Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

    Kuantum tanriya dogru sicriyor

    izafiyeti bulan Einstein, doganin kanunlari ile tanrinin akli arasinda bir bag oldugunu gören ilk büyük bilim adami degildi.

    modern zamanlarin bir diger büyük bilimsel kesfi olan kuantum fiziginin atalari Max Planck, Werner Heisenberg, Erwin Schrödinger ve Paul Dirac da benzer ifadelerde bulunmuslardi ve ben burada bunlarin birkacini aktarmak istiyorum

    Heisenbergin belirsizlik prensibi ve matris mekanigi ile bilinen Werner Heisenberg, "yasamim boyunca sürekli olarak bu iki düsünce alaninin [bilim ve din] iliskisini düsünmek zorunda kalmisimdir cünkü her ikisinin de isaret ettikleri seyin gercekliginden asla kusku duymamisimdir" demisti. Heisenber bir defasinda da sunlari söylemisti:

    Wolfgang (pauli) hic beklemedigim bir sekilde bana söyle bir soru yöneltmisti: "bireysel bir tanriya inaniyormusun?" "sorunu baska bir sekilde ifade edebilirmiyim?" diye sormustum. " ben sahsen su formülü tercih ederim: sen veya herhangi biri, varligi süphe götürmeyen seylerin veya olaylarin temelindeki düzene bir baska insanin ruhuna ulastiginiz gibi dogrudan ulasabilirmisiniz? "Ruh" kelimesini yanlis anlasilmamak icin kasitli olarak kullaniyorum. eger sorunu bu sekilde yöneltecek olursan cevabim evet olur...bu özel putsulayi yönetmis olan manyetik güc - ve bunun kaynagi temel düzen degildir de nedir? - bir gün tükenecek olursa insanligin basina toplama kamplari ve atom bombalarindan bile daha kötü seyler gelebilir"


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #17
      Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

      Bir diger kuantum öncüsü olan, dalga mekanigi gelistiren Erwin Schrödinger su ifadeleri kullanmisti:

      Etrafimdaki dünyanin bilimsel resmi oldukca eksiktir. bu resim bana bol miktarda gercekci bilgi sunmakta, bütün deneyimlerimizi muazzam derecede uyumlu bir düzen icerisinde bir araya getirmektedir, fakat kalbimize gercekten de yakin olan, bizi gercekten de ilgilendiren seyler konusunda pek bir sey anlatmamaktadir.
      kirmizi ile mavi, aci ile tatlinin yarattigi hisler, nese ve keder duygulari hakkinda tek bir kelime bile söyleyemez. güzel ve cirkin, iyi veya kötü, tanri ile sonsuzluk hakkinda hicbir sey bilmez.
      bilim bazen bu alanlardaki soruari cevapliyormus gibi yapar, fakat verdigi cevaplar cogunlukla o kadar sacmadir ki, bunlari genellikle ciddiye almayiz.

      Bilim bizlerin de bir sekilde bir parcasini olusturdugumuz, ait oldugumuz büyük birlik söz konusu oldugunda da sessiz kalir. bu büyük birlik icin günümüzde en yaygin bicimde kullanilan isim bas harfi büyük yazilan "Tanri" kelimesidir.
      bilime genellikle ateistlik damgasi vurulur. söyledigimiz o kadar seyden sonra bu hic de sasirtici olmasa gerek. eger bilimin dünyaya dair cizdigi resim güzelligi, neseyi, kederi kapsamiyorsa, eger kisisellikten bilincli olarak yoksun birakiliyorsa, bu resmin, kendisini insan aklina sunan en yüce fikri kapsamasi nasil beklenebilir ki"


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #18
        Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

        Kuantum hipotezini ilk ortaya koyan Max Planck, "Din ile bilim arasinda asla gercek anlamda bir zitlik olamaz, cünkü biri digerinin tamamlayicisidir" diyerek acik bicimde bilimin dini tamamladigini ileri sürmüstü. planck ayrica, "Din ile dogal bilim birlikte süphecilige, dogmaciliga, inancsizliga ve batil inanca karsi...(ve dolayisiyla) Tanri ugruna amansiz bir savas vermektedir" demisti.

        ücüncü bir kuantum kurami formülü ile Heisenberg ve Schrödinger'i tamamlayan Paul A. M. Dirac, "Tanri üst düzey bir matematikcidir ve evreni yaratirken ileri düzeyde matematik kullanmistir" seklinde bir ifadede bulunmustu.

        bu bilim adamlarindan nesiller önce Charles Darwin de benzer bir görüs dile getirmisti:

        (mantik bana) icerisinde belirsizligin veya gerekliligin sonucu olarak gecmise ve gelecege bakabilme kabiliyeti bulunan insanlarin oldugu bu ucsuz bucaksiz ve olaganüstü evreni anlayabilmenin asiri zorlugunu, hatta olanaksizligini anlatmaktadir. böyle düsündügüm zamanlarda kendimi, bir ölcüde insanlarinkine benzeyen akilli bir kafaya sahip ilk nedene (tanri) basvurmak zorunda hissediyorum; sanirim tanriya inanan biri olarak adlandirilmayi hak ediyorum

        bu düsünce treni, günümüzün önde gelen bilim düsünürlerinin cogunun yazilarinda canli tutulmaktadir. bu kisiler arasinda Paul Davies, John Polkinghorne, Freeman Dyson, Francis Collins, Owen Gingerich ve Roger Penrose gibi bilim adamlari, Richard Swinburne ve John Lesli gibi bilim felsefecileri bulunmaktadir.

