Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Dinin ortaya çıkışı hakkındaki görüşler ve tenkitleri

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

    "Nedensellik", ilk insanin düsüncesini kaplayan ilk prensiplerdendir. yagmurun yagmasinin bir nedeni olduguna inaniyor ve bunun ne oldugunu bilmek icin bu sebebi bulmaya cabaliyordu. bu ilk insanin düsüncesinin ilk parcasiydi. yani insan bunu bilmede bir okula veya derse ihtiyac duymuyordu. ilk aklina gelen sey, ortadaki herseyin bir sahibi olduguydu.

    kurandaki ibrahim a.s kissasi bu istidlal yolunu anlatmaktadir. kuranin mucizevi yönlerinden biri de ibrahimin bu kissasini secmesidir.

    ibrahim (as.) ilk peygamberlerdendir. hristiyanlik ve yahudilikten önce...kissa...hz.ibrahimin kissasi söyle: Toplumdan uzakta bir magarada yasayan genc kisi, ISIK SACAN bir yildiz görüyor ve "bu benim Rabbim" diyor. (bu sözü soru sorma -istifham- ve kabullenme -takrir- lehcesiyle söylüyor.

    sonra onun söndügünü görüyor. sonra Ay'in daha büyük ve daha cok ISIK SACTIGINI görüyor ve "bu benim Rabbimdir" diyor. bundan sonra yildizda gördügü, ayda da görünce onun da Rab olmadigini anliyor. sonra günesi görüyor ve "benim Rabbim budur, bu en büyügüdür" diyor.

    ancak yine bu da batmistir. elini tüm bu seylerden ceker ve basit bir sonuca ulasir. "bu gördügüm seyler hareket halinde ve boyun egdirilmis seylerdir. onu hareket etiren ve ona boyun egdiren biri var" evrenin tümünün bir Rab tarafindan yaratildigini görmüstü sonunda. kuran ilk insanin düsünüsünün, tüm gördügü seylerin bir Rabbe bagimli oldugu ve bu Rabbin, evrendeki seylerin sifatlandigi seylerle sifatlanmadigina ulasmaya kadir oldugunu acikliyor. kuran, ibrahimin diliyle söyle buyuruyor:
    "yüzümü, yerleri ve gökleri yaratana yönelttim" (enam 79)


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #17
      Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

      Bu beyefendilere sormaliyiz: insanin bu yolla edindigi bilgisimi daha dogrudur, yoksa sizin yolunuzlami?
      "Rabbin, ademogullarindan, onlarin bellerinden zürriyetlerini almis ve ben sizin Rabbiniz degilmiyim? diye onlari sahit tutmustu da onlar da 'evet sahidiz' demislerdi" (araf 172)

      kuran ilk insanin talim ve terbiyesinin tüm zamanlarda ve hatta cagimizda bile bu konuyla iliskili oldugu yerde degismedigini aciklamaktadir. cünkü bu insanin fitratindandir. "ben sizin Rabbiniz degilmiyim?" yani insan ve insanin tüm hasletleri yaratilmistir.

      sonra da insana aslinda bir Rabbe bagimli olan ve yaratilmislardan ve itaat ettirilmislerden oldugunu belirtti kuran. iste böylece Allaha ulasti. O'nu buldu ibrahim.

      meselenin bu mantiki teselsülü yani mantik, insani Allaha ulastirmaya yeterli oluyorsa, o halde insani kusatan bu hastalik nedir? onlarin durumlari kapilari acik bir salonda bir adam görüp de onun tavandan indigini söylememize benziyor. acik kapilarin varligina ragmen bizi bunu demeye iten sey nedir? kapilar kapali olsaydi, nereden geldigini sorabilirdik. ama kapilar acik oldugu halde, onun tavani yarip indigini söylememiz bir hastalik olur.

      dinin mensei konusunda kuranin mantigi mi yoksa onlarin mantigimi daha güclüdür.

      kuran, ömründen ilk 15-16 yilini bir magarada gecirip hic kimseyi görmeyen peygamber ibrahimi seciyor ve onu misal olarak veriyor ki, ilk insain bile kapsayan bütüncül bir misal olsun. böylece kuran, ilk insanin bile ilkel mantigiyla Allahin varligini idrak etmeye güc yetirebilecegini belirtmek istiyor.

      ilk insan tabiatin intizamini göremiyormuydu?
      agac dikemiyormuydu?
      tohumun nasil topragin altindan ciktigini, yükseldigini, köklerini uzattigini, yapraklandigini ve meyve verdigini görmüyormuydu?

      kendi varligini, uzuvlarini ve kendi uyumluluk ve düzenini görmüyormuydu?

      tüm bunlar ilk insanda bir hayret ve Allahi düsünme duygusunu olusturmuyormuydu?

      insandaki fikri ve mantiki yapinin varligina ragmen baska sebepler aramak icin nasil olurda bundan gözümüzü kacirarak; korku, bilgisizlik, rüyalr veya ruh ve beden cift yönlülügü,insani Allahi düsünmeye itmistir diyebiliriz?

      kapilar ardina kadar acikken nicin pencereden girmemizi istiyorlar?


