Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #46
    Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

    [quote author=mescid-i_aksa link=topic=38.msg6632#msg6632 date=1234801606]
    Allah razı olsun emeklerinizden dolayı
    [/quote]
    allah cümlemizden razı olar inşallah
    sagolun
    Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

    Yorum


      #47
      Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

      Allah’ın Kazasına Rıza Hakkındaki Duası

      Allah'ın hükmüne hoşnutluğumun ifadesi olarak, Allah'a hamdolsun. Şehadet ederim ki Allah, kullarının geçimliklerini aralarında adaletle paylaştırmış ve tüm yaratıklarına lütfuyla davranmıştır. Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve beni insanlara verdiklerinle, onları da benden esirgediklerinle sınama. Sonra insanları kıskanır, hükmünü yadırgarım. Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve kaza'na gönül hoşluğuyla razı olmamı sağla. Hükmünün gerçekleştiği hususlarda göğsümü aç.

      Bana, kaza'n sadece hayır üzere cari olur, dedirtebilecek bir güven ver. Benden esirgediklerin için sana şükrümü, bana verdiklerin için olan şükrümden bol eyle. Yoksul biri için aşağılık, servet sahibi biri için de üstünlük düşünmekten beni koru. Çünkü gerçek şeref sahibi, sana itaat edişi sebebiyle şereflenen; gerçek izzet sahibi ise, sana ibadet edişi sebebiyle izzet bulan kimsedir.

      Şu hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi, tükenmeyen bir servetle faydalandır; yitirilmeyen bir izzetle destekle; ebediyet yurduna salıver. Hiç kuşkusuz, sen; birsin, teksin, samedsin (herkes sana muhtaçtır, senin kimseye ihtiyacın yoktur), doğurmamışsın, doğmamışsın ve kimse senin dengin olmamıştır.
      Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

      Yorum


        #48
        Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

        Gökgürültüsünü Duyduğu Zaman Okuduğu Dua


        Allah'ım! Hiç kuşkusuz, bu ikisi (şimşek ve gökgürültüsü), senin ayetlerinden iki ayet ve senin yardımcılarından iki yardımcıdır. Yararlı bir rahmet veya zararlı bir azap ile sana itaat etmeye koşarlar. Şu hâlde, bunlar vasıtasıyla bize azap yağmuru yağdırma ve belâ elbisesi giydirme. Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve şu bulutların yarar ve bereketini üzerimize indir; zarar ve zahmetini bizden geri çevir. Onlardan bize bir musibet indirme.

        Onlar vasıtasıyla geçimliklerimize bir afet gönderme. Allah'ım! Eğer onları azap ve gazap olarak göndermiş isen, biz gazabından sana sığınıyor, katından affını dileniyoruz. O hâlde, gazabını müşriklere yönelt, azap değirmenini dinsizlerin üzerinde döndür. Allah'ım! (Gökten) Su indirerek şehirlerimizin kuraklığını gider. Rızk vermenle yüreklerimizden öfkeyi çıkar.

        Bizleri kendinden başkasıyla meşgul etme ve ihsanının kaynağını bizlerden kesme. Hiç kuşkusuz, gerçek zengin, senin zengin ettiğindir ve gerçek sağlıklı, senin koruduğundur. Kimsenin, sana karşı bir savunması, galebeni engelleyebilecek bir gücü bulunmamaktadır. Dilediğine dilediğin gibi hükmedersin; irade ettiğinin hakkında irade ettiğini uygularsın. Şu hâlde, bizleri belâlardan koruduğun için sana hamdolsun; bizlere verdiğin nimetlerden ötürü sana şükürler olsun. Öyle bir hamd ki, tüm hamdedenlerin hamdını geride bıraksın.

        Öyle bir hamd ki, yeri ve göğü doldursun. Hiç kuşkusuz, sen büyük lütuflarda bulunan, büyük nimetler bahşeden, az hamdı kabul buyuran, şükrün azına da mükâfat veren, ihsanı güzel olan kerem sahibisin. Senden başka ilâh yoktur; dönüş sanadır.
        Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

        Yorum


          #49
          Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

          Şükür Hakkındaki Duası

          Allah'ım! Hiçbir kimse şükrünün bir aşamasının sonuna ulaşmaz ki, yeni bir şükrü gerektirecek bir ihsanını elde etmiş olmasın. Yine, ne kadar çaba sarf ederse etsin, hiçbir kimse sana itaatte bir merhaleye ulaşmaz ki, lütuf ve ihsanın sebebiyle hak ettiğin gibi sana itaat etmiş olsun. Şu hâlde, en çok şükreden kulun bile, şükründen âciz; en çok ibadet eden kulun dahi, itaatinde yetersizdir. Kimseyi, hak ettiği için bağışlaman ve kimseden, lâyık olduğu için hoşnut olman gerekmez.

          Bağışladığını lütfunla bağışlamış, hoşnut olduğundan fazlınla hoşnut olmuş olursun. Kabul ettiğin az şükrü şükranla karşılar, itaatin azını ödüllendirirsin. Öyle ki, sanki kulların, sensiz, şükürden kaçınma gücüne sahiptirler de veya şükretmelerinin sebebi senin elinde değilmiş de onun için, şükürlerinden dolayı onları ödüllendiriyor, büyük karşılıklar veriyorsun. Hayır Tanrım! Onlar, sana ibadet etmeye kadir olmadan önce, sen onların işlerinin malikiydin. Onlar sana itaate yönelmeden önce, sen ödüllerini hazırlamıştın.

          Çünkü senin sünnetin (geleneğin) lütufta bulunmak, âdetin iyilik yapmak ve yolun affetmektir. Bütün yaratıklar, cezalandırdığın kimseye zulmetmediğine tanıktır; kötülüklerden kurtardığın kimseye lütfetmiş olduğuna şahittir. Hepsi de, senin için gerekeni yapamadığını ikrar eder. Bu yüzden, eğer Şeytan onları aldatarak sana itaatten çıkarmasaydı, kimse sana karşı gelmezdi ve eğer Şeytan, batılı hak görünümünde onlara sunmasaydı, kimse senin yolundan sapmazdı. Her eksiklikten münezzehsin sen!

          Sana itaat edene de, karşı gelene de ne kadar cömertçe davranıyorsun! İtaat edeni, ondan taraf kendin üstlendiğin bir iş için ödüllendiriyorsun! Karşı gelene de, hemen cezalandırabileceğin hâlde mühlet veriyorsun! Her ikisine de hak etmediğini vermiş, ameliyle kazanamayacağını lütfetmişsin. Şayet itaat edene, sadece tarafından üstlendiğin amelin karşılığını vermek isteseydin, neredeyse hiçbir mükâfat alamaz, nimetini kaybederdi.

          Fakat sen kereminle, geçici kısa süreye, kalıcı uzun süreyle ve zevali yakın olan sona, bekası sürekli olan sonla karşılık verdin. Ayrıca, kendisine sana itaat etme gücünü veren rızkını yediği için, sevabından bir şey eksiltmeye kalkmadın; mağfiretini elde etmek için senin verdiğin araçları kullandığı için bir şey ödeme zorunda bırakmadın onu. Şayet böyle yapacak olsaydın, bütün zahmetleri, tüm çabaları, nimetlerinin en küçüğü karşısında sıfırlanır, diğer nimetlerine karşılık rehin alınması gerekirdi. Şu hâlde, sevabından en ufak bir şeyi bile nasıl hak edebilirdi ki?! Hayır, nasıl?! Tanrım! Sana itaat edip kulluk yolunu tutanın durumu bu.

          Emrine karşı gelip yasağını işleyene gelince; karşı gelme hâlini, itaate yönelme hâline dönüştürsün diye hemen cezalandırmadın onu. Oysa o, sana karşı gelmeye yeltendiği ilk anda bütün yaratıklarına hazırladığın cezanın tümünü hak etmişti. Şu hâlde, hak ettiği cezayı vermeyip azabını geciktirmen, senden taraf bir hakkından vazgeçiş, hak ettiğinden aza razı oluştur.

          O hâlde ey Tanrım! Senden daha kerim olan kim var?! Ve bu keremine rağmen helâk olandan daha bedbaht biri bulunur mu?! Hayır, bulunur mu?! Şu hâlde sen, ihsandan başkasıyla nitelendirilmekten çok daha kutlusun; adaletinin dışında bir şeyinden korkulmaktan çok daha kerimsin! Emrine karşı gelene cevretmenden korkulmaz. Seni hoşnut edenin mükâfatını vereceğinden endişe edilmez. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve arzu ettiğimi bana ver; işlerimde başarılı olabilmem için hakkımda hidayetini artır. Hiç kuşkusuz, sen çok ihsan eden kerem sahibisin.
          Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

          Yorum


            #50
            Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

            Özür Dileme Hakkındaki Duası

            Allah'ım! Huzurumda zulme uğrayıp da yardım etmediğin mazlumdan, bana yapılıp da karşılığını vermediğim iyilikten, özür dileyip de özrünü kabul etmediğim kötü iş sahibinden, benden bir şey isteyip de kendime tercih etmediğim fakirden, boynumda hakkı olup da hakkını tam olarak vermediğim mümin hak sahibinden, ayıbına vâkıf olup da ayıbını örtmediğim müminden, bulaşıp da terk etmediğim günahlardan dolayı mazeretimi kabul etmeni istiyorum.

            Tanrım! Bütün bunlar ve benzeri işlerim için, bir daha tekrarlamama engel olacak bir pişmanlıkla senden özür diliyorum. Şu hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve düştüğüm sürçmelerden pişmanlığımı ve yaptığım kötü işleri terk etme azmimi, sevgini celp edecek bir tövbe kıl; ey tövbe edenleri seven!
            Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

            Yorum


              #51
              Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

              Af Dileme Hakkındaki Duası

              Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve benim haramlara olan isteğimi kır; günahlara olan ihtirasımı öldür; beni mümin ve Müslüman erkek ve kadınlara eziyet etmekten alıkoy. Allah'ım! Yasakladığın hâlde bana kötü bir lâf eden, menettiğin hâlde bana saygısızlık yapan, sonra da benden helâllik almadan ölüp giden ya da hâlen hayatta olan kullarına, bana yaptıkları kötülüklerini bağışla; beni incittikleri için onları cezalandırma; hakkımda işledikleri günahları onlara bildirme; benim yüzümden kazandıkları suçlardan dolayı onları rüsva etme.

              Benim, onları böylesine cömertçe affetmemi ve karşılık beklemeden kendilerine verdiğim bu sadakayı, sadaka verenlerin en temiz sadakalarından ve sana yaklaşma çabasında olanların en üstün bağışlarından kıl. Onları affetmeme karşılık sen de beni affet; onlar için yalvarışıma karşılık sen de bana acı. Böylece, fazlınla hepimiz mutluluğu yakalayalım; nimetinle kurtuluşa erişelim. Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve zarar verdiğim veya incittiğim, zulmettiğim veya zulme uğramasına sebep olduğum ve böylece hakkını zayi ettiğim veya hakkını almasına engel olduğum kullarını bol ihsanınla benden razı et ve eksiksiz olarak katından haklarını ver.

              Sonra da beni, hükmünü gerektirecek durumdan koru; adaletinin gerektirdiği cezadan kurtar. Çünkü senin cezalandırmana tahammül edecek, gazabına dayanacak gücüm ve takatim yoktur. Eğer beni hak üzere cezalandıracak olursan, helâk olurum; rahmetine bürümeyecek olursan, bedbaht olurum. Allah'ım, ey mâbudum! Senden bir şey hibe etmeni istiyorum ki, onu vermek senden bir şey eksiltmez. Senden bir şeyi kaldırmanı istiyorum ki, onu kaldırmak sana güç değildir.

