Sosyalistlerin diğer bir iddiası da insanda olan ahlak, sanat, din v.s. olguların tamamı toplumdan insana geçmiştir. Eğer bu görüş yeryüzünde olan bir çok afyon din içinse doğrudur. Buna itirazımız yok. Fakat İslam dini için bu iddianın bir tutarlılığı yoktur.
Dr.Kıvılcımlı der ki; Toplum bireye dünyaya geldikten sonra değil, daha anasının rahmine düşerken bile egemendir. Birey ana rahmine eğer Avusturalya kabilelerinden birinde düştüyse “vahşi” Avrupada düştüyse “medeni” damgasını yiyecektir…..
Birey toplum deryasının içine düşmüş bir süngere benzer. Süngerin içinde ne varsa o denizden gelmiştir. Bireyi bir sünger gibi sıkalım . İçinden çıkan ve benimdir dediği şey (din, ahlak, adet, alışkanlıklar, ilim, görüş) hepsi içinde yaşadığı (aile, çevre, okul, hayat, sınıf)tan gelme ve dolmadır. Konuştuğu dil, edindiği huy, taşıdığı fikir etrafından kapmadır. Onun için toplumu birey değil, bireyi toplum yapar. Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Kısaca Marksizm’in düşünüşü Sosyal insan yay: s56,58
Eğer gerçekten İslam dinide toplumun peygamber efendimize yüklediği bir inançsa bu din o dönemin toplumunun gelenek ve örfüne ait inançları beslemesi gerekir. Ve bu dinin o toplumun hiçbir örfüne, hiçbir geleneğine karşı gelmemesi gerekir. Bilakis toplumun örf ve adetlerini, dini inançlarını savunması gerekir. Şimdi bu konuyla ilgili bazı ayetleri vicdanlı bir şekilde değerlendirelim.
Yoksulluk korkusundan çocuklarınızı öldürmeyin. Biz onlara da size de rızk veririz. Onları öldürmek büyük günahtır. İsra 31
Peygamber efendimizin yaşadığı dönemde, içerisinde bulunduğu toplum çocuklarını yoksulluk kalma korkusundan dolayı öldürürlerdi. İslam bu duruma itiraz etmekte ve bu geleneğe karşı gelmektedir. Yani toplumun geleneğini yaşayan bir peygamber değil, toplumun geleneğine itiraz eden bir peygamber görüyoruz.Peygamber hep itiraz eder.
Oysa onlardan birine kız çocuğu müjdesi verildiğinde içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilir. Nahl 58
Kendisine verilen müjdenin kötü etkisinden kavminden gizlenir. “Onu aşağılık ve zillet içinde korusun mu, yoksa toprağa mı gömsün?” Bakın verdikleri hüküm ne kötüdür. Nahl 59
Peygamberin içerisinde yaşadığı toplum kendisine verilen kız çocuğu haberine karşı öfkelenir, kız çocuğunun olmasını istemez ve o çocuğu toprağa gömer. Veya onu korumayı kendisi için aşağılık ve zillet yani rezil, onursuz bir iş sayar. Kuran der ki; “Onu aşağılık ve zillet içinde korusun mu, yoksa toprağa mı gömsün?” . onların bu hükmünü, eğer bu din toplumun peygambere yüklediği bir din ise onaylaması gerekirken İslam itiraz eder Kuran derki “Bakın verdikleri hüküm ne kötüdür” .
Bu toplum kız çocuğunu kendisi için bir onursuzluk sayarken, Kuran “kız çocuğu müjdesi”, “Kendisine verilen müjdenin” diyerek kız çocuğuna “müjde” olarak nitelendir miyor mu? Bu dini bu toplum mu peygambere yükledi? Yoksa tersi mi oldu?
Ve geçmişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu çirkin, iğrenç ve kötü bir yoldur. Nisa 22
Yine peygamber efendimizin yaşadığı toplumda erkekler babaları öldükten sonra üvey anneleriyle evlenebiliyorlardı. İslam bu geleneğe de itiraz ediyor. Hatta bu işi çirkin, iğrenç ve kötü bir yol olarak nitelendiriyor. Biz tarihte toplumun gelenekleriyle yetişmiş, bu geleneklere bağlı bir peygamber değil, bilakis kendi toplumun geleneğiyle, diniyle savaşan bir peygamber görüyoruz. Aşağıdaki ayet bunu açık bir şekilde ifade ediyor.
