Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

    SIYAH BIR CAM'IN ARKASINDAN

    Protobiyologlarin ilk canli varligin evrimine dair kuramlari oldugu dogrudur, fakat bu kuramlar farkli kategoride bir sorunla ilgilenmektedir.
    Bunlar, kimyasallarin etkilesimleriyle ilgilenmektedir, oysa bizim sorularimiz bir seyin özü itibariyle nasil belirli bir amaca yönelik olabildigine ve maddenin sembol isleme yoluyla nasil yönetilebildigine iliskin olmalidir. fakat protobiyologlar su an bulunduklari düzeyde bile kesin sonuclar sunabilmeye cok uzaktirlar. yasamin kaynagina iliskin önemli iki calisma bu gercegi acik bicimde ortaya koymaktadir.

    Harvard'da biyoloji profesörü olarak görev yapan ve life on a Young Planet: The First Three Billion Years of Life (genc bir gezegende yasam: yasamin ilk üc milyar yili) kitabinin yazari Andy Knoll sunlari belirtiyor:

    konuyu yeryüzünde yasamin derin tarihi, kaynagi, bugün etrafimizda gördügümüz biyoloji ortaya cikaran olusum asamalari hakkinda bütün bildiklerimizi ifade ederek özetlemeye calisirsak, bu konuda siyah bir camin arkasindan baktigimizi itiraf etmeliyiz. bu gezegende yasamin nasil, tam olarak ne zaman ve hangi kosullar altinda basladigini bilmiyoruz.

    Uluslararasi yasamin kökeni calismalari dernegi baskani Antonio Lazcano söyle diyor: "Her seye ragmen yasamin bir özelligi kesindir: zaman icerisinde degisebilen mevcut bilgilerini depolayabilen, cogaltabilen ve iletebilen genetik bir mekanizma olmasaydi yasam ortaya cikamazdi...ayrica ilk genetik mekanizmanin tam olark nasil gelismis oldugu da cözülmemis bir mesele olarak kalmayi sürdürmektedir."

    Lazcano aslinda, "yasamin kaynagina giden yol belki de asla bilinmeyecektir" diyor

    üremenin kaynagina gelince, Nature dergisinin fahri editörü John Maddox sunlari belirtiyor: "en önemli soru, cinsel üremenin ne zaman (ve nasil) gelistigidir. on yillardir yapilan bütün tahminlere ragmen bunu bilmiyoruz. son olarak bilim adami Gerald Schroeder, yasama elverisli kosullarin varliginin yasamin nasil basladigini aciklamadigini belirtmektedir. yasam ancak gezegenimizdeki elverisli kosullar sayesinde devam edebilmisti. fakat maddenin güdümlü, kendisini cogaltabilen varliklar üretmesini emreden bir doga kanunu yoktur.

    öyleyse yasamin kaynagini nasil aciklayabiliriz? nobel ödülü sahibi fizyolog George Wald bir keresinde, "imkansizi, yani yasamin tesadüfen kendiliginden ortaya ciktigina inanmayi tercih ettigimizi" ileri sürmüstü. Wald, sonraki yillarda, fiziki gerceklik matrisi olarak adlandirdigi önceden var olan bir aklin, yasami besleyen fiziki bir evren olusturdugu sonucuna varmisti:

    ortada cok sayida baska secenek varken nasil oluyor da yasami besleyen birbirine bagli olagandisi özelliklere sahip bir evrende yasiyoruz? son zamanlarda -itiraf etmeliyim ki baslangicta bilimsel hassasiyetlerimi sarsacak sekilde- her iki sorunun bir arada degerlendirilebilecegini düsünmeye basladim. bu, aklin, yasamin gecirdigi evrimde sonradan ortaya cikan dogal bir sonuc olmaktan ziyade, en basinan beri maddi gercekligin matrisi, kaynagi ve kosulu olarak var oldugu varsayimina dayanmaktadir. yasami besleyen maddi bir evren olusturan ve dolayisiyla anlama ve yaratabilme kabiliyetleri bulunan -bilim, sanat ve teknolojiyi yaratabilen- canlilar gelistiren sey iste bu akildir.

    bende ayni kanidayim. yeryüzünde gördügümüz bu tür "güdümlü, kendisini cogaltabilen" yasamin kaynagi icin yapilabilecek yegane tatmin edici aciklama sonsuz zekaya sahip bir aklin varligidir
    .


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #32
      Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

      YOKTAN VAR OLAN BIRSEY OLDUMU?

      The Sound of Music (neseli günler) müzikalinin sonlarina dogru bir sahnede Maria (Julia Andrews) ve yüzbasi von Trap (Cristopher Plummer), nihayet birbirlerine asklarini ilan ediyolar. görünüse göre ikisi de birbirlerine asil olmalarina hayret ediyorlar ve asklarinin nasil ortaya ciktigini merak ediyorlar. fakat bu askin bir yerlerden geldigi konusunda emin görünüyorlar. birlikte Richard Rodgers'in sarkisini söylüyorlar:
      "hicbirsey yoktan var olmaz, hicbir sey asla"

      Peki, bu dogrumu?
      veya bir seyin yoktan var olmasi mümkünmüdür?
      ve bu soru, evrenin nasil meydana geldigi konusundaki görüsümüzü ne sekilde etkilemektedir?