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #18
        Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

        Bizi, mantikli düsünebilmek varken, sebepler hakkinda mantiksiz düsünmeye cagiran sey nedir?

        sadece Allahin varligini idrak etmek, ilk insanin becerebilecegi birseydir. sonra tarihin kendisi tarih öncesi dönemlerde (sonuc cikarilmasi mümkün oldugunca) mütefekkir kimselerin odlugunu (biz onlari peygamberler olarak isimlendirirken, onlar da felsefeciler olarak isimlendirdiler) ve insanlara Allahi hatirlatmaya ve ögüt vermeye güc yetirdiklerini bildiriyor.

        (burada ögrencilerden biri söyle bir soru soruyor)
        simdiki konusmalariniz hakkinda soracagim. eger ilk insan nedensellik prensibini idrak ettiyse, sizin verdiginiz cevaplar dogrudur. ancak onlar söyle diyorlar: Allaha inanmak, korku sebebiyle ve yanlis bir sonuc olarak ortaya cikti. yani bu ister yanlis, ister dogru olsun, insan Allaha korku etkeniyle eristi. buna nasil bir cevap verebiliriz?

        üstad: bundan önce anlattigim seylerde birinci ve ikinci adimlari zikrettim.

        birinci adim suydu: insan bir olayla karsilastiginda hemen bunun neden ve sebebini aramaya baslardi. o halde ilk insan sürekli sebepleri arastirirdi.

        ikinci adim ise 20 asirdan bir insana ihtiyac olmayan basit bir adimdir. ilk insan -yine- tüm tabiat gerceklerinin bir sebebi oldguunu idrak etmeye güc yetirebiliyordu. acaba tüm bu gerceklerin bir tek sebebi olmasi mümkünmüydü?

        bu soru, insanin önüne cok erken bir zamanda cikti. bu durum kuranda peygamber ibrahimin kissasinda anlatilmaktadir. insan, esyanin degisimini gördügünde, o seylerin kendi iradeleri disinda hareket ettigini gördügünde, degistirme etkenini aramaya basladi. bu etkenleri aramaya basladiginda da tüm bu etkenlerin kendilerinin yaratilmis, boyun egdirilmis ve hükmedilen seyler oldugu aciga cikar. hemen tabii olarak insanin aklina su soru gelir: acaba sadece kendisi hükmeden ve hükmedilemeyen bir güc varmidir?

        ben burada insanin fikri ve mantiginin dogru olup olmadigina hükmedecek degilim. bu konumuzun disinda bir seydir. burada pekistirmek istedigim sey, insan düsünüs ve mantiginin algilama sistemlerinden baska hicbir dis etkenin yardimi olmaksizin yok gösterdigidir.

        mantik insani dogruya iletir, bazan da hataya. ama bir yola erismek, bu iki halde de (dogru ve yanlis yola erisme hali) insanin mantigi ve düsüncesinden kaynaklanir.

        mesela, günes sistemi ve yeryüzünün sabit oldugu ve günesin yerküre etrafinda döndügünün kabul edilmesi. bu fikir insanin hatali fikirlerinden biridir. ama insani bu yanlis fikre düsüren ve binlerce yil bu fikir icinde birakan sey insanin kendi düsünüs sistemiydi.


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #19
          Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

          simdi hatasini anladiktan sonra...acaba bu yanlisi uykusunda gördügü bir rüyadan mi kaynaklaniyordu? insanin bir akli var; ancak duyu organlarina daha cok önem vermesinden dolayi, bu duyu organlari onu hataya düsürmüstü. insandaki mantik ve kavrayis sistemlerinin disinda bir sebebi nicin arayalim ki? bizim bu sistemin disinda bir sebep aramamiz ancak insanin idrak vasitalari cercevesinde bir aciklama bulmaya güc yetiremedigimizde uygun olur.

          Nihavendi: Russel, Wait ile bir toplanti düzenliyor ve dinin ortaya cikisini inceliyor. bu toplantida bu konudaki tereddütleri ortaya cikiyor. kendisine yöneltilern bir soruya söyle cevap veriyor:
          "ben bu egilimin (dine olan egilimin) sebebinin korku olduguna inaniyorum. cünkü insan kendi nefsini zayif bulur hep. ortada insanin korkmasini gerektiren üc etken var:
          birincisi üzerine yildirimlar yagan tabiat veya yerkrenin sarsilmasi ve insani yutmasi, yazi zelzele.
          insanin korkmasina sebep olan ikinci etken, kendi neslinden olan insan ogluna savas ile hükmetmeye calisan insanin kendisidir.

          insain din edinmesindeki ücüncü etken, kendisini apacik zarara sokabilen ve sakinlestiginde kayettiklerine pisman olmasina ve bu sehvetleri dengelemek icin hafifletmek ve korkkusundan uzaklasabilmek icin dini icad etmesine sebep olan sehveleridir"

          o halde korkunun etkenleri üctür: tabiat, insan ve sehvet. bu ücü insani din edinmeye iter. doktor hamii, söyle diyor: "konunun kökü cehalet ve zayiflik etkenlerine uzanir. yani ben bilmedigimden korkarim; onu kapali bir sekilde tasavvur ederim ve onun öünde zayiflik duyarim"


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #20
            Ynt: Dinin ortaya cikisi hakkindaki görüsler ve tenkitleri

            öyleyse; eger korku insanı dine yönlendiren etken ise (korkunun kendisi de zayiflik ve cehalete dayanir) insan bilimsel ve sanatsal gelisimi sürecinde bilgisizlik ve zayifligiyla ilgili bircok seyi bertaraf etti.

