmiş kuyruksuz maymun lardır. Bunlarla insanın uzak geçmişi arasında doğrudan ve ya dolaylı bir bağ kurmak ilmen mümkün gözükmemektedir.
              Prof. Dr. Adem Tatlı


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #8
                Ynt: Ulasilamayan atalarimiz

                Evrim ve yaratılış konularında bu güne kadar yazılan çizilenlerin özeti olarak insanın zihninde oluşan şey sanki şu:

                Su, yeryüzüne yabancı bir bileşik, dünyaya uzaydan sonra gelmiş. Hayat su ile birlikte gelmiş. Tek hücreli amipten en komlepks bünyeye sahip bütün canlılar sanki hayatın kendisi ile birlikte olduğu suda başlamış, sanki bütün canlıların en ilk hali tek bir hücreymiş, canlılık bitkilerle başlamış, hayvanlar bitkilerden sonra onlardan meydana gelmiş, insan hayvandan meydana gelmiş, sanki bu anlatılanlar her biri milyonlar yıl süreçler yaşamış, insanlık ilahi emaneti yükleneceği zaman tekamüle ermiş bir halde imiş, böylece aralarında peygamberlerin görevlendirildiği insanlık böylece başlamış, kainatta böylece devam eden tekamül süreci kıyamete kadar devam edecektir.

                Objektif evrimciler bunu böyle tasvir ederlerken, Marksizmin yönlendirdiği ateist evrim bu süreçten tanrıyı soyutlamaya çalışmaktadır. Hristiyan evrimciler bütün evrim süreçlerinde Tanrının rolünü yadsımazken, Marksist evrimciler maksatlı bir şekilde bu süreçte Tanrıyı inkara yeltenmektedirler.

                Bizim böyle bir tahayyülümüz yok tabi. Biz yaratılış konusunda peygamberler ve masum imamların öğretilerine bağlıyız. Bununla birlikte bu konuda evrimi gerçek anlamda inceleyip, bu soruna İslami bir bakış açısı kazandıracak islam bilginlerine ihtiyaç vardır.
                Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Ulasilamayan atalarimiz

                  Yaradılış eğer insan hariç diğer canlılarda evrim teorisinin öngördüğü şekilde bile olsa ne değişirki ? Allah c.c öyle karar vermiştir yeryüzündeki canlıların türlere ayrılması yada bulundukları coğrafyaya göre fiziksel unsurlarının değişiyor olması ve yeni türlerin yaratılmasında garip olan ne ? Zaten ateizm artık fazlaca tartışılan birşey değildir.. Allah c.c binlerce canlı yarattmıştır ve hepside yeryüzünde yaratılmıştır (Ben öyle biliyorum) İki farklı türün eşleşip yeni bir tür oluşturmasını taktir etmişse Allah c.c Garip olan ne yaratılışın hangi evresini bu insan acziyetimizle anlayabilirizki. Yani özet olarak Yeryüzünde yaratılan canlılar Allah c.c taktiri kararıyla yaratılmıştır Varoluşu ve yaratılışı ger.ekleştiren Allah c.c dir buna evrim dense devrim de dense sonuç değişmiyor..
                  [b]ONUNCU KÖYÜ ARIYORUM

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Ulasilamayan atalarimiz

                    haklisiniz ab-i hayat kardes
                    lakin tartisilan veya tartisilmasi gereken zaten darwinizm degil, ateistlerin dinlere bilhassa islama saldirip durmalari, bagnaz tutumlari ile kendi dogmatizmlerinin farkinda olmaksizin inancli insanlari kinamalari vs.

                    mehmet kardes;
                    evrim belli oranlarda mümkündür diyorum sahsim adina
                    ama pireden deve cikti, denizden kus cikti, sonra....
                    ol demden kalkuyup yürüdü ve oldu adem gibi safsatai anlatimlar fazlaca abes kaciyor


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum

                    YUKARI ÇIK
                    Çalışıyor...
                    X