Ynt: evrimcilere bir soru
> Evrimin mikrobiyolik çöküşü.> Bu yazının konusu, insan vücudunun yapıtaşı olan hücredir. Çoğu kişiye > göre,> insan hücresi ile ilgili bir kitap, ancak bir biyoloji ya da kimya kitabı> olmalıdır. Oysa okumakta olduğunuz bu yazı bir kimya ya da biyoloji kitabı> değildir. Bu yazının amacı, okuyucunun konu hakkındaki bilimsel birikimini> artırmak, ona biyolojik detaylar öğretmek de değildir. Çünkü bu bilgiler> zaten okullarda öğrencilere aktarılır.>> Hemen herkes okuldaki, hayat bilgisi, ya da biraz daha büyüdüğünde fizik,> kimya, biyoloji gibi derslerinde, varlıkların ve olayların "bilimsel> açıklama"larını okumuştur. Derslerde insan vücudunu ya da tabiatı tanır, > ama> bunların içerdikleri muhteşem yapıların, içlerinde işleyen milyonlarca > içiçe> geçmiş sistemin, bu sistemlerin aralarındaki akılalmaz uyum ve dengenin > her> zaman süregiden olağan olaylar olduklarına inandırılır. Asıl sorması > gereken> sorular ise asla sordurulmaz. Canlı cansız tüm bu varlıklar nasıl meydana> gelmişler? Böyle bilinçili bir düzen ve tasarımın kaynağı nedir? Bu > mükemmel> sistemler kendi kendilerine ortaya çıkabilirler mi?.. Bu gibi soruları hiç> sormamayı öğrenir.>> Örneğin ağaçların nasıl meyve oluşturduklarının biyolojik detaylarını> öğrenir; fotosentezle ya da bitki yapısıyla ilgili bilgiler yüklenir. > Ancak> tüm bunlar yapılırken, "nasıl olur da bir tahta parçasının içinden insanın> damağına ve sağlığına uygun, dünyanın en güzel ambalajına sahip mükemmel> gıdalar çıkar?"; "ağacın ürettiği bir meyve ile insan damağındaki lezzet> hissinin böyle inanılmaz biçimde uyuşmasının sırrı ne olabilir?" gibi> sorular aklına bile gelmez.>> Varlıkların varoluş amaçları üzerinde düşünmeye alışık değildir. Tek> yaptığı, varlıkların içeriği hakkında daha fazla bilgi yüklenmektir.>> Çocukluğundan itibaren bu şekilde bir programlanmaya tabi tutulan insan> artık etrafındaki yaratılış mucizelerine karşı duyarlılığını yitirmiştir.> Kuran'ın tabiriyle "kalbi katılaşmış", körelmiştir. Çünkü yine Kuran'ın> tabiriyle, yalnız "gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir".>> Hiçbir şeye hayret etmemeyi, kendini görür zanneden bir kör olmayı> öğrenmiştir. Artık daha büyük bazı telkinleri de kabul etmeye hazır bir > hale> gelmiştir. İşte bu noktada, eğitimin son halkası olan "evrim teorisi"> devreye girer!>> Çünkü, etrafını saran tüm mucizelere ve olağanüstü gerçeklere gözleri > kapalı> hale gelmiş, duyarsızlaşmış olan genç insanın, vicdanını rahatsız eden tek> bir konu kalmıştır: Tüm bu canlıların ilk olarak nasıl ortaya çıktıkları> konusu... İşte bu noktada evrim teorisi, sahte bir kurtarıcı olarak> yardımına koşar ve herşeyin "tesadüfen" varolduğu gibi akılalmaz bir > iddiayı> bilimsellik kılıfı altında kendisine aşılar.