Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

    Antony Flew'in Yanilmisim tanri varmis adli eserinin sonlarinda belirttigi üzere kendisi bu konuyu hazirlamasini Roy Abraham Varghese'ten bizzat rica etmis, iste Varghese'nin katkisi...
    ................................
    "yeni ateizmin" temelinde tanri diye bir seyin, yani var olan her seyin ebedi ve sonsuz bir kaynagi olmadigi inanci bulunmaktadir. bu, diger argüanlarin cogunun bir anlam tasiyabilmesi icin dogrulugunun kanitlanmasi gereken kilit inanctir.

    benim buradaki görüsüm; Richard Dawkins, daniel Dennett, Lewis wolpert, Sam Harris ve Victor stenger gibi "yeni ateistlerin" yalnizca bu inanci kanitlayamamakla kalmadiklari, ayni zamanda tanrinin var olup olmadigi sorusuyla alakali olgulari göz ardi ettikleridir.

    Gördügüm kadariyla mevcut deneyimlerimizde ancak tanrinin valrigi ile aciklanabilecek bes olgu acik bicimde ortadadir..
    bunlar sirasiyla, maddi dünyayla bütün deneyimlerimiz de sakli olan akilcilik; bagimsiz olarak hareket edebilme becerisi olan yasam; farkinda olma yetisi olan bilinc; dilde yer alan türden anlamli simgeleri ifade edebilme ve anlama yetenegi olan kavramsal düsünme ve bilinc, düsünme ve eylemin merkezi olan insanin kendisidir

    Bu olgular ve bunlarin tanrinin varligiyla iliskilendirilmeleri hakkinda üc seyin ifade edilmesi gerekmektedir. ilk olarak, bizler tanrinin varligina iliskin argümanlar ve kanitlar duymaya liaskinizdir. bu tür argümanlarin belirli temel görüslerin ifade edilmesi acisindan faydali oldugunu, fakat bicimsel gecerliliklerinin bir tanrinin olup olmadigini belirleyen "kanitlar" olarak degerlendirilemeyecegini düsünüyorum.

    aksine, burada ifade edilen bes olgu, sonsuz ve ebedi bir aklin varligini gerektirmektedir.

    tanri, deneyimlerimizde acik bicimde yer alan her seyin temelindeki mutlak kosuldur.

    ikinci olarak, önceki noktadan belli olacagi üzere, burada olasiliklardan ve varsayimlardan degil, kisinin kendini inkar etmedikce inkar edemeyecegi temel gerceklerle yüzlesmelerinden bahediyoruz. bir baska deyisle, olasilik teoremlerini belirli veri kümelerine uygulamiyor, verileri dedegerlendirmenin nasil mümkün olabilecegi yönündeki daha temel bir soru üzerinde düsünüyoruz.

    ayni sekilde bu, bazi karmasik olgularin varligina bakarak tanriyi anlama meselesi degildir. aksine, tanrinin varligi bütün olgularin mutlak kosuludur.

    ücüncü olarak, eski ve yeni ateistler tanrinin varligina dair herhangi bir kanit olmadigindan yakinmaktadirlar ve bazi teistlerde buna hür irademizin ancak bu tür kanitlairn zorlayici olmamasi durumunda korunabilecegini belirterek karsilik vermistir. burada benimsenen yaklasim, yasamimizda ihtiyac duydugumuz bütün kanitlara sahip oldugumuz ve insanlarin ateist olmalarindan ancak bu kanitlara "bakmayi" bilincli olarak reddetmenin sorumlu oldugu yönündedir.

    mevcut deneyimlerimiz üzerinde düsünürken isterseniz bir düsünce deneyi gerceklestirelim. bir an icin önünüzde mermer bir masa oldugunu düsünün. bir trilyon yil veya sonsuz zaman gecse bile bu masanin birden bire ya da yavas yavas sizin gibi bilincli, cevresinde olup bitenleirn ve kimliginin farkinda olabilecegini düsünebilirmisiniz?

    böyle bir seyin gerceklesebilecegini düsünmek imkansizdir. ayni sey her türlü madde icin gecerlidir. maddenin, kütle enerjisinin yapisini cözdügünüzde, yapisi geregi, asla bilinc düzeyine gelemeyecegini, asla düsünemeyecegini ve asla "ben" diyemeyecegin anlarsiniz.

    fakat ateistlerin görüsüne göre, evrenin tarihinin bir noktasinda, imkansiz ve akil edilemez seyler gerceklesmistir. onlara göre farklilasmamis madde (buna enerjiyi de dahil ediyoruz) bir zamanlar "can" bulmus, ardindan bilinc düzeyine erismis, ardindan kavramsal düsünme yetisini elde etmis ve sonunda "ben" düzeyine gelmistir.

    fakat yeniden masamiza dönecek olursak, bunun neden gülünc oldugunu anlariz. masa, bilinc düzeyine erismek icin gereken özelliklerin hicbirine sahip degildir ve sonsuz zamanda bile bu tür özellikleri "edinemez"

    yasamin kaynagina dair akla en son gelebilecek senaryolardan birini kabul eden bir kisinin bile, belirli kosullar altinda bir mermer parcasinin kavramlar üretebilecegini ileri sürebilmesi icin cildirmis olmasi gerekir. ve subatomik seviyede masayi bir arada tutan sey, evrendeki diger bütün maddeleri de bir arada tutan seydir.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    #2
    Ynt: Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

    deneysel bilim son üc yüz yil icerisinde maddi dünya hakkinda, atalarimizin asla hayal edemeyecekleri kadar, bilgiyi aciga cikarmistir. bunlara yasamin, bilincin, düsünmenin ve benligin temelinde yatan genetik ve sinirsel aglarin kapsamli bicimde ögrenilmesi de dahildir.