              Tanrım! Senden nefsimi bana hibe etmeni istiyorum. Çünkü sen, onu kendinden bir kötülüğü defetmek veya kendine bir yarar elde etmek için yaratmadın. Onu yarattın ki, böyle bir şeye gücün olduğunu gösteresin, benzerini yaratabileceğini kanıtlayasın. Ve senden taşıması bana çok güç olan günahlarımı kaldırmanı istiyor, ağırlığı altında ezildiğim sürçmelerime karşı yardımını diliyorum. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve zulmüne rağmen nefsimi bana hibe et (bağışla) ve rahmetinle ağır yükümü kaldır. Çünkü şu bir gerçek ki, rahmetin nice kötülere ulaşmış; affın nice zalimleri kapsamına almıştır. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve affetmenle, beni suçluların düştüğü yerden kaldırdığın, günahkârların düştüğü bataklıktan kurtardığın kimselerin örneği kıl. Onlar gibi ben de, gazabının esaretinden, adaletinin rehineliğinden kurtulan, affının ve ihsanının azatlısı olayım.

              Tanrım! Eğer bunu yapsan, azabını hak ettiğini inkâr etmeyen, cezalandırmanı gerektiren işlerden yana kendini temize çıkarmayan birine yapmış olursun. Tanrım! (Eğer bunu yapsan,) Senden korkusu, sana ümidinden çok olan; kurtuluştan yana ümitsizliği, kurtuluşa olan ümidinden güçlü olan birine yapmış olursun. Ümitsizliği, rahmetine ümidi olmadığından, ümidi de kendini aldattığından değil; kötülüklerinin arasında iyiliklerinin az olduğundan ve hiçbir günahı için geçerli bir mazereti olmadığındandır.

              Sen ise ey Tanrım! Doğruların, rahmetine bakarak aldanmayacağı; günahkârların, gazabına bakarak ümitsizliğe kapılmayacağı yüce Rabsin ki, ihsanını kimseden esirgemez, hakkını da kimseden tam olarak almazsın. Anın, tüm anılanlardan yücedir! İsimlerin, soyluların onlarla adlandırılmasından çok daha kutsaldır! Nimetlerin tüm yaratıklar için yayılmıştır! Şu hâlde, bütün bunların övgüsü senindir, ey âlemlerin Rabbi!
              Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

              Yorum


                #52
                Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

                Ölümü Hatırladığı Zaman Okuduğu Dua

                Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve uzun arzulara karşı bize yet; doğru amelle arzularımızı kısalt ki, bir saatin ardından diğer saati tamamlamayı, bir günün ardından diğer günü yaşamayı, bir nefesin peşinden diğer nefesin gelmesini ve bir adımı diğer adımın izlemesini arzulamayalım. Bizi uzun arzulara aldanmaktan, doğuracağı kötü sonuçlardan koru.

                Ölümü gözlerimizin önüne dik; onu anmamızı geçici bir durum kılma. Bizi, öyle salih bir amele muvaffak eyle ki, onunla sana dönüşte geç bile kaldığımızı anlayalım; bir an önce sana kavuşmayı isteyelim; ölüm, sevdiğimiz dostumuz, özlediğimiz arkadaşımız ve kavuşmak istediğimiz yakınımız olsun. Ölümü bizim için mutluluk vesilesi kıl, ondan ürküp korkmayalım.

                Onu bizim için bedbahtlık ve zillet vesilesi kılma. Onu bizim için mağfiretine açılan bir kapı, rahmetine ulaştıran bir anahtar kıl. Bizi, doğru yoldan sapmayan hidayet ehli, gönüllü olarak itaat edenler ve günah işlemeyen, günahlarında ısrar etmeyen tövbekârlar olarak öldür; ey iyilerin mükâfatını üstlenen ve kötülerin işlerini düzelten (yüce Allah)!
                Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

                Yorum


                  #53
                  Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

                  Ayıpların Örtülmesi ve Günahlardan Korunma İstemiyle İlgili Duası

                  Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve saygınlık döşeğini benim için yay; (kana kana içebilmem için) rahmet pınarlarının kaynağına indir beni; cennetinin ortasında yer ver bana. Beni katından kovulmayla karşılaştırma; senden ümit kesme yoksunluğuna duçar etme; işlediklerimle kısas etme; kazandıklarım hususunda sorgulama.

                  Gizlediğimi açığa çıkarma; örttüğümü açma; amelimi adalet terazisinde ölçme; halkın gözleri önünde hâlimi aşikâr etme; yayılması benim için utanç vesilesi olan şeyleri onlardan sakla; katında beni rüsva edecek şeyleri onlardan gizle. Hoşnutluğunla derecemi yükselt; bağışlamanla saygınlığımı kâmil eyle. Beni sağdakilerin (Ashab'ül-Yemin) arasına kat; güvene kavuşanların yollarına yönelt; kurtuluşa erenler grubuna dahil eyle. Benimle salihlerin meclislerini şen eyle. Âmin, ya Rabb'el-âlemin
                  Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

                  Yorum


                    #54
                    Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

                    Kur’an’ı Hatmettiğinde Okuduğu Dua

                    Allah'ım! Hiç kuşkusuz, ben senin yardımınla Kitabını hatmetmeye muvaffak oldum. Sen onu, bir nur olarak indirdin; daha önce indirmiş olduğun kitapların koruyucusu/denetleyicisi, anlatmış olduğun tüm sözlerin en üstünü kıldın.

                    Onu, helâlini haramından ayıran Furkan, hükümlerini, yasalarını açıklayan Kur'an, kulların için ayetlerini açıkladığın Kitap ve peygamberin Muhammed'e –salâvatın ona ve Âline olsun– indirdiğin Vahiy olarak niteledin. Onu, dalalet ve cehalet karanlıklarında, uyanlarına yolu aydınlatan nur; doğrulama anlayışıyla dinleyenler için şifa; dili asla haktan sürçmeyen adalet ölçüsü; tanıklar için kanıtı sönmeyen hidayet nuru ve yolunu izleyenleri sapmaya karşı koruyan, koruması altına girenleri helâk olmaktan kurtaran kurtuluş bayrağı kıldın. Allah'ım! Onu tilâvet etmekte bize yardım ettiğin, güzel ibarelerini söyleyebilmek için dilimizin düğümlerini çözdüğün gibi, bizi ona hakkıyla riayet eden, muhkem ayetlerine teslimiyet inancıyla onu din edinen, açık ayetlerle açıklanması gereken müteşabih ayetleri ikrar ve kabul edenlerden kıl.

                    Allah'ım! Sen onu mücmel (kapalı) olarak peygamberin Muhammed'e –Allah ona ve Âline salât etsin– indirdin; acayibinin (hayret edilecek şeylerinin) bilgisini tastamam ona ilham ettin; tefsirinin bilgisini miras olarak bize (Ehl-i Beyt) verdin; böylece bizi, onun bilgisine cahil olanlardan üstün kıldın ve bize onu taşıma gücünü vererek taşımaya güç yetiremeyenlerin üstüne çıkardın. Allah'ım! Kalplerimizi onun taşıyıcıları kıldığın, rahmetinle bizi onun yüceliği ve üstünlüğüyle tanıştırdığın gibi, onunla (insanlara) hitap eden Muhammed'e ve onun bekçileri olan Âline salât eyle ve bizleri, onun senin katından olduğunu itiraf edenlerden et ki, onu doğrulamakta kuşkuyla karşılaşmayalım, onun doğru yolundan sapmayalım.

                    Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi onun (Kur'an'ın) ipine sarılanlardan, müteşabih ayetlerinden sağlam kalesine (muhkem ayetlerine) sığınanlardan, kanadının gölgesinde oturanlardan, sabahının aydınlığıyla yolu bulanlardan, ışığının parıldamasına uyanlardan, lambasıyla aydınlananlardan ve hidayeti ondan başkasında aramayanlardan eyle. Allah'ım! İnsanları sana doğru yöneltmek için Kur'an vasıtasıyla Muhammed'i bir bayrak olarak diktiğin, Âline (Ehl-i Beytine) de sana götüren hoşnutluk yollarını bildirdiğin gibi, Muhammed ve Âline salât eyle ve Kur'an'ı bizler için saygınlık menzillerinin en şereflisine ulaşma vesilesi, selâmet mahalline yükselme merdiveni, kıyamet sahnesinde kurtuluş sebebi ve ebediyet yurdunun nimetlerine kavuşma aracı kıl.

                    Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve Kur'an vasıtasıyla günahların ağırlığını üzerimizden indir; iyilerin güzel huylarını bize ver; bizi gece saatlerinde ve gündüzün uçlarında senin rızanı kazanmak için onu (Kur'an'ı) ayakta tutanları izlemeye muvaffak eyle. Böylece bizi, onun temizlemesiyle tüm pisliklerden temizle; nuruyla aydınlanan ve arzulara kapılmayarak amelden geri kalmayanlardan eyle. Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve gecelerin karanlıklarında Kur'an'ı bize munis kıl. Onunla bizi, Şeytan'ın dürtmelerinden, vesveselerin itmelerinden koru; adımlarımızın günahlara doğru atılmasına, dilimizin batıla dalmasına, uzuvlarımızın günah işlemesine engel ol ve gafletin dürdüğü ibret sayfalarını aç.

                    Böylece bizi, onun sarp ve köklü dağların bile taşıyamadıkları acayibini (ilginç gerçeklerini) ve (insanları kötülüklerden) menedici kıssalarını anlamaya muvaffak eyle. Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve Kur'an'la dışımızın iyi görünümünü sürekli kıl; vesveselerin içimizin sağlığını bozmasına engel ol; kalplerimizin kirini ve günahlara bağlılığımızı gider; dağınık işlerimizi bir araya topla; her şeyin sana sunulduğu mahşerde, günün en sıcak saatlerinin susuzluğunu bizden gider ve büyük korku (kıyamet) günü kabirlerden çıkarıldığımız zaman güven elbiselerini bize giydir. Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve Kur'an'la yoksulluğumuzu gider; rızkımızı bol et ve bizleri refaha kavuştur. Onunla bizleri kınanmış huylardan ve kötü ahlâktan kaçındır; küfrün derin kuyusundan ve nifaka yol açan şeylerden koru ki, kıyamette bizleri senin hoşnutluğuna ve cennetlerine götürsün; dünyada gazabından ve sınırlarını aşmaktan korusun ve katındaki helâlleri helâl, haramları haram kabul ettiğimize tanık olsun.

                    Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve ölüm vaktinde, canlar "köprücük kemiğine dayandığı ve 'kimdir kurtarıcı?' dendiği" (Kıyamet, 26-27); ölüm meleği, canları almak için gayb perdelerinin arkasından çıkıp, ölüm yayından ayrılık oklarını fırlattığı; canlara, tatmaları için, anında öldüren ölüm zehrinden bir kadeh sunduğu; ahirete göçmemiz yaklaşıp, amellerimiz boyunlarımıza bağlandığı ve buluşma günü gelip çatıncaya kadar kabirlere sığınmaktan başka çare kalmadığı zaman Kur'an'la, can verme üzüntüsünü, inleme zorluğunu ve can çekişme hırıldamalarını bizlere kolaylaştır. Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve yıpranma evine (kabre) girişimizi ve toprak katmanları arasında uzun süre kalışımızı bize kutlu eyle.

                    Dünyadan ayrıldıktan sonra, kabirleri, konaklayacağımız yerlerin en iyisi kıl; rahmetinle kabirlerimizin dar oyuğunda yerimizi geniş et ve helâk edici günahlarımız sebebiyle kıyametteki kalabalığın önünde bizi rüsva etme. Her şeyin sana sunulduğu gün, Kur'an hürmetine yerimizin horluğuna acı; cehennem köprüsünün üzerinden geçerken köprü sallandığında, sürçmeye karşı ayaklarımızı sabit kıl; tekrar dirilmeden önce kabirlerimizin karanlığını aydınlığa dönüştür; bizleri kıyamet gününün üzüntülerinden, felâket gününün şiddetli korkularından kurtar; pişmanlık ve üzüntü gününde zalimlerin yüzleri karardığı zaman bizim yüzümüzü ağart; inananların gönüllerinde bizim için bir sevgi oluştur ve yaşamı bizlere zorlaştırma.

