Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Dinin ortaya çıkışı hakkındaki görüşler ve tenkitleri

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Dinin ortaya çıkışı hakkındaki görüşler ve tenkitleri

    FEURBACH'IN TEORISI:

    Burada dinin fitri olmasi konusuna basliyoruz. dinin fitri olmasindan kastedilen nedir? bunun delilleri nelerdir? bu deliller dinde mevcutmuur? dinin dogusu hakkindaki görüsleri nelerdir? hangi görüsler dinin fitriligini kabul ediyor ve hangi görüsler bunu inkar ediyor? (1)

    ....Arastirmayi okudum. bu arastirmada gecen seylerle, baglantili gördügüm bazi noktalari aciklayacagim simdi. bu arastirmada bahsedildigi gibi cagdas (yeni) hegelciler ismiyle bilinen felsefecilerden bir grup, dini sosyolojinin temeline koymuslardir. özelde hristiyanlığın, genelde dinin ortaya cikisi hakkinda düzenli bir arastirma yapan ilk kisi Feurbach'tir. Feurbach, dini; bir tür asildan uzaklasma, yabancilasma olarak görür. insanin bilgisinin ilerlemesi, gelismesiyle ve insanin kendi özüne dönmesi ile dinen yok olacagina inanir.

    Feurbach, insan icin iki varligin sözkonusu oldugunu kabul eder. hayri seven, hayri isteyen, hayirli is yapan yüce bir varlik ile alcak, düsük bir varlik. ve insanin kisiligindeki bu cift yönlülügün, icinde yasadigi sartlarda olustugunu iddia eder.

    Feurbachin insanin bu özellik ve sifatlara, insanin karakter ve özünün bir parcasi olarak bakmasi arastirmaya deger bir konudur. (ben, bunlari fitrat meselesini teyid edici seyler olarak görüyorum)

    söyle diyor Feurbach: "bu tür yüce bir varliga sahip olan insan, bir toplum icerisinde oldugunda, cevrenin baskisi altinda, hiyanete, ahlaki cöküntüye, hirsizliga, dalkavukluk yapmaya vs. yönelir. insan, kendini cevreleyen bu sartlar altinda, bu yüce ve iyi varligini koruyabileceginden ümidini kesince, bu ikinci varligiyla bütünlesir. artik ilk varligina hayali ve melekuti bir sekilde bakar ve onu cok yüce bir sey olarak kabul eder. yani o kisi, insanin özünde bulunan bu sahsiyeti özünden ayirir ve ona yücelik, üstünlük boyasini verir; sonra da ona tapar, boyun eger, ondan af diler ve ondan magfiret vb. seyler umar."


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    #2
    Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

    Yani cenab-i Hakkin önünde yapmasi gereken tüm seyleri,kendisnden kiparip ayirdigi bu sahsiyetin önünde ypar. sonra "baba", "ogul", "ruhul-kudus" meselesine isaret ediyor ve söyle diyor "feurbachi" bu da (baba, ogul, ruhul kudus) insanin cifte kisiligi ve kendi kisiligine yabancilasmasinin ürünüdür. söyle ki: kendisinin sonsuzlugunu isteyen ve buna cabalayan insan, bu istedigi seyi kendisinden kipararak hayali valriklara yüklemistir"

    Bu bilgin,b u asildan ayrilma ve yabancilasmanin baslangicta ve ilk toplumlarda, daha siddetli, cok yönlü ve acik olduguna tarih boyunca azar azar zayifladigina inaniyor. bu görüsünü delillendirmek icin de hristiyanlik hakkinda verdigi örnegin aynisini veriyor ve diyor ki: " biz bu merhalede insanin, ilai sadece uluhiyet elbisesi giymis bir insan olarak tanimladigini ve bu ilahi kendisine cok yaklastirdigini görüyoruz..."

    bir sonraki merhaleden haber veriyor ve söyle diyor: " bu ilah yakinda kendisinden uluhiyet elbisesini cikaracak ve o gün insanin hayvana cevrilisinin sonu ve bu cift yönlü kisiliginin kontrol altina alindigi gün olacak. insan kendini blecek, taniyacak ve kendi özüne dönecek" (burada tarihin seyrin, Allahi bundan farkli bir sekilde tarif eden islamin ortaya cikisiyla uyusmadigi akla geliyor. cünkü eger bu tekamülvari gidisat bu sekli ibadetten yani hayali bir ilaha ibadetten baslasaydi ve bu gelisim sürseydi, su an insanin ibadet etmesinin ortadan kalktigi bir merhaleye ulasilmis olurdu. ancak görüyoruz ki islamin ortaya cikisiyla, insana benzemeyen tek bir ilaha dönüs olmustur. bu ilahla hristiyanligin tarif ettigi ilahin hicbir benzerligi coktur)

    Feurbach'tan sonra bircok düsünür ortaya cikti. bunlar tarih felsefesinin disinda rakamlara ve istatistiklere önem veren yaklasimlar gelistirdiler. ancak biz bu kisa zaman icerisinde onlarin tümünü ele alamayiz. umarim ki, sayin nihavendiyan konusmasinda bunlari anlatir. ancak onlarin en meshurlarinin dinin cehaletten kaynaklandigini söyleyen kisiler oldugunu belirtelim.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #3
      Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