        özellikle Davies ve Barrow; Einstein, Heisenberg ve diger bilim adamlarinin görüslerini gelistirerek doganin temelinde ki mantik ile tanrinin akli arasindaki iliski hakkinda kuramlara dönüstürmüslerdir. her ikisi de bu arastirmaya yaptiklari katkilardan ötürü Templeton ödülüne layik görülmüslerdir. calismalari, burada tartisilan meselelere isik tutarken, cok sayida yaygin yanlis anlamayi da düzeltmektedir.


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #19
          Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

          Kimin Kanunlari?
          Paul Davies, Templeton ödülünü alirken yaptigi konusmasinda "bilim ancak bilim adami tanriyi tamamen kabul eden bir dünya görüsü benimsediginde ilerleyebilir" demisti.

          fizik kanunlarinin nereden geldigini hic kimse sormamaktadir, fakat "en ateist bilim adami bile dogada, en azindan kismen anlayabildigimiz, kanun benzeri bir düzenin varligini kabul eder"

          Davies oldukca yaygin olan iki yanlis kaniyi da reddetmektedir: her seyi aciklayan bir kuramin, icinde yasadigimiz dünyanin mantiga uygun tek dünya oldugunu gösterecegi fikrinin "kesinlikle yanlis" oldugunu, cünkü evrenin mantiken gerekli olduguna dair herhangi bir kanit bulunmadigini ve dogrusu mantiga uygun alternatif evrenler hayal etmenin de mümkün oldugunu söylemektedir.

          Davies ikinci olarak, fizik kanunlarinin doganin degilde bizim kanunlarimiz oldugunu düsünmenin "kelimenin tam anlamiyla bir sacmalik" oldugunu belirtmektedir.

          fizikciler, Newtonun yercekimi kanununun aslinda kültürel bir sürecin ürünü olduguna inanmayacaklardir. Davies, fizik kanunlarinin "esasen var oldugunu" ve bilim adamlarinin yapmasi gereken seyin bunlari icat etmek degil, ortaya cikarmak olduguna inanmaktadir.

          Davies, olaylarin temelindeki doga kanunlarinin dogrudan gözlem yoluyla bulunamayacagi, aksine deney ve matematiksel kuran yoluyla ortaya cikarilabilecegi gercegine dikkat cekmektedir.

          bu kanunlar, bilim adamlarinin "doganin veya tanrinin diyebileceginiz, ama kesinlikle bizim diyemeyeceginiz mesaji" ortaya cikarmak amaciyla kirmalari gereken kozmik bir sifreyle yazilmistir


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #20
            Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

            Davies en önemli sorunun üc bölümden olustugunu söylüyor:

            fizik kanunlarinin kaynagi nedir?
            neden baska kanun kümeleri yoktur da sadece bunlar vardir?
            nasil oluyor da elimizde hicbir özelligi olmayan gazlara can veren, bilinci ve zekayi yönlendiren bir kanunlar kümesi vardir?

            bu kanunlar " yasam ve bilincin ortaya cikabilmesi icin suni olarak konmus -bazi yorumculara göre ince ayarli- gibi görünmektedir"
            Davies sözlerini, "fiziksel var olusun suni yapisi benim öyle oldugu gibi kabul edemeyecegim kadar olganüstüdür. bu yapi, varolusun derinliklerinde yatan bir anlama isaret eder" diyerek sürdürüyor.

            Davies, amac ve tasarim gibi kelimelerin evrenin varolus sirlarini tam olarak ifade edemedigini söylüyor. "fakat evrenin kesinlikle sirlari oldugu konusunda hicbir süphem yok"

            John Barrow, Templeton ödülünü alirken yaptigi konusmada, evrenin sonsuz karmasikligini ve olaganüstü yapisini simetrik ve anlasilabilir birkac basit kanunun yönettigini belirtmisti.
            Aslinda "bütün evrenlerin nasil hareket ettigini anlatan matematiksel denklemler, kagit parcalari üzerine karalanmis seyler vardir" Davies gibi Barrow'da evrenin düzenini insan aklinin belirledigi görüsünü reddetmektedir. üstelik "dogal secim, varligimizi ve neslimizi sürdürebilmemiz icin atomu ve kara delikleri anlamamizi gerektirmez"

