Nizamettin YILDIZ
Kâinatta her nesne, her kanun ve her hâdisenin inceden inceye hesaplandığını düşünmek, günümüz insanının kolayca inanabileceği bir husus değil. Kâinattaki hareket eden her şeyde, görünen/görünmeyen matematikî bir gerçeklik olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum, ilim tentenesinin örgüleri arasında gezinen ilim adamlarını daha fazla hayrete sevk etmektedir.
Günümüzde fizikçiler, en büyük ve en küçük maddî büyüklükler, en büyük ve en zayıf kuvvetler üzerinde çalışırken, bunların bazıları arasındaki oranları hesapladıklarında 1040'a yakın değerlere birkaç defa ulaştılar. Meselâ atom çekirdeğindeki proton ve nötronların bir arada tutulmasında kullanılan 'güçlü çekirdek kuvveti'nin yerçekimi kuvvetinden 1040 defa daha fazla olduğu anlaşıldı.1 Bazılarının bu durumu tesadüf eseri olarak ele almalarına karşılık, bunun böyle olamayacağını sorgulama cesareti gösteren ve tartışmaya açanlar da oldu. Zîrâ, aynı sayıyla birkaç defa karşılaşmak, zihinlerde ister istemez, önceden belirlenmiş ve hesaplanmış olma düşüncesini uyandırdı. Bu durum, satranç maçı yapan birine, yanındaki kişinin, tam oynayacağı sırada, zihnindeki hamleleri söylemesine veya bir güfteye beste ararken, üst kattan güfteye uygun bir beste çalınmasına benziyordu. Birilerinin olacak olanı veya olması gerekeni hiç de ummadığınız bir anda ortaya koyması çok şaşırtıcı bir durum değil midir? Yoksa kâinattaki bütün oluş ve hareketler ile bunlara karşılık gelen değerler önceden belirlenmiş miydi? Akılsız ve şuursuz maddenin davranış modelinde belli bir mantık mı vardı?
Kâinatta her nesne, her kanun ve her hâdisenin inceden inceye hesaplandığını düşünmek, günümüz insanının kolayca inanabileceği bir husus değil. Kâinattaki hareket eden her şeyde, görünen/görünmeyen matematikî bir gerçeklik olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum, ilim tentenesinin örgüleri arasında gezinen ilim adamlarını daha fazla hayrete sevk etmektedir.
Günümüzde fizikçiler, en büyük ve en küçük maddî büyüklükler, en büyük ve en zayıf kuvvetler üzerinde çalışırken, bunların bazıları arasındaki oranları hesapladıklarında 1040'a yakın değerlere birkaç defa ulaştılar. Meselâ atom çekirdeğindeki proton ve nötronların bir arada tutulmasında kullanılan 'güçlü çekirdek kuvveti'nin yerçekimi kuvvetinden 1040 defa daha fazla olduğu anlaşıldı.1 Bazılarının bu durumu tesadüf eseri olarak ele almalarına karşılık, bunun böyle olamayacağını sorgulama cesareti gösteren ve tartışmaya açanlar da oldu. Zîrâ, aynı sayıyla birkaç defa karşılaşmak, zihinlerde ister istemez, önceden belirlenmiş ve hesaplanmış olma düşüncesini uyandırdı. Bu durum, satranç maçı yapan birine, yanındaki kişinin, tam oynayacağı sırada, zihnindeki hamleleri söylemesine veya bir güfteye beste ararken, üst kattan güfteye uygun bir beste çalınmasına benziyordu. Birilerinin olacak olanı veya olması gerekeni hiç de ummadığınız bir anda ortaya koyması çok şaşırtıcı bir durum değil midir? Yoksa kâinattaki bütün oluş ve hareketler ile bunlara karşılık gelen değerler önceden belirlenmiş miydi? Akılsız ve şuursuz maddenin davranış modelinde belli bir mantık mı vardı?
Yorum