      Üstad Mutahhariden bu konuda bazi aciklamalar yapmam icin bana müsaade etmesini rica ediyorum: dinin kaynagi konusunda bu insanlarin görüslerini derin bir sekilde islememizin faydalarindan biri de bunlarin dinsizliklerindeki taassuplarinin boyutlairni idrak etmek, bunlarin dindar kesimi daima taassupculukla itham etmelerine ragmen, dinsizlikte taassuplarinin ne derecede oldugunu bilmemizdir. onlarin bu taassuplari, kendilerini bazi görüsleri kabul etmeye zorluyor. bu dinsizliklerinde mutaassip olanlar, yani ilk faraziyetleri dinin inkari olan kisiler, dinin inkari hakkindaki görüslerini destekleyebilmek icin, meseleleri cok basite indirgiyorlar.

      son zamanlarda avrupada din sosyolojisi adinda dinin uydurma bir sey oldugu tezi üzerine kurulan bir bilim dali ortaya cikti. (her bilimin ilk etapta ispat edemeyecegi bir ortaya cikis halinin olmasi ve u yeni otaya koydugu seye farazi olarak itibar etmesi, sonra da teorilerini bu uydurulmus asla, temele hhamletmesi gibi...) bu "din sosyolojisi", baslangictan beri dinin sosyal iliskilerin bir ürünü oldugunu ileri sürmektedir.

      yani onlar, bastan beri dinin öteki dünyayla ilgili ve ilahi bir aslinin oldugu gerceginden uzak bulunuyorlar. bu bize söyle demelerine benzer. 12 rakamini ve 13 rakaminin ugursuzluk getirdigi düsüncesini arastirin. biz mantikli olarak 14 veya 12 rakamiyla 13 rakami arasinda bir fark bulamiyoruz ki bu konuda akilla veya tecrübe ile ilgili bir delil bulalim.

      bunun icinde bunun kaynaginin mantiki olmadigini söylüyor ve bu kaynagin mantiki olmadigi konusunda arastirmaya koyuluyoruz. yine bu kimseler, din mantiki bir köke ihtiyac duydukca, onun bu kökünün mantiki olmadigini söylemeye basladilar. dinin kökeni mantiksizlik olursa ne olur? o halde onlarin ana düsünceleri dinin köklerinin mantikli olmadigini söylemeye dayaniyor. sonra da kendilerini bu mantiki olmayan kökleri bulmak icin zorluyorlar.

      bu kuram, dinin zuhurunun tahkiki icin kisa bir tarihe itibar eder ve der ki. "bu konunun (dinin aslinin mantiki olmadigi konusu) tahlilini yaan ilk kisi karl marks'in tabi oldugu feurbactir" hatta onu karl marksin ustasi sayarlar.

      Karl marksin fikirleri iki ana unsura dayanir. mantiki düsünce tarziyla hegele tabidir. yani diyalektikcidir. sosyal düsünce tarzi ile de feurbacha baglidir.

      (Hegel, materyalis degildir. bilakis onun kendine has düsünceleri vardir. hatta bazilari onun Allah'in varligini kabul etmeyen bir idealist oldugunu, bazilari da Allahin varligini kabul ettigini söyler. gercekte ise hegel, Allahin varligini kabul ediyor, fakat onun Allahi tasavvur edisi, digerlerinin tasavvurundan farkli)


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #4
        Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

        Feurbach, materyalist düsüncede, dini tahlil etmesinde ve dinin insanin kendine yabacilasmasindan kaynaklandigini söylemesiyle söhret bulmus biridir. burada, insain kendine yabancilasmasinin ne dmeek olduunu biraz aciklamamiz gerekiyor.

        insanin kendine yabacilasmasi konusunu avrupa felsefesinde ilk olarak ortaya atan kisi hegeldir. kendine yabancilasmanin felsefedeki manasi, insai kendi nefsine yabanci kilan amillerin birdenbire ortaya cikmasidir. insanin kendine yabancilasmasi mümkün müdür? yabancilasma, zitti olan yakinlik gibi iki taraf ister. insan, kendi zatiyla bir tarafken, kendi nefsiyle nasil yabanci olabilir?

        Bu, insanin kendi nefsiyle baska bir seyin arasini karistirmasi manasindadir. yani insanin hakiki olan kendi nefsi vardir, ancak o hata eder ve kendi nefsi olmayan bir seye itibar eder. kendi nefsinin yerine, kendi nefsi omlayan bir sey koyar ve bunun kendinin hakiki nefsi oldugunu zanneder. mesela kendisi icin calismak yerine, kendisine yabanci olan baska bir varlik icin calismaya baslar.

        Kuranda, "hüsran" ve "nefsin hüsrani" konulari cokca tekrar edilmistir. burada hüsranin manasi, kumarda veya ticari tasarruflarda olan hüsrandir. insanin kendisi demek olan kendi nefsinin hüsrana uramasini tasavvur etmesi bayagi zordur. cünkü hüsran, insanin sahip oldugu mülkünün elinden cikmasidir. o halde insan kendi nefsini nasil üsrana ugratabilir?