      Bu, kozmoloji bilim, dalinin ve felsefedeki kozmolojik tartismalarin alanina girer. Ateizm varsayimi baslikli makalemde ortaya, baslangic noktasi olarak bir evrenin var olduguna dair iddiayi alan kozmolojik bir argüman koymustum. evrenle, baska bir varlik tarafindan yasama getirilen (veya diger canlilarin varolus gerekcesi olabilecek) bir veya daha fazla canli varligi kastetmistim.


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #33
        Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

        ESAS EVREN

        Ateizm varsayimi ve diger ateist yazilarimda evreni ve onun en temel kanunlarini esas almamiz gerektigini belirtmistim. her aciklama sisteminin bir yerden baslamasi gerekmektedir ve bu baslangic noktasinin sistem tarafindan aciklanabilmesi mümkün deigldir. bu yüzden, kacinilmaz olarak, bu tür sistemlerin tamami aciklanmayan bazi temel kanunlar icermektedir. bu, bir seyin gerek nedenine dair aciklamalarin esas yapisindan kaynaklanan bir sonuctur.

        Gaz sobamizin üzerindeki beyaz boyanin kirli bir kahverengine dönüstügünü fark ettigimizi düsünelim. durumu arastiririz. bu tür soba ve bu tür boya ile ayni seyin sürekli yasandigini ögreniriz. arastirmamiizi biraz daha derinlestirdigimizde ise bu olgunun kimyasal bilesimin daha genis ve daha derin kurallariyla aciklanabilecegini ögreniriz: gaz dumanlarinin icerisindeki kükürt, boyadaki bir madde ile bir bilesim olusturur ve boyanin rengini degistiren seyde budur. arastirmamizi biraz daha deirnlestirirsek maddenin yapisina iliskin, herseyi kapsayan atomik moleküler kurami gerceginin sayisiz sonuclarindan biri olarak mutfagimizdaki pisligi görürüz. ve böyle sürüp gider. aicklama, her asamada, bazi seyleri mutlak gercekler olarak kabul etmelidir; isin özü de budur zaten.

        Tanriya inananlara iliskin tartismada, bu kisilerin de ayni kacinilmazlik ile karsi karsiya olduklarini göstermistim. bu kisilerin tanrilarinin varligina ve dogasina referansta bulunarak anlatmayi düsündükleri sey her ne olursa olsun, bu gercegi en büyük ve aciklanmasi mümkün olmayan bir gerceklik olarak kabul etmekten kacinmalari imkansizdir. ve ben de evrenimizdeki bir seyin nasil olurda arkadaki, yukaridaki veya ötedeki üstün bir gercekligin isareti oldugunun bilindigini veya düsünüldügünü anlamiyordum.

        dolayisiyla, evreni ve onun en temel özelliklerini en temel gercekler olarak kabul etmekte ne sakinca vardir?

        yukarida ifade ettigim seylerin cogunu modern kozmolojideki gelismelerden bagimsiz olarak gelistirdigimi belirtmeliyim. dogrusu teoloji karsiti baslica iki kitabimi da büyük patlama kozmolojisinin gelismesinden veya fiziksel degismezler temelinde ince ayar argümaninin ortaya cikmasindan cok önce yazmistim. fakat 1980'lerin baslarindan itibaren görüslerimi yeniden gözden gecirmeye baslamistim. o dönemde, kozmologlarin aziz Thomas Aquinas'in felsefi olarak ispat edilmesinin mümkün olmadigini iddia ettigi seye -yani evrenin bir baslangiinin olduguna- dair bilimsel kanitlar sunmakta olmalari nedeniyle ateistlerin kozmoloji alanindaki mevcut görüs birliginden ötürü kendilerinden utanmalari gerektigini itiraf etmistim.


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #34
          Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

          BASLANGICTA

          Bir ateist olarak büyük patlama kuramiyla ilk tanistigimda, evrenin bir baslangicinn ve Eski Ahitin ilk kitabinin ilk cümlesinin (baslangicta tanri yeri ve gögü yaratti) evrendeki bir olayla alakali oldugunu öne sürmesi acisindan bu kuramin büyük bir farklilik yarattigini düsünmüstüm.

          Evren yalnizca sonu degil, ayni zamanda baslangici olmayan bir sey olarak düsünüldügü sürece onun varligini (ve en temel özelliklerini) mutlak gercekler olarak görmek cok kolaydi. ve evrenin baslangici oldugunu düsünmek icin herhangi bir gerekcenin olmamasi durumunda her seyi yaratmis olan baska bir sey olduguna dair tahminler yürütülmesine gerek kalmayacakti.