>> Oysa evrim teorisi, sahip olduğu sözkonusu bilimsellik kılıfına rağmen,> aslında modern bilim tarafından ısrarla yalanlanan bir safsatadır. > Özellikle> de mikrobiyoloji ve onun en önemli araştırma konusu olan canlı hücresi,> Darwin'in ve onu izleyenlerin iddialarını her geçen gün daha fazla > geçersiz> kılmaktadır. Bugün evrim teorisi, özellikle mikrobiyolojik düzeyde, > tamamen> çökmüş durumdadır>> Bu yazının amacı ise, evrim teorisinin bu bilimsel çöküşünü gözler önüne> sermek ve yaratılış gerçeğinin mikrobiyolojik düzeydeki bazı delillerini> ortaya koymaktır. Az önce okullarda öğrendiğimiz kuru bilgilerin beynimizi> uyuşturduğunu, çünkü sorulması gereken soruların asla sordurulmadığını> söylemiştik. İlerleyen bölümlerde, okullarda öğrendiğimiz gibi bazı teknik> bilgileri de inceleyeceğiz, ama aynı anda sorulması gerekli soruları> soracak, varlıkların ve olayların ardındaki yaratılış gerçeğini ortaya> çıkaracağız.>> EN KÜÇÜK CANLI>> Vücudumuzun her noktasında küçük, ama küçük olduğu kadar da karmaşık bir> hayat hüküm sürer. İnsanın herhangi bir organının derinliklerini mikroskop> altında incelediğimizde, orada o organı oluşturmak üzere biraraya gelmiş > ve> her an faaliyet içinde olan milyonlarca minik canlının yaşadığını görürüz.> Yalnızca insan değil, bütün canlılar hücre denilen bu mikroskobik > canlıların> biraraya gelmesinden oluşurlar.>> Hücreler çekirdeksiz (prokaryot) ve çekirdekli (ökaryot) olmak üzere ikiye> ayrılırlar. Bakteriler çekirdeksiz tek hücreli canlılardır. İnsan ve > hayvan> hücreleri ile bitki hücreleri çekirdekli hücrelerden oluşur ancak yapı> olarak birbirlerinden farklıdırlar. Bitki hücreleri içerdikleri> kloroplastlar sayesinde güneş ışığını kullanarak insanlar ve hayvanlar > için> besin ve oksijen üretirler. Bu yazıda genel olarak insan hücreleri > üzerinde> durulmuş aynı zamanda yer yer bitki hücrelerine de değinilmiştir.>> İnsan vücudunda 100 trilyondan fazla hücre bulunur. Bu hücrelerden > bazıları> o kadar küçüktür ki bunların bir milyon tanesi biraraya gelse ancak bir > iğne> ucu kadar yer kaplar. Ancak, bu küçüklüğüne rağmen hücre, bilim dünyasının> ortak kanaatiyle, insanoğlunun bugüne kadar karşılaştığı en kompleks yapı> ünvanını korumaktadır. Halen keşfedilmemiş pekçok sırrı içinde > barındırmayı> sürdüren hücre, evrim teorisinin de en büyük açmazlarından birini > oluşturur.> Nitekim ünlü Rus evrimcisi A. I. Oparin gözardı edilemeyen bu gerçeği > şöyle> ifade eder: "Maalesef hücrenin meydana gelişi evrim teorisinin bütününü> içine alan en karanlık noktayı teşkil etmektedir." (A. I. Oparin, Origin > of> Life, s.196)>> Bu itiraftan, evrimin önünün daha ilk aşamada tıkandığı ve daha fazla > ileri> gitme şansının kalmadığı rahatlıkla anlaşılmaktadır. Zira, bilindiği gibi> canlı vücudunun başlıca yapıtaşı hücredir. Dolayısıyla, henüz hücrenin > hatta> hücreyi meydana getiren proteinler ve proteinleri meydana getiren> aminoasitlerin meydana gelişini bile açıklayamayan bir teorinin, dünya> üzerindeki canlıların ortaya çıkışı hakkında bir açıklama getirmesi mümkün> değildir.>> Aksine, hücre, insanın "yaratılmış" olduğunun en göz kamaştırıcı> delillerinden birini oluşturmaktadır.>> Gerçekten de hücrenin, yaşamını sürdürebilmesi için, çeşitli işlevlere > sahip> bütün temel parçalarının birarada bulunmaları gereklidir. Bu nedenle, eğer> hücre evrim sonucu meydana gelmiş olsaydı, milyonlarca parçasının aynı > anda> ve aynı yerde varolmuş olması, bunların da yine aynı anda belli bir düzen > ve> plan içinde biraraya gelmiş olmaları gerekirdi. Böyle bir olayın tesadüfen> gerçekleşebilmesi ise ihtimal sınırlarının çok ötesinde olduğundan, bu> duruma yaratılış demek çok daha makul ve yerinde olacaktır.