        Mesela: "kendi nefsilerini hüsrana ugrattilar" ve "de ki: gercek hüsrana ugrayanlar kendi nefislerini hüsrana ugrataanlardir" (zümer 15)

        Gercek hüsrana ugrayan kisi, kendi nefsini hüsrana ugratandir. yani mali hüsrana ugrayan kisi, gercek hüsranda olan kisi degildir. bu önemli bir sey degildir. gercek hüsrana ugrayan kisi ise nefsini kaybeden, nefsini hüsrana ugratan ve onu unutan kimsedir.


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #5
          Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

          Felsefe acisindan da bu halin tasavvuru zordur. cünkü insanin kendi nefsini bilmesi huzuri bir bilgidir. huzuri bilgi ise unutmayi kabul edemez. husuli bilgi unutmayi kabul eder, buna müsaittir. insanin özü, kendi zatini bilmesidir. kuran, nefsin hüsranindan ve unutulmasindan cokca bahseder.

          bu fikir yaklasik yirmi yildir zihnimi kurcaliyordu. sonra arastirmalarim sonucu felsefenin özellikle de müslüman filozoflarin bu konuyla ugrastiklarini ve arastirmalarinda, insandaki gercek "ben"in ne oldugunu derinlemesine ele aldiklairni gördüm. bizzat tasavvuf ve irfan, "gercek nefsi" ve gercek "ben"i bulma üzerine kurulmustur. yani "nefsin" ve "ben"in hayali perdelerinin, gercek "ben"e ulasmak icin yirtilmasi üzerine...

          o halde bu, islam felsefecilerinin ve hakimlerinin kurandan ilham alarak, güzel bir sekilde aciklayabildikleri bir konudur. mevlananin, insanin yüce kisiligiyle alcak kisiligi hakkindaki misali gercekten harikadir. söyle diyor mevlana: "bir arsaya sahip olan ve bu arsa üzerine bina kurmak isteyen bir adam farzet. bu istegi icin kirec, tugla, demir, cimento vb. gibi gerekli seyleri hazirlar ve büyük görkemli bir bina diker. bina bitip de icine tasinmak istediginde hata ettigini ve binayi komsusunun arazisi üzerinde yükseltmis oldugunu görür. tüm bina ettigi sey kendine yabanci bir arazi üzerindedir. o halde tüm bu kurdugu binayi yikma kararini verebilecke olgunlugu gösterebilmelidir" iste burada mevlana su manada bir siir söylüyor:

          "bazilarinin arazisinde ev insa etme,
          kendin icin calis, yabancilar icin calisma

          yabanci kimdir ki? yabanci senin toprak bedenin
          halbuki senin tüm önem ve kederlerin onun icin

          bedeni yaglamasi icin tatli seylerle besledikce
          ruh cevherini bulamazsin

          bedenin misk icine koysanda
          onun pis kokulari aciga cikacak ölüm sonrasinda

          ruhu miskle sil bedeni degil
          cünkü misk, zülcelal Allahin ismidir"

          "ve Allah'i unutmus, böylece Allahda onlara kendi nefislerini unutturmus olanlar gibi olmayin..." (hasr 19)


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #6
            Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

            Kuran, nefsi bulma ve Allahi bulma arasinda bir gerekliligin oldugunu gösteriyor bize.

            Yani insan, ancak kendi nefsini buldugunda Allahi bulmus olur. hic kimse kendi nefsini bulamaz, ancak Allahi buldugunda bulabilir. su söz cok mehsurdur: "nefsini bilen Rabbini bilir, Rabbini bilen nefsini bilir"

            Kuran, Allahi bilmeyle nefsi bilmenin arasini ayirmaz. o halde kendi nefsine yabancilasma konusu müslümanlara ve islami ögretilere yeni bir konu degildir. bilakis bu, kuranda zikredilmis ve bin yildan beridir özel bir yolda da seyretmistir.

            Ama avrupada bu mesele ilk olarak Hegelle basladi, sonra diger ekoller bu konuyu ele aldi. ancak konunun etrafinda döndügü "nefse" dair hicbir sey aciklamadilar. halbuki kendine yabancilasma konusunun ortaya attigi ilk soru "nefsin ne oldugu?" sorusudur.

            sizler, "insan kendinden uzaklasir veya kendine yabancilasir" demeye devam ettikce,ilk önce üzerinize düsen sey, bize bu "nefs"in ve ne oldugunu tanitmaktir ki meselenin halline iliskin seyler söyleneiblsin.

            ancak onlar, insanin "nefsi" konusuna deginmeksizin ve bu "nefs"in manasini anlamaksizin, "nefse yabancilasma"yi konusmaya basladilar. hatta bu materyalist felsefeler, "nefs"in varligini inkar ederler. derler ki oo itibari bir seydir. (tüm felsefeleri böyledir) o zanni bir mefhumdur. yani zihinde bir tasavvurlar zinciri olusur. sende varlikta bir "nefs"in oldugunu zannedersin. bunlarin felsefesi bir taraftan hic bir nefsin olmadigi noktasi üzerine bina edilmisir. ama onlar, baska bir tarraftan da nefse yabancilasmak felsefesini olusturuyorlar. bu gercekten de ilginc bir durumdur!

