Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuantum Mistisizmi: Holografik Evren

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Kuantum Mistisizmi: Holografik Evren

    İnsan beyninin bir diğer özelliği de, beyindeki her verinin diğeri ile sentezlenmeye her an hazır olmasıdır. Her veri diğeriyle iletişim halindedir ve bu aynı zamanda hologramında bir özelliğidir. Elbette hafıza ve veri depolama yeteneği sadece Pribram’ın teorisinde olduğu gibi bir nörofizyolojik olay değildir. Burada sorulan bir diğer soru da nasıl olurda beyin beş duyudan bir çığ gibi gelen frekansları kodlar ve çağrıldığında yine bir çığ gibi depolanmış olan verileri tekrar çözümler? Burada pribram beynin bu çığ gibi gelen verileri bir tür matematik kodlama kullanarak kodladığını ve çözümlediğini öne sürmüştür. Pribramın teorileri, günümüzde nörofizyolojistler tarafından daha fazla kabul edilir hale gelmiştir.


    Arjantin kökenli, italyan araştırmacı, Hugo Zucarelli, Pribram’ın teorisini biraz daha genişleterek, insanın sesin geldiği yeri, tek kulağı olmasa bile ve kulaklarını oynatamadığı halde yaptığı deneylerde tespit etti ve bunu holografik beyin teorisiyle açıkladı. Zucarelli aynı zamanda bu araştırma sürecinde, holografik ses depolama tekniğini de geliştirerek, bu kayıtlarda enteresan bir şekilde sesin geldiği ses kaynağını da gerçekçi bir şekilde kayıt etmeyi başardı. Pribram’ın beynin matematik bir kodlama kullandığı ve gelen frekansları matematik kodlar yardımıyla çözdüğüne dair araştırma ve teorisi başka araştırmalarında önünü açtı. Diğer yandan bu takip eden araştırmalarda her duyunun diğer duyularla iletişim halinde olduğu tespit edildi. Örneğin gözler, kokulardan enteresan bir şekilde etkileniyordu. Bu etkileşimi beyinde oluşturan frekanslara bilimadamları: osmik frekanslar adını verdi. Osmik frekans araştırmaları gösterdi ki vücudumuzdaki bütün hücreler algı frekans aralığıyla etkileşim halindedir. Bu araştırma sonuç olarak şunu önerdi, holografik algılar, parçalara ayrılarak geleneksel 5 duyu algılarına dönüşüyor.



    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #17
      Ynt: Kuantum Mistisizmi: Holografik Evren

      Mistisizm Başlıyor…



      Burada insanın aklını zorlayan durum Bohm’un teorisiyle, Pribram’ın teorisi bir araya getirildiğinde başlıyor. Eğer dünya ikincil bir gerçeklik ise, frekansları gerçekliği görmemizi engelleyen şekilde bulandıran nedir? Eğer beyin bu ikincil frekansları alıp matematik bir çözümlemeye tabi tutuyorsa, asıl gerçeklik nedir? Beyin dünya hologramının bütünü içeren bir parçası mıdır? Bohm-Pribram sentezi birçok yeni bilimsel kapıyı aralayacak gibi görünüyor. Bütün bunları bir arada düşündüğünüzde, eskiden parapsikolojik veya doğaüstü gibi görünen, telepati ve diğer paranormal olayın, insanların duyduğunu, gördüğünü yaşadığını iddia ettiği şeylerin bir açıklaması olabilir mi? Hasta olduğu sanılan, şokta olduğu sanılan bazı kişilerin bu diğer insanlardan farklı algıları açıklanabilir mi?


