Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

felsefik öyküler...

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #61
    Ynt: felsefik öyküler...

    önceki sayfalarda bizde fikir belirtmistik


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #62
      Ynt: felsefik öyküler...

      buyrun bildirin
      Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
      Hz.Peygamber (saa)

      Yorum


        #63
        Ynt: felsefik öyküler...

        Sokrates sormuş: “Kimdir insan, insan nedir?”

        Agora’daki gönüllü öğrencileri: “Onu bilmeyecek ne var? İnsan; iki ayaklı, tüysüz bir yaratıktır.” demişler.

        Ertesi gün, pazar yerine tüyleri yolunmuş bir horozla gelen Sokrates, canlı hayvanı göstererek sorusunu yinelemiş: “Yani böyle bir şey midir insan dediğiniz?”

        ——————–

        Sokrates bir gün dar bir patikada ilerlerken karşısına dönemin soylularından biri çıkmış. Yol ise ancak birinin geçebileceği kadar genişmiş.

        Birinin diğerine yol vermesi lazım iken soylu: “Ben senin gibi bir zavallıya yol vermem” demiş.

        Sokrates’in cevabı ise şöyle olmuş: “Ben veririm.”
        Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
        Hz.Peygamber (saa)

        Yorum


          #64
          Ynt: felsefik öyküler...

          Yaşlı kızılderili torunu ile evinin önünde oturuyormuş. Torununun dikkatini bahçe kapısının önünde zincirle bağlı olan biri beyaz diğeri de siyah iki köpek çekmiş.
          "-Dede, Şurada duran köpekler niye kavga ediyor? ve niye biri beyaz diğeri de siyah?"
          "-Onlar iyiliğin ve kötülüğün sembolüdürler. İyilik ve kötülük de içimizde şu iki köpek gibi boğuşur."
          Küçük çocuk meraklı gözlerle dedesine bakarak şu soruyu sormuş:
          "-Peki hangisi kavgayı kazanır?"
          Yaşlı adam gülümseyerek:
          "-Ben hangisini daha çok beslersem...
          Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
          Hz.Peygamber (saa)

          Yorum


            #65
            Ynt: felsefik öyküler...

            Adamın biri köyün birine gider. Ahali bu garip yabancıyı tanımak için etrafında toplanır. Adam halka kendisinin peygamber olduğunu söyler.
            "-Ben peygamberim"
            Köylüler haklı olarak:
            "-İspat et!" der.
            Yabancı elini kaldırır ve karşısında duran duvarı gösterek:
            "-Önümde duran şu suru konuşturursam benim peygamber olduğuma inanır mısınız?"
            Köylüler "Elhak inanırız" diye cevap verir. Adam duvara döner:
            "-Konuş ya duvar!" Buyurur. Duvar birden dile gelir.
            "-Bu adama inanmayın, size yalan söylüyor, o peygamber değildir...
            Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
            Hz.Peygamber (saa)

            Yorum


              #66
              Ynt: felsefik öyküler...

              Karınca ve Balıklar



              Afrika’nın uçsuz bucaksız topraklarında ilkbahar yağışlarıyla oluşup, yaz sıcağında yok olan “geçici” göller vardır. İşte bu gollerin oluşumuna tanık olan yerlilerin bir sözü :

              ” Gölde sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular çekilince de karıncalar balıkları”

              Yani üstünlük bugün karıncadaysa yarın balığa geçebiliyor; ya da tam tersi… Karınca ya da balık olmanın sağladığı üstünlüğe sevinmek kendimizi kandırmaktan öte bir anlam taşımıyor, çünkü kimin kimi yiyeceğini gerçekte “suyun hareketi” belirliyor
              Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
              Hz.Peygamber (saa)

              Yorum


                #67
                Ynt: felsefik öyküler...

                YAŞAM FELSEFESİ

                Bir zamanlar yazılarını yazmak üzere okyanus sahiline giden bir bilge kişi varmış. Çalışmaya başlamadan önce sabahları kumsalda yürüyüş yaparmış. Bir gün ileride, uzaklarda, dans eder gibi hareketler yaparak kendisine doğru gelen bir insan silueti fark etmiş. Başlayan günü dans ederek karşılayan biri olabileceğini düşünmüş. Ancak yaklaştıkça siluetin bir genç adam olduğunu görmüş. Genç adam, birkaç adımda bir, yerden bir şeyler alıyor ve okyanusa fırlatıyormuş. Sormuş ona bilge kişi:'Günaydın delikanlı. Hayrola, ne yapıyorsun böyle?