            Barrow, bilim tarihinde yeni kuramlarin genisleyerek eskilerini iclerine aldiklarini belirtmektedir. her ne kadar Newtonn mekanik ve yercekimi kuraminin yerini Einsteinin kurami almissa da ve bu kurami gelecekte baska kuramlar izleyecek olsa da, bin yil sonra bile mühendisler calismalarini yine Newtonun kuramlarina göre yürüteceklerdir. Barrow, ayni sekilde, evrene iliskin dini kavramlarin da cözümlenemeyen seylerin anlasilmasina yardim etmek icin tahminleri ve benzetmeleri kullandigini söylemektedir. "bunlar gercegin tamami degildirler, fakat bu onlarin gercegin bir parcasi olmayacaklari anlamina gelmez"


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #21
              Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

              ilahi kanun koyucu

              doganin kanunlarinin ilahi kaynagi hakkinda yazilar yazan birkac felsefeci de olmustur.
              oxford üniversitesinden felsefeci John Foster, The Divine Lawmaker: Lectures on induction, Laws of Nature and the Existence of God (ilahi kanun koyucu: tümevarim üzerine dersler, doganin kanunlari ve tanrinin varligi) adli kitabinda, dogadaki düzenlerin, nasil tanimlarsaniz tanimlayin, en iyi bicimde ilahi bir akilla aciklanabilecegini ileri sürüyor.

              eger kanunlarin oldugu gercegini kabul ediyorsaniz, evrende bu düzeni saglayan birsey olmalidir.

              bu düzeni hangi etken/ler saglamaktadir? Barrow, tüm bu düzenin tek ciddi kaynaginin teistik secenek oldugunu, böylece "dünyadaki düzenleri saglayarak kanunlari yaratanin Tanri -teistlerin inandiklari tanri- oldugu sonucuna rahatlikla varabilecegimizi" iddia ediyor ve kanunlarin varligini inkar etseniz bile, "düzenleri tanrinin araciligina basvurarak aciklamak icin güclü gerekceler vardir" diyor.

              Swinburne, Dawkins'in kendisinin tasarim hakkindaki argümanina yönelik elestirisine karsilik olarak konuyla ilgili sunlari belirtmistir:
              Doganin kanunu nedir? (bu, beni elestiren kisilerin pek cogunun ele almadigi bir meseledir)
              Bütün organlarin belirli bir bicimde hareket etmesinin (örnegin birbirlerini belirli bir formüle uygun olarak etkilemelerinin) doganin bir kanunu oldugunu söylemek, bence, fiziksel ihtiyaci karsilayan her organin bu sekilde hareket ettigini (yani birbirini bu sekilde etkiledigini) söylemektir.

              ve bu tekdüzeligin, bütün organlarin ayni sekilde hareket etmelerine yol acan bir maddenin eyleminden kaynaklandigini varsaymak, bütün organlarin ayni bicimde hareket etmesinin en büyük basit gerceklik oldugunu varsaymaktan cok daha kolaydir.

              Swinburne'ün temel argümani, doganin kanunlarinin isleyisini en iyi aciklayan seyin geleneksel özellikleri olan bireysel bir tanri oldugudur.

              Richard Dawkins, Tanrinin evreni ve onun kurallarini aciklamak icin oldukca karmasik bir cözüm oldugu gerekcesiyle bu argümana karsi cikmistir. her seye kadir ruhani bir varlik kavramindan bahsetmek bana oldukca tuhaf gelmektedir.

              tek tanrili üc dinin -musevilik, hristiyanlik ve islamiyet- mensuplari tarafindan anlasilabilecek kadar basit bir fikir olan her seye kadir ve vakif bir ruh fikrinin nesi karmasiktir?

              Dawkinsin görüsleri üzerinde yorumda bulunan Alvin Platinga, Dawkinsin kendi ifadesiyle, tanrinin basit oldugunu -karmasik olmadigini- cünkü tanrinin maddi bir nesne degil, bir ruh oldugunu, dolayisiyla parcalarinin olmadigini belirtmistir.

              bir önceki bölümdeki uydu telefonu benzetmeme dönecek olursak, doganin kanunlari ateistlere yönelik bir sorun teskil etmektedir, cünkü bu kanunlar; mantigin, madde mekanizmalari yoluyla duyulan sesidir. modern bilimin belki de en etkili cagdas yorumcusu Paul Davies, "Bilim, evrenin her kademede tamamiyla mantiga ve akla uygun oldugu varsayimina dayanmaktadir" diyor.

              "Ateistler, (doganin) kanunlarinin herhangi bir gerekcesinin olmadigini ve evrenin tamamen anlamsiz oldugunu iddia etmektedirler. bir bilim adami olarak bu düsünceyi kabul edemiyorum. evrenin mantikli düzenli yapisinin köklerinin yattigi saglam bir mantikli temel olmalidir"

              Tanrinin aklina isaret eden bilim adamlari, ortaya sirf bir dizi argüman veya Aristocu bir muhakeme süreci koymazlar. aksine gerecekligin, modern bilimin kavramsal kalbinden dogan ve mantiktan faydalanan bir görüsünü ortaya koyarlar. bu, benim icin sahsen saglam ve reddedilemez bir görüstür


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #22
                Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                EVREN BIZIM GELECEGIMIZI BILIYORMUYDU?