>> Hücrenin, evrimin iddia ettiği gibi rastlantılar sonucu meydana > gelebilmesi,> basımevindeki bir patlamayla bir ansiklopedinin şans eseri basılıvermiş> olmasından daha düşük bir ihtimale sahiptir. Başka bir deyişle, canlılığın> tesadüfen meydana gelmiş olması ihtimal dışıdır.>> Buna rağmen evrimciler, hala, ilkel dünya şartları gibi, olabilecek en> kontrolsüz ortamda canlılığın rastlantılarla ortaya çıktığını iddia> edebilmektedirler. Bu, hiçbir zaman bilimsel verilerle uyuşmayan bir iddia> olduğu için gerçekçilikten tamamen uzaktır. Ayrıca en basit ihtimal> hesapları bile, değil canlı bir hücrenin, o hücredeki milyonlarca > proteinden> bir tanesinin bile tesadüfen oluşamayacağını matematiksel olarak> kanıtlamıştır. İnsan vücudundaki bütün hücreler başlangıçta tek bir > hücrenin> bölünerek çoğalmasıyla meydana gelmiştir. Ve, daha en başından, > vücudumuzun> şu anki yapısı, şekli, tasarımı ve tüm özellikleriyle ilgili her türlü > bilgi> bu ilk hücrenin çekirdeğindeki kromozomlarda mevcuttur.>> Bütün hücreler genel özellikleri bakımından birbirlerine benzerler. Ancak> her organ, yapısına ve görevine göre özelleşmiş şekiller ve kabiliyetlerle> donatılmış, diğer organlardakinden farklı hücrelere sahiptir.>> Tek başına bir hücre, bütün çalışma sistemleri, haberleşmesi, ulaşımı ve> yönetimiyle büyük bir şehirle benzer bir karmaşıklık derecesine sahiptir:> Hücrenin sarfettiği enerjiyi üreten santraller; yaşam için zorunlu olan> enzim ve hormonları üreten fabrikalar; üretilecek bütün ürünlerle ilgili> bilgilerin kayıtlı bulunduğu bir bilgi bankası; bir bölgeden diğerine> hammaddeleri ve ürünleri nakleden kompleks taşıma sistemleri, boru > hatları;> dışardan gelen hammaddeleri işe yarayacak parçalara ayrıştıran gelişmiş> laboratuvar ve rafineriler; hücrenin içine alınacak veya dışına > gönderilecek> malzemelerin giriş-çıkış kontrollerini yapan uzmanlaşmış hücre zarı> proteinleri bu karmaşık yapının yalnızca bir bölümünü oluştururlar.>> İnsanın hayatının devamlılığı, kendisini meydana getiren bu hücrelerin hem> kendi içlerinde hem de birbirleri arasında uyum içinde çalışmaları > sayesinde> olur. Hücre, diğer hücrelerle uyum içinde çalışırken, kendi yaşamını da> büyük bir düzen ve hassas bir denge içerisinde sürdürür. Bu düzenini devam> ettirmek, iç dengesini korumak için ihtiyacı olan birçok maddeyi, enerjisi> de dahil olmak üzere bizzat kendisi tesbit eder ve üretir. Kendi> karşılayamadığı ihtiyaçlarını ise dışardan büyük bir titizlikle seçip > alır.> Öyle seçicidir ki, dış ortamda başıboş dolaşan maddelerden bir tanesi bile> hücrenin izni olmadan şans eseri onun kapılarından içeri giremez. Hücrenin> içinde lüzumsuz, amaçsız tek bir molekül bile bulunamaz. Hücre dışına> çıkışlar da aynı şekilde hassas kontroller, sıkı denetimler sonucunda> gerçekleşir.>> Tüm bunlarla birlikte hücre, her türlü dış tehdit ve saldırıya karşı > kendini> koruyacak bir savunma sistemine de sahiptir. Dahası, içerdiği bunca yapı > ve> sisteme, içinde süregiden bunca sayısız faaliyete rağmen, ortalama bir> hücrenin büyüklüğü modern bir şehir gibi kilometrelerce kare değil, > yalnızca> milimetrenin 100'de biri kadardır.