Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran kime inmiş?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Kuran kime inmiş?

    sayın Hacı, Ehlibeytin_izinde kardeşin de dediği gibi siz her şeyi ön yargıyla incelediğiniz için bu sonuçlara varıyorsunuz. şimdi siz hiç İslam dininde nübvvet akidesinin ne olduğunu okudunuzmu? eğer okumuş olsaydınız kesinlikle böyle bir soru vermezdiniz. okumadığınız belli onun için size biraz konuyu açalım. İslama göre peygamberler iki kısıma ayrılır:

    1. Nebiler - Nebî, Allah tarafından kendisine kitap gönderilmemiş, fakat önceki peygamberlerin şeriatını tebliğ ile mükellef peygamber demektir. Nebîler de Cebrail aracılığı ile Allah’tan vahiy almışlardır. Nebî haberci anlamına gelir. Arapça kökenlidir. Çoğulu nebiyyun, enbiyâdır. Nebiler kitap yani şeriat getirmezler ve bunlar sadece bir kavim için gönderilirler. örneğin Hz. Yahya (a). Hz. Yahya (a) bir nebi idi, Hz. İsanın (a) getirdiği şeriata tabii idi ve bu şeriatı uyguluyordu.

    2. Resul - Resûl kelimesi elçi anlamındadır. Arapça'da çoğulu rusüldür. Resul ise şeriat getiren peygamberlerdir ki, bunlar 5 kişidir: Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed (Allahın selamı ve salatı üzerlerine olsun). dediğimiz gibi Resul Nebiden farklı olarak şeriat getirir ve üstelik sadece bir kavme gönderilmez, sadece misyonu bir kavmden başlar. örneğin Hz. Musa (a) sadece İsrailoğullarına gönderilmemişti. Kuranda da bildirildiği gib Hz. Musa (a) Firavunu da İslama çağırmıştı ancak o kabul etmedi. sizin getirdiğiniz ayette anlatılan budur. Efendimiz (s.a.a) tüm alemlere gönderilmiştir ancak Misyonu Mekkeden Kureyş kabilesinden başlamıştır. bunu şu ayette açıkca bildiriyor:


    "Biz seni âlemler için sadece bir rahmet olarak gönderdik." (Enbiya suresi 107-ci ayeti kerime)

    görüldüğü gibi Rasulullah (s.a.a) tüm aleme gönderilmiştir, fakat işi Mekkeden başlamıştır. yani bu ayetlerde geçen "gönderdik" sözünden maksat gönderilen kişinin misyonun başladığı yerdir.

    Yorum


      #17
      Ynt: Kuran kime inmiş?

      Konunun Nebi -Resul olayıyı ile direkt bir ilişiği yok.
      Ayet tevile yer bırakmayacak kadar açık.Siz ayeti açıklamak yerine konuyla ilgisi olmayan bir açıklama getirmeye çalışıyorsunuz.Üstelik yaptığınız açıklamanın bilimsel kanıtlarınıda ortaya koyamıyorsunuz.
      Örneğin Nuh ve İbrahim peygambere gönderilen kitap hangisi diye sorsam ortaya bir kanıt koyamayacaksınız.Sadece inancınızı söyleyeceksiniz.Açıklamanız belli Adem babadan beri hepsi islamiyeti getirdi diyeceksiniz.Bende kanıtınız nedir diyeceğim.
      Kanıt yok.

      Yorum


        #18
        Ynt: Kuran kime inmiş?

        kardeşim, sen türkce bildiğine eminmisin? ben sana nebi resul meselesini anlatmadım, sana getirdiğin ayette kastın ne olduğunu anlattım. eğer türkce biliyorsan okumayı bir daha dene belki anlarsın. sana ayette yazdım. ayrıca sizin için kanıt maymunlar, zebralar ve ya inekler ola bilir ama benim için kanıt Kurani Kerimdir.

        Yorum


          #19
          Ynt: Kuran kime inmiş?

          Problem Türkçe bilip,bilmemek değil.
          Okuduğunu anlayıp anlamamak meselesi.

          Nebi olsa ne,Resul olsa ne.

          ''Biz seni Mekke ve çevresini uyarman için gönderdik'' ayetini düşün.Mekke ve Çevresi... anladın...

