Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

felsefik öyküler...

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    SUSKUNLAR MECLİSİ

    [quote author=craven link=topic=13771.msg82026#msg82026 date=1273396558]
    Gül Yaprağı


    Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik, anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti.

    Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı, kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak veya çan, zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı. İçerideki budist rahip, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı.

    Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu. Sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti.

    Yabancı, tapınağın bahçesine döndü. Aldığı bir gül yaprağını kabin içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı içerideki budist rahip saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.
    alıntı

    [/quote]

    craven kardeşim; Bu öykü böyle değil...! Öyküdeki zatlarda budistler değil...!


    suskunlar meclisi ve Molla Cami hz.


    Bir zamanlar İran’da bilginler ve şairler, "Suskunlar Meclisi" adı ile bir topluluk oluşturmuşlardı. Üye sayısı 30 kişiydi ve bunu arttırmıyorlardı. Üyeliğin ilk şartı çok düşünmek, az yazmak ve çok az konuşmaktı. O zamanlar meşhur şair ve bilgin Molla Camî, bu meclisin aşkındaydı.Günün birinde Suskunlar Meclisinin bir üyesinin öldüğünü duyunca, onun yerine aday olmak için bilginlerin bulunduğu köşke geldi. Kendisini karşılayan kapıcıya bir şey söylemeden, ismini bir kağıda yazarak o sırada toplantı halinde bulunan Suskunlar Meclisi'ne gönderdi. Meclis üyeleri bu teklifi görünce biraz üzüldüler.

    Molla Cami ‘yi oraya layık bir bilgindi ama ölen üyenin yerine başka birini almışlardı. Yeni bir üye için yer yoktu. Meclis başkanı, bir bardağı tamamen suyla doldurduktan sonra Molla Camî'ye gönderdi. Zeki bilgin durumu kavramıştı. Bir damla daha olsa bardak taşacaktı.

    Bunun üzerine O da hemen oracıktaki bir gül dalından küçük bir yaprak koparıp, nazikçe suyun üstüne koyuverdi. Bardak taşmamıştı. Bunu içeri gönderdi. Meclistekiler bu kibar cevabın manasın anlamışlardı: Zarif insanların yeri başkaydı. Üyeler, bu değerli bilgini de aralarına almaya karar verdiler. Başkan listeye Molla Cami’nin adını ekledi. Otuz sayısının önüne bir sıfır koyarak, 300 yazdı. Bununla Molla Camî sayesinde, meclisin değerinin on misli arttığını belirtiyordu. Listenin son şekli Molla Camî'ye gelince, meseleyi anladı. Ancak sayının büyük gösterilmesinden hoşlanmadı.

    Sağdaki bir sıfırı silerek, otuz sayısının soluna koydu. Yani 030 yazdı. Alçak gönüllü Molla Cami, böylece kendisini solda sıfır sayıyor, bardağı taşırmadığı gibi, o meclisin yapısını da etkilemeyeceğini söylüyordu. Diğer üyeler bunu görünce, saygı ve hayranlıkları bir kat daha artmış olarak Suskunlar Meclisi'nin yeni üyesini selamladılar

    Yorum


      #17
      Ynt: felsefik öyküler...

      DEĞER VERİP OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR BİZDEN.[quote author=sebzivar link=topic=13771.msg82078#msg82078 date=1273436133]
      craven, bintülhüda ve seccad arkadaşlar paylaşımlarınız için teşekkürler.
      [/quote]

      Yorum


        #18
        SUSKUNLAR MECLİSİ

        [quote author=bintülhüda link=topic=13771.msg82080#msg82080 date=1273436761]
        DEĞER VERİP OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜR BİZDEN.
        [/quote]

        Yorum


          #19
          Ynt: felsefik öyküler...

          paylasimlarin hepsi cok güzel
          hepinize tesekkür ediyorum
          tabiki devamini da bekliyorum
          bu bölümün izleyicisiyim artik ins.


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #20
            Ynt: felsefik öyküler...