>> İşte bu dünyadaki en küçük canlının burada kısaca birkaçını saydığımız> işlevlerinden herbiri, yazının devamında da inceleyeceğimiz gibi,> başlıbaşına inanılması güç birer mucize niteliğindedir.>> Dünyanın En Gelişmiş Fabrikası> Hücredeki üretim sistemini, dünyada henüz benzeri tesis edilememiş, son> derece ileri teknolojiyle çalışan hayali bir fabrikaya benzetebiliriz. Bu> hayali fabrika, çok sayıda gelişmiş birimlerden oluşan ve her birimde > farklı> teknolojik ürünler üreten dev bir tesistir. Ürünlerinin bir kısmını kendi > iç> yapısında kullanır, bir kısmını birbirine monte edip yeni üretim > makineleri> yapar. Ürettiği ürünlerin bir çoğunu da hammadde ve makina olarak dışarıya> gönderir. Üretimde en az sarfiyatı yapıp, en yüksek verimi elde eder.> Yeryüzünde hiçbir fabrikanın olamayacağı kadar çevrecidir. Atıklarını> kendisi yok edip çevreyi hemen hemen hiç kirletmez.>> Fabrikadaki üretim ve işletim sistemleri mükemmel olarak dizayn > edilmiştir.> Yöneticiler, mühendisler, işçiler, kısacası bütün personel, görevlerini en> mükemmel şekilde yerine getiren üstün nitelikli robot ve bilgisayarlardan> oluşmuştur. Bu bilgisayar ve robotlar ise, benzerlerine ancak bilimkurgu> filmlerinde rastlayabileceğimiz düzeyde gelişmişlerdir.>> İşte hücredeki üretim de aynı bu hayali fabrikadaki gibi gerçekleşir.> Fabrikadaki robotların ve makinelerin yerini hücrede, "enzim" adı verilen,> özel işlemler için uzmanlaşmış karmaşık yapılı protein molekülleri tutar.> Fabrikadaki, bilgileri depolayan ve yönetimi sağlayan bilgisayarlara> karşılık hücredeki bilgi ve yönetim, bu konuda uzmanlaşmış, çok sayıda> atomların birleşmesinden meydana gelmiş, büyükçe, sarmal şeklinde bir> molekül tarafından yapılır: "DNA" molekülü.>> Şimdi bu mucize molekülün akıllara durgunluk veren yapısını ve başardığı> inanılmaz işleri görelim.>> DNA'NIN GİZLİ DÜNYASI>> Teknolojik bir ürünün veya tesisin yapımında ve yönetiminde insanoğlunun> yüzyıllar boyunca elde ettiği tecrübe ve bilgi birikimi kullanılır. > Dünyanın> en ileri ve karmaşık tesisi olan insan vücudunun inşası için gereken bilgi> ve tecrübe ise DNA'da saklıdır. Burada vurgulanması gereken önemli nokta,> DNA'nın daha ilk insandan itibaren şimdiki mükemmellik ve karmaşıklığıyla> birlikte var olageldiğidir. Akıllara durgunluk veren yapı ve > özellikleriyle,> böyle bir molekülün, evrimcilerin öne sürdüğü gibi tesadüf ve rastlantılar> sonucu oluşmasının ne derece mantık dışı olduğunu ilerleyen satırları> okudukça sizler de daha net göreceksiniz.
> DNA, hücrenin ortasında yer alan çekirdekte titizlikle korunmaktadır.> İnsanda (sayıları 100 trilyona varan) hücrelerin ortalama çapının 10 > mikron> (mikron=milimetrenin binde biri) olduğu hatırlanacak olursa, ne kadar > küçük> bir alandan söz edildiği daha iyi anlaşılır. Bu mucizevi molekül, Allah'ın> yaratma sanatındaki mükemmellik ve olağanüstülüğün açık bir kanıtıdır. > Öyle> ki yalnızca bu molekülü incelemek ve halen pek azı günışığına çıkmış> sırlarını araştırmak için özel bir bilim dalı bile kurulmuştur: > "Genetik"...> 21. yüzyılın bilimi olarak kabul edilen Genetik, elindeki her türlü> teknolojik olanaklara rağmen DNA'nın esrarını çözme konusunda henüz > emekleme> safhasındadır.