Küfre düşenler seni gördüklerinde “sizin ilahlarınıza dil uzatan bu mu? Diyerek hep seninle alay ederler. Enbiya/36
Evet peygamber efendimiz kendi toplumun dinine uymuyor bilakis o dine dil uzatıyor ve bunun bedeli olarak da kendisiyle alay ediliyor. Yine başka bir surede buyuruluyor ki; Deki ey Kafirler, ben sizin taptığınıza tapmam…benim dinim bana, sizin dininiz size (Kafirun Suresi) Bu ayette Allah peygambere hitaben” Deki ey Kafirler, ben sizin taptığınıza tapmam” diyor. Yani peygamber kendi içerisinde yaşadığı toplumun dinini kabul etmiyor ve “ben sizin taptığınıza tapmam” diyor. Surenin sonunda “sizin dininiz size” diyerek onların dinini kabul etmediğini beyan ediyor. O halde nasıl bu din toplumun peygamber efendimize dayattığı bir din olabilir? Yine başka bir ayette İslam dininin karşısında olanların peygambere hakaret ettikleri ve kendi ilahlarının ayrı olduğunu ve bu ilahları bırakmayacakları dile getirilmemiş midir?. Deli bir şair için mi biz ilahlarımızı bırakalım” derlerdi. Safat 36
bırakın peygamber efendimizin inancını bırakın inancını toplumdan almayı bilakis bu toplumun inancına savaş açtığını görmekteyiz.
Şu hayvanların karnında olan (yavrular) sadece erkeklerimize mahsustur ve eşlerimize (onları yemek) haramdır; ama (o yavru) ölü olursa onların hepsi onda ortaktır” dediler. Yakında bu açıklamalarının cezasını verecektir. Enam 139
Yukarıda ki ayette Erkekler hayvanların karnında olan yavruları sadece erkelere mahsus olduğunu söylemişler, kadınları ise bu haktan mahrum ettiklerini. Ama eğer yavru ölü doğarsa kadınında buna ortak olduğunu ima ettiklerini anlamıyor muyuz. . İslam yine itiraz eder.
Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. ..Mücadele1
İçinizden kadınları zihar edenler, kadınları onların anaları değildir. Anaları yalnız onları doğuran kadınlardır. Kuşkusuz onlar çirkin ve yalan bir söz söylüyorlar. …Mücadele 2
Kadınlarını zihar edenler ve sonra dedikleri sözden dönenler, eşleriyle temas etmeden önce bir köle azat etmelidirler. Mücadele 3
Yukarıdaki ayetler bir kadının kocasına karşı vermiş olduğu mücadeleden dolayı mücadele suresi adını almıştır. Kadın kocasını peygamber efendimize şikayet eder ve bu ayetler iner. Bu ayetlerin o döneminin toplumunun içerisinde ki erkeklerin kadınlara yapmış olduğu bir haksızlığa itiraz ettiğini ve bu haksızlığı ortadan kaldırdığını görmüyor muyuz?
Yine o dönemde halk körleri, sakatları ve hastaları kendilerinden ayırıyorlar kendi aralarina mesafe koyuyorlardı. Bugünün deyimiyle farklı sınıflar yaratmışlardı. Üst sınıf sağlıklılar, alt sınıf engelliler. 12 imamın 5'inci si olan imam Muhammed bagır (as) diyor ki; Medine halkı, İslam'dan önce körleri, sakatları ve hastaları kendilerinden ayırırlardı. Ve onlarla birlikte yemek yemenin sakıncalı olduğunaa inanırlardı. Peygamber (saa) Medine'ye geldiğinde bir arada yemeek yemelerinin bir sakıncasının olmadığı bu ayertlee açıklandı. (kaynak; Tefsir-i Kummi c2 s 108)
Köre bir sakınca yoktur, sakata da bir sakınca yoktur, hastaya da bir sakınca yoktur.......toplu halde veya ayrı olarak yemek yemenizde sizin için bir sakınca yoktur. (Nur suresi 61)
Arap cahiliye geleneğinde yetim kızlar güzelse onlarla evlenirler ve mallarına el koyarlardı. Çirkin olurlarsa baskalarının evlenmelerine mani oluyorlar, kendileride evlenmeyip malarına el koyuyorlar ve onları mahrum bırakıyorlardı. Allah teala bu sömürü zihniyetini de ayetle kaldırıyor. Kuran buyuruyor ki;
,,,, evlenmek istediğiniz fakat belirlenen haklarını vermek istemediğiniz yetim kızlar ile aciz çocuklar hakkındaki ve öksüzlere karşı adaletle davranmanız hususundaki hükmü, kitaptan size okunan ayetlerde açıklıyor. (Nisa suresi 127)
Peygamber efendimizin doneminde kadınların malları zorla miras alınırdı.