          Yorum


            #20
            Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Muhammed (s.a.a.)


            Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Muhammed (s.a.s.)

            --------------------------------------------------------------------------------


            "(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayan ve merhamet edenidir." (3/Âl-i İmrân, 31)

            "De ki: Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez." (3/Âl-i İmrân, 32)

            "Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin ki size merhamet edilsin." (3/Âl-i İmrân, 132)

            "Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır." (3/Âl-i İmrân, 144)

            "...Kim Allah'a ve Peygamberi'ne itaat ederse Allah onu, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada devamlı kalıcıdırlar; işte büyük kurtuluş budur. Kim Allah'a ve Peygamberi'ne karşı isyan eder ve hudûnu/sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun için alçaltıcı bir azap vardır." (4/Nisâ, 13-14)

            "Küfür yoluna sapıp Peygamber'i dinlemeyenler o gün yerin dibine batırılmayı temenni ederler ve Allah'tan hiçbir haberi gizleyemezler." (4/Nisâ, 42)

            "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan emir sahiplerine (müslüman idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve âhirete gerçekten iman ediyorsanız- onu Allah'a ve Rasûl'e götürün (onların tâlimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha iyidir." (4/Nisâ, 59)

            "Onlara: 'Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Rasûl'e gelin (onlara başvuralım)' denildiği zaman, münâfıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün." (4/Nisâ, 61)

            "Biz her peygamberi, ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı dileseler, Rasûl de onlar için istiğfar etseydi Allah'ı ziyadesiyle affedici, merhamet edici bulurlardı. Hayır! Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymasızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar." (4/Nisâ, 64-65)

            "Kim Allah'a ve Rasûl'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîklar, şehidler ve sâlih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!" (4/Nisâ, 69)

            "Kim Rasûl'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince, seni onların başına bekçi göndermedik." (4/Nisâ, 80)

            "Kendisi için hidâyet/doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı çıkar ve mü'minlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yolda bırakırız ve cehenneme sokarız; o, ne kötü bir yerdir." (4/Nisâ, 115)

            "Ey ehl-i kitab! Rasûlümüz size Kitaptan gizlemekte olduğunuz birçok şeyi açıklamak üzere geldi; birçok (kusurunuzu) da affediyor. Gerçekten size Allah'tan bir nur, apaçık bir Kitab geldi." (5/Mâide, 15)

            "Ey ehl-i kitab! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada size Rasûlümüz/elçimiz geldi. Gerçekleri size açıklıyor ki (kıyâmette); 'bize bir beşîr ve nezîr (müjdeleyici ve uyarıcı) gelmedi' demeyesiniz. İşte size müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyla kaadirdir." (5/Mâide, 19)

            "Allah ve Rasûlü'ne karşı savaşanların ve yeryüzünde fesat çıkarıp hak düzeni bozmaya çalışanların cezası, ancak ya acımadan öldürülmeleri, veya asılmaları, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyadaki rezilliği/rüsvaylığıdır. Onlar için âhirette de büyük bir azap vardır." (5/Mâide, 33)

            "Sizin velîniz/dostunuz ancak Allah'tır, Rasûlü'dür, Allah'ın emirlerine boyun eğerek namaz kılan ve zekâtı veren mü'minlerdir. Kim Allah'ı, Rasûlü'nü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki üstün gelecek olanlar şüphesiz hizbullahtır/Allah'ın tarafını tutanlardır." (5/Mâide, 55-56)

            "Allah'a itaat edin. Rasûl'e de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz, bilin ki Rasûlümüzün vazifesi belâğdır/tebliğdir (apaçık duyurmak ve bildirmektir)." (5/Mâide, 92)

            "Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o Rasûle, o ümmî Nebî'ye uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten men eder, onlara tayyibâtı (temiz ve güzel şeyleri) helâl, habâisi (pis ve zararlı şeyleri) haram kılar. Ve üzerlerindeki ağırlıkları, sırtlarındaki zincirleri atar(hata ile adam öldürmekte kısas icrâsını ve günah işleyen âzâların, pislis değen elbisenin kesilmesi gibi ağır teklifleri kaldırır). O Peygamber'e iman edip ona saygı gösteren, yardım eden ve onunla birlikte gönderilen Nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır." '7/A'râf, 157)

