Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

AYET VE HADİSLERDE DUA

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

    11) Gizli Dua

    51. Resulullah (s.a.a): “Gizli yapılan bir dua, açık yapılan yetmiş duaya denktir.”

    12) Toplu Dua

    52. İmam Sadık (a.s): “Kırk kişi bir araya gelir ve herhangi bir şey hakkında Allah’a dua ederlerse, mutlaka icabet edildiği bir halde ayrılırlar.”

    13) İcabet Hakkında Hüsnü Zan İçinde Olmak

    53. Resulullah (s.a.a): “İcabet edileceğine yakin ettiğiniz bir halde Allah’a dua edin.”

    54. İmam Sadık (a.s): “Dua ettiğinde icabetinin kapıda olduğunu zannet.”
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      #17
      Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

      14) Uygun Bir Zaman Seçmek

      55. Resulullah (s.a.a): “Aziz ve celil olan Allah’a dua edeceğiniz en hayırlı vakit seher vakitleridir.” Daha sonra Yakub’un (a.s) sözünü nakleden şu ayeti okudu: “Yakında sizler için Rabbimden mağfiret dileyeceğim.” Allah Resulü daha sonra şöyle buyurdu: “Onlar için duayı seher vaktine bıraktı.”

      56. İmam Sadık (a.s): “Üç vakitte dualar Allah’tan örtülü kalmaz: Bir farz yerine getirilince, yağmur yağdığı zaman ve yeryüzünde Allah’ın bir mucizesi ortaya çıktığı zaman.”

      15) Israr

      57. Resulullah (s.a.a): “Aziz ve celil olan Allah’tan hacetini dileyen ve icabet olsun veya olmasın dualarında ısrar eden kula Allah rahmet etsin.”

      58. İmam Bakır (a.s): “Allah’a yemin olsun ki mümin kul aziz ve celil olan Allah’tan hacetini dilemekte ısrar ederse, mutlaka haceti giderilir.”
      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

      Yorum


        #18
        Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

        Duası Kabul Olan Kimse[10]

        59. İmam Hasan (a.s): “Kalbinde Allah’ın rızasından başka hiçbir istek olmayan kimseye, Allah’tan istediği her şeye icabet edileceği konusunda garanti veriyorum.”

        60. İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s): “Herkim herhangi bir şey hususunda insanlara ümit bağlamaz ve tüm işlerini aziz ve celil olan Allah’a havale ederse, aziz ve celil olan Allah onun tüm hacetlerine icabet eder.”

        61. Resulullah (s.a.a): “Babanın bedduasından sakının. Şüphesiz babanın bedduası kılıçtan daha keskindir.”

        62. Resulullah (s.a.a): “Ümmetimin çocuklarının duası, günahlara bulaşmadıkça müstecap olur.”

        63. İmam Hasan (a.s): “Kur’ân okuyan kimsenin duası er veya geç kabul olur.”
        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          #19
          Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

          Müstecap Olmayan Dualar

          64. Resulullah (s.a.a): “Ben Allah’tan, dostun dostu hakkında ettiği bedduayı müstecap etmemesini istedim.”

          65. İmam Sadık (a.s): “Dört kişinin duası müstecap olmaz:

          1- Evinde oturduğu halde “Allah’ım! Bana rızık ver” diyen kimsenin duası. Kendisine şöyle denir: “Sana rızık talep etmeni emretmedim mi?”

          2- Karısına beddua eden erkeğin bedduası. Ona da şöyle denir: “Onun işini sana havale etmedim mi?”

          3- Malı olup da heder eden ve “Allah’ım! Bana rızık ver” diyen kimsenin duası. Ona da şöyle denir: “Sana iktisatlı olmanı emretmedim mi?”

          4- Hiçbir belge ve delil olmaksızın birine borç veren kimsenin duası... Allah ona şöyle buyurur: “Sana şahit tutmanı emretmedim mi?”
          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

          Yorum


            #20
            Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

            Duanın İcabetinin Erteleniş Sebebi

            66. İmam Ali (a.s): “Duanın icabetinin ertelenişi seni ümitsiz kılmasın. Zira Allah’ın bağışlaması, niyetine bağlıdır. Bazen bir duanın icabeti ertelenir ki bu vesileyle dileyene daha büyük bir mükâfat ve ümitvar olana daha çok bağışta bulunulsun.