                    Allah'ım! Kulun ve resulün Muhammed, senin elçiliğini ilettiği, emrini haykırdığı ve kullarına öğüt verdiği gibi, sen de ona salât eyle. Allah'ım! Kıyamet günü peygamberlerin içinde bizim Peygamberimizi –salâvatın ona ve Âline olsun– mevkice sana en yakın olan, en çok şefaat etme hakkına sahip bulunan, katında en kadri yüce ve nezdinde en çok sayılan peygamber kıl. Allah'ım! Muhammed ve Âl-i Muhammed'e salât eyle ve kurucusu olduğu dini yücelt; kanıtını (Kur'an'ı) ulula; terazisini ağır et; şefaatini kabul buyur; katındaki itibarını artır; yüzünü ak et; nurunu tamamla ve derecesini yükselt. Bizleri de onun sünneti üzere yaşat; dini üzere öldür; apaçık yoluna sevk edip izinde yürüt; ona itaat edenlerden kıl; grubunun içerisinde haşreyle; havuzunun başında ona konak et ve kadehiyle kana kana ondan bize içir.

                    Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle; bir salât ki onu; lütuf, kerem ve ihsanından umduğu en üstün makama ulaştırsın. Kuşkusuz sen, geniş rahmet ve büyük lütuf sahibisin. Allah'ım! Mesajlarını iletmesinin, ayetlerini ulaştırmasının, kullarına öğüt vermesinin, yolunda cihat etmesinin karşısında, mukarrep meleklerine ve seçilmiş mürsel peygamberlerine verdiğin en üstün mükâfatı ona ver. Ve selâm ve Allah'ın rahmet ve bereketleri, ona ve onun tertemiz Âline olsun.
                    Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

                    Yorum


                      #55
                      Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

                      Hilale Baktığı Zaman Okuduğu Dua


                      Ey belirlenen yörüngelerde hızla dolaşan itaatkâr yaratık! Ben, seninle karanlıkları aydınlatan; belirsizleri açığa çıkaran; seni mülkünün ayetlerinden bir ayet, saltanatının alâmetlerinden bir alâmet kılan ve büyüyüp küçülmen, doğup batman, aydınlanıp kararman ile seni hizmete alan kimseye inanmış, iman etmişim.

                      Tüm bu durumlarda sen ona itaat etmekte, onun iradesine teslim olmaktasın. Her eksiklikten münezzehtir O! Seninle ilgili yönetimi ne kadar ilginç, hakkında öngördüğü düzen ne kadar incedir! O, seni yeni bir iş için yeni bir ayın anahtarı kılmıştır. Beni ve seni yaratan, beni ve seni yöneten, bana ve sana şekil veren Rabbim ve Rabbin Allah'tan istiyorum ki, Muhammed ve Âline salât etsin ve seni, günlerin etkisizleştiremeyeceği kutluluk, günahların kirletemeyeceği temizlik hilâli; afetlerden güvende olma, kötülüklere bulaşmama hilâli; içinde uğursuzluk olmayan mutluluk, beraberinde zahmet getirmeyen bolluk, zorlukla karışmamış kolaylık, şerre bulaşmamış hayır hilâli; emniyet ve iman, nimet ve ihsan, selâmet ve İslâm hilâli kılsın.

                      Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bizleri, üzerlerine hilâl doğan en hoşnut, hilâle bakan en temiz ve bu ayda sana kulluk sunan en mutlu kimselerden kıl. Bu ayda bizleri tövbeye muvaffak et; günahtan ve emirlerine karşı gelmekten koru; nimetlerine şükretmeye alıştır; bağışıklık kalkanlarıyla donat ve kâmil bir şekilde sana itaat etmeye muvaffak ederek nimetlerini bizlere tamamla. Hiç kuşkusuz, sen büyük nimetler sahibisin, övgüye lâyıksın. Allah, Muhammed'e ve onun tertemiz Âline salât etsin.
                      Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

                      Yorum


                        #56
                        Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

                        Ramazan Ayı Girdiğinde Okuduğu Dua

                        Hamd Allah'a ki, kendisine hamdetmenin yolunu bize gösterdi ve bizi hamd ehlinden kıldı ki, ihsanına şükredenlerden olup iyilik yapanların mükâfatını alalım. Hamd Allah'a ki, bize dinini armağan etti, şeriatıyla bize lütufta bulundu ve ihsan yollarını bize tanıttı ki, nimetiyle o yolları katederek rızvanına ulaşalım.

                        Öyle bir hamd ki, bizden kabul buyursun ve onunla bizden hoşnut olsun. Ve hamd Allah'a ki, oruç ayı, İslâm ayı, temizlenme ayı, arınma ayı ve kıyam ayı olan ramazan ayını bu yollardan biri kıldı; "insanlar için hidayet kaynağı olan, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delillerini içeren Kur'an'ı bu ayda indirdi" (Bakara, 185); ona tanıdığı ayrıcalıklar ve faziletlerle, diğer aylara olan üstünlüğünü ortaya çıkardı; büyüklüğünü bildirmek için, diğer aylarda helâl ettiğini bu ayda yasakladı; ona belli bir vakit belirleyerek, ondan öne geçirilmesine veya sonraya bırakılmasına müsaade etmedi; sonra da, gecelerinden belli bir geceyi bin aydan üstün kıldı ve onu Kadir Gecesi olarak adlandırdı.

                        "O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh, her iş için inerler." (Kadir, 4) Esenliktir o gece; fecr doğuncaya kadar, sağlam kazası gereği kullarından dilediği için bereketi devam eder. Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bu ayın değerini bilip saygısını gözetmeyi, bu ayda yasakladığın şeylerden kaçınmayı bize ilham et. Uzuvlarımızı günahlardan koruyup seni hoşnut eden şeylerde işleterek, bizi bu ayda oruç tutmaya muvaffak et.

                        Öyle olsun ki, kulaklarımızla boş şeyler dinlemeyelim; gözlerimizi eğlenceye dikmeyelim, ellerimizi sakıncalı bir şeye uzatmayalım; ayaklarımızı harama açtırmayalım; karnımıza, helâl ettiğinden başkası girmesin; dilimiz, senin anlattığından başkasını konuşmasın; bizi sevabına yaklaştıracak amelden başkası için zahmete düşmeyelim; azabından koruyacak amelden başkasını yerine getirmeyelim. Sonra da bütün bunları, riyakârların gösterişinden ve ün tutkunlarının ün hevesinden arındır ki, işlerimizi yalnızca senin için yapalım; senden başka bir amacımız olmasın. Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi bu ayda, çizdiğin sınırlarıyla, koyduğun farzlarıyla, koştuğun şartlarıyla ve belirlediğin vakitleriyle (günlük) beş namazın vakitlerine vâkıf et.

                        Bizi namazın yüce mertebelerine ulaşan, erkânını koruyan, onu vaktinde kılan, rükûunu, secdesini ve tüm üstün amellerini kulun ve Resulünün –salâvatın ona ve Âline olsun– getirdiği gibi en kâmil ve kapsamlı taharetle, en açık ve belirgin huşuyla yerine getiren kimselerden kıl. Bu ayda bizi, akrabalarımızla iyilik ve ihsan üzere ilişki kurmaya; komşularımıza ikram ve bağışta bulunmaya; mallarımızı vebal olmaktan kurtarmaya; zekâtını ayırarak temizlemeye; bize dargın küskün olanların gönlünü almaya; haksızlık yapanlara karşı insaflı olmaya; asla dost edinemeyeceğimiz, barış içinde yaşayamayacağımız senin düşmanlarının dışında, bize düşmanlık edenlerle barışmaya; bizleri günahlardan temizleyecek, kötülüklerden koruyacak, meleklerin bile yapamayacağı temiz amellerle sana yaklaşmaya muvaffak et.

                        Allah'ım! Bu ayın hürmetine ve bu ayın evvelinden sonuna kadar sana ibadet eden mukarrep melekler, mürsel peygamberler ve salih kulların hürmetine senden istiyorum ki, Muhammed ve Âline salât edesin. (Allah'ım!) Bu ayda bizi, kullarına vadettiğin saygınlığa ehil kıl; sana itaat etmekte âdeta yarışan kullarına vereceğin şeyleri bize de ver ve rahmetinle, bizi en yüksek makamı hak edenlerin arasına kat. Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi tevhidinde şirke düşmekten, övgünde kusur etmekten, dininde kuşkulanmaktan, yolunda körlüğe duçar olmaktan, senin için gerekenden gaflet etmekten ve düşmanın olan kovulmuş Şeytan'a aldanmaktan koru.

                        Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve içinde bulunduğumuz bu ayın her gecesinde affınla (cehennemden) salıvereceğin, rahmetinle bağışlayacağın kulların varsa, bizi onlardan eyle ve bizi bu ayın en iyi ehli ve ashabından kıl. Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve ramazan hilâlinin gözlerden kaybolup gökyüzünden silinmesiyle günahlarımızı da sil; günlerinin sıyrılmasıyla veballerimizi bizden sıyır; ramazan bitince hatalardan arınmış, kötülüklerden temizlenmiş olalım. Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bizi bu ayda, eğrilirsek, düzelt; kayarsak, doğrult; Şeytan bize musallat olursa, bizi ondan kurtar.

                        Allah'ım! Bu ayı sana ibadet etmemizle doldur; vakitlerini sana itaat etmemizle süsle; gündüzlerinde oruç tutmaya, gecelerinde namaz kılıp dua etmeye, bağışlanmak için ağlayıp sızlamaya muvaffak et bizi; gündüzleri gafletimize, geceleri kusur ettiğimize tanık olmasın. Allah'ım! Hayatta olduğumuz sürece diğer aylar ve günlerde de bizi böyle olmaya muvaffak et. Bizi, "Firdevs'e varis olup orada sürekli kalacak olan" (Mü'minun, 11), "Rablerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri çarparak veren" ve "iyiliklere koşuşup iyilik için yarışan" (Mü'minun, 60-61) salih kullarından kıl.

                        Allah'ım! Her zaman, her an ve her hâlükârda, salât ettiğin kimselere ettiğin tüm salâtların sayısıca, tüm o salâtların, senden başka kimsenin sayamayacağı kadar kat kat fazlasıyla Muhammed ve Âline salât eyle. Hiç kuşkusuz, sen, dilediğini yaparsın.
                        Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

                        Yorum


                          #57
                          Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

                          Ramazan Ayıyla Vedalaştığında Okuduğu Dua

                          Allah'ım! Ey (nimet verdiği kimselerden) karşılık beklemeyen! Ey hiçbir zaman bağışta bulunduğuna pişman olmayan! Ve ey kuluna, ameline eşit olarak karşılık vermeyen! Nimetin avanstır; affın lütuftur; cezalandırman adalettir; öngördüğün hayırdır. Verdiğin zaman, bağışını başa kakmakla bulandırmazsın; esirgediğin (vermediğin) zaman, esirgemen zulüm değildir. Şükredene, şükrü sen ilham ettiğin hâlde, karşılık verirsin; hamdedene, hamdı sen öğrettiğin hâlde, mükâfat verirsin; her ikisi de rüsva olmayı ve mahrum bırakılmayı hak ettiği hâlde, öylesinin kötülüklerini örtersin ki, dileseydin rüsva ederdin; öylesine bağışta bulunursun ki, dileseydin mahrum bırakırdın.