      Kuantum fiziğindeki bu özellikler; dünyanın bizim onu gözlemlememizden bağımsız, belirli bir varlık durumu olduğu fikrini sona erdirerek, klasik nesnelliğin var olmadığını; gerçeğin gözlemci tarafından yaratıldığını ve dünyanın insanın niyetinden bağımsız olarak belli bir durumda var olmadığını göstermektedir.Tıpkı bir cihazı kurup onu gözlemleyişimize kadar, atomik dünyanın belirli bir durumda olmayışı gibi. (Klasik anlamda değil, ama dalgasal formda farklı bir biçimde mevcuttur. Çünkü kuantum altı boyutta İndeterminizm değil, Determinizmin varlığı söz konusudur.) Kuantum düzeylerine inildiğinde sistemin Zihinden bağımsız açıklanamayacağını söyleyen (ayrıca buna Antropik ilke de denmektedir) Prof. Dr. John A. Wheleer: “Eğer evreni şekillendirecek gözlemciler olmasa, fizik yasaları, tüm değişen evren ve evrenler olmayacaktı. Çünkü gözlemcilerin var olmadığı evren, yok demektir.” diyerek “kendi kendini besleyen (self reference)” adını verdiği evren modeliyle her şeyin bir diğer şeyi meydana getirdiğini, dolayısıyla bizim kuantum parçacıklarından makroskobik boyutlara kadar tüm evreni oluşturduğumuz gibi, aynı zamanda evrenin de bizi meydana getirmekte olduğunu belirtmektedir. ·Bu da bizi, algılananın mutlak evren değil, sadece insanın evreni olduğuna; bunun gibi her boyut algılayıcısına göre de sonsuz sayıdaki evrenlerin bulunduğuna ve evrende mevcut olan bağlantılar dolayısıyla insanın boyutsal bilinç sıçraması sonucu genişleyen-değişen algı durumu ile birlikte Hakikâti olan bu boyutlara uzanabileceği gerçeğine götürür. Böylece evren ve boyutları tüm varlıkların katılımlarıyla rölatif (izafi) bir biçimde hiyerarşik olarak var olmuş Tekil bir yapıdır.



      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #18
        Ynt: Kuantum Mistisizmi: Holografik Evren

        Mistik alanda; bir yönüyle Salt Bilinç, bir yönüyle İnsanı Kâmil, diğer bir yönüyle de Evrensel Enerji olan Kuantsal Bütünlüğün, Kâinat adı altında zaman ve mekândan bağımsız olarak her an kendi sistemiyle yaşamını sürdürdüğünü, bu nedenle her şeyin aslında bu Kuantsal Bütünlüğün kendi kendisini seyrinden ibaret olduğunu belirtmektedir. Jhon Bell’in ortaya koyduğu gizli değişkenler, bazı bilim adamlarınca tünel süreci olan Takyonlar vasıtasıyla açıklanırken, David Bhom da daha önce belirttiğimiz gibi, Kuantum altı düzeyi (ve dolayısıyla takyonları da) kuantum potansiyeli adını verdiği holografik bir sistemle açıklayıp evrende her şeyin, her şeyle çaprazlama biçimde ilişkili halde, evrenin tüm boyutlarıyla tek bölünmez bir bütün olduğunu belirterek, düzensizliğin var olmadığını göstermiştir. Tıpkı gliserin dolu bir kavanozun içine bir mürekkep damlası yerleştirildikten sonra, kavanoz içindeki silindirin döndürülmesiyle, bu damlanın yayılıp gözden kaybolması, ters yönde çevrilmesiyle de damlanın yeniden bir araya gelerek belirmesinin, damlanın ortadan kaybolmasıyla yok olmayarak, sistemin farklı boyutlarında farklı düzenlerin mevcut olduğunu göstermesi ile suretleri meydana getiren holografik plakaya kaydedilmiş bulunan girişim deseninin çıplak gözle bakıldığında ilkin düzensiz bir biçiminde görünmesine karşın, bu girişim örgüsüne uygun ışık ışınları düşürüldüğünde düzenli üç boyutlu görüntülerin görülmesi gibi… Bu noktada Neils Bhor da “büyük bir yenilik, ortaya çıktığında önce karışık ve garip görünür” sözüyle destek vermektedir.