            Nice şey istersin de sana verilmez. Ama er veya geç ondan daha iyisi sana verilir. Veya hayır ve maslahat açısından senden esirgenir. Nice istekler karşılandığı takdirde dininin helakine sebep olur.”[11]
            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

            Yorum


              #21
              Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

              Dua Tesirsiz Değildir

              Resulullah (s.a.a): “Şüphesiz Rabbiniz haya ve kerem sahibidir. Kulu kendisine elini uzattığı halde onu boş olarak döndürmekten hayâ eder.”[12]

              İmam Zeyn’ul Abidin (a.s): “Müminin duası üç halet dışında değildir: Ya kendisi için biriktirilir, ya dünyada karşılanır, ya da kendisine çatacak olan belayı ondan defeder.”[13]

              İmam Sadık (a.s): “Mümin ahiretin güzel sevabını görünce dünyada hiç bir duasının müstecap olmamasını arzular.”[14]
              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

              Yorum


                #22
                Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

                Gurer’ul-Hikem’den


                1- “Dua evliyanın silahıdır.”
                2- “İnsanların en acizi, duadan aciz olan kimsedir.”
                3- “Şüphesiz münezzeh olan Allah’ın keremi hikmetini bozmaz. Bu yüzden her dua kabul görmez.”
                4- “Şüphesiz münezzeh olan Allah’ın kahırları ve azapları vardır. Sizlere indiğinde onu dua ile def ediniz. Şüphesiz belayı sadece dua savar.”
                5- “Dua ile belalar def edilir.”

                6- “Müminin silahı duadır.”
                7- “İhlâs ile dua et. Şüphesiz bu icabete en layık olandır.”
                8- “Allah’ın kapısını çalana, kapı açılır.”
                9- “Kendisine dua verilen icabetten mahrum olmaz.”
                10- “Her dua müstecab olmaz.”

                11- “Allah’a dua edene Allah cevap verir.”
                12- “Bela ve musibeti şiddetlenen kimse beladan güvende olan afiyetteki kimseden duaya daha muhtaç değildir.”
                13- “Dua güzel bir silahtır.”
                14- “Duanın icabetinin ertelenmesi seni ümitsizliğe düşürmesin. Şüphesiz ihsan niyet ölçüsüncedir. Bazen isteyenin sevabı büyüsün ve veren kimsenin ihsanı çoğalsın diye icabet ertelenir.”
                15- “Yolunu günahlarınla kapadığın halde duanın icabetini geç sayma.”
                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                Yorum


                  #23
                  Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

                  İBRETLİ ÖYKÜLER


                  1- Neden Dualarımız Kabul Olmuyor

                  Emir’ul-Müminin Hz. Ali (a.s) bir Cuma günü Kufe’de çok güzel bir konuşma yaptı. Konuşmasının sonunda şöyle buyurdular: “Ey millet! Şu yedi büyük musibetten Allah’a sığınmamız gerekir:

                  1- Âlimin sürçmesinden.
                  2- Abidin ibadetten usanmasından.
                  3- Müminin muhtaç olmasından.
                  4- Eminin hıyanet etmesinden.
                  5- Zenginin fakir olmasından.
                  6- Azizin zelil bir duruma düşmesinden.
                  7- Fakirin hasta olmasından.”

                  Bu esnada bir adam ayağa kalkarak şöyle dedi: “Doğru buyurdunuz ey Emir’ul-Muminin! Biz saptığımızda sen kıblemizsin, karanlıkta kaldığımızda sen nursun. Allah Teala'nın: “Ud’unî estecib lekum” (Bana dua edin size icabet edeyim)[15] diye buyurmuş olduğu sözü hakkında senden soru sormak istiyorum. Allah-u Teala’nın böyle buyurmasına rağmen neden duamız kabul olmuyor?”

                  Hz. Ali (a.s) cevaben şöyle buyurdular:
                  “Dualarınızın kabul olmamasının sebebi, kalplerinizin sekiz şey hususunda hiyanet etmesinden dolayıdır:
                  Birincisi: Siz Allah’ı tanıdınız fakat size farz kıldığı şekilde hakkını eda etmediniz. Bu yüzden bu tanıyış size bir şeyi kazandırmadı.

                  İkincisi: Siz Allah’ın Peygamberine iman ettiniz ama onun sünnetine karşı çıktınız ve şeriatini öldürdünüz. O halde imanınızın neticesi nerede kaldı! (Yok olup gitti.)

                  Üçüncüsü: Allah’ın size nazil etmiş olduğu kitabı (Kur’an’ı) okudunuz fakat onunla amel etmediniz; Kur’an’ı canı gönülden kabul ettik ve ona uyacağız dediniz ama ona muhalefet ettiniz.

                  Dördüncüsü: Biz cehennem ateşinden korkuyoruz dediniz, o halde korkunuz nerede kaldı?!