            Seccâd_ kardeş bilmiyorum. doğrudur. ben böyle biliyordum tşk yine de...
            Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
            Hz.Peygamber (saa)

            Yorum


              #21
              Ynt: felsefik öyküler...

              büyü dükkanı

              Uzak diyarlardan birinde bir ülkede, yemyeşil tepelerin arasında, kışın bembeyaz bir kar ordusu ile, baharda rengarenk kır çiçekleri ile kaplanan bir vadi vardı. Ortasından bir ırmağın geçtiği bu vadi "Büyülü Vadi" olarak anılırdı. Ona bu adi veren ise, vadideki ilginç bir dükkan ile, bu dükkanda yaşananlardı. Ünü ülkenin dört bir yanına yayılmış olan dükkanın adı "Büyü Dükkanı" idi. Her yerde olduğu gibi bu dükkanda da almak istediğiniz şeyin bir bedeli vardı. Bu bedelin ne olacağı, dükkan sahibiyle yaptığınız pazarlık sonucunda ortaya çıkardı. Ancak, Büyü Dükkanı'nda maddi bedellerin hiç bir hükmü yoktu. Bazı müşteriler bir şeye sahip olmak için denenebilecek tek bedelin para olabileceği düşüncesiyle, cepleri kabarık gelirlerdi. Oysa burada yapılan pazarlıklar, günlük yaşamdakilerden biraz farklı olur ve pek çok müşteriyi şaşırtırdı.

              Kış mevsiminin bu soğuk gününde epeyce üşümüş, yorgun düşmüş olmalıydı. Kapının önüne gelinceye kadar,gözlerini hiç ayırmadan izledi onu. İyice kulak kabarttı. Üç basamakla çıkılan, ahşap zeminli verandadaki ayak seslerini ve onlara eşlik eden gıcırtıyı duymaktan çok hoşlanırdı. Beklediği kişinin ayak sesleri ikinci basamakta kesildi. Müşteri çalmadan, kapıyı açmamayı prensip edinmişti yaşlı adam. Çünkü, hemen herkes o kapının önünde durup, bir kez daha düşünürdü. Kapıyı çalmaktan vazgeçip dönenler, az da olsa olmuştu. O gün de aynı şeyi yaptı. Sonunda kapı çalındı.
              "Ününüzü duyunca çok uzaklardan kalkıp geldim buraya... İstediğim şeyi, bir tek sizin dükkanınızda bulabileceğimi söylediler. Karşılığında ne isterseniz vermeye hazırım."
              "İstediğiniz şeyin ne olduğunu öğrenebilir miyim ?"
              "Bakın, ben elli beş yaşındayım. Yani yolun yarısını geçeli çok oldu. Söylemeye dilim varmıyor ama yolun sonuna yaklaştım galiba. Bu gerçeğe tahammülüm yok. Ben bugüne kadarki hayatımı geri istiyorum. Mümkün mü ?"
              "Elbette mümkün. Biliyorsunuz, dükkanımda her şey mevcut. Ancak tam olarak ne istediğinizi anlayabilmem için, bana geri istediğiniz hayatınızı biraz anlatabilir misiniz?"

              Dükkan sahibinin sorduğu soru, müşteriyi iç dünyasına döndürmüştü. Gözünün önünden geçen sahnelerin kendi yaşamına ait olduğunu kabul etmek için kendini zorluyordu. Bütün görüntüler, bir kargaşa ve telaş içinde birbirlerine karışarak geçip gittiler ve geride yalnızca ıssız bir hüzün bıraktılar. Hüznünün yüzüne yansımasına engel olamayan müşteri, yaşlı satıcının sorusu karşısında ancak şunları söyleyebildi:
              "Geçmiş yaşamımda birçok hata yaptım. Bunlar için pişmanlık duyuyorum... Yanlış kararlar verdim, kayıplara uğradım. Zamanı hovardaca harcadım. Bir gün bir de baktım ki, hayat yanımdan geçip gidiyor. Paniğe kapıldım ve bir çare aramaya başladım. Dostlarımla konuşmayı denedim. Beni teselli edip derdimi unutturmaya çalışanlar da oldu, yardım etmeye çalışanlar da. Ama hiçbiri kar etmedi. Kendimi çok mutsuz hissediyordum. Derken,bir gün birisi bana sizden ve Büyü Dükkanı'ndan söz etti. Bunu duyar duymaz sanki içimde bir ışık yandı. Büyük bir umutla hemen yollara düşüp size geldim. Kendimi çok çaresiz hissediyorum. Lütfen elli beş yılımı bana geri verin."
              "Yani, siz pişmanlık duyduğunuz hayatınızı yeniden yaşamak mı istiyorsunuz?"
              "Elbette hayır. Söylemek istediğim bu değil. Ben yalnızca kaybettiğim yıllarımı geri istiyorum. Eğer bir şansım daha olursa aynı hataları tekrarlamayacağım."
              "Herhalde bunu çok istiyorsunuz."
              "Evet, hem de her şeyimi verecek kadar."
              "Peki, benim size vereceğim elli beş yılın karşılığında siz bana ne verebilirsiniz?"
              "Ne isterseniz?"
              "Sanki bunun için her şeyden vazgeçmeye hazır gibisiniz."
              "Hiç kuşkunuz olmasın. Şu anda sahip olduğum her şeyden vazgeçebilirim. Yeter ki geride bıraktığım yıllarımı bana geri verin."