            Âyette geçen "ümmî" kelimesi, okuma yazma bilmeyen karşılığında kullanılmış olup Rasûlullah'ın bir vasfıdır. Allah Teâlâ'nın O'nu bu vasıf ile açıklaması ümmî olduğu halde ilmin bütün kemâlâtına sahip olmasındandır ki, bu da O'nun hakkında bir mûcizedir. "Rasûl" denilmesi Allah'a izâfeten, "Nebî" denilmesi ise kullara nisbetendir. Yani, O Allah'ın elçisi olması bakımından Rasûl, insanlara Allah'ın emirlerini tebliğ edip haber vermesi bakımından da Nebîdir.

            "De ki: 'Ey insanlar! Gerçekten ben, sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi Allah'ın (gönderdiği) Rasûlüyüm. Ondan başka ilâh/tanrı yoktur; O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah'a ve O'nun ümmî Rasûlüne, Allah'a ve O'nun kelimelerine gönülden inanan Rasûlü'ne iman edin ve O'na uyun ki, hidâyeti/doğru yolu bulasınız." (7/A'râf, 158)

            "Ey iman edenler! Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin, işittiğiniz halde O'ndan yüzçevirmeyin. İşitmedikleri halde 'işttik' diyenler gibi olmayın. Çünkü Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir (Hakkı işitip kabul etmeyen kâfirlerdir)." (8/Enfâl, 20-22)

            "Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasûlü'ne (onların çağrılarına) uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve (siz) mutlaka O'nun huzurunda toplanacaksınız." (8/Enfâl, 24)

            "Ey iman edenler! Allah'a ve Peygamber'e hâinlik etmeyin. (Sonra) bile bile kendi emânetlerinize hâinlik etmiş olursunuz." (8/Enfâl, 27)

            "Allah'a ve rasûlü'ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra korkuya kapılırsınız da devletiniz (gücünüz) gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir." (8/Enfâl, 46)

            "De ki: 'Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akarabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticâret, hoşlandığınız meskenler (evler, konaklar, köşkler) size Allah'tan, Rasûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah, fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez." (9/Tevbe, 24)

            "Kendilerine Kitap verilenlerden Allah'a ve âhiret gününe inanmayan, Allah ve Rasûlü'nün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini (kendine) din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın." (9/Tevbe, 29)

            "O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasûlünü hidâyet ve Hak Din ile gönderendir." (9/Tevbe, 33) ve (48/Fetih, 28; 61/Saff, 9)

            "...Allah'ın Rasûlüne eziyet edenler için acıklı bir azap vardır." (9/Tevbe, 61)

            "(Hâlâ) Bilmediler mi ki; Kim Allah ve Rasûlü'ne karşı koyarsa elbette onun için, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşi vardır. İşte bu, büyük rezillik/rüsvaylıktır." (9/Tevbe, 63)

            "Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. Çünkü o, size çok düşkün, mü'minlere karşı raûf/çok şefkatli, rahîmdir/merhametlidir." (9/Tevbe, 128)

            "(Rasûlüm!) Biz seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (21/Enbiyâ, 107)

            "O gün, zâlim kimse, ellerini ısırıp şöyle der: 'Keşke o Peygamber'le birlikte bir yol tutsaydım! Yazık bana! Keşke falancayı dost edinmeseydim! Çünkü zikir (Kur'an) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan saptırdı. Şeytan, insanı (uçuruma sürükleyip, sonra) yapayalnız ve yardımcısız bırakmakta. Peygamber dedi ki: 'Ey Rabbim! Doğrusu kavmim bu Kur'an'ı mehcûr/terkedilmiş (bir şey yerinde) tuttular." (25/Furkan, 27-30)

            "(Bazı insanlar) 'Allah'a ve pegamber'e inandık ve itaat ettik' diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir grup yüzçeviriyorlar. Bunlar mü'min değildirler. Onlar, aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Peygamber'e çağrıldıklarında, bakarsın ki, içlerinden bir kısmı yüzçevirip dönerler. Ama, eğer (Allah ve Rasûlü'nün hükmettiği) hak kendi lehlerine ise, ona, gönülden bağlı olarak saygı ile gelirler. Kalplerinde bir hastalık mı var, yoksa şüphe ve tereddüt içinde midirler? Yoksa, Allah ve Rasûlü'nün kendilerine zulüm ve haksızlık edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır; asıl zâlimler kendileridir! Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Rasûlüne dâvet edildiklerinde, 'işittik ve itaat ettik' demek, sadece mü'minlerin söyleyeceği sözdür. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir. Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınırsa, işte asıl bunlar bedbahtlıktan kurtulanlardır." (24/Nûr, 47-52)

