Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Ateistlere bir soru

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #46
    Ynt: Ateistlere bir soru

    herşeyi devletten beklemeyiniz efendim bakın arkadaşta aklın varlığına ıspata çağırmış sizi ama siz onu atlamışsınız
    sahi ya siz ruhunuzun varlığına inanmıyorsanız nasıl ayakta durabiliyor yürüyebiliyorsunuz bu konuda atalarınızdan hangi sonuca varmış darwin
    "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

    Yorum


      #47
      Ynt: Ateistlere bir soru

      herşeyi devletten beklemeyiniz efendim bakın arkadaşta aklın varlığına ıspata çağırmış sizi ama siz onu atlamışsınız
      Sorduğunuz sorulara bakınca böyle bir talepte bulunma hakkınız varmı once onu sorgulamanız gerekir diye düşünüyorum.

      Gelelim aklail kurumu bu konuda şöyle demiş.
      Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us.

      http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx...lime=ak%c4%b1l

      Aklın görünmesi için maddi olması gerekir.Peki maddi olmayan şeyler görünebilir mi?
      Görünmez ama onun bir takım tezahürleri vardır ve bu tezahürler tespit edilerek aklın varlığı ispatlanabilir.Elektrik gözle görülmez ama ucuna ampül bağladığınızda gözle görülür.Bunun gibi aklın tezahürlerine baktığınızda onun varlığını ispatlarsınız.İkinci olarak şu söylenebilir.Aklın temeli maddidir.Akıl maddi dünya ile etkileşim içindedir ve kökenide maddidir.Çünkü beynimizin bir işlevidir.Bir insanın beynini aldığınızda akıl olmaz.
      Aynı şeyi Allah için yapamayız.Hiç bir şekilde varlığını kanıtlayamayız.Bazı insanlar onun varlığına inanıyorlar.Ama varlığını ispat et dediğimizde bir akıl,aşk,sevgi vs.kavramların varlığı ispat ettiğimiz gibi ,Allahın varlığını ispat edemiyoruz.

      Yorum


        #48
        Ynt: Ateistlere bir soru

        [quote author=hacı link=topic=7933.msg52662#msg52662 date=1252390140]
        herşeyi devletten beklemeyiniz efendim bakın arkadaşta aklın varlığına ıspata çağırmış sizi ama siz onu atlamışsınız
        Sorduğunuz sorulara bakınca böyle bir talepte bulunma hakkınız varmı once onu sorgulamanız gerekir diye düşünüyorum.

        Gelelim aklail kurumu bu konuda şöyle demiş.
        Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us.

        http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx...lime=ak%c4%b1l

        Aklın görünmesi için maddi olması gerekir.Peki maddi olmayan şeyler görünebilir mi?
        Görünmez ama onun bir takım tezahürleri vardır ve bu tezahürler tespit edilerek aklın varlığı ispatlanabilir.Elektrik gözle görülmez ama ucuna ampül bağladığınızda gözle görülür.Bunun gibi aklın tezahürlerine baktığınızda onun varlığını ispatlarsınız.İkinci olarak şu söylenebilir.Aklın temeli maddidir.Akıl maddi dünya ile etkileşim içindedir ve kökenide maddidir.Çünkü beynimizin bir işlevidir.Bir insanın beynini aldığınızda akıl olmaz.
        Aynı şeyi Allah için yapamayız.Hiç bir şekilde varlığını kanıtlayamayız.Bazı insanlar onun varlığına inanıyorlar.Ama varlığını ispat et dediğimizde bir akıl,aşk,sevgi vs.kavramların varlığı ispat ettiğimiz gibi ,Allahın varlığını ispat edemiyoruz.

        [/quote]
        İşte geldin sözümüze. Akıl nasıl gözle görlemiyor da onun varlığına delil olan bazı tezahürler varsa yani aklın etkileri varsa işte aynı şekilde de Allah2ın bir cismiyatı olmadığıdnan ve ruhun bir cismiyatı olmadığından onu gözle göremezsiniz, ancak onların maddeye olan etkilerini görebilirsiniz.
        Mesela insanda ruh vardır. Bu maddi bir şey değildir. Ama ruh insanın hayatta kalmasını, hissetmesini, ümit etmesini, sevmesini, nefret etmesini, kin gütmesini, âşık olmasını sağlayan şeydir, bunları ruh sayesinde hissederiz.
        Bilim dahi ruhun varlığını kabul etmiş ve bazı ruhsal hastalıklara çare bulmak için psikiyatri dalı ortaya çıkmıştır.
        Allah'ın varlığı da bu mantıkla sabit olur. Yani onun madde olmadığı için bu gözlerle görmezsiniz. ama inanın biz Mevla Ali as'nin dediği gibi görmediğimiz bir ilaha inanmıyoruz. Bizim Allahımızı bir görüyoruz. Evrene bakıp görüyoruz, gökyüzüne bakıp görüyoruz, insana bakıp görüyoruz, hücreye bakıp görüyoruz, sistemlere bakıp görüyoruz, canlılara ve cansız dediğimiz varlıklaa bakıp görüyoruz. İnan ki Allah'ı görmemek için gözlerini kapatman, kulaklarını tıkaman ve kendi kendini Allah yoktur diye söylenip kendini kandırman gerekir.
        İnşallah bir gün Allahın varlığını dilinle ikrar edeceksin. Sen de biliyorsun ki Allah vardır. Allahın varlığına dair gördüğün deliller yalnız kaldığın zamanlarda kafanın içinde beyini kemiriyor değil mi? Ama inkar ediyorsun hala. İnşallah bir gün bu inkarından vaz geçeceksin ama inşallah o gün çok geç olmaz.
        nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
        noktayı koyacak olan sensin anlasana
        ...

        Yorum


          #49
          Ynt: Ateistlere bir soru

          Ruhun varlığını ve ölümsüzlüğünü gösteren enfüsî ve âfâkî (Sübjektive ve objektive) deliller vardır.



          Enfüsî (Sübjektive) deliller:



          1) İnsan yalnız maddî bir bedenden, şu gördüğümüz uzuvlardan, organlardan ibaret değildir. Herkes kendisine ve kendi hayatına dikkat etse bakî bir ruhun var olduğunu anlar. Çünkü bunlar her zaman değişikliğe uğramaktadır. Hatta fenlerin bildirdiğine göre insan vücudu çok kısa bir zaman içinde tamamen değişmekte ve tazelenmektedir. Evet “her bir ruh kaç sene yaşamış ise o kadar beden değiştirdiği halde açıkça görülüyor ki o ruh aynen kalmıştır.” Yani insanın kişiliği değişmiyor, bugün gördüğümüz bir insanın aslı ne ise otuz kırk sene sonra da yine odur.



          Ben geçmişe doğru hangi seneyi göz önüne alsam (ben)den başka bir şey göremem. Yirmi sene önce tanıdığıma bir mektup yazarken düşünen (ben) yine (ben) olduğumda en küçük bir şüphe duymuyorum. Şu halde insanın gerçek varlığını meydana getiren bu maddî bedenden başka bir şeyin var olduğu ortaya çıkıyor ki o da (ruh) tur.