              Yaşlı adam, ellerini sakallarında dolaştırırken,kendini sallanan koltuğunun devinimlerine bırakmıştı. Bir süre düşündü. Müşterisinin, sabırsızlıkla, pazarlığın bitmesini beklediğinden emindi. Büyü dükkanına gelen kişiler, genellikle bir an önce istediklerini alıp gitmek için acele ederlerdi. Bu nedenle, yaşlı adam,pazarlığın başındaki düşünce yolculuklarında yalnız kalırdı. Şu anda da, sessizliğin yalnızca kendi işine yaradığını biliyordu. Koltuğu ile birlikte öne doğru eğilerek müşterisinin gözlerinin içine baktı ve ağır ağır konuşmaya başladı: "Beyefendi, her ne kadar siz elli beş yıl karşılığında bana her şeyinizi vermeye hazır olsanız da, ben sizden bir tek şey isteyeceğim."
              "Dileyin benden ne dilerseniz."
              "Belleğinizi..."
              "Anlamadım?"
              "Belleğinizi dedim...Elli beş yılın yaşantısını içinde barındıran belleğinizi istiyorum."
              "Ah evet anladım. İlginç bir bedel... Kabul ediyorum.Tamam alın belleğimi."
              "Emin misiniz?"
              "Neden olmayayım? Elli beş yıl kazanacağım."
              "Belleğinizi, içindeki her şeyle birlikte bu dükkanda bırakıp gideceksiniz. Elli beş yılın tek bir anını hatırlamayacaksınız. Buraya neden geldiğinizi bile ...."
              "Daha iyi ya! Her şeye yeniden başlayacağım. Zaten geçmişi hatırlamak istemiyorum ki!"
              "O halde, korkarım elli beş yıl sonra buraya tekrar gelirsiniz. Tabii o zaman benim yerime, bir başkası size yardımcı olur."
              "Hayır hayır... Emin olun ki, şu dakika belleğimi size bırakıp elli beş yılımı geri alacağım ve dükkanınızı, bir daha dönmemek üzere terk edeceğim. Ve yine söz veriyorum, şu ana kadar yaptığım hataların hiç birini tekrar etmeyeceğim."
              "İsterseniz başka sözler vermeyin. Çünkü, az sonra, belleğinizle birlikte bütün hepsini burada bırakıp gideceksiniz."