    ne var ki bilim, bu dört olgunun daha önce oldugudnan cok daha iyi bilinen fiziksel bir altyapi temelinde hareket ettigini söylemek disinda olgularin yapisi veya kendileri hakkinda bir sey söyleyemez.

    bazi bilim adamlari bunlari maddenin tezahürleri olarak aciklamaya calismis olsa da, benim bu cümleden cikardigim anlamin belirli bir zihinsel eylemin disinda baska bir sey oldugunu göstermenin hic bir yolu yoktur.

    evet, benim görüslerime uyan zihinsel eylemler vardir -ve modern nörolojik bilimler, beynin farkli türlerde zihinsel etkinlikleri destekleyen bölgelerini tespit etmistir.

    fakat bir düsüncenin belirli bir sinirsel etkilesim oldugunu söylemek, adalet fikrinin kagit üzerine yazilmis birkac seyden baska bir sey olmadigini iddia etmek kadar anlamsizdir.

    burada bana ayrilan bölümün kisitli olmasi nedeniyle dünyaya iliskin deneyimlerimizin temelini olusturan ve "yeni ateizm" cercevesinde aciklanmasi mümkün olmayan bes temel olguyu son derece kisa bicimde özetlemek istiyorum. konuyla ilgili daha ayrintili bir inceleme, cikacak olan kitabim The missing link'te yer alacaktir


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #3
      Ynt: Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

      AKILCILIK

      Dawkins ve digerleri, "Tanriyi kim yaratmistir?" sorusunu sormaktadilar. Teistler ve ateistler artik bir sey üzerinde acik bicimde hemfikirdirler: eger bir sey var ise, ondan önce daima var olan bir sey olmalidir. bu ebediyen var olan gerceklik nasil meydana gelmistir? cevap, böyle bir gercekligin asla meydana gelmedigidir. bu gerceklik her zaman vardi. seciminizi yapin: tanri veya evren. biri en basindan beri vardi.

      iste akilcilik konusu tam olarak bu noktada ön plana cikmaktadir. Ateistlerin itirazlarinin aksine, her zaman var olanin hangisi oldugu konusunda teistler ile ateistlerin iddia ettikleri arasinda cok önemli bir farklilik vardir. Ateistler, evren icin yapilabilecek aciklamanin onun ebediyen var oldugu seklinde yapilabilecek aciklamanin onun ebediyen var oldugu seklinde oldugunu söylemektedirler, fakat bu ebediyen var olan durumun nasil vuku buldugunu aciklayamiyoruz. bu durumun aciklanabilmesi mümkün degildir ve bu sekilde kabul edilmesi gerekmektedir. Teistler ise tanrinin nihayetinde aciklanmasi mümkün bir sey olmadigini belirtmekte israrlidirlar: tanrinin varligi bizim acimizdan aciklanamaz bir durumdur, tanri acisindan degil.

      Bu tanrinin ebedi varliginin bizim görebilecegimiz kendi ic mantiginin olmasi gerekir, cünkü evrende akilcilik, ancak en temel akiliclikta temellendirilmesi durumunda olabilir.

      Bir baska deyisle, bilme ve gercekleri yorumlama yetenegimiz, doganin isleyisleri ve bu isleyislere dair soyut tanimlamalarimiz (fizikci Eugene wigner'in ifadesiyle matematigin anlasilmaz etkililigi) gibi olaganüstü olgular ile genetik ve nöronal kodlar gibi yasamin en temel düzeylerindeki kodlarin rolü, var olmalariyla, akilciligin temel ve her yani kaplayan yapisini göstermektedir.

      her ne kadar tanrinin yapisi hakkindaki geleneksel görüsler bazi ipuclari verse de bu ic mantigin ne oldugunu göremiyoruz. örnegin Eleonore Stump ve Norman Kretzmann, tam olarak anlasildigi takdirde, mutlak yalinligin ilahi özelliginin, tanrinin neden var olmamasinin mümkün olmadiginin gösterilmesine yardimci oldugunu ileri sürmektedir. Alvin Plantinga ise tanrinin olasi bütün dünyalarda var olan gerekli bir varlik olarak sayildigini belirtmektedir.