        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #19
          Ynt: Kuantum Mistisizmi: Holografik Evren

          Böyle bir anlayış da bizi; düzenli-düzensiz (kaos), canlı-cansız, madde-şuur… gibi birbirleriyle ilişkili (bağlantılı) dualitelerin hiçbir zaman mevcut olmadığına, yani her şeyin düzenli, canlı ve şuurlu olarak, bunlardan maddenin, şuurun bir hali olduğuna, bu nedenle de şuur ve madde (dolayısıyla diğer ikilemlerin) arasındaki görünür farklılığın bir yanılsamadan ibaret olup ancak her ikisinin, nesnelerin ve lineer zamanın belirgin dünyasında ortaya çıktıktan sonra oluşabilen bir yapay olgusu olduğuna götürür ki,böyle bir evren için de Kaos kavramına yer yoktur.



          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #20
            Ynt: Kuantum Mistisizmi: Holografik Evren

            TEKİN SEYRİ, Ahmed Hulusi


            “Kuantum Fiziği” ve ona dayalı olarak inşa edilen “Holografik Beyin ve Evren” gerçeğine açıklık getirmeye çalışan bölümlerimiz ile; Tasavvuf’un “Vahdet” müşahedesinin tespit ettiği “Âlemlerin aslı hayâldir” realitesi bu kitapta olabildiğince net bir şekilde açıklanmaya çalışılarak; bilim ile tasavvufun, “aynı şey”in iki ayrı yorumlaması olduğu anlatılmak istenmiştir. Gerçekte varolan “tek yapının” = “hakikatin” geçmişte sezgiye veya “vahye” dayalı bir şekilde algılanıp; “mecâzî” bir şekilde, benzetme yollu, semboller yollu dile getirilmesiyle; 1990′larda en son şeklini alan bilimsel bakış açısının aynı gerçekte buluşması, elbette ki ehli için büyük bir zevkle temâşa edilecek bir kemâlât ve güzelliktir!. En son bilimsel tespitlere göre; EVRENİN ASLI, KUANTSAL YAPIDAN OLUŞAN ve HOLOGRAFİK ÖZELLİK GÖSTEREN BİR TÜMELLİKTİR. Atomaltı parçacıkların bulutumsu hareketlerinin Holografik özellik gösterdiği deneylerle gösterilmiştir. Tespit edilen ilginç bir durum da, ATOMALTI PARÇACIKLARIN BİRBİRİ İLE İLİŞKİLİ olduğudur. Bu ilişki, parçaların bütün tarafından organize edildiğini ortaya koymaktadır. Yani, atomaltı parçalar bağımsız değildir; Gizli bir düzen tarafından organize edilmektedir. Holografik yapının özelliğine göre, varlığın tümünde olan her özellik, varlığın her zerresinde tam olarak mevcuttur. Herşey birbirinin devamı olarak süreklilik arzetmektedir; herşey, bir diğer şeyin taşıdığı tüm özellikleri bünyesinde barındırmaktadır ve aynı diğer “şey”dir. Varlık, bildiğimiz “evren” kavramı ötesinde, Bölünmez, parçalanmaz, parçaların bütünü olarak meydana gelmemiş TEK bir yapıdır!. Bütün bunların sonucunda ortaya çıkan gerçek, evrende mekânı olan herhangi bir yerdeki bir TANRININ varlığından sözedilemeyeceğidir. Öte yandan İslâm’ın kutsal kitabı Kurân’a göre de, “TANRI YOKTUR, SADECE ALLAH VARDIR”. Bu “ALLAH”, “AHAD”dır!. Yani, öyle bir TEK ki, varlığı yanısıra ikinci bir varlıktan sözedilemiyeceği gibi; O’nun parçaların birleşmesiyle oluşan bir tümel yapı olduğundan da sözedilemez.