          2) Ruhun varlığına hafıza (bellek)mız da şahittir. İnsan beyni daima değişiyor, tazeleniyor. Hâlbuki ezberlediklerimiz ve bilgilerimiz değişmiyor. Eğer ruh olmasaydı beynimizdeki bu değişmeler sonunda ezberlediklerimizi tutabilmemiz, bilgilerimizi devam ettirebilmemiz mümkün olamayacaktı.



          3) Bizdeki ahlâkî mesuliyeti düşünmek bile mümkün olmayacaktı. Beden daima değiştiğinden, geçmişte cinayet işleyen bir adamın vücudu aradan seneler geçtikten sonra, tamamen değişmiş olacağı için onu sorumlu tutmak ve ceza vermek de adalete zıt olacaktı. Hâlbuki o cinâyeti işleyen kişi aynı şahıs kabul edilerek sonradan onun hakkında verilen cezanın adalete aykırı olduğunu hiç kimse iddia etmemiştir, edemez de... Bu durum değişmeyen bir ruhun varlığından kaynaklanmaktadır. İnsan bedeni devamlı olarak değişmekte ve onu meydana getiren hücrelerin bir kısmı gidip yerlerine başkaları gelmektedir, ama ruh daima aynı varlığını korumaktadır.



          “Madem cesed gelip geçicidir. Ölüm ile ruhun tamamen çıplak kalması da ölümsüzlüğe te’sir etmez ve aslını bozmaz. Yalnız hayatı boyunca cesed elbisesini yavaş yavaş değiştirdiği halde ölüm gelince birdenbire soyunur.



          Kolayca anlaşılan ve hatta görülen bir gerçektir ki cesed ruha bağlıdır; ruh cesede değil... Ruhun varlığı Allah’ın yarattığı başka bir varlığa dayanmadığı ve başkasının hükmü ve emri altında olmadığı için cesedin dağılması, toplanması ruhun müstakil (bağımsız) olan varlığına hiçbir zarar vermez. Cesed ruhun evi ve yuvasıdır. Elbisesi bile değil... Ruhun elbisesi yerine geçecek olan, bir dereceye kadar değişmeyen, incelik yönü ile ruha uygun lâtif ve ince bir kılıfı ve misalî bir bedeni vardır. İşte ruh ölüm ile büsbütün çıplak kalmıyor; yuvasından çıkıyor, misal âlemindeki bu bedenine giriyor.”



          4) İnsandaki irade ve şuur kendisinin yalnız maddi bir bedenden ibaret olmadığını göstermektedir. Çünkü beden hareketsizdir. Yani bedenin kendi kendine hareket kaabiliyeti yoktur, duygu ve şuuru da yoktur. Halbuki insanda hareket vardır; kendisini ve diğer eşyayı anlıyacak bir şuura sahiptir. İşte bunlar bedenden başka bir ruhun varlığını gösteren belirtilerdir.



          5) İnsan bedeni cansız varlıklar gibidir. Onun hareketlerini düzenleyen, manevi gelişmesini, aklî kuvvetlerinin çalışmasını sağlayan düzenleyici bir kuvvet vardır. Bu kuvvet ise hiç şüphesiz bedenden başkadır. Cansız varlıklar gibi olan bir beden ile böyle bir kuvvetin aynı şey olması mümkün değildir.



          6) İnsanlarda bazı hareket ve davranışlar vardır ki bunlar beş duyunun dışında kalarak her zaman karşılaştığımız olaylardan ayrılmaktadır. Keşif (olacak bazı şeyleri, Cenab-ı Hakk’ın ilhamiyle, önceden anlama), ilham ve sünûhat (kalbe gelen manalar ve doğuşlar), hiss-i kable’l-vuku’ (ön sezgi), telepati (uzaktaki bir olayı meydana geldiği anda duymak ve bilmek), gelecekle ilgili olarak verilen haberler hep bu türlü şeylerdendir.



          İnsanda ruhun varlığını kabul etmedikçe bunları açıklamaya imkan yoktur.



          7) İnsanlar uyurken rü’ya görürler. Bunlar sonradan ya aynen görüldüğü gibi veya görülene uygun olarak meydana gelir. İşte bu durum da insanda bedenden başka bir kuvvetin varlığını göstermektedir.



          8) Birçok canlılarla karşılaştırıldığı zaman görülür ki insanlar cisim olarak zayıftırlar. Bununla beraber yüksek zekâya, büyük kaabiliyetlere sahiptirler. Bu zamana kadar ortaya koydukları ilimler ve san’atlar onların bu üstün kaabiliyetlerini ispat etmektedir.



          İşte bu durum kendilerine verilen manevî bir kuvvetten, ruh denilen lâtîfeden, ince ve hassas bir varlıktan kaynaklanmaktadır.



          9) Sağlam ve sıhhatli bir insanı göz önüne alınız. Bir dakika önce canlı iken bir dakika sonra ölüyor. Şimdi bu bir dakika önceki insan ile bir dakika sonraki aynı insan arasında vücut ağırlığı, organlar, beden teşekkülü v.s. yönü ile ne fark vardır? Halbuki o insan bir dakika önce sağ iken bir dakika sonra ölmüştür.



          Demek oluyor ki: İnsanda hayat kaynağı olan ve ruh denilen başka bir kuvvet, bir öz ve bir esas vardır ki onun gitmesiyle ölüm geliyor.



          10) Bütün insanlar kendi vücutlarını meydana getiren organları esas varlıklarının dışında kabul ederler. Kendilerinin bir ruha sahip oldukları kanaatı onlarda doğuştan mevcuttur. Onların bu kanaatleri delil ve isbata ihtiyaç duymadan kabul edilecek cinstendir. İnsanın vicdanı bunun böyle olduğuna hüküm vermektedir.



          Doğuştan gelen ve vicdanın var olduğuna hüküm verdiği bu kanaatin yanlış olduğunu kim isbat edebilir?!.. Bedenden ayrı bir ruhun varlığı hangi delile dayanılarak inkâr edilebilir?



          Şimdi farzediniz ki, bir adam size konferans verecek. Bu maksatla ayağa kalkıyor, kürsüye geliyor, elleri ile bir kitap formasını tutuyor, ağzı ile de o formadaki yazıları size anlatıyor. Bunu yaparken ayni anda düşünüyor, her sözünü bir fikir süzgecinden geçirerek size aktarmaya çalışıyor. Demek ki bu adam kendi organlarını ve duygularını kullanıyor. Şu halde bu adam kullandığı organlarından ve duygularından başkadır. Çünkü bir âleti kullanan kimse ile âletin aynı şey olması mümkün değildir. Meselâ, bir sekreter kullandığı kâğıt, kalem ve daktilodan başkadır. Öyle ise âlet durumunda olan şu organları ve duyguları kullanan acaba kimdir? İşte bu aslında maddi olmayan, fakat madde ile ilgisi bulunan bir cevher, bir öz ve esas olan ve (ben) diye anlatmak istediğimiz ruhtan başka bir şey değildir.



