Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Ateizm ve Çikmazlari

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Ateizm ve Çikmazlari

    Özetle ifade etmek gerekirse, ontolojik kanıtın birçok güçlükleri ve hatta çıkmazları bulunabilir. Ancak ontolojik ateistik bir kanıt bulabilmenin güçlükleri ve çıkmazları kat kat daha fazladır.
    Findlay'in "Tanrı zorunlu olarak vardır" önermesi hakkında önesürdüğü çözümlernelere ve itirazlara benzer çözümlemeler mantıksal pozitivizm geleneğini sürdürenleree hemen bütün teistik yargılar için öne sürülmüştür. ilhamını Viyana Çevresi filozoflarından alan birçok
    düşünür, dar anlamda ele aldıkları Doğrulama Ilkesini teistik önermelere uygulayarak onların anlamsız olduklarını göstermeye çalışmışlardır. Bu tür bir doğrulama ilkesine göre, bir iddianın doğru olabilmesi için onun ya tecrübi verilerle, ya da mantık ve matematikte görülen zihinsel bir
    işlemle doğrulanması gerekir. İmdi "Tanrı vardır" önermesini bu yollardan biri ya da ötekiyle doğrulamak mümkün değildir; öyle ise, böyle bir iddia anlamsızdır.

    Çağdaş İngiliz filozoflarından A.Flew, doğrulama ilkesinden esinlenerek bir yanlışlama ilkesi formüle etmeye çalışmış ve şöyle demiştir:
    Teistik iddialar doğrulanamazlar, çünkü onların yanlışlığını gösterecek hiçbir verinin bulunabileceği düşünülemez. Eğer bir iddia hiçbir şeyi inkar etmiyorsa, yanlışlamıyorsa, doğruladığı bir şey de yok demektir.
    Öyle ise, "Tanrı dünyayı yarattı" veya "Tanrı insanları sever" ve benzeri iddialar anlamsızdırlar 16•

    Herşeyden önce böyle bir çözümleme yöntemi ile hareket ederek ateizmi savunmak mümkün değildir. Çünkü burada teistik iddialar kadar ateistik iddialar da analamsız olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında "Tanrı vardır" iddiasıyla "Tanrı yoktur" iddiası aynı mantık statüsü içine girmektedirler. Bu durumda Tanrı'ya inanma veya inanmama konusu başka temellere dayanılarak verilecek bir kararın sonucu olacaktır.
    Kaldı ki dilci filozoflar, özellikle Wittgenstein'ın hayatının son döneminde kaleme aldığı yazılarındaki "anlam kuramı"nı geliştiren filozoflarin da haklı olarak belirttikleri gibi, "anlamlı olma" ile "doğrulanabilme" yi birbirinden ayırmak gerekir. Anlamlı olup da emprik yollarlaya da zihinsel bir işlemle doğrulanamayan bir sürü önerme vardır.
    Söz gelişi ahlak önermelerinin büyük bir bölümünü, katı doğrulama ilkesi ıle doğrulamak mümkün değıldir. Her dil biriminin, söz gelişi din dilinin ve ahlak dilinin kendilerine özgü bir mantığı, yani işlev görme biçimi vardır. Bu bakımdan "Tanrı dünyayı yarattı", "Tanrı insanlarısever" ve benzeri önermeleri emprik önermeler gibi kabul edip çözümlemeye başlarsak, daha isin başında iken çıkmaza düşeriz.

    16 Ao Flew, "Theologyand Falsificııtioh". Neıv Essa)'s in Philosophical Theology, '0 980


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #17
      Ynt: Ateizm ve Çikmazlari

      Gerek klasik teistik kanıtlara yapılan hücumlar, gerekse teistik iddiaların kavramsal çözümlemelerinde öne sürülen itirazlar, genellikle inancın birtakım kanıtlamalarla ayakta durduğu görüşüne dayanmaktadırlar.
      O kadar ki, bazı iddialı ateistler, Tanrı'nın varlığına ilişkin derli toplu bir kanıtın bulunmayışını ateizm için yeterli görmektedirler. Nitekim Baron D'Holbach, "Tabiat Sistemi" adlı yazısında şöyle demekteydi: Eğer Tanrı var olsaydı, bu derece akıl, bilgi ye hikmet sahibi bir varlık, kendisi hakkında bize akıl ve mantık dışı mucizelerle değil, daha doğrudan bilgi ulastırırdı 17.

      Benim de şahsen dinleme fırsatı bulduğum bir BBC proğramında B. Russell'a şöyle bir soru yöneltilmişti: Eğer öldükten sonra bir öteki dünya var da bu dünyada varlığına inanmadığınız
      Tanrı, "Bana niçin inanmadın?" diye sorarsa ne cevap vereceksiniz?"
      H.usselI'ın bu soruya verdiği karşılık şu olmuştu: Tanrım, bana var olduğuna' ilişkin niçin doğru dürüst bir kanıt göstermedin?
      Gerek D'Holbach, gerekse Russell ve onlar gibi düşünen birçok kimse, Tanrı'nın varlığına ilişkin bir tür doğrulanabilir kanıt istemektedirler. Oysa böyle bir kanıt, inanmanın özüne ters düşer. Eğer Tanrı'nın varlığı, herhangi bir emprik ya da soyut objenin varlığı gibi kanıtlanabilseydi dindeki anlamıyla inanma yok olurdu. İnanma, bilerek düşünerek inanma, bir özgürlük, bir seçim ve bir karar verme işidir. Görünmeyene inanmanın, dini deyimiyle "gayba iman"ın önemi ve değeri,
      buradan gelmektedir. Eğer Tanrı, varlığını önümde duran şu masanın varlığı gibi bana dıştan empoze ettirseydi, eski bir deyimle Tanrı "bi-la hicab tecelli" etseydi, o zaman tek alternatif inanmak olurdu. Bu ise, insan üzgürlüğünün sonu demektir.