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #4
        Ynt: Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

        Ateistler buna iki sekilde karsilik verebilirler: evrenin, kendi varligina iliskin bizim göremedigimiz bir ic mantigi olabilir; ve/veya kendi varligini aciklayan bir ic mantigi olan varligin (tanri) olmasi gerektigine inanmak zorunda degilizdir. teistler ilk noktayla ilgili olarak, kendisini olusturan seylerin toplaminin disinda var olan "evren" diye bir seyin olmadigini söyleyeceklerdir ve evrendeki hicbir seyin sonsuz varolusa dair ic mantiginin olmadigini biliyoruz. teistler ikinci noktayla ilgili olarak ise -doganin kanunlarindan akilci düsünme yetenegimize kadar- süphe götürmez bicimde tecrübe etmekte oldugumuz akilciligin varliginin, ancak soonsuz bir akil olabilecek bir temelden yoksun olmasi durumunda aciklanamayacagina isaret etmektedirler.

        büyük matematikci Kurt Gödel, "dünya mantiklidir" demisti. bu akilciligin anlmai, dünyanin düzeninin onu yöneten üstün aklin düzenini yansittigidir. akilciligin gercekligi dogal secime basvurularak inkar edilemez. dogal secim, birbirlerini belirli kurallar cercevesinde etkileyen fiziksel varliklarin ve yasamin süreclerini yöneten bir kodun varligini gerektirmektedir. ve dogal secimden bahsetmek, dogada olup bitenlerin bir mantigi (uyumu) oldugunu ve bu mantigi anlayabilecek durumda oldugumuzu varsaymak demektir.


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #5
          Ynt: Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

          önceki mermer masa örnegine dönecek olursak, söylemek istedigimiz sey, düsüncemizin temelini olusturan ve matematiksel olarak kesin bir evrene dair calismamizda karsimiza cikan asil akilciligin bir kaya parcasi tarafindan ortaya cikarilmis olamayacagidir. tanri en temel mutlak gercek degil, varolusun her boyutunda yer alan temel akilciliktir.

          fiziksel gercekligin kaynagi sorusunun, inanilmasi güc olsa da, yeni bir bicimi, Daniel Dennetin evrenin kendisini yoktan veya hemen hicbir seyden ayirt edilmesi mümkün olmayan bir seyden yarattigi iddiasidir. bu görüsü en acik bicimde ifade eden kisi ise bir diger yeni ateist, fizikci victor stenger'dir. Stenger, evren ile doganin kanunlarinin kaynaklarina yönelik yegane cöümü not by design: the origin of the universe, the comprehensible cosmos, ve god: the failed hypothesis adli kitaplarinda sunmaktadir.

          Stenger, diger seyleirn yani sira, doganin kanunlari görüsü ve bunlarin tasidiklari varsayilan anlamlar hakkinda alisilmamis bir elestiri getirmektedir. stenger, the comprehensible cosmos kitabinda, bu sözde kanunlarin ne tepeden indirildigini ne de maddenin davranisi üzerindeki kisitlamalara yerlestirildigini ileri sürüyor. ona göre bu kanunlar yalnizca fizikcilerin gözlemleri hakkindaki matematiksel ifadelerini formüle etme bicimleri üzerindeki kisitlamalardir. Stengerin iddiasi, modern fizikteki temel fikirlerden biri olan simetri hakkinda yaptigi yoruma dayanmaktadir. modern fizikteki tanimlarin coguna göre simetri, bir nesne ya da sistemin bir transformasyon karsisindaki degismezligidir. bu fikir baslangicta klasik mekanigin diferansiyel denklemlerine ve elektromanyetizmeya ve ardindan yeni bicimlerde özel iizafiyet ve kuantum mekanigi problemlerine uygulanmisti. stenger, okurlarina bu etkili kavramin ana hatlarini sunmakta, fakat sözlerinin devaminda birbirine uymayan iki sonuca varmaktadir.

          bunlarin biri, simetri ilkelerinin doganin kanunlari oldugu görüsünü ortadan kaldirdigi ve digeri de hicligin bir sey üretemeyecegini, cünkü hicligin degisken oldugudur!

          ne sasirticidir ki, simetri alanindaki en uzman kisilerden biri olan Anthony Zee'nin yazdigi Fearful Symmetry kitabi da Stengerin ortaya koydugu olgularin aynilarini kullanarak oldukca farkli bir sonuca ulasmaktadir:

          simetri, maddi dünyayi anlamamizda gittikce artan merkezi bir rol oynamaktadir... temel fizikciler, en büyük tasarimin simetrilerle dolu oldugu inancini benimsemektedirler. bize rehberlik eden simetri olmasaydi modern fizigin baslamasi mümkn olmazdi...fizik günlük deneyimden uzaklasip en büyük tasarimcinin aklina yaklastikca, akillarimizi siradan kaliplarin disinda düsünmektedir...simetri tarafindan tanimlanan en büyük tasarimciyi bir Deus Congruentiae olarak tasavvur ediyorum


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #6
            Ynt: Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

            Stenger, "hicligin" mükemmel bicimde simetrik oldugunu, cünkü boslukta kesinlikle mutlak konum, zaman, hiz veya ivme olmadigini ileri sürmektedir. Stenger, "simetrilerin kaynagi nedir?" sorusunu ise bunlarin aslinda boslugun simetrileri olduklari, cünkü fizik kanunlarinin, zaten yoktan var olmuscasina, kendilerinden bekleneni yerine getirmekte olduklari seklinde yanitlamisti.