          Ruhun bedenden başka varlığı olduğunu: “Ey ıtmi’nana ermiş- imanda sebat gösterip Allah’ı anmakla huzur bulmuş- ruh, Rabbine dön!)” (Fecr / 27, 28) âyet-i kerimesi de açıkça göstermektedir. Çünkü “Rabbine dön.” sözüne muhatap olan (nefs-i mutmainne) hiç şüphesiz ölümle karşı karşıya kalan maddi bedenden başkadır.




          "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

          Yorum


            #50
            Ynt: Ateistlere bir soru

            ÂFÂKÎ (Objective) DELİLLER:



            Ruhun mevcut ve bakî olduğu kâinatta ve insanın kendi dışındaki olaylara dayanılarak ta isbat edilebilir.Bu ispat tarzı, defalarca görülen ve meydana gelen çeşitli olaylar ve bu olayların biribirleri ile olan ilgileri göz önüne alınarak ve tecrübelere dayanılarak verilen bir hükümdür.



            Öldükten sonra bir tek ruhun bakî olduğu anlaşılsa bu durum diğer ruhların da baki olmasını gerektirir. Çünkü bir mantık kaidesidir ki: (Bir şeyin kendisine ait bir özellik, bir tek fertte görülse o özelliğin onun diğer fertlerinde de bulunduğuna hüküm verilir.) Çünkü o, o cinse mahsus bir özelliktir. Böyle olduğu için de bütün fertlerinde bulunur. Halbuki ruhların bâkî olduğunu gösteren işaretler ve gözlemlere dayanan belirtiler -değil bir fert- o kadar çok ve o kadar kuvvetlidir ki bunların inkârı mümkün değildir. Nasıl ki görmediğimiz Amerika kıt’ası vardır; orada milyonlarca insan yaşamaktadır. O insanların varlığı hakkında bizim en küçük bir şüphemiz yoktur. İşte bunun gibi, hiç şüphesiz ölmüş insanların ruhlarının hepsi şimdi ruhlar âleminde bulunmaktadır, bizimle ilgileri vardır.



            Şimdi bu delilleri şöylece sıralıyabiliriz:



            1) İnsanlar, yaratılışları icabı, daima yükseği ister, yükselmeği düşünür. Her insan aklî ve manevî kuvvetlerinin kemâle doğru gitmekte olduğuna inanır. Halbuki dünyada bu hayalî gaye gerçekleşmiyor.



            Ve yine insanlar bu fanî dünyada daima ıstırap ve heyecan içinde yaşıyorlar. Halbuki insanlar böyle zehirli bir hayatın acılarını çekmek için yaratılmamışlardır. Eğer insan böyle bir gaye için dünyaya getirilmiş olsa hayvandan daha aşağıya düşer, daha bedbaht olur. Çünkü hayvanların, mükellef olmadıkları için, mes’ûliyetleri de yoktur. Akıl ve düşünceye sahip olmadıkları için ne geçmişten üzüntü duyar, ne de gelecek endişesi taşırlar. Ama zavallı insan öyle mi?... Bundan anlaşılıyor ki insan başka bir âlemde ebedî bir hayata mazhar olacaktır. Gayeleri o âlemde gerçekleşecektir. Bunun aksini düşünmek kâinattaki nizama ve insanın yaratılış gayesine zıttır.



            2) Kolayca anlıyor ve vicdanımızla hissediyoruz ki: Öldükten sonra insanın esaslı bir yönü baki kalır. O da ruhtur. Ruh yıkılmaz, bozulmaz ve dağılmaz. Çünkü ruh varlığı -birçok zatlara göre- basittir. Yani bir çok elemanlardan meydana gelmiş değildir. Tek şeyden ibaret bir özdür. Böyle olan bir şey ise fânî olmaz. Bozulma ve dağılma ancak bileşiklerde (mürekkep olanlarda) olur.Bunun aksi isbat edilmedikçe ruhun bâkî olduğu inkâr edilemez.



            Ruhun ölmesi iki şekilde düşünülebilir: a) Çürüyüp dağılması ile. b) Varlığının ortadan kaldırılması ile.



            Ruhta yıkılıp dağılma olamaz. Çünkü biraz önce belirtildiği gibi bileşik bir varlık değildir. Varlığının ortadan kaldırılmasına ise lütuf ve ihsanı sonsuz olan Allah’ın merhameti, müsaade etmez. Verdiği varlık nimetini, o nimete çok müştak olan insan ruhundan geri almaz.



            Ruha benzeyen, emir ve irade âleminden geldiği için kaynağı itibariyle de bir derece ruha uygun olan, fakat hissî varlığı olmayan şeylerde hükmeden kanunlara dikkatle bakılsa görülecektir ki, eğer o emrî kanun bir vücut giyseydi onun ruhu olacaktı. Halbuki o kanun daimidir, değişmez. Hiçbir inkılâp ve hiçbir değişiklik o kanunlardaki birliğe tesir etmez, onları bozmaz. Meselâ bir incir ağacı çürüyerek dağılsa onu meydana getiren ve ruhu hükmünde olan kanun ölmez. Küçücük çekirdeğinde devam eder. İşte en âdî ve en zayıf (emrî kanunlar) bile böyle bakî kalır ve devam ederse, insan ruhunun yalnız ölümsüzlükle değil belki sonsuz bir hayat ile münasebet ve ilgisinin bulunması gerekir.



            Ruh hakkında Kur’ân-ı Hakîm’de: “De ki ruh, Rabbimin emrindendir.” (el-İsra/85) buyurulmuştur. Yani ruh emir âleminden (sebepler üstü âlemden) şuurlu ve canlı bir kanundur ki ezelî kudret ona maddi bir vücut giydirmiştir. Nasıl ki irade sıfatından gelen ve şuurla ilgisi olmayan kanunlar daima veya genellikle bakî kalıyorsa; irade sıfatının tecellisiyle emir âleminden gelen ruhun daimî olması daha uygun ve daha kat’idir. Çünkü ruhun vücudu vardır. Giydiği maddî varlığı bulunmaktadır. Onlardan daha kuvvetli ve daha yüksektir; çünkü şuuru vardır. Onlardan daha devamlı, daha kıymetlidir; çünkü hayata sahiptir.



            3) Bu dünyada birçok insanlar çalışmalarına, bilgi ve fazîletlerine uygun bir saadet ve mükâfât göremiyorlar. Nice ahlâklı ve dindar kimseler çalışmalarının meyvelerini alamıyorlar. Zulüm ve haksızlıklara uğruyorlar, hayatın zevklerinden nasîplerini alamıyorlar. Bunun aksine nice zalim, rezil ve ahlâksız insanlar vardır ki istediklerini elde ediyor, refah içinde hayat geçiriyorlar. Bu gibi zıt halleri Allah’ın ezelî inayeti ve mutlak adâleti ile uzlaştırmaya imkân yoktur. Öyle ise insanların hayatı yalnız şu fanî dünya ile sınırlı olamaz. Onlar ebediyet yolcularıdır. O âlemde yaptıklarının karşılığını göreceklerdir. Bu da ancak ruhun bakî olması ile mümkündür.