                'Genç adam cevap vermiş: 'Okyanusa deniz yıldızı atıyorum.' 'Sanırım söyle sormalıydım' demiş bilge kişi; 'Neden okyanusa deniz yıldızı atıyorsun? ' 'Görmüyor musunuz, güneş yükseliyor ve sular çekiliyor. Onları suya atmazsan ölecekler.' 'Ama delikanlı, baksana, kilometrelerce kumsal var ve bastan aşağı deniz yıldızıyla dolu. Sen bir kaç tane atmışsın ne fark eder ki? '

                Genç adam kibarca dinledikten sonra eğilerek bir deniz yıldızı daha almış, dalgalanan okyanusa doğru fırlatmış ve; 'Bakin' demiş bilge kişiye, 'Bunun için çok şey fark etti.'

                Bilge kişi genç adamın cevabından pek bir şey anlamamış. Yazısının basına geçmek üzere kulübesine dönmüş. Gün boyunca bir şeyler yazmaya çalışırken genç adamın yaptığı bir türlü gözünün önünden gitmemiş. Koca bilim adamı, o yazar, o büyük sair, o bilge kişi, gencin davranışının özünü kavrayamamış. Geceyi de sıkıntılı, yari uyanık, ayni şeyleri düşünerek geçirmiş. Gözüne uyku girmeyeceğini anlayıp sabaha karsı daha gün ağarmadan kalktığında gencin yaptığını bir anda kavrayıvermiş ve bunu anlamakta geciktiğinden dolayı da mahcubiyet hissetmiş. Güneş görünmece baslar başlamaz sahile inmiş ve genci bularak bütün sabahı onunla okyanusa deniz yıldızı atarak geçirmiş.

                Evrende bir seyirci olmayı ve olup biteni izlemeyi değil, bir oyuncu olmayı ve fark yaratmayı seçmek ve bunun için küçük de olsa, tüm sorunları halletmese de aktif olarak bir şeyler yapmak! iste felsefe bu.

                Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                Hz.Peygamber (saa)

                Yorum


                  #68
                  Ynt: felsefik öyküler...

                  güzelmiş.
                  insan olma bilincinizi selamlıyorum

                  Yorum


                    #69
                    Ynt: felsefik öyküler...

                    İyi Kötü

                    Leonardo da Vinci "Son Akşam Yemeği" isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı...

                    İyi'yi İsa'nın bedeninde, Kötü'yü de İsa'nın arkadaşı olan ve son akşam yemeğinde ona ihanet etmeye karar veren Yahuda'nın bedeninde tasvir etmek zorundaydı...

                    Resmi yarım bırakarak bu iki kişiye model olarak kullanabileceği birilerini aramaya başladı. Bir gün bir koronun verdiği konser sırasında, korodakilerden birinin İsa tasvirine çok uyduğunu fark etti.

                    Onu poz vermesi için atölyesine davet etti, sayısız taslak ve eskiz çizdi.

                    Aradan 3 yıl geçti. "Son Akşam Yemeği" neredeyse tamamlanmıştı, ancak Leonardo da Vinci henüz Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı....

                    Leonardo'nun çalıştığı kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesi için ressamı sıkıştırmaya başladı.

                    Günlerce aradıktan sonra Leonardo vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam buldu. Paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı.

                    Leonardo yardımcılarına adamı güçlükle de olsa kiliseye taşımalarını söyledi çünkü artık taslak çizecek zamanı kalmamıştı.

                    Kiliseye varınca yardımcılar adamı ayağa diktiler. Zavallı, başına gelenleri anlamamıştı. Leonardo adamın yüzünde görülen inançsızlığı, günahı, bencilliği resme geçiriyordu. Leonardo işini bitirdiğinde, o zamana kadar sarhoşluğun etkisinden kurtulmuş olan berduş gözlerini açtı ve bu harika duvar resmini gördü.

                    Şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi:
                    "Ben bu resmi daha önce gördüm" ...''Ne zaman?' diye sordu.

                    Leonardo da Vinci, o da şaşırmıştı. "Üç yıl önce" dedi adam..
                    "Elimde avucumda olanı kaybetmeden önce. O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum, pek çok hayalim vardı, bir ressam beni İsa'nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti...