> Evrimin mikrobiyolik çöküşü.> Bu yazının konusu, insan vücudunun yapıtaşı olan hücredir. Çoğu kişiye > göre,> insan hücresi ile ilgili bir kitap, ancak bir biyoloji ya da kimya kitabı> olmalıdır. Oysa okumakta olduğunuz bu yazı bir kimya ya da biyoloji kitabı> değildir. Bu yazının amacı, okuyucunun konu hakkındaki bilimsel birikimini> artırmak, ona biyolojik detaylar öğretmek de değildir. Çünkü bu bilgiler> zaten okullarda öğrencilere aktarılır.>> Hemen herkes okuldaki, hayat bilgisi, ya da biraz daha büyüdüğünde fizik,> kimya, biyoloji gibi derslerinde, varlıkların ve olayların "bilimsel> açıklama"larını okumuştur. Derslerde insan vücudunu ya da tabiatı tanır, > ama> bunların içerdikleri muhteşem yapıların, içlerinde işleyen milyonlarca > içiçe> geçmiş sistemin, bu sistemlerin aralarındaki akılalmaz uyum ve dengenin > her> zaman süregiden olağan olaylar olduklarına inandırılır. Asıl sorması > gereken> sorular ise asla sordurulmaz. Canlı cansız tüm bu varlıklar nasıl meydana> gelmişler? Böyle bilinçili bir düzen ve tasarımın kaynağı nedir? Bu > mükemmel> sistemler kendi kendilerine ortaya çıkabilirler mi?.. Bu gibi soruları hiç> sormamayı öğrenir.>> Örneğin ağaçların nasıl meyve oluşturduklarının biyolojik detaylarını> öğrenir; fotosentezle ya da bitki yapısıyla ilgili bilgiler yüklenir. > Ancak> tüm bunlar yapılırken, "nasıl olur da bir tahta parçasının içinden insanın> damağına ve sağlığına uygun, dünyanın en güzel ambalajına sahip mükemmel> gıdalar çıkar?"; "ağacın ürettiği bir meyve ile insan damağındaki lezzet> hissinin böyle inanılmaz biçimde uyuşmasının sırrı ne olabilir?" gibi> sorular aklına bile gelmez.>> Varlıkların varoluş amaçları üzerinde düşünmeye alışık değildir. Tek> yaptığı, varlıkların içeriği hakkında daha fazla bilgi yüklenmektir.>> Çocukluğundan itibaren bu şekilde bir programlanmaya tabi tutulan insan> artık etrafındaki yaratılış mucizelerine karşı duyarlılığını yitirmiştir.> Kuran'ın tabiriyle "kalbi katılaşmış", körelmiştir. Çünkü yine Kuran'ın> tabiriyle, yalnız "gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir".>> Hiçbir şeye hayret etmemeyi, kendini görür zanneden bir kör olmayı> öğrenmiştir. Artık daha büyük bazı telkinleri de kabul etmeye hazır bir > hale> gelmiştir. İşte bu noktada, eğitimin son halkası olan "evrim teorisi"> devreye girer!>> Çünkü, etrafını saran tüm mucizelere ve olağanüstü gerçeklere gözleri > kapalı> hale gelmiş, duyarsızlaşmış olan genç insanın, vicdanını rahatsız eden tek> bir konu kalmıştır: Tüm bu canlıların ilk olarak nasıl ortaya çıktıkları> konusu... İşte bu noktada evrim teorisi, sahte bir kurtarıcı olarak> yardımına koşar ve herşeyin "tesadüfen" varolduğu gibi akılalmaz bir > iddiayı> bilimsellik kılıfı altında kendisine aşılar.