            4) Bütün insanlar -yaratılıştan- ebedî bir âlemin varlığına inanırlar. İnsanlar öteki âlemde sevap kazanmak için binlerce hayırlı eserler yapmışlar ve yapmaktadırlar. Bütün milletler ölülerinin ruhlarının saadete kavuşması için dua eder, sadakalar verirler. İşte bütün insanların böyle kalplerine doğan hakîkatleri, ahlâkî kanaatlerini nasıl yanlış kabul edebiliriz? Bu gibi meselelerde vicdanın şahitliği, doğuştan gelen istek ve arzuların kıymeti inkâr edilemez.



            5) Bedenden ayrılmış olan ruhların bazı tezahürleri tecrübelerle sabittir. Meselâ bundan şu kadar yıl önce vefat eden bir adamın bize rüyamızda “olacak” diye haber verdiği şey, sonradan haber verdiği şekilde aynen çıkıyor. Bu gibi şeyler çok olmuştur ve olmaktadır. Ruhun bakî olduğu kabul edilmeyecek olursa bunlar ne ile açıklanabilir?



            İşte ruhun bakî olması hakkında bu gibi birçok ilmî, ahlâkî ve metafizik deliller olduğu gibi duymaya ve işitmeye dayanan, diğer bir tabir (deyim)le naklî deliller vardır ki bu hususlarda delil olarak gösterilecek olan da bunlardır.



            Her şeyi içine alan Allah’ın mutlak adaletinin insanlar hakkında bütünü ile tecellî etmesi için bir ebedî âlemin var olduğunu bütün peygamberler haber vermişlerdir. Bütün insanlar ebedî âleme gideceklerdir. Bu hususta Allah’ın va’di vardır. Bunun aksi düşünülemez. Ebedî saadetin olmadığını -farzı muhal- bir an düşünecek olsak: şefkat musîbet olacak, nimet azap olacak, akıl kötü bir âlet haline gelecek, sevgi kederle yer değiştirecek. Böylece ilâhî rahmet -hâşâ- rahmet olmaktan çıkacaktır.



            Cenab-ı Hak ebedî âlemde iman ve itaat edenleri mutlak adaleti ile mükâfatlandıracak, küfür ve isyan edenleri de isyanları yüzünden şiddetli azaplara çarptıracaktır. Kur’ân-ı Kerîm’de:



            “Hepinizin dönüp varışı Allah’adır. Allah’ın va’di hak ve hakikattır. Varlıkları önce o diriltir. Sonra iman edip salih ameller işleyenleri, adaletle mükâfatlandırmak için onları eski haline getirir. Kâfirlere ise küfrettiklerinden dolayı kaynar sudan bir içki ve yakıcı bir azap vardır.” (Yunus/4) buyurulmuştur.



            Oâlemde her şahıs dünyadaki ameline ve niyetine göre karşılık görecek.Müminler ebedî saadete erecek, kâfirler ve günahkârlar ise cehenneme atılacaklar, inkâr edenler ebedî azaplara uğrayacaklardır. Bu saadet ve azabın devamı ise hiç şüphesiz insanın hayat kaynağı olan ruhunun bakî olmasını gerektirir.


            "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

            Yorum


              #51
              Ynt: Ateistlere bir soru

              sayın hacı bir sorum var şimdi:ruh yok deyip herşey maddeden oluşmuştur diyorsunuz çok basit bir örnek
              günümüzde teknoloji o kadar ilerledi ki insana benzeyen bebekler ve hatta robotlar yapılıyor bunlarda maddeden oluşuyor fakat şarz olmadan yada pil olmadan çalışmıyorlar değilmi öyle bebekler robotlar varki adeta insan gibi konuşmasını sağlayacak bir takım sistemler ekliyorlar fakat bunlar kendi kendine çalışmıyor değilmi
              keza cep telefonuda insanın işine yarayan büyük bir cihazdır fakat şarzı olmadan çalışmıyor öyle değilmi yada arabaya benzin koymazsanız çalışması imkansızdır değilmi
              nitekim bunların hepside maddedendir fakat kendi başlarına çalışmaları imkansızdır bunları çalıştırmak için bir güç kaynağına ihtiyaç vardır
              işte bu güç kaynağı ruh onu yapan ve o güç kaynağınıda veren alemlerin rabbi yüce yaradandır(tövbe haşa allahım)
              çok basit bir örnekleme yaptım ki zira anlayacağınıza eminim
              aksini iddia ediyorsanız yukarıdaki sorularıma cevap veriniz
              "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

              Yorum


                #52
                Ynt: Ateistlere bir soru

                Yaptığınız mantık yürütme gerçek hayatla bire bir örtüşmüyor.O nedenlede hatalıdır.Çünkü cansız nesnelerle canlıları kıyaslamak hatalı sonuçlara götürür,bir robot yada son model ferrari ile insan yada herhangi bir canlı organizma kıyaslanamaz.Canlı organizmanın kendini kopyalama ve özelliklerini yeni nesle aktarma özelliği vardır.Robot yada aramanın bötle bir özelliği yoktur.
                Bu yanlış örnek üzerinden yine sizinki gibi bir benzetme yapacak olursak sizinde şarz oluduğunuz söylenebilir.
                Bir süre aç ve suzuz kaldığınızı düşünün,sonuçta ölürsünüz.Yani robotun elektriksiz çalışmaması gibi,canlılarda dışardan enerji almazlarsa (Yiyecek ve içecek) bir süre sonra bütün fonksiyonlarını yitirirler.

                Sonuç:

                Görünmeyen şeylerin,varlığı kanıtlanarak ruh ve Yaratıcı olduğu ispatlanamaz.
                Önceki örneklerde sunulduğu üzere Elektrik,akıl,aşk,kin ve nefret yada sevgi gibi soyut kavramların görünmediği halde var olduğu savunulur,ardındanda ruh ve Allahta bunlar gibi görünmemektedir denir.
                Oysa Elektrik,akıl aşk,kin ve nefretin tezahürleri görünür,bu tezahürler üzerinden sözkonusu duyguların varlığı ispatlanabilir.Bütün bu soyut şeylerin kaynağı yine maddenin kendisidir.Örneğin beyin olmazsa akılda olmaz.Aşk yada nefretin yine beyinle ilgili olduğunu hemen görürüz.Yada elektrik bir lamba vasıtasıyla ispatlanabilir.

                Ama Ruh yada Allahın varlığı konusunda benzer mantık yürütmelerle ispat yapılamamktadır.Nedenini biliyormusun?

                Çünkü ikiside yoktur.