          Fakat büyük patlama kurami tüm bunlari degistirmisti. eger evrenin bir baslangici varsa, bu baslangici yaratan seyin ne oldugunu sormak tamamen mantikli ve neredeyse kacinilmaz bir hal almisti. bu da durumu kökten degisitrmisti.

          ayni zamanda ateistlerin büyük patlama kozmolojisini -kuskusuz insanlarin sonsuza kadar algilayamayabilecekleri- fiziki bir aciklama gerektiren bir yaklasim olarak göreceklerini öngörmüstüm. bununla birlikte, tanriya inananlarin da büyük patlama kozmolojisini "baslangicta" evrenin tanri tarafindan yaratilmis olduguna dair inanclarini teyit etme egiliminde bir yaklasim olarak memnuniyetle karsilayabileceklerini belirtmistim.

          modern kozmologlar, calismalarinin tasiyabilecegi olasi teolojik anlamlar hakkinda ateistler kadar rahatsiz görünüyorlardi. bunun sonucunda, ateist statükoyu korumayi amaclayan etkili kacis yollari gelistirmislerdi. bu yollar arsinda sonsuz bosluktaki dalgalanma olaylarindan kaynaklanan birden fazla evren anlayisi ve Stephen Hawkingin varligi kendinden olan bir evren fikri vardi.


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #35
            Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

            BIR BASLANGIC GERCEKLESENE KADAR

            Daha önce bahsettigim gibi, birden fazla evren alternatifini pek faydali bulmamistim. birden fazla evren oldugu yönündeki varsayimin tam anlamiyla ise yaramaz bir alternatif oldugunu iddia ediyordum. bir evrenin varligi bir aciklama gerektiriyorsa birden fazla evrenin varligi cok daha büyük bir aciklama gerektirir:
            Bu evrenlerin toplam sayisi, sorunu daha da büyütmektedir. bu durum, ögretmenini ev ödevini köpeginin yedigine inandiramadigi icin hikayesini ev ödevini sayilamayacak kadar kalabalik bir köpek sürüsünün yedigi seklinde degistiren ögrencinin durumuna benzemektedir.

            Stephen Hawking, zamanin kisa tarihi adli kitabinda farkli bir yaklasim sunmustur. Hawking kitabinda sunlari yazmisti:
            "Evrenin bir baslangici olmasi kosuluyla, bir yaraticisi oldugunu varsayabiliriz. fakat evrenin varligi gercekten de kendinden ise onun ne baslangici ne de sonu olacakir. öyleyse bu denklemde bir yaraticiya yer varmidir?"

            bu kitabi inceledigimde, kitabin sonunda yer alan bu tumturakli sorunun icerisinde gizli fikrin Tanriya inanmayanlarin hosuna gidebilecegine dikkat cekmistim. bu kanaat her ne kadar uygun olsa da, teorik fizikci olmayan birinin bu soruyu Damon Runyon'un Broadway kitabindaki bir karakter gibi cevaplama egiliminde olacagini belirtmistim:
            "eger büyük patlama bir baslangic degilse, en azindan bir baslangic gerceklesene kadar bir baslangic sayilacaktir" muhtemelen böyle bir cevap Hawking'in de biraz hosuna gitmisti, cünkü, "genisleyen bir evren, bir yaraticinin olmadigi anlamina gelmez, fakat onun bu evreni yaratma isini ne zaman yapmis olabilecegi konusunda kisitlamalar koyar!" demisti.

            Hawking ayrica, "önceki zamanlarin belirlenemeyecgi yönünde,, zamanin büyük patlamayla basladigini söyleyenler olabilir" demisti. bu tartismadan, bildigimiz haliyle evrenin büyük patlama ile ortaya cikmasi konusunda bir fikir birligine varilsa bile, fizigin yine de agnostik kalmasi gerektigi sonucuna varmistim: bu büyük patlamaya, eger varsa, neyin yol actigini ortaya cikarmak fiziki olarak imkansizdir.

            Ebediyen statik bir yapiya sahip hareketsiz bir varligin aksine sürekli degisim halinde olan bir evrenin ortaya cikmasi, kuskusuz tartismaya fakli bir boyut katmisti. fakat bu hikayeden cikarilabilecek ders, sözkonusu meselelerin bilimsel olmaktan cok felsefi olduguydu. ve bu da beni yeniden kozmolojik argümani ele almaya yöneltmisti.


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #36
              Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

              BILIMIN ANLAYAMAYACAGI KADAR BÜYÜK BIR SEY

              Tanrinin varligina iliskin kozmolojik argümanin en önemli felsefi elestirmeni David Hume'du. ilk kitaplarimda Hume'un argümanlarini desteklemis olsam da, onun metodolojisi hakkinda kuskularimi ifade etmeye baslamistim.

              örnegin filozof Terence Penelhum icin yazdigim makalelerden birinde HUme'un düsüncesinin bazi varsayimlarinin cok önemli hatalara yol actigini belirtmistim. bu hatalar arasinda Hume'un, "nedenler" olarak adlandirdigimiz seylerin fikirlerin birbirleriyle iliskilendirilmesinden veya bu tür iliskilendirmenin olmamasindan baska bir sey olmadigi yönündeki tezi de vardi.

              nedensel bilgilerimizin dayandilirmasi gereken temel olan nedensel kavramlarimizin kaynaginin -veya en azindan gecerliliginin- nesnel bir dünya da hareket eden etten ve kemikten canlilar olarak bol miktarda ve sürekli tekrarlanan etkinlikler deneyimimizde yattigini söylemistim (bu; olaylari kontrol altina alma cabasi ve bu olaylarin bazilarini kontrol altina almayi basarma,, "söyle olsaydi ne olurdu" sorusunu merak etme, deneyler yapma ve dolayisiyla deneyler yoluyla "söyle oldugunda ne olur" sorusunun cevabini bulma deneyimidir).