            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #21
              Ynt: Kuantum Mistisizmi: Holografik Evren

              HOLLOGRAM VE TASAVVUF, Ahmet F. Yüksel


              Bu açıklayıcı bilgilerden sonra, dini verilerin de ışığı altında beynin nasıl programlandığını düşünelim… Kişinin “Ayan-ı Sabite” denilen, sabitleşmiş ana programını oluşturan yüz yirminci gündeki kozmik ışınlar, meleki tesirler ile yedinci ve dokuzuncu aylarda ve nihayet doğum anında alınan tesirler ile beyin programlanmaktadır. Zaten insan, Allah isimlerinin manalarının bir terkip halinde oluşmasıyla meydana gelmiş bir birim. Ve bu kemalatın genetik verilerle insandan insana nakledilmiş olması dolayısıyla, bu doksan dokuz isim her insanda mevcut. (Bakara 30-31) Ayrıca İnsan, Zat, Sıfat, Esma ve Ef’al boyutlarını özünde bulunduran bir birim. Hologram prensibinin en önemli özelliği, her noktasının bütün cismin görüntüsünü verebilmesidir. Hologramın her noktasına cismin her tarafından ışın dalgaları gelmekte ve orada kaydedilmektedir. Bu nedenle, hologram plakası ne kadar koparılsa, kırılsa bile her parça bütünün bilgisini içinde taşımakta ve gerektiğinde bütünün tam görüntüsünü tek başına vermektedir. Şimdi, bu verilerle şu sonuçlara ulaşabiliriz: Görüntülenmesi istenen cisimden yansıyarak gelen lazer ışınının hologram plakasına cismin görüntüsünü kaydetmesi gibi, insan beyinleri de, doğum öncesi ve doğum anında, kökeni meleklere dayanan burçlar olarak tabir ettiğimiz sayısız takım yıldızlardan gelen kozmik ışınlarla programlanmış oluyor. Nasıl benzer frekanstaki ışınları plakaya gönderdiğiniz zaman cisim üç boyutlu olarak ortaya çıkıyorsa, Burçlardan ve Güneş sistemindeki planetlerden gelen ışınlar da, o programlanmış olan insan beyinlerini etkilemekte ve kişilerden programları doğrultusunda çeşitli fiillerin, davranışların ve düşüncelerin ortaya çıkmasına neden olmaktadırlar. Aslında plaka üzerinde görülen üç boyutlu cismin gerçekte bir varlığı yoktur, dalga boylarının oluşturduğu bir modeldir (ya da hayaldir) biz onu var gibi görmekteyiz. Bunun gibi, insan beyni de bu noktada tıpkı bir hologram gibi çalışmaktadır ve biz beş duyumuzun kapasitesi gereğince kendimizi bir birim gibi kabul edip, çevremizde gördüğümüz her şeyin de varolduğunu sanırız. Gerçekte, o hologram plakasındaki görüntünün bir gerçekliği olmadığı gibi, çevremizde görüp var kabul ettiğimiz bir takım şeylerin de bir varlığı yoktur. Fiil diye algılananlar tamamiyle manalardır. Tasavvuf tecrübeli bu anlamda “eşyanın menşe-i”ni düşünmek tevhiddir demiştir. Her mana ise, belli frekanstaki bir dalga boyudur. Böylece beyin holografik olarak evreni algılamaktadır. Buradan hareketle, makro plandaki Evren de tıpkı beyin hücreleri gibi, kökeni kuantsal enerjiden ibaret bir hologramik yapıdır. Mutlak manadaki Evreni bir an için, hologram plakası gibi düşünün. Sonsuz, sınırsız tek olan Allah, kendindeki manaları seyretmeyi dilemiş ve bu manaları çeşitli şekillerde terkiplendirerek sonsuz sayıda varlıkları meydana getirmiştir. Fakat bu varlıklar, o tek varlığın ilmiyle ve ilminde yoktan var ettiği ilmi suretlerdir. Bu yoktan var ettiği bütün birimler, O’nun ilmiyle, O’nun ilminden ve O’nun varlığından meydana gelmiş olması nedeniyle, o varlıklarda kendi varlığının dışında hiçbir şey mevcut değildir. Tasavvufi anlatımla da olsa evren tek bir ruhtan meydana gelmiştir ve