                          Ne var ki sen, işlerini lütuf üzere bina etmişsin; kudretini affetmekle gösterirsin; karşı gelene halimce davranırsın; kendine zulümle kastedene süre tanırsın; sana dönmeleri için onlara mühlet verirsin; onları hemen cezalandırmayıp tövbe fırsatı tanırsın ki, helâk olanlarının sana karşı bir kanıtları olmasın; bedbaht olanları, ancak defalarca mazur görülüp aleyhlerinde birçok kanıt biriktikten sonra bedbaht olsunlar.

                          Tüm bunlar, affından ve kereminden kaynaklanmakta, şefkatinden ileri gelmektedir; ey Kerim, ey Halim! Sen, (öyle şefkatli) bir mâbudsun ki, affına ulaşmaları için kullarına tövbe adında bir kapı açmışsın; şaşmasınlar diye vahyinden bir delil dikmişsin o kapıya. Kutludur ismin, buyurmuşsun ki: "İçten bir tövbeyle Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz, sizin kötülüklerinizi örter ve sizi (ağaçlarının) altından ırmaklar akan cennetlere sokar. O gün Allah, Peygamber'i ve onunla birlikte inananları utandırmaz; nurları, önlerinden ve sağlarından gider; derler ki: Rabbimiz, nurumuzu bizim için tamamla ve bizi bağışla. Hiç kuşkusuz, sen her şeye kadirsin." (Tahrim, 8.)

                          Şimdi, sen bu kapıyı açmış, delilini de önüne dikmiş olduğun hâlde, o ağırlanma mahalline (cennete) girmekten gaflet edenin mazereti olabilir mi?! Sen, öyle (cömert) bir mâbudsun ki, kullarından alacağın şeyin kıymetini artırarak onu paha biçilmez kılarsın. Kullarının seninle ticarette kâr etmelerini, sana gelerek fazlasıyla kazanıp kurtuluşa ermelerini istiyorsun çünkü. İsmin kutlu ve yücedir, buyurmuşsun ki: "Kim iyilik getirirse, ona, onun on katı vardır; kim de kötülük getirirse, ancak onun misliyle cezalandırılır." (En'am, 160)

                          Yine buyurmuşsun ki: "Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir tane gibidir ki, her başakta yüz tane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir." (Bakara, 261) Yine buyurmuşsun ki: "Kendisi için kat kat artırması üzere Allah'a güzel bir borç verecek olan kimdir?" (Bakara, 245) Ve iyilikleri kat kat artıracağına ilişkin Kur'an'da indirdiğin diğer ayetler… Sen, o yüce mâbudsun ki, kullarına gayb âleminden öyle gerçekler bildirmiş, onları öyle şeylere özendirmişsin ki, eğer bildirmeseydin, gözleriyle onları görmez, kulaklarıyla onları duyup kavrayamaz, düşünceleriyle onlara ulaşamazlardı. Buyurmuşsun ki: "Beni anın, sizi anayım; bana şükredin ve sakın bana nankörlük etmeyin." (Bakara, 152)

                          Yine buyurmuşsun ki: "Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artırırım ve eğer nankörlük edecek olursanız, hiç kuşkusuz, azabım çok şiddetlidir." (İbrahim, 7) Yine buyurmuşsun ki: "Beni çağırın, size icabet edeyim. Hiç kuşku yok, büyüklük taslayıp bana ibadet etmekten kaçınanlar, aşağılanarak cehenneme gireceklerdir." (Mü'min, 60) Böylece, seni çağırmayı (duayı) ibadet, terkini de büyüklük taslamak olarak adlandırmış ve terki için aşağılanarak cehenneme girmeyi vadetmişsin. Böyle olunca, onlar da nimetinle seni andılar; ihsanınla sana şükrettiler; emrinle seni çağırdılar; kat kat fazlasını almak üzere senin için sadaka verdiler ki, gazabından kurtulup hoşnutluğunu kazansınlar. Eğer senin, kullarına yaptığını, bir yaratık diğer bir yaratığa yapmış olsaydı, iyilik vasfını alır, minnettarlıkla anılır ve mümkün olan her dille övülürdü.

                          O hâlde, hamdına doğru giden bir yol, hamdını ifade edecek bir kelime ve hamdınla ilgili bir anlam var oldukça sana hamdolsun. Ey kullarına ihsan ve lütufta bulunarak onların övgüsünü kazanan; onları nimet ve bağışına boğan! Bize olan nimetlerin ne kadar yaygın, ne kadar boldur; özel lütufların ne kadar çoktur! Bizi, seçtiğin dine, hoşnut olduğun İslâm'a, kolaylaştırdığın yola hidayet ettin; katındaki yakınlığa, indindeki saygınlığa ulaşmada gözlerimizi açtın. Allah'ım! Sen, o görevlerin seçkinlerinden, o farzların özellerinden birini, ramazan ayı kıldın.

                          Bir nur olan Kur'an'ı o ayda indirerek, o ayda imanı (imanın gerektirdiği amelleri) kat kat artırarak, o ayda (geceleri ibadete) kalkmayı teşvik ederek ve içindeki bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi'ni ululayarak onu diğer aylardan ayırdın; tüm zamanlar ve asırların içinden onu seçtin ve onu yılın diğer vakitlerinden üstün kıldın. Sonra da onun vasıtasıyla bizi diğer ümmetlerden üstün kıldın; onun fazileti için öteki dinlerin mensuplarını değil, bizi seçtin. Biz de emrinle gündüzünde oruç tuttuk; yardımınla gecesinde ibadete kalktık; belki oruç tutup ibadete kalkmakla rahmetin hâlimize şamil olur, bu vesileyle sevabını kazanırız diye.

                          Çünkü sen, katından umulanla dolusun; fazlından istenilen hususunda cömertsin ve sana yaklaşmak isteyene pek yakınsın. Bu ay, gerçekten de beğenimizi kazanarak aramızda kaldı; bizimle iyi bir birlikteliği oldu ve bize âlemlerin en üstün kazancını kazandırdı. Sonra da vakti dolunca, süresi bitince, sayısı tamamlanınca bizden ayrılıp gitti. Şimdi biz, ayrılığı bize çok zor olan, bırakıp gitmesi bizi üzüp ürküten, ahdini bozmamamız, saygısını gözetmemiz, hakkını ödememiz gereken biri gibi onunla vedalaşıyoruz. Ve diyoruz ki: Selâm sana, ey Allah'ın en büyük ayı ve ey Allah'ın dostlarının bayramı! Selâm sana, ey bizimle birlikte olan vakitlerin en değerlisi ve ey günlerin ve saatlerin içinde en iyi ay!

                          Selâm sana, ey arzuların yaklaştığı, amellerin dağıldığı ay! Selâm sana, ey varlığı pek değerli, yokluğu can yakıcı dost; ayrılığı üzücü olan ümit kaynağı! Selâm sana ki, gelişinle bizi sevindirdin, mutlu ettin; gidişinle bizi üzdün, canımızı yaktın. Selâm sana ki, kalpler sende yumuşar, günahlar azalır. Selâm sana ki, Şeytan'a karşı bize yardım eder, iyilik yollarını bizim için kolaylaştırırsın. Selâm sana ki, cehennem ateşinden kurtulanlar sende çok olur; hürmetini gözeten saadete erişir. Selâm sana ki, günahları silmekte, ayıpları örtmekte üstüne yok. Selâm sana ki, suçlulara çok uzundun; inananların gönlünde pek heybetliydin. Selâm sana ki, günler seninle rekabet edemez.

                          Selâm sana ki, her yönden esenlik olan bir aysın. Selâm sana ki, birlikteliğin bıkkınlık getirmez; muaşeretin kınanmaz. Selâm sana ki, bize bereket getirdin; bizden günahların kirini yıkayıp giderdin. Selâm sana ki, seninle vedalaşmamız bıkkınlıktan, orucunu terk etmemiz yorgunluktan değildir. Selâm sana ki, vaktinden önce aranırsın; kaybetmeden önce üzüntün yaşanır. Selâm sana ki, bereketinle birçok kötülük bizden uzaklaşır; birçok hayır bize ulaşır. Selâm sana ve içindeki bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi'ne. Selâm sana ki, dün sana pek düşkün iken, yarın özleminle yanıp tutuşacağız. Selâm sana ve artık mahrum kaldığımız faziletine; elimizden alınan geçmişteki bereketlerine.

                          Allah'ım! Biz; bedbahtların, vaktini bilmedikleri ve bedbahtlıkları yüzünden faziletinden mahrum kaldıkları bir sırada, bu ayla şereflendirdiğin, lütfunla ondaki ibadetlere muvaffak ettiğin, bu ayın ehli kullarınız. Onunla tanışmak için bizim seçilmemizin, onun yol yordamına hidayet edilmemizin velisi sensin. Hakkını ödeyemedikse de onda tuttuğumuz orucu, kıldığımız namazı, az da olsa yaptığımız iyilikleri senin yardımına borçluyuz.

                          Allah'ım! Kötülüğümüzün ikrarı, ihmalkârlığımızın itirafı olarak (iyi işlerimizden dolayı) sana hamdediyor ve kalbimizde duyduğumuz kesin pişmanlığımızı, dillimize akıttığımız samimî özür dileyişimizi sana sunuyoruz. Şu hâlde bizi, o ayda kaybettiğimiz büyük fazileti telâfi edebileceğimiz, elde etmediğimiz vazgeçilmez çeşitli hayırların yerini doldurabileceğimiz bir mükâfatla mükâfatlandır ve o ayda senin hakkını ödeyemediğimiz için bizi mazur gör. Ömrümüzü önümüzdeki gelecek ramazana ulaştır. Ulaştırdıktan sonra da lâyık olduğun kulluğu sunmakta, o ayın hak ettiği itaati yerine getirmekte bize yardım et ve bizi zamanın aylarından bu iki ayda (bu ve gelecek ramazanda) hakkını ödeyebilecek iyi işlere muvaffak eyle.

                          Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bu ayda işlediğimiz küçük ve büyük suçları, içine düştüğümüz günahları, bilerek veya unutkanlıkla kendimize yaptığımız zulümleri ya da başkalarına ettiğimiz hakaretleri bize bağışla; örtünü kaldırarak bizi rüsva etme. Bu ayda düşmanlarımızı hâlimize sevindirme; kınayanların dilini üzerimize uzun etme. Tükenmeyen şefkatin, eksikliği olmayan lütfunla, bu ayda bizden yadırgadığın şeylere kefaret olacak, onları bağışlatacak amellere muvaffak et bizi.

                          Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bu ayın gitmesiyle başımıza gelen musibeti telâfi et; bayram ve iftar günümüzü bizim için mübarek eyle; bu günü, geçirdiğimiz en hayırlı, affını en çok çekici, günahı en iyi silici günlerden kıl ve gizli açık bütün günahlarımızı bize bağışla. Allah'ım! Bu ayın sıyrılmasıyla bizi de günahlarımızdan sıyır. Onun çıkmasıyla bizi de kötülüklerimizden çıkar.

                          Bizi onunla en çok mutlu olanlardan, onda payı en bol olanlardan ve ondan en fazla nasip alanlardan kıl. Allah'ım! Kim bu aya hakkıyla riayet ettiyse, hürmetini hakkıyla koruduysa, gerektiği gibi hükümlerini yerine getirdiyse, lâyık olduğu gibi günahlardan sakındıysa, hoşnutluğunu kazanacak, rahmetini cezbedecek bir amelle sana yaklaştıysa, kudretinle aynısını bize de nasip et; fazlınla onun kat kat fazlasını bize ver. Çünkü senin fazlın eksiksizdir; hazinelerin kesinlikle azalmaz; aksine, dolup taşar; ihsanının kaynakları asla kurumaz ve bağışın minnetsiz, tertemiz bağıştır.