            Stengerin temel yanilgisinin kökeni oldukca eskiye dayanmaktadir: Bu, "hicligi" "bir seyin" bir türü gibi ele alma yanilgisidir. yüzyillardir hiclik kavrami üzerinde fikirler yürütmüs olan düsünürler, "hicligin" bir seyin bir türü olmadigi noktasini vurgulamaya özen gösermislerdir. mutlak hiclik, hicbir kanun, bosluk, alan, enerji, yapi, hicbir türden fiziksel veya zihinsel varlik -ve simetriler- olmadigi anlamina gelir. hicligin hicbir özelligi veya gücü yoktur. mutlak hiclik sonsuz zaman diliminde bile hicbir sey üretemez -dogrusu mutlak hiclikte zaman diye bir sey olamaz.

            Stengerin, 'God: The Failed Hypothesis kitabinin temelinde yer alan ve evrenin net enerjisinin sifir olmasi nedeniyle evrenin "hiclikten" ortaya cikmasinin fizigin ilkelerini cignemedigi yönündeki görüsüne ne demeli? bu, ilk kez, evrenin net enerjisinin sifira yakin oldugunu gösterdigini ve bu yüzden evrenin hiclikten var oldugunu söylemekte herhangi bir celiski olmadigini söyleyen fizikci Edward Tryon tarafindan ileri sürülmüs bir görüstür. eger yercekimsel enerjisi negatif olan baglama (cekim) enerjisi ile evrenin pozitif deger olan bütün kütlesinin tamamini toplayacak olursaniz sifira yakin bir degere ulasirsiniz. bu durumda evreni yaratmak icin enerjiye ve dolayisiyla bir yaraticiya ihtiyac duyulmaktadir.

            bu ve benzer iddialarla ilgili ateist felsefeci j.j.c. Smart, sifir net enerjisi olan bir evren varsayiminn bir seyler oldugu sorusunu hala yanitlamadigina isaret etmektedir. smart, bu varsayimin ve onun modern formüllerinin yapisal bir uzay-zaman süreklisi, kuantum sahasi ve doga kanunlari bulundugunu varsaymakta oldugunu belirtmektedir. sonuc olarak, bunlar ne bir seylerin neden var oldugu sorusuna cevap verebilmektedir ne de uzay ve zamandan ibaret evrenin zamandan bagimsiz bir gerekcesinin olup olmadigi sorusunu ele almaktadir.

            bu tahlilden de acik bicimde anlasildigi gibi, stenger iki temel soruyu cevapsiz birakmaktadir: neden bir sey vardir ve mutlak hiclik yoktur? ve var olan bir sey neden simetrilere uymakta veya karmasik yapilar olusturmaktadir?

            Zee, simetrinin kaynaginin en büyük tasarimcisinin akli oladugu sonucuna varmak amaciyla Stengerin ifade ettigi simetri olgularinin aynilarini kullanmaktadir. doganin kanunlari, esasinda doganin temelindeki simetrileri yansitmaktadir. ve evrenin akilciligini ve anlasilabilirligini -kökü tanrinin aklinda blunan akilciligi- gösteren sey, doganin kanunlari degil, simetridir.


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #7
              Ynt: Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

              YASAM

              Ele alinacak bir sonraki olgu yasamdir.
              Tony Flew'in bu kitapta maddeyle ilgili söyledikleri göz önünde bulunduruldugunda, burada yasamin kaynagi sorusu üzerinde cok daha fazla bir sey söylemeye gerek yoktur. oysa bu soruyla ilgili mevcut tartismalarin, kilit meselelerin bile farkinda olmadigi izlenimi uyandirdigi belirtilmelidir. canli varliklarin dört boyutu vardir. bu tür varliklar araci, güdümlü, kendisini cogaltabilen ve simgelere göre hareket eden varliklardir (bunlarin varoluslari kodlar ile kimya arasindaki karsilikli etkilesime dayanmaktadir) canli varliklarin tümü hareket etmektedir veya hareket etme kabiliyetine sahiptir. ve bu tür varliklarin her biri, kendi eylemlerinin tamamina ortak kaynagi ve merkezidir. bu aracilarin yasamlarini sürdürebilme ve bagimsiz hareket edebilme kabiliyetleri olmasi nedeniyle, eylemleri bir ölcüde amaclari (beslenme) tarafindan belirlenmektedir ve kendilerini cogaltabilmektedirler; dolayisiyla bu canlilar amaca güdümlü, kendilerini cogaltabilen bagimsiz aracilardir. üstelik Howard H. Pattee'nin belirttigi gibi, canli varliklarda göstergesel sürecler (kurallar,kodlar, diller, bilgi, kontrol) ile fiziksel sistemlerin (kanunlar, hareket bilgisi, enerji, kuvvetler, madde) etkilesimi bulabilirsiniz

              burada incelenen kitaplarin icerisinde yalnizca Dawkins'in kitabi yasamin kaynagi sorusunu ele almaktadir. Wolpert, bu konuyla ilgili söylediklerinde oldukca samimidir. "bu, evrimle ilgili bütün bilimsel sorularin cevaplandirilmis oldugu anlamina gelmez. aksine bizzat yasamin kaynagi, bütün canli varliklarin ortaya ciktigi mucizevi hücrenin evrimi hala yeterince anlasilmamaktadir" Dennett, önceki calismalarinda, bazi materyalist aciklamalarin dogru olabilecegini kabul etmistir.