                Yorum


                  #53
                  Ynt: Ateistlere bir soru

                  sizde aklın varlığını kendi iddialarınızla kabulediyorsunuz ruhun varlığı ve allahu tealanın varlığı zaten gözle görülecek derecede vardır aklı kabul ediyorsanız ruhuda kabul etmişsiniz demektir bu akıl kendi kendine çalışmayacağı malumunuzdur
                  sayın hacı maddenin varolduğuna yok olmadığına ve bunun insanı var ettiğine inanıyorsunuz
                  günümüzde bilim o kadar ilerlediki bilim adamları nice çalışmalar gerçekleştiriyor hatta sizin hep vardı dediğiniz evrenin oluşumu olan büyük patlamanın yapayını bile yer altında gerçekleştirmeye çalışıyorlarve hatta duymuşsunuzdur geçenlerde iki türk bilim adamı maddeleri birleştirerek yapay altın yaptılar
                  demekki madde insan kontrolünün altına alınabiliyor ozaman buyurun ölmüş bir insanı tekrar hayata döndürün tek yapılması gereken varlığına sebep olan maddeyi geri döndürmek zaten onun olanı ona vermek hiçte zor olmasa gerek
                  üstelik madem maddeden ve madde de yok olmuyor neden insan ölüyor neden yaşlanıyor bu kendi yapısına aykırı bir durum teşkil eder
                  "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

                  Yorum


                    #54
                    Ynt: Ateistlere bir soru

                    aklı kabul ediyorsanız ruhuda kabul etmişsiniz demektir
                    Saçma olduğunu söyledim.Beyin olmazsa akılda olmaz,o halde aklın temeli maddedir.Ruh yoktur.Siz akıl vardır o halde ruhta vardır diyorsunuz.Bu ispatlanmamış bir ön kabuldür.Banada ispat edersen bende kabul ederim.
                    Bak bir daha iddia ediyorum.Ruh yoktur,sende varlığını ispat edemezsin.
                    Hep ruh vardır diyip duracaksın ama hiç birzaman ispat edemeyeceksin.
                    Şuna benziyor savunmanız.
                    Akıl vardır o halde süpermen vardır.Ya bu ikisinin birbiriyle ne alakası var diye soruyorum size.Sizde aklı kabul ediyorsan süpermenide kabul etmen lazım diyorsun.Bende diyorum ki,aklın varlığını ispat edebiliyorum ve beyinle alakalı olduğunu tespit edebiliyorum ama süpermenin varlığını ispat edemiyorum.İddia ediyorum ki sende süpermenin varlığını ispat edemezsin.Nedenini ni biliyormusun?
                    Çünkü EDİT diye biri yok.

                    Yorum


                      #55
                      Ynt: Ateistlere bir soru

                      kelimelerinize dikkat ediniz aksi takdirde kale alınmazsınız sayın hacı
                      yukarıda madde madem insana can veren ölüyüde diriltiniz demiştim ama dikkat etmemişsiniz sanırım
                      beyinin varlığı aklın varlığına delil olamaz çünkü hayvanlarda bunu göremeyiz yada akıl zihinsel engelli insanlar var onlarında beyni var ama akıllarını kullanamıyorlar
                      dolayısıyla sizin dediğinizde saçma oluyor budurumda
                      "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

                      Yorum


                        #56
                        Ynt: Ateistlere bir soru

                        Bu sözden hareketle bizler şu yorumları yapabiliriz. Ruh ile beden arasındaki ilişki klavye ile parmaklar arasındaki ilişki gibidir. Klavye’nin üzerinde ki tuşların ne kadar çok işlevi, fonksiyonu ve görevleri olursa olsun parmaklar klavyenin tuşlarına dokunmadıkça klavyenin işlevi bir hiçtir. Klavyedeki fonksiyonları çalıştıran parmaklardır. Yine aynı mantık ile bedenimizde bulunan harika işleyişi sağlayan ruhtur. Ölümden sonra vücudumuzun hiçbir organı görevini yerine getiremez çünkü “ölüm” ruhun bedenden ayrılması olayına denir.

                        Kavranması amacı ile bu örneği vermede de yarar var. Ruh, şahane bir düzen ve işleyişe sahip olan bedenimizi idare eden yazılımdır. Bedenimiz ise donanımdır.
                        Yine bir başka ayette ise, “Ey Habibim! Sana ruhun ne olduğunu soruyorlar De ki: Ruh, Rabbimin emrinden ibarettir. Bu hususta size pek az bilgi verilmiştir.” (İsra Suresi, 17/85) buyrularak ruhun varlığına işaret edilmiştir.

                        Ruhun Varlık Delilleri
                        Ruhun varlığını inkâr edenler metafiziği ve manayı inkâr etmiş olurlar.Üzerinde yaşadığımız dünyanın gerçekleri olarak gördüğümüz ve inandığımız pozitif bilimlerin amacı şu 7 soru üzerine temellendirilebilir.

                        Kâinatın ortaya çıkışı ve kâinattaki hareketin kaynağı nedir?
                        Maddenin ve maddedeki geçerli kuvvetin özü nedir?
                        Kâinattaki mevcut düzenin sebebi nedir?
                        İnsan iradesinin sebebi ve özü nedir?
                        Hayatın kökeni (kaynağı) nedir?
                        Düşüncenin menşei (kökeni) nedir?
                        Şuurun (aklın) özü nedir?
                        Pozitif bilimler bu 7 soruyu kesin bir biçimde yanıtlayamaz. Matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi bilimlerin ulaşabildiği nihai nokta yine maddedir. Pozitif bilimler materyalizm’in ötesine geçememiştir.

                        Ruh, maddenin ötesinde bir varlık olduğu için pozitif bilimler ruhun varlığı ve yokluğu konusunda çaresiz kalırlar. Böylelikle pozitif bilimlerin bu konuda bir hükmü olmadığı ispatlanmış olur.

                        Tam bu noktada ruhun varlığı ispat edilebilir. Mesela, ışık huzmeleri göz vasıtası ile elektrik sinyallerine çevrilip beyindeki görme merkezine iletildiğinde, bu ışıklar beyin hücrelerinde bir ışık şeklinde nasıl idrak ediliyor? Gören, işiten, anlamlandıran ve düşünen beynimizin maddi yapısı mıdır? Eğer maddi yapısı ise pozitif bilimler buna neden cevap veremez? Eğer bunları idrak eden beynin maddi yapısı değilse ruhun varlığı bu noktada ispatlanmış olmaz mı?

                        Bütün insanlar aynı yapıda organlara, işleyişe ve aynı maddi unsurlara sahip olmasına rağmen her insanın farklı bir karakteri vardır. Ayrıca her insanda sevgi, şefkat ve merhamet gibi özellikler farklı bir şekildedir. Tüm bunlar gösterir ki insanların farklı karakter ve duygulara sahip olması fizik ötesi âleme ait “ruh” ile açıklanabilir.

                        Yaşanmış Hadiseler ile Ruhun Varlığı
                        “Ruh ve Madde” dergisinde şöyle bir olay anlatılır: “İngiliz Protestan rahibi L. Bernard, İsviçre’ye, yüksek dağları ziyaret etmek isteyen bir çocuk grubunu götürmüştü. Lucerne civarında, iki de rehber alarak dağa tırmanmaya başladırlar. Kayaları tırmandıktan sonra “buzullar” mıntıkasına vardıklarında rahip kendini yorgun hissetti. Çocukları rehberlere emanet ederek onlar gittikten sonra dinlenmek üzere bir yere oturdu.