Ey iman edenler! Kadınlardan zorla miras almanız size helal değildir. (Nisa suresi 19)
Rivayet edilir ki Mekke'nin servet sahipleri peygamber efendimize gelerek "sen zenginlerin mi peygamberisin, yoksa fakirlerin mi" Sen toplantılarını günde iki defa yap. Sabahları fakirler, köleler ve yalın ayaklılar seni dinlesinler, ikindi vakti ise biz zenginler senin toplantına katılalım. Zira bizler fakirlerle aynı toplantıda bulunmak istemiyoruz" dediler. Netice itibari ile bu zenginler eski adetlerinin yani sınıf farklılığının devam etmesini istiyorlar. Öyle ya onların parası var, nasıl olurda fakirlerle aynı ortamda bulunurlar? Aynı bugünkü kenndilerini halkın hizmetlisi olarak lanse eden fakat halka tepeden bakan, halkla sofralarını, mahallelerini ayıran aslında halkı kendi hizmetlisi olarak görmek isteyen iktidarlar gibi. Allah'ın bu düzeni onaylaması mümkün değildir. Allah'ın ayeti buyuruyor ki;
Sabah ve akşam Rablerine yalvaran, yalnız O'nun rızasını dileyen kimselerle birlikte sabredip sebat göster. Dünyanın süsüne meylederek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi hatırlamaktan gafil kıldığımız, heva ve hevesine uyan ve işi aşırılık olan kimseye boyun eğme. (Kehf suresi 28)
Başka bir ayette Allah teala buyuruyor ki; Rablerini hoşnut etmeyi dileyerek sabah akşam O'nu çağıran kimseleri yanından kovma. (Enam suresi 52)
imam Muhammmed bagır : diyor ki; Cahiliye döneminde Araplar bir deveyi 10 parçaya bölerdi. Sonra 10 tane ok arasında (peygamber efendimizin peygamber olmadığı arapların dönemi) taksim ederler. Bunların 7 tanesinin payı vardı. 3 tanesinin yoktu. Birinci okun 1 payı, ikinci okun 2 payı, üçüncü okun 3 payı, dördüncü okun 4 payı, rinin beşinci okn 5 payı, alltıncı okun 6 payı, yedinci okun ise 7 payı vardı. Son üç okun hiç payı yoktu ve kesilen hayvanın parasınıda payı olmayaan ok sahipleri verirdi. Bu oklar fal okları diğer adıyla kumar ve sömürü oklarıydi. Kuran bir marjinallik daha yaptı ve bu sömürü üzerine kurulmuş, insanların emeek harcamadan kazandığı ve sabah kalvaltısnda 3 hurmaya hasret çocukların yiyecklerinin kaybedildiği bu çirkin adette kaldırıldı. Kuran buyuruyor ki; ,
,,,,fal oklarıyla hayvanların etini bölüştürmeniz size haram kılınmıştır. (maide suresi 3)
İslam dini rüşvete de karşı gelmiştir.
Mallarınızı aranızda batılla (haksızlıkla) yemeyin ve bile-bile insanlaarın mallarından bir bölümünü yemeniz için onları hakimlere aktarmayınız. (bakara suresi 188)
Aşağıdaki Kuran’dan seçtiğim bazı ayetler yine o dönemin toplumunun ahlakla, vicdanla, adaletle örtüşmeyen bir takım yanlışlarına itiraz eder.
Onlardan çoğunun günaha, azgınlığa ve haram yemeğe koştuklarını görürsün. Yaptıkları iş ne kötüdür. Maide/62
Ölçü ve tartıda başkalarının hakkını eksik verenlerin vay haline.
Onlar insanlardan ölçerek bir şey aldıklarında tam alırlar.
