Ynt: Kuran'da bulunan çelişkiler ve bu çelişkilere ilişkin örnekler.
“Sayın ehlibeytin_izinde ;
Aynı ayete bakıp farklı sonuçlara varıyoruz.Bunu artık doğal karşılıyorum.Yoksa bunca mezhebin varlığını nasıl açıklayabiliriz.”
Bunu da umarım olumsuz değerlendiriyor değilsin. Çünkü bu insanın olduğu her yerde var, tıpta, sosyal bilimlerde, hatta fen ve matematik bilimlerinde bile…
“Cevaplarınız için teşekkürler.Ancak sizden farklı düşündüğümü belirtip farklılıkları kısaca değerledireceğim.”
Umarım hidayetine vesile olurum. Öyle olmak yeryüzünde üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha hayırlıdır. Ödülü birlikte paylaşırız…
“1-Şefaat konusunda kuran kimi zaman hiç kimseye şefaatçi olmayacağını söylerken kimi ayetlerde de bir takım istisnalar tanımıştır.Bakara 123 de bakın ne diyor Allah:
''Kimseden kimseye bir şey ödenmediği ve onlardan bir fidye (bedel) kabul edilmeyeceği ve kendilerine şefaatin fayda vermeyeceği ve onlara yardım da olunmayacağı bir günden sakının.''Gayet açık.Burada falanca millete söylenmiş,inanırlar istisna demek ne derece doğru.Devamındaki ayete bakalım.”
1-A) Açıklamalarımı okumadın mı? Buraya almıyorum öncekilerin aynen cümle cümle reddini istiyorum. Çünkü hiç eleştirmeden önceki dediğini yazmış benim onca karşı delilime hiç bakmamışsın. Benim delillerim neden değil bilimsel somut cevaplar istiyorum…
''Hani o zaman ki; Rabbi İbrâhîm'i (birtakım) kelimelerle imtihan etti. Nihayet imtihan tamamlanınca da (Allah şöyle) buyurdu: “Muhakkak ki Ben, seni insanlara imam kılacağım.” (İbrâhîm A.S): “Benim zürriyetimden de (imamlar kıl).” deyince; (Allah): “Benim ahdime (imamlık ve önderlik rahmetime, senin zürriyetinden olan) zalimler nail olamaz.” diye buyurdu.''
Abraham peygamber zürriyeti için torpil istiyor ve bu kabul edilmiyor.”
B) burada ek iddiada bulunmuşsun. Umarım buradaki önceki iddianın çürütülmesini kapatmak niyetinde değilsindir? Ayrıca İbraniceyi daha mı seviyorsun Arapça ve Türkçeye oranla da İbrahim demiyorsun… Yoksa kültür kompleksin mi var?
İmam: Tarih boyunca anılacak bir adının olması anlamına da gelir. Bir insanın imam olması kendinden sonra gelecek nesillerin onu taklitle anması yolundan yürümesi demektir. İbrahim sence imam olmadı mı? Şayet Kur’an Muhammed s.a.a.’in uydurması olsaydı bu bu gün İbrahim a.s.ın hala anılmaması unutulması gerekirdi. Oysa hala anılıyor ve yolunu kimse paylaşamıyor. Bu da onun duasının kabul ve Allah’ın vaadinin gerçekleşmesi anlamına gelmez mi? Bu ek açıklamadan sonra şimdi meseleye gelirsek:
İbrahim a.s. imamlığı gereği sonraki nesiller boyu anılacağını biliyor. Kendi atalarının seçkin bir soydan olduğunu biliyor. Gelecekte de bu seçkin tertemiz soyunun sürmesini, imamların bu soyundan çıkmasını istemesinin neresi suç neresi insan doğasına aykırı neresi torpil? Hani soyumun tamamını seç demesi asla ona düşmez zaten o anlam da yok. Nitekim Allah’ın zalimler benim ahdime ermez demesi bize yönelik açıklamadır. İmam kelimesinin anlamını netleştiriyor böylece. Yani imamlar masumdur. Eğer dediğin gibi bu torpil anlamında olsaydı hayır sen nasıl adaletsizliği getirici1 cahil bir istekte bulundun denirdi.
“2-İyilik ve kötülüğün Allahtan geldiğine dair ayetler var.Kötülüğün insandan,iyiliğin Allahtan olduğuna dair ayetlerde var.Konu aslında ''KADER'' başlığı altında tartışılabilir.Özel bir konu açmak isterseniz buyrun.”
2- Şu an yeterli vaktim yok ben aslında bu konulara hiç girmek istemiyordum. Çünkü ateistlere bakışımı ve haklarındaki düşüncemi yansıtan bir tartışma değil bu. İlgili başlıkta Allah’ın varlığı konusunda konuşmak istemiş ve seni çağırmıştım ama gelmedin sanırım görmedin. Ben de buraya daldım.. Çünkü Allah konusunda anlaşmaya varmadan onun Kelamı hakkında konuşma abestir. Bu konunun en başı Tanrı inancı ve bu kavram üzerinde anlaşmadır. Sen şu an bizim tanrı imajımızı kabullenmiş görünüyor tartışmaları bu düzlemde yapıyorsun ancak bizim tanrı inancımızı saçma bulduğun için delillerimizi bizim gördüğümüz açıdan anlaman imkansız… bu yüzden bazen abesle iştigal ediyoruz gibi geliyor hatta kutsallarımızın alaya alınmasını seyretme zilletini de çeke çeke…
Ama vaktim olduğunda ateizmin kendini en iddialı gördükleri konuda kötülük problemi konusunda da konuşmak isterim. Tabi tanrının varlığı konusunu halledersek…
“3-Zaman zaman inanırlar Kuranda ifade edilen bir şeyin 1400 yıl sonra açığa çıkarılabildiği ile övünüyorlar.Bu durumda sormak lazım tüm çağlar için geçerli olan yasaları koymak Allah için zor olmasa gerek.”
3- “inanırlar” sözcüğü beni şahsen incitiyor. Olumsuz ve alay hissediyorum onun yerine biz inananlar sözcüğünü kullanıyoruz. Bu kelimeyi kullanmanı istiyorum.. Ben ataizm yerine ateizm demeyi kabul ettiğim gibi…
Bu tür yasalar muamelat/sosyal ya da ibadetle ilgili yasarla değildir. Evrene hakim olan yasalardır ki, bu yasalar da ancak bilimin ilerlemesi ile aydınlanıyor.
Ancak burada şuna dikkat etmemiz gerekiyor: Kur’an’n temel geliş gayesi inanç ve yaşayış ilkeleri konusnda düzenlemede bulunmak ve bu alanda insanlara iletide bulunmak. Bu konuları işlerken tabii yasalara da değinilir yan konu olarak. Mesela Allah’ın tekliği anlatılırken kainatta düzene örnek verilir. Fakat önemli nokta hiçbir zaman ana gaye matematik ve fen formüllerini önceden vermek değildir amaç.