              Bu deneyim, sebep ve sonuc iliskisi görüsünü ve buna bagli olarak neyin gerekli ve neyin imkansiz oldugu görüsünü saptamak, bu görüse basvurmak ve bunu gecerli kilmak icin kullandigimiz araclardir.

              makalenin sonunda tamamen Humecu bir hikayenin "nedenin" ve "doganin kanununun" yerlesmis anlamlarini kapsayamayacagi sonucuna varmistim.

              oysa David conway'in The Rediscovery of Wisdom (bilgeligin yeniden kesfi) kitabi ile Richard Swinburne'ün The Existence of God (tanrinin varligi) kitabinin 2004 yilindaki baskisinda kozmolojik argümanin Humecu (ve kantci) elestirisine karsilik oldukca etkili cevaplar buldum.

              Conway, Hume'un itirazlarinin her birini sistemli bicimde ele almaktadir.

              mesela Hume, herhangi bir fiziki varliklar dizisinin, her bir üyesinin toplaminin ötesinde varolusunun hicbir nedeni olmadigini iddia ediyordu.

              eger baslangici olmayan bir gereksiz canli varliklar dizisi varsa, bu bile bir bütün olarak evren icin yeterli bir nedendir.

              conway, "nedenler olarak gösterilen maddeler kendi varliklari bile nedensel bir aciklama gerektiren maddeler ise, bu tür bir bütünün parcalarina iliskin, diger parcalara göre yapilan endensel aicklamalarin bütüne iliskin nedensel bir aciklama anlamina gelemeyecegi" gerekcesiyle bu itiraza karsi cikiyordu.

              bir aga bagli bilgisayarlar üzerinde kendisini cogaltabilen bir yazilim virusunu düsünelim. bu virusun bir milyon bilgisayara bulasmis olmasi gercegi, kendisini cogaltabilen bir virusun var olduugnu aciklamaz.

              ayni Humecu argümana iliskin Swinburne sunlari söylemisti:

              Disinda kalan üyelerine iliskin hicbir neden olmayacak olmasi nedeniyle sonsuz dizinin hicbir sekilde hicbir aciklamasi olmayacaktir

              bu durumda evrenin sonsuz zaman icerisinde var olmasi, aciklanamaz mutlak bir gercek olacaktir. evrenin bir kez var olmaya basladiginda varligini neden sürdürdügüne dair (kanunlar acisindan) bir aciklama olacaktir.

              karmasik maddi bir evrenin sinirli veya sonsuz zaman icerisinde var olmasi, bilimin aciklayamayacagi kadar "büyük" bir seydir.


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #37
                Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                YARATICI BIR ARACIYA DUYULAN IHTIYAC

                Humecu elestiriye karsilik verildikten sonra, artik kozmolojik argümana modern kozmoloji baglaminda basvurmak mümkündür.

                Swinburne, bir durumu yalnizca bir diger duruma göre aciklayabilecegimizi ileri sürmektedir. bu durumlari yalnizca kanunlar aciklayamaz. "olaylari aciklayabilmek icin kanunlarin yani sira durumlara da ihtiyacimiz var. ve evrenin baslangici olarak bunlari temel almamamiz durumunda, daha önce baska safhalar olmamasi nedeniyle, evrenin baslangicini aciklamamiz mümkün olmayacaktir.

                Evrenin baslangicini aciklayacak akla yatkin bir kanun olacaksa, bunun "bosluk, ister istemez madde enerjisine yol acar" benzeri bir sey söylemesi gerekecektir.

                buradaki "bosluk" hicbir sey anlaminda degil, aksine "tanimlanabilir bir özellik", halihazirda mevcut bir seydir. evrenin "bosluktan" dogdugunu öngören kanunlara bel baglanmasi, madde enerjisinin neden baska bir zamanda degil de t 0'da üretildigi sorusunu gündeme getirmektedir.

                Bilim filozofu John Leslie, günümüzün en cok ragbet gören kozmolojik spekülasyonlarinin hicbirinin bir yaratici olasiligini ortadan kaldirmadigini göstermistir. birkac kozmolog, evrenin "yoktan" var oldugu yönüände tahminlerde bulunmustur.

                1973 yilinda Edward Tryon, evrenin daha büyük bir alan icerisindeki bir boslukta yasanan bir dalgalanma oldugu yönünde bir kuram gelistirmisti.

                Tryon, evrenin cekimsel baglama enerjisinin fizikcilerin denklemlerinde negatif bir deger olarak gösterilmesi nedeniyle evrenin toplam enerjisinin sifir oldugunu iddia etmisti. bir baska yaklasim kullanan Jim Hartle, Stephen Hawking ve Alex Vilenkin, evrenin büyük bir dalgalanma sonunda "yoktan var oldugu" yönünde kuramlar yürütmüslerdir.
                "yoktan" ifadesi, belirli durumlarda olaganüstü ölcüde yüksek enerji yogunluguna sahip karmakarisik bir uzay-zaman köpügüdür. Hawkinge ait bir diger fikir ise "zaman, giderek büyük patlamanin ilk dönemlerindeki uzaya benzer hale gelmektedir" seklindedir.