              Yaşlı adamın son sözleri, müşterinin duraklamasına neden olmuştu. Bu sözlerin anlamını kavrayabilmek için birkaç saniye düşünmek zorunda kaldı. "Nasıl yani? Buradan çıktığımda hiçbir şey hatırlamayacak mıyım? Sizinle konuştuklarımızı bile, öyle mi?"
              "Yani hiçbir şeyi mi ? Buraya neden geldiğimi, sizin kim olduğunuzu ve hatta...!"
              "Ne yazık ki!"
              Yaşlı adam, şu anda pazarlığın sonuna geldiklerini hissediyordu. Karşısında oturan müşterinin yüzünde gördüğü aydınlanma, pazarlık sahnelerinin en hoşlandığı görüntüsüydü. Son sözleri müşterisinin söylemesini istediği için bir süre sessiz kaldı ve bekledi. Bu seferki sessizliğin, müşterisinin işine yaradığından emindi. Onun aydınlanan yüzünün ortasında parlayan gözbebekleri, yaşlı satıcı için, sessizliğin içinden çıkacak sesli bir coşkunun habercisi gibiydi. Gerçekten de, konuşmaya başlayan müşterisi onu yanıltmadı: "Sanırım ne demek istediğinizi şimdi anlıyorum. Eğer elli beş yılın bedeli bu ise, pes ediyorum. Belleğimden vazgeçemem. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Bir kadının, çok istediği bir tokayı, saçları karşılığında satın almasına... Çok ilginç bir insansınız. Bana, Büyü Dükkanı'ndan almak istediğimden çok farklı bir şeyle çıkacağımı söylemişlerdi de inanmamıştım. Ben, bugüne kadar ki yaşamımı almak için gelmiştim, ancak bugünden sonraki yaşamımı alıp gidiyorum.
              "Size teşekkür ederim."
              "Bir şey değil. Güzel bir pazarlıktı. Hoşça kalın."
              Yaslı adam, müşterisini gözden kaybolana dek gülümseyerek izlerken, aklından Santayana'nın bir sözü geçiyordu:
              "Geçmişi hatırlamayanlar, onu bir kez daha yaşamak zorunda kalırlar."
              Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
              Hz.Peygamber (saa)

              Yorum


                #22
                Ynt: felsefik öyküler...

                HAYATIN ANLAMI NEDİR?


                "Eski zamanların birinde bir adam hayatın ne olduğuna takmış kafayı...Bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş. Aldığı cevaplar da ona yetmemiş. Fakat mutlaka cevabı olmalı diyormuş. Köy kasaba-ülke dolaşmış buarada zaman durmuyor tabi ki...Tam umudunu yitirmişken bir köyde konuştuğu insanlar ona "şu karşıki dağları görüyor musun orada yaşlı bir bilge yaşar! İstersen ona git aradığın cevabı o verebilir. Çok zorlu yolculuk sonunda bilgenin yaşa dığı eve ulaşmış,ve hayatın anlamı ne olduğunu sormuş..Bilge bunun cevabını söylerim ama bir sınavdan geçmen gerekiyor...Adam kabul etmiş.

                Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içinde silme bir şekilde zeytinyağ doldurmuş; şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel. Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağ eksilmesin, eğer bir damla eksilirse kaybedersin. Adamın gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış evet demiş kaşıkta yağ eksilmemiş, peki bahçe nasıldı? Adam şaşkın; ama ben kaşıktan başka yere bakmadım ki...Şimdi tekrar bahçeyi elinde kaşıkla dolaşıyorsun ama bahçeyi inceleyip gel. Adamı bahçedeki güzellikler büyülemiş muhteşem bahçeymiş çünkü...Geri geldiğinde büyülendiğini anlatmış...Bilge gülümsemiş ama kaşıkta hiç yağ kalmamış demiş ve eklemiş:


                -Hayat senin bakışınla anlam kazanır ya sadece bir noktayı görürsün hayatın akıp gider,sen farkına varamazsın...Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın akıp giden zamanın anlam kazanır...

                "Hayatın anlamı, senin bakışlarında gizlidir..."


                ALINTI

                Yorum


                  #23
                  Ynt: felsefik öyküler...

                  süpersiniz kardesler
                  bilge öyküler icerisinden yaptiginiz secimlerden dolayi kutluyorum sizleri
                  keyifle okuyorum, tesekkür ederim

                  craven kardesimin hikayesinin sonundaki cümle bilhassa ilgimi cekti; "hep ayni seyler"i yasadigindan, "hep ayni tip insanlar"la karsilastigindan yakinan insanlar görmüsünüzdür...Bunlar hayatta olup biten herseyin bir anlami, bir nedeni oldugunu unutan ve yasadiklarindan ders cikarmayanlardir genelde...bu nedenle, yasadiklari seyin kendilerinde belli özellikler nedeniyle yasandiginin farkina varasiya kadar, yani degisimi kendi iclerinde yasamalari gerektigini anlayasiya kadar, hep ayni seyleri yasayacaklardir....

                  bintülhüda bacimizin hikayesi insanlarin bütüncül düsünmedigini, yalnizca kendisine odaklandigini, hayatin anlamini düsürdügünü ve bundan dolayida güzellikleri kacirdigini hatirlatti bana


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: felsefik öyküler...