            ilerlemenin sürmesi hasebiyle, simdiye kadar insanin dinle alakasi tümden yok olmaliydi. ancak durumun tam tersini gözlemliyoruz. hatta özel hallere yaklastigimizda Einstein ve Max Planc gibi büyük bilginlerin dine cok derin bir imanlari oldugunu görüyoruz. hatta Einstein söyle der:"her bilginin gerceklestirdigi bilimsel ilerleme ne olursa olsun, onun isleri dini ruh disinda kalamaz"

            Russel'in sözleri bircok acidan elestirilebilir. onun din edinmedeki sabit ve zati etkenler hususunda söyledikleri bunlardandir. mesela Weit ile olan röportajinda ona soruyorlar:
            "insan -kendi disinda imanin sebeplerini aramakla- kendisinden büyük bir seyin pesinden kosmus olmuyor mu? halbu ki korku bu arastirmanin sebebi degildir. bilakis bu arayis onun bilinmesine calismak ve bunun icin de bazi isleri gerceklesirmektir."

            yani ona muhtac olma ve ondan korkma sebebiyle degil. bilakis sadece bilinmesi icindir. o zaman o tek basina hedef olur. soruda ve cevapta korkuya kesin ve tam bir etken olarak bakan tek tarafliligi göremiyoruz. Russel cevapliyor:
            "ortada aile, millet, sonra da genel olarak tüm insanlik gibi cok daha büyük seyler vardir. bunlarin kisiden büyük olmasi iyiligi secme duygusunu olusturmaya yetiyor"

            Russel'in sözlerini tahlil ettigimizde onu en cok rahatsiz eden seyin kilisenin sakinligi, sessizligi ve dinmisligi oldugunu görürüz.

            o burada genel olarak insandan büyük bir seyin varligina, insanin bu seye aşık olmaya ve onu bir hedef olarak kabul etmeye meyilli olduguna inaniyor. ancak o bu yüce seyin Allah oldugunu itiraf etmekten kaciniyor ve söyle diyor: "güzel ve büyük bir seyi kabullenmek istiyoruz. bu aile olsun veya halk veyahutta insanlik olsun; Allah olmasini gerektiren bir zaruret yok" cünkü Allahin varligini itiraf ettigimizde kiliseyi de itiraf etmeye zorlanacagimizdan korkuyor. cünkü kiliseyi kabul ettigimizde, "teslimiyetci halini" kabul edecegiz. ben size baslarda onun kiliseye iman edenlerdeki teslimiyetci, korkak ve kayip halini tenkid ettigini anlatmistim.


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #21
              Ynt: Dinin ortaya çıkışı hakkındaki görüşler ve tenkitleri

              MARKSiZMiN GÖRÜşÜ

              iktisadi etkenlerin insanlari din edinmeye ittigini iddia eden en önemli görüs Marksistlerin görüsüdür. Marksistlerin bu görüsü felsefenin köklerinden, tarih ve topluma dair olan görüslerinden beslenir.

              Marksistler tüm tarihi hareketlerin ve toplumlarin gelisiminde iktisadi köklerin oldugunu kabul ederler. yani bir toplumdaki din, sanat, hukuk, kanunlar, adab, adet ve buna benzer yapilari olusturan temel etken iktisadi sartlardir.



              Marksistler, dünyayi bes dönem ve zamana ayirirlar ve her dönemin kendine has dini, teknigi ve kanunlari oldugunu söylerler. yine onlarin din hakkindaki görüsleri de budur. ancak onlara insanlarin din edinmelerine dair sinirli bir soru sordugumuzda iki zit görüsle karsilasiriz:

              birinci görüs: Din, yöneten tabakanin, yönettigi tabakayi sömürmek icin uydurdugu bir aldatmacadir. yani köleleri sahiplenen sinif, kölelerin seslerinin yükselmemesi icin; feodaliter kesim, ciftcilerin itiraz etmemeleri icin; burjuva sinifi proleter sinifi sömürmek ve proleter sinifin sesini bastirmak ve onlari muhtemel bir devrimden engellemek icin mevcut statükoyu koruyacak bir etken olusturmayi gerekli görmüslerdir.

              bu etken, dinden baska bir sey degildir. yani din, bu sinifin durumuna razi olarak kalmasini istemektedir. cünkü bizi kusatan sartlar Allahin kaza ve kaderiyle gelmistir. o sartlar Allahin istedigi seylerdir. insan birsey degistirme hakkina sahip degildir, Allahla savasamaz. bir kisinin fakir, digerinin zengin olmasi tabii bir seydir. öyleyse dini icad eden sinif, özel sinifsal maslahatlarini garanti altina almak isteyen yönetici siniftir. bu aldatici afyonu, mahrum sinifin ellerini baglamak icin uydurmuslardir. "Din halklarin afyonudur" sözü bu teorinin özetidir. bu söz Marksin "kutsal Aile" isimli ve hristiyanligi anlattigi kitabinda söyledigi acik sözlerinden biridir.