Ama onlar ölçerek veya tartarak bir şey verdiklerinde eksik verirler. Mutaffifin1,2,3
Yetimlerin mallarını kendilerine verin, kötü olanı iyiyle değiştirmeyin (kendi kötü malınızı onların iyi malıyla değiştirmeyin) ve onların malını kendi malınıza ekleyerek yemeyin. Nisa4
Haksız yere yetimlerin mallarını yiyenler, gerçekte karınlarına ateş doldurmaktalar. Nisa10
Allah kiminizi kiminizden rızk yönünden üstün kıldı. Üstün kılınanlar rızkta eşit olmaları için kendi rızklarını kölelere vermezler. Onlar, Allah’ın nimetini inkar mı ediyorlar. Nahl 71
Allah’ın öldürmesini haram kıldığı nefsi, haklı bir sebep olmadıkça öldürmeyin. İsra 33
Yetimin malına olgunluk çağına erişinceye kadar, en güzel yöntem dışında yaklaşmayın. Ahde vefa gösterin. Çünkü ahit sorulacaktır. İsra 34
Bir şeyi ölçerken ölçeyi tam tutun ve doğru bir teraziyle tartın. İsra 35
Kuran aynı zamanda önceki peygamberlerinde içerisinde yaşadıkları toplumların adaletsiz, ahlaksız bir takım işlerine karşı itiraz edip, bu yanlışları düzeltmeye çalıştıklarını belirtmektedir.
Medyen’e de kardeşleri Şuayb’i (gönderdik). O “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; …Ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların mallarını eksiltmeyin ve düzeltilmesinden sonra (tekrar) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın. Araf 85
(Şuayb) Ey kavmim adaleti gözeterek ölçü ve tartıyı tam verin. İnsanların haklarını azaltmayın ve yeryüzünde fesat çıkarmaya kalkışmayın. Hud 85
Lut peygamberin kavminin erkekleri erkeklerle ilişki kuruyordu. Lut peygamber bu davranışlarına karşı çıkıyor.
(Lut) Hani o kavmine şöyle demişti “Alemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı kötü ve çirkef bir işe mi yelteniyorsunuz? Ankebut/28
Siz erkeklerle ilişki kurup, yol kesiyor ve toplantılarınızda kötü işler yapıyorsunuz. Ankebut/29
Mesela Şuayp peygamberin “Ey kavmim adaleti gözeterek ölçü ve tartıyı tam verin. İnsanların haklarını azaltmayın” demesi aslında getirdiği dinin bir kuralıdır. Dolayısıyla Şuayp peygamberin savunduğu dinin, içinde yaşadığı toplumun yaşamıyla uyuşmadığını görmekteyiz.
Bir kişi eğer inancını toplumdan alıyorsa bu bir taklittir. İslam ise taklidi kabul etmiyor.
(İbrahim) Hani o babasına ve kavmine “sürekli karşısında ibadet için dikildiğiniz bu heykeller nedir” demişti. Enbiya 52
Onlar “biz babalarımızı bunlara tapar bulduk” dediler. Enbiya 53
Gerçekten siz de, babalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz” dedi. Enbiya 54
Hani İbrahim, babasına ve kavmine demişti ki: “ben sizin taptıklarınızdan uzağım”. Zuhruf 26
Sanırım aşağıdaki söz İslam’ın toplumun adet ve geleneklerine mahkum olmasını red ettiğinin sadece bir örneğidir.
İmam Ali: Kim bir topluluğun yapmış olduğu işe razı olursa, onlardan sayılır. Onlardan sayılan her kişininde iki suçu vardır. O işi işlemek suçu, o işe razı olmak suçu. Nehcül Belağa S426
İslam dini beni toplum yarattı bendeki huy, karakter, yaşam tarzı tamamen toplumuma aittir diye bir mazeret kabul etmez. Veya bendeki yaşam tarzını, inancımı tarih oluşturdu.” O halde benim sorumluluğum var” mazeretini de kabul etmez. Bilakis İslam tarihin ve toplumun insan üzerindeki zincirlerini kırmasını ister. Eğer insandaki beni toplum oluşturduysa, neden bu “ben” kendi toplumuna karşı çıkıyor? Neden toplumu gibi geleneklerine, dinine, toplumun ileri gelenlerine itaati, boyun eğmeyi, kabul etmiyor?
