Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Dinlerarası Diyalog ve Başkalaştırılan İslâm(Yazı Dizisi)

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Dinlerarası Diyalog ve Başkalaştırılan İslâm(Yazı Dizisi)

    15.Bölüm

    CUMA HUTBELERİNE İTİRAZ


    2006 yılı içerisinde, eski ABD Türkiye Büyük Elçisi

    Edelman ve AB. Türkiye Deligasyonu başkanı Kretsc­hmer’ in Cuma hutbelerinde geleneksel olarak okunan “Allah indinde din, İslâm’dır” (Âl-i İmrân, 19) meâlinde- ki ayetinin okunmasıyla dinler arasında ayırım ve Hıris­tiyanlığa tehdid yapıldığı iddiasıyla rahatsızlıklarını dile getirdikleri basında yer aldı. Hatta Edilman’ ın bu rahat­sızlığını AKP hükümetine mektupla ilettiği söylendi.

    Yine basında Diyanet İşleri Başkanlığının müftü­lüklere genelge göndererek, söz konusu ayetin okunma­masını taleb ettiği yönünde haberler yer aldı. Bunun üzerine Başbakanlık 03.04.2006 tarihli basın açıklama­sıyla olayı yalanladı. Benim de bildiğim kadarıyla Baş­kanlığın müftülüklere göndermiş olduğu resmi bir ge­nelgesi yoktur.

    Ancak, o günden bugüne, gerek yut içindeki ve ge­rekse DİTİB bağlı Yurtdışı camilerde hutbelerde bu aye­tin okunmasında kayda değer bir azalma olduğu gözlemlenmektedir. Bunda bazı imamların veya müftü­lerin şahsi tutumları da etkili olmuş olabilir.
    [color=green][size=10pt]Akıllı kimsenin lisanı kalbindedir. Düşünerek söyler. [color=red]İmam Ali (a.s)



    [color=black][size=10pt]Düştü Hüseyin atından sahray-ı Kerbelâ’ya...Cibril git haber ver Sultan-ı Enbiya’ya

    Yorum


      #17
      Ynt: Dinlerarası Diyalog ve Başkalaştırılan İslâm(Yazı Dizisi)

      16.Bölüm

      HIRİSTİYANLAR DOĞUŞTAN HIRİSTİYAN YARATILMIŞ


      Müslüman dinlerarası diyalogçularının İslâm’ı tahrif ha­reketlerinden birisi de, insanların doğuştan Hıristiyan, Müslüman ve Yahudi vb. din mensubu olarak yaratıl­ması iddiasıdır.


      Bakınız aynı Uşşak ne diyor: “Yani benim Müslü­man, senin Hıristiyan olarak yaratılman ya da benim Türk, senin Kürt olarak sırf biz tanışalım, kesret içinde vahdeti bulalım diye. İşte bu çoğulculuk, çok dillilik, çok dinlilik ... Allah ’ ın muradı olduğunu kabullenmek.”31


      Allah elbette insanları tanışmaları için kavim kavim yaratmıştır; ancak onları doğuştan ne şu dinin ne bu di­nin mensubu olarak mı yaratmıştır? Acaib bir iddia. Böy­le bir iddia, bir çok İslâmî hakikatı boşa çıkarmak olur.
      1.Hz. Peygamber (s.a.v.)’in “Her çocuk, fıtrat üze­re doğar.Çocuk,ebeveyni yahudiyse Yahudi,hıristiyansa Hıristiyan,mecusiyse Mecusi olur.” Şeklindeki meşhur hadislerine aykırıdır.
      2.Allah’ ın adalet ilkesini zedeler. Çünkü Allah in­sanları doğuştan farklı dinlerde yaratacak, sonra da kafir ve müşrik oldukları için ahrette cezalandıracak! Bu Al­lah’ ın âdil olmasına aykırı olduğu gibi, Allah’ın tahrif edilen her ilâhi dinden sonra dinini yenilemesi ve risa- let tarihi gerçeğine de aykırıdır.
      3.İslâm’ın önceki dinleri nesh ettiği inancına aykı­rıdır: İslâm inancına göre, İslâm’ın Hz. Peygamber’ e vah- yedilmesiyle Yahudilik ve Hıristiyanlık nesh edilmiştir. İnsanları Allah doğuştan Hıristiyan veya Yahudi yaratı­yorsa, o zaman Allah ’ ın ve Hz. Peygamber’ in insanları İslâm’a davet etmesinin bir anlamı kalıyor mu?
      4.İslâm’ın son din olması inancını ortadan kaldırır. İslâm sadece tarih açısından son din değildir; bir dinde olması gereken en başta doğan insan ve ahret açısından da tam dindir. Nitekim Allah buyuruyor ki: “Bugün sizin için dininizi kemâle erdirdim, size nimetimi tamamla­dım, ve size din olarak İslâm vaz ettim.” (Mâide:3)


