DeizmBu felsefe ilk olarak, dönem itibariyle Klasik fizik (mekaniksel tabiat, evren) anlayışı içinde ortaya çıkmış, daha sonra Kuantum felsefesi içinde değerlendirilmiştir. Bir yaratıcının varlığına inanan bu felsefenin ana temel düşüncesi, ilk neden olarak görülen Tanrı’nın, yarattığı şeylere hiçbir şekilde karışmamasıdır.
Kuantum fiziğini de katarak bunu irdelediğimizde, Planck üstü evrendeki enerji ve maddenin varlığı ve bundaki mevcut muazzam sistem ve düzen ile Planck altı boyuttaki “Sanal vakum” ve bundaki etkinlik nedeniyle, tüm bunları ilk var eden, bunların ötesindeki bir yaratıcının (akıllı bir tasarlayıcının) varlığı zorunlu olmaktadır. İşte onlara göre bu Tanrı’dır. Ayrı bir deyişle Tanrı, yine Teizmdeki gibi, tamamen her şeyin ötesinde, “sanal vakum” ve o boyuttaki “kuantum kütle çekim yasası” dışında var olan ve o hiçlikte bizlerce bilinmeyen yasaları da ortaya koyan aşkın bir varlıktır. Ancak bu Tanrı, Teizmin aksine, o evrenin işleyişine (yarattığı varlığa) kesinlikle müdahalede bulunmamakta, dolayısıyla sistem bir makine gibi yasalar vasıtasıyla tıkır işlemektedir.
Bu durumun da, Tanrı’nın, varlıkla kayıtlı olmadığının bir göstergesi olduğunu söylerler (oysa kayıtlı olmama şartı sadece bu durumla sınırlı değil ki). O sadece, bilinçli bir biçimde varlığın nasıl olması gerektiğinin yasalarını baştan bizim hiçbir zaman bilemeyeceğimiz şekilde belirlemiş (seçmiş), Varlığın hammaddesini yaratmış ve böylece yaratılışın ilk vererek algıladığımız şaşmaz sistem ve düzeni meydana getirmiş, fakat yarattığı şeyleri kendi başına bırakmıştır. Bu yüzden akılla hareket eden insanlar bulunduğu şartlar içinde tamamıyla Hür iradeye sahiptirler.Yani iradesinde, plan ve programlamada (tasarımında) sınırları olan ve amacı bulunmayan bir Tanrı.(bu felsefede kısmi bir Determinizm vardır) (2). Böylece tıpkı Teizmdeki gibi, her şeyin haricindeki Tanrı, ötelerden Süperpozisyon durumunun çöküşünü, bilemediğimiz, bilemeyeceğimiz biçimde sağlayarak aşama varlığı meydana getirmiştir.
Kuantum fiziğini de katarak bunu irdelediğimizde, Planck üstü evrendeki enerji ve maddenin varlığı ve bundaki mevcut muazzam sistem ve düzen ile Planck altı boyuttaki “Sanal vakum” ve bundaki etkinlik nedeniyle, tüm bunları ilk var eden, bunların ötesindeki bir yaratıcının (akıllı bir tasarlayıcının) varlığı zorunlu olmaktadır. İşte onlara göre bu Tanrı’dır. Ayrı bir deyişle Tanrı, yine Teizmdeki gibi, tamamen her şeyin ötesinde, “sanal vakum” ve o boyuttaki “kuantum kütle çekim yasası” dışında var olan ve o hiçlikte bizlerce bilinmeyen yasaları da ortaya koyan aşkın bir varlıktır. Ancak bu Tanrı, Teizmin aksine, o evrenin işleyişine (yarattığı varlığa) kesinlikle müdahalede bulunmamakta, dolayısıyla sistem bir makine gibi yasalar vasıtasıyla tıkır işlemektedir.
Bu durumun da, Tanrı’nın, varlıkla kayıtlı olmadığının bir göstergesi olduğunu söylerler (oysa kayıtlı olmama şartı sadece bu durumla sınırlı değil ki). O sadece, bilinçli bir biçimde varlığın nasıl olması gerektiğinin yasalarını baştan bizim hiçbir zaman bilemeyeceğimiz şekilde belirlemiş (seçmiş), Varlığın hammaddesini yaratmış ve böylece yaratılışın ilk vererek algıladığımız şaşmaz sistem ve düzeni meydana getirmiş, fakat yarattığı şeyleri kendi başına bırakmıştır. Bu yüzden akılla hareket eden insanlar bulunduğu şartlar içinde tamamıyla Hür iradeye sahiptirler.Yani iradesinde, plan ve programlamada (tasarımında) sınırları olan ve amacı bulunmayan bir Tanrı.(bu felsefede kısmi bir Determinizm vardır) (2). Böylece tıpkı Teizmdeki gibi, her şeyin haricindeki Tanrı, ötelerden Süperpozisyon durumunun çöküşünü, bilemediğimiz, bilemeyeceğimiz biçimde sağlayarak aşama varlığı meydana getirmiştir.
Yorum