Bizim bu tali örneklerde geçen tabii yasaları bilim ilerledikçe daha iyi anlaşılıyor dememizin Kur’an’ın mücizevi yönüne delaleti Kur’an’ın Allah’ın kelamı, evreninse Allah’ın yarattığı alem olması itibariyle olan uyumdur. Kur’an ayetlerinde geçen tali bilimsel ipuçları bilim geçtikçe çürütülememesi tersine çürüttük diyenlerin delillerinin gelecek bilimler tarafından çürütülüp çöpe atılması Kur’anın mucizeliğine bir delildir…
Bilimle (anlaşılan) ayetler çelişirse biz ya ayetleri yanlış anlıyoruzdur ya bilimsel bulgularda yanlışlık vardır. Hiçbir bilimsel yasanın kesinliği yüzde yüz olmamasına karşın ayetlerin doğruluğunun yüzde yüz olması bizim tercihimizi peşinen gösterir.
Asıl konuda ise Allah’ın koyduğu hem tabii yasalar hem de dini yasalar evrenseldir. Ancak insanın bilgisi tekamüle doğru gittikçe bu evrensel yasaların anlamını kavrar..
“4-Cennetin genişliği ne kadardır.Ayetin birinde yerle gök arası diğer ayettede göklerle yer arası demiş.Bu durumda gökle neyin kastedildiği,göklerle neyin kadtedildiğinin açıklanması gerekir.Benim naçizane görüşüm şu.İnanca göre gökler 7 kattır.Gök denince 1.kat gök,gökler denincede 1den 7'ye tüm katlar anlaşılır diye düşünüyorum.Yanlışsam doğrusunu siz yazın.Ondan sonra cennet ne kadar geniştir tartışalım.”
4- Gök ve gökler konusunda aynı düşünüyoruz. Ancak benim cennetin genişliğiyle ilgili farklı cennetler yönündeki delillerimi aynen cümle cümle cevabını istiyorum buraya yeniden almıyorum. İlgili delillerimin senin iddianı neden çürütemediğine dair somut kanıtları bekliyorum…
“5-Müslümanların ilki olmakla övünmek başlı başına abesle iştigaldir.”
5- A) O sence öyledir. Müslüman olmanın değerini sadece Müslüman olanlar bilir. Biz ataist olmanın değerini (senin kafana göre) bilemediğimiz gibi… Bu cevaplanmaya değmyecek şekilde subjektif bir eleştiridir. Cevap vermediğimizde senin delillerinin doğruluğuna dair iddana katkıda bulunmaz.
“Zatan buradaki mantık hatasına vurgu yapmak istedim.Senden önce dünyaya gelen bir insan orta yerde dururken,binlerce yıl sonra gelen birirnin ilk benim demesi abestir.”
Bu konudaki karşı delilime değinmeden iddianı tekrarlamışsın. Üstelik iddiana delil olan öncülünü daha ispatlamadan iler gitmişsin. İlgili mantıki delimi tekrar etmiyorum onu çürüt onsan sonra öncül üzerine “abestir” yargısına geç…
“Peygamberin bu tür kendini üstün görme alışkanlığı ayetlerde kendini hissettirir.Bir ayette Allah ve meleklerinin peygambere salavat getirdiği dahi söylenmiştir.”
B) Buradaki salavatı hangi anlamda anlıyorsun ki peygamber s.a.a.’in kendini üstün görme alışkanlığına delil alıyorsun.? Peygamber üstün biriydi. Eğer üstün birinin üstünlüğünü söylemesi insanların yararına ise bunda eleştirilecek ne vardır. ‘Yoksa Allah’ın lutfundan bulunduğu bağışı mı kıskanıyorlar?’ ayetinde bu olumsuz duygu açıklanmıştır. Şayet insanların yararına olan bir övünmenin alışkanlık haline getirmesi eleştiriliyorsa buna da iyi huyların alışkanlık haline getirilmesi sadece iyiliğin artması sebebiyle övgüyü gerektirir.
Burada eleştirilecekse Peygamber s.a.a. in üstün olup övülmeyi hak edip etmediği meselesidir. Eğer övülmeyi hak etmiyorsa onu belirtirsin o zaman Peygamber s.a.a. olumsuz bir davranışta bulunmuş olur ve eleştiriyi hak eder. Çünkü O’nun s.a.a. inanlara kendini övmesi bir ibadeti öğretmesidir. Ki o da inananlar onu överek hem kendilerine hem de ona olumlu katkıda bulunmuş olurlar…
“Hadislerdede Ademden bu yana tüm yaşamış insanların peygambere gösterildiği hikayeside anlatılmış.”
C) Başlık Kur’anla ilgili, konu dışına çıkmışsın. Ancak bu bu konuda konuşamayacağımızdan değildir. Burda konuşmamayı teklif ediyorum, a) hadisler konu dışı olduğu için b) hadislerin teknik olarak sistematiği ayrı bir değerlendirmeyi gerektirdiği için…
“Bu gösteri homo habilisten başladıysa baya bi zahmetli olmuştur.Ama nede olsa Allaha kolaydır bunu yapmak.”
D) İkinci cümlede alay ettiğini görüyorum:
a) inanmadın bir ifadeyi almışsın
b) cümleyi eleştiri için almadığına dair kanıtlarım var. Cümle devrik olduğundan anlamı alay vurgusu haline getirmişsin. Yoksa eleştiri için alsaydın cümle şu şekilde kurulabilirdi: Ama siz Allah’a bunun kolay olduğunu söylüyorsunuz. Çünkü delil olarak da… diye gelecek delilini de eleştiriye yazardın.
c) Homo habilis benim kavram dünyamda anlamsız. Ne demek ?
d) Bu alayından dolayı seni kınıyor ve Allah’ın ayetlerinin alaya alındığı yerde, onlar sözü başka bir şeye dönüştürünceye kadar onlarla kalma… şeklindeki ayet gereği günaha girmemek için seni bu alayından dolayı şahsım ve okurlarımızdan özre çağırıyorum! Yoksa bu başlık altında artık (Allah’ın ayetlerinin alaya alındığı yerde oturma anlamı taşıdığı için) tartışmayacağım!...
“Bütün kainatı 6 günde yaratan ,daha sonra !!Arşa istiva (Dayanan-yakışmıyor ama dinlenen diyebiliriz)Allah için çok kolay bir iştir herhalde.”
E) Arşa istiva etmek, hükümranlık kurmak demektir. Mecazi bir kullanımdır. Kontrolü elinde olmak demektir.Tıpkı: Başbakan, 5 yıllığına başbakanlık koltuğuna oturdu” cümlesinde olduğu gibi. Bu cümleden kimse başbakanın yeme içme tuvalat için bile ayrılmadan 5 yıl boyunca başbakanlık adı verilen siyah deri koltuğuna oturduğunu anlamaz…
“6-Ayet burada,açıklamasıda altında yer alıyor.Neresi yanlış çevrilmişse bir izah ediverin.
HÛD-2: Ellâ ta’budû illallâh(illallâhe), innenî lekum minhu nezîrun ve beşîr(beşîrun).