      Uşşak gibi düşünen Müslüman dinlerarası diyalogçular, sap ile samanı birbirine karıştırma deyişinde ifade edildiği, hakikat de vahayı, doğru ile yanlışı birbirine ka­rıştırıyorlar.
      [color=green][size=10pt]Akıllı kimsenin lisanı kalbindedir. Düşünerek söyler. [color=red]İmam Ali (a.s)



      [color=black][size=10pt]Düştü Hüseyin atından sahray-ı Kerbelâ’ya...Cibril git haber ver Sultan-ı Enbiya’ya

      Yorum


        #18
        Ynt: Dinlerarası Diyalog ve Başkalaştırılan İslâm(Yazı Dizisi)

        17. Bölüm

        TÜRKİYE’NİN ŞEHİRLERİNE HAÇ VE SİYON DAMGASI VURMAK



        Müslüman Hıristiyan diyalogçuların diyalog toplantıla­rı için seçtikleri şehirlerimiz özellikle geçmişte Hıristi­yanlık için önemli olmuş şehirlerimizdir: İstanbul, İzmir, Hatay, İskenderun, Urfa, Harran vb.

        25-30 Eylül 2005 tarihinde Hatay’da tertiplenen “I. Hatay-Antioch Medeniyetler Buluşması, Antioch Güne­şi Altında” adlı toplantı, bütün toplantıların en rezili ve aynı zamanda ibretle üzerinde durulması gereken bir toplantıydı. Uluslar arası nitelikli olan bu toplantı “aka­demik” görünümlü siyasi bir toplantıydı.

        Hatay’da dinlerarası diyalog neyi medeniyetler itti­fakı buluşması yapmak için, Hatay ismini siyon yıldızı­na, Hıristiyan haççın çevirmek mi gerekliydi? Toplantının alt başlığı, “Antioch Güneşi Altında” ibare­si, güneş filan temsil etmiyor! Gökten inen, kanatlarını germiş beyaz güvercin ve ayakları altına yazılan ibare, sanmayın barışı temsil ediyor. O şekliyle o güvercin hı- ristiyanî bir semboldür; Teslis’ in üçüncü tanrısı Kutsal Ruhu temsil eder. (Bkz. Belge 4).

        Bu sembol, varlığını şu İncil cümlesinden alır: “Bü­tün insanlar vaftiz edildiğinde, Mesih de vaftiz edildi­ğinde ve dua ettiğinde, gökler açıldı ve kutsal ruh, bir güvercin gibi kendi şekliyle onun üzerine indiğinde, göklerden bir ses geldi: Sen benim sevgili oğlumsun, se­ninle ben çok hoşnutum.” (Luka: 3, 21-22) Başka eski İncil nüshalarında, son cümle yerine “Bugün seni do­ğurttum” cümlesi vardır.32

        Bugüne dek, dünyanın çeşitli kentlerinde bir çok benzer toplantı yapıldı, o şehirlerden hangisinin ismine siyon yıldızı ve haç işareti kazındı?

        Burada Ziya Paşa’nın şu meşhûr beytini balısla ha­tırlamamak elde değil:
        “Ümmîd-i vefa eyleme her şahs-ı değalde,
        Çok hacıların çıktı haçı zîr-i beğalden.”
        (Her hileci kişiden vefa ümidi bekleme,
        Çok hacıların koltuk altında haçı çıktı.)