            Feurbach'in ilginc bir sözü vardir. önceden bahsettigimiz faraziyeye dayanarak, dini sosyal ve ferdi bir analizle tahlil etmeye cabaliyor. bu faraziyesi, dinin mantiki bir temeli olmadigi faraziyesiydi.

            Diyor ki: "insanin ikili bir varligi vardir. (onun bu sözü bizzat dinden alinmadir aslinda) bunlar; yüce varlik ve deni (alcak) varliklardir.

            bu, bizim ulvi yön ve insandaki hayvani yön olan yeme, icmek ve sehvet gibi süfli yön diye tabir ettigimiz seylerdir.

            insanin bu yüce yönü, insanin insaniliginin ta kendisidir" (feurbach bunu, insan varliginin bir parcasi kilmaktan ve asli oldugunu kabul etmekten kacamamistir) bu yönün bir erdemle toplulugu -seref, sayginlik, sefkat, iyilik vb. gibi.- vardir.

            sonra ekliyor: "insan bu cift yönlülügü sebebiyle alcakliga sürükleniyor. yani bu aclak ve süfli yönüne tabi oluyor. bu yönünü kendisinde oturmus bir hal alinca, onun yüce yönüyle uymadigini örür. cünkü o artik düsük, alcak bir hayvan oluvermistir. sonra da bu seciyelerin, varliginin ötesinde bulunduuna inanmaya baslar. ve bu sekilde Allah'i kendi varliginin temelleri üzerine kurar"


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #7
              Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

              Avrupada bu sözleri kimin söyledigini bilemiyorum ama ayni ibare tevratta da gelen skliyle, Allahin ademi kendi suretinde ve kemali sifatlarina örnek olacak sekilde yaratmasinin tam tersini iddia eden sözlerdir.

              bu avrupali filozof söyle diyor: "mesele bunun tam aksinedir. kuskusuz insan Allahi kendi suretinde ve siretinde yaratmistir. yani insan, tüm kemali sifatlarin ve kemali bir tabiatin sahibiydi; bu özellikler, kendi nefsinden ayirdi ve kendi nefsine yabanci biri oluverdi. sonra da o özelliklerin kendi varliginin arkasinda bulunan bir varliga has seyler olduguna inandi ve tüm bunlarin kendinde bulundugunu unuttu.

              Bu sekilde, insan kendi nefsine yabanci oluverdi. kendi varligindan parcalari kopardi,bunlari kendi nefsinden kopardigini unuttu ve bu parcalarin varliginin kendi zatinin cok ötesinde oldugunu farzetti"

              sonra ekliyor: "ilk etapta, insandan uzaklasan bu manvei yön döndü ve tedrici olarak insan ayaklasti. ilk dinlerde ilahlar maverai olmakla belirginlesirdi. sonra yahudilikte ilah, insanla benzesen bir hal aldi. ilah, insana has hissetme, sefkat, gazap ve riza halleri gibi hallere sahip oldu. hristiyanlikta ise Allah insana en yakin hali aldi ve göze insan suretinde göründü ki o ilah mesihti.

              Allah, kavisli bir yol aldi; bir taraftan yükselip diger taraftan iniverdi. baslangicta, insan bu sifatlari kendinden kopardi ve kendinden cok uzak olarak, insanla hicbir bagi olmayaan bir ilah makamina koydu. sonra sürec tersine döndü ve yavas yavas insan, ilaha yaklasmaya basladi. mesihe ulastiginda, ilah ve insan birbirine cok yakinlasti. cünkü hristiyanlikta mesih, ilahtir. o ayn anda hem ilahtir, hem de insan.

              tek bir adimdan baska bir adim kalmadi. insanin kendi nefsini tanimasi her artis gösterdiginde, kendi nefsine yabanciligini daha cok uzaklastirmaya güc yetirdi. ve öyle bir merhaleye ulasacak ki, o merhalede Allaha izafe ettigi bu sifatlarin, kendi sifatlari oldugunu kesfedecek ve orada ismi Allah olan hicbir sey kalmayacak. o halde dinin ortadan kalkamsi icin tek bir adim kalmistir. bu da insanin kendi nefsini mükemmel bir sekilde taniyabildiginde olacaktir"


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #8
                Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

                islam hristiyanliktan sonra gelmesine ragmen tekamül yönünden hristiyanliktan daha gelismistir ama, islam Allahtaki bu insani yönü veyahut da mesihin yani insanin uluhiyetini veya onun Allahin oglu olmasi vb. seyleri reddetmistir. halbuki bu görüsün gerektirmesine ve sürmesine göre insana daha cok benzeyen bir ilah anlayisi getirmesi gerekirdi islamin. bu, sözkonusu görüse yapilabilecek itirazlardan biridir.

                yine feurbach söyle diyor:
                "insan kendi nefsini tanimasi arttikca Allahin varligini kabul etmesine olan ihtiyaci o kadar yok olacaktir. insanin, kendini mükemmel bir sekilde tanimasi aninda dine bir yer kalmayacaktir. iste o gün insan, Allaha tapmak yerine kendine tapacaktir."