(Bu kitap), Allah'tan başkasına kul olmamanız içindir. Muhakkak ki ben, O'ndan (O'nun tarafından) sizin için bir uyarıcı ve müjdeciyim. Ayette konuşanın Allah değil,peygamber olduğu gayet açık.Tevil etmek istiyorsanız buyrun edin. ”
6-A) Neden yanlış çevirildiğini bir sürü Arap dili irab kaidelerini de yazarak ve de, senin çevirideki kelime hatana da işaretle açıklamıştım. Aynı delillere hiç değinmeden iddianı tekrar etmişsin önceki delillerim çürütülmedikçe buraya yeniden yazmam tartışmamızı ilerletmez… Ben nasıl iddiana delil gösterdiklerini somut ve nesnel olarak ele alıp çürütüyorsam sen de tek tek benim karşı delillerimi, iddianı çürütemeyeceğine dair somut iddialarınla ortaya koymalısın. Şayet bilimsel nesnel ve samimiysen…
Ama amaç başkaysa bilimsel bir konuşmanın olmadığı yerde seninle asla durmam… Çünkü inancım gereği buna değmezsin…
“Ayrıca Kuran Allahın sözü olarak bilinir.Siz şimdi çıkmış Cebrailin sözüde var diyorsunuz.Buna diğer müslümanlar ne der bilemiyorum.”
B) Kur’an’ın anlam olarak Allah’ın sözü bazı ayetlerininse hem anlam hem de lafız olarak Allah’a ait olduğu konusunda kimsenin görüş ayrılığı yok. Bazı ayetlerin Cebrailin sözü olduğuna dair kanıtımız ise:
“Bu (Kur’an), pek değerli, çok güçlü, Arş’ın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerin arasında) sözü dinlenilen, güvenilir bir elçinin (cebrailin) sözüdür.” Tekvir 19-21 Ayetleri ile: “ Hiç şüphesiz, o (Kur’an), değerli bir elçinin sözüdür” Hakka 40 ayetleridir.
“Hepsi kuzu kuzu dinliyor.”
C) Hakaret hakareti doğurur deyip ben sana onları savunmak için: “Onlar senin gibi necis birinin pislikleriyle uğraşmayacak kadar ibadet ve hayırlı işlerle uğraşıyorlar” demeden onların yaptıkları işleri söylemiş olayım…
“Bende bir ilave yapayım o zaman”
D) Meydanı boş buldun sanma ki bu mühlet senin keyfin ve lehinedir. Yaptığın her şey yazılıyor ve …
“Kuranda peygamberin sözüde var.İspatıda yukarıda verdiğim ayet.”
E) “O ayetin iddiana delil olamayacağına dair ortaya koymuş olduğum önceki delillerimi çürütüp yeniden ben karşı delil gösteremez duruma gelmen durumu hariç…”
“Alıntı
Tevbe 30. bu iddian da yanlıştır. sırf iddia ettiğin için diyorum öyle olduğu için değil: sen kendin için adın neyse karşındakne çok kızdın: "hacı seni kahretsin" demez misin. ben derim de diyeni de gördüm
Dikkat ediniz tehlikeli sularda yüzüyorsunuz.İnsanla Allahı karşılaştıramazsınız,mukayese edemezsiniz,şirke girer”
F) buradaki alayını nefsimin ıslahına vesile için sabırla karşılıyor karşılık vermiyorum…
.''Allah onları kahretsin'' türünden bir bedduayı, Allah gibi yüce bir yaratıcının, yapacağı bir iş olmasa gerek.”
G) Beddualar Allah’ın yüceliğini gösterir. Bu da dilsel bir olaydır. Teşbihtir. Teşbihte benzetme unsurları birbirinin dengidir diye bir iddia yoktur. Unsurların birbirleri arasındaki bağ başka bir unsurlar arasındaki bağla o da sadece anlamayı kolaylaştırmak için kıyas edilir. Şimdi siz “Aslan gibi adam” deyiminde şişiniyorsunuz da “eşek gibi adam” dediğinizde kızıyorsunuz. Burda birinci örnekte adama kızmadı diye hayvan desek doğru olur aynı sabrı görür müyüz? Yine ikinci örnekte adam kızdı ya bunu kurtaralım diye ya senin ne kadar inadın var sadece inat açısından eşekle kıyasladık deseniz kızgınlığını alır mısınız…
Allah’ın dilsel bir anlatımda ilahi kurallar indirmesini mi bekleyeceğiz. O zaman vahy için toplumun dil kurallarına müdahalesini açık olarak görmemiz gerekecektir. Zaten bu da vardır ama konusu burası değil. Allah kahretsin şeklindeki bir bedduayı, kuralları konmuş bir yaşamda Allah’ın sabrı ve hayata müdahalesiz görüş bildirmesi olarak anlayabiliriz. Tıpkı Allah’ın senin bunca küfür dolu sözlerine müdahale etmeyip ben ona sorarım demesi gibi… Şimdi burada Allah mı küçülür sen mi büyürsün. Eğer öyle iddia ediyorsan yakında görürsün…
Bu satırları tartışma ahlakına uygun bulmuyorum. Ama sen inançsızlığının sana sağladığı geçici korkusuzluk sayesinde serdettiğin alaylarınla; bana inançlarım doğrultusunda sana uyarıda bulunma fırsatı verdiğin için Allah’a hamd ediyor ve seninle ayetleri hakkında konuşmamdan doğacak zararı affa vesile kılmasını niyaz ediyorum…
“Bunun gibi başka tuhaflıklarda var Kuranda.Örneğin Allahın yemin etmeleri..İncire,zeytine, Yıldıza ve dahi görüp görmediğimiz şeyler üzerine yemin edip duran bir tanrı vardır Kuranda.”
H) Yeminler tuhaflık değildir. Bununla Allah hem konuştuğu konunun önemini anlatır hem de yemin ettiği nesnenin değerini…Görüp görmediğimiz şeylere yemin etmesi de nasıl eleştiri konusu anlamadım. Biraz açarsan…
“Alıntı
7- vasiyet konusunu açıklamıştım galiba dikkatinden kaçtı
Yok cevap vermeye değecek bir açıklama olmadığından görmezden gelmiştim.Bi daha baktım aynı kanateyim hala.Çünkü açıklamana yanılmıyorsam diye başlamışsın,yanlış hatırlamıyorsam diye devam etmişsin,fıkhi meseler hakkında bir fikrim yok, diyip kendi durumunu özetlemişsin,sonundada çelişki yoktur demişsin. ”
7-Başını ve sonunu almışsın yazılarımın oysa ortasını okursan anlarsın… oku anlamazsan tekrar alıntılayayım.
“Alıntı
ben çıkaramadım meleklerin saniyede kaç km yol aldıklarını ve ayetlerin neresinden çıkardın? Çünkü ben semanın kaç km uzakta olduğunu da bilmiyorum. üç bilinmeyenden ikisini bilsem çıkaracaım ama tek bilinenle iki bilinmeyene matematiğim zayıf olduğundan ulaşamıyorum.. sen yardım et..
Hay hay.Ne demek efenim sözümü olur.Yanlız konu nazik ve yazı biraz uzun olacak.Umarım bağışlarsınız.
“Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir.„
(Mearic Suresi, 4)
Bu Kuran ayeti der ki;
Cebrail'in Allah katına çıkıp inmesi,Allah katında bir güne denk fakat,Dünya zamanı ile 50.000 Yıl sürer.
Şimdi hesaplayalım.
Kuran 610 civarında geldiğine göre,Cebrail'in Hıra mağarasına ulaşabilmesi için Allah katından;
MÖ 49.390 Yılında yola çıkmış olması gerekiyor.
Buradan önemli bir sonuç çıkıyor;
Demek ki;Tevrat ve İncil'i Cebrail getirmiş olamaz,
Çünkü Cebrail'in o sıralar yolda olması gerekiyor.