                    [quote author=craven link=topic=13771.msg82027#msg82027 date=1273396921]
                    Yankı

                    Dağlık bir bölgede adam küçük oğluyla yürürken, oğlan ayağını taşa çarpar ve can acısıyla, "AHHHH" diye bağırır.
                    Dağdan, "AHHHH" diye bir ses gelir ve bu sesi duyan çocuk hayret eder.
                    Merakla, "SEN KİMSİN?" diye bağırır; ama aldığı tek yanıt, "SEN KİMSİN?" olur.
                    Çocuk bu yanıta kızar ve, "SEN BİR KORKAKSIN!" diye bağırır. Dağdan aldığı yanıt, "SEN BİR KORKAKSIN!" dır.
                    Babasına bakar ve "BABA NE OLUYOR?" diye sorar.
                    "Oğlum dikkat et!" diyen baba, vadiye doğru, "SANA HAYRANIM!" diye bağırır.
                    Ses, "SANA HAYRANIM!" diye yanıtlar.
                    Baba, "SEN HARİKASIN!" diye yine bağırdığında, bu kez dağdan, "SEN HARİKASIN!" yanıtı gelir.
                    Çocuk şaşırmıştır, ama hala ne olduğunu anlayamamıştır.

                    Babası açıklamasını yapıyor,
                    'İnsanlar buna 'Yankı derler, ama aslında bu 'Yaşamdır. Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir.
                    Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır.
                    Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev!
                    Daha fazla Şefkat istediğinde, daha şefkatli ol!
                    Saygı istiyorsan insanlara daha çok Saygı duy.
                    İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sende daha sabırlı olmayı ÖĞREN.

                    Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, her kesiti için geçerlidir.' Yasam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır.



                    Doğan Cüceloğlu

                    [/qu


                    Yasam bize herzaman verdiklerimizi geri vermiyor malasef.Bunun icin ilahi adalete inaniyoruz. Yasam vermiyor ama yüce Rabbimiz verecektir insallah

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: felsefik öyküler...

                      EMEGIN DEĞERI

                      Renklerin ustasi olarak anilan buyuk bir ressamin ogrencisi egitimini tamamlamis. Buyuk usta ogrencisini ugurlarken, yaptigi resmi sehrin en kalabalik meydanina koymasini ve yanina da kirmizi bir kalem birakmasini, halktan begenmedikleri yerlere carpi koymalarini rica eden bir yazi ilistirmesini istemis.
                      Ogrenci birkac gun sonra resme bakmaya gittiginde resmin carpilar icinde oldugunu gormus. Uzuntuyle ustasina gitmis. Usta ressam uzulmemesini ve yeniden resme devam etmesini onermis.

                      Ogrenci resmi yeniden yapmis. Usta yine resmi sehrin en kalabalik meydanina
                      bırakmasini istemis, fakat bu kez yanina bir palet dolusu cesitli renklerde
                      boya ile birkac firca koymasini ve yanina da insanlardan begenmedikleri yerleri duzeltmesini rica eden bir yazi ile birakmasini onermis. Ogrenci denileni yapmis.. Birkac gun sonra bakmis ki resmine hic dokunulmamis.

                      Sevincle ustasina kosmus. Usta ressam soyle demis: "İlkinde insanlara firsat verildiginde ne kadar acimasiz bir elestiri saganagi ile karsilasabilecegini gordun.
                      Hayatinda resim yapmamis insanlar dahi gelip senin resmini karaladi.
                      Ikincisinde onlardan yapici olmalarini istedin.

                      Yapici olmak egitim gerektirir. Hic kimse bilmedigi bir konuyu duzeltmeye cesaret edemedi. Emeginin karsiligini, ne yaptigindan haberi olmayan insanlardan alamazsin. Sakin emegini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartisma."

                      ALINTI

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: felsefik öyküler...