evrende mevcut olan her şey hayatiyetini bu ruhtan alır. Ve bu ruh, aynı zamanda şuurlu bir yapı olması nedeniyle, ilme, iradeye ve kudrete sahiptir. İşte bu evrensel ilim, güç ve irade hologramik bir şekilde Evrenin her katmanındaki her birimin, her noktasında mevcuttur. Bu gerçeğe ermişlerin, “Zerre küllün aynasıdır” şeklinde anlatmaya çalıştığı konu, mutlak bir iradenin yanında bir de irade-i cüz’iyenin var oluşu şeklinde anlaşılmıştır. Sizin vücudunuzun her zerresinde o kozmik güç, ilim ve irade aynı orijinal yapısıyla mevcut bulunmaktadır. Ve siz bir şeylerin olmasını istediğiniz zaman, ötelerdeki bir varlıktan talep etmiyorsunuz, kendi varlığınızdakinden, Öz’ünüzden istiyorsunuz. Yani Öz’ünüzde mevcut olan Allah ilmi, kendi dilemesiyle ve kendi kudretiyle isteğinizi açığa çıkarıyor. Holografik yapının önemli bir diğer özelliği ise, zaman ve mekan kavramları olmaksızın, geçmiş, şimdi ve gelecek diye bildiğimiz her şeyi yani tüm bilgileri bir arada bulundurmasıdır. Zaman, mekan, geçmiş, gelecek diye algılananların hepsinin algılayanın kapasitesinden kaynaklanan göreceli değerler olduğu, bir kez de hologram prensibi ile destek görmüştür. Tüm’ün bilgisi, her zerrede özü itibariyle mevcuttur ancak: zerrenin de o tüm bilgiyi değerlendirebilmesi, mevcut kapasiteyi kullanabildiği ya da açığa çıkartabildiği orandadır. Levh-i Mahfuz, “kesreti” yani çokluk kavramlarını meydana getiren Esma Terkiplerinin “kaza ve hüküm”, bilgi ve bilinç boyutudur. Allah ilmindeki “hüküm ve takdirin” fiiller alemine yansımasıdır. Bu platformda her şey bilgi olarak, tasarım olarak tüm varoluş gerekçesiyle mevcuttur. Burada zaman ve mekan kavramı olmaksızın ezelden ebede kadar her şey bilgi olarak mevcuttur. İşte bu Levh-i Mahfuz alemlerin aynasıdır ve evrenin geni hükmündedir. Evrende ve onun boyutsal tüm katmanlarında meydana gelmiş olan tüm varlıklar, Levh-i Mahfuz diye bilinen bir üst boyutun tafsiliyle meydana gelmişlerdir. Burada mevcut olan her birim, galaksiler, burçlar, güneşler, planetler ve dünya üzerindeki her şeyin varlığını Allah’tan alır. Ve herbiri kendi boyutunun algılayıcısına göre vardır. Gerçekte var olan, sadece ve sadece tek’tir, varlık Vahidül Ahad olan Allah’dır. Evrende mevcut olan bu mana suretlerinin hepsinin de tek’in tüm özelliklerini içermesi ve müstakil bir varlıklarının, mevcudiyetlerinin olmaması ve Mutlak yaratıcı her zerrede zatıyla, sıfatlarıyla ve esmasıyla mevcut olduğu içindir ki, evren de holografik özellik göstermektedir. Bunu tespit eden ermişler de “Alemlerin aslı hayaldir” diyerek bu gerçekliğe temas etmişlerdir.



              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #22
                Ynt: Kuantum Mistisizmi: Holografik Evren

                Kaynak:

                1. http://www.essays.cc/free_essays/e4/dkt106.shtml, Çeviren: Işık UÇKUN
                2. Celal Erakman, www.holografikdunya.com/?page_id=2
                3. Çetin BAL, http://www.zamandayolculuk.com/cetin...ntumbilinc.htm
                4. http://omegafdn.org/hologram.html
                5. http://www.xxanadu.org/hologram.htm, Hülya Xxanadu
                6. Ahmet, F. Yüksel, http://www.sufizmveinsan.com/bilimvedin.html
                7. Ahmed Hulusi, www.ahmedhulusi.org



                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum

                YUKARI ÇIK
                Çalışıyor...
                X