Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran kime inmiş?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Kuran kime inmiş?

    Her zamanki gibi konuya ilişkin ayetlerimizi verelim.

    6/EN'ÂM-92: Ve hâzâ kitâbun enzelnâhu mubârekun musaddıkullezî beyne yedeyhi ve li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ, vellezîne yu’minûne bil âhireti yu’minûne bihî ve hum alâ salâtihim yuhâfizûn(yuhâfizûne).
    Bu (Kur'ân-ı Kerim), elleri arasındakini tasdik eden ve ahirete ve ona inanan, şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun etrafında olan kimseleri uyarman için indirdiğimiz mübarek bir Kitap'tır. Onlar, namazlarını muhafaza ederler (devam ederler).

    42/ŞÛRÂ-7: Ve kezâlike evhaynâ ileyke kur’ânen arabiyyen li tunzire ummel kurâ ve men havlehâ ve tunzire yevmel cem’i lâ reybe fîh(fîhi), ferîkun fîl cenneti ve ferîkun fîs saîr(saîri).
    İşte böylece sana, Arapça Kur'ân'ı vahyettik, şehirlerin anasını (Mekke halkını) ve onun etrafındakileri, hakkında şüphe olmayan toplanma günü (kıyâmet günü) ile uyarman için. Onların bir kısmı cennette ve bir kısmı alevli ateştedir (cehennemde)dir.

    41/FUSSİLET-44: Ve lev cealnâhu kur’ânen a’cemiyyen le kâlû lev lâ fussilet âyâtuh(âyâtuhu), e a’cemiyyun ve arabîy(arabîyyun), kul huve lillezîne âmenû huden ve şifâun, vellezîne lâ yû’minûne fî âzânihim vakrun ve hûve aleyhim amâ(amen), ulâike yunâdevne min mekânin baîd(baîdin).
    Ve eğer O'nu (Kitab'ı), yabancı dil bir Kur'ân kılsaydık, mutlaka: “O'nun âyetleri açıklanmalı değil miydi?” derlerdi. Araba yabancı dil mi? De ki: “O, âmenû olanlar için hidayet ve şifadır. Ve mü'min olmayanların kulaklarında vakra vardır. O (Kur'ân), onlara karşı körlüktür (şifa ve hidayet değildir). İşte onlara uzak bir yerden seslenilir.

    Ayetlere bakıldığında Mekke ve civarındakileri uyarmak için gönderildiği açık bir şekilde belirtilmiş.
    Hangi dilde indirilmiş.
    El cevap, Arapça olarak indirilmiş.
    Peki neden Arapça,

    -Ee Mekke ve çevresi Araptır da ondan.Demek Çinli peygamber gönderseydi çince,Türk peygamber gönderseydi Kuran Türkçe olacaktı.Fussilet 44.ayette bu durumu güzelce de açıklamış.Araba yabancı dilde Kuran olur mu demeye getirmiş.

    E pekiyi madem kuran Mekke ve çevresini uyarmak için gelmiş,Üstelik Araplara ve arapça olarak geliyor
    o halde biz Türklere ne?
    Fikri olan var mı?

    #2
    Ynt: Kuran kime inmiş?

    EN'ÂM suresi 92. ayet) (Resmi:6/İniş:55/Alfabetik:20)
    وَهَـذَا كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ مُّصَدِّقُ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَلِتُنذِرَ أُمَّ الْقُرَى وَمَنْ حَوْلَهَا وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالآخِرَةِ يُؤْمِنُونَ بِهِ وَهُمْ عَلَى صَلاَتِهِمْ يُحَافِظُونَ

    Bu (Kur'an), Ümmü'l-kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler.
    .