>> Oysa evrim teorisi, sahip olduğu sözkonusu bilimsellik kılıfına rağmen,> aslında modern bilim tarafından ısrarla yalanlanan bir safsatadır. > Özellikle> de mikrobiyoloji ve onun en önemli araştırma konusu olan canlı hücresi,> Darwin'in ve onu izleyenlerin iddialarını her geçen gün daha fazla > geçersiz> kılmaktadır. Bugün evrim teorisi, özellikle mikrobiyolojik düzeyde, > tamamen> çökmüş durumdadır>> Bu yazının amacı ise, evrim teorisinin bu bilimsel çöküşünü gözler önüne> sermek ve yaratılış gerçeğinin mikrobiyolojik düzeydeki bazı delillerini> ortaya koymaktır. Az önce okullarda öğrendiğimiz kuru bilgilerin beynimizi> uyuşturduğunu, çünkü sorulması gereken soruların asla sordurulmadığını> söylemiştik. İlerleyen bölümlerde, okullarda öğrendiğimiz gibi bazı teknik> bilgileri de inceleyeceğiz, ama aynı anda sorulması gerekli soruları> soracak, varlıkların ve olayların ardındaki yaratılış gerçeğini ortaya> çıkaracağız.>> EN KÜÇÜK CANLI>> Vücudumuzun her noktasında küçük, ama küçük olduğu kadar da karmaşık bir> hayat hüküm sürer. İnsanın herhangi bir organının derinliklerini mikroskop> altında incelediğimizde, orada o organı oluşturmak üzere biraraya gelmiş > ve> her an faaliyet içinde olan milyonlarca minik canlının yaşadığını görürüz.> Yalnızca insan değil, bütün canlılar hücre denilen bu mikroskobik > canlıların> biraraya gelmesinden oluşurlar.>> Hücreler çekirdeksiz (prokaryot) ve çekirdekli (ökaryot) olmak üzere ikiye> ayrılırlar. Bakteriler çekirdeksiz tek hücreli canlılardır. İnsan ve > hayvan> hücreleri ile bitki hücreleri çekirdekli hücrelerden oluşur ancak yapı> olarak birbirlerinden farklıdırlar. Bitki hücreleri içerdikleri> kloroplastlar sayesinde güneş ışığını kullanarak insanlar ve hayvanlar > için> besin ve oksijen üretirler. Bu yazıda genel olarak insan hücreleri > üzerinde> durulmuş aynı zamanda yer yer bitki hücrelerine de değinilmiştir.>> İnsan vücudunda 100 trilyondan fazla hücre bulunur. Bu hücrelerden > bazıları> o kadar küçüktür ki bunların bir milyon tanesi biraraya gelse ancak bir > iğne> ucu kadar yer kaplar. Ancak, bu küçüklüğüne rağmen hücre, bilim dünyasının> ortak kanaatiyle, insanoğlunun bugüne kadar karşılaştığı en kompleks yapı> ünvanını korumaktadır. Halen keşfedilmemiş pekçok sırrı içinde > barındırmayı> sürdüren hücre, evrim teorisinin de en büyük açmazlarından birini > oluşturur.> Nitekim ünlü Rus evrimcisi A. I. Oparin gözardı edilemeyen bu gerçeği > şöyle> ifade eder: "Maalesef hücrenin meydana gelişi evrim teorisinin bütününü> içine alan en karanlık noktayı teşkil etmektedir." (A. I. Oparin, Origin > of> Life, s.196)>> Bu itiraftan, evrimin önünün daha ilk aşamada tıkandığı ve daha fazla > ileri> gitme şansının kalmadığı rahatlıkla anlaşılmaktadır. Zira, bilindiği gibi> canlı vücudunun başlıca yapıtaşı hücredir. Dolayısıyla, henüz hücrenin > hatta> hücreyi meydana getiren proteinler ve proteinleri meydana getiren> aminoasitlerin meydana gelişini bile açıklayamayan bir teorinin, dünya> üzerindeki canlıların ortaya çıkışı hakkında bir açıklama getirmesi mümkün> değildir.>> Aksine, hücre, insanın "yaratılmış" olduğunun en göz kamaştırıcı> delillerinden birini oluşturmaktadır.>> Gerçekten de hücrenin, yaşamını sürdürebilmesi için, çeşitli işlevlere > sahip> bütün temel parçalarının birarada bulunmaları gereklidir. Bu nedenle, eğer> hücre evrim sonucu meydana gelmiş olsaydı, milyonlarca parçasının aynı > anda> ve aynı yerde varolmuş olması, bunların da yine aynı anda belli bir düzen > ve> plan içinde biraraya gelmiş olmaları gerekirdi. Böyle bir olayın tesadüfen> gerçekleşebilmesi ise ihtimal sınırlarının çok ötesinde olduğundan, bu> duruma yaratılış demek çok daha makul ve yerinde olacaktır.