Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

felsefik öyküler...

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: felsefik öyküler...

    [quote author=alias link=topic=13771.msg156290#msg156290 date=1340295356]
    hangi sıfatla?
    [/quote]

    İnsan sıfatı ile sizin gruba girmiyorsa bilemem orasını.

    Yorum


      Ynt: felsefik öyküler...

      [quote author=Serkan A. link=topic=13771.msg156292#msg156292 date=1340297526]
      İnsan sıfatı ile sizin gruba girmiyorsa bilemem orasını.
      [/quote]


      Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
      Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

      Yorum


        Ynt: felsefik öyküler...

        Felsefeye Hayır demiş Arkadaş. Tabi çok Allame bunlar. Bunlar Kraldan Kralcılar. Elin Marksisti, Ateisti, Oryantalisti, ne bileyim ne falan iti fialn iti, İslam için Mektebi için kendisine soru yöneltince "Efendim Biharul Envar da şu hadis geçer, Meşarikde bu hadis geçer, El Katrede falanca hadis geçer, El Burhanda şu cevap şu hadisle verilmiştir" der dururlar ve karşılarında ki "HADİ BANA EYVALLAH SEN NE ZIRVALIYORSUN" der ve çeker gider. İşte bunlar o kadar zeki ki, bunların anlamadığını, "ZAVALLI" Tabatabai, Molla Sadra, Mutahhari, İmam Humeyni ve daha nice Şia'nın bel kemiği olan alimler ANLAMADI!

        Bunlar, Felsefeye HAYIR der ama kendi Toplumlarında kendilerini kabul etmeyenlere karşı FELSEFENİN KRALINI yaparlar ve bununda adını İŞTE DİN BUDUR diye isimlendirirler.

        Ben ömrümde İslam Dünyasında FELSEFEYE HAYIR diyenler kadar KURNAZ bir topluluk görmedim. Allah bunları ISLAH ETSİN.
        Yazarlar, FELSEFEYE HAYIR diye...Sebep sorulunca ortada bir şey yok. Sorunu sorarsın birde baktın senin soruna soru ile karşılık verir. Aslında o an FELSEFENİN ALASINI yapıyor ama farkında değil. Soruya soru ile karşılık vermek bir FELSEFE DEĞİL MİDİR? Yukarıda bunun örneğini gördük.

        Allah ISLAH ETSİN.

        Yorum


          Ynt: felsefik öyküler...

          aman Allahim
          böyle bir gruptami var?
          ben yalnizca bir akilli cikmis o da bizim sitede diye düsünmüstüm
          yani baska yerlerde baska muzdariplerde var


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            Ynt: felsefik öyküler...

            ehlibeyt as'dan öyküler koymadım buraya çünkü forumda diğer bir bölümde bunlar paylaşılıyor ara ara. eğer sizi rahatlatacaksa ve site sorumluları da uygun bulursa burda da paylaşabilrim zevkle...
            Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
            Hz.Peygamber (saa)

            Yorum


              Ynt: felsefik öyküler...

              anlamıyorum bu insanları neden bu kadar rahatsız oluyorlar bu felsefeden. paylaşıtığım hiçbir öykü de ne bir edepsizlik var ne de dine karşı bir başkaldırı, isyan. dileyen okur dileyen okumaz ama neden bu önyargılar?
              Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
              Hz.Peygamber (saa)

              Yorum


                Ynt: felsefik öyküler...

                edepsizlige ve dine karsi baskaldiriya dahi kendinizce bir kilif bulursaniz sorun yoktur
                ama is düsünmeye, akli calistirmaya, erdeme, kisisel gelisime geldigi zaman hic bir kilifa sigmaz ve hatta bu yüzden din disi amel etmis olursunuz, tuhaf bir celiski....bazen de kendi kilifinizi giydirmek istediginiz birinin önceki kilifini yirtmak adina yaparsiniz bunu, böyle seyler iste

                ben bu basligi seviyor ve ilgiyle takip ediyorum, tek olmadigimi da biliyorum, dediginiz gibi, ehlibeyte yönelik sitemizde cok sayida konu var, siz bu tarz devam edin derim ben


                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  Ynt: felsefik öyküler...