    Tesfiri

    Bu Kur'ân da, bizim indirdiğimiz öyle bir kitaptır ki, mübarektir. Feyzi, cihanı tutacaktır. Önündekini tasdik edici, teyid edici ve iyiyi kötüden ayırıcıdır. Ondaki nûr ve hidayet bunun tasdikinden geçerek artacak, kuvvetlenecek ve gelişecektir. Biz onu bunun için (yani âlemleri hatırlatmak, bereket ve tasdik için) ve bir de Ümmü'l-Kurâ'y (şehirlerin anasın)ı ve bütün çevresindeki kimseleri uyarasın diye indirdik. Ve ahirete iman eden, sonlarını kurtarmak isteyenlerdir ki buna iman ederler, ve bunlar namazları üzerinde koruyucu kesilirler. Bütün şehirlerin anası, merkezi demek olan (Ümmü'l-kurâ) Mekke'nin bir ismidir ki cihanın merkezi, bütün yaratılmışların kıblesi demek gibidir. Uyarma, Mekke'nin kendisine değil, halkına olacağı bilindiğinden mânâ, mecaz veya mecaz isnadı suretiyle "Ümmü'l-kurâ halkı" demektir. da buna karinedir. Şüphe yok ki "Mekke" denilmeyip de "Ümmü'l-kurâ" denilmesi, Mekke'yi âlemdeki bütün şehirlerin bir mutlak merkezi gibi düşündürmek içindir. Ve bundan dolayı de, merkez ve çevre karşılığıyla bütün yer çevresinde bulunanların hepsi demek olur. Bununla beraber "Ümmü'l-kurâ" merkezlik mânâsı dikkat nazarına alınmaksızın "Mekke" demek gibi düşünülürse, 'dan Mekke çevresi, Mekke civarı, bundan da nihayet Arap Yarımadası düşünülür. Bu ihtimale göre Kur'ân'ın nüzul hikmeti yalnızca Mekke ve Arap Yarımadası halkının uyarılmasına mahsusmuş gibi bir kuruntu akla gelebileceğinden "Mekke ve etrafını uyarman için" buyurulmadığı gibi, "Ümmü'l-kurâ ve etrafını uyarman için" de buyurulmayıp atıf vâvı ile "ve Ümmü'l-kurâ ve etrafını uyarman için" buyurulmuş ve bununla Kur'ân'ın nüzulünün, Muhammed Aleyhisselâm'ın peygamberliğinin yalnız Arap milletini uyarma hikmetine mahsus olmadığı ve bir âyet yukarısındaki "O Kur'ân, âlemler için ancak bir uyarmadır" mânâsıyla, bereketlerinin kapsamının genişliğinden gaflet etmemek gerektiği ve özellikle "Ey Muhammed! Biz seni ancak bütün insanlara bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik" (Sebe', 34/28) âyetinin kapsamı anlatılmıştır. Fakat gariptir ki bütün bunlara karşı yahudilerden bir grup, bu "ve Ümmü'l-kurâ ve etrafını uyarman için" âyet-i kerimesinden Hz.Muhammed (s.a.v)in yalnız Araplara gönderilmiş bir peygamber olduğunu delil getirmeye kalkışmışlar, yani onun peygamberliğini itiraf etmekle beraber her millete değil, Araplara mahsus bir peygamber olduğu iddiasında bulunmuşlardır. Bunlar yahudilerden "İseviyye mezhebi" adıyla anılırlar ki, bugün aydın geçinen avrupalılardan bir kısmının Arap olmayan müslümanlar arasında bu yahudi fırkasının mezhebini ve politikasını yaymaya çalıştıklarını görüyoruz. Beşerde vuku bulmuş bir iş olan peygamberliği inkâr etmenin, Allah'ı gereği gibi takdir etmemekten doğan bir cüret, bir nankörlük ve herhangi bir peygamberin peygamberliğini ve herhangi bir kitabın inmesini kabul ettikten sonra bütün peygamberleri ve kitapları tasdik ve teyid eden ve onlardan daha açık ve daha feyizli olarak indirilmiş bulunan mübarek Kur'ân'ı ve Muhammed Aleyhisselâm'ın nebîliğini inkâr etmenin ise bundan başka açık bir çelişki olduğu anlatılmakla peygamberlik işi tespit ve teyid ediliyor

    [move][shadow=red,left][glow=red,2,300]Biz SAHİPSİZ Değiliz...[/glow][/shadow][/move]


    Yorum


      #3
      Ynt: Kuran kime inmiş?

      (ŞÛRÂ suresi 7. ayet) (Resmi:42/İniş:62/Alfabetik:95)
      وَكَذَلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لِّتُنذِرَ أُمَّ الْقُرَى وَمَنْ حَوْلَهَا وَتُنذِرَ يَوْمَ الْجَمْعِ لَا رَيْبَ فِيهِ فَرِيقٌ فِي الْجَنَّةِ وَفَرِيقٌ فِي السَّعِيرِŞehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik. (İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir.

      Tesfiri

      Ey Muhammed, işte böylece biz sana Arapça bi Kur´an indirdik ki Ümmül Kura (Mekke) ve etrafındakiler! uyarasın ve insanları, gerçek­leşmesinden asla şüphe olmayan, onların bir araya toplanacağı kıyamet gü­nü ile korkutasm. O gün insanlardan bir kısmı cehenneme girecektir.