                Bu görüsü cürüten bircok yönden biri de ilk olarak feurbacha söyle dememizdir: sen Allaha inanmadigin ve insani yüzde yüz maddib ir varlik olarak gördügün halde, insandaki bu cift yönlülük ve ikiligi nereden getirdin? onun varligini nasil acikliyorsun? bu iki yönlülügü aciklamaya ancak dinler güc yetirebilir. cünkü dinler, insani toprak gercegi ve melekuti gercekliklerden mürekkeb olarak kabul eder. ancak siz materyalistler bunun aciklamasina nasil güc yetirebilirsiniz ki?

                ikinci olarak biz bu felsefeyi kabul edersek, dünyada asil seckinligi ve serefi üzere kalmis bir insan kalmadigini kabul etmemiz gerekir. cünkü bu felsefe, insani kendi zatinda cift yönlü oldugunu, sona sosyal hayatinda kendine bir cöküs furyasinin isabet ettigini, hayvani batakligin alcak ve süfli yönüne düstügünü, kendi nefsinden bu yüce ve yüksek yönünü koparip onu kendisine bir din edindigini iddia etmektedir.

                bu görüs, bizi önce tüm insanligin hayvaniyet cukuruna düstügünü kabul etmemize sonra da bu cukura düsenlerin dindarlar olduguna inanmaya sevkediyor.

                halbuki bir insani daima iki kisim üzere oldugunu görüyoruz. bir kismi daima seckinligi ve asil insani serefi üzeredir. diger bir kismi da hayvanilik derecesine düsmüstür. sonra; dine meyil edenlere bakalim. acaba dine sarilan kimseler, kendilerinde insani asaletin yok olmadigi kimselermidir? yoksa hayvaniyet batakligina düsmüs kimselermi?

                kuskusuz ki bu seckin insani asaleti kendi nefislerinde hissedenler Allaha, dine ve dinin asaletine inanan kimselerdir.

                her halükarda feurbach'in bu teorisi kabul edilemeyecek bir teoridir.


                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

                  BILGISIZLIK TEORISI
                  (Burada ögrencilerden Muhiddinya konusmaya basliyor)

                  Dinin dogusuyla ilgili degisik görüsler vardir. nlardan biri, dinin cehalet ürünü oldugunu iddia etmektedir. baska bir görüs de insanin miskinllik ve zayifligindan kaynaklandigina; ücüncü bir görüs, dinin sosyal fakirligin ürünü olduguna; diger bir görüs, dinin insanlarin farkli sinifsal konumlari sebebiyle ortaya ciktigina; besinci bir görüs de dinin bir toplumun talim ve terbiye tarzinin ürünü olduguna inanmaktadir. altinci bir görüs, asil konumuzla ilgili "Emil Durkheim'e dayanan ve ercekte üstadin acikladigi, Feurbach'in görüsü olan besinci görüse yakin görüstür.

                  M.M Üstad: Ancak tabii ki baska bir sekilde...cünkü bu görüs, feurbachin görüsünün aynisi degildir. ancak onlar yine buna nefse, yabancilasmanin bir kismi olarak iibar ediyorlar.
                  8burada sayin muhiddinyanin konusu, sayin Nihavendiyanin toplumda dinin ortaya cikisi etrafindaki diger görüslerin tafsilatini bitirmesine kadar tamamlanmadan kaliyor. bu konu basliklari doktor enver hamii'nin kaleminden cikan ve negin dergisinde yayinlanan makalede anlatilmistir)

                  Nihavendiyan: Bu makalede yeralan ilk görüs; dinin bilgisizligin ürünü oldugunu kabul eden görüstür. yani ilk insan, tabiatin gercekleriyle karsilastiginda, atesin yanisini gördügünde, simsek cakmasini, gök gürültüsünü vb. seyleri gördügünde, bu tabii tehlikelere karsi koyabilecek silaha sahip olmamasindan dolayi sebeplerini bulmaya calisti. bu görüsü ortaya atanlar coktur ama basta gelenleri Russel'den sonra Taylor ve Spancer'dir.

                  insan, simsek cakmasi vb. gibi tabiat gerceklerinin sebeplerini bulmaya, güc yetiremediginde, tüm bu tabii gerceklerin bir ruhu oldugunu kabul eder ve bu ruhu da kendsine ilah edinirdi. (Auuste Comte'u bu görüse tabii olanlardan sayabiliriz)

                  comte, insanin gecirdigi tarihsel evreler hakkinda söyle diyor: "bilim gelistikce ve insanin bu gerceklerin sebeplerine dair bilgisi arttikca, ilahlarin sayisi da buna bagli olarak azalmaya basladi. yani bu sebeple bilinmeyen gercekler, insan indinde oldugunda, tüm bunlarin herbiri icin kendi düsüncesinde bir tek ilah uydurur ve o ilahin bu tabiat gerceginin sebebi oldugunu kabul ederdi. daha sonra insain bilgilerinin gelismesi ve bu gercekleirn bazilarini hakiki sebeplerine dayandirmasi ve bu gerceklerin arasinda benzesenleri birlestirmesiyle; ilahlairn sayisini da birer birer azaltmaya basladi bu yolunda bir ilaha ulasincaya kadar devam etti. bilimin ilerlemesiyle, bu tek ilahi da yok edip ortadan kaldiracaktir.


