Ynt: Yanilmisim Tanri varmis - Antony Flew
SIYAH BIR CAM'IN ARKASINDAN
Protobiyologlarin ilk canli varligin evrimine dair kuramlari oldugu dogrudur, fakat bu kuramlar farkli kategoride bir sorunla ilgilenmektedir.
Bunlar, kimyasallarin etkilesimleriyle ilgilenmektedir, oysa bizim sorularimiz bir seyin özü itibariyle nasil belirli bir amaca yönelik olabildigine ve maddenin sembol isleme yoluyla nasil yönetilebildigine iliskin olmalidir. fakat protobiyologlar su an bulunduklari düzeyde bile kesin sonuclar sunabilmeye cok uzaktirlar. yasamin kaynagina iliskin önemli iki calisma bu gercegi acik bicimde ortaya koymaktadir.
Harvard'da biyoloji profesörü olarak görev yapan ve life on a Young Planet: The First Three Billion Years of Life (genc bir gezegende yasam: yasamin ilk üc milyar yili) kitabinin yazari Andy Knoll sunlari belirtiyor:
konuyu yeryüzünde yasamin derin tarihi, kaynagi, bugün etrafimizda gördügümüz biyoloji ortaya cikaran olusum asamalari hakkinda bütün bildiklerimizi ifade ederek özetlemeye calisirsak, bu konuda siyah bir camin arkasindan baktigimizi itiraf etmeliyiz. bu gezegende yasamin nasil, tam olarak ne zaman ve hangi kosullar altinda basladigini bilmiyoruz.
Uluslararasi yasamin kökeni calismalari dernegi baskani Antonio Lazcano söyle diyor: "Her seye ragmen yasamin bir özelligi kesindir: zaman icerisinde degisebilen mevcut bilgilerini depolayabilen, cogaltabilen ve iletebilen genetik bir mekanizma olmasaydi yasam ortaya cikamazdi...ayrica ilk genetik mekanizmanin tam olark nasil gelismis oldugu da cözülmemis bir mesele olarak kalmayi sürdürmektedir."
Lazcano aslinda, "yasamin kaynagina giden yol belki de asla bilinmeyecektir" diyor
üremenin kaynagina gelince, Nature dergisinin fahri editörü John Maddox sunlari belirtiyor: "en önemli soru, cinsel üremenin ne zaman (ve nasil) gelistigidir. on yillardir yapilan bütün tahminlere ragmen bunu bilmiyoruz. son olarak bilim adami Gerald Schroeder, yasama elverisli kosullarin varliginin yasamin nasil basladigini aciklamadigini belirtmektedir. yasam ancak gezegenimizdeki elverisli kosullar sayesinde devam edebilmisti. fakat maddenin güdümlü, kendisini cogaltabilen varliklar üretmesini emreden bir doga kanunu yoktur.
öyleyse yasamin kaynagini nasil aciklayabiliriz? nobel ödülü sahibi fizyolog George Wald bir keresinde, "imkansizi, yani yasamin tesadüfen kendiliginden ortaya ciktigina inanmayi tercih ettigimizi" ileri sürmüstü. Wald, sonraki yillarda, fiziki gerceklik matrisi olarak adlandirdigi önceden var olan bir aklin, yasami besleyen fiziki bir evren olusturdugu sonucuna varmisti:
ortada cok sayida baska secenek varken nasil oluyor da yasami besleyen birbirine bagli olagandisi özelliklere sahip bir evrende yasiyoruz? son zamanlarda -itiraf etmeliyim ki baslangicta bilimsel hassasiyetlerimi sarsacak sekilde- her iki sorunun bir arada degerlendirilebilecegini düsünmeye basladim. bu, aklin, yasamin gecirdigi evrimde sonradan ortaya cikan dogal bir sonuc olmaktan ziyade, en basinan beri maddi gercekligin matrisi, kaynagi ve kosulu olarak var oldugu varsayimina dayanmaktadir. yasami besleyen maddi bir evren olusturan ve dolayisiyla anlama ve yaratabilme kabiliyetleri bulunan -bilim, sanat ve teknolojiyi yaratabilen- canlilar gelistiren sey iste bu akildir.
bende ayni kanidayim. yeryüzünde gördügümüz bu tür "güdümlü, kendisini cogaltabilen" yasamin kaynagi icin yapilabilecek yegane tatmin edici aciklama sonsuz zekaya sahip bir aklin varligidir.