                    "İyi ve Kötü "nün yüzü aynıdır...Her şey insanın yoluna ne zaman çıktığı na bağlıdır...
                    Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                    Hz.Peygamber (saa)

                    Yorum


                      #70
                      Ynt: felsefik öyküler...

                      Yeşimtaşi



                      Genç bir adam,değerli taşlara ilgi duyarmış ve mücevher ustası olmaya karar vermiş. 'Bu mesleği yapacaksam,
                      iyi bir mücevher ustası olmalıyım' diye düşünmüş ve ülkedeki en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış. Sonunda
                      bulmuş,yanına varmış,bir süre bekledikten sonra usta tarafından kabul edilmiş. 'Anlat,dinliyorum' demiş usta.
                      Genç adam anlatmaya başlamış; taşlara ilgi duyduğunu ve iyi bir mücevher ustası olmaya karar verdiğini heyecanla anlatmış.
                      yaşlı usta sesini çıkarmadan genç adamı dinlemiş,sözleri bitince de ona bir taş uzatmış, 'bu bir yeşim taşıdır' dedikten sonra
                      taşı genç adamın avucuna bırakmış ve avucunu kapatmış.'Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca hiç açma.Bir
                      yıl sonra tekrar gel. haydi şimdi güle güle'demiş ve şaşkın genç adamı öyle bırakıp kalkmış,odadan çıkmış.
                      Genç adam evine dönmüş,kendisini merakla bekleyen annesiyle babasına neler olduğunu anlatmış. Anlattıkça da kendisine çok anlamsız gelen bu hareketi ve soğuk konuşması nedeniyle kızdığı ustaya olan öfkesi artıyormuş.
                      Günler geçmeye başlamış.genç adam sürekil söyleniyor ama avucunu hiç açmıyormuş. 'Nasıl böyle budalaca birşey yapmamı ister.
                      Birde ülkenin en iyi mücevher ustası olacak. Bu saçmalığa bir yıl boyunca nasıl katlanacağım, böyle bir eziyetle nasıl yaşarım.Bu ne
                      biçim ustalık.'
                      Diye devamıl söyleniyor,her önüne gelene ustadan yakınıyor ama avucunu hiç açmıyormuş. Ve bu duruma da giderek alışmaya,diğer
                      elini rahatlıkla kullanmaya başlamış. Uyurken de yanlışlıkla avucu açılıp taş düşmesin diye hep yarı uyanık uyuyormuş.
                      Böylece bir yıl geçmiş,her günü zorlukla dolu her gecesi yarım uykuyla yaşanmış bir yılı tamamlamış. ve o gün gelmiş.Genç adam
                      tam bir yıl sonra,büyük ustanın karşısına çıkmış.Usta bir süre beklettikten sonra yanına gelince,genç adam ne kadar saçma bulursa bulsun, bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği gururla elini uzatmış avucunu açmış.
                      'İşte taşın' demiş, 'bir yıl boyunca avucumda taşıdım, şimdi ne yapacağım'. Yaşlı usta sakin bir sesle cecap vermiş:'Şimdi sana başka bir
                      taş vereceğim,onu da aynı şekilde bir yıl boyunca avucunda taşıyacaksın.'Bu söz üzerine genç adam bütün sükunetini kaybedip bağırıp
                      çağırmaya başlamış.
                      Yaşlı ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış, mücevher ustalığını öğrenmeye gelen genç bir insana böyle eziyet ettiği için,hasta olduğunu
                      bağıra çağıra söylemiş.Genç adam bağırıp çağırırken,yaşlı usta ona hissettirmeen bir taşı avucuna sıkıştırıvermiş.Öfkeden yüzü kıpkırmızı genç adam,bir yandan bağırıp çağırırken avucundaki taşı hissetmiş. Durmuş,taşı biraz daha sıkmış ve heyecanla konuşmuş:
                      USTA BU TAŞ YEŞİMTAŞI DEĞİL USTA...
                      Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                      Hz.Peygamber (saa)

                      Yorum


                        #71
                        Ynt: felsefik öyküler...