        Mason Mithat Paşa’nın yaptığını hatırlamamak olur mu? Mithat Paşa da, batının gelişmesini Hıristiyanlık sa­narak batıcılık sevdasıylabir Osmanlı bayrağının ay ve hilâlinin yanına haç resmi kondurtmuştur. Hatıratında kendi yaptığı edepsizliği üçüncü bir şahıs ağzından tak­dirle anlatmayı da ihmal etmemiştir.33

        Görüyorsunuz, bu ülke ne cevherler ,insanlar ye- tiştirebilmiş! Gündüz elinde yanan fenerle sokaklarda dolaşan Sinoplu Diyogen’e sormuşlar: “Ne yapıyorsun!” Üstad? “Adam arıyorum, adam” demişti.

        Üstüne üstlük, Hatay Buluşmasını tanıtan kitapçı­ğın içine bir de Atatürk resmi koymuştur. Misyoner okullarını kapatan ve misyonerleri Türk çocuklarını Hı- ristiyanlaştırıyorlar diye ülkemizden kovan Atatürk’ün resmi böyle bir kitaba niçin konuyor!?

        Öyle sanıyorum ki, verdiğimiz bu birkaç örnek, Müslüman dinlerarası diyalogçuların diyalog adına nasıl bir İslâm anlayışına doğru gittiklerini göstermeye kafi­dir. Müslüman diyalogçuların İslâm bahçesinde yetiştir­meye çalıştıkları bu acı meyveler, umarım genç nesillerimizi zehirlemez. Bunların en acısı ve zehirlisi de, daha önce de belirttiğimiz gibi tevhid ile teslisi den­kleştirme aynileştirme girişimidir.

        Şimdi, tartışmasını yapmayı söylediğimiz soruya ge­lelim: Birçok dinlerarası diyalogçunun da dediği gibi Bekir Karlığa’nın “Allah aynı yollar farklı yaklaşımı doğrudur.”34 yargısının doğru olup olmadığı üzerinde duralım.

        Buradan maalesef tam bir sofistik mantık ve zihni­yet sergileniyor. Belki, “Her dine göre ayrı Tanrı olmaz; Tanrı Tek’tir” doğru önermesi ve akidesinden hareket ediliyor; ancak bu, her dinin Tanrı tasavvurunun O’na imân şekli olan amentüsünün aynı ve tek tanrı olduğu sonucunu zorunlu olarak doğurmaz. “Tek Tanrı, yollar farklı” şeklindeki Müslüman veya Hıristiyan diyalogçu- ların sloganları, mantık, matematik ve bizzat farklı yol­lar, yani dinler açısından saçmalıktır; bizzat her dinin kendi akidesine aykırıdır.

        Tek Tanrı, Hıristiyanlıktaki teslisin hangi tanrısı ola­bilir? Baba’ya mı, Oğul İsâ’ya mı, Kutsal Ruh Tanrı’ya mı karşılık gelecektir? Her üçüne de denirse bu, Tek = üç de­mek gibi bir şey olur. Bunlardan, sözgelimi Baba Tanrı, tek olarak nitelenirse, diğer ikisi artık Tanrı olmayacak­lar mıdır? Teslis inancına göre üç tanrı ortak bir cevhere sahiptir; ancak her üçü de ayrı üç şahıstır (persona).



        Görüldüğü hepsinin ortak cevheri Tanrı’dır; ama Baba, ne Oğuldur ne de Kutsal Ruh’tur; aynı şey böyle- ce diğerleri için de söylenir. Dolayısıyla ortada üç ayrı şahıs tanrı vardır. Diyalogçular bunu nasıl Tek Tanrı’ya indirgeyebiliyorlar da, “tevhid gibidir” diyebiliyorlar.