SIYAH BIR CAM'IN ARKASINDAN
Protobiyologlarin ilk canli varligin evrimine dair kuramlari oldugu dogrudur, fakat bu kuramlar farkli kategoride bir sorunla ilgilenmektedir.
Bunlar, kimyasallarin etkilesimleriyle ilgilenmektedir, oysa bizim sorularimiz bir seyin özü itibariyle nasil belirli bir amaca yönelik olabildigine ve maddenin sembol isleme yoluyla nasil yönetilebildigine iliskin olmalidir. fakat protobiyologlar su an bulunduklari düzeyde bile kesin sonuclar sunabilmeye cok uzaktirlar. yasamin kaynagina iliskin önemli iki calisma bu gercegi acik bicimde ortaya koymaktadir.
Harvard'da biyoloji profesörü olarak görev yapan ve life on a Young Planet: The First Three Billion Years of Life (genc bir gezegende yasam: yasamin ilk üc milyar yili) kitabinin yazari Andy Knoll sunlari belirtiyor:
konuyu yeryüzünde yasamin derin tarihi, kaynagi, bugün etrafimizda gördügümüz biyoloji ortaya cikaran olusum asamalari hakkinda bütün bildiklerimizi ifade ederek özetlemeye calisirsak, bu konuda siyah bir camin arkasindan baktigimizi itiraf etmeliyiz. bu gezegende yasamin nasil, tam olarak ne zaman ve hangi kosullar altinda basladigini bilmiyoruz.
Uluslararasi yasamin kökeni calismalari dernegi baskani Antonio Lazcano söyle diyor: "Her seye ragmen yasamin bir özelligi kesindir: zaman icerisinde degisebilen mevcut bilgilerini depolayabilen, cogaltabilen ve iletebilen genetik bir mekanizma olmasaydi yasam ortaya cikamazdi...ayrica ilk genetik mekanizmanin tam olark nasil gelismis oldugu da cözülmemis bir mesele olarak kalmayi sürdürmektedir."
Lazcano aslinda, "yasamin kaynagina giden yol belki de asla bilinmeyecektir" diyor
üremenin kaynagina gelince, Nature dergisinin fahri editörü John Maddox sunlari belirtiyor: "en önemli soru, cinsel üremenin ne zaman (ve nasil) gelistigidir. on yillardir yapilan bütün tahminlere ragmen bunu bilmiyoruz. son olarak bilim adami Gerald Schroeder, yasama elverisli kosullarin varliginin yasamin nasil basladigini aciklamadigini belirtmektedir. yasam ancak gezegenimizdeki elverisli kosullar sayesinde devam edebilmisti. fakat maddenin güdümlü, kendisini cogaltabilen varliklar üretmesini emreden bir doga kanunu yoktur.
öyleyse yasamin kaynagini nasil aciklayabiliriz? nobel ödülü sahibi fizyolog George Wald bir keresinde, "imkansizi, yani yasamin tesadüfen kendiliginden ortaya ciktigina inanmayi tercih ettigimizi" ileri sürmüstü. Wald, sonraki yillarda, fiziki gerceklik matrisi olarak adlandirdigi önceden var olan bir aklin, yasami besleyen fiziki bir evren olusturdugu sonucuna varmisti:
ortada cok sayida baska secenek varken nasil oluyor da yasami besleyen birbirine bagli olagandisi özelliklere sahip bir evrende yasiyoruz? son zamanlarda -itiraf etmeliyim ki baslangicta bilimsel hassasiyetlerimi sarsacak sekilde- her iki sorunun bir arada degerlendirilebilecegini düsünmeye basladim. bu, aklin, yasamin gecirdigi evrimde sonradan ortaya cikan dogal bir sonuc olmaktan ziyade, en basinan beri maddi gercekligin matrisi, kaynagi ve kosulu olarak var oldugu varsayimina dayanmaktadir. yasami besleyen maddi bir evren olusturan ve dolayisiyla anlama ve yaratabilme kabiliyetleri bulunan -bilim, sanat ve teknolojiyi yaratabilen- canlilar gelistiren sey iste bu akildir.
bende ayni kanidayim. yeryüzünde gördügümüz bu tür "güdümlü, kendisini cogaltabilen" yasamin kaynagi icin yapilabilecek yegane tatmin edici aciklama sonsuz zekaya sahip bir aklin varligidir.
Yorum