                  [quote author=gulistan_2 link=topic=13771.msg156373#msg156373 date=1340390676]
                  edepsizlige ve dine karsi baskaldiriya dahi kendinizce bir kilif bulursaniz sorun yoktur
                  ama is düsünmeye, akli calistirmaya, erdeme, kisisel gelisime geldigi zaman hic bir kilifa sigmaz ve hatta bu yüzden din disi amel etmis olursunuz, tuhaf bir celiski....bazen de kendi kilifinizi giydirmek istediginiz birinin önceki kilifini yirtmak adina yaparsiniz bunu, böyle seyler iste

                  ben bu basligi seviyor ve ilgiyle takip ediyorum, tek olmadigimi da biliyorum, dediginiz gibi, ehlibeyte yönelik sitemizde cok sayida konu var, siz bu tarz devam edin derim ben
                  [/quote]

                  tamam teşekkür ederim.
                  Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                  Hz.Peygamber (saa)

                  Yorum


                    Ynt: felsefik öyküler...

                    Burundan kıl aldırmak...

                    Osman Efendi, bir sabah müthiş bir başağrısıyla uyanır. İlaç alır geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder. Doktor çağrılır. Doktor muayene eder, ağrı kesiciler verir, gider. Lakin Osman Efendi' nin başağrısı artarak sürer. Üstüne üstlük başağrısı yanısıra gözleri de yaşarmaya başlar.Başka doktorlar çağrılır..Osman Efendi Uşak' ın ileri gelenlerindendir,ağrıyı kesene servet vaadeder. Doktorların hiçbiri ağrıyı durduramadığı gibi sebebini de bulamaz.Ev halkı birbirine karışır, başağrısından geceleri uyuyamayan Osman Efendi' yi İstanbul' a götürmeye karar verirler.

                    İstanbul' da en iyi doktorlar seferber olur. Röntgenler, beyin tomografileri çekilir, testler yapılır... Görünüşe bakılırsa Osman Efendi turp gibidir. Oysa dayanması gittikçe zorlaşan başağrısı ve gözyaşları hayatı çekilmez hale getirmiştir. Ağrı kesici iğnelerle zor ayakta duran Osman Efendi bu defa da apar topar yurtdışına götürülür.O devirde Amerika değil İsvicre moda,Zürih'e gidilir.Haftalarcahastanede kalınır,onlarca profesör konsültasyon yapar,testler tekrarlanır.

                    Sonuç: Efendi' ye teşhis konulamaz. Artık yerinden kalkamayan Osman Efendi' ye ağrı kesici iğneler verilir, altmışlarını süren adamın ülkesine dönüp "dinlenmesi", daha doğrusu son günlerini evinde geçirmesi tavsiye edilir. Osman Efendi bitkin,aile perişan."Kader" denilir,Uşak' a dönülür. Osman Efendi yayla evinde bir odaya yatırılır ve ağrı kesici iğnelerle ölümü beklemeye başlar. Bir gün, hastanın keyfi gelsin diye,Osman Efendi' nin eski berberi "Berber Mehmet" çağrılır.Berber yataktan kalkamayan Osman Efendi' yi traş ederken,adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler.Berber Mehmet bir an düşünür. "Beyim" der,
                    "Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın? Bir bakar,
                    "Hah işte" der "Kıl dönmüş. "
                    Osman Efendi' nin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın,çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker.Ev halkı Osman Efendi' nin köyü ayağa kaldıran çığlığıyla odaya koşar.Berber Mehmet,Osman Efendi' nin elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttuğu yirmi santimlik kılla kapı dışarı edilir.Osman Efendi' nin kanayan burnuna pansumanlar yapılır,kolonyalar koklatılır ve yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır.

                    Ertesi sabah Osman Efendi aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyanır.Gözlerinin yaşarması geçmiştir.Başağrısından ise eser kalmamıştır.Dönen kılın sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz ızdıraplara yol açtığını doktorlar ancak o zaman keşfeder.Çözümün bu kadar basit olabilecegi kimsenin aklına gelmemiştir.Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi,Berber Mehmet' i çağırtır ve ona bir servet bağışlar.