                        Biraz sonra derin bir uyku üzerine çöktü. Birden uyandığını sandı. Yavaş yavaş şuuru yerine geliyordu. Fakat dehşetle artık kendi vücudunda olmadığını anladı. Şuuru bir balon gibi yerde yatan vücudunun üzerinde durmakta idi. Uyumuş, hareketsiz vücudunu seyrediyordu. Kolunu, bacağını oynatmak için sarf ettiği bütün çapa boşuna idi. Yerde yatan beden kendine yabancı gibi geliyordu. Birkaç dakikalık telaş ve korkudan sonra bu yeni halinin hiç de fena olmadığını fark etti. Kendini çok hafif, yorgunluktan ve tüm fiziki bağlardan uzak hissediyordu. Birkaç tecrübe ona gayret sarf etmeksizin hareket edebileceğini gösterdi. Dik yamaçlar boyunca uçuyor, buzlu dağ havasında bir kuş gibi yükseliyor, göz açıp kapayıncaya kadar istediği yerde oluyordu.

                        Bu ona bir fikir verdi. Acaba çocuklar ne yapıyorlardı? Bunu düşünür düşünmez kendini onların arasında buldu. Ve hayretle gitmesi gereken yoldan gitmediklerini gördü. Onların dikkatini çekmeye çalıştığı halde kimse kendisini görmedi. Onların etrafında uzun süre kalarak söylediklerine ve hareketlerine dikkat etti. Sonra da hala derin uykuda olan vücudunun yanına döndü.

                        O zaman Lucerne’deki otelde karısının ne yaptığını görmek aklına geldi. Otelin girişini, garsonları ve kalabalığı gördü. Bir otomobil geldi ve karısı indi. Yanında bir başka arkadaşı vardı. Onların dikkatini çekmeye çalıştı fakat bunda muvaffak olamadı. Ancak onların otomobilden inip bavullarını yerleştirmelerini gördü ve nasıl çay içtiklerini gördü.

                        Fakat birden rahatsızlık hissetti ve Lucerne’deki o manzara kayboldu. Kendini vücudunun yanında buldu. Yol arkadaşları gelmişler ve onun donarak öldüğünü zannetmişlerdi. Rehberlerden biri kalbinin dinleyerek attığını görmüş, onu kendine getirmeye çalışıyorlardı. Hadiseden daha sonra haberi olan karısı olaya akıl erdiremedi. Çünkü adamın, gerek çocuklar gerekse eşi hakkında anlattıkları en ince detayına kadar doğru idi.”

                        Daha önceleri de izah edildiği gibi ruhun, vücuttan ayrılması olayına ölüm denir. Fakat uyku sırasında da ruh vücudu terk eder.

                        Gördüğümüz rüya veya kâbusların içindeki biz ruhumuzdur. “Ruh ve Madde” dergisinde nakledilen olay gibi pek çok olayı Zübdet-ül Hakaik isimli eserde ve Varlığın Metafizik Boyutu isimli eserde inceleyebilirsiniz.

                        Kirlian Fotoğrafçılığı
                        Kirlian Fotoğrafçılı, ruhun varlığını ispat eden önemli deliller ortaya koyar. Kirlian Fotoğrafçılığı, ismini 1939’dan beri bu mevzuda araştırma yapan ve Sovyet olduğu söylenen bir karı kocadan almıştır. Bir elektronik mühendisi olan Samyon Kirlian, insan eli, böcek veya bir bitki yaprağını, bir fotoğraf plağı üzerine koyup bunu da bir elektrotun üzerine yerleştirip, sırasıyla cismi, yüksek voltajlı elektrik akımına ve düşük amperli elektrik akımına maruz bıraktı. Neticede cismin Aura ile çevrili olduğunu gördü.

                        Samyon Kirlian ve eşi tarafından yürütülen ilk çalışmalardan biri de, bitkilerin fotoğrafını çekmektir. Onlar, kullandıkları tekniğin basit bir yapraktaki akılları hayrete karmaşık reaksiyonları gösterebildiğini keşfettiler. Dıştan bakıldığında her yönü ile aynı görünen iki yaprakta, şayet birinde hastalık varsa, değişik foto grafik görüntüler elde ediliyordu. Hastalıklı yaprağın aura’sında hastalık bulunan kısımda boşluklar görünürken, sağlıklı yaprakta koyu ve kalın bir aura görünüyordu.

                        ABD’de bununla ilgili çalışmalardan bir başkasında ise bir yaprağın dışı yüzeyi bir iğne ile çizildiğinde aura’daki görüntü üzerinde kırmızı bir leke ortaya çıktığı göründü.

                        Kirlian fotoğrafçılığı hakkında çalışmalar yapan ilk batılı ilim adamı Dr. Thelma Moss, Sovyet Rusya’ya giderek çalışmalara katılmış ve yeni sonuçlara ulaşmıştır.
                        Moss, insan elektromanyetizmasının bitkiler üzerindeki tesirini inceledi. Bazı insanların ellerini, zarar görmüş yaprağın üzerinden geçirdiğinde yaprakların iyileştiğini görmüştü.Kirlian fotoğrafında zararı gösteren leke, daha sonraki görüntülerde yok idi. Bazı insanlar ise bunun tam tersi etkiye sebep oluyordu. Bunlar ellerini, yaprakların üzerinde geçirdiklerinde yaprağın ölümüne sebep oluyorlardı. Bu iki hadise sırasıyla Green Thumb (yeşertici temas) ve Brown Thumb (Soldurucu temas) olarak bilinir.

                        Hayali yaprak ise Kirlian fotoğrafçılığının, ruhun varlığını ispat eden önemli bir tespittir. Tecrübeyi yürüten şahıs bir yaprağın belli bir kısmını kesip uzaklaştırdıktan sonra, kalan kısmın Kirlian fotoğrafını çekiyor ve aşağı yukarı 200-300 tecrübeden sonra fotoğrafın yaprağın kesilmeden önceki hali olduğunu görüyordu.



                        Tüm bunlar ruhun varlığının birer ispatıdır. Pozitif bilimlerin “ölümsüzlük iksiri” ve her hangi bir canlının aynının yapılması amaçları, ruh ve metafizik âlem karşısında eli kolu bağlı kalması sebebiyle hiçbir zaman ulaşılamayacak bir noktadır. Çünkü bilim ateşin yaktığını tecrübe edinir ama ateşin nasıl yaktığını ve neden yaktığını izah edemez. Bu yüzden ruhu taklit etmek mümkün değildir. Allah, insanın özüne kendi ruhundan üflemiş ve hayat sahibi kılmıştır.
                        "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

                        Yorum


                          #57
                          Ynt: Ateistlere bir soru

                          [quote author=muttaki link=topic=7933.msg52894#msg52894 date=1252499517]
                          Bu sözden hareketle bizler şu yorumları yapabiliriz. Ruh ile beden arasındaki ilişki klavye ile parmaklar arasındaki ilişki gibidir. Klavye’nin üzerinde ki tuşların ne kadar çok işlevi, fonksiyonu ve görevleri olursa olsun parmaklar klavyenin tuşlarına dokunmadıkça klavyenin işlevi bir hiçtir. Klavyedeki fonksiyonları çalıştıran parmaklardır. Yine aynı mantık ile bedenimizde bulunan harika işleyişi sağlayan ruhtur. Ölümden sonra vücudumuzun hiçbir organı görevini yerine getiremez çünkü “ölüm” ruhun bedenden ayrılması olayına denir.