Bu arada sosyalist arkadaşlara bir soru sormak istiyorum. Neden insanların dini genellikle toplumdan insana geçiyorda, İslam dininde bu yasa yıkılıp tam tersi oluyor?
Dr.Kıvılcımlı der ki; Toplum bireye dünyaya geldikten sonra değil, daha anasının rahmine düşerken bile egemendir. Birey ana rahmine eğer Avusturalya kabilelerinden birinde düştüyse “vahşi” Avrupada düştüyse “medeni” damgasını yiyecektir…..
Birey toplum deryasının içine düşmüş bir süngere benzer. Süngerin içinde ne varsa o denizden gelmiştir. Bireyi bir sünger gibi sıkalım . İçinden çıkan ve benimdir dediği şey (din, ahlak, adet, alışkanlıklar, ilim, görüş) hepsi içinde yaşadığı (aile, çevre, okul, hayat, sınıf)tan gelme ve dolmadır. Konuştuğu dil, edindiği huy, taşıdığı fikir etrafından kapmadır. Onun için toplumu birey değil, bireyi toplum yapar. Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Kısaca Marksizm’in düşünüşü Sosyal insan yay: s56,58
Eğer gerçekten İslam dinide toplumun peygamber efendimize yüklediği bir inançsa bu din o dönemin toplumunun gelenek ve örfüne ait inançları beslemesi gerekir. Ve bu dinin o toplumun hiçbir örfüne, hiçbir geleneğine karşı gelmemesi gerekir. Bilakis toplumun örf ve adetlerini, dini inançlarını savunması gerekir. Şimdi bu konuyla ilgili bazı ayetleri vicdanlı bir şekilde değerlendirelim.
Yoksulluk korkusundan çocuklarınızı öldürmeyin. Biz onlara da size de rızk veririz. Onları öldürmek büyük günahtır. İsra 31
Peygamber efendimizin yaşadığı dönemde, içerisinde bulunduğu toplum çocuklarını yoksulluk kalma korkusundan dolayı öldürürlerdi. İslam bu duruma itiraz etmekte ve bu geleneğe karşı gelmektedir. Yani toplumun geleneğini yaşayan bir peygamber değil, toplumun geleneğine itiraz eden bir peygamber görüyoruz.Peygamber hep itiraz eder.
Oysa onlardan birine kız çocuğu müjdesi verildiğinde içi öfkeyle dolarak yüzü simsiyah kesilir. Nahl 58
Kendisine verilen müjdenin kötü etkisinden kavminden gizlenir. “Onu aşağılık ve zillet içinde korusun mu, yoksa toprağa mı gömsün?” Bakın verdikleri hüküm ne kötüdür. Nahl 59
Peygamberin içerisinde yaşadığı toplum kendisine verilen kız çocuğu haberine karşı öfkelenir, kız çocuğunun olmasını istemez ve o çocuğu toprağa gömer. Veya onu korumayı kendisi için aşağılık ve zillet yani rezil, onursuz bir iş sayar. Kuran der ki; “Onu aşağılık ve zillet içinde korusun mu, yoksa toprağa mı gömsün?” . onların bu hükmünü, eğer bu din toplumun peygambere yüklediği bir din ise onaylaması gerekirken İslam itiraz eder Kuran derki “Bakın verdikleri hüküm ne kötüdür” .
Bu toplum kız çocuğunu kendisi için bir onursuzluk sayarken, Kuran “kız çocuğu müjdesi”, “Kendisine verilen müjdenin” diyerek kız çocuğuna “müjde” olarak nitelendir miyor mu? Bu dini bu toplum mu peygambere yükledi? Yoksa tersi mi oldu?
Ve geçmişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu çirkin, iğrenç ve kötü bir yoldur. Nisa 22
Yine peygamber efendimizin yaşadığı toplumda erkekler babaları öldükten sonra üvey anneleriyle evlenebiliyorlardı. İslam bu geleneğe de itiraz ediyor. Hatta bu işi çirkin, iğrenç ve kötü bir yol olarak nitelendiriyor. Biz tarihte toplumun gelenekleriyle yetişmiş, bu geleneklere bağlı bir peygamber değil, bilakis kendi toplumun geleneğiyle, diniyle savaşan bir peygamber görüyoruz. Aşağıdaki ayet bunu açık bir şekilde ifade ediyor.