                          Allah'ım! Muhammed ve Âline salât eyle ve bize, kıyamet gününe kadar onu oruç tutanların, onda sana ibadet edenlerin tümüne vereceğin sevap kadar sevap yaz. Allah'ım! Müminler için bayram ve sevinç günü, İslâm ümmeti için toplanma, bir araya gelme günü kıldığın bu iftar günümüzde, işlediğimiz tüm günahlardan, geçmişteki tüm kötü işlerimizden, gönlümüzden geçen tüm kötü düşüncelerden, tekrar günaha dönme düşüncesi olmayan, bir daha hata yapmamaya azmeden biri olarak, şek ve şüpheden arınmış, halis bir tövbeyle tövbe edip sana yöneliyoruz.

                          Bu tövbeyi bizden kabul buyur; bizden razı ol ve bizi bu hâl üzre sabit kıl. Allah'ım! İçimizde cehennem azabına karşı öyle bir korku, cennet sevabına karşı öyle bir özlem meydana getir ki, tüm varlığımızla ibadetin tadını, günahın üzüntüsünü duyalım. Katında bizi, sevgini kazanan, itaate dönüşlerini kabul buyurduğun tövbe edenlerden kıl, ey adillerin en adili! Allah'ım! Babalarımızı, annelerimizi ve şimdiye kadar gelip geçen, kıyamete kadar gelecek olan tüm dindaşlarımızı bağışla. Allah'ım! Mukarrep meleklerine salât ettiğin gibi peygamberimiz Muhammed'e ve Âline salât eyle. Mürsel peygamberlere salât ettiğin gibi ona ve Âline salât eyle.

                          Salih kullarına salât ettiğin gibi ona ve Âline salât eyle. Onların hepsine ettiğin salâttan üstün bir salâtla ona ve Âline salât eyle; ey âlemlerin Rabbi! Öyle bir salât ki, bereketi bizi kuşatsın, faydası bize ulaşsın ve sayesinde duamız kabul olsun. Hiç kuşkusuz, sen, kapısına gelinen en kerim, kendisine güvenilen en yeterli ve ihsanı dilenilen en cömert zatsın ve sen her şeye kadirsin.

                          Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

                          Yorum


                            #58
                            Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

                            Ramazan Bayramı ve Cuma Günü Okuduğu Dua

                            Ey kulların acımadığı kimseye acıyan! Ey kentlerin kabul etmediği kimseyi kabul eden! Ey kendisine muhtaç olanları küçültmeyen! Ey sürekli kendisinden bir şeyler isteyenleri nasipsiz bırakmayan! Ey kendisine doğru kılavuzluk edenleri reddetmeyen! Ey ithaf olunan küçük şeyi de kabul buyuran! Ey hoşnutluğunu kazanmak için yapılan az ameli de ödüllendiren! Ey az amele büyük karşılık veren! Ey kendisine yaklaşana yaklaşan!

                            Ey kendisinden yüz çevireni kendisine doğru çağıran! Ey nimeti değiştirmeyen, cezalandırmakta acele etmeyen! Ey iyiliği nemalandırıp çoğaltan, kötülüğü bağışlayıp ortadan kaldıran! Arzular, kereminin sonuna ulaşmadan hacetlerine kavuştu. Dilek kapları, bol bağışınla hemen doluverdi. Sıfatlar, seni anlatamadan dağılıp gitti. Çünkü her yücenin üstünde en yüce yücelik ve her ululuğun üstünde en onurlu ululuk sana aittir.

                            Her büyük, senin katında küçüktür; her onurlu, senin onurunun yanında hakirdir. Senden başkasına gidenler, eli boş geri döndüler. Senden başkasını arayanlar, hüsrana uğradılar. Senden başkasına konuk olanlar, mahvolup gittiler. Ve senin fazlından nimet isteyenlerin dışında diğer nimet isteyenler, kıtlığa duçar oldular. Kapın, isteyenlerin yüzüne açık; ihsanın, dileyenler için mubah; imdadın, imdat isteyenlere yakındır. Sana ümidi olanların ümitleri boşa çıkmaz. İhsanını isteyenleri mahrum bırakmazsın.

                            Mağfiretini dileyenleri azabına duçar etmezsin. Sana karşı gelip muhalefet edenlerden rızkını esirgemezsin. Seninle düşmanlık edenlere hilminle davranırsın. Kötülük yapanlara iyilik yapmak âdetindir. Haddi aşanlara mühlet vermek sünnetindir. O kadar mühlet verirsin ki, mühletine aldanarak, hakka geri dönmez, batıldan el çekmezler. Oysa sen, emrine dönmeleri için onlara mühlet verir; saltanatının sürekliliğine güvendiğin için onları hemen cezalandırmazsın. Sonuçta; saadet ehlinden olanları saadete kavuşturur, şekavet ehlinden olanları şekavetle baş başa bırakırsın. Hepsi de sonunda hükmüne dönecek, emrine boyun eğecektir. Uzun süre onlara mühlet verişin, saltanatını gevşetmez.

                            Onları cezalandırmakta acele etmeyişin, aleyhlerindeki açık kanıtını geçersiz kılmaz. Kanıtın dimdik ayaktadır, geçerliliğini kaybetmez. Saltanatın sabittir, zevali olmaz. O hâlde, sürekli azap, senden yüz çevirenindir; hor edici ümitsizlik, senden ümidini kesenindir ve en kötü bedbahtlık, müsamahana aldananındır. Böyle biri, azabında ne de çok bocalayıp duracak! Cezanı çekmesi ne de uzun sürecek! Kurtuluşla arası ne de uzak, içinde bulunduğu durumdan çıkması ne de zor olacak! Bütün bunlar, adil yargınla, insafa dayalı hükmünle olacak; kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek.

                            Çünkü sen, daha önce kanıtlarını sergilemiş, mazeretlere yer bırakmamışsın; cehennemden korkutmuş, cennete teşvik etmişsin; örnekler vermiş, kıssalar anlatmışsın; hemen cezalandırmaya kadir olduğun hâlde, uzun süre mühlet vermiş, cezalandırmayı geciktirmişsin. Süre tanıman âcizlikten, mühlet vermen gevşeklikten, azap etmekten sakınman gafletten, beklemen iyi geçinme isteğinden değildir. Böyle yapıyorsun ki, kanıtın daha açık, keremin daha kâmil, ihsanın daha bol, nimetin daha eksiksiz olsun.

                            Bu, şimdiye kadar böyle olmuş, böyle devam edecek. Kanıtın bütünüyle anlatılmaktan çok daha yüce; büyüklüğün künhüyle belirlenmekten çok daha yüksek; nimetin tamamıyla sayılmaktan çok daha fazla ve ihsanın en azının bile şükrü yerine getirilmekten çok daha büyüktür! Suskunluk, seni övme gücünü almış benden; çekingenlik, seni ululamaktan âciz kılmış beni. Yapabileceğim en fazla şey, Tanrım, aczimi itiraf etmektir. Bu yüzden kapına gelmiş, ihsanını dilenmekteyim.

                            O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve münacatımı işit; duamı kabul buyur; günümü başarısızlıkla sonuçlandırma; isteklerim hususunda reddetme beni; katından ayrılışıma ve tekrar sana dönüşüme değer ver. Hiç kuşkusuz, sen, dilediğini yapmakta güçlük çekmez, istenenden âciz kalmazsın. Çünkü sen, her şeye kadirsin. Günahlardan sakınmamız, itaate güç bulmamız, ancak yüce ve büyük Allah'ın yardımıyladır.
                            Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

                            Yorum


                              #59
                              Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

                              Arefe Günü Okuduğu Dua


                              Hamd, âlemlerin rabbi Allah’ındır. Allah’ım, hamd senindir; ey gökleri ve geri yaratan; ululuk ve ikram sahibi; rablerin Rabbi; her tapılanın Tanrısı; her yaratılanın yaratıcısı ve her şeyin varisi. Hiçbir şey O’nun gibi değildir; hiçbir şeyin bilgisi O’na gizli kalmaz; O her şeyi kuşatmış, her şey üzerinde gözeticidir.

                              Sensin Allah; senden başka ilah yok. Teksin, benzerin yok; birsin, eşin yok.

                              Sensin Allah; senden başka ilah yok. Cömertsin, cömertlik sana yakışır; ulusun, ululanmak senin hakkın; büyüksün, büyüklenmek sana ait.

                              Sensin Allah; senden başka ilah yok. Yücesin; yüceden de yücesin. Cezalandırman pek şiddetlidir.

                              Sensin Allah; Rahman’sın, rahîmsin; ilim ve hikmet sahibisin.

                              Sensin Allah; senden başka ilah yok. İşitensin, görensin; kadîmsin, her şeyden haberin var.

                              Sensin Allah; senden başka ilah yok. En kerim kerimsin; en sürekli süreklisin.

                              Sensin Allah; senden başka ilah yok. Herkesten önce ilksin; her sayıdan sonra sonsun.

                              Sensin Allah; senden başka ilah yok. Yüceliğinle birlikte yakınsın; yakınlığınla birlikte yücesin.

                              Sensin Allah; senden başka ilah yok. Zarifsin, güzelsin; ululuk, büyüklük ve övgü sahibisin.

                              Sensin Allah; senden başka ilah yok. Nesneleri, aslı esası olmaksızın yarattın; şekillendirdiklerini örneksiz şekillendirdin; var ettiklerini birinin işine bakarak var etmedin.

                              Sensin ki, her şey için bir ölçü koydun; her şeyi kolaylaştırdın ve her şeyi belli bir düzene soktun.

                              Sensin ki, yaratmanda kimse sana yardım etmedi; işinde kimseye danışmadın; ne gözlemcin, ne benzerin olmamıştır.

                              Sensin ki, irade ettin, irade ettiğin kesinleşti; yargıladın, yargın adalet üzere oldu; hükmettin, hükmün tam yerini buldu.

                              Sensin ki, hiçbir mekân seni içine alamaz; saltanatın karşısında hiçbir sultan dayanamaz ve hiçbir kanıt ve açıklama seni susturamaz.

                              Sensin ki, her şeyin sayısını bilirsin; her şey için bir son öngörmüşsün ve her şeyi belli bir ölçüyle yaratmışsın.

                              Sensin ki, benliğin tahayyüllere sığamaz; düşünceler niteliğini derk edemez ve gözler bulunduğun yeri göremez.

                              Sensin ki, sınırlandırılmazsın ki, sınırlı olasın; temessül etmemişsin ki, bulunasın; ve doğurmamışsın ki, doğrulmuş olasın.

                              Sensin ki, karşıtın yok ki, sana karşı gelsin; dengin yok ki, sana üst olmaya yeltensin ve benzerin yok ki, seninle yarışmaya kalkışsın.

                              Sensin başlayan, icat eden, oluşturan, yepyeni bir şey ortaya çıkaran ve yaptığını güzel yapan.

                              Münezzehsin sen! Şanın ne kadar yüce; yerin ne kadar yüksek ve hakkı batıldan ayırışın ne kadar net!

                              Münezzehsin sen! Ne kadar da lütfu bol bir latifsin; ne kadar da merhametli bir şefkatlisin ve ne kadar da bilgili bir hikmet sahibisin!

                              Münezzehsin sen! Ne de güçlü bir meliksin; ne de eli açık bir cömertsin ve ne de makamı yüksek bir makam sahibisin. Güzellik, büyüklük, ululuk ve övgü sahibisin sen.

                              Münezzehsin sen! Elini iyiliğe açmışsın; hidayet senin katından bilinmiştir. Seni din için de, dünya için de arayan bulur.

                              Münezzehsin sen! İlminde geçen herkes sana boyun eğmiş; Arşının altında olan her şey büyüklüğünün karşısında küçüklüğünü itiraf etmiş ve tüm yaratıkların sana teslim olmuştur.