                Bir sonraki tatilinizde bir otel odasina girdiginizi hayal edin.
                Komodinin üzerindeki disk calarda en sevdiginiz albümden bir sarki caliyor.
                Yatagin üzerindeki duvarda asili cerceveli resim, evinizdeki söminenin üzerinde asili resmin aynisidir.
                odaya en sevdiginiz koku yayilmistir.
                hayretler icerisinde kafanizi salliyorsunuz ve valizleriniz ellerinizden düsüveriyor.

                Birdenbire dikkat kesiliyorsunuz.
                Mini bara dogru ilerliyor, kapisini acip buzdolabinin icerisindekilere bakiyorsunuz.
                en sevdiginiz icecekler.
                en sevdiginiz kurabiyeler ve sekerlemeler.
                hatta tercih ettiginiz marka sise suyu.

                mini bardan cikip odaya göz gezdiriyorsunuz.
                calisma masasinin üzerindeki kitabi fark ediyorsunuz:
                en sevdiginiz yazarin son kitabi.
                banyoya göz atiyorsunuz. kisisel bakim ve temizlik ürünleri, her biri sanki sizin icin özel olarak secilmis gibi, tezgahin üzerine dizilmis.
                televizyonu aciyorsunuz; en sevdiginiz kanal ayarlanmis.

                Muhtemelen yeni sicak ortaminiz hakkinda kesfettiginiz her yeni seyle tüm bunlarin yalnizca bir tesadüf olabilecegini daha az düsüneceksiniz, degilmi?

                otel yöneticilerinin sizin hakkinizda bu kadar ayrintili bilgiyi nasil elde edebildiklerini merak edersiniz.
                titiz hazirliklarina hayret edebilirsiniz.
                hatta tüm bunlarin size ne kadar mal olacagini bir kez daha kontrol edebilirsiniz.
                fakat kesinlikle birilerinin sizin geleceginizi bildigine inanacaksinizdir.


                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #23
                  Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                  INCE AYARLANMIS EVRENIMIZ

                  Bu tatil senaryosu, sözde ince ayar argümanin kaba, sinirli ölcüde bir benzeridir. bu argümanin sno zamanlarda gördügü ragbet, doganin kanunlarinin yeni bir boyutunun altini cizmistir.

                  Fizikci Freeman Dyson, "evreni ne kadar arastirir ve mimarisinin ayrintilarini ne kadar incelersem, evrenin bir anlamda bizim gelecegimizi bildigine dair daha fazla kanit buluyorum" diyor.

                  Bir baska deyisle, doganin kanunlari sanki evreni yasamin ortaya cikmasina ve devam etmesine hazirlamak üzere tasarlanmistir. bu, Martin Rees, John Barrow ve John Leslie gibi düsünürler tarafindan yayginlastirilan insanci ilkedir.

                  En temel fizik kanununu ele alalim. En temel sabitlerden -örnegin isik hizi veya bir elektronun kütlesinde- birinin degerinde en ufak bir degisiklik gerceklesmis olsaydi insan yasaminin gelisimine izin verebilecek hicbir gezegenin olusamayacagi hesaplanmaktadir.

                  Bu ince ayar iki sekilde aciklanmaktadir. bazi bilim adamlari, bu ince ayarin ilahi tasarimin kaniti oldugunu söylemektedirler; bazi bilim adamlarinin tahminlerine göre de evrenimiz sayisiz evrenden biridir ve aradaki tek fark da bizim gezegenimizin yasam icin uygun kosullara sahip olmasidir. bugün hemen hicbir önemli bilim adami, bu ince ayarin yalnizca tek bir evrende faaliyette olan sans faktörlerinin bir sonucu oldugunu iddia etmemektedir

                  önde gelen insanci kuramcilardan John Leslie, Infinite Minds (sinirsiz akillar) kitabinda ince ayarin en iyi aciklamasinin ilahi tasarim oldugunu ileri sürmektedir.
                  Lesli, yalnizca ince ayara iliskin verilen örneklerle desteklenen belirli argümanlardan degil, bu argümanlarin bu kadar cok sayida olmasindan etkilendigini belirtiyor.
                  "Eger doganin isleyisinin oldukca tesadüfi ve ayrica tamamiyla gerekli gibi görünen yönleri varsa, bunlar özellikle tanriya inanci destekleyen kanitlar olarak görülebilir"

                  Leslie, doganin isleyisinin bu tür "tesadüfi" ve "gerekli" yönlerine örnekler veriyor:


                  1- özel izafiyet teorisi, elektromanyetizma benzeri kuvvetlerin, bir sistemin hareket yönüne dogru acilarla hareket etsin veya etmesin, degismez bir etkisi oldugunu belirtmektedir. bu da genetik kodlarin islemesini ve gezegenlerin kendi eksenleri etrafinda dönerken birbirlerinden ayrilmamalarini saglamaktadir.

                  2- kuantum kanunlari, elektronlarin dönerek atomun cekirdegine girmesini önler.