        Geçmişte Yahudiler gibi bazı Hıristiyan mezheple­ri, özellikle Yahya İbn Adî gibi Hıristiyan teologları,


        Müslümanlarla tartışmalarında ve bir ölçüde de İs­lâm’dan etkilenerek, İsa Tanrı, babanın kelâm ve hikmet sıfatının ve Kutsal Ruh da O’nun güç ve kudret sıfatının tecellisidir; o halde durum, İslâm’daki Allah’ ın sıfatları gibidir demişlerdir. Bugün de bazı Cizvit diyalogcu pa­pazlar Müslüman diyalogculara bu öğretiyi tekrarlıyor­lar; bunların en bilinen örneği, Th. Michel’dir.35


        Diyelim, Müslümanlara yanaşmak için iddia ettikle­ri gibi Tek Tanrı’nın sıfatları olarak kabul edelim. İslâm’da Allah’ ın sıfatları veya isimleri, yine Allah’ ın kendisini ni­teler ve Allah’dan başka ve ayrı tanrıların varlığına asla delâlet ve tekabül etmezler. Yani sıfatlarla Allah, hâşâ bir, iki, üç tanrı olmaz. Oysa Hıristiyanlıkta, İsâ’yı Tek Tanrı’- nın kelâm sıfatı ve Kutsal Ruh ’u güç sıfatı kabul edilse bi­le, bu sıfatlar Tek Tanrı (diyelim Baba Tanrı)dan ayrı varlıksal niteliğe sahip şahıs tanrılara tekabül ederler. Do­layısıyla İsâ’ya ve Kutsal Ruh’ a Tanrı’nın sıfatları demek, tanrıları, Tek tanrı’ya indirgemez. Çünkü bilindiği gibi teslise göre, İsa tanrı ve Kutsal Ruh tanrı, Baba’dan sıfat­ları olarak birincisi “doğurtma” ve ikincisi “üfleme” yo­luyla çıksa bile, İsa’nın kendi başına ve Kutsal Ruh’ un kendi başına ayrı tanrısal varlıkları söz konusudur.


        Yahudilikte İslâm’a yakın Tek Tanrı inancı vardır; fakat onların Tanrı hakkında, Tevrat metinlerinde geç­tiği şekliyle, Tanrı’ya Tanrılıkla asla bağdaştırılamaya- cak olumsuz nitelikte öğretileri vardır. Budizm’ de ve Hinduizmde tek ve şahıs bir Tanrının olup olmadığı bi­le tartışmalıdır.

        O halde nasıl oluyor da Allah, bu dinlerin Tanrıla­rıyla aynı ve tek görülebiliyor? Bir dinde her şeyden ön­ce esas olan Tanrı inancı ile bu inancın Tanrı’ya ait bildirilen nitelikleri, isimleri ve fiilleri vasıtasıyla insan­da tasavvur ettirdiği tanrı anlayışıdır. Yollar böyle fark­lı olursa, nasıl bütün dinler Tek ve Aynı Tanrı inancını tasavvur ettirirler?


        İhlâs Suresi: “De ki Allah Tek’tir, Samet’tir; doğma­mış ve doğurtmamıştır. O’na başka bir şey eşit ve denk değildir.”

        Kâfirûn Suresi: “Ey kâfirler! Ben sizin taptığınıza tap­mam O halde sizin dininiz size, benim dinim bana.”

        Fatiha Suresi:....... Râhman, Râhim Allah ’ ın adıyla­... Ancak Sana ibadet eder ve Sen’den yardım dileriz. Bi­zi doğru yola ilet.. Gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil” Âmin.

        Müfessirlere göre gazaba uğrayanlar Yahudiler; sap­mışlar da Hıristiyanlardır.

        O halde “Yollar farklı” ise; bütün yollar Tek Tanrı inancına götürmüyor. Zikrettiğimiz bu ayetlerde Allah, zaten farklı yılların Tek Tanrı’ya götüren yollar olmadı­ğını açıkça belirtiyor. Allah’ ın kendinde Tek olması ay­rı şeydir; insanların bu Tek Tanrı’yı dinlerinde ve imanlarında tasdik edip etmeleri ayrı şeydir. Dolayısıy­la, farklı yollar, insanları farklı farklı Tanrı inancına gö­türüyor. Allah’ a göre bu farklı ve tevhidçi olmayan inançların ise, hiçbir dini değeri yoktur. Çünkü Allah’ ın tabiatı hakkında yanlış şeylere inanıyorlar.