Küfre düşenler seni gördüklerinde “sizin ilahlarınıza dil uzatan bu mu? Diyerek hep seninle alay ederler. Enbiya/36
Evet peygamber efendimiz kendi toplumun dinine uymuyor bilakis o dine dil uzatıyor ve bunun bedeli olarak da kendisiyle alay ediliyor. Yine başka bir surede buyuruluyor ki; Deki ey Kafirler, ben sizin taptığınıza tapmam…benim dinim bana, sizin dininiz size (Kafirun Suresi) Bu ayette Allah peygambere hitaben” Deki ey Kafirler, ben sizin taptığınıza tapmam” diyor. Yani peygamber kendi içerisinde yaşadığı toplumun dinini kabul etmiyor ve “ben sizin taptığınıza tapmam” diyor. Surenin sonunda “sizin dininiz size” diyerek onların dinini kabul etmediğini beyan ediyor. O halde nasıl bu din toplumun peygamber efendimize dayattığı bir din olabilir? Yine başka bir ayette İslam dininin karşısında olanların peygambere hakaret ettikleri ve kendi ilahlarının ayrı olduğunu ve bu ilahları bırakmayacakları dile getirilmemiş midir?. Deli bir şair için mi biz ilahlarımızı bırakalım” derlerdi. Safat 36
bırakın peygamber efendimizin inancını bırakın inancını toplumdan almayı bilakis bu toplumun inancına savaş açtığını görmekteyiz.
Şu hayvanların karnında olan (yavrular) sadece erkeklerimize mahsustur ve eşlerimize (onları yemek) haramdır; ama (o yavru) ölü olursa onların hepsi onda ortaktır” dediler. Yakında bu açıklamalarının cezasını verecektir. Enam 139
Yukarıda ki ayette Erkekler hayvanların karnında olan yavruları sadece erkelere mahsus olduğunu söylemişler, kadınları ise bu haktan mahrum ettiklerini. Ama eğer yavru ölü doğarsa kadınında buna ortak olduğunu ima ettiklerini anlamıyor muyuz. . İslam yine itiraz eder.
Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. ..Mücadele1
İçinizden kadınları zihar edenler, kadınları onların anaları değildir. Anaları yalnız onları doğuran kadınlardır. Kuşkusuz onlar çirkin ve yalan bir söz söylüyorlar. …Mücadele 2
Kadınlarını zihar edenler ve sonra dedikleri sözden dönenler, eşleriyle temas etmeden önce bir köle azat etmelidirler. Mücadele 3
Yukarıdaki ayetler bir kadının kocasına karşı vermiş olduğu mücadeleden dolayı mücadele suresi adını almıştır. Kadın kocasını peygamber efendimize şikayet eder ve bu ayetler iner. Bu ayetlerin o döneminin toplumunun içerisinde ki erkeklerin kadınlara yapmış olduğu bir haksızlığa itiraz ettiğini ve bu haksızlığı ortadan kaldırdığını görmüyor muyuz?
Yine o dönemde halk körleri, sakatları ve hastaları kendilerinden ayırıyorlar kendi aralarina mesafe koyuyorlardı. Bugünün deyimiyle farklı sınıflar yaratmışlardı. Üst sınıf sağlıklılar, alt sınıf engelliler. 12 imamın 5'inci si olan imam Muhammed bagır (as) diyor ki; Medine halkı, İslam'dan önce körleri, sakatları ve hastaları kendilerinden ayırırlardı. Ve onlarla birlikte yemek yemenin sakıncalı olduğunaa inanırlardı. Peygamber (saa) Medine'ye geldiğinde bir arada yemeek yemelerinin bir sakıncasının olmadığı bu ayertlee açıklandı. (kaynak; Tefsir-i Kummi c2 s 108)
Köre bir sakınca yoktur, sakata da bir sakınca yoktur, hastaya da bir sakınca yoktur.......toplu halde veya ayrı olarak yemek yemenizde sizin için bir sakınca yoktur. (Nur suresi 61)
Arap cahiliye geleneğinde yetim kızlar güzelse onlarla evlenirler ve mallarına el koyarlardı. Çirkin olurlarsa baskalarının evlenmelerine mani oluyorlar, kendileride evlenmeyip malarına el koyuyorlar ve onları mahrum bırakıyorlardı. Allah teala bu sömürü zihniyetini de ayetle kaldırıyor. Kuran buyuruyor ki;
,,,, evlenmek istediğiniz fakat belirlenen haklarını vermek istemediğiniz yetim kızlar ile aciz çocuklar hakkındaki ve öksüzlere karşı adaletle davranmanız hususundaki hükmü, kitaptan size okunan ayetlerde açıklıyor. (Nisa suresi 127)
Peygamber efendimizin doneminde kadınların malları zorla miras alınırdı.