Örneğin İncil ve Kuran arası 600 sene,Cebrail İncili getirip,geri dönse ve hiç oyalanmadan geri gelse arada minimum 100.000 sene geçmesi gerekir.
Şöyle bir olasılık olabilir mi?
Cebrail Dünya'ya varmış,Tevrat'ı,İncil'i ve Kuran'ı tebliğ ettiği yaklaşık 3.000 sene boyunca dünyada beklemiştir.
Bu sefer de şöyle bir sorun var;
Beklediğine göre,Demek ki diğer kitapların geçersiz olacağı ve yeni kitap gönderileceği önceden biliniyor olmalı.
Diyelim ki Cebrail,Kuran'ı tebliğ etti ve geri dönüşe geçti?
Allah katına ne zaman varacak?
Kuran dan bu yana 1.400 sene geçtiğine göre
Demek ki 48.600 sene daha yolu var.
Bizim takvimle 50.600 yılında Cebrail Allah katına ulaşacak.
Yani yeni bir kitap için Cebrail'in dünyaya geri ulaşması en azından 100.600 senesine denk gelir.
Cebrail,iniyor ve çıkıyorsa,Allah belli bir yerde ve yukarılarda olmalı değil mi?
O halde süre'yi bildiğimize göre,Allah katı ile dünya arasındaki mesafeyi ölçebilmemiz için tek bilmemiz gereken Cebrail'in hızıdır.
Eğer Cebrail ışık hızında gidiyorsa,basitçe Allah katı'nın bize uzaklığı 50.000 Işık Yılı olmalıdır(Yaklaşık 475 Trilyon km).
Oysa bu Evren için çok küçük bir ölçü,çünkü Andromeda bile 4 Milyon Işık yılı uzaklıkta.
Hem bize bu kadar yakın olsa,Allah katının Evren'in içinde bir yerlerde olması gerekmez mi?
O zaman da sorarlar,Kardeşim Allah,yarattığı Evren'in içinde nasıl olabilir?
Allah,yarattığı Evrenden küçük müdür?
Veya yarattığı Evren'in içine girmeyi nasıl becermiş diye,
Evren yokken neredeydi diye?
Peki farzedelim,Evrenin dışında bir yerlerde.
Şimdi süreyi bildiğimize göre ve Evren'in boyutlarını bildiğimize göre Cebrail'in minimum hızını bulabiliriz.
Evren'in en uzun kesiti 125 Milyar Işık Yılı.
Cebrail'in bunu 50.000 senede katedebilmesi için
Hızı Saniyede 76.000.000.000 Km olmalıdır.
Yani Işık hızının tam 253.000 katı bir hızla gitmeli.
Peki,oraya bir gecede gidip dönebilmek için gerekli hız nedir?
Bu hız Cebrail'den 100 milyon kez daha hızlı olmalı.
Yani Işık hızının 25 Trilyon katı bir hız.
Peygamber'in Mirac'a çıkması olayı için böyle bir hız gereklidir.
Peki,peygamber aynı gece içinde Allah katı'na gidip dönebiliyorsa,
Cebrail neden 50.000 sene uğraşıyor?
Cebrail neden bu kadar yavaş?
Şimdi,başka bir sorun var.
Bizim inanırlar der ki;
'Evren genişliyor ve Bu Kuran'da bildirilmiştir'(zariyat suresi)
Eğer,Evren genişliyorsa;
Dünya ve Allah katı arasındaki mesafenin de genişlemesi gerekmiyor mu?
Yani Allah Katı giderek bize uzaklaşıyor olmalı değil mi?
Galaksiler bilindiği gibi, birbirinden Işık hızına yakın hızlarla uzaklaşıyor.
Peki bu durumda aradaki mesafe hep arttığından Cebrail'in her gidiş gelişinde,Süre'nin veya hızının,bir tanesinin değişmesi gerekmez mi?
Kuran evrenselse ve Cebrail bu mesafeyi hep 50.000 yılda inip,çıkıyorsa,Evren genişledikçe hızını arttırması gerekmez mi?
Tersine Evren büzülmeye başladıkça da 50.000 yılı doldurmak için hızını düşürmeli değil mi?
Buradan bir sonuç daha çıkıyor.
Cebrail mutlaka ışık hızının üzerinde olmalı.
Evren,Işık hızına yakın bir hızda genişlediğine göre,
Cebrail düşük hızlarla giderse,asla gideceği yere ulaşamıyacaktır.
Çünkü o yol aldıkça,varış hedefi çok daha hızla uzaklaşacaktır.
Bu arada Cebrail'in yönünü tayin,varış hedefini bulma,
Evren'in genişleme hızını bilebilme ve buna göre kendi hızını ayarlama yetenekleri var mıdır?
Yoksa bu merkezden otomatik mi ayarlanır bunları henüz bilemiyoruz.
Ve Cebrail,50.000 Yıl sonra (MS 50.600) Allah katına ulaştığında,Allah katında sadece bir Gün geçmiş olacak.
Allah,sabah kalkacak ve bakacak ki Cebrail gelmiş.
Ve belkide şöyle diyecek;
'Cebrail,Hoşgeldin,Hadi hem kahvaltı edelim hem biraz laflayalım'
Onlar kahvaltı edip laflarken,bu arada Dünya'da binlerce sene geçecek,
Ve Dünyadaki insanlar,yoksulluk,savaşlar,hastalıklar ve adaletsizlikle boğuşurken,neden unutulduklarını düşünüp duracaklar.
Bilmeyecekler ki 'Savaşta size Melekler yardım etti'(Enfal suresi) diyen Allah'ın bunu en az 50.000 sene önce planlamış ve Melekleri yola çıkarmış olması gerekir. ”
8- Bunları cevaplamaya layık görmüyorum. İçinde sadece iddia delilleri olan bir yazı bekliyorum..Nazik konu demişsin ama nezaket göstermemişsin.. Bir sürü matematik hesabına dolu yanlışlarla başlamış öyle devam etmişsin, evrenin genişliğiyle ilgili km ve veriler tamamen bilim dışı… Ayrıca bir daha bu son bölümdeki gibi kahvaltı laflamak gibi sözleri duyarsam samimi olmadığına başka amaçlar taşıdığına inanır günaha girmeden konuyu kapatırım kendi hesabıma.
Arkadaşlar beni uyarmışlardı "hacı önceden iyiydi gayet kibar ve delilli konuşurdu ama biraz dengeyi bozmuş dikkat et" diye ben ilk baştaki nazaketine bakarak konuşmaya değer gördüm
Ama bunlar senin için eğlence olabilir ama bizim içn terbiyesizlik ve HADDİ AŞMAK. Ben bu günaha vesile olduğumdan dolayı kendimi suçlu hissediyorum.
Allah “siz onların tanrılarına sövmeyin ki onlar da cahillik edip sizin Allah’ınıza sövmesinler” buyurur. Ben sana hakaret etmedim. Buna rağmen bu alayları görüyorsam bu senin gerçekte ne biçim bir necis ruh taşıdığınla ilgili…
Sen bana delilimdeki bir yanlışlıktan dolayı bir şans daha verdiğini söylemiştin ben karşılında özür dileyerek delili bilimsel ahlak çerçevesinde yeniden düzenlemiştim. Bakalım aynı olgunluğu sen gösterebilecek misin…
BEKLİYORUM!