      Ey Muhammed, şehirlerin ana merkezi olan Mekke halkını ve onun çev­resinde yaşayanları uyannan için sana da Arapça bir Kur´an verdik. Ayrıca sen bu Kur´anla Allahm insanlım bir araya toplayarak cezalandıracağı kıyamet gününün geleceği ile uyarasın. Zira o günün geleceğinde asla şüphe yoktur. O gün insanlar iki kısma ayrılacak, iman edip peygamberin getirdiklerine uyanlar cen­nete girecek, iman etmeyen ve peygamberin getirdiğine karşı çıkanlar ise cehen­neme sevkedileceklerdir.

      Âyet-i kerimede, Mekke için "Ümmül Kura" yani, şehirlerin ana merke­zi ifadesi geçmektedir.


      Bu, Mekke´nin, yeryüzünün en değerli yeri olduğunu göstermektedir. Bu hususta Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde orayı şöyle övmektedir: Abdullah b. Adiy diyor ki:

      "Ben, Resulullahı Mekke´de "Hazvere" denen yerde ayakta duruyor gör­düm. O Mekke´ye hitaben şöyle buyurdu: "Allaha yemin olsun ki sen, Ailahın en hayırlı yeri ve Allaha en sevimli olan yerisin. Şayet ben senden çıkarılmamış olsaydım hiç çıkmazdım.

      Abdullah b. Abbas diyor ki:

      "Resulullah (s.a.v.) Mekke için şöyle buyurdu: "Sen ne güzel bir şehirsin. Benim için ne kadar sevimlisin. Şayet kavmim beni senden çıkarmamış olsaydı senin dışında bir yerde oturmazdım.

      [move][shadow=red,left][glow=red,2,300]Biz SAHİPSİZ Değiliz...[/glow][/shadow][/move]


      Yorum


        #4
        Ynt: Kuran kime inmiş?

        Ayetlerin tesfirlerini deşik kaynaklardan okudum.Mesele şu ki.
        Evrensel olduğunu iddia eden bir kitapta,neden sadece Mekke şehri ve çevresini uyarmakla görevlendirilmiş?
        Evrensel ne demek.Sadece dünya değil,tüm evrende ne kadar canlı varsa bunlar içinde geldiği savunulduğundan bunu sordum.Yani mars gezegeninde bir canlı varsa onun içinde gönderilmiş bir din-kitap değil midir Kuran?

        Ayetlerin Mekki mi yoksa Medenimi olduğunu tespit edemedim.

        Kurana bakıldığında Mekki ayetlerle-medeni ayetler arasında birtakım farklılıklar görülüyor.Mekki ayetler daha bir barışa yönelik,kardeşliği öğütleyen,diğer inanırlara çok fazla bulaşmayan türden ayetler.Bu dönemde öyle tüm insanlığın peygamberi olmak gibi bir düşüncesi de yok gibi.
        Oysa Hicretten sonra işin rengi değişiyor.Askeri açıdan güşlendikçe savaşa yönelik ayetlerde inmeye başlıyor.Ardından tüm insanlığa gönderildiğine yönelik ayetlerde geliyor.

        Bu durumda benim tezim şu:

        Başlıngıçta peygamberin öyle bütün insanlığa gelmek gibi bir düşüncesi yok.Sadece Mekke müşriklerini dize getirmek gayesi güdüyor.Yukarıda verdiğim ayetler eğer Mekki ayetlerse tezimi destekleyen türden ayetler.Değilse ben yanılıyor olabilirim.Şu an bilmiyorum.
        Medineye göçten sonra malum islam güçlendi,ordu kuruldu,savaşlar ve ganimetler kazanıldı dolayısıyle tüm insanlığa gönderildiği fikrini işlemeye başladı.

        Acaba mekki ayetler içinde tüm insanlığa gönderildiğini söylediği bir ayet var mı?
        Açıkçası ben bilmiyorum.
        Var mı böyle bir ayet?

        Yorum


          #5
          Ynt: Kuran kime inmiş?