              söyle diyor Marks:
              "Hristiyanligin sosyal prensipleri, eski köleligi destekleyici mahiyettedir. ortacagda efendiler olan toprak sahipleriyle ciftcilerin iliskilerini övmektedir ve zaruret aninda proleter sinifin hazin hatalarda düsmanliginin nasil desteklenecegini bildirir. hristiyanligin sosyal prensipleri,yöneten ve yönetilen sinifin varliginin gerekliligi temellerini koyar.
              bu prensipler günahkarin cezasini öteki dünyaya erteler. bu durumda suclunun sucunun bu dünyada devam etmesi, suclunun ilk cezasi olarak kabul edilir. (hristiyanlikta söyle bir teori vardir: suclunun güc yetirdigi kadariyla, ödemesi gerekir. eger sartlari zor ise, önemli degil, ödemese de olur) vayahut da burjuva, Allahin kullarini imtihan ettigi bir beladir


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #22
                Ynt: Dinin ortaya çıkışı hakkındaki görüşler ve tenkitleri

                Hristiyanligin prensipleri, hakirlik, alcaklik, diyet almama, itaatkarlik ve boyun egme gibi tüm alcak sifatlari koyar ve ikrar eder. ama proleter sinif bunlari reddeder. o cesarete, ihtiram göstermeye, keramete, özgürlük sevgisine; ekmege olan ihtiyacindan daha cok muhtactir.

                hristiyanligin sosyal prensipleri riyakardir. ama proleter sinif devrimcidir."

                bu görüs, dini inceleme tarzlarini acik bir sekilde gösteriyor. ancak bunda iki nokta var:
                birincisi, onun su sözüdür: proleter sinif alcakligi ve altta kalmayi reddeder ve onun cesarete, kendine güvenmeye, keramete; ekmege olan ihtiyacindan daha fazla ihtiyaci vardir.

                Marks, insanin tüm cabalarini ve mücadelelerini iktisadi etkene dayandiriyor. onun arkadasi Engels de söyle der: "Tarihteki tüm kavgalar, baslangictan su ana kadar en genis manasiyla karinlari doyurmak icin gerceklesmistir"

                Ama Marks, burada insani birtakim degerleri; ahlaki temelleri ve manevi degerleri insan icin ekmekten daha yüce olarak kabul etmektedir. bir de dönüp kavgada iktisadi etkeni asil etken olarak görmektedir.

                ikinci nokta ise ahlakla ilgilenmesidir. yani proleter sinif, ahlak edinmeye yatkindir. proleter sinif, kölelerin sahiplenildigi dönemlerde bu ahlakiyla ihtilal yapar. özgürlük ve seref icin ayaklanir...bundan da ahlaki degerlerin iktisadi sartlara tabi olmadigi aciga cikiyor.

                bu kimselerin sunduklari sebeplere dair bilgilerin artmasi icin din hakkinda söylenmis sözlerin toplandigi "Mark ve Marksizm" isimli kitaba bakilabilir.


                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #23
                  Ynt: Dinin ortaya çıkışı hakkındaki görüşler ve tenkitleri

                  "Allaha yönelmeyi ortadan kaldirmak icin düzenli bilimsel calismalar ve kapsamli cagrilar gerceklestirilmeli. gecmiste, su üc seyin ürünü olan dini inanclarin bos oldugunun aciklanmasi gerekir: insanin dogaya boyun egmesi, sosyal düsmanliklar, toplumsal ve dogal gerceklerin gercek sebeplerini bilmeme"

                  burada etkenin degistigini görüyoruz: sosyal düsmanligi zikretmesine ragmen iki izafi etken var:
                  birincisi "insanin dogaya boyun egmesi" ve "toplumsal ve dogal gerceklerin hakiki sebeplerini bilmeme"
                  bu ikincisi "insan esyanin sebeplerini bilemediginden o esyalari Allaha veya ilahlara dayandirmaya basladi" diyen Auguste comte'un sözlerine benziyor. ama insanin tabiat güclerine boyun egmesi ve onun önündeki zayifligi iddiasina gelince, bu da Russelin sözlerine benziyor.

                  en cok asya ve afrika devletleri hakkinda beyan edilen bir görüs var. o görüs Cezayiri ziyaret edip ihtilalci baskan "bin Bellayla görüsen kruşçev tarafindan ifade edilmistir. o, cezayiri ziyaret ettiginde Bin Bella, bu mintikada islamin konumundan bahsediyor, Kruşçev de söyle cevapliyor: "evet, islam bu bölgede devrimci bir gücü temsil ediyor"

                  bu kimselerin din konusunda daha baska görüsleri de vardir. özetle: mahrum bırakılmış emekci kesim, dini hakim sınıfla olan mücadelesini rahatlatmak icin icad etmiştir. üstadin (mutahhari) naklettigi sözlerde Nietzche söyle diyor: "zayif kesim, dini hakim sinifa karsi koyabilmek icin icad etmistir"

                  bu kimseler, zayif sinifin dini kendisi icin uydurdugunu, bunu da gördükleri zulüm ve iskenceden etkilenmemek icin bu kesimin bilginlerinin uydurdugunu iddia ederler. Marks, "Hegel'in hukuk felsefesini tenkiti" isimli kitabinda söyle der:

                  "dini meydana getiren insandir. insani meydana getiren din degil. özü anlamak ve hissetmek icin konulmus olan din, kendi özünü anlayamamis veyahutta kaybetmis kimseler icindir. akillarini sasirtan din, insanligin yok olusu demektir. o halde dine karşı mücadele, ruhi özü din olan topluluga karsi mücadeledir."