            "De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüzçevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, hidâyeti/doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik belâğ/tebliğdir, duyurmaktır." (24/Nûr, 54)

            "(Ey mü'minler!) peygamber'i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın. İçinizden,, birini siper ederek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeple, onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isâbet etmesinden sakınsınlar." (24/Nûr, 63)

            Bu âyet, Hz. Peygamber (s.a.s.)'e sadece ismiyle hitap etmenin veya kendisinden bahsederken sırf ismini söylemenin, ümmetlik terbiyesi ile bağdaşmayacağını ifade etmektedir. Böyle durumlarda onun ismi ile beraber Peygamber, Nebî, Rasûl, Rasûlullah, Rasûl-i Ekrem, Peygamber Efendimiz, Habîbullah gibi onu anlatan ve ona saygımızı ifade eden sıfat ve unvanları da söylemek yerinde olur. Ayrıca, Allah Teâlâ'nın, 33/Ahzâb sûresinin 56. âyetindeki emri uyarınca biz müslümanların, Peygamberimizin ismi anılınca, 'Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun' anlamına gelen 'sallâllahu aleyhi ve sellem (s.a.s.)' dememiz de ona olan saygımızın bir gereğidir.

            "(Rasûlüm!) Biz seni, ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik." (25/Furkan, 56)

            "Peygamber, mü'minlere kendi canlarından daha üstündür. Eşleri, onların analarıdır..." (33/Ahzâb 6)

            "Andolsun ki, Allah'ın Rasûlünde, sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için en güzel ve mükemmel bir örnek vardır." (33/Ahzâb, 21)

            Âyette, Hz. Peygamber'in, Allah'ın rızâsını kazandıracak davranışlarda bulunmak isteyenler için mükemmel ve canlı bir örnek, en büyük fazilet numûnesi olduğu anlatılmaktadır. Böylece, Rasûlullah'ın, hislerine mağlûp insanları memnun etmek ve onlara pratik değerden mahrum birtakım teorik kurallar öğretmekle görevli olmayıp, O'nun hedefinin, insanlığa amelî kaideler öğretmek ve bu kuralları kendi yaşayışıyla Canlı Kur'an olarak izah ve târif etmek olduğu anlaşılmış olmaktadır. Bunun için, O'nun hayatı ve sîreti incelenirken bu nokta, asla gözden uzak tutulmamalıdır.

            "Allah ve Rasûlü bir işe hüküm verdiği zaman, iman etmiş bir kadın ve erkeğe, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." (33/Ahzâb, 36)

            "Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat O, Allah'ın Rasûlü ve nebîlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilir." (33/Ahzâb, 40)

            "Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şâhid, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Allah'ın izniyle, Allah'a çağıran bir dâvetçi ve nur saçan bir lâmba olarak (gönderdik)." (33/Ahzâb, 45-46)

            "Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salât ederler. (Onun şerefini gözetmeye, şânını yüceltmeye özen gösterirler.) Ey mü'minler! Siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin." (33/Ahzâb, 56)

            Allah'ın salâtı, rahmet etmek ve kulunun şânını yüceltmektir. Meleklerin salâtı, Peygamber'in şânını yüceltmek, mü'minlere bağış dilemek anlamındadır. Mü'minlerin salâtı ise, duâ anlamına gelmektedir. Allah bütün bütün mü'minlere, peygamberlerine salât ve selâm getirmelerini emretmekte ve ona saygı göstermelerini istemektedir. "Allahumme salli alâ Muhammed" demek salât, "esselâmu aleyke eyyühe'n-Nebiyyu" demek selâmdır. Peygamberimiz'den rivâyet edilen çok sayıda salevât-ı şerîfe vardır. Bunları okumak, mümkün olduğu kadar çok salât ve selâm getirmek, Peygmaber'in sevgisini celp eder, Allah'ın izniyle şefâatine sebep olabilir.