          MEKKÎ SURELER



          Kur'ân-ı Kerim'in Mekke'de ve hicretten önce nazil olan ayetleri. Surelerin mekkî ve medenî oluşları yapılan çeşitli tasniflere göredir. Başka bir ifade ile surelerin mekkî mi, yoksa medenî mi olduklarını bilmek için, bazı tarifler yapılmıştır. Yapılan bu tariflerde ya zaman veya mekân veyahutta hitap esas alınmıştır. Mekân esas alınarak yapılan tarife göre, Mekke'de nazil olan surelere Mekkî; Medine'de nazil olan surelere de Medenî denilmiştir. Zaman esas alınarak yapılan tarifte de, Hicretten önce nazil olan surelere Mekkî; hicretten sonra nazil olan sûrelere de Medenî denilmektedir. Hitâb esas alınarak yapılan tarifte ise, Mekkelilere hitap eden sureler Mekkî; Medinelilere hitap eden surelere de Medenî denilmektedir. Fakat, meşhur olan tarif, Hicret esas alınarak yapılan tariftir. Hitap esas alınarak yapılan tarif ise İbn Mes'ud'a nisbet edilmektedir (ez-Zerkeşî, el-Burhân fi Ulûmil-Kur'ân, Beyrut, (t.y.), I,187). Ve dolayısıyla, hangi tarif esas alınırsa alınsın, Mekkî surelerdeki ayetlere Mekkî; Medenî surelerdeki ayetlere de Medenî ayetler denilir.

          Mekkî ayetlerin özellikleri ile Medenî ayetlerin özellik ve kapsamları oldukça farklılık arzetmektedir. Tebliğ açısından da bu farklılığı görmek mümkündür. Nitekim Hz. Peygamber, Mekke'de İslâm'ı yaymaya başlayınca, karşısında Mekke toplumunu bulmuştur. Mekke toplumu, alışmadığı, bitmediği yeni bir durumla karşılaşmış ve kendisine oldukça yabancı olan bu durumu kabullenmek istememiştir. Bunun yanında bu toplumun içinde son derece edebî açıdan üstün insanlar da vardı. Dolayısıyla Kur'ân-ı Kerim bunlara da hitap edecekti. Fakat bu toplum aynı zamanda müşrik ve putperest bir toplumdu. Kur'ân-ı Kerim bunlara da hitab etme durumunda ve bu şirk ve putperestlikten onları temizleme mecburiyeti ile karşı karşıya idi. Bundan dolayı Mekkî ayetler kısa, ifadeler veciz, tabirleri hararetli ve vurguludur. Bunun yanında bu ayetler, Allah'ın birliğinden, O'nun sıfatlarından, kudretinden. yaratmasından bahsetmektedir. Nitekim; "De ki: O Allah birdir. Allah sameddir. Kendisi doğurmamıştır ve doğrulmamıştır. Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır" (el-İhlâs 112/1-4) ayetleri bunu açıkca göstermektedir. Bu sure Kur'ân-ı Kerim'in özüdür. Tevhid inancını, bir kaç kelime ile çok kapsamlı bir biçimde özetlemektedir.

          Mekkî ayetler, tevhid düşüncesinden bahsetmekle beraber, körü körüne bağlanmanın da yanlış olacağını ve dolayısıyla bu durumda olanlara ibret verici misallerle onları uyarmaktadır. Nitekim "De ki: "Göklerin ve yerin Rabbı kimdir?" De ki: "Allah ". O halde de: "O'ndan başka kendilerine bir fayda ve zarar vermeyen veliler mi edindiniz?" De ki: Körle gören, yahut karanlıklarla, aydınlık bir olur mu?" Yoksa Allah'a, O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar mı buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine benzer mi göründü?" De ki: Allah her şeyi yaratandır. O birdir, herşeye galib ve hâkimdir" (er-Ra'd 13/16) ayeti bunu açıkça göstermektedir.

          Tebliğ açısından önemli bir özellik arzeden "geçmişten ibret alma", Mekkî ayetlerin en çok üzerinde durduğu husustur. Zira Kur'ân-ı Kerim'de geçmiş milletlerin helâk oluş sebepleri gayet açık olarak ibretli bir biçimde anlatılmaktadır. Bu ayetlerde "tevhîd" daima ön planda tutulmuştur.

          Hûd (a.s), kavmine hitaben: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. O'ndan başka ilâhınız yoktur. Siz, sadece Allah'a iftira ediyorsunuz" (Hud 11/50) diyerek onları Allah'a kulluk etmeye davet etmişti. Fakat kavmi de ona şöyle diyerek yalanlamıştı: "Ey Hud! bize bir mucize getirmedin. Biz, senin sözünle ilâhlarımızı terkedecek değiliz. Ve biz sana inanacak da değiliz" (Hûd 11/53).