        Bu, “Bütün yollar Roma’ya çıkar” gibi bir şey değil­dir. Kaldı ki, ancak ve ancak Roma’ya çıkan bütün yol­lar Roma’ya çıkar; yoksa bütün yollar Roma’ya çıkmaz.

        Diğer taraftan, bazı dinler arası diyalogcular “Diya­log, dinlerin inançları ve kelâmî teolojik meseleleri üze­rinden yapılmamalı”, “diyalog dinleri birleştirme girişimi değildir” gibi laflar ediyorlardı! Bütün insanlar Tek Tan- rı’ya inanıyor demek ve böylece tevhidi ve teslisi aynı görmek nedir? Bu, kelâmî veya teolojik değil midir? Bü­tün iman ve inanışları denk ve aynı görmek dinleri bir görmek değil midir?

        “Yollar farklı, Allah Tek’tir” önermesi, zaten doğru sonuç vermeyen çelişkili bir önermedir. Yolların farklı­lığı neden ve neredendir? Eğer Hıristiyanlar da doğru­dan Allah, Tek’tir; doğurtmaz ve doğrulmaz deselerdi yollar farklı olmayacaktı.

        Örneklerde ortaya koymaya çalıştığımız gibi, çıka­rım, diyalog için anladıkları ve anlattıkları İslâm, Hz. Muhammed’siz ve Tevhid ile teslis arasında fark görme­yen, diyalog adına her türlü tavizin verildiği ılımlı baş­kalaştırılmış bir İslâm’dır.
        [color=green][size=10pt]Akıllı kimsenin lisanı kalbindedir. Düşünerek söyler. [color=red]İmam Ali (a.s)



        [color=black][size=10pt]Düştü Hüseyin atından sahray-ı Kerbelâ’ya...Cibril git haber ver Sultan-ı Enbiya’ya

        Yorum


          #19
          Ynt: Dinlerarası Diyalog ve Başkalaştırılan İslâm(Yazı Dizisi)

          18.Bölüm

          İSLÂM’IN HEDEFİ İNSANLIĞIN MÜSLÜMAN OLMASI DEĞİLMİŞ



          Polemik Değil Diyalog adlı kitabın “Ortak Söze Gelmek” başlıklı kısmına H.Karaman ile yapılmış bir sohbetin met­ni veriliyor. “Polemik”e yol açabileceği düşünülen bazı ayetler diyalog için yorumlanırken, şüphesiz doğru yo­rumlar da yapılarak güzel şeyler de söyleniyor. Müslü­manların kafirler ve müşriklerle dostluk kurup kuramayacağı meselesi tartışmasını Karaman şu cümlele­riyle bitiriyor: “Şimdi tekrar konumuza dönelim. Bütün insanların müslüman olmaları dinin, Kur’ an’ ın hedefi de­ğildir. Kur’ an’ın hedefi;din özgürlüğü ve adalet çerçeve- sinde,insanların birbirlerine karşı iyi ilişkiler içerisinde yaşadıkları bir dünya düzenidir.Kur’an bunu istiyor” (s .41)

          Cümlenin son ifadelerine bir itiraz olamaz : İslam kimsenin zorla ve kılıçla da müslüman yapılmasını iste­mez. Ancak cümlenin anlamadığımız tarafı insanların müslüman olması Kur’ an’ ın değildir kısmıdır. Karaman, “Kur’ an’ ın hedefi insanları Müslüman yapmak değildir .” şeklinde bir şeyler söyleseydi belki cümlesinin son kıs­mıyla birlikte değerlendirildiğinde anlamlı olabilirdi; ya­ni derdik ki Karaman, İslam insanların özgür iradesine ve seçimine seslenir, dileyen Müslüman olur,dileyen ol­maz gibi bir düşünceyi ifade etmek istemiştir.