            "Allah ve Rasûlünü incitenlere Allah, dünyada ve âhirette lânet etmiş ve onlar için horlayıcı bir azap hazırlamıştır." (33/Ahzâb, 57)

            "(Kâfirlerin) Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün, 'eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e itaat etseydik!' derler. 'Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar' derler. 'Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden kov, lânetle' (derler)." (33/Ahzâb, 66-68)

            "(Ey Muhammed,) De ki: 'Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben kendiliğmden bir şey teklif edenlerden de değilim." (38/Sâd, 86)

            "İman edip sâlih amel işleyenlerin, Rableri tarafından hak olarak Muhammed'e indirilen gerçeğe iman edenlerin günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir." (47/Muhammed, 2)

            "Şüphesiz Biz seni, şâhid, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik ki, Allah'a ve Rasûlü'ne iman etmeniz, O'nu savunup desteklemeniz, O'nu en içten bir saygı ile yüceltmeniz ve sabah-akşam O'nu tesbih etmeniz için." (48/Fetih, 8-9)

            "Muhammed rasûlullah'tır/Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rızâ isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır..." (48/Fetih, 29)

            "Ey iman edenler! Allah'ın ve Rasûlü'nün huzurunda öne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah (her şeyi) işitendir, bilendir. Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinden fazla yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın. Öyle yaparsanız, siz farkına varmadan amelleriniz boşa gider. Rasûlullah'ın huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takvâ ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır." (49/Hucurât, 1-3)

            Yukarıdaki âyetlerde Allah ve Rasûlü'nün huzurunda sözde veya işte öne geçerek konuşmak ya da hüküm beyan etmek yasaklanmıştır. Rasûlullah'ın huzurunda yüksek sesle konuşmak da haram kılınmıştır. Bundan maksat, onun huzurunda münâsebetsizce bağırıp çağırma ve sesini yükseltmedir. Sahâbeden Sâbit bin Kays'ın durumu, âyetin tefsirine açıklık getirmektedir. Zira bu zât âyet inince, yükses seli olduğundan, Hz. Peygamber'in huzurunda konuşursa amelinin boşa gideceği endişesi beslemiş, huzur-ı risâlete gitmemeye başlamıştı. Hz. Peygamber, onu çağırtarak teselli etmiş, ona hayır haberi ve cennet müjdesi vermiştir.

            "Battığı zaman yıldıza andolsun ki, arkadaşınız (Hz. Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; O, hevâsına (kötü arzularına) göre konuşmaz. O(nun konuşması, kendisine) vahyedilenden başkası değildir." (53/Necm, 1-4)

            "Allah'a ve Rasûlü'ne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık âyetler indirdik. Kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır." (58/Mücâdele, 5)

            "Allah'a ve Rasûlü'ne düşman olanlar, işte onlar en alçaklar, en bayağılar arasındadırlar." (58/Mücâdele, 20)

            "...Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azâbı çetindir." (59/Haşr, 7)

            "Hatırla ki Meryem oğlu İsa, 'Ey İsrâil oğulları! Ben size Allah'ın rasûlüyüm, benden önce gelen Tevrat'ı tasdik edici ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim' demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince, 'bu, apaçık bir büyüdür' doediler." (61/Saff, 6)

            “(Ey Rasûlüm!) Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir ecir/mükâfât vardır. Ve sen, kesinlikle yüce bir ahlâk üzeresin (mükemmel bir ahlâka sahipsin).” (68/Kâlem, 4)

            "...Kim Allah ve Rasûlü'ne karşı gelirse, bilsin ki ona, (kendi gibilerle birlikte) içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır." (72/Cin, 23)
            Selam ve dua ile...

            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              #21
              Ynt: Kuran kime inmiş?

              Ne alaka!!!
              Konu ne?
              Cevap namına yazılan ne?

              Yorum


                #22
                Ynt: Kuran kime inmiş?

                [quote author=hacı link=topic=7975.msg60938#msg60938 date=1257789407]
                Problem Türkçe bilip,bilmemek değil.
                Okuduğunu anlayıp anlamamak meselesi.