          Mekkî ayetler, tebliğde bulunacak şahsın nasıl davranması gerektiğini (en-Nahl 16/125), onların bu daveti sadece tevhidî tebliğ etmek için yaptıklarını, yoksa bu dünya menfaati elde etmek için yapmadıklarını, karşılığını ancak Allah'tan beklediklerini de anlatmaktadır. Nitekim, eş-Şuarâ suresinde Nûh, Hûd, Sâlih, Lût ve Şuayb peygamberler, kavimlerine, daima Allah'a itaat etmelerini ve O'ndan korkmalarını, kendilerinin ise birer güvenilir elçi olduklarını açıklamakta ve neticede şunu söyledikleri ayetlerde ifade edilmektedir: "Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak âlemlerin Rabb'ine aittir" (eş-Şuarâ 26/109, 127, 145, 164 ve 180)`

          Mekkî ayetler, inanç, düşünce ve fikir yönünden sağlıklı bir toplum oluşturmayı hedef almıştır. Bu ayetlerde ahlâkî emir ve hükümler yer almaktadır. Böylece inananların özellikle kuvvetli bir imana sahip olmaları amaçlanmakta, yanlış ve manasız inançlarını kınamakta ya da reddetmektedir. Nitekim; "Ve diri olarak gömülen kız, hangi günahı yüzünden öldürüldü, diye sorulduğu zaman... " (et-Tekvîr 81/8-9) ayetlerinde cahiliye dönemine ait bir çirkin olayı ortaya koyarak bu ve benzeri batıl âdetleri kınamakta ve önlemektedir. Mekkî sureler ve ayetlerde hukukî konular bulunmadığı gibi, namaz hariç ibadete ait hükümler de bulunmamaktadır. Nitekim Yunus, Ra'd, Furkan, Yâsîn, Hadîd sureleri Mekkî sureler olarak kabul edilmekte olup, bu surelerde ahkâm ayetlerine rastlanılamamaktadır. Bu sureler genelde iman esasları, yaratma, Allah'ın sıfatları, peygamberlerin inanmayanlarla olan mücadeleleri ve bu toplulukların acıklı sonları ve ibret verici kıssaları anlatılmaktadır.
          Ömer DUMLU

          [move][shadow=red,left][glow=red,2,300]Biz SAHİPSİZ Değiliz...[/glow][/shadow][/move]


          Yorum


            #6
            Ynt: Kuran kime inmiş?

            MEDENÎ SÛRELER



            Risaletin Medine döneminde inen ayetleri kapsayan sureler için kullanılan bir tefsir usulü terimi.

            İslâm'ın kâmil bir din olarak insanlığa sunulması, yirmi üç senelik bir zaman zarfında ve çeşitli safhalardan geçerek gerçekleşmiştir. İslâmî tebliğin ilk on üç senesi Mekke dönemidir. Bu dönemde, daha çok İslâm'ın akidevi (inanç) esasları işlenerek, insanlar cahilî hayatın şirk ortamından uzaklaştırılmaya çalışılmıştır. Bu dönem, İslâm inancının kalplere nakşedilmesi dönemidir. Dolayısıyla bu zaman zarfında nazil olan sureler de, insanları putperestlikten ve her türlü kötü davranıştan vazgeçirip, Allah'ın murat ettiği bir yaşama biçimine döndürmek için, onların akıl ve mantıklarına hitap edilerek, Resulullah'ın getirdiklerinin gerçekliği, delilleri ile ortaya konulmaktadır. Kâinattan ve yaradılıştan örnekler gösterilerek, Allahın yüceliği ve azametine dikkat çekilir. Ayrıca Allah'ın birliği, kıyamet ve ahiret gibi konular işlenir.

            Mekke'de inen surelerde, küfür, fasıklık, isyan ve cehaletin çirkinliği ortaya konularak; iman, Allah'a itaat ilâhî düzen; ilim, merhamet ve ihlâs gibi hususların kalplerde yer etmesi hedef alınmaktadır. Ayrıca, İslâm'ı zorbaca yöntemlerle yok etmeye çalışanlar için geçmiş kavimlerin aynı tür davranışlarının sebeb olduğu helâkleri kıssalar halinde anlatılarak; eğer böyle davranmaya devam ederlerse sonlarının onlardan farklı olmayacağı misalleriyle anlatılmaktadır.