                              Münezzehsin sen! Sezilmez, duyulmaz, dokunulmazsın. Kimse sana hile yapamaz; seni azarlayıp kovamaz; seninle çekişemez; seninle yarışamaz; seninle tartışamaz; seni aldatamaz.

                              Münezzehsin sen! Yolun düz, emrin doğru ve sen ihtiyaçlar için başvurulan yegane dirisin.

                              Münezzehsin sen! Sözün hikmet, yargın son karar ve iraden kesindir.

                              Münezzehsin sen! Dilediğini kimse geri döndüremez; kelimelerini kimse değiştiremez.

                              Münezzehsin sen! Ey, ayetleri akılları durduran, gökleri meydana getiren, canları yaratan.

                              Hamd senindir; sürekliliğinle sürecek bir hamd.

                              Hamd senindir; nimetinle devam edecek bir hamd.

                              Hamd senindir; ihsanına paralellik arz edecek bir hamd.

                              Hamd senindir; hoşnutluğunu artıracak bir hamd.

                              Hamd senindir; bir hamd ki, her hamd edenin hamdiyle birlikte olsun ve hiçbir şükredenin şükrü ona ulaşmasın. Bir hamd ki, başkasına değil, yalnızca sana yaraşsın; onunla başkasına değil, yalnızca sana yaklaşılsın. Bir hamd ki, ilki (önceki nimetleri) sürdürsün; sonu (sonraki nimetleri) kalıcı kılsın. Bir hamd ki, gün geçtikçe kat kat artsın, durmadan çoğalsın. Bir hamd ki, koruyucu melekler onu sayamasın; yazıcı meleklerin kaydettiğinden çok çok fazla olsun. Bir hamd ki, yüce Arşına ve yüksek Kürsüne denk olsun. Bir hamd ki, sevabı katında tam olsun; mükâfatı her mükâfatı kapsasın. Bir hamd ki, dışı içiyle tutsun; içi samimiyet dolu olsun. Bir hamd ki, daha önce kimse öyle bir hamd etmemiş olsun; değerini senden başkası bilmesin. Bir hamd ki, sayısını çoğaltmaya çalışana yardımcı, hakkıyla yerine getirmek isteyene destekçi olsun. Bir hamd ki, yarattığın tüm hamdleri bir araya toplasın; daha sonra yaratacaklarını bir ipe dizsin. Bir hamd ki, sözüne ondan daha yakın bir hamd olmasın; onunla hamd edenden daha iyi hamd edici bulunmasın. Bir hamd ki, kereminle bolluğa sebep olsun, ihsanını kat kat artırsın. Bir hamd ki, büyüklüğüne, cömertliğine yakışsın; izzet ve celaline uygun olsun.

                              Rabbim, soylular soylusu, seçkinler seçkini, değerliler değerlisi, mukarreb kulun Muhammed’e ve Muhammed’in âline salatlarının en üstünüyle salat eyle; bereketlerinin en kâmiliyle ona bereket ver; rahmetlerinin en yararlısıyla ona rahmet et.

                              Rabbim, Muhammed ve âline salat eyle; bir salat ki, durmadan artsın; artışı ondan çok olan bir salat olmasın. Ona salat eyle; bir salat ki, sürekli büyüsün; ondan daha çok büyüyen bir salat olmasın. Ve, ona salat eyle; hoşnut olacak bir salat ki, onun üstünde bir salat olmasın.

                              Rabbim, Muhammed ve âline salat eyle; bir salat ki, onu hoşnut etsin; hoşnutluğunu artırsın. Ona salat eyle; bir salat ki seni hoşnut etsin; hoşnutluğunu artırsın. Ve ona salat eyle; bir salat ki, onun (Muhammed) için ondan başkasına razı olmaz, ondan (Muhammed) başkasını da ona ehil görmezsin.

                              Rabbim, Muhammed ve âline salat eyle; bir salat ki, hoşnutluğundan öteye geçsin; varlığın devam ettikçe ardı arkası kesilmesin; kelimelerinin bitmediği gibi asla bitmesin.

                              Rabbim, Muhammed ve âline salat eyle; bir salat ki; meleklerinin, nebilerinin, resullerinin ve itaat edenlerinin salatlarını derleyip toplasın; cinlerden ve insanlardan davetine icabet eden kullarının salatlarını kapsasın; yarattığın tüm yaratık türlerinin salatlarını bir araya getirsin.

                              Rabbim, ona ve âline salat eyle; bir salat ki, geçmiş gelecek tüm salatları kuşatsın. Ona ve âline salat eyle; senin ve herkesin beğeneceği bir salat ki, onunla birlikte diğer salatlar meydana getiresin; onu kaç katına katladıkça o salatları da öyle yapasın; günler geçtikçe onları senden başka kimsenin sayamayacağı bir şekilde kat kat artırasın.

                              Rabbim, onun tertemiz Ehl-i Beytine de (ayrıca) salat eyle. Onlar ki, işin (insanları doğru yola hidayet etmek) için onları seçtin; onları ilminin bekçileri, dinin koruyucuları, yeryüzündeki halifelerin ve kullarının üzerindeki hüccetlerin kıldın. İradenle onları pislik ve kirden tam anlamıyla temizledin. Onları, sana ileten vesile, cennetine götüren yol kıldın.

                              Rabbim, Muhammed ve âline salat eyle; bir salat ki, onlar hakkındaki bağışlarını ve onurlandırmanı artırsın; onlara olan ihsan ve nimetlerini tamamlasın; senden edinilecek kâr ve yararlardan nasiplerini bol etsin.

                              Rabbim, ona (Muhammed) ve onlara (Ehl-i Beytine) salat eyle; bir salat ki, başlangıcının süresi, süresinin sonu, sonunun bitimi olmasın.

                              Rabbim, Arşının ve onun altındakilerin ağırlığıca, göklerinin ve onların üstündekilerin tuttuğuca, yerlerinin ve onların altındakilerin sayısıca onlara salat eyle; bir salat ki, onları sana daha bir yakınlaştırsın; senin ve onların hoşnutluğuna vesile olsun ve benzeri salatlar hep devam etsin.

                              Allah’ım, sen her zamanda dinini, kulların için hakkın bayrağı ve şehirlerde hidayet ışığı olarak diktiğin bir imamla güçlendirmişsin. Onun ipini kendi ipine bağlamış; onu hoşnutluğuna ulaşma vesilesi kılmış; ona itaati farz etmiş; ona karşı gelmekten sakındırmış; onun emirlerini yerine getirmeyi, yasaklarına uymayı, ondan öne geçmemeyi, ondan geri kalmamayı emretmişsin. O, sığınanların koruyucusu, inananların sığınağı, tutunanların sağlam kulpu ve âlemlerin güzelliğidir.

                              Allah’ım, velin olan o imamı, kendisine verdiğin nimetlerin şükrünü yerine getirmeye muvaffak et. Bizi de aynı şeye muvaffak eyle. Ona, kendi katından yardımcı bir güç ver. Ona kolay bir fetih nasip et. En güçlü desteğinle ona yardım et. Gücünü artır; pazısını kuvvetlendir; onu sürekli gözet; koruman altında bulundur; meleklerinin yardımıyla onu başarıya ulaştır; her zaman galip olan ordunu ona yardıma sevket; onunla Kitabını, sınırlarını, yasalarını ve Resulünün -salavatın ona ve âline olsun Allah’ım- sünnetlerini ayakta tut; dininin zalimlerce öldürülen nişanelerini dirilt; yolundaki zulüm paslarını, zorlukları gider; yolundan ayrılanları ortadan kaldır; dosdoğru yolunda eğrilik meydana getirmek isteyenleri mahv-u nabud eyle. Onu dostlarına karşı yumuşat; düşmanlarına karşı elini açık et; şefkatini, merhametini ve sevgisini halimize şamil eyle; bizi sözünü dinleyip itaat edenlerden, hoşnutluğunu kazanmaya çalışanlardan, yardımına koşanlardan, onu savunanlardan, bununla sana ve Resulüne -salavatın ona ve âline olsun Allah’ım- yakınlaşmak isteyenlerden kıl.

                              Allah’ım, onların makamlarını itiraf eden, takip ettikleri yolu takip eden, izlerinde yürüyen, kulplarından yapışan, velayetlerine sarılan, imametlerini kabul eden, emirlerine teslim olan, var güçleriyle onlara itaat etmeye çalışan, (ferec) günlerini bekleyen ve gözlerini onlara diken dostlarına da, büyüyüp artan, bereket dolu salatlarla sabah akşam salat eyle. Ve selam eyle onlara ve ruhlarına. Onların işlerini takva üzere bir araya topla; durumlarını düzelt; tövbelerini kabul buyur. Hiç kuşkusuz, sen, pek merhametlisin, tövbeleri kabul edensin ve bağışlayanların en iyisisin. Bizi de rahmetinle esenlik yurdunda onlarla birlikte kıl, ey merhametlilerin en merhametlisi.

                              Allah’ım, bu, Arefe günüdür. Şerefli, değerli ve büyük bir gündür. Bu günde rahmetini yaymış, affını yaygınlaştırmış, bağışını çoğaltmış ve onunla kullarına lütufta bulunmuşsun.

                              Allah’ım, ben ise, senin o (naçiz) kulunum ki, daha yaratmadan önce ve de yarattıktan sonra ona nimet verdin; onu dinine ilettiğin, hakkını ödemeye muvaffak ettiğin, (sağlam) ipinle koruduğun, hizbine (grubuna) aldığın, dostlarını sevmeye, düşmanlarına düşman kesilmeye hidayet ettiğin kimselerden kıldın. Daha sonra ona emrettin, emrini tutmadı; sakındırdın, sakınmadı; karşı gelmemesini öğütledin, karşı geldi. Ancak bunları, sana inat ederek ve sana karşı büyüklük taslayarak yapmadı. Tutkusu onu bu işlere sürükledi; düşmanın ve düşmanı (olan şeytan) da bu hususta ona yardımcı oldu. Yasaklarını irtikâp ederken tehdit ve korkutmalarını bildiği halde, affını ümit edip bağışlamana güveniyordu. Oysa kendisine verdiğin nimetlerle o işleri yapmamaya en çok layık olan kullarındandı.

                              Şimdiyse; hor, hakir, zelil, alçak ve azabından korkan biri olarak karşında durmuş, taşıdığım büyük günahları, işlediğim koca hataları itiraf ederek affına sığınıyor, rahmetini umuyorum. Kimsenin, beni senden koruyamayacağını, hakkımda verdiğin karara engel olamayacağını biliyorum.

                              O halde, suçlulara döndüğün rahmetinle bana dön; ellerini sana doğru uzatanlara verdiğin affını bana ver ve sana ümidi olanlardan esirgemediğin mağfiretini benden esirgeme. Bu günde benim için bir nasip ayır ki, onunla hoşnutluğundan bir pay elde edeyim.

                              Beni bu günde, sana kulluk sunan kullarının elde ettikleri şeylerden mahrum etme. Gerçi ben, onların sundukları iyi işleri sunmuş değilim ama, tevhidini sunmuş; zıddın, benzerin, ortağın olmaktan seni tenzih etmişim; emrettiğin kapılardan sana gelmiş, öyle bir vesileyle yakınlığını aramışım ki, kimse onun dışında başka bir vesileyle sana yaklaşamaz. Daha sonra bunu; tövbeyle sana dönüşüm, yüceliğin karşısında alçalıp küçülmem, hakkında iyi şeyler düşünmem ve katındakine güvenmem izlemiş; sana olan ümidim de -ki sana ümidi olup da ümidi boşa çıkan az olur- arkadan bunları desteklemiştir. Ve ben, böbürlenenlerin böbürlendiği gibi böbürlenerek, itaatleriyle övünenlerin övündüğü gibi övünerek, şefaat edenlerin şefaat edeceklerine güvenerek değil; hor, hakir, muhtaç, fakir, korkan, sığınak arayan biri olarak rahmetini dileniyorum. Bununla birlikte ben, azdan da az, alçaktan da alçak, zerre gibi veya zerreden de aşağıyım.