                Nebi olsa ne,Resul olsa ne.

                ''Biz seni Mekke ve çevresini uyarman için gönderdik'' ayetini düşün.Mekke ve Çevresi... anladın...
                [/quote]

                kardeş, bende sana diyorum ki, o kadar yazı yazdım, anlasan artık diyorum. türkce bilyormuşsun iyi güzel ama okuduğun sözleri bir anlasan daha güzel olucak, bak bir Resul bir beldeye gönderilmiş olamaz, çünkü Resul tüm aleme gönderilir. Resulullah (s.a.a) gibi. ama tüm aleme gönderilen bu şahıs işine bir yerden başlamalımı yoksa başlamamalımı? bak sana bir örnek vereyim, farzet ki, sana bir proje verdiler ve git bukadar bölümde bunu hayata geçir dediler. ne yapacaksın? bir yerden başlamayacaksınmı? Rasulullahın (s.a.a) tebiliği de tüm alem içindir, sadece o Mekkeden başlamıştır.

                Yorum


                  #23
                  Ynt: Kuran kime inmiş?

                  Evrensel olduğunu iddia eden bir din ve onun tebliğcisinin sadece Mekke ve çevresinden sorumlu tutulması mantıklı değil.Bu nedenledir ki,medeni ayetlerde tüm insanlığa seslenen ayetleri görüyoruz.Başlangıçta sadece Mekkeden bahsedilmesi Peygamberin ufkunun bu denli geniş olmamasına bağlanabilir.Yukarıda verdiğim ayetlerde bu tezi güçlendiriyor.Sizinkide bir iddia olarak kabul edilebilir.Ama desteksiz bir iddia.Neden başlangıçta Mekke ve çevresi,Güçlendikten sonra tüm insanlığa hitap edilen ayetlerin gelişini açıklayamıyorsunuz.Peygamberin en başından itibaren tüm insanlığa şamil bir din getirmek istediğini söylemek ayetlere bakıldığında zor görünüyor.

                  Sözün özü;

                  Hem kanıt getiremeyip,hemde karşındakini anlamamkla suçlama bence...Bidaha düşün ,
                  Neden sadece Mekke ve çevresi,
                  Neden tüm insanlar değil.
                  Neden?

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: Kuran kime inmiş?

                    kardeşim, saçmalama. sana bir düzüne söz yazdım. din tüm alem içindir, Hz. Muhammed (s.a.a) tüm alem için gönderilmiştir. delilide yazdığım ayetdir ve artı resul kavramıdır. senin dediğin ayet "seni sadece şu şehire gönderdik" demiyor aksine "seni şu şehire gönderdik" diyor. yani şurdan başlaman için gönderdik diyor. eğer delilin varsa yaz yoksa sözü dolandırma

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: Kuran kime inmiş?

                      Ayete bidaha bak.Peygamberin gönderilmesinden mi bahsediyor?
                      Okuduğunu anlamanı bekliyorum.Delil diyorsun sana ayet gösteriyorum.Yine anlamıyorsun.Bak ayeti bir daha veriyorum.

                      Ö.N. Bilmen Enam92- Ve işte bu da bir kitaptır ki, O'nu Biz indirmişizdir, mübarektir, kendisinden evvelki kitapları tasdik edicidir ve Ümmü'lKura'yı çevresinde bulunanları inzar etmek için indirmiştir. Ve ahirete imân edenler buna da imân ederler. Ve onlar namazlarını da muhafazada bulunurlar.


                      Peygamberin değil,kitabın mekke ve çevresindekileri uyarmak için gönderildiğinden bahsediyor ayet.

                      Gerçi sen bunu da tevil edecek bir yol bulursun ya neyse..

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: Kuran kime inmiş?

                        elbette ilk başta bulunduğu çevreye gönderilir
                        siz dünya için çok muhteşem bir proje hazırladınız diyelim bunu öncelikle memlektinizde uygularsınız değilmi
                        öyle ahanda buldum demekle olmaz
                        her ülkede çeşitli yazarlar vardır
                        bir kitap yazarlar,kendi dillerini kullanırlar,önce yazdıkları yerde kitap basılır satışa sunulur daha sonra dünyanın çeşitli ülkelerinde basılıp satışa sunulur
                        bakın bu çok basit bir örnek
                        önce bulunduğun çevreyi ikna etmek gerekir
                        eğer resulullah kuran ilk indiğinde ey dünya milletleri buna uyun dese idi millet demezmiydi sen önce kendi memleketini inandır
                        bu şekildeki tebliğ nekadar etkili olabilirdiki
                        suizanla yaklaşıyorsunuz
                        "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: Kuran kime inmiş?