                  Beşincisi: Cennete rağbet etmekteyiz, dediniz. Ama her an sizi ondan uzaklaştırmakta olan şeyleri yapıyorsunuz; o halde cennete olan rağbet ve iştiyakınız nerede kaldı?!

                  Altıncısı: Siz Allah’ın nimetini yediniz. Ama o nimete karşı Allah’a şükür etmediniz.

                  Yedincisi: Allah-u Teala sizi şeytanla düşman olmaya emretti ve buyurdu ki: “Şüphesiz şeytan sizin düşmanınızdır; o halde ona düşman kesilin.” Ama siz dilde onunla düşmanlık ettiniz, amelde ise muhalefet etmeksizin onu dost edindiniz (ona uydunuz).

                  Sekizincisi: Siz halkın kusurlarını gözlerinizin önüne diktiniz. Ama kendi ayıplarınızı attınız (onları görmezlikten geldiniz) ve kınanmaya kendisinden daha layık olduğunuz kimseyi kınamaya kalkıştınız. Bununla birlikte hangi dua sizin için kabul olabilir! Oysa siz duanın kapı ve yollarını kapadınız. O halde Allah’tan korkun, amellerinizi düzeltin, biatinizi halis edin, iyiliğe emredin, kötülükten sakındırın. Bunları yaptığınız takdirde Allah-u Teala duanızı kabul eder.”[16]
                  "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

                    2- Dua Ve İnfakın Kabul Olma Şartları


                    Bir şahıs İmam Sadık (a.s)’ın huzuruna vararak şöyle dedi: Kur’an’ı Kerim’de tevilini bilmediğim iki ayet vardır.
                    İmam (a.s): “Hangi ayetlerdir?”
                    — Biri; “Beni çağırın (dua edin) size icabet edeyim”[17] ayetidir. Oysa ben Allah’ı çağırmama rağmen duam kabul olmuyor.

                    — Allah’ın, vaadine aykırı hareket ettiğini mi sanıyorsun?
                    — Hayır!
                    — Öyleyse ne demek istiyorsun?
                    — Bilmiyorum.
                    — Diğer ayet hangisidir?
                    — Neyi infak ederseniz, Allah onun yerine bir başkasını verir”[18] ayetidir.
                    — Allah’ı vaadine sadık kalmadığını mı sanıyorsun?
                    — Hayır!
                    — Öyleyse ne demek istiyorsun?
                    — Bilmiyorum.

                    — İnşaallah bu konuyu sana açıklayacağım. Eğer Allah’ın emrettiği şeye itaat ettikten sonra O’nu çağırsaydın sana icabet ederdi. Ama sen Allah’a muhalefet ve isyan etmektesin, o da sana icabet etmiyor.
                    İnfak ettiğin şeyin yerini başka bir şeyin doldurmadığı sözüne gelince; eğer helal yolla kazanarak yerinde infak etmiş olsaydın, bir dirhem bile olsaydı Allah onun yerine bir başkasını verirdi. Eğer O’nu dua metoduyla çağırsaydın, günahkâr bile olsaydın yine sana icabet ederdi.
                    — Dua metodu nedir?

                    — Farzı eda ettiğinde Allah’ı ulularsın, ta’zim edersin ve edebildiğin kadar O’nu methedersin, Peygamber (s.a.a)’e salât gönderirsin, O’na çokça salât gönderirsin, risaletini tebliğ ettiğine şehadet edersin, hidayet İmamlarına salât gönderirsin. Allah’a hamd-u sena, hidayet İmamlarına salât ve selamdan sonra Allah’ın sana iyiliklerini, güzel ihsanıyla imtihanlarını, sana verdiği nimetlerini, sana yaptığı güzel işlerini hatırlayarak bunlara karşı Allah’a hamd ve şükredersin. Daha sonra hatırladığın günahlarına bir bir ve hatırlamadığın günahlarına ise genel olarak itiraf edersin. Bütün günahlarından Allah’a tövbe ederek, tekrar günaha dönmeyeceğine karar verirsin. O günahlardan pişmanlık duyarak doğru bir niyet, korku ve ümitle Allah’tan bağışlanma diler ve şunları söylersin:

                    “Allah’ım! Ben günahlarımdan dolayı senden özür ve bağışlanma diliyorum, sana tövbe ediyorum. Öyleyse beni itaatine yönelt, beni bana farz kıldığın, yani seni hoşnut eden her şeye muvaffak kıl. Şüphesiz ben, kendisini nimetlendirmediğin halde senin itaatinden birine ulaşan, onu yapmaya muvaffak olan hiç kimseyi görmedim. Öyleyse, bana öyle bir nimet ver ki, onunla rızvanına ve cennetine ulaşayım.”[19]