            Mekke'de sadece bir cemaat statüsünde olan müslümanlar, Medine'ye hicretten sonra artık İslâm devletini kurmuş ve İslâm'ın bu hedefini gerçekleştirmişlerdi. Bundan dolayıdır ki Medine'de inen surelerde, devlet düzenini sağlayacak şer'î prensipler, insanların birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen medenî, cezaî, sosyal, iktisadî kurallar vazedilmekte; ayrıca, şahıslar ve devletler hukukuna ait çeşitli hükümler de tesbit edilmektedir. Ayrıca, ehl-i kitap olan Yahudi ve Hristiyanların inançlarının sapıklığı ve tutarsızlığı da işlenen konulardandır.

            Sureleri Mekkî-Medenî ayırımına tabi tutarken alimler üç farklı görüş etrafında toplanmışlardır:

            a) Surenin Mekkî veya Medenî oluşu, surenin nazil olduğu yere göre tesbit edilir. Buna göre Mekke'de inen sureler Mekkî; Medine'de inen sureler ise Medenî sayılmaktadır. Arafat, Mina ve Hudeybiye gibi civar yerler Mekke'den; Bedir ve Uhud gibi yerler de Medine'den kabul edilmektedir. Bu görüşe göre, Mekke ve Medine'den çok uzak olan yerlerde nazil olan sûrelere de Seferî adı verilmektedir.

            b) Bazı âlimler sûrenin indiği yere bakmayıp, Hicret esnasında Resulullah (s.a.s)'in Kuba mescidine varışından sonra nazil olan bütün sureleri medenî kabul etmektedirler. Yaygın olarak kabul gören görüş budur.

            Buna göre, Hicretten sonra Resulullah (s.a.s)'in Mekke'ye gidişinde nazil olan sureler Mekkî değil, medenî sayılırlar.

            c) Diğer bazı âlimlere göre de surenin muhatabına bakılarak aidiyeti tesbit edilir. Yani Mekkeliler'e hitap eden sureler Mekkî; Medineliler'e hitap eden sureler de Medenîdir. Başka bir ifade ile, "Ey insanlar!.." hitabıyla başlayanlar Mekkî; "Ey iman edenler!.." hitabıyla başlayanlar da Medenîdir. Ancak, Mekke'de inen sureler de "Ey iman edenler!.." Medine'de nazil olanlarda da "Ey insanlar!.." hitabıyla başlayan ayetler bulunduğundan dolayı bu tasnif şekli geneli kapsamamaktadır.

            Medenî surelerin bazı özellikleri vardır. Bu sureler muamelât, ukubât, ferâizden ve cihattan bahseder ve cihata ait emir ve hükümler koyar. Bilindiği gibi Mekke döneminde müşriklerle silahlı mücadeleye izin yoktu. Medine'de inen ve cihata izin veren ayetlerde ise buna izin verilmiştir. Ayrıca münâfıkların hareket ve davranışlarından sözetmeleri ve münafıkların görecekleri şiddetli azaplardan bahsetmeleri de Medeni surelerin özelliklerindendir.

            Hangi surelerin Mekkî, hangilerinin medenî oldukları hakkında âlimler arasında ihtilâf vardır. Yirmi sûrenin Medenî olduğu ittifakla kabul edilirken, on iki sûrede de ihtilâf edilmiştir.

            İttifakla medenî kabul edilen sureler şunlardır: el-Bakara, Âl-i İmran, en-Nisa, el-Mâide, el-Enfâl, et-Tevbe, el-Mücadele, el-Haşr, el-Mümtehine, el-Cuma, el-Münâfikûn, et-Talâk, et-Tahrim ve en-Nasr.

            Hakkında ihtilâf bulunan sureler de şunlardır: el-Fatiha, er-Ra'd, er-Rahman, es-Sâf, et-Teğabun, el-Mutaffifin, el-Kadr, el-Beyyine, ez-Zilzâl, el-İhlâs, el-Felak ve en-Nâs.

            Bir kısım Medenî surelerde, Mekkî ayetler bulunduğu gibi, bir kısım Mekkî surelerde de Medenî âyetler bulunmaktadır. Bir surenin nereye ait olduğu genellikle ondaki ayetlerin çoğunluğuna bakılarak tesbit edilmektedir. Ayrıca surenin başlangıcı nerede nazil olmuşsa, ona göre de ayırım yapılmaktadır. Ancak, yaygınlıkla kabul edilen uygulama; başlangıcı Hicretten önce inen surelerin Mekkî, sonra inenlerin ise Medenî kabul edilerek, içinde bulunan farklı ayetlerin ciddiyetinin notlarda gösterilmesidir.