                        BİN AYNALI ODA



                        Çok uzaklarda bir yerlerde, içinde bin aynanın olduğu bir oda olan
                        bir tapınak varmış. Bir gün, nasıl olmuşsa, bir köpek tapınakta
                        kaybolmuş ve bu odaya gelmiş. Kendinden bin tane birden görünce düşmanı
                        zannettiği görüntülere karşı havlamaya başlamış. Bu havlamalar ve diş
                        göstermeler kendisine bin katı geri dönüyormuş. Köpek daha da
                        saldırganlaşmış. Gittikçe kontrolden çıkmış ve sonunda, öfkeden oracıkta ölüvermiş.

                        Bir süre sonra başka bir köpek daha tapınakta kaybolmuş ve aynı
                        aynalı odaya gelmiş. Bu köpek de diğeri gibi etrafının bin tane köpekle
                        çevrili olduğunu sanmış. Sevinç içinde onlara doğru kuyruğunu sallamış ve bu ona bin adet neşeli kuyruk sallaması olarak geri dönmüş. Köpek mutlu ve cesur
                        bir şekilde tapınaktan çıkış yolunu bulmuş.

                        Sadece içinizdeki sizi yansıtan insanları etkileyebilirsiniz. Diğer
                        insanların içindeki güzellikleri görüyorsanız, kendi içinizdeki
                        güzelliği keşfetmişsiniz demektir. Eğer herkes hayatı sizin için
                        zorlaştırıyorsa, o zaman da bunu aslında kendiniz yapıyorsunuz demektir.
                        Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                        Hz.Peygamber (saa)

                        Yorum


                          #72
                          Ynt: felsefik öyküler...



                          Bir üniversite profesörü öğrencilerine şu soruyu sorar;
                          -'Var olan her şeyi Tanrı mı yarattı?'
                          Cesur bir öğrenci ayağa kalkar ve yanıtlar.
                          -'Evet her şeyi Tanrı yarattı!'
                          Profesör sorusunu yineler ve öğrenci yine 'evet efendim ' diye
                          yanıtlar. Profesör devam eder;
                          -'Eğer her şeyi yaratan Tanrı ise ve şeytan var olduğuna göre şeytanı da Tanrı
                          yaratmışolur veçalışmalarımızda uyguladığım 'Kesinleştirme' prensibine göre de Tanrı şeytandır.’
                          Öğrenci böyle bir önerme karşısında şaşırır ve yerine oturur.
                          Profesör ise öğrencilerine bir kez dahaTanrı’nın içindeki kaderin bir efsane olduğunu kanıtlamaktan ötürü oldukça mutludur.Buarada bir öğrenci ayağa kalkar ve
                          -Bir soru sorabilir miyim profesör? der.Profesörde sorabileceğini söyler.
                          Öğrenci ayağa kalkar ve-'Soğuk var mıdır? Diye sorar. Profesör;
                          -'Nasıl bir soru bu böyle,tabi ki vardır ' diye yanıtlar.
                          'Sen hiç soğuktan üşümedin mi?'Öğrenci ;- 'Aslında, fizik yasalarına göre soğuk yoktur.
                          yaşamda/realitede biz soğuğu sıcaklığın yokluğuolarak düşünürüz.Herkes veya nesneler o enerji oradaysa veya bir şekilde enerji iletiyorsa onu deneyimler. Örneğin, Absolute 0 (-460 derece F)sıcaklığın kesin yokluğudur (hiç olmadığı seviyedir). Tüm maddelerin bu seviyede reaksiyon verme özellikleri bozulur ve değişir. Soğuk yoktur,o yalnızca sıcaklığın yokluğunda duyumsadıklarımızıtarif etmek için yarattığımız bir kelimedir' der ve devam eder,
                          - Profesör, karanlık var mıdır?
                          Profesör ;-'Tabi ki vardır'. Öğrenci yanıtlar,
                          -'Korkarım gene yanılıyorsunuz efendim. Çünkü, karanlık da yoktur.Yasamda/realitede karanlık ışığın yokluğudur. Biz ışık üzerinde çalışabiliriz ama karanlığı çalışamayız. Gerçekte,biz Newton'un prizmasını kullanarak beyaz ışığı kırar ve renklerin çeşitli dalga uzunlukları üzerinde çalışabiliriz. Ama karanlığı ölçemeyiz. Bir basit ışık isini karanlık bir mekanı aydınlatarak karanlığı kırmış olur yani karanlığı geçersiz kılar. Siz belli bir mekanın/uzayın ne kadar karanlık olduğundan nasıl emin olursunuz? Işığın miktarını ölçersiniz!Bu doğrudur değil mi? Karanlık, insanlık tarafından, ışığın olmadığı yer/mekan için kullanılan bir kelimedir.Son olarak öğrenci profesöre gene sorar;
                          -'Efendim şeytan var mıdır? Bu kez profesör pek emin olamamakla birlikte yanıtlar;
                          -'Tabi ki, açıkladığım gibi, biz onu her gün ,her yerde onu görürüz. Şeytan/kötülük bir kişinin başka bir kişiye her gün sergilediği insaniyetsizliğinin bir örneğidir. O , dünyadaki işlenmiş tüm suçlarda, şiddette yer alır. Bunların tümü şeytanın kendisinden başka bir şey de değildir.' der.Öğrenci devam eder;-'Şeytan yoktur efendim. Yani o kendi başına yoktur. Şeytan basitolarak Tanrı’nın yokluğudur. O aynen karanlık ve soğuk da olduğu gibi insanın Tanrı’nın yokluğunu tarif etmek üzere yarattığı bir kelimeden ibarettir. Tanrı, şeytanı yaratmadı. Şeytan/kötülük insanın tanrısal sevgiyi yüreğinde duyumsamadığı zaman deneyimlediklerinin bir sonucudur. O aynen sıcaklığın olmadığı yere gelen soğuk ya da ışığın
                          olmadığı yere gelen karanlık gibidir.Profesör yerine oturur.
                          Genç öğrencinin adi ALBERT EINSTEIN’dır.
                          Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                          Hz.Peygamber (saa)