                    Daha sonra hacetlerini iste. Ümit ederim ki, Allah seni mahrum etmez inşaallah.
                    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

                      3- Gece Karanlığında Allah’a Yakarış


                      Ebu Derda şöyle diyor:
                      Karanlık gecelerden birinde, Medine’de Ben-i Neccar hurmalıkları arasından geçiyordum. O esnada hüzün dolu bir gamlı ve inilti kulağıma ilişti. Sese yaklaştığımda gecenin karanlığında kuytu bir köşede birisinin

                      Allah Teala’ya şöyle münacat ettiğini duydum:
                      “İlahî! Nice helak edici günahlarıma karşı, hilimli davranarak beni ansızın cezalandırmadın; nice suçlarımın üzerini örterek lütuf ve kereminle onları aşikâr etmedin. İlahi! Gerçi ömrüm sana isyan etmekle geçmiş ve günahlarım amel defterimi doldurmuştur; ama benim ümidim, senin mağfiret ve hoşnutluğundan başka bir şey değildir.”

                      Bu kalp okşayıcı, etkileyici ses, beni öylesine kendisine cezp etti ki elimde olmaksızın o sese doğru hareket ettim, aniden gözüm Ali bin Ebi Talib’e ilişti. O Hazretin dua ve münacatına mani olmamak ve o yakarıştan mahrum kalmamak için ağaçların arasına saklandım.
                      Ali bin Ebi Talip, o ıssız karanlık gecede iki rekât namaz kıldı, sonra en içiten dualarla hüzün dolu gözyaşlarını dökerek yakarışını sürdürdü.

                      Hz. Ali (a.s)’ın münacatlarından biri de şu idi:
                      “Ey Rabbim! Senin affını düşündüğümde, günahlarım küçük geliyor; senin şiddetli azabını düşündüğümde ise musibetim büyüyor.”

                      Daha sonra duasına şöyle devam etti:
                      “Âh! Amel defterimde benim unuttuğum ama senin kaydettiğin günahları okumuş olursam o zaman ‘Onu tutun’ diye emredeceksin. Yakalanıp da ailesi kendisini kurtaramadığı, kabilesinin kendisine bir fayda sağlayamadığı ve meleklerin kendisine merhamet etmediği kimsenin vay haline!”

                      Daha sonra duasını şöyle sürdürdü:
                      “Ciğer ve böbrekleri yakan, organları birbirinden ayıran ateşten dolayı vay halimize! Cehennemin şiddetli yakıcı alevinden dolayı eyvah!”

                      Ebu Derda sözünün devamında şöyle diyor:
                      Hz. Ali (a.s) yine şiddetle ağladı, bir müddet sonra ondan artık bir ses duyulmuyordu, hiçbir hareket ve kımıldama da görülmüyordu. Kendi kendime şöyle dedim: “Gece uyumadığından dolayı kesinlikle uykuya dalmıştır.” Şafağın sökmesi yaklaştı, onu namaz için uyandırmak istedim. Bundan dolayı onun yanına gittim, yanına varır varmaz onu, kuru bir ağaç gibi yere düşmüş olduğunu gördüm. Hareket ettirdim, hareket etmedi; seslendim cevap vermedi. Bu durumu görünce; “İnna lillah ve inna ileyhi raciun” dedim.

                      Ebu Derda sözünün devamında şöyle diyor:
                      Ben suretle Hz. Ali’nin (a.s) evine doğru koştum, Hazretin durumunu onlara bildirdim.
                      Fatıma (a.s) şöyle dedi: “Ebu Derda! Olay nedir?”

                      Ben Hz. Ali’nin durumunu onlara anlattım. Hz. Fatıma (a.s) şöyle buyurdu:
                      “Ebu Derda! Allah’a and olsun ki, o baygınlıktır; Allah korkusuyla kendisinden geçmiştir.”

                      Daha sonra bir kap suyla Hz. Ali’nin yanına döndük, O Hazretin yüzüne su serptik, böylece kendisine geldi, gözlerini açtı, benim şiddetle ağladığımı görünce bana bakarak şöyle buyurdu: “Ebu Derda! Neden ağlıyorsun?”
                      Cevaben dedim ki: “Kendine yakıştırdığın şeyden dolayı ağlıyorum.”