                  yine ekliyor: "dini çöküntü, gercek cöküntünün ortaya ciktigi anda bu cöküntüye bir nevi itiraz mesabesindedir. din ümitsiz bir varligin iniltisi, kati bir alimin kalbi ve ruhu olmayan bir varligin ruhundan ibarettir. din halkların afyonudur. insanligin saadeti zannedilen dinin, aslinda gizlenmesi insanligin saadetidir. biz insanlara gercek saadeti hediye etmek istiyoruz. bunun icin saadet zannedilen dinin onlardan alinmasi gerekir. insanlardan beklenen kendi sartlariyla alakali olan bu kuruntulardan yüz cevirmeleri ve bu vehimleri gerektiren sartlari yok etmeleridir. o halde dinin tenkid edilmesi demek -kesinlikle- dini kendi etrafini cevrelemesi icin olusturan gözyasi denizini tenkit etmek, yok etmek demektir. dinin tenkidi, insanin insan olarak düsünmesi, hatasini anlamasi, aklina hükmedebilmesi ve buna uygun olarak cabalamasi, gercek günesin etrafinda yani kendi nefsinin etrafinda dönebilmesi ve kendi pratik gercegini olusturmasi icin islemekte bulundugu hatadan uzaklastirir"

                  bu da dinin baska bir sekilde tahlil edilmesidir. temel esprisi ise yoksun tabakanin dini kendisine azap sartlarini ve elemlerini hafifleten bir uyusturucu olarak icad ettigidir.


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: Dinin ortaya çıkışı hakkındaki görüşler ve tenkitleri

                    üstad Mutahhari: izninizle bu konuyu aciklamak istiyorum: bu kimselerin dinin tahlili ve aciklamasinda birbirine zit üc ayri beyanatta bulunduklarini söyledin. ancak bu üc aciklamanin farkli seyler olmadigini, bilakis bir teorinin degisik yönleri oldugunu söylemek mümkündür.

                    dinin zuhurunun sebebini korku ve bilgisizlige dayandiran görüsler ve bu nazariyeyi savunanlar, gercekte sosyal etkenlere dayanmamislardir.

                    bilakis, onlarin tüm dikkatleri bireysel etkenlere yöneliktir. baska bir deyisle, onlar konuyu sosyolojik degil, psikolojik bir tarzda acikladilar. onlar, insanin dinle korku ve bilgisizlik sebebiyle ilgilendigini söylüyorlar. bu sözleri dinin egemen oldugu ilkel sosyalizm dönemlerine binaen söylenmis olabilir. yani onlar bu dönem hakkinda söyle derler: "siniflarin ve mülkiyetin fazla olmadigi dönemlerde, dinin bulunmasi mümkündür. cünkü dinin kaynagi bireysel ve psikolojik yöndür" ancak Marksist görüs söyle der:" hayir! bilakis ilkel sosyalizm döneminde, dinin söz konusu olmadigini, dinin mülkiyetin ortaya cikisindan, toplumun sömüren-sömürülen, fakir-zengin, varlikli-yoksul olmak üzere kisimlara ayrilmasindan sonra ortaya ciktigini kabul etmemiz gerekir. din, toplum bu iki sinifa ayrildiktan sonra ortaya cikmistir" bu bir ihtilaftir.

                    Marksistlere göre, dini hükmeden sinif uydurmustur. bu kimselerin görüsünü faraza kabul etsek, dinin olusturulmasinda payi olan kimsenin hükmeden sinifin bir uzvu, elemani oldugunu kabul etmemiz gerekir.

                    ancak, aciklamasi gecen diger görüsler, iki ayri yöneten ve yönetilen sinifin varligini kabul etmemistir ve bu ikisi arasina fark gözetmemistir. o halde tarih olayin böyle olmadigini kesfettiginde yani dinlerin tümünün veya cogunun hakim olmayan siniflardan kaynaklandigini ispat ederse, kuskusuz bunlarin görüsleri cöküntüye ugrayacaktir.


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: Dinin ortaya çıkışı hakkındaki görüşler ve tenkitleri

                      Bunlar hakim kesimin imtiyazlarini korumak icin dini uydurdugunu iddia ediyorlar ve söyle diyorlar: "tüm hakim siniflarin bir takim imtiyazlari ve tüm mahrum birakilmis yoksun kesimlerinde mahrumiyetleri vardir. hakim sinifin bu imtiyazlarini koruyabilmek icin icsel manevi bir etkene ihtiyaclari ortaya cikti. bu etkeni de mahrum tabakaya itikat ve iman suretiyle kabullendirdiler. bu kesim, buna kendisi inanmazken böyle yapti. cünkü onu kendisi olusturmustu. din mahrum tabakanin teslim olmasi icin bir cagri idi. cünkü onlar mahrum birakilmis tabakaya: "bu dünyada kaybettigin bütün seyleri ahirette kazanacaksin, sakin üzülme" diyorlardi. yani dini ögretilerin tümü halklari sakinlestirmek, sartlarin kaza ve kader oldugunu, kaza ve kadere karsi cikmanin mümkün olmadigini kabullendirmeye calisirlar.

                      din, maneviyati hissetmek oldugundan dolayi, mükafatlandirma ahirettedir.

                      bunun icin dinlerin tüm ögretileri sükun ve itaata dayanir"

                      Tam aksi! dinlerde -islamda oldugu gibi- baskaldiriya, devrime dayanan ögretiler de vardir. din hakim tabakalarda ortaya cikmamistir. ister hakim tabakada, ister mahrum tabakada ortaya cikmis olsun din, mahrum tabakanin haklarini müdafaa eder ve onlari baskaldiriya cagirir. bu gercekler ise bunlarin iddialarina uygunluk teskil etmez.