“Sayın ehlibeytin_izinde ;
Aynı ayete bakıp farklı sonuçlara varıyoruz.Bunu artık doğal karşılıyorum.Yoksa bunca mezhebin varlığını nasıl açıklayabiliriz.”
Bunu da umarım olumsuz değerlendiriyor değilsin. Çünkü bu insanın olduğu her yerde var, tıpta, sosyal bilimlerde, hatta fen ve matematik bilimlerinde bile…
“Cevaplarınız için teşekkürler.Ancak sizden farklı düşündüğümü belirtip farklılıkları kısaca değerledireceğim.”
Umarım hidayetine vesile olurum. Öyle olmak yeryüzünde üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha hayırlıdır. Ödülü birlikte paylaşırız…
“1-Şefaat konusunda kuran kimi zaman hiç kimseye şefaatçi olmayacağını söylerken kimi ayetlerde de bir takım istisnalar tanımıştır.Bakara 123 de bakın ne diyor Allah:
''Kimseden kimseye bir şey ödenmediği ve onlardan bir fidye (bedel) kabul edilmeyeceği ve kendilerine şefaatin fayda vermeyeceği ve onlara yardım da olunmayacağı bir günden sakının.''Gayet açık.Burada falanca millete söylenmiş,inanırlar istisna demek ne derece doğru.Devamındaki ayete bakalım.”
1-A) Açıklamalarımı okumadın mı? Buraya almıyorum öncekilerin aynen cümle cümle reddini istiyorum. Çünkü hiç eleştirmeden önceki dediğini yazmış benim onca karşı delilime hiç bakmamışsın. Benim delillerim neden değil bilimsel somut cevaplar istiyorum…
''Hani o zaman ki; Rabbi İbrâhîm'i (birtakım) kelimelerle imtihan etti. Nihayet imtihan tamamlanınca da (Allah şöyle) buyurdu: “Muhakkak ki Ben, seni insanlara imam kılacağım.” (İbrâhîm A.S): “Benim zürriyetimden de (imamlar kıl).” deyince; (Allah): “Benim ahdime (imamlık ve önderlik rahmetime, senin zürriyetinden olan) zalimler nail olamaz.” diye buyurdu.''
Abraham peygamber zürriyeti için torpil istiyor ve bu kabul edilmiyor.”
B) burada ek iddiada bulunmuşsun. Umarım buradaki önceki iddianın çürütülmesini kapatmak niyetinde değilsindir? Ayrıca İbraniceyi daha mı seviyorsun Arapça ve Türkçeye oranla da İbrahim demiyorsun… Yoksa kültür kompleksin mi var?
İmam: Tarih boyunca anılacak bir adının olması anlamına da gelir. Bir insanın imam olması kendinden sonra gelecek nesillerin onu taklitle anması yolundan yürümesi demektir. İbrahim sence imam olmadı mı? Şayet Kur’an Muhammed s.a.a.’in uydurması olsaydı bu bu gün İbrahim a.s.ın hala anılmaması unutulması gerekirdi. Oysa hala anılıyor ve yolunu kimse paylaşamıyor. Bu da onun duasının kabul ve Allah’ın vaadinin gerçekleşmesi anlamına gelmez mi? Bu ek açıklamadan sonra şimdi meseleye gelirsek:
İbrahim a.s. imamlığı gereği sonraki nesiller boyu anılacağını biliyor. Kendi atalarının seçkin bir soydan olduğunu biliyor. Gelecekte de bu seçkin tertemiz soyunun sürmesini, imamların bu soyundan çıkmasını istemesinin neresi suç neresi insan doğasına aykırı neresi torpil? Hani soyumun tamamını seç demesi asla ona düşmez zaten o anlam da yok. Nitekim Allah’ın zalimler benim ahdime ermez demesi bize yönelik açıklamadır. İmam kelimesinin anlamını netleştiriyor böylece. Yani imamlar masumdur. Eğer dediğin gibi bu torpil anlamında olsaydı hayır sen nasıl adaletsizliği getirici1 cahil bir istekte bulundun denirdi.
“2-İyilik ve kötülüğün Allahtan geldiğine dair ayetler var.Kötülüğün insandan,iyiliğin Allahtan olduğuna dair ayetlerde var.Konu aslında ''KADER'' başlığı altında tartışılabilir.Özel bir konu açmak isterseniz buyrun.”
2- Şu an yeterli vaktim yok ben aslında bu konulara hiç girmek istemiyordum. Çünkü ateistlere bakışımı ve haklarındaki düşüncemi yansıtan bir tartışma değil bu. İlgili başlıkta Allah’ın varlığı konusunda konuşmak istemiş ve seni çağırmıştım ama gelmedin sanırım görmedin. Ben de buraya daldım.. Çünkü Allah konusunda anlaşmaya varmadan onun Kelamı hakkında konuşma abestir. Bu konunun en başı Tanrı inancı ve bu kavram üzerinde anlaşmadır. Sen şu an bizim tanrı imajımızı kabullenmiş görünüyor tartışmaları bu düzlemde yapıyorsun ancak bizim tanrı inancımızı saçma bulduğun için delillerimizi bizim gördüğümüz açıdan anlaman imkansız… bu yüzden bazen abesle iştigal ediyoruz gibi geliyor hatta kutsallarımızın alaya alınmasını seyretme zilletini de çeke çeke…
Ama vaktim olduğunda ateizmin kendini en iddialı gördükleri konuda kötülük problemi konusunda da konuşmak isterim. Tabi tanrının varlığı konusunu halledersek…
“3-Zaman zaman inanırlar Kuranda ifade edilen bir şeyin 1400 yıl sonra açığa çıkarılabildiği ile övünüyorlar.Bu durumda sormak lazım tüm çağlar için geçerli olan yasaları koymak Allah için zor olmasa gerek.”
3- “inanırlar” sözcüğü beni şahsen incitiyor. Olumsuz ve alay hissediyorum onun yerine biz inananlar sözcüğünü kullanıyoruz. Bu kelimeyi kullanmanı istiyorum.. Ben ataizm yerine ateizm demeyi kabul ettiğim gibi…
Bu tür yasalar muamelat/sosyal ya da ibadetle ilgili yasarla değildir. Evrene hakim olan yasalardır ki, bu yasalar da ancak bilimin ilerlemesi ile aydınlanıyor.
Ancak burada şuna dikkat etmemiz gerekiyor: Kur’an’n temel geliş gayesi inanç ve yaşayış ilkeleri konusnda düzenlemede bulunmak ve bu alanda insanlara iletide bulunmak. Bu konuları işlerken tabii yasalara da değinilir yan konu olarak. Mesela Allah’ın tekliği anlatılırken kainatta düzene örnek verilir. Fakat önemli nokta hiçbir zaman ana gaye matematik ve fen formüllerini önceden vermek değildir amaç.