                  3- elektromanyetizma, birden fazla önemli islemin gerceklesmesini mümkün kilan merkezi bir gücü bulunmaktadir: bu güc, yildizlarin milyarlarca yil boyunca sürekli yanmalarini ve yildizlarda karbon olusumunu saglar; leptonlarin hadronlarin yerini almamasini saglayarak atomlarin olusumunu imkansiz kilacak bu islemin önüne gecer; kimyanin gelismesini imkansiz hale getirebilecek bir sürec olan protonlarin etkilerini cok hizli bicimde kaybetmemelerinden veya birbirlerini cok kuvvetli bicimde itmemelerinden sorumludur.

                  görünüse göre bu islemlerin her biri icin farkli güclere ihtiyac duyulacakken, ayni merkezi güc nasil olur da bu kadar cok sayida farkli ihtiyaci karsilayabilmektedir?


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                    BIRDEN FAZLA EVREN

                    ilahi tasarim görüsüne karsi olarak birden fazla evren kurami ileri sürülmektedir. (bu arada, birden fazla evrenin olmasinin ilahi bir kaynak sorununu ortadan kaldirmadigini belirtmeliyim) birden fazla evren kavramini savunan en önemli isimlerden biri, kozmolog Martin Rees'tir. Rees söyle diyor:

                    yasama uygun herhangi bir evrenin - buna biyofilik evren diyebiliriz- belirli bir bicimde "tanzim edilmesi" gerekmektedir. hakkinda bilgi sahibi oldugumuz bütün yasam bicimleri -yerlerinde duran uzun ömürlü yildizlar; karbon, oksijen ve silikon ve bireserek karmasik moleküller olusturabilen yasam bicimlerinin- ön kosullarinin fizik kanunlarina ve evrenin büyüklügü, genisleme orani ve iceriklerine karsi hassastir.

                    Rees, bunun farkli kanunlari ve fiziksel degismezleri bulunan birden fazla "evren" oldugu kuramiyla aciklanabilecegini ve bizim gezegenimizin, karmasikligin ve bilincin ortaya cikmasina yardimci olan bir evrenler altkümesine ait oldugunu söylemektedir. eger durum böyleyse, ince ayar hic de sasirtici olmayacaktir.

                    Rees, birden fazla evren fikrinin en etkili bicimlerinden bahsetmektedir. kozmologlar Andrei Linde ve Alex Vilenkin'in "sonsuz siskinlik" görüsüne göre evrenler, evrenin bizim bildigimizden tamamen farkli mekan-zaman boyutlari bulunan bagimsiz büyük patlamalardan dogmaktadir.

                    Alan Guth, David Harrison ve Lee Smolinin karadelik tezi, evrenlerin karsilikli olarak erisilmez uzay-zaman alanlarindaki karadeliklerden meydana geldigini ileri sürmektedir.

                    son olarak, Lisa Randall ve Raman Sundrum, farkli uzaysal boyutlarda birbiriyle cekimsel etkilesim halinde olan veya olmayan evrenler oldugunu ileri sürmektedir.

                    Rees, bu birden fazla evren fikirlerinin "oldukca spekülatif" olduguna ve asiri yüksek yogunluklarin fizigini, ilave boyutlardaki yapilarin düzenini vb. tutarli bicimde tanimlayan bir kuram gerektirdigine isaret etmektedir. bunlarin yalnizca birinin dogru olabilecegini belirtmektedir. aslinda Rees sözlerine sunlari da eklemektedir: "kuvvetle ihtimal bunlarin hicbiri dogru degildir: bizleri yalnizca bir evren oldugu sonucuna götürecek alternatif kuramlar vardir"


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                      ANLAMSIZ BIR KURAM

                      Hem Paul Davies hem de Richard Swinburne, birden fazla evren oldugu görüsünü reddetmektedir.
                      Bir fizikci ve kozmolog olan Davies, "sonsuz bir evrende gerceklesebilecek her seyin gercekleseceginin dogru oldugunu yazmistir." fakat bunu bir aciklama olarak saymak mümkün degildir.

                      eger evrenin biyolojik yasama nasil uygun oldugunu anlamaya calisiyorsak, bütün olasi evrenlerin var oldugunun söylenmesi bize yardimci olmaz.

                      bu görüs, "herseyi aciklar ve hic bir sey aciklamaz" Davies, bu ifadesiyle, birden fazla evren görüsünün sacma, anlamsiz bir iddia oldugunu anlatmaktadir. dünyanin ve onun üzerindeki her seyin, onlarca yillik yasam deneyimlerimiz ve binlerce yil önce gerceklesen olaylarin kanitlariyla, bes dakika önce meydana geldigini söyleyecek olursak bizim iddiamiz cürütülemez. bu iddia her seyi aciklarken yine de hicbir sey aciklamamaktadir.