              Ne yazik ki Dawkins'in yaklasimi fizyokimyasal düzeyde bile acik bicimde yetersiz veya yanlistir. "fakat yasam nasil baslar?" diye soruyor Dawins. "yasamin kaynagi, dogal secim icin hayati önem tasiyan kosullarin ortaya cikmasini saglayan kimyasal olay veya olaylar dizisiydi...hayati önemdeki bilesen -bir tür genetik molekül- yerini aldimi artik bunu gercek Darwinci dogal secim izleyebilir" Bu nasil gerceklesti? Bilim adamlari büyük rakamlarin sihrine basvurmaktadirlar...insanci ilkenin güzelligi, bütün sezgilere ragmen, kimyasal bir modelin gezegenimizin üzerindeki yasamin varligina iliskin iyi ve tamamen tatmin edici bir aciklama sunmak amaciyla bir gezegende yasamin ortaya cikma olasiliginin milyarda bir oldugunu tahmin etmesi gerektigini söylemesidir.

              Batil inanca dayanarak yapilmis küstahca bir girisim olarak tanimlanmasi daha uygun olan bu tarz muhakeme göz önünde bulunduruldugunda, eger yalnizca "büyük rakamlarin sihrine basvurursak" arzuladigimiz her seyin bir yerlerde var olmasi gerekir. tek boynuzlu atlar veya genclik iksiri, "sasirtici ölcüde olanaksiz" olsa da, "tüm sezgilere ragmen" meydana gelecektir. ihtiyac duyulan tek sey, bunlarin "bir gezegende gerceklesme olasiliginin milyarda bir" oldugunu "tahmin etmesi gereken" "kimyasal bir model"dir.


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #8
                Ynt: Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

                BILINC

                neyse ki bilincle ilgili yapilan calismalarda isler diger alanlardaki kadar kötü degildir. bugün bilinc hakkinda giderek artan bir bilinclilik vardir.

                Artik bilincliyiz ve iblincli oldugumuzun bilincindeyiz.
                Bunu inkar eden kisi ancak kendisiyle celiskiye düser -ne varki bazilari hala bunu inkarda israr etmektedir. sinir hücrelerinin yapisini anladiginizda sorun icinden cikilmaz bir hal almaktadir.

                öncelikle sinir hücreleri blincli yasam tarzimizla hicbir benzerlik göstermemektedir. ikincisi ve daha da önemlisi, fiziksel özelliklerinin bilinci yaratacaklari veya yaratabileceklerine inanmamiz icin hicbir gerekce sunmamaktadirlar.

                Bilinc, beynin belirli bölgeleriyle iliskilidir, fakat beyin sapinda ayni sinir hücreleri sistemleri bulundugunda bilinc, "üretimi" diye bir sey söz konusu olmaz. Aslinda, fizikci Gerald Schroeder'in belirttigi gibi, bir kum yigininin temel fiziksel bilesenleriyle bir dahinin beynindekiler arasinda aslinda fark yoktur. maddenin bazi parcalarinin, maddeye hic benzemeyen yeni bir gerceklik "yaratabilecegi" iddiasinin altinda maddeye duyulan kör ve temelsiz inanc vardir.

                Bugünkü beden-akil calismalarindaki anaakim, bilincin gercekligini ve gizemini kabul etse de malumu görmezden gelmeye devam eden birkac felsefeciden biri de Daniel Dennett'tir.
                Dennett, bir seyin "gercekten de bilincli" olup olmadigi sorusunun ilginc veya cevaplanabilir olmadigini söylemekte ve makinelerin bilincli olabilecegini, cünkü biz insanlarin bilincli makineler oldugumuzu iddia etmektedir!



                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

                  Dennett'in bilinc icin "Aciklamasi" olan islevselcilik, sözde zihinsel olgulari olusturan seylerle ilgilenmememiz gerektigini belirtmektedir.
                  Bunun yerine, bu olgularin gerceklestirdikleri islevleri incelememiz gerektigini söylemektedir.
                  Aci, kacinma tepkisine yol acan bir seydir; bir düsünce ise problem cözme sürecindeki bir eylemdir. ikisinin de özel bir yerlerde gerceklesen özel bir olay olarak degerlendirilmemesi gerekmektedir. ayni durum zihinsel olgu olarak kabul edilen diger bütün seyler icin de gecerlidir. bilincli olmak, bu islevleri yerine getirmek demektir. bu islevler cansiz sistemler tarafindan da gerceklestirilebildigi icin (örnegin bir bilgisayar problemleri cözebilir), "bilincin" gizemli bir yani yoktur. ve kesinlikle fiziksel sinirlarin disina cikmanin da hicbir geregi yoktur.

                  Fakat bu ifadenin atladigi sey, bütün zihinsel eylemlere, ne yapmakta oldugumuzun bilincinde oldugumuz bilincli olma hallerinin eslik ettigi gercektir. islevselcilik bilincli olma, farkindalik ve ne düsündügümüzü bilme hallerini (bilgisayarlar ne yaptiklarini "bilmezler&quot hicbir sekilde aciklamaz veya acikladigini iddia edemez. ayrica kimin blincli, farkinda olan ve düsünen bir kisi olarak sayilabilecegi hakkinda da pek bir sey söyleyemez.