Bizim bu tali örneklerde geçen tabii yasaları bilim ilerledikçe daha iyi anlaşılıyor dememizin Kur’an’ın mücizevi yönüne delaleti Kur’an’ın Allah’ın kelamı, evreninse Allah’ın yarattığı alem olması itibariyle olan uyumdur. Kur’an ayetlerinde geçen tali bilimsel ipuçları bilim geçtikçe çürütülememesi tersine çürüttük diyenlerin delillerinin gelecek bilimler tarafından çürütülüp çöpe atılması Kur’anın mucizeliğine bir delildir…
Bilimle (anlaşılan) ayetler çelişirse biz ya ayetleri yanlış anlıyoruzdur ya bilimsel bulgularda yanlışlık vardır. Hiçbir bilimsel yasanın kesinliği yüzde yüz olmamasına karşın ayetlerin doğruluğunun yüzde yüz olması bizim tercihimizi peşinen gösterir.
Asıl konuda ise Allah’ın koyduğu hem tabii yasalar hem de dini yasalar evrenseldir. Ancak insanın bilgisi tekamüle doğru gittikçe bu evrensel yasaların anlamını kavrar..
“4-Cennetin genişliği ne kadardır.Ayetin birinde yerle gök arası diğer ayettede göklerle yer arası demiş.Bu durumda gökle neyin kastedildiği,göklerle neyin kadtedildiğinin açıklanması gerekir.Benim naçizane görüşüm şu.İnanca göre gökler 7 kattır.Gök denince 1.kat gök,gökler denincede 1den 7'ye tüm katlar anlaşılır diye düşünüyorum.Yanlışsam doğrusunu siz yazın.Ondan sonra cennet ne kadar geniştir tartışalım.”
4- Gök ve gökler konusunda aynı düşünüyoruz. Ancak benim cennetin genişliğiyle ilgili farklı cennetler yönündeki delillerimi aynen cümle cümle cevabını istiyorum buraya yeniden almıyorum. İlgili delillerimin senin iddianı neden çürütemediğine dair somut kanıtları bekliyorum…
“5-Müslümanların ilki olmakla övünmek başlı başına abesle iştigaldir.”
5- A) O sence öyledir. Müslüman olmanın değerini sadece Müslüman olanlar bilir. Biz ataist olmanın değerini (senin kafana göre) bilemediğimiz gibi… Bu cevaplanmaya değmyecek şekilde subjektif bir eleştiridir. Cevap vermediğimizde senin delillerinin doğruluğuna dair iddana katkıda bulunmaz.
“Zatan buradaki mantık hatasına vurgu yapmak istedim.Senden önce dünyaya gelen bir insan orta yerde dururken,binlerce yıl sonra gelen birirnin ilk benim demesi abestir.”
Bu konudaki karşı delilime değinmeden iddianı tekrarlamışsın. Üstelik iddiana delil olan öncülünü daha ispatlamadan iler gitmişsin. İlgili mantıki delimi tekrar etmiyorum onu çürüt onsan sonra öncül üzerine “abestir” yargısına geç…
“Peygamberin bu tür kendini üstün görme alışkanlığı ayetlerde kendini hissettirir.Bir ayette Allah ve meleklerinin peygambere salavat getirdiği dahi söylenmiştir.”
B) Buradaki salavatı hangi anlamda anlıyorsun ki peygamber s.a.a.’in kendini üstün görme alışkanlığına delil alıyorsun.? Peygamber üstün biriydi. Eğer üstün birinin üstünlüğünü söylemesi insanların yararına ise bunda eleştirilecek ne vardır. ‘Yoksa Allah’ın lutfundan bulunduğu bağışı mı kıskanıyorlar?’ ayetinde bu olumsuz duygu açıklanmıştır. Şayet insanların yararına olan bir övünmenin alışkanlık haline getirmesi eleştiriliyorsa buna da iyi huyların alışkanlık haline getirilmesi sadece iyiliğin artması sebebiyle övgüyü gerektirir.
Burada eleştirilecekse Peygamber s.a.a. in üstün olup övülmeyi hak edip etmediği meselesidir. Eğer övülmeyi hak etmiyorsa onu belirtirsin o zaman Peygamber s.a.a. olumsuz bir davranışta bulunmuş olur ve eleştiriyi hak eder. Çünkü O’nun s.a.a. inanlara kendini övmesi bir ibadeti öğretmesidir. Ki o da inananlar onu överek hem kendilerine hem de ona olumlu katkıda bulunmuş olurlar…
“Hadislerdede Ademden bu yana tüm yaşamış insanların peygambere gösterildiği hikayeside anlatılmış.”
C) Başlık Kur’anla ilgili, konu dışına çıkmışsın. Ancak bu bu konuda konuşamayacağımızdan değildir. Burda konuşmamayı teklif ediyorum, a) hadisler konu dışı olduğu için b) hadislerin teknik olarak sistematiği ayrı bir değerlendirmeyi gerektirdiği için…
“Bu gösteri homo habilisten başladıysa baya bi zahmetli olmuştur.Ama nede olsa Allaha kolaydır bunu yapmak.”
D) İkinci cümlede alay ettiğini görüyorum:
a) inanmadın bir ifadeyi almışsın
b) cümleyi eleştiri için almadığına dair kanıtlarım var. Cümle devrik olduğundan anlamı alay vurgusu haline getirmişsin. Yoksa eleştiri için alsaydın cümle şu şekilde kurulabilirdi: Ama siz Allah’a bunun kolay olduğunu söylüyorsunuz. Çünkü delil olarak da… diye gelecek delilini de eleştiriye yazardın.
c) Homo habilis benim kavram dünyamda anlamsız. Ne demek ?
d) Bu alayından dolayı seni kınıyor ve Allah’ın ayetlerinin alaya alındığı yerde, onlar sözü başka bir şeye dönüştürünceye kadar onlarla kalma… şeklindeki ayet gereği günaha girmemek için seni bu alayından dolayı şahsım ve okurlarımızdan özre çağırıyorum! Yoksa bu başlık altında artık (Allah’ın ayetlerinin alaya alındığı yerde oturma anlamı taşıdığı için) tartışmayacağım!...
“Bütün kainatı 6 günde yaratan ,daha sonra !!Arşa istiva (Dayanan-yakışmıyor ama dinlenen diyebiliriz)Allah için çok kolay bir iştir herhalde.”
E) Arşa istiva etmek, hükümranlık kurmak demektir. Mecazi bir kullanımdır. Kontrolü elinde olmak demektir.Tıpkı: Başbakan, 5 yıllığına başbakanlık koltuğuna oturdu” cümlesinde olduğu gibi. Bu cümleden kimse başbakanın yeme içme tuvalat için bile ayrılmadan 5 yıl boyunca başbakanlık adı verilen siyah deri koltuğuna oturduğunu anlamaz…
“6-Ayet burada,açıklamasıda altında yer alıyor.Neresi yanlış çevrilmişse bir izah ediverin.
HÛD-2: Ellâ ta’budû illallâh(illallâhe), innenî lekum minhu nezîrun ve beşîr(beşîrun).