                      Hic biz yasadigimiz bu sosyal düzenlerde, birgün iletisim sistemlerinde, radyoda, televizyonda, gazete ve dergilerde hakim düzene karsi insanlari harekete cagiran cagrilar isitip okuyormuyuz? tabii ki hayir! hakim düzenin tüm iddialari varligini hakli göstermek icindir. bunun tersinin gerceklesmesi mümkün degildir. öyleyse hakim düzenin uyduracagi dinin de -tahrif edilmis din- mahrum tabakanin teslimiyetine cagiran, ümitleri öldüren -kaza ve kader gibi, ahirette bulusma gibi- talimatlar icerecektir. bu mahrum tabakanin cahil olmasi gerekecektir; ancak bu talimatlari dinlemeyenler müstesna.

                      Marksistlerin, din hakim sinifin uydurmasidir demeleri ve bunu derken mahrum siniflarin bilgisizligine dayanmalari arasinda bir zitlik yoktur. bu teorilerinde onlar sunu demek istiyorlar; bilgisiz halk bunu kendi nefsi icin benimsedi; hakim tabaka ise mahrum tabakanin cehaletini sömürdü ve dini icad etti. onlar teslimiyet etkenini getiriyorlar ve hakim tabakanin, zayiflari bu teslimiyete cagiran etkeni icad ettigini söylüyorlar.


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: Dinin ortaya çıkışı hakkındaki görüşler ve tenkitleri

                        MARKSiZMiN GÖRÜSLERININ REDDI

                        bu görüsün zayif noktalari coktur.
                        dinler tarihi ile ilgili görüsleri bu zayif noktalardan biridir.
                        dinler tarihi bu kimselerin ilkel sosyalizm dedikleri dönemin de icinde bulundugu, insanin yeryüzündeki ilk varligindan beri ibadetin eserlerinin varligini bildirir.

                        hatta Max Weber, dinin ilk önce doga güclerine, esyalara, putlara tapmayla basladigi,sonradan bir tek ilaha ibadet etmeye dönüstügü gibi görüsleri tamamen reddeder ve söyle der: "gecmis zaman ilmi, bir ilaha ibadet etme olayinin ilk zamanlarda var oldugunu isbat etmistir ve hala da ispat etmektedir"

                        diger bir zayif nokta ise kast sistemi ve feodalizmle ilgili görüsleridir. tüm dinler, tabi olanlarin ve onlari icad edenlerin hükmeden siniftan olduklarini göstermektedir derler. bu ise dinler tarihinin süphe kabul etmez bir sekilde ispat ettigi seylere ters düsmektedir.
                        hatta yahudilik ve hristiyanlikla bile ters düsmektedir.

                        o görüs yahudilikle uyusmaz, cünkü Musa kan ve milliyet itibariyle mahrum birakilmis, sömürülmüs tabakaya mensuptur. ancak bulundugu sinif itibari ile hakim olan sömürgeci tabakaya mensuptur, cünkü Musa, firavunun oglu mesabesindeydi.

                        firavunun korumasi ve yönetiminde yasadiktan ve onun mallari icinde yetistikten sonra firavuna, sömürülmüs beni israil tabakasinin maslahati icin baskaldiriyor. burada marksist aciklamalar hic bir fayda veremez. biz bu baskaldiriyi kan, kavmiyetcilik ve irkcilik olarak kabul etsek bile marksist teoriyle uyusmaz.

                        cünkü Marksistler, kan ve irkcilik mücadelesi varligini kabul etmezler.onlar sadece sinifsal mücadelenin varligini kabul ederler. öyleyse Musayi baskaldiriya iten sey ister irkci taassup, ister baska seyler olsun, bu bakaldiri -her halükarda- Firavunun hayatiyla uyusmayan bir olaydir.


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: Dinin ortaya çıkışı hakkındaki görüşler ve tenkitleri

                          Öyleyse, Musanin Firavuna baskaldirmasi mahkum ve mahrum birakilmis bir sinif olan israilogullarinin maslahati icindir. o halde baskaldiri firavunlarin baskaldirmasi degildir. bilakis firavunlarin ziddina bir baskaldiridir. yani israilogullarinin baskaldirisi...o halde bu baskaldiri sözkonusu kimselerin iddia ettigi dinin hakim sinif tarafindan olusturuldugu iddiasinin yüzde yüz tersidir.

                          onlarin bu görüslerine göre bizim; "Yahudilik, israilogullarini en güzel teslimiyete tasimak icin firavunun tarafindan konulmustur" dememiz gerekir. halbuki yahudilik, isragilogullarini galeyana getirip baskaldirmalari icin gelmistir.