                  Dennett, gülünc bicimde, felsefenin temelinin, kendisine "Ben diye bir seyin olduguna inanmiyorum" ifadesini iddia etme firsati veren "ücüncü sahis saltciligi" oldugunu söylemektedir.

                  ne ilginctir ki Dennett'i ve islevselciligi en ciddi bicimde elestirenlerin bazilari bizzat fizikcidir -David Papineau, John Searle ve digerleri. özellikle John Searle son derece sert elestirilerde bulunmaktadir: "eger yoldan cikip islevselciligi benimsemisseniz, inkardan cok yardima ihtiyaciniz olduguna inaniyorum"

                  Dennett'in aksine Sam Harris ise bilincin fizikötesi gercekligini güclü bicimde savunmaktadir. "sorun su ki, fiziksel bir sistem olarak incelendiginde beyin hakkinda hicbir seyin onun her birimizin kendi yasantilarimizda bilinc olarak tecrübe etitigimiz o tuhaf, ic boyutu tasiyan sey oldugunu göstermemektedir"
                  sonuc sasirticidir: "bilinc, canli varliklar ile onlarin beyinlerinden cok daha temel bir olgu olabilir. ve görünüse göre bu tür bir tezi deneysel olarak gecersiz kilabilmenin hicbir yolu yoktur."

                  Dawkins kendi acisindan hem bilinc ve dilin hem de bunun teskil ettigi sorunun gercekligini kabul etmektedir. bir keresinde, "felsefecilerin qualia (sahsi, kisiye ait, kisiyle yakindan baglantili tecrübenin niteligi/dogasi) seklinde adlandirdiklari beseri sübjektif bilinci ne Steve Pinker ne de ben aciklayabilirim" demisti.

                  "Steve, How the Mind Works kitabinda, sübjektif bilinc meselesini güzel bicimde aciklamakta ve bunun kaynaginin ve aciklamasinin ne oldugunu sormaktadir. ardindan büyük bir samimiyetle, 'Allah beni kahretsin' demektedir. bu, son derece samimi bir ifadedir ve ben de ayni seyi kendi adima tekrarliyorum. sübjektif bilinci bilmiyoruz. ve anlamiyoruz" wolpert, bilincli olarak, bilinc meselesini ele almaktan tamamiyla sakinmaktadir- "kasitli olarak bilincle ilgili hicbir tartismanin icerisine girmedim"


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

                    DÜSÜNME

                    Bilincin ardindan düsünme, anlama, anlami görme olgusu gelir.
                    Dilin her kullanimi, özü itibariyle elle tutulup görülemeyen bir varligin düzenini ortaya koymaktadir. bütün düsünme, iletisim ve dili kullanma eylemlerimizin temelinde mucizevi bir güc vardir. bu güc; farkliliklari ve benzerlikleri fark etme ve -felsefecilerin kavramlari, evrensel düsünceleri vs. adlandirdiklari seyleri- genellestirme ve evrensellestirme yetenegidir. insanlarin yapisinda bulunan bu yetenek essiz ve son derece sasirticidir. cocuklugunuzdan itibaren hicbir caba harcamadan hem kendi köpeginiz sezar'i hem de genel olarak köpekleri düsünmeniz nasil mümkün olabiliyor? kirmizi renkli belirli bir seyi düsünmeksizin kirmiziligi dsünebilirsiniz (elbette kirmizilik bagimsiz olarak degil, yalnizca kirmizi nesnelerde var olabilir). bir saniye bile düsünmek zorunda kalmadan nesneleri soyut bicimde düsünür, ayirt eder ve birlestirirsiniz.

                    ayrica özgürlük fikri veya meleklerin eylemleri gibi fiziksel özellikleri olmayan seyleri bile düsünebilirsiniz. bu kavramlarla düsüne yetenegi, yapisi itibariyle maddeyi asmaktadir.

                    eger bu saydiklarimin herhangi birine karsi cikanlar varsa durup düsünmelidirler. bu insanlar dili her kullandiklari anlamin, kavramlarin, niyetlerin ve aklin yasamlarimizin her alanini kaplayan rolünü göstermektedirler. duyular tarafindan saglanan veriler düsünce tarafindan kullanilan hammaddenin bir kismini saglasa da, anlama yetisinin fiziksel bir mukabili oldugundan bahsedilmesini anlamak mümkün degildir (anlama isini gerceklestiren bir organ yoktur) üzerinde birkac dakika düsündügünüzde, herhangi bir sey hakkindaki düsüncenizin fiziksel oldugu düsüncesinin akla getirilemeyecek kadar sacma oldugunu fark edeceksiniz. aileniz ve arkadaslarinizla bir piknik yapmayi planladiginizi düsünelim. gidebileceginiz yerleri, davet etmek istediginiz kisileri, beraberinizde götürmeyi istediginiz seyleri, kullanacaginiz araci ve benzeri seyleri düsünürsünüz.

                    bu düsüncelerin herhangi birinin fiziksel yapida oldugunu düsünmek nasil mantikli olur?