          Kur’ an’ ın hedefi insanların müslüman olması de­ğilse, Kur’ an’ ın vahyedilmesinin ne anlamı var? Alem­lere rahmet,müjdeci ve uyarıcı olarak Hz. Muhammed (sav.) risalatle görevlendirilmiş olması, sadece başka din mensuplarının misyonerlik yapmaları için özgür­lükçü bir ortam ve düzen sağlamak için midir? Kur’ an’- da davet ve tebliğ emri hiç yok mudur? Kur’ an’ ın hedefi insanaları müslüman olması değildir derken Karaman’ ın zihninde hidayet Allah’tan dır yargısı; Peygamber’ e “ Sen dilediğini doğru yola eriştiremezsin,lakin Allah eriş­tirir” (Kasas 56) şeklindeki ayeti veya benzer ayetleri düşünmüş olabilir.Nevar ki, yine de bunlarla Karaman- ’ın kendi yargısı çelişiktir. Çünkü Allah, Hz. Peygam­ber’ e senin vazifen ancak tebliğdir, hidayet ancak Ben’ im işimdir derken tam da Kur’ an’ ın hedefinin insanların müslüman olması olduğunu belirtiyor.

          Kısaca ifade edecek olursak, Kur’an’ ın hedefinin öz­gür ve adil bir dünya düzeni olmasıyla, aynı zaman in­sanların müslüman olması veya insanlara müslüman olmaları için teklifte bulunmak çelişki teşkil etmez.

          Sonuç olarak diyebilirz ki, diyalog düşüncelerinden verdiğimiz bazı örneklerin de gösterdiği gibi, Müslüman diyalogçuların yaptıkları diyaloğun Hz. Muhammed ‘e ve ümmetine bir faydası olmayacağı açıktır.