                          "Ey kavmim! Allahin size yazdigi (nasib ettigi) kutsal topraga giriin..." (maida 21)

                          ayetin tümü galeyana getiricidir. korkmayin! sebat edin! sabredin! Allaha tevekkül edin ki Allahu teala söyle söyle yapsin

                          islamin kendisi sunu söyler:
                          "biz istiyoruz ki, yeryüzünde mustazaflara lutfedelim, onlari önderler yapalim ve onlari (ötekilerin mülküne) varisler kilalim" (kasas 5)


                          "Allah, sizden iman edip salih amel isleyenlere vadetti: ondan öncekileri nasil hükümran kildiysa, onlari da yeryüzünde hükümran kilacak..." (nur 55)

                          Alah-u teala, kendilerinden hükümranligi calinan insanlara hükümranliklarini geri verecegini vadediyor ve söyle buyuruyor:
                          "..yeryüzü Allahindir ve onu diledigine verir.." (araf 128)

                          baska bir ayette Allah-u teala söyle buyuruyor:
                          "andolsun tevrattan sonra zeburda da yeryüzünde iyi kullarimin varis olacagini yazmistik" (enbiya 105)

                          Taha Hüeseyinin "mutlak vaad" isminde ve Ahmet Raam'in farscaya tercüme ettigi güzel bir kitabi vardir. hak vaad su ayettir:
                          "Allah, sizden iman edip salih amel isleyenlere vadetti: ondan öncekileri nasil hükümran kildiysa; onlarida öyle hükümran kilacak.."


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: Dinin ortaya çıkışı hakkındaki görüşler ve tenkitleri

                            Müellif (taha hüseyin) bu vaadin kendilerini dirilttigi ve hayat verdigi mahrumlar ve mustazaflar, köleler tabakasindan yirmi sahis seciyor.
                            Ammar bin Yasir, Ebu zer el-Giffari, ABdullah b. Mesud (r.anhum) onlardandir.
                            iste islam tarihi budur
                            Abdullah b. mesud, efendisi ebu cehile baskaldiriyor.
                            o baskaldiri bir kölenin baskaldirisidir. bu baskaldirinin ögretileri söyle buyuruyor:
                            "Allah kendisine haksizlik edilen disinda (hicbir kimse tarafindan) acikca kötü söz söylemesini sevmez. dogrusu Allah isitendir bilendir" (nisa 148)

                            ve söyle buyuruyor:
                            "ve onlar yapmayacaklari seyi söylerler" (suara 226)

                            bunun benzerleri islamda coktur.
                            ancak bu kimseler kendilerini hakli gösterecek seyler söylüyorlar. yani onlar pratikte hicbir dogru temeli olmayan seyleri, dini seyler olarak kabul etmemizi istiyorlar.

                            sonra bu teori:
                            dinin, insanlarin cehaletlerinin ürünü oldugunu iddia ediyor ve konuyu psikolojik rumuzlarla ifade ediyorlar.
                            güzel...eger olay böyleyse insanlarin cehaletlerinin ortadan kalkamsi icin, dinin ve tüm mevzusunun ortadan kalkmasi gerekir.
                            sizden bu meseleyi simdilik gözyumarak incelemenizi istiyorum.
                            karanligin, aydinligin gelisi ile kaybolmasi gibi, insanlarin bilgisizliginin dogurdugu her inancin da bilginin ortaya cikmasiyla yok olmasi gerekir.
                            ayni sekilde dinin de bu büyük bilimsel gelisme ve bilgiyle ortadan kalkmasi gerekir.

                            hatta bilim adamlarinin arasinda dindarligin kesinlikle eserini bulamamamiz gerekirdi.
                            ama biz dindar kisileri bilginler kesiminde buldugumuz gibi cahil kesimde de buluyoruz.
                            yine bu iki kesimden din edinmemis kimselerde bulabiliyoruz.
                            ama bu zamanimizda bilim adamlarinin en kalitelilerini dindar kesimlerin olusturdugunu gözlemliyoruz.

                            Marksistlerin bu teorisi Einsteinin, Max Blanc'in, William James vb. kimselerin bir dine iman etmelerinin imkansiz olmasini gerektirir.
                            Marksizmin oyuncagi haline gelen Darwin de bu konuda sayan-i dikkat bir örnektir.
                            Darwinin ölüm aninda mukaddes kitabi gögsüne yaslayip birakmadigini okumustum. nicin?
                            diyorlar ki: "sinifsal imtiyazlari yok edin, din kendiliginden yok olacaktir" bu sözün yanlisligini sosyalist devletler acikca görmektedir.

                            Dinin ziddina olan en siddetli propagandalarin sovyetler birliginde oldugunu okumustum. nicin?
                            orada sinifsal imtiyazlar yoktur. buna ragmen arasira diyorlar ki; "din topluma yerlesiyor, ona karsi savasin"
                            bir seyin varligini gerektiren sebep yok oldugunda o sebebe bagli olan seyde kendiliginden yok olur.
                            siz dinin var olus sebebinin, sinifsal imtiyazlar oldugunu söylüyorsunuz.
                            orada imtiyazlar olmadigina göre din oraya nasil yerlesir?
                            o halde dinin varligi baska bir nedene baglidir.

                            islami devletleri inceledigimizde; bu devletlerin sosyalist devletlere dönüstükce mescidlerin kapilarinin kendiliginden kapatildigini görürüz. sinifsal devletlerde bu gün dine karsi verilen savasta en siddetlilerin yöneten sinif oldugunu görürüz.