                          Kavranması amacı ile bu örneği vermede de yarar var. Ruh, şahane bir düzen ve işleyişe sahip olan bedenimizi idare eden yazılımdır. Bedenimiz ise donanımdır.
                          Yine bir başka ayette ise, “Ey Habibim! Sana ruhun ne olduğunu soruyorlar De ki: Ruh, Rabbimin emrinden ibarettir. Bu hususta size pek az bilgi verilmiştir.” (İsra Suresi, 17/85) buyrularak ruhun varlığına işaret edilmiştir.

                          Ruhun Varlık Delilleri
                          Ruhun varlığını inkâr edenler metafiziği ve manayı inkâr etmiş olurlar.Üzerinde yaşadığımız dünyanın gerçekleri olarak gördüğümüz ve inandığımız pozitif bilimlerin amacı şu 7 soru üzerine temellendirilebilir.

                          Kâinatın ortaya çıkışı ve kâinattaki hareketin kaynağı nedir?
                          Maddenin ve maddedeki geçerli kuvvetin özü nedir?
                          Kâinattaki mevcut düzenin sebebi nedir?
                          İnsan iradesinin sebebi ve özü nedir?
                          Hayatın kökeni (kaynağı) nedir?
                          Düşüncenin menşei (kökeni) nedir?
                          Şuurun (aklın) özü nedir?
                          Pozitif bilimler bu 7 soruyu kesin bir biçimde yanıtlayamaz. Matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi bilimlerin ulaşabildiği nihai nokta yine maddedir. Pozitif bilimler materyalizm’in ötesine geçememiştir.

                          Ruh, maddenin ötesinde bir varlık olduğu için pozitif bilimler ruhun varlığı ve yokluğu konusunda çaresiz kalırlar. Böylelikle pozitif bilimlerin bu konuda bir hükmü olmadığı ispatlanmış olur.

                          Tam bu noktada ruhun varlığı ispat edilebilir. Mesela, ışık huzmeleri göz vasıtası ile elektrik sinyallerine çevrilip beyindeki görme merkezine iletildiğinde, bu ışıklar beyin hücrelerinde bir ışık şeklinde nasıl idrak ediliyor? Gören, işiten, anlamlandıran ve düşünen beynimizin maddi yapısı mıdır? Eğer maddi yapısı ise pozitif bilimler buna neden cevap veremez? Eğer bunları idrak eden beynin maddi yapısı değilse ruhun varlığı bu noktada ispatlanmış olmaz mı?

                          Bütün insanlar aynı yapıda organlara, işleyişe ve aynı maddi unsurlara sahip olmasına rağmen her insanın farklı bir karakteri vardır. Ayrıca her insanda sevgi, şefkat ve merhamet gibi özellikler farklı bir şekildedir. Tüm bunlar gösterir ki insanların farklı karakter ve duygulara sahip olması fizik ötesi âleme ait “ruh” ile açıklanabilir.

                          Yaşanmış Hadiseler ile Ruhun Varlığı
                          “Ruh ve Madde” dergisinde şöyle bir olay anlatılır: “İngiliz Protestan rahibi L. Bernard, İsviçre’ye, yüksek dağları ziyaret etmek isteyen bir çocuk grubunu götürmüştü. Lucerne civarında, iki de rehber alarak dağa tırmanmaya başladırlar. Kayaları tırmandıktan sonra “buzullar” mıntıkasına vardıklarında rahip kendini yorgun hissetti. Çocukları rehberlere emanet ederek onlar gittikten sonra dinlenmek üzere bir yere oturdu.

                          Biraz sonra derin bir uyku üzerine çöktü. Birden uyandığını sandı. Yavaş yavaş şuuru yerine geliyordu. Fakat dehşetle artık kendi vücudunda olmadığını anladı. Şuuru bir balon gibi yerde yatan vücudunun üzerinde durmakta idi. Uyumuş, hareketsiz vücudunu seyrediyordu. Kolunu, bacağını oynatmak için sarf ettiği bütün çapa boşuna idi. Yerde yatan beden kendine yabancı gibi geliyordu. Birkaç dakikalık telaş ve korkudan sonra bu yeni halinin hiç de fena olmadığını fark etti. Kendini çok hafif, yorgunluktan ve tüm fiziki bağlardan uzak hissediyordu. Birkaç tecrübe ona gayret sarf etmeksizin hareket edebileceğini gösterdi. Dik yamaçlar boyunca uçuyor, buzlu dağ havasında bir kuş gibi yükseliyor, göz açıp kapayıncaya kadar istediği yerde oluyordu.

                          Bu ona bir fikir verdi. Acaba çocuklar ne yapıyorlardı? Bunu düşünür düşünmez kendini onların arasında buldu. Ve hayretle gitmesi gereken yoldan gitmediklerini gördü. Onların dikkatini çekmeye çalıştığı halde kimse kendisini görmedi. Onların etrafında uzun süre kalarak söylediklerine ve hareketlerine dikkat etti. Sonra da hala derin uykuda olan vücudunun yanına döndü.

                          O zaman Lucerne’deki otelde karısının ne yaptığını görmek aklına geldi. Otelin girişini, garsonları ve kalabalığı gördü. Bir otomobil geldi ve karısı indi. Yanında bir başka arkadaşı vardı. Onların dikkatini çekmeye çalıştı fakat bunda muvaffak olamadı. Ancak onların otomobilden inip bavullarını yerleştirmelerini gördü ve nasıl çay içtiklerini gördü.

                          Fakat birden rahatsızlık hissetti ve Lucerne’deki o manzara kayboldu. Kendini vücudunun yanında buldu. Yol arkadaşları gelmişler ve onun donarak öldüğünü zannetmişlerdi. Rehberlerden biri kalbinin dinleyerek attığını görmüş, onu kendine getirmeye çalışıyorlardı. Hadiseden daha sonra haberi olan karısı olaya akıl erdiremedi. Çünkü adamın, gerek çocuklar gerekse eşi hakkında anlattıkları en ince detayına kadar doğru idi.”

                          Daha önceleri de izah edildiği gibi ruhun, vücuttan ayrılması olayına ölüm denir. Fakat uyku sırasında da ruh vücudu terk eder.

                          Gördüğümüz rüya veya kâbusların içindeki biz ruhumuzdur. “Ruh ve Madde” dergisinde nakledilen olay gibi pek çok olayı Zübdet-ül Hakaik isimli eserde ve Varlığın Metafizik Boyutu isimli eserde inceleyebilirsiniz.

                          Kirlian Fotoğrafçılığı
                          Kirlian Fotoğrafçılı, ruhun varlığını ispat eden önemli deliller ortaya koyar. Kirlian Fotoğrafçılığı, ismini 1939’dan beri bu mevzuda araştırma yapan ve Sovyet olduğu söylenen bir karı kocadan almıştır. Bir elektronik mühendisi olan Samyon Kirlian, insan eli, böcek veya bir bitki yaprağını, bir fotoğraf plağı üzerine koyup bunu da bir elektrotun üzerine yerleştirip, sırasıyla cismi, yüksek voltajlı elektrik akımına ve düşük amperli elektrik akımına maruz bıraktı. Neticede cismin Aura ile çevrili olduğunu gördü.