            Hangi ayet ve surelerin Mekkî hangilerinin de Medenî olduğunun tesbit edilmesi, Kur'an'ın anlaşılması bakımından çok önemlidir. Bir konudaki iki veya daha fazla ayetin birbiriyle çelişiyor görünmesi halinde hangisinin nâsıh, hangisinin mensuh olduğu; surenin, Mekkî veya Medenî olduğunun bilinmesiyle çözümlenebilir. Medenî ayet veya sureler, Mekkî olanlardan daha sonra nazil olduklarından, doğal olarak sonra nazil olan ayetin öncekini neshetmiş olduğu anlaşılır. Surelerin mensubiyetinin, nüzul, yer ve zamanının bilinmesi, İslâm teşri tarihinin öğrenilmesi ve tedrici gelişimi takip edilerek de teşri'in hikmeti kavranabilir.

            Surelerin ne şekilde taksim edileceği hakkında ne Kur'an'da ne de Sünnette bir işaret, bir açıklama yoktur. Bu konudaki açıklamalar, Sahabe ve Tabiînin verdiği bilgilere dayanılarak yapılmaktadır.

            Ömer TELLİOĞLU


            [move][shadow=red,left][glow=red,2,300]Biz SAHİPSİZ Değiliz...[/glow][/shadow][/move]


            Yorum


              #7
              Ynt: Kuran kime inmiş?

              Ayetlere bakıldığında Mekke ve civarındakileri uyarmak için gönderildiği açık bir şekilde belirtilmiş.
              Merhaba. Bu biraz köylü kurnazlığı olmuş açıkçası.

              Ayetlerde niçin mekke değil de ümmül kura kelimesi geçiyor ?

              "ve men havleha" kelimesini "civarındakiler" diye yutturmaya çalışmak şarlatanlık değil midir ?

              Kuşkusuz, amaç, oryantalistlerden İslâm düşmanlarının birtakım hilelerle ileri sürdükleri gibi, İslâm'a çağrı olayın Mekkeliler ve çevrelerindeki kişilerle sınırlı olduğunu söylemek değildir., Onlar bu ayeti Kur'an'ın bütününden koparmak istiyorlar. Tabii ki Peygamberimizin ilk başta Mekke ve çevresindeki şehirlerin dışında kalanları İslâm'a çağırmayı amaçlamadığına ilişkin iddialarını doğrulamak için. Onlara göre, peygamber ilk başta bundan daha genişini hayal edemediği için, bu dar alanda çabalamış giderek tüm Yarımadaya çağrısını yaymıştır. İşin başında bilmediği tesadüfler sonucu bunu planlamaya başlamıştır. Ancak bunu Medine'ye hicretinden ve orada devletini kurmasından sonra gerçekleştirmiştir. Elbette yalan söylüyorlar. Çünkü Kur'an'ın Mekke'de inen kısmında, daha İslâm'a davetin ilk yıllarında yüce Allah, peygamberine şunları söylemektedir: "Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiya Suresi: 107) "Biz seni bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik." (Sebe Suresi: 28) Üstelik İslâm devleti o gün için çeşitli sıkıntı ve işkencelerle kuşatılmış bir halde Mekke vadisiyle sınırlıydı.
              Seyyid Kutub, Fizilal-il Kur'an
              Razi'nin Tefsir-i Kebir'inde de birtakım yahudilerin aynı iddiaları ileri sürdükleri yazar. Yani öyle mal bulmuş mağribi gibi atlamanıza gerek yok...

              Yorum


                #8
                Ynt: Kuran kime inmiş?

                Destursuz bağa girmek diye buna diyorlar galiba.

                Diyanetin Enam 92.çevirisi

                92. İşte bu (Kur'an) da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri (ilahi kitapları) tasdik eden ve şehirler anasını (Mekke'yi) ve bütün çevresini (tüm insanlığı) uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır.Ahirete iman edenler, ona da inanırlar.Onlar namazlarını vaktinde kılarlar.

                Elmalılı çevirisi.

                92. İşte bu da bizim indirdiğimiz bir kitap! Feyiz bereketi dünyayı tutacak; bu tasdik etmedikçe önceki kitaplar muteber olmayacak. Bir de Mekke ve çevresindekileri uyarsın diye indirmişizdir. Ahirete inananlar, buna da iman ederler. Ve onlar namazlarını devamlı kılarlar.

                Suat Yıldırım çevirisi

                92. İşte bu da bir feyiz kaynağı ve daha önceki kitapları tasdik edici olarak, bir de hem Anakenti, hem de bütün çevresindeki insanları uyarman için indirdiğimiz bir kitap! Âhirete iman edenler, buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler.