                          [quote author=muttaki link=topic=7975.msg61366#msg61366 date=1258058851]
                          elbette ilk başta bulunduğu çevreye gönderilir
                          siz dünya için çok muhteşem bir proje hazırladınız diyelim bunu öncelikle memlektinizde uygularsınız değilmi
                          öyle ahanda buldum demekle olmaz
                          her ülkede çeşitli yazarlar vardır
                          bir kitap yazarlar,kendi dillerini kullanırlar,önce yazdıkları yerde kitap basılır satışa sunulur daha sonra dünyanın çeşitli ülkelerinde basılıp satışa sunulur
                          bakın bu çok basit bir örnek
                          önce bulunduğun çevreyi ikna etmek gerekir
                          eğer resulullah kuran ilk indiğinde ey dünya milletleri buna uyun dese idi millet demezmiydi sen önce kendi memleketini inandır
                          bu şekildeki tebliğ nekadar etkili olabilirdiki
                          suizanla yaklaşıyorsunuz
                          [/quote]

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: Kuran kime inmiş?

                            elbette ilk başta bulunduğu çevreye gönderilir
                            siz dünya için çok muhteşem bir proje hazırladınız diyelim bunu öncelikle memlektinizde uygularsınız değilmi
                            öyle ahanda buldum demekle olmaz
                            her ülkede çeşitli yazarlar vardır
                            bir kitap yazarlar,kendi dillerini kullanırlar,önce yazdıkları yerde kitap basılır satışa sunulur daha sonra dünyanın çeşitli ülkelerinde basılıp satışa sunulur
                            bakın bu çok basit bir örnek
                            önce bulunduğun çevreyi ikna etmek gerekir
                            eğer resulullah kuran ilk indiğinde ey dünya milletleri buna uyun dese idi millet demezmiydi sen önce kendi memleketini inandır
                            bu şekildeki tebliğ nekadar etkili olabilirdiki
                            suizanla yaklaşıyorsunuz
                            Bende imanınız gözlerinizi kör etmiş diyorum.Ayetler o kadar açık ki,tevile hiç gerek yok.
                            Enam 92;
                            Bu indirdiğimiz kitap mübarektir; ellerindeki (Tevrat ve İncil'i) tasdîk edicidir. Ümmu'l-Kurâ (=Kentler Anası Mekke)lileri ve çevresindekileri uyarman içindir. Âhirete imân edenler, namazlarına devam ederek ona da imân ederler.

                            Şura 7;

                            Böylece biz sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir.

                            Kuran neden Arapça,ayet açıklamış.Mekke ve çevresini uyarmak için.Araplara indiği için dili de doğal olarak arapçadır.Japonlara gelmiş olsaydı dili Japonca olacaktı.

                            Fisullet 44 bunu gayet açık bir biçimde vurgulamıştır.
                            Şayet biz, bu Kur'ân'ı yabancı bir dille meydana getirseydik, (inkarcı müşrikler) derlerdi ki: O'nun âyetleri açıklansaydı ya.. Arab'a yabancı dille mi? ...

                            Nasıl ki araba ,arapça göndermiş,Türklerede Türkçe bir kitap göndermesi gerekirdi diye düşünüyorum.Göndermediğine göre bizim buna değmediğimizi düşünmüş olabilir.Hala Arabın kuyruğundan ayrılamayanlara benden bir uyarı olarak algılayabilirsiniz bu açıklamamı.


                            Yorum


                              #29
                              Ynt: Kuran kime inmiş?