                              Şimdi, ey kötü işler yapanları hemen cezalandırmayan; şımarık zenginlere hadlerini bildirmekte acele etmeyen; ey lütfuyla sürçenleri affeden, fazlıyla suçlulara mühlet veren (yüce Allah)! Ben de sürçmüş, hata etmiş, kötü işler yapmışım ve suçumu itiraf etmekteyim. Sana karşı cüretkâr davranmış, bilerek karşı gelmişim; kullarından gizletmeye çalıştığım kötülükleri senin gözünün önünde irtikâp etmişim. Kullarından korkmuş, senden yana kendimi güvencede hissetmişim. Kahrından çekinmemiş, şiddet göstereceğinden korkmamışım. Aslında, kendime karşı cinayet işlemiş, kendi belama düşmüşüm. Utanmam yok; uzun sürecek bir zilletle karşı karşıyayım.

                              (Allah’ım,) Mahlukatından seçtiğin, kendin için ayırdığın, yaratıklarından beğendiğin, işin için uygun bulduğun kimsenin (Muhammed Mustafa’nın) hakkına ve ona itaati sana itaat, ona muhalefeti sana muhalefet, onu sevmeyi seni sevmek, ona düşmanlık etmeyi sana düşmanlık etmek olarak kabul ettiğin kimsenin (Hz. Ali’nin) hakkına, bu günde beni, günahlardan sıyrılarak sana sığınan, tövbe ederek mağfiretini dileyen kimseyi bürüdüğün rahmetinle bürü; sana itaat edenlerin, katında kurb ve menzilet sahibi olanların işlerini idare ettiğin gibi benim de işlerimi idare et; ahdine vefa edip uğrunda zorluklara katlanan, hoşnutluğunu elde etmek için çalışıp çabalayan kimseye yettiğin gibi bana da yet.

                              Huzurunda ihmalkâr davrandığım, sınırlarını aşıp hükümlerini çiğnediğim için beni hesaba çekme. Yanındaki hayrı benden esirgeyip nimetinin bana ulaşmasında seni ortak etmeyen (zengin) kimsenin yavaş yavaş helake doğru ilerlediği gibi beni yavaş yavaş helake doğru götürme.

                              Gafillerin uykusundan, israfkârların uyuklamasından ve kendi haline terkedilenlerin esneyip durmasından beni uyandır. Kalbimi, tevazu ile sana itaat edenlerin, içtenlikle sana kulluk sunanların yaptığı şeylere yönelt; ihmalkârların düştüğü durumdan kurtar. Beni, senden uzaklaştıracak, senden alacağım payla arama girecek ve katında aradığım şeyden alıkoyacak şeylerden koru. Sana götüren hayırların yolunu, emrettiğin yönden hayırlarda yarışmayı ve istediğin gibi hayırlara düşkün olmayı benim için kolaylaştır.

                              Azap vaadini hafife alanlarla birlikte beni helak etme. Gazabını talep edenlerle birlikte beni yok etme. Yollarından sapanlarla birlikte beni mahvetme. Saptırıcı fitnelerden, eğlendirici belalardan beni kurtar ve aniden yakalayıvermek üzere bana mühlet verme. Benimle beni saptıracak düşmanın, helak edecek tutkunun ve benliğimi bürüyecek hüsranın arasına gir. Gazabından sonra kendisinden razı olmayacağın kimseden yüz çevirdiğin gibi benden yüz çevirme. Sana olan ümidimi boşa çıkarıp da rahmetin hakkında ümitsizliğe düşürme beni. Sevginden kaynaklanan yükümlülüklerden gücümü aşanı bana yükleyip de zor durumda bırakma beni.

                              Kendisinden hayır umulmayan, kendisine ihtiyaç duyulmayan ve bir daha dönüşü (tövbesi) olmayan kimse gibi beni elinden salıverme. Gözünden düşen, benliğini horluk bürüyen kimse gibi beni atma. Elimden tutarak alçalanların düştüğü duruma düşmekten, yoldan sapanların duçar olduğu korkuya duçar olmaktan, aldananların sürçtüğü yerlerde sürçmekten ve helak olanların düştüğü vartaya düşmekten koru beni. Köle ve cariyelerinin (kullarının) çeşitli sınıflarını müptela ettiğin şeylere karşı bağışıklık kazandır bana. Özen gösterdiğin, nimet verdiğin, hoşnut olduğun, övgüyle yaşattığın ve mutlu olarak öldürdüğün kimselerin ulaştığı yerlere ulaştır beni.

                              İyilikleri yok edecek, bereketleri götürecek amellerden uzaklaştır beni. Çirkin kötülüklerden ve rüsvay edici günahlardan sakınmayı kalbime ilham eyle. Beni, ancak senin yardımınla elde edebileceğim şeyle uğraştırarak hoşnutluğunu kazanabileceğim şeylerden alıkoyma. Katındakinden mahrum eden, sana kavuşturacak vesileyi aramaya engel olan ve sana yakınlaşmayı unutturan alçak dünyanın sevgisini kalbimden sök at. Gece ve gündüz seninle baş başa kalıp râz-u niyaz etmeyi benim için süsle (bu işin güzelliğini benim için aşikâr eyle). Bana, beni azabından korkmaya yaklaştıracak, yasaklarını irtikâp etmekten alıkoyacak ve büyük günahların esaretinden kurtaracak bir koruyucu güç ver.

                              Sana karşı gelme pisliğinden temizle beni; suçlar pasını gider benden; afiyet gömleğini eğnime giydir; bağışıklık ridasını üzerime çek; bol nimetlerinle beni bürü ve lütuf ve fazlını benim için aşikâr eyle. İşlerimi yoluna koyarak, yönümü doğrultarak bana yardımcı ol. Beni iyi niyetli olmaya, beğenilen sözler söylemeye ve güzel işler yapmaya muvaffak eyle.

                              Senin güç ve kudretin olmaksızın hiçbir şey yapamayacağımdan beni kendi güç ve kudretimle baş başa bırakma. Huzuruna çıkmak için diriltileceğim gün beni utandırma; dostlarının önünde beni rüsvay etme. Seni anmayı unutturma bana; şükrünü giderme benden; yanlma zamanlarında, nimetlerine cahil olanlar gafletteyken, şükründen ayırma beni; verdiğin nimetlere karşı seni övmeyi, yaptığın iyilikleri itiraf etmeyi ilham et bana.

                              Sana yalvarıp yakarmamı, yalvarıp yakaranların yakarmasından ve sana hamd etmemi, hamd edenlerin hamdinden üstün kıl. Sana ihtiyaç duyduğum zamanlarda beni yardımsız bırakma. (İyi olduğunu zannederek) Sana sunduğum amellerim sebebiyle beni helak etme. Sana inat edenleri, alınlarına vurarak geri çevirdiğin gibi beni geri çevirme. Çünkü ben, (onların aksine) sana teslim olmuş; elinde aleyhime kanıtlar olduğunu bildiğim halde lütufta bulunmaya daha layık, ihsan etmeye daha alışık, takva ve mağfiret ehli, affetmeye cezalandırmaktan daha layık ve (suçları) örtmeye (onları) açmaktan daha yakın olduğunu da biliyorum.

                              Şu halde, bana; istediğimi elde edebileceğim, sevdiğime kavuşabileceğim, hoşlanmadığını yapmayacağım ve sakındırdığına yaklaşmayacağım tertemiz bir hayat ver. Ölümümü, nuru önünde ve sağında giden kimsenin ölümü gibi kıl. Senin önünde zelil, yaratıklarının yanında aziz kıl beni. Seninle baş başa kaldığım zaman beni alçalt; kullarının arasında yücelt. Beni, bana muhtaç olmayan kimseye muhtaç etme; sana muhtaçlığımı arttır. Beni, düşmanlarımı sevindirecek duruma düşmekten, belaya duçar olmaktan, zillet ve zahmetten koru. Benden bildiğin kötülükleri, hilmi olmasaydı yakalamaya gücü yeten, teennisi olmasaydı hemen cezalandırabilecek durumda olan biri gibi, rahmetinle ört.

                              Bir kavme bir fitne veya bir kötülük dilediğin zaman, beni sana sığındığım için, ondan kurtar. Beni sahibi olduğun dünyada rüsvay etmediğin gibi, maliki olduğun ahirette de o duruma düşürme. Nimetlerinin evvellerini de, sonlarını da; yararlarının eskilerini de, yenilerini de bir arada bana ver. Yüreğimin taşlaşmasına sebep olacak bir mühlet verme bana. Güzelliğimi götürecek bir musibet indirme bana. Kadrimi küçültecek bir hakirliğe düşürme beni. Değerimin bilinmemesine sebep olacak bir eksiklik verme bana. Ümitsizliğe düşürecek, yüreğimi hoplatacak bir şekilde korkutma beni.

                              Azap vaadinden korkmamı, mühlet vermen ve korkutmandan sakınmamı ve ayetlerini tilavet ederken titrememi sağla. Gecemi sana ibadet etmek için beni uyandırmakla, yalnızlığımı senin için teheccüd etmekle, tenhalığımı sana ünsiyet, ihtiyaçlarımı sana açmak, ateşten kurtuluşumu dilemek ve azabından sana sığınmakla mâmur kıl.

                              Bir süreye (ölüm vaktine) kadar taşkınlığımda bocalayıp durmama, gaflet içerisinde sapıklığımı sürdürüp gitmeme müsaade etme. Beni, öğüt kabul edenler için öğüt, ibret alanlar için ibret ve bakanlar için fitne kılma. (Hilelerine karşı) Kendilerine hile yaptığın kimseler arasında bana hile yapma. Beni başkasıyla değiştirme; ismimde bir değişiklik yapma; bedenimi değişime uğratma. Beni, halkın gözünde gülünç bir duruma düşürme; kendin için alay konusu edinme; hoşnutluğundan başkasına uymaz ve senin için öç almaktan başka bir şey için zorluklara katlanmaz kıl.

                              Affının serinliğini, rahmetinin, merhametinin, katından olan rahatlığın ve nimetlerle dolu cennetinin tatlılığını bana hissettir. Bol lütfunla tüm zamanımı senin sevdiğin şeye ayırmanın ve var gücümle beni sana yaklaştıracak şeyler için çalışmanın tadını tattır bana; ve bana, armağanlarından birini armağan et.

                              Ticaretimi kârlı, dönüşümü zararsız kıl. Makamından korkut beni. Seninle görüşmeye müştak kıl beni. Küçük büyük, açık gizli hiçbir günah bırakmayacak halis bir tövbeyle bana dön (tövbemi kabul ederek tüm günahlarımı bağışla).

                              Mü’minlere karşı kin beslemeyi gönlümden sök at. Sana karşı mütevazı olanlara kalbimi şefkatli kıl. İyilere nasılsan bana da öyle ol. Takvalıların süsüyle süsle beni. Gelecekler arasında benim için doğru bir dil (güzel bir ad), sonlar arasında büyüyüp gelişen bir anı bırak ve beni ilklerle aynı sahada buluştur.

                              Bol nimetlerini benim için tamamla. En değerli nimetlerini bana aşikâr eyle. Elimi yararlarınla doldur. En değerli bağışlarını bana doğru sevket. Seçkin kulların için süslediğin cennetlerinde beni temiz dostlarına komşu eyle. Dostların için hazırlanmış olan yüksek yerlerde kıymetli armağanlarınla beni bürü. Kendi katında benim için, güvenle sığınabileceğim bir sığınak, yerleşebileceğim ve gözümün aydınlanmasına sebep olacak bir mekân ver.