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

                      Burada önemli olan nokta, acik konusmak gerekirse, beynin anlama yeteneginin olmadigidir.
                      siz anlarsiniz. beyniniz anlamaniza yardimci olur, fakat bunun nedeni düsüncelerinizin beyinde gerceklesmesi veya belirli sinir hücrelerini "sizin" harekete gecirmeniz degildir.
                      Aksine örnek vermek gerekirse, yoksullugu ortadan kaldiran anlama eyleminiz iyi bir sey, özü (anlama) itibariyle fizikötesi ve uygulamada (kelimeler ve sinir hücreleri) fiziksel olan bütünsel bir islemdir. bu eylem, fizikötesi ve fiziksel seklinde ikiye ayrilamaz, cünkü bu, kisinin, özü itibariyle hem fizikötesi hem de fiziksel olan, yani bölünmesi mümkün olmayan bir eylemidir.

                      hem fiziksel hem de fizikötesi seylerin bir yapisi vardir, fakat bunlarin bütünlesmeleri o kadar kusursuzdur ki, eylemlerinizin fiziksel mi yoksa fizikötesi mi veyahut ta ikisinin karisimi mi oldugunu sormanin hicbir anlami yoktur.

                      bunlar, kacinilmaz olarak kendisine hem beden hem de ruh bahsedilmis bir kisinin eylemleridir.

                      Düsüncenin yapisiyla ilgili yanlis fikirlerin pek cogu bilgisayarlar hakkindaki yanlis fikirlerden kaynaklanmaktadir. saniyede iki yüz trilyondan fazla hesaplama yapabilen Blue Gene gibi süper bir bilgisayari ele aldigimizi varsayalim. ilk hatamiz, Blue Gene'in tipki bir bakteri veya yabanarisi gibi bir sey oldugunu farz etmek olur. bakteri veya yabanarisi örneginde ele aldigimiz sey, organik bir bütünlüge sahip bir eylem merkezi, bir organizmadir. bu organizmanin bütün eylemleri varligini koruma ve neslini sürdürme amaclarina yöneliktir. Blue Gene ise kendisine "verilen" islemleri ortaklasa veya ayri ayri gerceklestiren bir parcalar yiginidir ve parcalari bir araya getiren kisiler tarafindan yönlendirilir.

                      ikinci olarak, parcalar yigini bir islem gerceklestirirken, yaptigi seyin ne oldugunu bilmez. süper bilgisayarlarin girilen verilere ve talimatlara göre yaptiklari hesaplamalar ve islemler yalnizca elektrik sinyalleri, devreleri ve transistörleri meselesidir.

                      bir insan tarafindan gerceklestirilen ayni hesaplamalar ve islemler ise elbette beyin mekanizmasini icerir, fakat bunlar olup bitenin bilincinde olan, neler yapilmakta oldugunu anlayanv e yaptiklarini bilerek gerceklestiren bir blinc merkezi tarafindan gerceklestirilir. bilgisayarlarin insanüstü hizlarda islem yapan birden faza islemcisi olsa bile, bu islemlerin gerceklestirilme safhalarinda bilinc, anlama, anlam, niyet veya insan yoktur.

                      Bilgisayarlardan alinan bilginin (ertesi günün hava durumu tahmini veya bankadaki hesap dökümünün) bizim icin "anlami" vardir, fakat söz konusu bilgisayarin yaptigi seyi "anladigini" söylemek, bir akim kablosunun hür irade ve determinizim konusu üzerinde düsünebilecegini veya bir deney tüpündeki kimyasallarin bir sorunun cözülmesinde celismezlik ilkesini kullanabilecegini ya da bir DVD calarin caldigi müzigi anladigini ve ondan keyif aldigini söylemek gibi bir seydir.


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

                        BENLIK

                        Ne celisikdirki yeni ateistlerin gözden kacirdiklari en önemli nokta, gercekliklerin en belirginidir.: kendileri. deneyimlerimizden ögrendiklerimize göre en büyük fizikötesi/fiziksel gerceklik, bu deneyimleri yasayan kisidir, yani bizlerizdir. birinci sahis bakis acisi ("Ben," "beni," "benim" ve benzeri) gerceginin farkina vardigimiz zaman en büyük ve aynizamanda en heyecan verici gizemle karsi karsiya gelmis oluruz. ben varim. Descartes'in sözünü tersine cevirecek olursak, "Ben varim, öyleyse düsünüyorum, algiliyorum, niyet ediyorum, anliyorum ve iletisim kuruyorum" bu "Ben"de kimdir? "Nerededir?" nasil var olmustur? varliginiz kesinlikle fiziksel bir sey degildir; tipki fizikötesi bir sey olmadigi gibi. varliginiz cisimlestirimis bir kisilik ve ruh verilmis bir bedendir; "varliginiz (siz)" belirli bir beyin hücresinde veya vücudunuzun herhangi bir bölgesinde yer almaz. vücudunuzdaki hücreler sürekli degisir ve "siz" yine de ayni kalirsiniz. sinir hücrelerinizi inceleyecek olursaniz, bunlarin hicbirinin bir "Ben" olma özelligine sahip olmadigini göreceksinizdir. elbette bedeniniz sizin ayrilmaz bir parcanizdir, fakat o bir "bedendir", cünkü kisilik tarafindan bu sekilde olusturulmustur. insan olmak demek, bedene ve ruha sahip olmak demektir.

                        Hume, insan dogasi üzerine bir incelemenin cok bilinen bir bölümünde söyle diyor: "kendim dedigim seyin icerisine en yakindan girdigimde,....Algi olmadan kendimi asla bulamam ve algi disinda hicbir seyi gözlemleyemem."