                        Hepsi birbirinden güzel
                        paylaşım için teşekürler
                        devamını bekliyoruz
                        ''Ey göz!
                        Yaşla dolup taş,ağla ağla durmadan,
                        Çünkü kim ağlayacak şehitlere sonradan
                        Ağla o kervana ki taktir ile yürüyor,
                        Ahde vefa etmeğe ölüm onu sürüyor''


                        Yorum


                          #27
                          Ynt: felsefik öyküler...

                          [quote author=bintülhüda link=topic=13771.msg82318#msg82318 date=1273645927]
                          EMEGIN DEĞERI

                          Renklerin ustasi olarak anilan buyuk bir ressamin ogrencisi egitimini tamamlamis. Buyuk usta ogrencisini ugurlarken, yaptigi resmi sehrin en kalabalik meydanina koymasini ve yanina da kirmizi bir kalem birakmasini, halktan begenmedikleri yerlere carpi koymalarini rica eden bir yazi ilistirmesini istemis.
                          Ogrenci birkac gun sonra resme bakmaya gittiginde resmin carpilar icinde oldugunu gormus. Uzuntuyle ustasina gitmis. Usta ressam uzulmemesini ve yeniden resme devam etmesini onermis.

                          Ogrenci resmi yeniden yapmis. Usta yine resmi sehrin en kalabalik meydanina
                          bırakmasini istemis, fakat bu kez yanina bir palet dolusu cesitli renklerde
                          boya ile birkac firca koymasini ve yanina da insanlardan begenmedikleri yerleri duzeltmesini rica eden bir yazi ile birakmasini onermis. Ogrenci denileni yapmis.. Birkac gun sonra bakmis ki resmine hic dokunulmamis.

                          Sevincle ustasina kosmus. Usta ressam soyle demis: "İlkinde insanlara firsat verildiginde ne kadar acimasiz bir elestiri saganagi ile karsilasabilecegini gordun.
                          Hayatinda resim yapmamis insanlar dahi gelip senin resmini karaladi.
                          Ikincisinde onlardan yapici olmalarini istedin.

                          Yapici olmak egitim gerektirir. Hic kimse bilmedigi bir konuyu duzeltmeye cesaret edemedi. Emeginin karsiligini, ne yaptigindan haberi olmayan insanlardan alamazsin. Sakin emegini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartisma."

                          ALINTI
                          [/quote]

                          cok güzel ve cok dogru Allah razi olsun

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: felsefik öyküler...

                            Sakin emegini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartisma
                            tesekkürler bintülhüda


                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: felsefik öyküler...

                              evet kesinlikle katılıyorum. emek düşmanları ne anlar adamın neler çektiğinden. dille söylemek kolaydır ama icraate gelince susuverir bir anda diller.Allah her zaman hayırlı insanlar çıkarsın önümüze.. emeğin değerini bilip saygı sevgi gösteren...
                              Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                              Hz.Peygamber (saa)

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: felsefik öyküler...

                                ve bazıları beni çok ağır bir şekilde eleştirdiler. haklıydılar.
                                çünkü yaşadıkları gerçek onu icabettiriyordu. ..

                                ...başkalarını memnun etmeye, kendini affettirmeye çalışma...
                                çünkü seni yargılayan bir daha affetmez...

                                sen kendi kendini memnun et ve kendini affet her şeyden önce...
                                neden mi?
                                çünkü zaten affedecek bir şey yok, kendini yargılamandan başka...
                                hiçbir zaman da olmadı...

                                sevgi nedir?
                                sinemalarda seyrettiğiniz aşk değildir...
                                sizi birisi memnun ettiği için ona verdiğiniz karşılık değildir...
                                hormonlarınızın harekete geçirdiği cazibe ise hiç değildir...
                                sevgi;
                                başkalarının kendi gerçeklerini, ne olursa olsun, yaşamalarına müsaade etmektir...
                                bu müsaade kendiniz için de gereklidir..
                                başkalarının yarattığı realiteyi yaşamaya çabalamayın, kendi realitenizi yaratın...

                                bir insanin edinebileceği bütün bilgilerin sahibi olabilirsiniz,
                                fakat hissedip, yaşayıp, denetimleyinceye kadar hiçbir şey değildir...

                                ramtha dan..
                                Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                                Hz.Peygamber (saa)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X