      17 Encyclopedia of Religion and Eıhic', "Theism" maddesi.


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #18
        Ynt: Ateizm ve Çikmazlari

        Hele Tanrı'nın varlığı için emprik ya da akli bir kanıtın bulunmayışını ateizmin yeter nedeni saymak, son derece naiv bir tutum olur.
        "Suçun kanıtlanmaması, kişinin suçsuzluğunun bir kanıtıdır" hükmü, yalnız mahkemede, o da sadece bir hukuk ilkesi olarak geçerlidir. "Hukuk ilkesi olarak" diyoruz, çünkü suçu kanıtlanmamış bir sürü suçlu bulunabilir ortada. Aslında kanıt yetersizliği, teistten çok, ateistin işini zorlaştırmaktadır; çünkü bir şeyin var olmadığını kanıtlamak, var olduğunu kanıtlamaktan daha güçtür. Söz gelişi, ıssız bir adaya giden bir kimse, birkaç ayak izine rastlamakla orada insanın yaşadığı ya da yaşamakta olduğu sonucuna varabilir. "Bu adada hiç kimse yaşamamıştır veyaşamamaktadır" diyebilmek için, adanın her karış toprağının inceden inceye incelenmesi gerekir. Tanrı'nın varlığına ilişkin kanıtlar, kanaatimizce, teistin ortaya koymak istediği bazı "işaretler" ve "ipuçları"nın ötesinde fazla bir güç taşımamaktadır. O, bu ipuçları yardımıyla bir yaratıcınınvar olduğu sonucuna ulaşmakta veyahut bu yolla bir başka kanaldan edinmiş olduğu inancını pekiştirmektedir. Ateistin aynı çizgide yürüyerek "Tanrı yoktur" diyebilmesi için, tabir yerinde ise bir "kozmik beyin"e sahip olması gerekir. Öte yandan eğer pozitivist/erin iddia ettiğigibi, "Tanrı vardır" önermesi anlamsız ise, "Tanrı yoktur" önermesi de aynı ölçüde ve aynı nedenlerden dolayı anlamsız demektir. Ateistin hücumları teisti inancindan vazgeçirecek güçte değildir. Bu hücumlar olsa olsa onu "imancı" (fideist) bir noktaya götürür ki, fideizm, yani"inanıyorum, ama kanıtlıyamıyorum" görüşü psikolojik hiçbir rahatsızlığa neden olmayan bir durak noktasi olabilir.
        İnanan bir kimse, inancını destekleyecek bir kanıt bulamadığı için, inancindan vazgeçmez. İnanmayan bir kimse de teistik kanıtlar karşısinda söyleyecek hiçbir şeyi bulunmasa da inanmayabilir.
        Emest Nagel'in "Ateizmin Savunmak" (The Defence of Atheism) adlı yazısindada işaret ettiği gibi, ateistin, "inanıyorum ve isbat etme gereğini duymuyorum" diyen bir kimseye söyleyecek hiçbir şeyi bulunamaz • 18
        Binbir şüphesi olmadığı için, hinbir kanit getirmeyi gereksiz gören "kömürcünün imanı" karşısında ateistin eli ve dili bağlıdır.


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #19
          Ynt: Ateizm ve Çikmazlari

          Özetle söyleyecek olursak, bu yazımızda ateizmi dört görüş açısından incelemeye çalıştık:
          (I) Klasik teistik kanıtların eleştirisinden güç alan ateistik görüşler;
          (2) Bazı sosyolojik ve psikolojik teorilerden kaynaklanan görüşler;
          (3) Ahlaki bir ilgi ve endişeden kalkan görüşler; ve
          (4) Bir dizi kavram çözümlemelerinden kalkarak teistik iddiaların anlamsızlığını ortaya koymaya çalışan görüşler.

          Unutmamak gerekir ki, bu görüşlerin büyük bir kısmı Batı hıristiyan teizmi geleneği içinde doğmuş ve gelişmiştir. Hıristiyan teizmindeki Baba-Oğul teriminin (önemle yer aldığı Üçleme (Teslis) düşüncesiyle Freud'un ateizmi; İsa'nın kişiliği üzerine kurulduğu öne sürülen hıristiyanahlakının "bir de yüzünün öbür yanını çevir" anlayışı ve insanın günahkar olarak dünyaya geldiği görüşü ile Nietzche ve Camus'un "başkaldırisı; köleliği ve ırk ayırıminı kaldırmanın, yoksulluktan yakınmanın, Tanrı'nın yaratma bilgeliğine ters düştüğünü kabul etmekle Feuerbach, Marx ve Engels'in iddiaları arasındaki ilişkiyi görmek pek zor bir iş olmasa gerek. Eğer ölen, günahın, ümitsizliğin, korkunun Kaynağı olan bir kavram ise, varsin ölsün. Eğer metafizik, yüzyıllar boyunca kurduğu bir yapıyı, kendi içinden gelen bir çözülmeve nihilizrn ile bugün yıkıyorsa, varsin yıksin. Ama eğer öldürülmek istemeyen, Tevrat'ın, İncil'in ve Kur'an'ın ortaklaşa kullandıkları bir ifadeyle "İbrahim'in, İsmail'in ve İshak'ın Rabbi" ıse, buna insanlığın gücü yetmeyecektir.18 E. Nagel, "The Defence of Atheİsm", Alnıroduction lo Philosophy, (ed. P. Edward ve
          A. Pop, New York, 1965), eserin içinde

          Doç.Dr. Mehmet AYDIN


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum

          YUKARI ÇIK
          Çalışıyor...
          X