                              enam suresi ve şura suresi mekki surelerdendir
                              tekrar ediyorum ki maksadımız sizi müslüman etmek falan değildir
                              dolayısıyla biz suizanı kenara bırakıp konuşuyoruz
                              sizde yazışırken bunu gözetiniz lütfen
                              bakın resulullah s.a.a.nerede yaşıyordu mekkede dili ne idi arapça
                              kuranı kerimin tebliğinin başlaması için önce insan yaşadığı yere tebliğ eder mesela kalkıp türkiyeye gelse bu kuran dese sizce milletin tepkisi nasıl olurdu
                              resulullaha kuran peygamberlik geldikten sonra bir süre çok yakınları hariç kimseye açıklamamıştır ve sonra emir gelerek akrabalarına tebliğde bulunmuş sonrada yaşadığı şehir ve artık açık açık tebliğ
                              çok normal bir süreçtir bu
                              arapça içinde sırf arap halkından dolayı yine bir önyargınız mevcut
                              dünyanın kullandığı bilim dili latincedir
                              şimdi o halde yok olmaz bu latince deyip dünya bilimini kullanmamak ne kadar mantıklı olur ki
                              "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: Kuran kime inmiş?

                                Sayın Muttaki;
                                Siz ayetlere bakarak bir yorumda bulunuyorsunuz.Ama ayetler yoruma müsait değil.Ne dedikleri gayet açık.Sizin tevil etmenizi gerektirecek bir karışıklık bulunmamaktadır.Olay şudur.
                                -Ayetlere bakıldığında Mekke ve Çevresini uyarmak için gönderildikleri yazılmış.
                                Buna benim yorum şu olur.
                                Mekke döneminde Peygambere inananların sayısı azdı.O yüzden bu ayetler hep barış ve kardeşliğe önem veren ayetlerdir.Medeni ayetler ise savaş ve cihada yöneliktir.Çünkü artık bir ordu var ve bu ordu Arabistan yarımadasının tamamına yakınını almıştı.
                                İkinci olarak ve daha önemlisi,Mekke döneminde bu kadar büyüyeceği Peygamberin bile aklına gelmemişti.Bunu nereden anlıyorum.Sözünü ettiğimiz bu ayetlerden.Çünkü sadece Mekke ve çevresinden bahsediliyor.Tüm insanlığa gönderildiği yönünde hükümler yok.
                                Bakın ben varolan ayetler üzerinden bir yorum yapıp farklı bir çıkarımda bulunuyorum.Siz ise yaptığınız yoruma bir kanıt bulamıyorsunuz.Sadece inanmak istediğiniz şeyleri dayanaksız ve delilsiz bir biçimde savunmaktan öteye gidemiyorsunuz.
                                bakın resulullah s.a.a.nerede yaşıyordu mekkede dili ne idi arapça
                                kuranı kerimin tebliğinin başlaması için önce insan yaşadığı yere tebliğ eder mesela kalkıp türkiyeye gelse bu kuran dese sizce milletin tepkisi nasıl olurdu
                                Ee bu durumda adama sormazlarmı kardeşim.Kuran Araplara,ve arapça olarak inmiş bir kitap.Bundan bana ne.Ben Türküm.Banada Türkçe bir kitap göndersin o zaman.Araba yaptığı kıyağı bana neden yapmıyor.
                                Ayette üstelik ''Araba başka dilden Kuran Olurmu'' mahiyetinde bir savunma yapılıyor.
                                Sorarım size;
                                O halde Türke Arapça Kuran Olur mu?Memleketin %99 'u okuduğu kitabı anlamıyor.Bu revayı hak mıdır.

                                arapça içinde sırf arap halkından dolayı yine bir önyargınız mevcut
                                dünyanın kullandığı bilim dili latincedir
                                şimdi o halde yok olmaz bu latince deyip dünya bilimini kullanmamak ne kadar mantıklı olur ki
                                Arap halkına karşı ön yargılı olduğumu nereden çıkardınız?Kendi vehminizi kendinize saklayın.Aksini düşünüyorsan sizi ispata davet ederim.Hiç bir millete karşı önyargı taşımam.Konu sizin söylediğiniz gibi değil.İnandığınız dinin kitabı bizzat diyor ki,Araba başka dilden kitap olur mu?Tabiki arapça olmalı diyor.O halde Türklere de Türkçe kitap göndermesi gerekir diyorum.
                                Mantığın gereği budur.
                                Aksi halde Araplara ve Yahudilere torpil yapmış duruma düşer ilahınız.

                                Bilmem anlatamıyor muyum ne!

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X