                    Şimdi bu gerçek hikayeyi niye anlattık?

                    1. Berber Mehmet efendilerin fikirleri var,dinlemek gerek.
                    2. Bazen büyük sorunların cok basit çözümleri olur.
                    3. Burnundan kıl aldırtmayanların başı çok ağrıyabilir.
                    Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                    Hz.Peygamber (saa)

                    Yorum


                      Ynt: felsefik öyküler...

                      Niye ben diyen herkes için...

                      Brenda yamaç tırmanışı yapmak isteyen
                      genç bir kadındır. Bir gün cesaretini toplayarak bir grup tırmanışına katılır.
                      Tırmanacakları yere vardıklarında, neredeyse duvar gibi
                      dik,büyük ve kayalık bir yamaç çıkar karşılarına.Tüm korkularına rağmen,Brenda azimlidir. Emniyet kemerini takar, ipi yakalar ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başlar. Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslenebileceği bir oyuk bulur.. Orada asılı dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kişi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverir. Aniden boşalan ip, hızla Branda nın gözüne çarparak lensinin düşmesine neden olur. Lens çok küçüktür ve bulunması neredeyse imkansızdır. Lens yamacın ortasında bir yerlerde kalmıştır ve Brenda
                      artık bulanık görüyordur. Ümitsizlik içindeki Brenda, lensini bulması için Allah'a dua edebilirdi yalnızca. Ve içten içe düşünüp dua etmeye başlar. "Allahım! Sen bu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bildiğin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardım et."
                      Patikalardan yürüyerek aşağı inerler. Aşağı indiklerinde, tırmanmak üzere oraya doğru gelen yeni bir grup görürler. İçlerinden biri
                      "Aranızda lens kaybeden var mı?" diye bağırır.
                      Brenda'nın sonradan öğrendiğine göre, lensi bir karınca taşıyordur ve karınca yürüdükçe yavaşça kayanın üzerinde hareket edip parlayan lens kızların dikkatini çekmiştir.
                      Eve döndüklerinde Brenda lensini nasıl bulduklarını babasına anlatacak ve bir karikatürcü olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi çizerek, karıncanın üzerindeki baloncuğa bunları yazacaktır: "Allahım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum. Bunu yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar ağır. Ama istediğin sadece bunu
                      taşımamsa, senin için taşıyacağım..."

                      "BU YÜKÜ NİYE TAŞIYORUM" demeyin.....
                      Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                      Hz.Peygamber (saa)

                      Yorum


                        Ynt: felsefik öyküler...

                        Hangimiz daha uğursuzuz...

                        Dervişin biri büyük bir köşkün önünden geçerken evin av meraklısı ve zalim olan beyi, yardımcıları ile ava gitmek için evden çıkıyorlardır. Dervişle selamlaşırlar. Aksilik bu ya o gün hiç birşey vuramadan dönerler. Bey çok sinirlidir:
                        -"Sabah ava giderken karşılaştığımız o dervişi bulun çabuk. Onun yüzünden işlerim ters gitti. Uğursuzu getirin bana."
                        Yardımcıları hemen dervişi bulup beyin huzuruna çıkarırlar. Bey kükrer:
                        -"Bre uğursuz adam. Senin yüzünden elimiz boş geldik. Hiçbirşey vuramadık. Tiz vurun kellesini."
                        Derviş, beye şöyle der:
                        -"Beyim sabah selamlaştık. Siz hiçbirşey vuramadınız. Ben ise kellemi kaybediyorum. Siz söyleyin, hangimiz daha uğursuzuz."

                        Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                        Hz.Peygamber (saa)

                        Yorum


                          Ynt: felsefik öyküler...

                          adam haklı :cilgin
                          [center]
                          ..ey ahle aalam agham Eli mazloome... یا ابا عبدالله الحسین
                          [center]
                          Bizleri öldürün! Zira Halkımızın bilinci daha da artacak!
                          Şehid Seyyid Abbas Musavi(Eski Hizbullah Lideri)

                          Yorum


                            Ynt: felsefik öyküler...

