İkicilik ( seneviyyet, düalizm)
İnsan ve özellikle Arya soyundan olan insanlar, eski çağlardan beri görüngüleri (fenomen) ikiye ayırarak ele almışlardır. İyiler ve kötüler. Işık, yağmur, güneş iyi sayılırken; karanlık, kuraklık, sel vb. kötü ve şerli olan nesnelerden, olaylardan sayılmıştır.
Bu sınıflandırmayı kişi kendine göre yapmıştır. Kendisi için yararlı gördüğünü iyi, zararlı gördüğünü kötü saymıştır.
Bu ilk çağlarda insanlar şu nokta üzerinde düşünmüşlerdir: iyi ve kötüyü yaratan tek midir, aynı mıdır, yoksa ayrı mıdır? Evrenin iki ayrı yaratıcısı mı vardır?
Bu topluluk, bu noktada şöyle düşünmüştür: yaratıcının bizzat ya iyi veya (haşa) kötü olması gerekir. İyi ise kötüyü, kötü ise iyiyi yaratmaz. Bu akıl yürütme sonucunda, evrenin iki yaratıcısı, iki mebdei olduğu sonucuna vardırlar.(ikicilik, seneviyyet)
Eski İranlılar iyilik için bir mebde ve kötülük için bir başka mebde kabul etmeleri- ki sonraları bu iki mebde’den ‘iyilik’ mebde’i olanı Yezdan, diğeri de Ehrimen olarak adlandırılacaktır -işte bu sebeptendir.(65)
Tarihin gösterdiğine göre Arya soyu İran toprağına yerleştikten sonra tabiatın bazı ‘iyi’ olay ve tecellilerine, mesela ateşe, güneşe, yağışa, yere vb. tapınmışlardır. Yine tarihçilere göre İranlılar kötü saydıkları nesnelere tapınmazlardı. Fakat Arya soyundan olmayan halklar da vardı ki, kötülere de habis ruhları yatıştırmak için tapınmışlardır. Eski İran’da iki mebde’e, iki yaratıcıya inanırlardı; fakat iki Allah’a tapma olgusu yoktu. Diğer bir değişle, İranlıların ‘şirk’i ortak koşmaları yaratıcılık yönünden idi, ibadet yönünden değil.(66) (iki yaratıcıya inanıyorlar; fakat bunlardan sadece ‘’iyi’’ olanına tapıyorlardı.)
Sonraları Zerdüşt zuhur etti. Tarih açısından, Zerdüşt dininin tevhidi bir din mi, yoksa ikici bir din mi olduğu henüz açıklıkla tespit edilebilmiş değildir.(67) Eldeki Avesta (68) bu konudaki tereddüdü giderememektedir. Bu kitabın çeşitli bölümleri açısından açık farklılıklar vardır. Avesta’nın Vendidad bölümünde açıkça ikicilik görülürken, Gatalar bölümünde ikicilik aynı şekilde belirgin değildir. Bazı araştırmacılar Gatalar bölümünde tevhit inancının yer aldığını ileri sürerler. Bu açık karşıtlık dolayısıyla araştırmacılar eldeki Avesta’nın bir tek kişi tarafından değil, her bölümünün farklı kişilerce kaleme alındığına inanırlar.
Ancak, biz İslam’ın Mecus karşısındaki tutumu dolayısıyla Zerdüşt dinini kökeninde tevhidi bir şeriat olarak görebiliriz. Çünkü İslam bilginlerinin çoğunluğunun görüşünce Zerdüştiler ehli kitaptan(69) sayılırlar.(70) Tarih araştırmacıları da bu inancı doğrular ve Zerdüşt dininde ikiciliğin etkilerini, Zerdüş’ten önce Arya soyu içinde var olan ikiciliğe bağlarlar.
Aslında yalnızca İslami inanç yönünden Zerdüşt şerait’ini tevhidi bir şeriat olarak alabiliriz. Ne var ki tarihi açıdan, diğer bir deyişle Zerdüşt’e isnat edilen eserler açısından, yalnızca Gatalar’ı bile göz önünde bulundursak yine de Zerdüşt dinini tevhidi bir din olarak kabul edemeyiz. Çünkü araştırmacıların Gatalar’a dayanarak ileri sürebildikleri en fazla şey şundan ibarettir: Zerdüşt,’Tevhid-i zati’ye taraftar idi. Diğer bir değişle zati ile kaim ve yaratılmamış tek bir varlık vardır. O da Ahuramazda’dır. Ehiremen (angremenyu)’i bile Ahuramazda yaratmıştır. Diğer bir değişle Zerdüşt varlık ağacı için tek bir kök kabul eder. Zerdüşt aynı zamanda ibadet bakımından da tevhid’e taraftardır. Ne var ki bir dinin tam anlamıyla tevhid dini olabilmesi için Zati tevhid ve ibadette tevhid yanında yaratıcının tekliğine de imanı olması gerekir.
Oysa tarihi verilere bakıldığında bu açıdan Zerdüşt dini tamamen ikicidir. Çünkü bu öğretiden şu anlaşılıyor: Engremenyu( habis akıl)’nun karşıt kutbu Sepentemenyu (kutsal akıl)’dur. Sepentemenyu iyi şeylerin kökenidir. Engremenyu ise kötü şeylerin kökenidir. Ahuramazda veya Sepentemenyu(kutsal akıl) bunların yaratılmasından sorumlu değildir, sorumluluk Engremenyunun (habis akıl)’dur.
Demek oluyor ki varlığın iki kökü olmasa bile iki dalı vardır. Ahuramazda ile başlayan varlık iki dala ayrılır. İyi dal Sepentemenyu ve kötü dal Engremenyu’dur.