                      Davies, gercek bir bilimsel aciklamanin iyi hedef alinarak atilmis tek bir kursuna benzedigini söylemektedir. birden fazla evren oldugu görüsü, sonsuz karmasik yapisi bulunan mantiga uygun ölcüde düzenli gercek dünyanin yerini almakta ve "aciklama" görüsünü anlamsiz kilmaktadir. Swinburne de birden fazla evren görüsüne sert bir dille karsi cikmaktadir: "bir evrenin özelliklerini aciklamak icin, bir yandan isi tek bir varligin (tanrinin) yapacagini varsayarak bir trilyon (dogal olarak birbiriyle baglantisiz) evren oldugunu ifade etmek tam bir sacmaliktir."

                      ince ayara iliskin argümanlar hakkinda üc sey söylenebilir. öncelikle, belirli kanunlari ve degismezleri olan bir evrende yasadigimiz ve bunlarin bazilarinin farkli olmasi durumunda yasamin mümkün olamayacagi inkar edilemez bir gercekliktir.

                      ikinci olarak, mevcut kanunlar ile degismezlerin yasamin devam etmesini sagliyor olmasi gercegi yasamin kaynagi sorusunun cevabini vermemektedir. göstermeye calisacagim üzere, bu oldukca farkli bir sorudur; bu kosullar yasamin baslamasi icin gerekli, fakat yeterli degildir. ücüncü olarak, kendilerine özgü doga kanunlari bulunan birden fazla evren olabilmesinin mantiken olasi oldugu gercegi, bu tür evrenlerin gercekten de var oldugunu gösgtermez. su an icin birden fazla evren oldugu görüsünü destekleyecek herhangi bir kanit yoktur. bu hala sepkülatif bir fikir olarak kalmaya devam etmektedir.


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                        Burada özellikle önemli olan, birden fazla evrenin var olmasinin doganin kanunlarinin kaynagini aciklamadigi gercegidir.

                        Martin Rees, kendi kanunlari olan farkli evrenlerin olmasinin, ortaya bu evrenlerin tamamina hükmedecek kanunlar sorusunu cikardigini belirtmektedir. "birden fazla evreni yöneten temel kanunlar, evrenler arasinda cesitlilige yol acabilir. 'doganin kanunlari' dedigimiz bu seylerin bazilari bu büyük perspektifte, geneli yönten kanunlara uygun, fakat bütün evrenleri yöneten kanunlar oldugu kuramina bagli olmayan yerel yasalar olarak tanimlanabilir.

                        Birden fazla evreni yöneten kanunlarin nasil ortaya ciktigini sormak, dogadaki kanunlarin kaynagini sormakla esdegerdir.
                        Paul Davies söyle diyor:

                        Birden fazla evren görüsünü savunanlar, tanimlanan bu evrenler toplulugundaki parametre degerlerinin nasil secildigi konusunda genellikle net bir fikre sahip degildirler. eger evrenler arasindaki parametre degerlerinin nasil belirlendigini tanimlayan "kanunlarin kanunu" diye bir sey varsa, kozmik yasama elverislilik sorununu yalnizca bir kademe yukari tasimis oluruz. neden mi? öncelikle, kanunlarin kanununun nereden geldigini aciklamamiz gerekmektedir.

                        Doganin kanunlarinin yalnizca evrenin büyük patlamadan sonra soguma biciminin tesadüfi sonuclari oldugunu söyleyenler vardir. fakat Rees'in belirttigi gibi, bu tür tesadüfi olaylar bile evrenler toplulugunu yöneten derinlerdeki kanunlarin ikincil belirtileri olarak degerlendirilebilmektedir. bir kez daha belirtmek gerekir ki, doganin kanunlarinin evrimi ve degismezlerin ugradiklari degisimler bile belirli kanunlari izler. "önümüzde hala bu 'daha derin' kanunlarin nereden kaynaklandigi sorusu durmaktadir. Evrenin özelliklerinin 'ansizin ortaya ciktigini' ne kadar iddia etmeye calisirsaniz calisin, bu özelliklerin ortaya cikisinin belirli öncü kanunlara uymasi gerekmektedir.

                        dolayisiyla birden fazla evren olsun veya olmasin, doganin kanunlarinin kaynagi meselesini sonuca baglamak zorundayiz. ve bunun icin gecerli sayilabilecek tek aciklama ilahi Akil'dir.


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                          YASAM NASIL BASLADI?

                          Dünya görüsümdeki degisiklik medyaya ilk olarak yansidiginda biyologlarin DNA incelemelerinin, yasamin baslatilmasi icin gereken düzenlemelerin inanilmasi zor karmasikligi yoluyla, yasamin baslatilmasi sürecinin zeka gerektirdigini gösterdigini söyledigim bildirilmisti.

                          daha önceki yazilarimda -genetik olarak üreme kapasitesine sahip- ilk canli varligin cansiz bir varliktan var olmasini aciklamaya iliskin yeni bir tartisma baslatabilecegini belitmistim.

                          bu tür bir olguya iliskin dogaya uygun tatmin edici herhangi bir aciklama olmadigini ileri sürmüstüm.

                          kendiliginden dogma alanindaki en son calismalardan haberdar olmadigimi iddia eden elestirmenler bu ifadelerime tepki göstermisti. Richard Dawkins, bir "bosluklarin tanrisina" isaret ettigimi ileri sürmüstü.