Ey iman edenler! Kadınlardan zorla miras almanız size helal değildir. (Nisa suresi 19)
Rivayet edilir ki Mekke'nin servet sahipleri peygamber efendimize gelerek "sen zenginlerin mi peygamberisin, yoksa fakirlerin mi" Sen toplantılarını günde iki defa yap. Sabahları fakirler, köleler ve yalın ayaklılar seni dinlesinler, ikindi vakti ise biz zenginler senin toplantına katılalım. Zira bizler fakirlerle aynı toplantıda bulunmak istemiyoruz" dediler. Netice itibari ile bu zenginler eski adetlerinin yani sınıf farklılığının devam etmesini istiyorlar. Öyle ya onların parası var, nasıl olurda fakirlerle aynı ortamda bulunurlar? Aynı bugünkü kenndilerini halkın hizmetlisi olarak lanse eden fakat halka tepeden bakan, halkla sofralarını, mahallelerini ayıran aslında halkı kendi hizmetlisi olarak görmek isteyen iktidarlar gibi. Allah'ın bu düzeni onaylaması mümkün değildir. Allah'ın ayeti buyuruyor ki;
Sabah ve akşam Rablerine yalvaran, yalnız O'nun rızasını dileyen kimselerle birlikte sabredip sebat göster. Dünyanın süsüne meylederek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi hatırlamaktan gafil kıldığımız, heva ve hevesine uyan ve işi aşırılık olan kimseye boyun eğme. (Kehf suresi 28)
Başka bir ayette Allah teala buyuruyor ki; Rablerini hoşnut etmeyi dileyerek sabah akşam O'nu çağıran kimseleri yanından kovma. (Enam suresi 52)
imam Muhammmed bagır : diyor ki; Cahiliye döneminde Araplar bir deveyi 10 parçaya bölerdi. Sonra 10 tane ok arasında (peygamber efendimizin peygamber olmadığı arapların dönemi) taksim ederler. Bunların 7 tanesinin payı vardı. 3 tanesinin yoktu. Birinci okun 1 payı, ikinci okun 2 payı, üçüncü okun 3 payı, dördüncü okun 4 payı, rinin beşinci okn 5 payı, alltıncı okun 6 payı, yedinci okun ise 7 payı vardı. Son üç okun hiç payı yoktu ve kesilen hayvanın parasınıda payı olmayaan ok sahipleri verirdi. Bu oklar fal okları diğer adıyla kumar ve sömürü oklarıydi. Kuran bir marjinallik daha yaptı ve bu sömürü üzerine kurulmuş, insanların emeek harcamadan kazandığı ve sabah kalvaltısnda 3 hurmaya hasret çocukların yiyecklerinin kaybedildiği bu çirkin adette kaldırıldı. Kuran buyuruyor ki; ,
,,,,fal oklarıyla hayvanların etini bölüştürmeniz size haram kılınmıştır. (maide suresi 3)
İslam dini rüşvete de karşı gelmiştir.
Mallarınızı aranızda batılla (haksızlıkla) yemeyin ve bile-bile insanlaarın mallarından bir bölümünü yemeniz için onları hakimlere aktarmayınız. (bakara suresi 188)
Aşağıdaki Kuran’dan seçtiğim bazı ayetler yine o dönemin toplumunun ahlakla, vicdanla, adaletle örtüşmeyen bir takım yanlışlarına itiraz eder.
Onlardan çoğunun günaha, azgınlığa ve haram yemeğe koştuklarını görürsün. Yaptıkları iş ne kötüdür. Maide/62
Ölçü ve tartıda başkalarının hakkını eksik verenlerin vay haline.
Onlar insanlardan ölçerek bir şey aldıklarında tam alırlar.