          Dipnotlar:
          1Gazeteci I er ve Yazarl ar Vakfı, bu amaç I ı ve ge­rekçe I i 6-7 Haziran 1997 tarihinde İstanbul Hil­ton Otel’de “Medeniyeti erarası Diyal og” isim I i bir konferans tertip etmiştir. Teb I iğ I eri, “Mede­niyet I er Çatışmasından DiyaI oğa” adıyI a İstan­bul, 2000 neşretmişI erdir.
          2Paton ((D.R.): Breaking Barriers, NaI robi, 1975, Geneva, WCC, 1972, s. 73.
          3Aydüz (D.): Tarih Boyunca Din I erarası DiyaI og, İzmir, 2005, s. 20-21.
          4Neuner (J.) and Dupu I s (S.J.): The Christian FaI th in the Doctrinal Documents of Catho I ic Church, London, Col I ins, 1983, s. 323
          5Zaman, “Dünya Barışı İçin” ad I ı M.Erişen ve M.Ermek’ in haberi, 10 Şubat 1998.
          6Flannery (A.): Vatican Concil II, The Conci I iar and Post Consi I iar Documents, Dub I in, 1981, s. 819.
          7Papa II. John Paul: Redemptoris Missio, Vati­can, Roma, 1991, s. 55-57.
          8Gü Ien (F.): Kur’an’dan İdrake YansıyanIar, İs­tanbul, 2000, s. 247-248.
          9Bu nikah I anma olayına eserin 146 no I u dipno­tu ile GüI en, Ali el-Muttaki’nin “Kenzu’l-Umma- l” (11/424) ad I ı eserinden dayanak gösteriyor. Ancak rivayetin metnini vermiyor. Orada Hz.PeygamberI e isnad ediI en söz şudur: “Sa’d İbn Cünade’den, Al Iah Resûlü dedi: Cennet’te Al Iah beni İmrân kızı Meryem, Firavun un ha­nımı ve Musa’nın kız kardeşi ile evIendirece- k...” Bu rivayet farkI ı ravi I erden az çok farkI arI a Taberânî: Mu’cemu’l-Kebîr, VI, 52, no: 5485;
          Heysemî: Mecmu’ a, IX, 128, gibi diğer kaynak­larda da geçmektedir. Ancak rivayet sahih ha­disi erin kaynağı Kütub-i Sitte’de yoktur.
          10Karayeğen (İ.): “10 Yıldır Doğru Adrestesiniz”, Aksiyon Özel Sayı, No: 470, s Arai ık 2003, s. 5.
          11Oruç (M.): Dinierarası Diya i og Tuzağı ve Dinde Reform, 3. baskı, Arı Sanat Yayın i arı, İstanbul, tz. S. 30-31.
          12Zaman On Line, 9.12.2006, N.Akman: “Kardi - nal Ratzinger Türkiye’de Papa Oldu.”
          13Hz.İsâ’nın dönüşüyie ilgi i i gösteri ien ayeti erin yorumunda, meşhur tefsirci el-Kurtubi’ye göre, Sahabe ve Tâbi’ûn devrinde yorum ihti i afı çık­mıştır. Bkz. El-Kurtubî: el-Cârni' u li’l-Ahkâmi’l- Kur’ân, Ke i ime, 1934, c. 16, s. 105.
          14Yıldırım (S.): “Saiat ve Se i am Hz. İsa İçin”, Ak­siyon, sayı 470, 8 Arai ık 2003, s. 45.
          15Yıldırım (S): Kur’ân-ı Hakîm ve Açıkiamai ı Meâli, İstanbul, 2002, s. 9.
          16Kutsal Kitap, Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul, 2001, s. 1193.
          17Kutsal Kitap, s. 1374.
          18Batı’da Kur an hakkında en son çıkan kitap i ar­dan birisi olan “The Cambridge Companion to the Qur’ân” (Cambridge University Press, 2006) adl ı eserde, H.Motzki “Alternatif Acco­unts of the Qur’ân’s Formation” adi ı makaie- sinde, “Kur^ni ın yazarı Muhammet’tir" demektedir, bkz. s. 59.
          19Mason (D.): Le Coran et la Reveiation Judeo- Chretienne, 2 cilt, Paris, 1958.
          20Wickwire (D.): Yahudi, Hıristiyan ve İslâm Kay- nakl arına Göre Kutsal Kitabın Değişmezi iği, İs­tanbul 1999; Agy.: İlahiyata Ait Bir Kaynak Kitap (Henüz basılmamıştır)
          21Mil i i Eğitim Bakan i ığı Din Kültürü ve Ahlâk Bil­gisi, 5, İstanbul 2002, s. 18.
          22A.g.e., s. 29.
          23A.g.e., s. 29.
          24A.g.e., s. 29.
          25As i an (A.): Re i igious Plura i ism in Christian and Is i amic Phi i osophy, Surrey, 1998, s. 262.
          26Kur’ân: İhlâs Suresi
          27Tempo: Sayı 990, 23 Kasım 2006, s. 18.
          28Tempo: 990. Sayı, 23 Kasım 2006, s. 19.
          29http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id= 218557 (Hürriyet, 18 Nisan 2004)
          30Vatan Gazetesi: “Herkes Hıristiyan Olsun”, 22.10.2007.
          31Zaman, 09.12.2006, C.Uşşak: Diyaiogda Her- kez Kazanır, s. 3 (http:/www.zaman.com.tr/we- bapp-tr/yazdır.do?haber no=465339.
          32The Ho i ey Bib i e, Reviser Standart Version, 2. baskı, 1974, s. 57,dipnot k.
          33Mithat Paşa: Tabsıra-i İbret, İstanbul, 1325H, c.I, s. 181.
          34Tempo, s. 18
          35Michel (Thomas): Tevhid Çizgisinde Müsi üman Hıristiyan Di iayoğu, Hz. İsa’nın Geri Dönüşü, İstanbul, Yeni Asya Neşriyat, 2004.
          [color=green][size=10pt]Akıllı kimsenin lisanı kalbindedir. Düşünerek söyler. [color=red]İmam Ali (a.s)



          [color=black][size=10pt]Düştü Hüseyin atından sahray-ı Kerbelâ’ya...Cibril git haber ver Sultan-ı Enbiya’ya

          Yorum

          YUKARI ÇIK
          Çalışıyor...
          X