                        Hume burada onun (yani "Ben!&quot "kendisini" bulamadigini iddia ederk bir kisiligin varligini inkar etmektedir. peki onun farkli deneyimlerini bir bütün halinde birlestiren, dis dünyanin farkinda olmasini saglayan ve basindan sonuna kadar ayni kalan sey nedir? bu sorulari soran kimdir? Hume, "kendimi" ifadesinin düsünceleri ve duygulari gibi gözlenebilir bir durum oldugunu varsaymaktadir. fakat kislik bu sekilde gözlenebilir bir sey degildir. deneyimin degismez bir olgusudur ve aslinda bütün deneyimlerin temelidir.

                        Dogrusu erisebildigimiz tüm gercekliklerin iceridinde benlik ayni zamanda fizikselligin en belirgin, en mutlak ve en tehlikeli bicimidir. öncelikle, kisinin benligini inkar etmesinin kendisiyle celismesi anlamina gelecegini söylemek gerekir. "var oldugumu nasil bilebiliyorum?" sorusuna bir profesörün verdigi ünlü cevap, "peki bu soruyu kim soruyor?" olmustu. benlik, bizim oldugumuz seydir, sahip oldugumuz degil. birinci sahis bakis acimiz "BEN" den dogar. benligi analiz edemeyiz, cünkü gözlenebilir veya tanimlanabilir zihinsel bir hal degildir.

                        hepimizin farkinda oldugu en temel gerceklik, insan kisiligidir ve bu kisiligin anlasilmasi yasamin kaynagina dair bütün sorular hakkinda anlayislar sunar ve bir bütün olarak bu gerceklikten anlam cikarir. benligin fizik veya kimya acisindan, aciklanmasinin söyle dursun, tanimlanmasinin bile mümkün olmadigini biliyoruz: bilim benligi kesfetmez; benlik bilimi kesfeder. benligin varligini aciklayamayan hicbir evren tarihin tutarli olamayacagini biliyoruz


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

                          FIZIKÖTESININ KÖKENI

                          Peki yasam, bilinc, düsünme ve benlik nasil meydana geldi? dünyanin tarihi, bu olgularin ortaya aniden cikisini -yasamin gezegenimizin sogumasindan kisa süre sonra ortaya ciktigini, bilincin kendisini gizemli bicimde kambriyen patlamasinda gösterdigini, dilin herhangi bir evrimsel öncüsü olmadan "sembolik türlerde" ortaya ciktigini- göstermektedir.

                          sözkonusu olgular arasinda bir yanda kod ve simge isleme sistemleri ve güdümlü, niyetini belli eden aracilar ve diger yanda sübjektif bilinc, kavramsal düsünme ve insan benligi vardir.

                          bu olgulari tanimalmanin tek tutarli yolu, bunlarin, varligin bir sekilde fizikötesi olan farkli boyutlari olduklarini söylemektir. bunlar fiziksel yapiyla tamamiyla bütünlesmistirler ve yine de tamamen "yenidirler"

                          burada bahsettigimiz sey makinelerin icerisindeki hayaletler degil, bazilari bilincli ve bazilari da hem bilincli hem de düsünen farkli türlerden aracilardir. her halükarda vitalizm (dirimselcilik) veya düalizm ( ikicilik) yoktur, fakat insani ruh ve beden olarak bölünmez bir bütün kabul eden bütünsel bir görüs vardir.

                          yeni ateistler yasamin yapisini veya kaynagini, bilinci, düsünmeyi ve benligi kabul etmeseler de, fizikötesinin kaynagi sorusunun cevabi aciktir: Fizikötesi ancak fizikötesi bir kaynaktan dogabilir. yasam, bilinc, akil ve benlik ancak canli, bilincli ve düsünen bir kaynaktan dogabilir. eger bizler bilme, sevme, niyet etme ve uygulama kabiliyetine sahip bilinc ve düsünme merkezleri isek, bu merkezlerin, bu eylemlerikendisi gerceklestirebilecek durumda olmayan bir seyden nasil var olabilecegine bir anlam veremiyorum. basit fiziksel islemler karmasik fiziksel olgular yaratabilse de, bizim burada ilgilendigimiz sey basit ile karmasik arasindaki iliski degil, "merkezlerin" kaynagidir.

                          herhangi bir maddesel özün düsünen ve eyleme gecen araciyi meydana getirmesi tasavvur bile edilemez. madde, kavramlar ve algilar yaratamaz. bir güc alani ne plan yapabilir ne de düsünebilir. dolayisiyla mantiga ve gündelik deneyimlerimize dayanarak canli, bilincli, düsünen varliklar dünyasinin canli bir kaynaktan, bir akildan baslamasi gerektiginin farkina variyoruz.


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #14
                            : Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

                            çok güzel bir yazı gerçekten...

                            Yorum


                              #15
                              : Yeni Ateizm: Dawkins, Dennett, Wolpert, Harris ve Stenger'a elestirel yaklasim

                              evet bencede cok güzel ve aydinlatici, fizik ötesi bir yazi
                              ama ikide bir kuran ve resulullah hakkinda ahkam kesmeye ve inananlari akilsizlikla suclamaya pek cüretkar olan vatandasin cevap veremedigi bir cok yazidan yalnizca bir tanesi olmasi özelligi daha da güzellestiriyor


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X