Ama onlar ölçerek veya tartarak bir şey verdiklerinde eksik verirler. Mutaffifin1,2,3
Yetimlerin mallarını kendilerine verin, kötü olanı iyiyle değiştirmeyin (kendi kötü malınızı onların iyi malıyla değiştirmeyin) ve onların malını kendi malınıza ekleyerek yemeyin. Nisa4
Haksız yere yetimlerin mallarını yiyenler, gerçekte karınlarına ateş doldurmaktalar. Nisa10
Allah kiminizi kiminizden rızk yönünden üstün kıldı. Üstün kılınanlar rızkta eşit olmaları için kendi rızklarını kölelere vermezler. Onlar, Allah’ın nimetini inkar mı ediyorlar. Nahl 71
Allah’ın öldürmesini haram kıldığı nefsi, haklı bir sebep olmadıkça öldürmeyin. İsra 33
Yetimin malına olgunluk çağına erişinceye kadar, en güzel yöntem dışında yaklaşmayın. Ahde vefa gösterin. Çünkü ahit sorulacaktır. İsra 34
Bir şeyi ölçerken ölçeyi tam tutun ve doğru bir teraziyle tartın. İsra 35
Kuran aynı zamanda önceki peygamberlerinde içerisinde yaşadıkları toplumların adaletsiz, ahlaksız bir takım işlerine karşı itiraz edip, bu yanlışları düzeltmeye çalıştıklarını belirtmektedir.
Medyen’e de kardeşleri Şuayb’i (gönderdik). O “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; …Ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların mallarını eksiltmeyin ve düzeltilmesinden sonra (tekrar) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın. Araf 85
(Şuayb) Ey kavmim adaleti gözeterek ölçü ve tartıyı tam verin. İnsanların haklarını azaltmayın ve yeryüzünde fesat çıkarmaya kalkışmayın. Hud 85
Lut peygamberin kavminin erkekleri erkeklerle ilişki kuruyordu. Lut peygamber bu davranışlarına karşı çıkıyor.
(Lut) Hani o kavmine şöyle demişti “Alemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı kötü ve çirkef bir işe mi yelteniyorsunuz? Ankebut/28
Siz erkeklerle ilişki kurup, yol kesiyor ve toplantılarınızda kötü işler yapıyorsunuz. Ankebut/29
Mesela Şuayp peygamberin “Ey kavmim adaleti gözeterek ölçü ve tartıyı tam verin. İnsanların haklarını azaltmayın” demesi aslında getirdiği dinin bir kuralıdır. Dolayısıyla Şuayp peygamberin savunduğu dinin, içinde yaşadığı toplumun yaşamıyla uyuşmadığını görmekteyiz.
Bir kişi eğer inancını toplumdan alıyorsa bu bir taklittir. İslam ise taklidi kabul etmiyor.
(İbrahim) Hani o babasına ve kavmine “sürekli karşısında ibadet için dikildiğiniz bu heykeller nedir” demişti. Enbiya 52
Onlar “biz babalarımızı bunlara tapar bulduk” dediler. Enbiya 53
Gerçekten siz de, babalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz” dedi. Enbiya 54
Hani İbrahim, babasına ve kavmine demişti ki: “ben sizin taptıklarınızdan uzağım”. Zuhruf 26
Sanırım aşağıdaki söz İslam’ın toplumun adet ve geleneklerine mahkum olmasını red ettiğinin sadece bir örneğidir.
İmam Ali: Kim bir topluluğun yapmış olduğu işe razı olursa, onlardan sayılır. Onlardan sayılan her kişininde iki suçu vardır. O işi işlemek suçu, o işe razı olmak suçu. Nehcül Belağa S426
İslam dini beni toplum yarattı bendeki huy, karakter, yaşam tarzı tamamen toplumuma aittir diye bir mazeret kabul etmez. Veya bendeki yaşam tarzını, inancımı tarih oluşturdu.” O halde benim sorumluluğum var” mazeretini de kabul etmez. Bilakis İslam tarihin ve toplumun insan üzerindeki zincirlerini kırmasını ister. Eğer insandaki beni toplum oluşturduysa, neden bu “ben” kendi toplumuna karşı çıkıyor? Neden toplumu gibi geleneklerine, dinine, toplumun ileri gelenlerine itaati, boyun eğmeyi, kabul etmiyor?
Bu arada sosyalist arkadaşlara bir soru sormak istiyorum. Neden insanların dini genellikle toplumdan insana geçiyorda, İslam dininde bu yasa yıkılıp tam tersi oluyor?