Avrupa orta cagindaki halkin hayatini ve deger hükümlerini Prof. Tawney söyle anlatiyor:
"simdi mekanik olan seylerin cogu, o zaman sahsi, mahrem ve samimiydi; ferdi ölcülerin cok üstüne cikan bir ölcüye göre kurulmus bir teskilata, vicdanlari kusturan ve her seyi eninde sonunda ekonomik menfaatlere baglayan bir doktrine yer yoktu.
o cagda, ekonomik menfaatler, hayatin asil gayesi olan manevi kurtulusa tabi idi ve ekonomik davranis, diger davranislar gibi sahsi davranis bütününün ahlaki kurallara bagli bir görünümünü teskil ediyordu. maddi zenginlik, ikinci dereceden bir önem tasimaktaydi. inanlar, siddetli arzular seklinde ortaya cikan ekonomik saiklerden ürküyordu... insan servet icin degil, servet insan icindi. bir insanin toplum icindeki yerine göre yasayabilmesi icin gereken parayi kazanmaya hakki vardi; daha fazlasini kazanmaya calismak ise, tesebbüs gücü degil, para hirsiydi ve büyük günahti...mal ve mülk mesru yoldan kazanilmali ve mümkün oldugu kadar cok kisinin elinde olmaliydi"
Kanaat-i acizanemce, bilimin orta caglar ertesinde Avrupada gelisip dev bir teknoloji dogurarak bugünlere gelmesinin ardindaki en büyük faktör, Prof. Tawneyin yukarida anlattigi orta caglardaki hayat anlayisinin temelden degismesinde yatmaktadir. öncelikle katolik hristiyanligin yön verdigi bu anlayis, kadim yunanin hazci dünya ve hayat görüsüyle yer degistirip, yavas yavas zenginlesen ve bir sinif olusturmaya baslayan burjuvazinin aristokrasiye ve onun ardindaki dayanak olarak gördügü kiliseye, dolayisiyla hristiyanliga bas kaldirmasi neticesinde meydana gelen, ayrica cografi kesiflerle desteklenen ekonomik degisim, insanlari tabii olarak "diledikleri gibi yasama"ya, "rahat bir hayat"a sürüklüyor ve böyle bir hayatin karsisinda görüdkleri dine de cephe almaya itiyordu. gerek batida bilimin gitgide materyalist yörüngeye oturmasinda ve gerekse türkiye gibi ülkelere bu yörünge üzerinde ithal edilmesinde en önemli sebep, insan atiatinda yatan, onun "karsi cinse, cocuklara, kantar kantar altin, gümüs ve paraya, salma güzel atlara, arabalara, kazanca ve kazanc vasitalarina karsi duydugu tutku"yu istedigi gibi doyurma arzusudur. kisaca, bilim, ne batida insan tabiatindan ve bilhassa o tabiatin bu yönünden bagimsiz olarak ortaya cikmis ve gelismis, ne de, diger ülkelere bundan bagimsiz olarak ithal edilmistir. yani, bilim dogrulari bulma yönünde insana ve insan zihnine yön vermekten cok, insan tabiyatinin dünyevi yani bizzat bilime yön vermis ve neticede insan, bilimi, bu yanini adeta tek gercek saymada alabildigine istismar etmistir.
"simdi mekanik olan seylerin cogu, o zaman sahsi, mahrem ve samimiydi; ferdi ölcülerin cok üstüne cikan bir ölcüye göre kurulmus bir teskilata, vicdanlari kusturan ve her seyi eninde sonunda ekonomik menfaatlere baglayan bir doktrine yer yoktu.
o cagda, ekonomik menfaatler, hayatin asil gayesi olan manevi kurtulusa tabi idi ve ekonomik davranis, diger davranislar gibi sahsi davranis bütününün ahlaki kurallara bagli bir görünümünü teskil ediyordu. maddi zenginlik, ikinci dereceden bir önem tasimaktaydi. inanlar, siddetli arzular seklinde ortaya cikan ekonomik saiklerden ürküyordu... insan servet icin degil, servet insan icindi. bir insanin toplum icindeki yerine göre yasayabilmesi icin gereken parayi kazanmaya hakki vardi; daha fazlasini kazanmaya calismak ise, tesebbüs gücü degil, para hirsiydi ve büyük günahti...mal ve mülk mesru yoldan kazanilmali ve mümkün oldugu kadar cok kisinin elinde olmaliydi"
Kanaat-i acizanemce, bilimin orta caglar ertesinde Avrupada gelisip dev bir teknoloji dogurarak bugünlere gelmesinin ardindaki en büyük faktör, Prof. Tawneyin yukarida anlattigi orta caglardaki hayat anlayisinin temelden degismesinde yatmaktadir. öncelikle katolik hristiyanligin yön verdigi bu anlayis, kadim yunanin hazci dünya ve hayat görüsüyle yer degistirip, yavas yavas zenginlesen ve bir sinif olusturmaya baslayan burjuvazinin aristokrasiye ve onun ardindaki dayanak olarak gördügü kiliseye, dolayisiyla hristiyanliga bas kaldirmasi neticesinde meydana gelen, ayrica cografi kesiflerle desteklenen ekonomik degisim, insanlari tabii olarak "diledikleri gibi yasama"ya, "rahat bir hayat"a sürüklüyor ve böyle bir hayatin karsisinda görüdkleri dine de cephe almaya itiyordu. gerek batida bilimin gitgide materyalist yörüngeye oturmasinda ve gerekse türkiye gibi ülkelere bu yörünge üzerinde ithal edilmesinde en önemli sebep, insan atiatinda yatan, onun "karsi cinse, cocuklara, kantar kantar altin, gümüs ve paraya, salma güzel atlara, arabalara, kazanca ve kazanc vasitalarina karsi duydugu tutku"yu istedigi gibi doyurma arzusudur. kisaca, bilim, ne batida insan tabiatindan ve bilhassa o tabiatin bu yönünden bagimsiz olarak ortaya cikmis ve gelismis, ne de, diger ülkelere bundan bagimsiz olarak ithal edilmistir. yani, bilim dogrulari bulma yönünde insana ve insan zihnine yön vermekten cok, insan tabiyatinin dünyevi yani bizzat bilime yön vermis ve neticede insan, bilimi, bu yanini adeta tek gercek saymada alabildigine istismar etmistir.
Yorum