                          Samyon Kirlian ve eşi tarafından yürütülen ilk çalışmalardan biri de, bitkilerin fotoğrafını çekmektir. Onlar, kullandıkları tekniğin basit bir yapraktaki akılları hayrete karmaşık reaksiyonları gösterebildiğini keşfettiler. Dıştan bakıldığında her yönü ile aynı görünen iki yaprakta, şayet birinde hastalık varsa, değişik foto grafik görüntüler elde ediliyordu. Hastalıklı yaprağın aura’sında hastalık bulunan kısımda boşluklar görünürken, sağlıklı yaprakta koyu ve kalın bir aura görünüyordu.

                          ABD’de bununla ilgili çalışmalardan bir başkasında ise bir yaprağın dışı yüzeyi bir iğne ile çizildiğinde aura’daki görüntü üzerinde kırmızı bir leke ortaya çıktığı göründü.

                          Kirlian fotoğrafçılığı hakkında çalışmalar yapan ilk batılı ilim adamı Dr. Thelma Moss, Sovyet Rusya’ya giderek çalışmalara katılmış ve yeni sonuçlara ulaşmıştır.
                          Moss, insan elektromanyetizmasının bitkiler üzerindeki tesirini inceledi. Bazı insanların ellerini, zarar görmüş yaprağın üzerinden geçirdiğinde yaprakların iyileştiğini görmüştü.Kirlian fotoğrafında zararı gösteren leke, daha sonraki görüntülerde yok idi. Bazı insanlar ise bunun tam tersi etkiye sebep oluyordu. Bunlar ellerini, yaprakların üzerinde geçirdiklerinde yaprağın ölümüne sebep oluyorlardı. Bu iki hadise sırasıyla Green Thumb (yeşertici temas) ve Brown Thumb (Soldurucu temas) olarak bilinir.

                          Hayali yaprak ise Kirlian fotoğrafçılığının, ruhun varlığını ispat eden önemli bir tespittir. Tecrübeyi yürüten şahıs bir yaprağın belli bir kısmını kesip uzaklaştırdıktan sonra, kalan kısmın Kirlian fotoğrafını çekiyor ve aşağı yukarı 200-300 tecrübeden sonra fotoğrafın yaprağın kesilmeden önceki hali olduğunu görüyordu.



                          Tüm bunlar ruhun varlığının birer ispatıdır. Pozitif bilimlerin “ölümsüzlük iksiri” ve her hangi bir canlının aynının yapılması amaçları, ruh ve metafizik âlem karşısında eli kolu bağlı kalması sebebiyle hiçbir zaman ulaşılamayacak bir noktadır. Çünkü bilim ateşin yaktığını tecrübe edinir ama ateşin nasıl yaktığını ve neden yaktığını izah edemez. Bu yüzden ruhu taklit etmek mümkün değildir. Allah, insanın özüne kendi ruhundan üflemiş ve hayat sahibi kılmıştır.

                          [/quote]

                          Teşekkürler...
                          nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
                          noktayı koyacak olan sensin anlasana
                          ...

                          Yorum


                            #58
                            Ynt: Ateistlere bir soru

                            Tüm bunlar ruhun varlığının birer ispatıdır. Pozitif bilimlerin “ölümsüzlük iksiri” ve her hangi bir canlının aynının yapılması amaçları, ruh ve metafizik âlem karşısında eli kolu bağlı kalması sebebiyle hiçbir zaman ulaşılamayacak bir noktadır. Çünkü bilim ateşin yaktığını tecrübe edinir ama ateşin nasıl yaktığını ve neden yaktığını izah edemez. Bu yüzden ruhu taklit etmek mümkün değildir. Allah, insanın özüne kendi ruhundan üflemiş ve hayat sahibi kılmıştır.
                            Uzun bir yazı.Okumadım.Ruhun varlığını savunmak saçmalıktır.Sadece var olduğuna inanabilirsin.Bu bir inanç.Seni bağlar.
                            Dediğin yöntemlerle ruhun varlığı ispatlanmış olsaydı İlgili şahışlar Nobel ödülü alırdı.Metafizik yollardan hiçbiri insanlığa faydalı bir buluş yaratamadı bugüne kadar.Metafizik diye bir şey yoktur.O yüzdende bilim böyle saçmalıklarla ilgilenmez.
                            Bilim metafizik yoktur der.İlgilenmez.Çünkü metafizik yoktur. :-*

                            Yorum


                              #59
                              Ynt: Ateistlere bir soru

                              şu gereksiz saçma ifadelerinizden vazgeçin
                              nedemek okumadım
                              madem benim inancım sadece kendimi bağlar burda ne işiniz var o halde size daha öncede söylemiştim sizi müslüman yapma gibi bir gayemiz yok herkes kendi ateşini kendi yakar madem beni ilgilendirmez diyorsunuz ne işiniz var burada
                              gereksiz işlerle uğraşmayın sayın hacı
                              "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

                              Yorum


                                #60
                                Ynt: Ateistlere bir soru

                                [quote author=hacı link=topic=7933.msg52943#msg52943 date=1252519429]
                                Tüm bunlar ruhun varlığının birer ispatıdır. Pozitif bilimlerin “ölümsüzlük iksiri” ve her hangi bir canlının aynının yapılması amaçları, ruh ve metafizik âlem karşısında eli kolu bağlı kalması sebebiyle hiçbir zaman ulaşılamayacak bir noktadır. Çünkü bilim ateşin yaktığını tecrübe edinir ama ateşin nasıl yaktığını ve neden yaktığını izah edemez. Bu yüzden ruhu taklit etmek mümkün değildir. Allah, insanın özüne kendi ruhundan üflemiş ve hayat sahibi kılmıştır.
                                Uzun bir yazı.Okumadım.Ruhun varlığını savunmak saçmalıktır.Sadece var olduğuna inanabilirsin.Bu bir inanç.Seni bağlar.
                                Dediğin yöntemlerle ruhun varlığı ispatlanmış olsaydı İlgili şahışlar Nobel ödülü alırdı.Metafizik yollardan hiçbiri insanlığa faydalı bir buluş yaratamadı bugüne kadar.Metafizik diye bir şey yoktur.O yüzdende bilim böyle saçmalıklarla ilgilenmez.
                                Bilim metafizik yoktur der.İlgilenmez.Çünkü metafizik yoktur. :-*
                                [/quote]
                                Ne kadar ehli taassup olduğunu da görüyoruz işte.
                                Nobel ödülü bilimin kriteri mi oluyor acaba? O, o dülü verenler kim? Hep evrimciler değil mi? Sadece tahmin ediyorum evrimin dışında bir şeye ödül vermeyecekleri için onları ölçüt kabul ediyorsun değil mi?
                                nokta koymuyoruz artık cümle sonlarına
                                noktayı koyacak olan sensin anlasana
                                ...

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X