                Hemen hemen benzer çeviriler.Mekke ve çevresi diyorlar.Ne diyorsunuz .Bu efendiler şark kurnazı mı?

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Kuran kime inmiş?

                  Sanırım okumuyorsunuz buraya aktardıklarınızı :

                  ve şehirler anasını (Mekke'yi) ve bütün çevresini (tüm insanlığı) uyarasın diye
                  bir de hem Anakenti, hem de bütün çevresindeki insanları
                  Meallerde çevresi ya da bütün çevresi olarak geçerken sizin yorumunuzda "civar" olarak geçiyor ne hikmetse... Mekkenin çevresi, mekke'nin civarı değildir. Bu yüzden mekke değil Ümmül Kurâ diye geçiyor ayette.

                  Oryantalist klişelerin boyunduruğundan kurtulup yeni bir söylem ortaya koyabilmeniz ümidiyle...

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Kuran kime inmiş?

                    hacı bey konuşuyorsanız adam gibi konuşun ne o şarlatan lafı hemen geri alın lafınızı
                    saygılı olun
                    üstelik hocam çok güzel açıklamış bedir kardeşimde sağolsun buraya aktarmış
                    yahu illa kabul edin demiyoruz susu bari hep itiraz hep itiraz emeğe saygı yokmu efendim korkmayın müslüman olmazsınız hemen
                    "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Kuran kime inmiş?

                      Sayın Muttaki;
                      Nedensiz hiddetinizi neye bağlamak lazım bilmiyorum.Anlaşılan o ki artık yazdıklarımı okumadan itiraz ediyorsun.Klavyemden şarlatan lafı çıkmadı,onu söyleyen sizin arkadaşınız.
                      Bu durumda aynı öneriyi ilgili arkadaşada yapacak mısın?
                      Bedir kardeşin aktardığı ile benim sorduğum şey farklı.
                      her neyse yorgunluğunuza verelim.

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Kuran kime inmiş?

                        sayın hacı:arkadaş gerçekten güzel bir açıklama yapmışsiz çok sabit görüşlüsünüz
                        bakın illede kabul edin demiyoruz umrumuzdada değil sizin ateist olmanız her koyun kendi bacağından asılır
                        ama bunca delile rağmen illede ters düşmenin anlamı yok hiç birşey yazmasanızda olur korkmayın birşey yazmadı hidayet bulacak bu gidişle demeyiz
                        siz diyorsunuz ki bu şeker neden tatlı bizde diyoruz ki içinde glikoz var siz glikoz var diye tatlı olması gerekmez vs.diye takılıyorsunuz
                        bizim amacımız sizi müslüman yapmak değil sizde bizim inancımızda enufak şüpheye düşürmeyi amaçlamıyorsunuzdur umarım
                        "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Kuran kime inmiş?

                          Ben forumlarda dinini terkeden kimseye rastlamadım.Herhalde itirafa cesaret edemiyorlar.Ama ateist forumlarda agnostik olan insanlar biliyorum.Uzun,sancılı bir dönem,kendimden biliyorum.

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Kuran kime inmiş?

                            [quote author=hacı link=topic=7975.msg52396#msg52396 date=1252172293]
                            Ben forumlarda dinini terkeden kimseye rastlamadım.Herhalde itirafa cesaret edemiyorlar.Ama ateist forumlarda agnostik olan insanlar biliyorum.Uzun,sancılı bir dönem,kendimden biliyorum.
                            [/quote]

                            İnsanlar olmayan bir şeyi neden itiraf etsinler. Hamd olsunki İslam dinindeyiz ve müslümanız. Hamd olsunki Tek Olan Allah(cc) tabıyoruz. Hamd olsunki Resulullah(s.a.a) peygamberimiz, Kuranı Kerimi kitabımız, Ehlibeyt İmamlarını Halifelerimiz olarak biliyoruz.

                            [move][shadow=red,left][glow=red,2,300]Biz SAHİPSİZ Değiliz...[/glow][/shadow][/move]


                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Kuran kime inmiş?

                              Konuya ilişkin olarak verdiğim üç ayet Mekki ayetlerdenmiş.Buda tezimi destekler.

                              http://www.islamkutuphanesi.com/turk...html/index.htm

                              http://www.islamkutuphanesi.com/turk...html/index.htm

                              http://www.islamkutuphanesi.com/turk...html/index.htm

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X