                            Üç altın heykel...

                            İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri,bayramlar da ilginç armağanlar göndermek,karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı.Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltraşını huzuruna çağırır. İstediği,birer karış yüksekliğinde, altından,birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı. Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti. Heykeller hazırlanır ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderilir.
                            Heykellerin yanına bir de mektup konmuştur.
                            Şöyle diyordur heykelleri yaptıran hükümdar :

                            "Doğum gününü bu üç Altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir.O heykeli bulunca bana haber ver."

                            Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırır. Üç altın heykel gramına kadar eşittir. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırtır. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelerler ama aralarında bir fark göremezler. Günler geçer. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştur ve kimse çözüm bulamıyordur. Sonunda,hükümdarın fazla isyankâr olduğu için zindana attırdığı bir gence haber gönderilir.İyi okumuş,akıllı ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştır. Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırtır.
                            Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceler, sonra çok ince bir tel getirilmesini ister.Teli birinci heykelciğin kulağından sokar, tel heykelin ağzından çıkar.İkinci heykele de aynı işlemi yapar. Tel bu kez diğer kulaktan çıkar.Üçüncü heykelde, tel kulaktan girer ama bir yerden dışarı çıkmaz.Ancak ,telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor,oradan öteye gitmiyordur. Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı yazar :

                            "Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir. Bir kulağından giren, diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır.Bu değerli hediyen için çok teşekkür ederim."


                            Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                            Hz.Peygamber (saa)

                            Yorum


                              Ynt: felsefik öyküler...

                              Huzurlu yaşam...

                              Alanında başarı ve şöhreti yakalamış zengin bir yatırımcı, küçük bir sahil kasabasında tatil yapıyordu. Bir gün kıyıda gezerken küçük bir balıkçı kayığına gözü takılır. Kayık kıyıya yanaşır, içindeki balıkçı karaya atlar.Kayığın içinde birkaç tane büyük sarı ton balığı vardır.

                              “Balıkların çok kaliteli ve güzel” der balıkçıya, “Seni tebrik ederim.”
                              "Teşekkür ederim" diye karşılık verir balıkçı.
                              "Bu balıkları tutman ne kadar zamanının aldı."
                              "Fazla değil, bir iki saat."
                              "Peki neden birkaç saat daha kalıp daha fazla balık tutmadın."
                              "Yakaladığım balıklar bu günkü rızkımızı yetiyor."
                              "Peki ama geriye kalan vakitlerde neler yapıyorsun."
                              "Çocuklarımla oynar,öğle uykusuna yatar,evimin bahçesinde çalışır ve arkadaşlarımla oturur sohbet ederim.Kısacası huzurlu bir hayatım var."
                              Yatırım bankacısı küçümser bir eda ile "Ben işletme ve yatırım konusunda doktora yaptım" der, "İstersen sana yardım edebilirim." Sonra da tavsiyelerine başlar.
                              "Öncelikle,balık avlamaya daha fazla zaman harcamalısın ve para kazanmalısın.Daha sonra daha büyük bir kayık alıp,daha fazla para kazanmalısın.Kazandığın bu para ile daha da büyük bir tekne almalısın."
                              Balıkçı araya girer."Peki, ya sonra."

                              "Sonra, yakaladığın balıkları aracıya satmak yerine,onları balık konservecilerine doğrudan sen satarsın.Nihayet kendi balık konserve fabrikalarına sahip olursun. Böylece, hem ürünü hem ürünün işlenmesini,hem de dağıtımını kontrol altında tutarsın.Tabii bu iş için bu sahil köyünü terk edip büyük bir kıyı şehrine,sonra daha büyüğüne ve sonunda da en büyük kıyı şehrine yerleşmelisin.Böylece işini orada çok daha fazla büyütebilirsin."
                              "İyi de, bu işler ne kadar zaman alır" diye sorar balıkçı.
                              "15-20 sene.""Peki ya sonra."
                              Yatırımcı keyifle güler ve "İşin en güzel kısmı o zaman başlıyor" der.
                              "Doğru zaman geldiğinde şirketini halka açacağının ilan edersin ve hisse senetlerini satışa çıkarırsın ve çok zengin olursun.Bu sayede trilyonlar kazanırsın."
                              "Demek trilyonlar... peki ya sonra."
                              "Sonrası belli değil mi canım.Sonra da emekli olursun.Küçük bir sahil köyüne taşınır,orada torunlarınla oynar,öğle uykusuna yatar,evinin bahçesinde çalışır ve arkadaşlarınla oturur sohbet edersin.Diyeceğim, huzurlu bir hayat yaşarsın."
                              Balıkçı:

                              "Peki, şimdi ne yaptığımı sanıyorsun Allah aşkına."
                              Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                              Hz.Peygamber (saa)

                              Yorum


                                Ynt: felsefik öyküler...

                                Moiz ile Papa...


                                Birkaç yüzyıl önce,Papa bütün Yahudilerin Roma'yı terk etmeleri gerektiğine karar verir.Doğal olarak Yahudi toplumundan büyük bir tepki
                                gelir.Bunun üzerine Papa,Yahudi toplumundan önde gelen birisiyle,karşılıklı dini bir müzakere yapmalarını önerir.

                                Yahudiler kazanırsa kalacaklar,Papa kazanırsa gidecekler.Yahudiler
                                çaresiz kabul eder ve temsilci olarak Moiz'i seçerler.Ancak Moiz'in Papa ile aynı dili konuşamaması nedeniyle müzakere de konuşmak yerine sadece işaret dilinin kullanılmasını teklif ederler.

                                Papa kabul eder.Müzakere günü geldiğinde iki taraf karşılıklı yerlerini alırlar ve karşılıklı olarak bir süre bakıştıktan sonra,Papa elini kaldırarak üç parmağını gösterir.Buna karşılık Moiz tek parmağını kaldırır.

                                Papa parmaklarını sallayarak başının etrafında çevirir.Moiz is parmağıyla yeri işaret ederek oturduğu yeri gösterir.Papa yanındaki çantadan bir parça ekmek ve şarap çıkartınca Moiz de bir elma çıkartır.Bunun üzerine Papa ayağa kalkarak :"Ben pes ediyorum,Yahudiler kalabilirler" der.

                                Müzakere sonrasında Papa'nın etrafına toplanan kardinaller Papa'ya ne
                                olduğunu sorduklarında Papa;
                                - Ben önce 3 parmağımı gösterip,Kutsal Üçlüyü işaret ettim.Buna karşılık o bana tek parmağını gösterip her iki dinin de tek tanrıyı tanıdığını söyledi. Ben parmaklarımı sallayıp başımın etrafında çevirerek tanrının bizim etrafımızda olduğunu gösterdiğimde o da oturduğu yeri işaret ederek tanrının onların durduğu yerde de olduğunu işaret etti.Ben kutsal ekmek ve şarap çıkartıp tanrının bizim günahlarımızı bağışladığını göstermek istediğim zaman da hemen bir elma çıkartıp bana ilk günahı hatırlattı.Herifin her şeye bir cevabı var.Ne yapabilirdim ki?

                                Aynı sırada Yahudi cemaati de Moiz'in etrafını sarmış ona nasıl başardığını soruyorlardı.Moiz:
                                - Önce bana 3 parmağını gösterip 3 gün içinde burayı terk etmemizi istedi.Ben de ona bir tekimizin bile ayrılmayacağımızı söyledim.Sonra bütün şehrin Yahudilerden temizleneceğini söyledi.Ben de,hiç bir yere gitmeyip olduğumuz yerde kalacağımızı söyledim.
                                - Kalabalık sonra ne oldu,diye heyecanla sorar.
                                - Valla,sonrasını ben de pek anlamadım.Adam biraz hiddetlendi ve öğle yemeğini çıkarttı.Bunun üzerine ben de benimkini çıkarttım.Hepsi bu!...
                                Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                                Hz.Peygamber (saa)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X