>> Hücrenin, evrimin iddia ettiği gibi rastlantılar sonucu meydana > gelebilmesi,> basımevindeki bir patlamayla bir ansiklopedinin şans eseri basılıvermiş> olmasından daha düşük bir ihtimale sahiptir. Başka bir deyişle, canlılığın> tesadüfen meydana gelmiş olması ihtimal dışıdır.>> Buna rağmen evrimciler, hala, ilkel dünya şartları gibi, olabilecek en> kontrolsüz ortamda canlılığın rastlantılarla ortaya çıktığını iddia> edebilmektedirler. Bu, hiçbir zaman bilimsel verilerle uyuşmayan bir iddia> olduğu için gerçekçilikten tamamen uzaktır. Ayrıca en basit ihtimal> hesapları bile, değil canlı bir hücrenin, o hücredeki milyonlarca > proteinden> bir tanesinin bile tesadüfen oluşamayacağını matematiksel olarak> kanıtlamıştır. İnsan vücudundaki bütün hücreler başlangıçta tek bir > hücrenin> bölünerek çoğalmasıyla meydana gelmiştir. Ve, daha en başından, > vücudumuzun> şu anki yapısı, şekli, tasarımı ve tüm özellikleriyle ilgili her türlü > bilgi> bu ilk hücrenin çekirdeğindeki kromozomlarda mevcuttur.>> Bütün hücreler genel özellikleri bakımından birbirlerine benzerler. Ancak> her organ, yapısına ve görevine göre özelleşmiş şekiller ve kabiliyetlerle> donatılmış, diğer organlardakinden farklı hücrelere sahiptir.>> Tek başına bir hücre, bütün çalışma sistemleri, haberleşmesi, ulaşımı ve> yönetimiyle büyük bir şehirle benzer bir karmaşıklık derecesine sahiptir:> Hücrenin sarfettiği enerjiyi üreten santraller; yaşam için zorunlu olan> enzim ve hormonları üreten fabrikalar; üretilecek bütün ürünlerle ilgili> bilgilerin kayıtlı bulunduğu bir bilgi bankası; bir bölgeden diğerine> hammaddeleri ve ürünleri nakleden kompleks taşıma sistemleri, boru > hatları;> dışardan gelen hammaddeleri işe yarayacak parçalara ayrıştıran gelişmiş> laboratuvar ve rafineriler; hücrenin içine alınacak veya dışına > gönderilecek> malzemelerin giriş-çıkış kontrollerini yapan uzmanlaşmış hücre zarı> proteinleri bu karmaşık yapının yalnızca bir bölümünü oluştururlar.>> İnsanın hayatının devamlılığı, kendisini meydana getiren bu hücrelerin hem> kendi içlerinde hem de birbirleri arasında uyum içinde çalışmaları > sayesinde> olur. Hücre, diğer hücrelerle uyum içinde çalışırken, kendi yaşamını da> büyük bir düzen ve hassas bir denge içerisinde sürdürür. Bu düzenini devam> ettirmek, iç dengesini korumak için ihtiyacı olan birçok maddeyi, enerjisi> de dahil olmak üzere bizzat kendisi tesbit eder ve üretir. Kendi> karşılayamadığı ihtiyaçlarını ise dışardan büyük bir titizlikle seçip > alır.> Öyle seçicidir ki, dış ortamda başıboş dolaşan maddelerden bir tanesi bile> hücrenin izni olmadan şans eseri onun kapılarından içeri giremez. Hücrenin> içinde lüzumsuz, amaçsız tek bir molekül bile bulunamaz. Hücre dışına> çıkışlar da aynı şekilde hassas kontroller, sıkı denetimler sonucunda> gerçekleşir.>> Tüm bunlarla birlikte hücre, her türlü dış tehdit ve saldırıya karşı > kendini> koruyacak bir savunma sistemine de sahiptir. Dahası, içerdiği bunca yapı > ve> sisteme, içinde süregiden bunca sayısız faaliyete rağmen, ortalama bir> hücrenin büyüklüğü modern bir şehir gibi kilometrelerce kare değil, > yalnızca> milimetrenin 100'de biri kadardır.