                          Yorum


                            #73
                            Ynt: felsefik öyküler...



                            İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor.

                            Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.

                            Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.

                            Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.

                            Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.

                            Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.

                            Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi birşey vermediği için.

                            Ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.

                            Ve yaşamaktan korkuyor, kendisi için değil, başkalarına göre yaşadığı için.


                            Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                            Hz.Peygamber (saa)

                            Yorum


                              #74
                              Ynt: felsefik öyküler...

                              hayal hırsızı

                              Bu öykü, çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışa koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğluna kadar uzanır. Babasının isi nedeniyle çocuğun orta öğretimi kesintilere uğramıştı. Orta ikideyken, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi hocası.. Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. Hatta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi. Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık hayali, tam kalbinin sesiydi.. İki gün sonra hayalini, geri aldı. Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir "0" ve "Dersten sonra beni gör" uyarısı vardı. "Neden "0" aldım?" diye merakla sordu hocasına, çocuk.. "Bu senin yasında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal" dedi, hocası.. "Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız" ve ekledi: "Eğer hayalini, gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm." çocuk evine döndü ve uzun düşündü. Babasına danıştı. "Oğlum" dedi babası "Bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin hayatin için oldukça önemli bir secim!." Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra aaaaini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü hocasına.. "Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin" dedi.. "Ben de hayallerimi..".....

                              ...

                              O, orta 2 öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı hayali, şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı. Öykünün en can alici yani su:

                              Ayni öğretmen, gecen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi. çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine "Bak" dedi, "Sana simdi söyleyebilirim. Ben senin öğretmeninken, hayal hırsızıydım. O yıllarda öğrencilerimden pek çok hayal çaldım. Allah' tan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın."
                              Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                              Hz.Peygamber (saa)

                              Yorum


                                #75
                                Ynt: felsefik öyküler...

                                Hayat tersine yaşanmalıydı bence..
                                Önce ölümü savuşturmalıydık başımızdan.
                                Yirmi yılımızı huzurevinde geçirip,
                                Çok gençleştiğimiz için atılmalıydık.
                                Altın bir saatimiz olduktan sonra işe başlamalıydık
                                Kırk yıl çalışmalıydık, ta ki emekliliğin tadını
                                çıkarabilecek denli gençleştiğimiz güne kadar.
                                Üniversiteye gitmeliydik sonra, liseye hazır hale
                                gelinceye dek PARTİ yapmalıydık.
                                İyice ufalmalıydık, oyun oynayıp sorumlulukları unutmalıydık...
                                Küçük bir kız ya da erkek bebek olunca annemize
                                dönmeli, son dokuz ayımızı yüzerek geçirmeli,
                                ve.. sevgi dolu bir bakışta son bulmalıydık.

                                Norman GLASS
                                Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                                Hz.Peygamber (saa)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X