                Leslie, bu spekülasyonlarin konuyla ilgili anlam tasimadigini düsünüyor ve sunlari ifade ediyor:

                "evreni ne sekilde tanimlarsaniz tanimlayin -ister sonsuza dek var olan, sonsuz uzay-zaman disindaki bir noktadan veya zamandan degil de uzaydan dogmus veya basladigi noktanin belirlenemeyecegi kadar karmasik bir ortam icerisinde baslamis veya toplam enerji miktarinin sifir oldugu seklinde- hicbir sey yerine bir seyin varliginda bir sorun gören insanlar, sorunun pek de cözülmüs oldugunu düsünme egiliminde olmayacaklardir"

                elinizde bir seyin bir bosluktan var olma olasiligini ayrintilariyla ortaya koyan bir denklem olsa bile, bu denklemin neden uygulandigini sormaniz gerekecektir. dogrusu Hawking, denklemlere can veren yaratici bir araciya ihtiyac duyuldugunu belirtmistir.

                zamanin kisa tarihi kitabinin yayimlanmasindan kisa süre sonra kendisiyle yapilan bir röportajda Hawking, ortaya koydugu modelin tanrinin varligina iliskin herhangi bir durus sergilemedigini belirtmisti. evrenin nasil var olduguna fizik kanunlarinin karar verdigini söyleyerek aslinda tanrinin evreni bizlerin anlayamadigi rasgele bicimde harekete gecirmeyi secmedigini söylemis oluyoruz. bu ifade, tanrinin gelisigüzel kararlar vermedigi disinda var olup olmadigi hakkinda hicbir sey söylememektedir.


                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #38
                  Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                  IYI BIR TÜMEVARIMSAL ARGÜMAN

                  GEcmiste evreni sonsuz bir neden dizisine basvurarak aciklamaya yönelik caba, modern kozmolojinin dilinde yeni bir sekle sokulmustur

                  Fakat John Leslie bunu yeersiz bulmaktadir. Leslie, bazi insanlarin evrenin belirli bir zamanda ortaya ickmasinin, evrenin daha önceki bir zamanda var oldugu ve sonu olmadigi gercegiyle aciklanabilecegini ileri sürdüklerini anlatmaktadir.

                  ayrica evrenin sonsuz bir patlamalar ve kirilmalar dizisi yoluyla veya yeni büyük patlama ürünü evrenler yaratan ebediyen genisleyen bir gercegin parcasi olarak sonsuz bir zaman icerisinde var olduguna inanan fizikciler de bulunmaktadir

                  yine de, evrenin bir ölcüye göre sinirli bir gecmiste, bir diger ölcüye göre ise sonsz bir zaman icerisinde var oldugunu söyleyenler de vardir.

                  Leslie, bu yaklasimlara karsilik olarak, "gecmiste yasanan sonsuz bir olaylar dizisinin varliginin, her bir olayin kendisinden bir önceki olayla aciklanmasi yoluyla aciklanamayacagini" belirtmektedir. iceriklerini önceki kitaplari taklit etmeye borclu olan sonsuz bir geometri kitabi dizisi olsa bile, kitabin neden bu sekilde hazirlandigina (örnegin geometri hakkinda olduguna) veya neden bir kitabin olduguna dair elimizde yeterli bir cevap olmaz.

                  sürecin tamami bir aciklama gerektirir. Leslie sunlari söylüyor: "gecmise yolculuk yapan ve böylece ihtiyac duyan kimsenin tasarlayip üretemedigi bir zaman makinesi oldugunu düsünelim. bu makinenin varligi aciklama gerektirmeyen gecici bir döngüdür! zaman icerisinde yolculuk mümkün olsa bile, bu kesinlikle sacmalik olacaktir"

                  Richard Swinburne, kozmolojik argümana iliskin aciklamasini su sekilde özetliyor: " eger bir Tanri varsa, O'nun bir evrenin sinirlarina ve karmasikligina sahip bir sey yaratacak olma olasiligi oldukca yüksektir. evrenin nedensiz yere var oldugu oldukca olasilik disidir, fakat tanrinin nedensiz var oldugu cok daha fazla olasidir. dolayisiyla evrenin varligindan tanrinin varligina uzanan argüman, iyi bir tümevarimsal argümandir"

                  Swinburne ile yakin zamanda yaptigim bir görüsmede, onun kozmolojik argüman görüsünün temel acidan dogru gördügünün farkina vardim. bu görüsün bazi özellikleri üzerinde düzeltmeler yapilmasi gerekiyor olabilir, fakat evren aciklama isteyen birseydir. Richard Swinburne'ün kozmolojik argümani oldukca umut verici, muhtemelen de dogru bir aciklama sunmaktadir.


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #39
                    Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                    TANRIYA YER BULMAK

                    Bu, Shakespeare'in isidir. Shakespeare'in en ünlü oyunlarindan Macbeth'in ilk sahnesinde, Kralin ordusunun iki generali Macbeth ve Banquo, üc büyücüyle karsilasir. büyücüler onlarla konusup ardindan gözden kaybolurlar.

                    hayretler icerisindeki Banquo, "dünyanin tipki su gibi kabarciklari var ve bunlar da o kabarciklardan. peki, bunlar nereye gittiler?" der.