>> İşte bu dünyadaki en küçük canlının burada kısaca birkaçını saydığımız> işlevlerinden herbiri, yazının devamında da inceleyeceğimiz gibi,> başlıbaşına inanılması güç birer mucize niteliğindedir.>> Dünyanın En Gelişmiş Fabrikası> Hücredeki üretim sistemini, dünyada henüz benzeri tesis edilememiş, son> derece ileri teknolojiyle çalışan hayali bir fabrikaya benzetebiliriz. Bu> hayali fabrika, çok sayıda gelişmiş birimlerden oluşan ve her birimde > farklı> teknolojik ürünler üreten dev bir tesistir. Ürünlerinin bir kısmını kendi > iç> yapısında kullanır, bir kısmını birbirine monte edip yeni üretim > makineleri> yapar. Ürettiği ürünlerin bir çoğunu da hammadde ve makina olarak dışarıya> gönderir. Üretimde en az sarfiyatı yapıp, en yüksek verimi elde eder.> Yeryüzünde hiçbir fabrikanın olamayacağı kadar çevrecidir. Atıklarını> kendisi yok edip çevreyi hemen hemen hiç kirletmez.>> Fabrikadaki üretim ve işletim sistemleri mükemmel olarak dizayn > edilmiştir.> Yöneticiler, mühendisler, işçiler, kısacası bütün personel, görevlerini en> mükemmel şekilde yerine getiren üstün nitelikli robot ve bilgisayarlardan> oluşmuştur. Bu bilgisayar ve robotlar ise, benzerlerine ancak bilimkurgu> filmlerinde rastlayabileceğimiz düzeyde gelişmişlerdir.>> İşte hücredeki üretim de aynı bu hayali fabrikadaki gibi gerçekleşir.> Fabrikadaki robotların ve makinelerin yerini hücrede, "enzim" adı verilen,> özel işlemler için uzmanlaşmış karmaşık yapılı protein molekülleri tutar.> Fabrikadaki, bilgileri depolayan ve yönetimi sağlayan bilgisayarlara> karşılık hücredeki bilgi ve yönetim, bu konuda uzmanlaşmış, çok sayıda> atomların birleşmesinden meydana gelmiş, büyükçe, sarmal şeklinde bir> molekül tarafından yapılır: "DNA" molekülü.>> Şimdi bu mucize molekülün akıllara durgunluk veren yapısını ve başardığı> inanılmaz işleri görelim.>> DNA'NIN GİZLİ DÜNYASI>> Teknolojik bir ürünün veya tesisin yapımında ve yönetiminde insanoğlunun> yüzyıllar boyunca elde ettiği tecrübe ve bilgi birikimi kullanılır. > Dünyanın> en ileri ve karmaşık tesisi olan insan vücudunun inşası için gereken bilgi> ve tecrübe ise DNA'da saklıdır. Burada vurgulanması gereken önemli nokta,> DNA'nın daha ilk insandan itibaren şimdiki mükemmellik ve karmaşıklığıyla> birlikte var olageldiğidir. Akıllara durgunluk veren yapı ve > özellikleriyle,> böyle bir molekülün, evrimcilerin öne sürdüğü gibi tesadüf ve rastlantılar> sonucu oluşmasının ne derece mantık dışı olduğunu ilerleyen satırları> okudukça sizler de daha net göreceksiniz.
> DNA, hücrenin ortasında yer alan çekirdekte titizlikle korunmaktadır.> İnsanda (sayıları 100 trilyona varan) hücrelerin ortalama çapının 10 > mikron> (mikron=milimetrenin binde biri) olduğu hatırlanacak olursa, ne kadar > küçük> bir alandan söz edildiği daha iyi anlaşılır. Bu mucizevi molekül, Allah'ın> yaratma sanatındaki mükemmellik ve olağanüstülüğün açık bir kanıtıdır. > Öyle> ki yalnızca bu molekülü incelemek ve halen pek azı günışığına çıkmış> sırlarını araştırmak için özel bir bilim dalı bile kurulmuştur: > "Genetik"...> 21. yüzyılın bilimi olarak kabul edilen Genetik, elindeki her türlü> teknolojik olanaklara rağmen DNA'nın esrarını çözme konusunda henüz > emekleme> safhasındadır.
Yorum