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

                    üstad: dinin bilgisizlik ürünü olduunu söyleyenler, bu görüslerini iki ayri sekilde anlatirlar. auguste comte'un iddia ettigi ve Spencer vb. gibilerinin kabul ettikleri görüs olmak üzere iki cesittir.

                    Auguste comte, olaylarin sebeplendirilmesi meselesinin aynisini kabul eder. yani o söyle demek ister: "insan nedensellik prensibini kabullenmistir. ancak ilk insanlari tabiat olaylarinin gercek ve asil sebeplerini bilmemelerinden dolayi onlari gaybi varliklara, ilahlara vb. seylere dayandirmislardi. yagmurun peyderpey yagmasini görüyor ve onun yagmasinin sebebini bilmedikleri icin yagmur ilahini icad ediyorlardi. tufan olayi gerceklestiginde sebebini bilmiyorlar ve bunu da tufan ilahina dayandiriyorlardi. diger tüm hallerde de durum ayniydi" o halde aguste comte, bunu cagdas insanin gecidigi evrelerden biri olarak kabul ediyor.

                    Ama spencer ve onun gibi düsünenlere gelince, onlar konuyu baska bir sekilde serdederler. onlar söyle diyorlar: "insan baslangictan beri cift yönlülüge yani ruh ve cisim ikilemine inandi. rüyasina ölüleri görüyordu. uykusunda ölülerin kendisini ziyaet ettiklerini görüyordu. sonra da uykusunda kendisini ziyaret edenler, disaridan geldiklerini tasavvur etmeye basladi. cünkü ölenlerin topragin altina defnedildiklerini ve belki de insasnda bir ruhun var olduguna inandi. yani insanin cismi ve ruhu olduguna inandi.

                    yine degisik olaylarla karsilastiginda da böyleydi. denizin bir ruhu, tufanin bir ruhu oldugunu kabul etti. günes vb. tüm seyler icinde durum ayniydi. bu tabii mesakkatlerden biriyle karsi karsiya kaldiginda, kendinden daha güclü bir insanla karsilastiginda, ona adak sundugu ve yaltakcilik yaptigi gibi, bu mesakkat icin bir de hediye sunardi. Tabiat gücleri karsisinda da böyle yapmaya yani ibadet etmeye asladi"

                    spencer, bununla ibadeti aciklamaya, ibadetin baslangicta nasil ortaya ciktigini belirtmeye cabaliyor. ama Auguste comte ise dini sadece fikri ve nazari bir sekilde aciklamak istiyor. spencer, ibadetin köklerine, tabiat gerceklerine ve tabiata ibadet etmenin nasil basladigina isaret ediyor.

                    insanin, kendinden güclü olana hediyeler, kurbanlar sunmavi ve o güclüye dalkavukluk yapmasi gibi; ibadetin de dalkavuklugun kapsami icerisine ridigini ve insanlarin tabiat güclerine de hediyeler ve kurbanlar sunduklarini ve onlara taptiklarini ve onlara yalvardiklarini belirtiyor.


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

                      Bunlarin, cehaletin yok olmasi ve sebeplerin bilinmesi (comte'un dedigi gibi) veya hic bir ruhun olmadigi, karanin, denizin ve yagmurun ruhunun olmadigi, insanda bir ruhun varliginin süpheli olmasi gibi görüslerinin de gerektirdigi gibi Allahtan ve ibadetin varligindan sözetmeleri sözkonusu bile degildir. bunlar (Allah, ruh, ibadet ve benzerleri) bilimin ve bilginin ilerlemesiyle ortadan kalkacak seylerdir. iste burada makalenin yazari Doktor Enver Hamii, bu görüsü cürütmeye ve sinirlarini aciklamaya girisiyor.

                      zikrettigi delillerden biride tecrübelerin bunun tersini ispat ettigidir. biz, dini cahiller ve bilginler arasinda esit bir sinirda görüyoruz. yan din konusunun cehalet veyahut da bilimle alakasi -bu noktada- yoktur.

                      eger bu görüs dogru olsaydi, insanlarin daha cahil ve bilgisiz olduklari zamanlarda daha cok dindar olmalari ve daha bilgili olduklari dönemlerde ise dini daha az kabul etmeleri gerekirdi. o halde, en üst düzeydeki bilginlerin hepsinin ateist olmalari gerekirdi. sonra a dindar bilginleri örnek olsun diye sayiyor ve hatta darvinin bile dindar biri oldugunu söylüyor enver hammi bu makalesinde.