(Bu kitap), Allah'tan başkasına kul olmamanız içindir. Muhakkak ki ben, O'ndan (O'nun tarafından) sizin için bir uyarıcı ve müjdeciyim. Ayette konuşanın Allah değil,peygamber olduğu gayet açık.Tevil etmek istiyorsanız buyrun edin. ”
6-A) Neden yanlış çevirildiğini bir sürü Arap dili irab kaidelerini de yazarak ve de, senin çevirideki kelime hatana da işaretle açıklamıştım. Aynı delillere hiç değinmeden iddianı tekrar etmişsin önceki delillerim çürütülmedikçe buraya yeniden yazmam tartışmamızı ilerletmez… Ben nasıl iddiana delil gösterdiklerini somut ve nesnel olarak ele alıp çürütüyorsam sen de tek tek benim karşı delillerimi, iddianı çürütemeyeceğine dair somut iddialarınla ortaya koymalısın. Şayet bilimsel nesnel ve samimiysen…
Ama amaç başkaysa bilimsel bir konuşmanın olmadığı yerde seninle asla durmam… Çünkü inancım gereği buna değmezsin…
“Ayrıca Kuran Allahın sözü olarak bilinir.Siz şimdi çıkmış Cebrailin sözüde var diyorsunuz.Buna diğer müslümanlar ne der bilemiyorum.”
B) Kur’an’ın anlam olarak Allah’ın sözü bazı ayetlerininse hem anlam hem de lafız olarak Allah’a ait olduğu konusunda kimsenin görüş ayrılığı yok. Bazı ayetlerin Cebrailin sözü olduğuna dair kanıtımız ise:
“Bu (Kur’an), pek değerli, çok güçlü, Arş’ın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerin arasında) sözü dinlenilen, güvenilir bir elçinin (cebrailin) sözüdür.” Tekvir 19-21 Ayetleri ile: “ Hiç şüphesiz, o (Kur’an), değerli bir elçinin sözüdür” Hakka 40 ayetleridir.
“Hepsi kuzu kuzu dinliyor.”
C) Hakaret hakareti doğurur deyip ben sana onları savunmak için: “Onlar senin gibi necis birinin pislikleriyle uğraşmayacak kadar ibadet ve hayırlı işlerle uğraşıyorlar” demeden onların yaptıkları işleri söylemiş olayım…
“Bende bir ilave yapayım o zaman”
D) Meydanı boş buldun sanma ki bu mühlet senin keyfin ve lehinedir. Yaptığın her şey yazılıyor ve …
“Kuranda peygamberin sözüde var.İspatıda yukarıda verdiğim ayet.”
E) “O ayetin iddiana delil olamayacağına dair ortaya koymuş olduğum önceki delillerimi çürütüp yeniden ben karşı delil gösteremez duruma gelmen durumu hariç…”
“Alıntı
Tevbe 30. bu iddian da yanlıştır. sırf iddia ettiğin için diyorum öyle olduğu için değil: sen kendin için adın neyse karşındakne çok kızdın: "hacı seni kahretsin" demez misin. ben derim de diyeni de gördüm
Dikkat ediniz tehlikeli sularda yüzüyorsunuz.İnsanla Allahı karşılaştıramazsınız,mukayese edemezsiniz,şirke girer”
F) buradaki alayını nefsimin ıslahına vesile için sabırla karşılıyor karşılık vermiyorum…
.''Allah onları kahretsin'' türünden bir bedduayı, Allah gibi yüce bir yaratıcının, yapacağı bir iş olmasa gerek.”
G) Beddualar Allah’ın yüceliğini gösterir. Bu da dilsel bir olaydır. Teşbihtir. Teşbihte benzetme unsurları birbirinin dengidir diye bir iddia yoktur. Unsurların birbirleri arasındaki bağ başka bir unsurlar arasındaki bağla o da sadece anlamayı kolaylaştırmak için kıyas edilir. Şimdi siz “Aslan gibi adam” deyiminde şişiniyorsunuz da “eşek gibi adam” dediğinizde kızıyorsunuz. Burda birinci örnekte adama kızmadı diye hayvan desek doğru olur aynı sabrı görür müyüz? Yine ikinci örnekte adam kızdı ya bunu kurtaralım diye ya senin ne kadar inadın var sadece inat açısından eşekle kıyasladık deseniz kızgınlığını alır mısınız…
Allah’ın dilsel bir anlatımda ilahi kurallar indirmesini mi bekleyeceğiz. O zaman vahy için toplumun dil kurallarına müdahalesini açık olarak görmemiz gerekecektir. Zaten bu da vardır ama konusu burası değil. Allah kahretsin şeklindeki bir bedduayı, kuralları konmuş bir yaşamda Allah’ın sabrı ve hayata müdahalesiz görüş bildirmesi olarak anlayabiliriz. Tıpkı Allah’ın senin bunca küfür dolu sözlerine müdahale etmeyip ben ona sorarım demesi gibi… Şimdi burada Allah mı küçülür sen mi büyürsün. Eğer öyle iddia ediyorsan yakında görürsün…
Bu satırları tartışma ahlakına uygun bulmuyorum. Ama sen inançsızlığının sana sağladığı geçici korkusuzluk sayesinde serdettiğin alaylarınla; bana inançlarım doğrultusunda sana uyarıda bulunma fırsatı verdiğin için Allah’a hamd ediyor ve seninle ayetleri hakkında konuşmamdan doğacak zararı affa vesile kılmasını niyaz ediyorum…
“Bunun gibi başka tuhaflıklarda var Kuranda.Örneğin Allahın yemin etmeleri..İncire,zeytine, Yıldıza ve dahi görüp görmediğimiz şeyler üzerine yemin edip duran bir tanrı vardır Kuranda.”
H) Yeminler tuhaflık değildir. Bununla Allah hem konuştuğu konunun önemini anlatır hem de yemin ettiği nesnenin değerini…Görüp görmediğimiz şeylere yemin etmesi de nasıl eleştiri konusu anlamadım. Biraz açarsan…
“Alıntı
7- vasiyet konusunu açıklamıştım galiba dikkatinden kaçtı
Yok cevap vermeye değecek bir açıklama olmadığından görmezden gelmiştim.Bi daha baktım aynı kanateyim hala.Çünkü açıklamana yanılmıyorsam diye başlamışsın,yanlış hatırlamıyorsam diye devam etmişsin,fıkhi meseler hakkında bir fikrim yok, diyip kendi durumunu özetlemişsin,sonundada çelişki yoktur demişsin. ”
7-Başını ve sonunu almışsın yazılarımın oysa ortasını okursan anlarsın… oku anlamazsan tekrar alıntılayayım.
“Alıntı
ben çıkaramadım meleklerin saniyede kaç km yol aldıklarını ve ayetlerin neresinden çıkardın? Çünkü ben semanın kaç km uzakta olduğunu da bilmiyorum. üç bilinmeyenden ikisini bilsem çıkaracaım ama tek bilinenle iki bilinmeyene matematiğim zayıf olduğundan ulaşamıyorum.. sen yardım et..
Hay hay.Ne demek efenim sözümü olur.Yanlız konu nazik ve yazı biraz uzun olacak.Umarım bağışlarsınız.
“Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir.„
(Mearic Suresi, 4)
Bu Kuran ayeti der ki;
Cebrail'in Allah katına çıkıp inmesi,Allah katında bir güne denk fakat,Dünya zamanı ile 50.000 Yıl sürer.
Şimdi hesaplayalım.
Kuran 610 civarında geldiğine göre,Cebrail'in Hıra mağarasına ulaşabilmesi için Allah katından;
MÖ 49.390 Yılında yola çıkmış olması gerekiyor.
Buradan önemli bir sonuç çıkıyor;
Demek ki;Tevrat ve İncil'i Cebrail getirmiş olamaz,
Çünkü Cebrail'in o sıralar yolda olması gerekiyor.