                    "havaya," diye cevaplar macbeth. "ve insan bedeni gibi görünen seyler eriyerek nefes olarak rüzgara karisti"

                    bu, bir eglendirici tiyatro ve güzel edebiyattir. ne var ki "nefes olarak rüzgara karisabilen" bir insan oldugu düsüncesi her ne kadar tiyatro ve edebiyat sevenler acisindan nadiren bir sorun teskil etse de, bu düsünce gecmiste "kendisini nereye götürürse götürsün kanitlari izlemeyi" amaclayan bu filozofun önüne oldukca büyük bir engel koymustu.


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                      ORADA HIC KIMSE YOK

                      Tanri ve felsefe ve daha sonraki eserlerimde, bedeni olmayan ve her zaman her yerde hazir bulunan bir Ruh görüsünü varsaymasi nedeniyle Tanri kavraminin mantikli olmadigini ileri sümüstüm. gerekcem oldukca acikti. alisilmis anlamlarindan ve bunlara uygun kullanimlarindan anladigimiz üzere bir insan; etten ve kandan ibaret bir varliktir. bu baglamda, "bedeni olmayan bir kisi" ifadesi sacma görünüyordu. tipki Hughes Mearns'e ait oldugu söylenen kücük tekerlemede oldugu gibi:

                      dün merdivenleri cikarken
                      orada olmayan bir adamla karsilastim
                      bugünde orada degildi
                      keske, keske dedim...gitse.

                      "bedeni olmayan bir kisi" oldugunu söylemek, "orada olmayan biri" demek gibi bir seydir. "bedeni olmayan bir kisiden" bahsetmek istiyorsak, bu kisiyi "kisi" kelimesinin yeni bir anlaminda tanimlamanin ve yeniden tanimlamanin bazi uygun yollarini belirlememiz gerekmektedir.

                      Peter Strawson ve Bede Rundle gibi daha sonraki felsefeciler bu elestiriyi gelistirmeye devam etmislerdir. bu argümanin bir bicimini, son olarak, Dublindeki Trinity college'dan felsefe profesörü John Gaskin'in calismasinda bulabiliriz. gaskin sunlari yazmistir: "bir bedenin olmamasi, bir kisinin var olup olmadigina (orada kimsenin olmadigina!) dair kuskulara gercekci zemin saglamakla kalmaz, ayni zamanda böylesi bedeni olmayan bir varligin bir araci olup olamayacagina dair kuskulara da zemin hazirlar"

                      Teistler, her ne kadar korkunc bulsalar da, bu elestiriyi güvenilir bicimde ele almislardir. 1980'ler ile 1990'lardan itibaren analitik felsefeciler arasinda deizm rönesansi yasanmistir. bu düsünürlerin pek cogu geleneksel olarak tanriya atfedilen özellikler ve sonsuzluk gibi kavramlar üzerinde kapsamli calismalar gerceklestirmislerdir. bu düsünürlerin ikisi, Thomas Tracy ve Brian Leftow, "bedeni olmayan ve her zaman her yerde hazir bulunan bir ruh" düsüncesinin uygunlugunu savunmanin zorlugunu sistemli bicimde ele almistir.

                      Tracy bedensiz bir aracinin nasil tanimlanabilecegi sorusunu ele alirken, Leftow da ilahi bir varligin neden uzay ve zamanin disinda olmasi gerektigini ve bedensiz bir varligin evrende nasil hareket edebilecegini göstermeye calismaktadir.


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #41
                        Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                        ARACININ KUSURSUZLUGU

                        God, Action and Embodiment ve The God Who Acts kitaplarinda Tracy, bedensiz bir kisinin olmasinin nasil mümkün olabilecegi ve böyle bir ksiinin nasil tanimlanabilecegi yönündeki sorularima kapsamli cevaplar vermistir.

                        Tracy, (beseri ve ilahi) kisileri bilincli bicimde hareket edebilen aracilar olarak görmektedir. beseri kisiyi araci bir organizma, kasitli eylemde bulunabilen bir beden olarak görmektedir. fakat (beseri kisiler gibi) cisimlestirilmis tüm aracilarin (yalnizca akil ve bedenden ibaret olmayan) psiko-fiziksel birimler olmak zorunda olmasina ragmen, bütün aracilarin icsimlestirilmesi gerekmemektedir.

                        hicbir anti düalist argüman, bir araci olabilmek icin bedenin gerekli bir kosul oldugunu göstermemektedir, cünkü bir araci olmanin kosulu yalnizca bilincli eylemde bulunabilme kabiliyetine sahip olmaktir. Tracy, her hareketi kasitli olan Tanrininbir araci oldugunu belirtmektedir. tanridan sahsi bir varlik olarak bahsetmek, onu kasitli eylemlerde bulunan bir araci olarak görmektir. tanrinin eylemde bulunabilme gücleri essizdir ve tanriya atfedilen eylemlerin diger aracilar atfedilebilmesi mümkün degildir. örnegin tanri, kasitli araciligi yoluyla diger bütün varliklari yasama getiren aracidir.

                        Tracy, tanrinin eylemlerini gerceklestirdigi essiz üslupla tanimlanabilecegi görüsünü ortaya koymaktadir. "eger tanriyi araciligin kusursuzlugu olarak düsünürsek, tanrinin, varligi amactaki mükemmel ahengi temsil eden ve herseyin ve kendisinin mutlak yaraticisi olan bir arci oldugunu söyleyebiliriz"

                        tanrinin müsfik oldugunu söylemek, tanrinin canlilari eylemlerinde sergiledigi somut bicimlerde gösterdigini ve bu eylemlerin onun bir araci olarak kimligini sergiledigini söylemektedir.