Zerdüşt’ten kalan en özgün, en geçerli ve en fazla tevhid inancına bağlı eser olan Gatalar’ı ele alırsak Zerdüşt’ü altı ve beş hayır ve şerde ve var olan düzenin en iyi, en güzel düzen olmadığı ve ilahi hikmet ile uyuşmadığı konusunda şaşırmış görürüz. Bu da onu hak peygamberlerden tamamen ayıran bir özelliktir.
Zerdüşt dini; bu eksikliği veya başka yönleri dolayısıyla ikicilikle savaşmamıştır. Sasani dönemi (71) Zerdüştileri, Mani dini (72) mensupları ve Mazdekiler (73)- ki bunlar da Zerdüşt dininden türemişlerdir en üst derecede ikicidirler.
Denilebilir ki ve gerçekte denmelidir ki Zerdüşt dini hatta Gatalar’daki düzeyde bile İranlıların gönüllerinden ikicilik inancının kökünün sökememiş, sonunda kendisi de bu batıl inancın etkisinde bozulmuştur.
Kaynak: Adl-i İlahi/ M. Mutahhari
Dipnot:
(65) Kur’an-ı Kerim’de, eski İran dinini de başlangıçta kitabi dinler gibi saymaya elverişli bir ayeti kerime vardır. Bu ayeti kerimede Yahudiler, Hıristiyanlar ve sonradan Sabi adını takınan müşrikler değil de- hazret-i Yahya’yı as. Kabul edip hazreti İsa as. kabul edemeyen Sabiler ile Mecus sayıldıktan sonra ‘müşrikler’ ayrıca zikredilmektedir.(Hac 22/17) Şu halde Zerdüşt de Kur’an-ı Kerim de adı açıkça anılmayan tevhit dini peygamberlerinden birisi olabilir. Büyük ihtimalle bu tevhit dini sonradan tahrif edilmiş ve ikicilik kazanmıştır. Başta tek tanrı (Allah) inancı vardı ve belki de Angrimanyu (ehrimen) iblis’e ve Ahuramazda (hormoz) da Ruh’a; Ruh’ul- Kudüs’e tekabül ediyordu. Hıristiyanlık nasıl ki başta bir tevhid dini iken daha sonra Ruh’ul- Kudüs ve hazreti Mesih’in de ulûhiyete katılmaları yanlış inancına saplanmış ise başlangıçta ehrimen’i sadece kışkırtıcı ve kandırıcı olarak kabul eden Mecusiler de daha sonra O’nda bir şer tanrısı niteliği görmeye başlamışlardır. Yezdan muhtemelen daha sonraları bu tek tanrıyı ifade etmek üzere kullanılan bir terim olmakla birlik de ara dönemde yine tanrılaştırılmış bazı görünmez varlıkları (melek veya cin) adı olan ‘’Yazata/ İzed’in çoğulu idi. Büyük ihtimalle bugün Mardin kentinde doğan (m.s. 215) Mani (Manes) burada, Kur’an-ı Kerim’de zikredilen ve Yahya peygamber’e tabii ola Sabiler ile de karşılaşmıştır.
Yine büyük ihtimalle Zerdüştiliğin Paulus’u da bu adam olmuş ve Mani dini ikici düşünceye önem verdiği için tevhit düşüncesini iyiden iyiye bulandırmıştır. Daha sonra belki de Hıristiyanlığı da bozan eski Hint ve Babil batıl dinlerinin etkisinde ortaya çıkan bu din bazı Hıristiyan mezheplerini etkilemeyi sürdürecektir.
(66–67–68) Avesta ‘bilmek, bilgi’ demektir. Eski İran dininin kutsal kitabıdır. Babil tutsaklığında Tevrat’ın yitirilişi sonra doğru yanlış toplanışı gibi büyük bir ihtimalle tevhid inancını aksettiren Avesta da Makedonyalı İskender’in İran’ı istilası sırasında yitirilmiştir. Metinde merhum Mutahhari ‘Gatalar’ bölümünde tevhit inancının yer aldığı fikrine değinmektedir. Clement Huart’ın verdiği bilgiye göre Ahuramazda en büyük tanrı sayılmakta idi. Bu da, hiç değilse Arap müşriklerinde de bazen görüldüğü gibi eski İran dininin kökeninde tevhit inancının olduğunu ve daha sonra ikici bir görünüm aldığını gösterebilir. Avesta adı verilen kitap eski bir İran lehçesi olan Zend ile yazıldığı için Zend-Avesta diye de anılır.
(69–70) Ehl-i kitap sonraları bu emaneti koruyamamış olsalar ve kitapları tahrif edilmiş olsa dahi, önceki ilahi kitaplara dâhil olan Yahudiler ve Hıristiyanlar ile Hacc suresi 22/17 ile teyit edilen rivayetler dolayısı ile ehli-kitap sayılan Mecusiler (Zerdüştiler)’dir. Nitekim İran İslam Cumhuriyeti Anayasası da İran da küçük bir azınlık olan Zerdüştileri ehli kitap saymaktadır.
(71–72–73) Sasani dönemi Zerdüştileri, Mani dini ve Mazdekiler: Sasaniler, 3. miladi yüzyıl başlarından İran’ın İslam çerçevesine girişine kadar İran da hüküm sürmüş olan hanedandır. Merhum Mutahhari Zerdüşt’ü hak peygamberden saymadığı gibi, Sasani dönemi Zerdüştilerin ikici olduğunu kesin olarak söylemektedir. Buna karşılık 65. notta belirtildiği üzere Sasani döneminde de hayır ve şer ilkeleri üzerinde tek ve üstün Tanrı (Allah) inancı bulunduğunu söyleyenler vardır. Esasen böyle olmasaydı İran Mecusilerine ehli kitap muamelesi yapılmaz ve büyük çoğunlukları ile İslami benimsemezlerdi.