                      (nihavendiyan konusmaya devam ediyor): mesela Russel, bu konuyu insanin korkakligi, zayifligi ve msekenetine dayandirmasina ragmen, yine bilgisizlik teorisini, bilgisizligin ve korkunun sebeplerinden olmasi nedeniyle destekler. "nicin hristiyan deiglim" isimli bir kitabinda söyle diyor Russel: "ben dinin baslangictan beri korkudan kaynaklandgina inaniyorum. korku, mechul olan seylerden, tüm felaketlerde yanibasinda duran büyük agabyi kaybetmekten kaynaklanir. korku her seyin temelidir. gizemli olandan korku, hezimetten korku, ölümden korku. bilim ve bilgi ardarda bütün milletlere bela olan korku ve korkakliktan kurtulmamizda bize yardima güc yetirebilirler.
                      bilim bize ögretmeye güc yetirebilir...

                      ayrica kalplerimizin de hangi fonksiyonlarin arkasinda kosmamayi ögrenecegini zannediyorum. ve gökyüzünde kendi nefislerimize dostlar uydurmayalim. bilakis tüm cabalarimizi, yeryüzünü hayatimiza uygun bir mekan kilabilmek icin sarfedelim. kilisenin asirlardir kurmaya cabaladigi mekan yerine..."

                      makalede buna benzer baska cümleler de var. doktor enver hamii'nin bu makalesinde yer alan diger noktalardan biri de bu konuda anlattiklarini mevlana ve ebul ala el muarri'den beyitlerle, yanlis bir sekilde desteklemesidir. mevlananin beyitlerinden bir tanesi sudur:

                      "aptal ol ki dini dogru olarak kalasin"

                      her ne kadar bu amacla söyledigi tartisilir bir konu ise de, ebul ala el muarriden de su beyiti naklediyor hamii:
                      "iki türlü yeryüzünün ahalisi
                      biri akil sahibi olan dinsiz, digeri ise dindar olan akilsiz"


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

                        Bu iki sairin beyitlerinde kastedilenlerin, mevlana ve el muarriyi tekfir eden yüzeysel dindarlar oldugunu ve bu siirlerin onlara birer reddiye oldugunu zannediyorum. yoksa durum, bu sosyologlarin dinin kaynagini cehalet olarak zannetmeleri gibi degildir.

                        üstad Mutahhari: Ebu'l- Ala el-muarriye gelince, o güclü bir filozof olmasinin yani sira iyi bir sairdir. onun degisik hallerde söyledigi degisik sözleri vardir. bu yüzden söyledikleri tamamen acik degildir. ebul alanin söylediklerinde tevhidi, dindarligi ve islami cok acik bulabilirsiniz ama yine baska sözlerinde bunun ziddina seyler de bulabilirsiniz. ben ebul ala'dan fazla birsey okumadim, ama okudugum kadari buna isaret ediyor.

                        Mevlana'nin siirine gelince, ben bu siirin ne münasebetle söylendigini bilmiyorum. ama mevlanayi tanidigimiz kadariyla, mevlananin siirini enver hamiinin zahiri manasina bakarak bu sekilde yorumlamasi yanlistir.

                        benim zannim sudur: mevlevi tasavvuf ve irfan adamidir. felsefecilarle husumetlici cok olan biridir. "teslimiyet" nazariyesini acikladiginda söyle demek istiyor: "insanin hakikate teslim olmasi gerekir. bu da ancak kalbinin galebe calmasi ve aklini bir kenara birakmasiyla gerceklesir"

                        hatta bazi kimseler onun oldugu kesin bilinmeyen bir sözünü tasavvuflarin sözlerini delillendirmek icin kullanirlar: "acizlerin dinine girin" onlar, burada "acizler" sözcügünü -ki kötü aczdir- nefsin kirilmis oldugu ve tazarru hali olarak alirlar.

                        mevlana bu ve bunun disindaki bir cok siirinde akli kinar. ancak mevlananin kinadigi akil, tasavvufi askin karsisina dikilen akildir. yani ask ve akil tezati icerisinde; akli kiniyor ve aski destekliyor mevlana. zaten tasavvuf ve irfanda bundan baska birsey degildir.

                        bu konuda söyle diyor o:
                        "uzak görüslü akli denedim
                        bundan sonra kendimi deli yapacagim"

                        Aklin bu sekilde bir kenara konulmasi, sosyologlarin dedigi: "ya akil olmaksizin din, ya da din olmaksizin akil" manasina gelmez.


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

                          KORKU TEORISI
                          (konusmaya Nihavendiyan devam ediyor)

                          diger bir görüs de dinin kaynaginin insanin zayifligi ve mskeneti yani korkusu oldugunu kabul etmektedir. bu teoriye en cok sarilan felsefeci Russeldir. simdi onun sözlerinden bu görüsü destekleyici olanlarin bazilarini serdedecegiz.

                          Seyyid Caferin hazirladigi "talim, terbiye ve sosyal düzen" isimli kitapta, Russelin görüslerinden secme sözler naklediliyor. söyle diyor Russel:

                          "Allaha ve ölümden sonraki dier hayata inanmak, bizim süphecilerin (inanmayanlarin) yasadigi hayattan daha az cesur ve ihtiyatli bir hayat yasamamizi mümkün kiliyor. (yani, dine inanmak bizim cesaret ve cüretimizi azaltiyor) insanlardan bircogu dini hükümlere olan imanlarini, insani ümitsizligin ve kanaatsizligin sardigi zamanlarda kaybederler. o halde hicbir dini terbiye ile yetismeyenler, en siddetli SIKINTI VE MESAKKATLERE GÜC YETIREBILMELIDIR. hristiyanlikta, varliklardan ve ölümden korkmamizi isteyen sözler var, ama bu merhaleye ulasmak icin cesur olmak yetmez. halbuki, dine tutunmaya olan istegin, cogunlukla insanin korkakligina dönüstügünü görüyoruz.