                        ne var ki tanri, yasam bicimi ve eylem gücleri bizimkilerden tamamen farkli bir aracidir. tanrinin geylemiinin kapsam ve icerik bakimindan essiz olmasi nedeniyle onun sevgisi, sabri veya bilgeliginin yapisi da ayni sekilde essizdir. ilahi eylemlerin bu sekilde kavranmasi, tanriyi müsfik veya bilge olarak tanimlamamiza yardim edebilmektedir, fakat yine de itiraf etmeliyiz ki tanriyla ilgili kavrama gücümüz son derece kisitlidir.


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #42
                          Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                          DÜNYANIN GERCEK AKSESUARLARI

                          su anda oxford üniversitesinde NOlloth Profesörü olan Brian Leftow, Time and Eternitiy adli kitabinda bu konulari ele almaktadir. kendisiyle yaptigim görüsmede Leftow, tanrinin uzay ve zamanin disinda oldugu görüsünün özel izafiyet kuramiyla tutarli olduguna isaret ediyordu. tanrinin zamanin disinda oldugunu göstermeye calismak icin ortaya koyabileceginiz cok sayida farkli argüman vardir diyordu Leftow.

                          "beni oldukca etkileyen bir argüman ise özel izafiyet oldukca ciddiye alinacak olursa, zamanin icerisinde olan her seyin ayni zamanda uzayin icerisinde olacagina inanilacak olunmasidir. bu, yalnizca dört boyutlu bir uzay-zaman süreklisidir. bugüne kadar hicbir teist tanrinin tam olarak uzayda yer aldigini düsünmemsitir. eger tanri uzayda degilse ve zamanin icerisinde olan her sey ayni zamanda uzayda ise, tanri zamanin icerisinde degildir. bu noktada ortaya su soru cikiyor: "zamanin disinda insan benzeri bir varligin oldugundan nasil bir anlam cikarabilirsiniz?"

                          Leftow sözlerini söyle sürdürüyordu:
                          acikcasi inanlara özgü cok sayida eylemin tanriya atfedilmesi mümkün degildir. o unutamaz. siz yalnizca gecmisinizde olan seyleri unutabilirsiniz. o, bir seyler yapmayi birakamaz, siz yalnizca gecmisinizde sona ermis bir seyi yapmayi birakabilirsiniz.

                          fakat insanlara özgü, zamanla pek de alakasi olmayan baska eylemlerde vardir -bunlar, yaradilissal özellik olan ve zamanla ilgisi bulunmayan bilmek gibi eylemlerdir. bu gür eylemlerin arasinda niyetlenme eyleminin de sayilabilecegini ileri sürebilirim. bir niyet sahibi olmak, belirli seylerin gerceklesmesi durumunda bir sey yapacaginizi belirleyen yaradilissal bir özellik olarbilir. dolayisiyla tanrinin zamanin disinda oldugunu düsünmek icin gerekceler oldugu kanaatindeyim. ve ayrica tüm bunlardan, bizleri icinden cikilamaz bir gizemin icerisine sokmayacak bir anlam cikarabilecegimizi düsünüyorum.

                          Leftowun ele aldigi diger soru, uzayda veya dünyada hareket eden, her yerde hazir ve nazir bir ruhun varligindan bahsetmenin nasil anlamli olabildigi sorusuydu:

                          Eger tanri zamanin disinda ise, yaptigi herseyi bir anda, tek bir hareketle yapiyor demektir. önce bir seyi ve ardindan diger seyleri yapamaz. fakat tek bir hareketinin farkli zamanlarda etkisi olabilir. kendi iradesine göre günesin bugün veya ertesi gün dogmasini isteyebilir ve bunun da bugün ile yarin üzerinde etkileri olur. ne var ki bu, en temel soru degildir.

                          en temel soru sudur: yersiz, zamanin disinda bir varlik ile uzay-zaman süreklisinin bütünlügü arasinda nedensel bir iliski nasil olabilir?
                          bundan bir anlam cikarip cikarmamaniz büyük ölcüde nedensellik kuraminizin ne olduguna baglidir. neden kavraminin zamanla ciddi anlamda iliskisi oldugunu -mesela bir nedenin baska bir olaydan önc gerceklesen ve bu olayla belirli baglantilari bulunan bir olay oldugunu- düsünüyorsaniz (örnegin neden zamana baglidir seklinde) bu görüsünüz gecersiz olacaktir.

                          oysa nedenin zamanla iliskili oldugunu ileri sürmeyen analizler de mevcuttur. ben sahsen neden kavraminin gercek anlmada bir tahlilinin olmadigi -bunun ilkel bir kavram ve nedenselligin kendisinin ilkel bir husus oldugu- görüsüne katiliyorum. nedensellik, dünyanin gercek aksesuarlarinin bir parcasidir. eger neden kavraminin bir analizi yoksa bu kavramdan analiz yoluyla zamanin disinda bir Tanri ile zamanin bütünlügü arasindaki ilkel nedensel baglantiyi gecersiz kilacak bir sey cikarabilmeniz mümkün degildir.