                          Tanri ve felsefe'nin 2005 yilindaki baskisina yazdigim yeni önsözde sunlari yazmistim: "Biyolojiyle ilgilenen bilim adami arkadaslarimizin, protobiologistlerin artik ilk canli varligin evrimine dair kuramlar gelistirebildiklerini ve bu kuramlarin bazilarinin sözde teyit edilmis bilimsel kanitlarin tamamiyla tutarli oldugunu belirtmeleri sahsen beni son derece memnun etmektedir"

                          Fakat burada, gördügüm en son calismanin fizikcilerin evren cagina iliskin görüslerinin bu kendiliginden dogma kuramlarinin kanitlanabilmesine pek fazla zaman tanimadigini gösterdigini söyleyerek bir uyarida bulunmaliyim.

                          Daha da önemli bir husus ise yasamin kaynagina iliskin calismalarin önündeki felsefi zorluktur. yasamin kaynagina yönelik yapilan calismalarin cogu, bulgularinin felsefi boyutuyla pek ilgilenmeyen bilim adamlari tarafindan yürütülmektedir. diger yandan felsefeciler de doga ve yasamin kaynagi hakkinda bugüne kadar cok az sey söylemislerdir.

                          Yaamin kaynagina iliskin calismalarda cevaplanmamis olan felsefi soru sudur: Bu kadar akilsiz bir evren nasil olurda özgün amaclari, üreme kabiliyetleri ve "kodlanmis kimyalari" olan varliklar yaratabilir?
                          Burada biyolojiyle degil, sorunun tamamen farkli bir kategorisiyle ilgileniyoruz


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                            GÜDÜMLÜ ORGANIZMA

                            Yasamin dogasina öncelikle felsefi bir acidan bakalim.
                            Canli varliklar, kendilerinden önceki varliklarin hicbirinde olmayan icsel bir amaca veya amac merkezli örgütlenmeye sahiptirler. yasam üzerine yapilmis en yeni felsefi calismalarin birinde Richard Cameron, canli varliklarin bu özelligine iliskin oldukca faydali bir analiz sunmustur.

                            Cameron, canli olan bir seyin ayni zamanda teleolojik olacagini -yani icsel amaclara, hedeflere veya niyetlere sahip olacagini- söylemektedir. "günümüzdeki biyologlar, biyoloji filozoflari ve 'yapay yasam' alaninda calisanlar, canli olmanin ne demek olduguna dair henüz tatmin edici bir aciklama yapamamislardir ve bu boslugu kapatmamiza Aristoteles'in yardimci olabilecegi görüsünü savunuyorum...

                            Aristoteles yasam ile teleolojiyi sirf sans eseri birlikte ilerleyen seyler olarak görmemis, aksine teleolojinin canli varliklarin yasamlari acisindan gerekli oldugunu düsünerek yasami teleolojik acidan tanimlamisti.

                            üremenin kaynagi ise ikinci temel sorundur. ünlü filozof John Haldane, yasamin kaynagi kuramlarinin "varligi üremenin erken bir safhasinda varsayimlari ve üremenin materyal bir temelden dogal yollarla ortaya cikabileceginin gösterilmemis olmasi nedeniyle yeterli bir aciklama sunmadigini" belirtmektedir.

                            David Conway, David Hume'un, evrenin yasamin devam etmesine olanak saglayan düzeninin herhangi türden bir akil tarafindan tasarlanmis olmadigi yönündeki iddiasina karsilik olarak, bu iki felsefi kuskuyu özetlemektedir.

                            ilk zorluk "canli varligin cansiz varliktan ortaya ilk cikisina" dair materyalist bir aciklama yapilmasidir. "canli varlik, yasamda olarak, kendisinden öncekilerde tamamiyla olmayan teleolojik bir düzene sahiptir"

                            ikinci zorluk ise "üreme kabiliyetleri olmayan ilk yasam bicimlerinden üreme kabiliyeti olan yasam bicimlerinin dogmasina" dair esit ölcüde materyalist bir aciklama yapilmasidir.

                            "bu tür bir kabiliyet olmasaydi, rasgele mutasyon ve dogal secim yoluyla farkli türlerin ortaya cikmasi mümkün olmazdi. bu yüzden bu kabiliyete sahip olan yasam bicimlerinin bu kabiliyetten yoksun yasam bicimlerinden ilk kez nasil gelistigine dair herhangi bir aciklamada bu tür bir mekanizmadan faydalanilamaz"

                            Conway, bu biyolojik olgularin "mevcut yasam bicimlerini tasarim ifadesine basvurmadan tamamen materyalist acidan aciklamanin mümkün oldugunu sorgulamamizi gerektirecek yeterli gerekceler sunduklari" sonucuna variyor


                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                              DERIN BIR KAVRAMSAL ZORLUK

                              yasamin kaynaginin bir ücüncü felsefi boyutu ise bütün yasam bicimlerinin temel unsurlarindan biri olan kodlama ve bilgi islemenin kaynagi ile iliskilidir.