                          ama dine meyilli olanlar, korkunun bazi türlerinin insanin kalbine giremeyecegini zannederek, dine meylederler. ancak ben bunlari büyük bir hata icerisinde görüyorum. "insani korkudan kurtarmamiz icin onun güvenilir inanclara sarilmasini desteklememiz gerekir" iddialari yasamanin iyi yollarindan biri degildir. din, korku hummasini korumaya devam ettikce insanin degerini azaltacaktir."


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

                            Russel, "ilahiyat ve siyasetler gölgesinde insani toplum" ismi altindaki makalesinde sunlari söylüyor: "Allaha dair tasavvurlarin hepsi, eski dogululairn istibdadindan kaynaklanan tasavvurlardir. (yani zulüm edenlerden, toplumun tabakalari arasindaki zulümden ve bir tabakanin diger bir tabakaya hükmetmesinden kaynakalnmistir)

                            yani bu tasavvurlar özgür insanin gözünde hic bir degeri olmayan seylerdir. kilisede insanlarin günahkar, kötü vb. diyerek kendilerini tahkir ettikleirni isitirsiniz. bu sizin nazarinizda alcak bir istir ve onu hicbir zaman insani korumaya güc yetirecek bir is olarak göremezsiniz.

                            bizim, dünyaya üzerinde bulundugu suretiyle bakmamiz gerekir. dünyayi mümkün olan en güzel sekle sokmaliyiz. eer bekledigimiz güzel suretiyle ortaya cikmazsa, bilmeliyiz ki, -her halükarda- insanlarin uzun yillar icerisinde bulundugu halden daha güzel bir sekilde olacaktir. dünyaya gereken en güzel sey bilim, sevgi ve cesarettir. dünyanin kesinlikle üzüntüye ve insan aklinin ve isteklerinin, cahil insanlarin uzun bir müddetten beridir söyledigi bu kelimelerle sinirlandirilmasina ve baglanmasina ihtiyaci yoktur"

                            yine burada gözlemliyoruz ki o ne zaman konuya dalsa, dindar insanlarda gördügü zayiflik ve ayiplara isaret ediyor. ama ayni zamanda asil kaynagi ve baslangici da dogulularda görüyor.


                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

                              üstad:
                              Evet baslangicta zikrettigim noktaya dönelim. o konuyu gerektigi gibi aciklamadigimi zannediyorum. alimlerimiz bazi istilahlari tekrar edip dururlar. bir delil baska bir delili muhkem kilar veyahutta bir delil baska bir delili reddeder istilahlari bu türdendir. bundan kasit -bazan iki delilin birbirilerine zit olmalarinin mümkün olmasidir. bu da delillerden birinin digerine sart kilinmasi ve bu sartin düsmesiyle, digerinin ortadan kalkacagi durumda olur.

                              sart olan delilin yok olmasiyla diger delilde kendiliginden ortadan kalkar. bu istilah sözkonusu iki delilin birbirine zit ve ters deliller olmadigi manasini ifade eder.

                              bunlar -baslangictan beri- mantigin din fikrinin kaynagina es olmsinin mümkün olmadigini söylediler. eger mantik buna güc yetiremiyorsa, mantiktan baska birsey arayalim dediler. arastirdirlar, korkuyu, bilgisizligi vb. seyleri buldular ve onlari dinin kaynagi olarak kabul ettiler. onlara sunu söylememiz gerekir. insan fikri -batil da olsa- ne olursa olsun mantiga ulasir; mantik ötesinde birseye deigl.

                              mesela insan yilalrca günesin dünya etrafinda döndügüne ve dünyanin sabit olduguna inandi. insani günesin ve yildizlarin dünyanin etrafinda döndüklerine ve dünyanin merkez olduguna inanmaya cagiran yseyin ne oldugunu arastiralim mi?

                              acaba bunun sebebi, insanlarin ölülerden korkmasi vb. seylermiydi? Asla...hatta insan hata da etmis olsa, bu durum fikri ve mantiki idi. bunun disinda bir amil yoktu. isnan gördügü seyi ifade ediyordu. ona günesin dünya etrafinda döpndügü görünüyordu; o da bu gördügü sey karar veriyordu. onun bu inancinin delili görüs ve insanin düsünüsüydü. buna disaridan bir delil aramaya gerek yoktur. o, 13 rakaminin gerektirdigi ugursuzluk gibi bir olay degildir ki bunun bir dis etkeni vardir diyelim.

                              bunlara sormaliyiz: insanin bundan binlerce yillar öncesinde sanatta ve bilimde ileri gitmis oldugu ve hayrete düsürücü yüksek felsefi fikirleri olduguna dair eserler ve delilleri coktur. acaba düsüncenin bu kadari insanin dine iten bir sey degilmiydi?


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X