                              Büyük suçlarıma kıyasla bana muamele etme. Her türlü şek ve şüpheyi benden gider. Hak yolda her rahmetten bir kapı aç yüzüme. Bağışlarından olan payımı bol, ihsan ve fazlından olan nasibimi çok eyle.

                              Kalbimi katındakine güvenir kıl. Çabamı senin için olana ayır. Halis kullarına yaptırdığın şeyleri bana yaptır. Akıllar gaflette olduğu zaman kalbime sana itaat etmenin sevgisini içir.

                              Zenginlik ve afifliği, refah ve sağlığı, rahatlık ve bolluğu, güven ve afiyeti benim için bir araya topla. İyi işlerimi, onlara karışmış olan günahlar sebebiyle boşa çıkarma. Yalnız kaldığım zamanları deneme dürtüleriyle harap etme. Âlemlerden kimseye ağız açtırmayarak yüzümün suyunu koru. Fasıkların yanında olanı istememe engel ol.

                              Beni, zalimlerin destekçisi, Kitabını yok etmek üzere onların yardımcısı kılma. Bilmediğim bir yönden koruyucu bir kuşatmayla kuşat beni.

                              Tövbe, rahmet, şefkat ve bol rızkının kapılarını benim için aç. Çünkü ben, sana yönelenlerdenim. Benim hakkımda nimet vermeni tamamla. Hiç kuşku yok, sen, nimet verenlerin en iyisisin.

                              Ömrümün geri kalanını rızanı kazanmak için hac ve umrede geçirmemi kararlaştır, ey âlemlerin Rabbi.

                              Allah, Muhammed’e ve onun tertemiz âline salat eylesin. Ve, ebediyete kadar selam olsun ona (Muhammed’e) ve onlara (âline).
                              Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

                              Yorum


                                #60
                                Ynt: Sahife-i Seccadiye Dua Pınarı

                                Kurban Bayramı ve Cuma Günü Okuduğu Dua

                                Allah'ım! Bu, kutlu ve mübarek bir gündür. Yeryüzünün dört bir yanında Müslümanlar bu günde bir araya toplanmış, biri rahmetini dilemekte, biri nimetini istemekte, biri ödülünü aramakta, biri azabından korkmakta. Ve sen, onların neye muhtaç olduğunu daha iyi bilirsin. Şu hâlde, cömertliğine, keremine ve isteğimin sana kolay oluşuna dayanarak senden, Muhammed ve Âline salât etmeni istiyorum.

                                Ey (yüce) Allah! Ey Rabbimiz! Mülk de, hamd da sana aittir; senden başka ilâh yoktur; hilim ve kerem sahibisin; şefkatlisin, büyük nimetler verirsin; yücelik ve ikram sahibisin; gökleri ve yeri yaratansın. Senden istiyorum ki, inanan kullarının arasında bir hayır, bir afiyet, bir bereket, bir hidayet, itaatin yönünde bir amel veya onları sana doğru iletecek, katındaki derecelerini yükseltecek, dünya ve ahiret hayrına sebep olacak bir hayır paylaştırdığın zaman benim payımı çok, nasibimi bol edesin.

                                Allah'ım! Mülk de, hamd da senindir; senden başka ilâh yoktur. Senden, yaratıklarının arasından seçip beğendiğin kulun, resulün ve habibin Muhammed'e ve Muhammed'in iyi, seçkin ve tertemiz Âline, senden başka kimsenin sayamayacağı bir salâtla salât etmeni, bizi bu günde seni çağıran salih kullarının arasına katmanı ve bizi de, onları da bağışlamanı istiyorum, ey âlemlerin Rabbi. Hiç kuşkusuz, sen her şeye kadirsin.

                                Allah'ım! Hacetimi sana getirmişim; fakirliğim, muhtaçlığım ve miskinliğimle sana gelmişim. Amelimden çok mağfiretine ve rahmetine güveniyorum. Hiç şüphe yok, mağfiretin ve rahmetin, günahlarımdan daha geniştir. Şu hâlde, Muhammed ve Âl-i Muhammed'e salât eyle ve tüm ihtiyaçlarımı gider. Çünkü sen, buna kadirsin ve bu iş sana kolaydır; ben sana muhtacım, senin bana ihtiyacın yok.

                                Kesinlikle senden başkasından bir hayra ulaşmış değilim; senden başka kimse kesinlikle benden bir kötülüğü defetmiş değil; ne ahiretim için, ne de dünyam için senden başkasını ummuyorum. Allah'ım! Kim, ihsanını ve bağışını umarak, bahşişini ve ödülünü temenni ederek bir mahluka gitmeye hazırlanırsa hazırlansın, bunun için hazırlık yaparsa yapsın, ben, ey Mevlâ'm, bugün affını ve ihsanını umarak, bahşişini ve ödülünü temenni ederek sana gelmeye hazırlanmış, sana gelmek için hazırlık yapmışım.

                                Allah'ım! Şu hâlde, Muhammed ve Âl-i Muhammed'e salât eyle ve bugün benim bu ümidimi boşa çıkarma; ey isteklerden dolayı zor durumda kalmayan, bağışta bulunmaktan dolayı hazinesi azalmayan (yüce Allah)! Çünkü ben, daha önce yapmış olduğum iyi bir amele güvenerek ve Muhammed ve Ehl-i Beytinin –salâvatın ve selâmın ona ve onlara olsun– şefaatinin dışında herhangi bir mahlukun şefaatini umarak sana gelmiş değilim; suçumu ve kendime kötülük ettiğimi ikrar ederek sana gelmişim; uzun süre büyük günahlarda direnmelerine rağmen günahkârları affetmene, rahmet ve mağfiretinle onlara dönmene sebep olan büyük affını umarak sana gelmişim.

                                O hâlde, ey rahmeti geniş, affı büyük olan, ey büyük, ey büyük, ey kerim, ey kerim, Muhammed ve Âl-i Muhammed'e salât eyle ve rahmetinle bana dön; fazlınla bana şefkat göster ve mağfiretinle beni huzur ve refaha kavuştur. Allah'ım! Bu makam (bayram ve cuma namazı kıldırma makamı), senin halifelerin ve seçkin kullarına aittir. Emin kullarına özgü kıldığın bu yüksek makamı, zorla onların elinden aldılar. (Kullarını imtihan etmek için) Bunu böyle takdir eden sensin; emrin yenilgiye uğramaz; kesin tedbirinin ötesine geçilmez.

                                Dilediğin şey; dilediğin gibi, dilediğin yerde ve dilediğin zamanda gerçekleşir. Daha iyi bildiğin ve irade ettiğin bir işten dolayı yaratıkların tarafından suçlanmazsın. Durum öyle oldu ki, seçmiş olduğun halifelerin yenik düştüler; zulme uğradılar; hakları ellerinden alındı; hükmün değiştirildi; Kitabın uzaklara atıldı; farzların öngördüğün yönlerinden saptırıldı; Peygamberinin sünnetleri terk edildi. Allah'ım! Evvelden sona kadar onların düşmanlarına, düşmanlarının yaptıklarına razı olanlara, düşmanlarının taraftarlarına ve düşmanlarına uyanlara lânet eyle.

                                Allah'ım! Seçkin kulların İbrahim ve Âl-i İbrahim'e olan salâtların, bereketlerin ve selâmların gibi, Muhammed ve Âl-i Muhammed'e salât eyle. Hiç kuşkusuz, sen övgüye lâyıksın, büyüklük sahibisin. Ve onlar için mukadder buyurduğun kurtuluşu, esenliği, zaferi, iktidarı ve desteğini çabuklaştır. Allah'ım! Beni tevhit ehlinden, sana inanan, Resulünü ve itaatlerini farz ettiğin İmamları doğrulayan, bunu uygulamaya geçiren kimselerden eyle; âmin ya Rabb'el-âlemin!

                                Allah'ım! Gazabını hilminden başka bir şey defedemez; öfkeni affından başka bir şey geri çeviremez; azabını rahmetinden başka bir şey engelleyemez ve sana yalvarıp yakarmamdan başka bir şey de beni senden kurtaramaz. O hâlde, Muhammed ve Âl-i Muhammed'e salât eyle ve bize kendi katından, ey Tanrım, ölen kullarını dirilttiğin ve ölü şehirleri canlandırdığın kudretinle bir kurtuluş ver.

                                Tanrım! Bana icabet etmedikçe, duamı kabul buyurduğunu bana bildirmedikçe beni üzüntüden öldürme. Ecelim gelip çatana kadar bana sağlık tadını tattır. Düşmanlarımı sevindirecek duruma düşürme beni ve onları bana musallat etme. Tanrım! Eğer sen beni yüceltecek olursan, artık kim beni alçaltabilir?! Ve eğer sen beni alçaltacak olursan, artık kim beni yüceltebilir?! Eğer sen bana değer verecek olursan, artık kim beni hor kılabilir?!

                                Ve eğer sen beni hor kılacak olursan, artık kim bana değer verebilir?! Eğer sen bana azap edecek olursan, artık kim bana acır?! Eğer sen beni yok edecek olursan, artık kim kulun hakkında sana engel olabilir, kim kulunla ilgili olarak seni sorgulayabilir?! (Tanrım!) Biliyorum ki, senin hükmünde zulüm olmaz, öç almakta acele etmezsin. Çünkü, ancak elinden çıkacağından korkan, acele eder; güçsüz olan, zulme ihtiyaç duyar.

                                Sen ise, ey Tanrım, bundan çok çok yücesin. Allah'ım! Muhammed ve Âl-i Muhammed'e salât eyle ve beni belâların hedefi, intikamının konusu kılma; bana mühlet ver; üzüntümü gider; hatalarımdan geç ve belâ ardından belâya duçar eyleme beni. Çünkü güçsüzlüğümü, çaresizliğimi ve sana yalvarıp yakarmamı görüyorsun. Allah'ım! Bugün gazabından sana sığınıyorum. Şu hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve beni korumana al. Bugün öfkene karşı senden güven diliyorum. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve bana güven ver. Azabından kurtuluş istiyorum senden. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve beni (azabından) kurtar.

                                Senden hidayet istiyorum. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve beni (doğru yola) hidayet et. Senden başarı diliyorum. Şu hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve bana başarı ver. Senden rahmetini diliyorum. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve rahmetini benden esirgeme. Bana yetmeni istiyorum. Şu hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve bana yet. Senden rızk istiyorum. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve bana rızk ver. Senden yardım diliyorum. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve bana yardım et. Senden, geçmiş günahlarımı bağışlamanı istiyorum.

                                Şu hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve beni bağışla. Senden, beni (günahlardan) korumanı diliyorum. O hâlde, Muhammed ve Âline salât eyle ve beni (günahlardan) koru. Sen dilersen, bundan böyle artık hoşlanmadığın hiçbir işe dönmeyeceğim. Ey Rabbim, ey Rabbim! Ey çok şefkatli olan, ey büyük nimetler veren! Ey celâl ve ikram sahibi! Muhammed ve Âline salât eyle ve senden istediğim, katında aradığım ve elde etmek için sana yöneldiğim tüm şeyleri bana ver. Onları benim için iste, hakkımda mukadder et ve geçerli kıl. Onlardan benim için mukadder buyurduklarında bana hayır ve bereket ver.

                                Onları vermekle bana lütufta bulun. Onlardan bana verdiklerinle beni mutlu eyle. Lütf u kereminden ve indindekinin bolluğundan, istediğimden fazlasını ver bana. Çünkü sen, çok zengin, çok cömertsin. Bunların ardından da ahiretin daha iyi olan nimetlerini ver bana; ey merhametlilerin en merhametlisi! (Sonra dilediğin duayı eder ve Muhammed ve Âline bin defa salâvat getirirsin. İmam aleyhisselâm öyle yapıyordu.)
                                Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X