                              hücre hakkinda su anda bildiklerimizi cevreleyen bol miktarda güzel anlatim oldugunu belirten matematikci David Berlinski bu boyutu gayet güzel tanimalamaktadir.

                              DNA'daki genetik mesaj kopyalanarak cogaltilir ve ardindan DNA'dan RNA'ya kopyalanir. bunun ardindan, RNA'daki mesajin amino asitlere aktarildigi dönüstürme süreci gerceklesir ve son olarak amino asitler bir araya gelerek proteinleri olustururlar. hücrenin esas itibariyle birbirinden farkli iki bilgi yönetimi ve kimyasal faaliyet yapisi, evrensel genetik kod tarafindan koordine edilir.

                              kod kelimesinin altini cizdigimizde bu olgunun olagan üstü yapisini günisigina cikarmis oluruz. berlinski söyle yazmistir:

                              Kod, gelisigüzel bir haritalandirma veya iki farkli tümlesik nesne arasindaki baglantilar sistemi olarak tanimlanabilir. bilinen bir örnek vermek gerekirse, Mors kodu kisa cizgiler ve noktalari alfabenin kelimeleri ile koordine eder. kodlaarin gelisigüzel olduklarinin farkinda olmak, bir kod ile iki nesne arasindaki tamamen fiziksel bir baglanti arasindaki farkin bilincinde olmak demektir. kodlarin haritalari somutlastirdiginin farkinda olmak, bir kodun ifade ettigi seyi matematiksel dille akla yerlestirmek demektir.
                              kodlarin bir tür baglantiyi gösterdiklerinin farkina varmak, bir kodun ifade ettigi kavrami yeniden beseri amacli kullanmaya baslamak demektir.

                              bu durum da bizleri yeniden esas soruya götürmektedir: "kodlanmis bir kimya sisteminin kökenlerinin kodlari, dilleri, iletisim sistemlerini, siradan kelimelerin maddesel dünya üzerindeki etkisini aciklamak icin basvuracagimiz türden gerceklere hicbir sekilde basvurmadan aciklanabilmesi mümkün müdür?


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                                yasamin kaynagina yönelik yapilan calismalar alaninda önde gelen isimlerden biri olan Carl Woese, bu olgunun felsefi acidan karmasik yapisina dikkat cekmektedir. Woese, RNA dergisindeki yazisinda sunlari belirtmisti: "sorunun kodlama, mekanik ve evrim boyutlari artik birbirinden ayri meseleler haline gelmisti. tipki gen kopyalanmasinda oldugu gibi gen anlatiminin temelinde de fiziki bir ilke oldugu görüsü ortadan kaybolmustu"

                                Temel fiziki bir ilke olmamasi bir yana, bir kodun varligi bile tam bir sirdi. "kodlama kurallari (baz dizisi sözlügü) bilinmektedir. yine de bunlar kodun neden var olduguna ve dönüstürme mekanizmasinin neden bu sekilde olduguna dair herhangi bir ipucu vermemektedir"

                                Woese, bu tür bir sistemin kaynagi hakkinda hicbir sey bilmedigimizi samimiyetle itiraf etmektedir. " dönüstürme mekanizmasinin gercek bir sifre kirma mekanizmasi haline gelmeden önceki kaynagi, artik gecmisin karanligina gömülmüstür ve burada bu mekanizmadan önce hangi polimerizasyon islemlerinin gerceklesmis olabilecegine dair veya RNA transferi, RNA transferini gerceklestiren sistemler veya genetik kodun kaynaklari hakkinda üstün körü tahminler yürütmek istemiyorum"
                                Paul Davies de ayni sorunun altini cizmektedir. Davies, biyojenez kuramlarinin cogunun yasamin kimyasina odaklandigini belirtmektedir. "Fakat yasam, yalnizca karmasik kimyasal tepkimelerden ibaret degildir. hücre bile kendi basina bir bilgi depolama, isleme ve kopyalama sistemidir. öncelikle bu bilginin kaynagini ve bilgi isleme mekanizmasinin nasil var oldugunu aciklamamiz gerekmektedir"

                                Davies, bir genin protein üretimine iliskin kesin bir formülü iceren bir kodlanmis talimatlar kümesinden baska birsey olmadigi gercegine vurgu yapmaktadir.
                                En önemlisi, bu genetik talimatlar termodinamikte ve istatistiksel mekanikte bulabileceginiz türden bilgiler degildir; bunlar bir araya gelerek anlamli bilgi olustururlar. bir baska deyisle, belirli bir anlamlari vardir. bu talimatlar ancak, genetik kodun icerisindeki anlami yorumlayabilme kapasitesine sahip moleküler bir ortamda etkili olailir. kaynak sorusu burada da ortaya cikmaktadir. "Anlamli bilgilerin, amacsiz ve nedensiz güclere maruz kalan her seyden habersiz bir moleküler kümesi icerisinden kendiliginden nasil ortaya cikabildigi sorunu derin bir kavramsal zorluk teskil etmektedir.


                                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X