                            bunlar, karsilastigimiz sosyal gerceklerdir. bunlar marksist mantikla nasil uyusabilir? bu sosyal gercekleri marksistler nasil acikliyorlar?

                            Will Durant dindar biri degildir. "tarih dersleri" isimli kitabinda kizginlik ve üzüntülü bir üslupla "din hakkinda ki bu tahlillerin dogruluk yönü yoktur" diyor ve son olarak kinle, öfkeyle ekliyor: "dinin yüz tane ruhu vardir. onu her öldürüsünde bir kere daha dirilir"


                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: Dinin ortaya çıkışı hakkındaki görüşler ve tenkitleri

                              Asla beyefendi!
                              olay yüz ruhu gerektirmez. dinin bir ruhu vardir. dinde bir ruh vardir. Rahat ol dememiz yeterlidir.
                              bu fitrattir. kimse insan fitratini öldürmeye güc yetiremez. o bir adet degildir. belli bir zaman örflere karsi savastiginda, o örflerin yok olmasi mümkündür. ama din yok olmayacaktir. cünkü o adet degildir, fitrattir.

                              Enver hamii söyle diyor bu makalesinde: "sinifsallik teorisinin geregince, emekci tabakanin dogumu ve ilerlemesiyle dinin bir alakasi yoktur. yani o kesimin asil olarak dinle böyle bir liskisi yoktur.
                              bu da o tabakanin icinde bulundugu sartlardan kaynaklanan düsünce tarzinin bilimsel ve ilerlemeci bir tarz olmasindan dolayidir. diger yönden üretken olmayan sömürücü kesimler, bunun tam tersine kendi maslahatlarini korumak icin dine daha cok ihtiyac icerisindedirler."

                              kuskusuz bu sözlerle pratik hic bir sekilde uyusmamaktadir. (malum kimseler bu sözleri yillarca tekrarlayip durdular. enver hamii de bu sözler uzun bir zaman boyunca tekrarlayan iranli komünistlerin ileri gelenlerindendir) gözlemciler ve istatistikler bu sözlerin tam tersini ispatlamaktadir.

                              ciftciler en üretken sosyal kesimi olustururlar. ama buna ragmen onlar dine en cok sarilan insanlardir. aydin kesimin cogunlugu üretken degildir. ancak dinle alakalari en az olan kesimi olustururlar.

                              o halde sorun aydin kesim veya baska kesimler meselesi degildir. issizler calisan iscilerden daha az dine yakin kimselerdir. yine ayni sekilde dinle ilgilenme öncekinden daha fazla olarak bu asirda, sanayilesmis devletlerin iscileri arasinda cogalmistir. son yillarda önceki yillardakinden daha fazladir. bundan daha önemlisi -kendi iddialarina göre- sinifsal farkliligin olmadigi ve herkesin üretken oldugu sovyetler birligi ve halk demokrasilerinde dinin varliginin kaybolmadigi gibi gün gectikce nüfuzunun arttigini görüyoruz.



                              Güzel...
                              bunun aciklamasi nasil olabilir?
                              bu teori hezimete ugramis bir teoriden baska birsey degildir.
                              ancak onlar birtakim güzel deyisler olusturmalariyla birlikte bu deyislerin manasizligini ve boslugunu kabullenmeksizin onlari tekrarlayip durdular.


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: Dinin ortaya çıkışı hakkındaki görüşler ve tenkitleri

                                DURKHEIM'IN TEORISI

                                Bu makalede yeralan altinci teori, "yabancilasmadan dönüs" isimli kitabi ile meshur olan Fransiz sosyolog Durkheime isnad edilen görüstür.

                                bu teori, dinin ortaya cikisi hakkinda söylenmis asrin en meshur teorilerinden sayilir.
                                makale yazarinin kendine has bazi görüslerini onun icine kattigini zannediyorum. mesela Durkheimin teorisini "yabancilasmadan dönüs" türüne sokmak makale yazarinin fikirlerinden sayilabilir.

                                ben baska bir yerde bu isimlendirmeye rastlamadim. Durkheimin fikirlerini bildigimiz kadariyla, onun sosyal asilligi kabul ettigini biliyoruz. yani o toplumun asil öge oldugunu kabul eder. biraz sonra aciklayacagim gibi o, bireyin asil olmasini kabul etmez.

                                Durkheim, toplumun fertlerden olusmus gercek bir terkip olduguna; itibari bir terkip olmadigina inanir.

                                itibari terkip,ferdi özellikleri bütünün özelliklerine ulasan esyalarin bütünlügüdür.
                                mesela belli bir yerde agaclar toplulugu varsa, biz o topluluga bahce ismini veririz. ancak biz bu ismi bir tek agac icin kullanmayiz. bu bahcenin her bir parcasinin kendine has karakteri vardir. eger bir agac bu bahcede olmasaydi, agac sadece kendisi olurdu. iste itibari terkip budur.

                                ancak, gercek terkipte, parcalarin karakterleri "bütünün" karakterinde erir. yani kendi sabit konumu olmaz, ilk mahiyetini kaybeder ve bütünün mahiyeti olan yeni mahiyeti kazanir, aynen tabii ve kimyasal terkipler gibi...dogadaki tüm terkipler bu kabildendir.

                                suyu terkibattan sayarsak; su, mahiyetleri yeni bir mahiyete dönüsmüs iki ayri unsurdan olusur.


                                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X