Örneğin İncil ve Kuran arası 600 sene,Cebrail İncili getirip,geri dönse ve hiç oyalanmadan geri gelse arada minimum 100.000 sene geçmesi gerekir.
Şöyle bir olasılık olabilir mi?
Cebrail Dünya'ya varmış,Tevrat'ı,İncil'i ve Kuran'ı tebliğ ettiği yaklaşık 3.000 sene boyunca dünyada beklemiştir.
Bu sefer de şöyle bir sorun var;
Beklediğine göre,Demek ki diğer kitapların geçersiz olacağı ve yeni kitap gönderileceği önceden biliniyor olmalı.
Diyelim ki Cebrail,Kuran'ı tebliğ etti ve geri dönüşe geçti?
Allah katına ne zaman varacak?
Kuran dan bu yana 1.400 sene geçtiğine göre
Demek ki 48.600 sene daha yolu var.
Bizim takvimle 50.600 yılında Cebrail Allah katına ulaşacak.
Yani yeni bir kitap için Cebrail'in dünyaya geri ulaşması en azından 100.600 senesine denk gelir.
Cebrail,iniyor ve çıkıyorsa,Allah belli bir yerde ve yukarılarda olmalı değil mi?
O halde süre'yi bildiğimize göre,Allah katı ile dünya arasındaki mesafeyi ölçebilmemiz için tek bilmemiz gereken Cebrail'in hızıdır.
Eğer Cebrail ışık hızında gidiyorsa,basitçe Allah katı'nın bize uzaklığı 50.000 Işık Yılı olmalıdır(Yaklaşık 475 Trilyon km).
Oysa bu Evren için çok küçük bir ölçü,çünkü Andromeda bile 4 Milyon Işık yılı uzaklıkta.
Hem bize bu kadar yakın olsa,Allah katının Evren'in içinde bir yerlerde olması gerekmez mi?
O zaman da sorarlar,Kardeşim Allah,yarattığı Evren'in içinde nasıl olabilir?
Allah,yarattığı Evrenden küçük müdür?
Veya yarattığı Evren'in içine girmeyi nasıl becermiş diye,
Evren yokken neredeydi diye?
Peki farzedelim,Evrenin dışında bir yerlerde.
Şimdi süreyi bildiğimize göre ve Evren'in boyutlarını bildiğimize göre Cebrail'in minimum hızını bulabiliriz.
Evren'in en uzun kesiti 125 Milyar Işık Yılı.
Cebrail'in bunu 50.000 senede katedebilmesi için
Hızı Saniyede 76.000.000.000 Km olmalıdır.
Yani Işık hızının tam 253.000 katı bir hızla gitmeli.
Peki,oraya bir gecede gidip dönebilmek için gerekli hız nedir?
Bu hız Cebrail'den 100 milyon kez daha hızlı olmalı.
Yani Işık hızının 25 Trilyon katı bir hız.
Peygamber'in Mirac'a çıkması olayı için böyle bir hız gereklidir.
Peki,peygamber aynı gece içinde Allah katı'na gidip dönebiliyorsa,
Cebrail neden 50.000 sene uğraşıyor?
Cebrail neden bu kadar yavaş?
Şimdi,başka bir sorun var.
Bizim inanırlar der ki;
'Evren genişliyor ve Bu Kuran'da bildirilmiştir'(zariyat suresi)
Eğer,Evren genişliyorsa;
Dünya ve Allah katı arasındaki mesafenin de genişlemesi gerekmiyor mu?
Yani Allah Katı giderek bize uzaklaşıyor olmalı değil mi?
Galaksiler bilindiği gibi, birbirinden Işık hızına yakın hızlarla uzaklaşıyor.
Peki bu durumda aradaki mesafe hep arttığından Cebrail'in her gidiş gelişinde,Süre'nin veya hızının,bir tanesinin değişmesi gerekmez mi?
Kuran evrenselse ve Cebrail bu mesafeyi hep 50.000 yılda inip,çıkıyorsa,Evren genişledikçe hızını arttırması gerekmez mi?
Tersine Evren büzülmeye başladıkça da 50.000 yılı doldurmak için hızını düşürmeli değil mi?
Buradan bir sonuç daha çıkıyor.
Cebrail mutlaka ışık hızının üzerinde olmalı.
Evren,Işık hızına yakın bir hızda genişlediğine göre,
Cebrail düşük hızlarla giderse,asla gideceği yere ulaşamıyacaktır.
Çünkü o yol aldıkça,varış hedefi çok daha hızla uzaklaşacaktır.
Bu arada Cebrail'in yönünü tayin,varış hedefini bulma,
Evren'in genişleme hızını bilebilme ve buna göre kendi hızını ayarlama yetenekleri var mıdır?
Yoksa bu merkezden otomatik mi ayarlanır bunları henüz bilemiyoruz.
Ve Cebrail,50.000 Yıl sonra (MS 50.600) Allah katına ulaştığında,Allah katında sadece bir Gün geçmiş olacak.
Allah,sabah kalkacak ve bakacak ki Cebrail gelmiş.
Ve belkide şöyle diyecek;
'Cebrail,Hoşgeldin,Hadi hem kahvaltı edelim hem biraz laflayalım'
Onlar kahvaltı edip laflarken,bu arada Dünya'da binlerce sene geçecek,
Ve Dünyadaki insanlar,yoksulluk,savaşlar,hastalıklar ve adaletsizlikle boğuşurken,neden unutulduklarını düşünüp duracaklar.
Bilmeyecekler ki 'Savaşta size Melekler yardım etti'(Enfal suresi) diyen Allah'ın bunu en az 50.000 sene önce planlamış ve Melekleri yola çıkarmış olması gerekir. ”
8- Bunları cevaplamaya layık görmüyorum. İçinde sadece iddia delilleri olan bir yazı bekliyorum..Nazik konu demişsin ama nezaket göstermemişsin.. Bir sürü matematik hesabına dolu yanlışlarla başlamış öyle devam etmişsin, evrenin genişliğiyle ilgili km ve veriler tamamen bilim dışı… Ayrıca bir daha bu son bölümdeki gibi kahvaltı laflamak gibi sözleri duyarsam samimi olmadığına başka amaçlar taşıdığına inanır günaha girmeden konuyu kapatırım kendi hesabıma.
Arkadaşlar beni uyarmışlardı "hacı önceden iyiydi gayet kibar ve delilli konuşurdu ama biraz dengeyi bozmuş dikkat et" diye ben ilk baştaki nazaketine bakarak konuşmaya değer gördüm
Ama bunlar senin için eğlence olabilir ama bizim içn terbiyesizlik ve HADDİ AŞMAK. Ben bu günaha vesile olduğumdan dolayı kendimi suçlu hissediyorum.
Allah “siz onların tanrılarına sövmeyin ki onlar da cahillik edip sizin Allah’ınıza sövmesinler” buyurur. Ben sana hakaret etmedim. Buna rağmen bu alayları görüyorsam bu senin gerçekte ne biçim bir necis ruh taşıdığınla ilgili…
Sen bana delilimdeki bir yanlışlıktan dolayı bir şans daha verdiğini söylemiştin ben karşılında özür dileyerek delili bilimsel ahlak çerçevesinde yeniden düzenlemiştim. Bakalım aynı olgunluğu sen gösterebilecek misin…
BEKLİYORUM!
Yorum