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #43
                            Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                            TUTARLI BIR OLASILIK

                            Tracy ve Leftow'un calismalari en azindan, bu tür bir ruha kendi niyetlerini mekan-zaman süreklisinde essiz bicimde yerine getire uzay ve zaman kavramlarinin disinda bir araci gözüyle baktigimiz taktirde, her yerde hazir ve nazir bir ruh oldugu görüsünün özü itibariyle tutarsiz olmadigini göstermektedir.

                            bu tür bir ruhun olup olmadigi sorusu, gördügümüz üzere, tanrinin varligina iliskin argümanlarin merkezinde yer almaktadir.

                            bu argümanlarin gecerliligi konusunda Conway'in görüsüne katiliyorum:

                            eger bir önceki bölümün muhakemesi saglam yapildiysa, tanrinin evrenin ve onun sergiledigi düzen biciminin aciklamasi oldugunu inkar edebilmek icin saglam felsefi argümanlar yoktur. durum böyle olunca, bilgiyi elde etmenin daha iyi yollarini bulamayan felsefecilerin bir kez daha konularinin klasik kavramina dönmemeleri icin herhangi bir neden yoktur


                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #44
                              Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                              HERSEYE KADIR GÜCE INANMAK

                              tanrinin varligina iliskin bir argümana bilim yalniz basina kanitlar sunamaz. bu kitapta ele aldigiiz üc kanit -doganin kanunlari, teleolojik yapisiyla yasam ve evrenin varolusu- hem kendisinin hem de dünyanin varligini aciklayan bir aklin isiginda aciklanabilir. ilahi varligin kesfedilmesi deneyler ve denklemlerle degil, bunlarin ortaya koyduklari yapilarin anlasilmasiyla gerceklesir.

                              tüm bunlar kulaga soyut ve gayri sahsi gelebilir. asil sorulmasi gereken soru sudur: ben, bir birey olarak, her yerde hazir ve nazir olan ve her seye kadir bir ruh olan en büyük gercekligin kesfedilmesine nasil karsilik veriyorum?

                              bir kez daha söylemeliyim ki benim ilahi varligi kesfetme yolculugum su ana kadar aklin uzun bir hac yolculugu olmusutr. argümanin beni pesinden götürdügü yere gittim. ve bu argüman beni kendiliginden var olan, degismez, maddi olmayan, her yerde hazir ve nazir ve her seye kadir bir varligin var oldugunu kabul etmeye götürmüstür.

                              elbette kötülük ve acinin varligiyla da yüzlesmelidir. ne var ki, felsefi acidan bakildiginda bu, tanrinin varligi sorusundan farkli bir meseledir. doganin varligindan yola cikarak onun varliginin temeline ulasiriz. doganin da kendi kusurlari olabilir, fakat bu durum onun mükemmel bir kaynaga sahip olup olmadigina dair herhangi bir sey ifade etmemektedir. dolayisiyla tanrinin varligi nedenli veya nedensiz kötülügün varligina dayanmamaktadir.

                              kötülügün varligini aciklama konusunda ise ilahi bir gücün varligini kabul edenler acisindan iki farkli aciklama vardir. bunalrin ilki, tanrinin dünyaya müdahale etmedigini varsayan aristotelesci yaklasimdir. ikincisi ise, insanlarin tamamen özgür olmalari durumunda kötülügün daima bir olasilik olarak kalacagi görüsü olan özgür irade savunmasidir.

                              aristotelesci yaklasimda, arada bir adaletin temel ilkelerini uzaktan ve ayri olarak onaylasa da, yaratma isi sona erdiginda tanrinin, evreni doganin kanunlarina biraktigi görüsü vardir. özgür iraade savunmasi ise ilahi gücün, tanrinin kendisini gözler önüne serdigi görüsünün kabul edilmesine dayanmaktadir.


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum


                                #45
                                Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew

                                DAHA FAZLA ÖGRENMEYE ACIK OLMAK

                                Buradan nereye varacagim? öncelikle, özellikle doganin tarihi hakkinda bildiklerimizin isiginda, ilahi gerceklik hakkinda daha fazla sey ögrenmeye tamamiyla acik oldugumu söylemek istiyorum. ilahi gücün kendisini insanlik tarihinde göstermis olup olmadigi sorusu ise hala gecerli bir tartisma konusudur. herseye kadir bir gücün yapabileceklerini, mantiken imkansizi yaratmak disinda, kisitlamaniz mümkün degildir. evrendeki her sey bu güce tabidir.

                                kitapta ki ek B bölümü, bu ikinci konuyla ilgili incil bilgini ve anglikan kilisesi piskoposu N. T. Wright ile özellikle hristiyanlarin tanrinin isa mesihin bedeninde vücut buldugu iddialarina atifta bulunarak yaptigim görüsmeyei aktarmaktadir.
                                daha önce de söyledigim gibi, hicbir dinde isa mesih gibi karizmatik bir sahsiyet ile aziz paul gibi mükemmel bir aydindan olusan bir bilesim yoktur. eger her seye kadir gücün bir din kurmasini istiyorsaniz, bence o dinin temeli bu ikili olmalidir!


                                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X