                      Buyurdular ki: “Ey Ebu Derda! Beni hesaba götürdüklerinde, günahkârlar azaba yakin ettiklerinde, katı yürekli melek ve cehennem zebanileri (görevlileri) beni kuşattıklarında, Kahhar Allah’ın huzurunda durduğumda, dostlar beni ilahi emre teslim ettiklerinde ve dünya ehli halime acıdıklarında durumun nasıl olacak? Elbette sen, her gizli ve saklı şeyleri bilen bir Allah’ın karşısında yer aldığımda bana herkesten daha çok acıyacaksın.” [20]
                      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

                        4- Babanın Bedduası


                        İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyuruyor:
                        “Ben babamla birlikte karanlık bir gecede Ka’be’yi tavaf ediyorduk. Ka’be’nin etrafı sakinleşmişti, ziyaretçiler uykuya dalmışlardı. Aniden yürek yakan bir ses duyduk. Biri Allah’ın dergâhına yünelerek insanı etkileyici içten bir acıyla yalvarıp ağlıyordu.”

                        Babam bana şöyle buyuru: “Ey Hüseyin! Allah’ın dergâhına sığınan, kırık kalple pişmanlık gözyaşı döken günahkâr bir kulun sesini duyuyor musun? Git onu bul benim yanıma getir.”

                        İmam Hüseyin (a.s) şöyle devam ediyor: Gecenin karanlığında Ka’be’nin etrafını gezdim, o adamı rükünle makam arasında namaz halinde buldum. Selam vererek şöyle dedim: “Ey Allah’ın pişman olan kulu! Babam Emir’ul- Muminin seni çağırıyor.” Bu sözü duyunca aceleyle namazını tamamladı. Onu babamın huzuruna götürdüm. Babam onun temiz elbise giymiş, yakışıklı bir genç olduğunu görerek şöyle buyurdu:
                        “Sen kimsin?”
                        Genç: “Ben bir arabım.”

                        Emir’ul- Muminin: “Durumun nasıldır? Neden öyle yakıcı bir şekilde ağlıyorsun?”
                        Genç: “Ey Emir’ul- Muminin! Babama isyan etmenin cezasını çekiyorum; onun bedduası yaşandımın temellerini sarstı, sağlık ve huzurumu elimden aldı.”
                        Emir’ul- Muminin: “Olay nedir?”

                        Genç: “Ben laubali bir gençtim, sürekli günah işliyordum, Allah’tan da hiç korkum yoktu. Bana karşı şefkatli olan yaşlı bir babam vardı. Bana her ne kadar nasihat etseydi, sözlerini dinlemezdim. Bana nasihat ettiği zaman, onu azarlıyordum, sövüyordum, bazen de dövüyordum.

                        Bir gün, bir yerde bir miktar para vardı, onu alıp harcamak için o paraya doğru gittim. Babam o parayı almama mani oldu. Ben de parayı zorla elinden alarak onu sert bir şekilde yere vurdum; o esnada babam ellerini dizlerine koyup kalkmak istedi, ama acı ve eziklikten yerden kalkamadı. Paraları alıp işime gittim. O anda, babam bütün arzularının yok olduğunu görüp Allah’ın evine (Ka’be’ye) giderek bana beddua edeceğine dair yemin etti.

                        Birkaç gün sonra da oruç tutup namaz kıldı. Daha sonra yolculuk için hazırlığını tamamlayıp Ka’be’ye yani buraya doğru hareket etti. Ben onu izliyordum; tavaf ettikten sonra Ka’be’nin perdesinden tutarak kırık bir kalp ve yakıcı bir ahla bana beddua etti.
                        Allah’a and olsun ki! Bedduası sana ermeden, bu bedbahtlığa yakalandım, böylece sağlık (nimeti) elimden alınmış oldu.”

                        Genç adam bu sırada gömleğini açarak bedeninin bir tarafının felç olduğunu gösterdi. Genç sözlerinin devamında şöyle dedi:
                        “Bu olaydan sonra bütün yaptıklarıma çok pişman oldum. Babamın yanına giderek özür diledim. Ama o kabul etmedi, kendi evine doğru gitti. Üç yıl bu durumla yaşadım, nihayet hac mevsiminin üçüncü yılı, babamdan, Ka’be’ye giderek bana beddua ettiği yerde benin için hayır dua etmesini ısrarla istedim.

                        Babam lütfederek benim bu ricamı kabul etti. Mekke’ye doğru hareket ettik. Seyyak çölüne yetiştiğimizde artık karanlık çöktü. Caddenin kenarından bir kuş aniden kanatlarını (çırparak) uçunca deve ürktü ve babamı yere attı. Babam taşların üzerine düştü, düşür düşmez de can verdi. Babamı o bölgede defnedip buraya geldim. Biliyorum benim bu kötü kaderim, babamın bedduası ve benden razı olmaması sebebiyledir.
                        Emir’ul- Muminin (a.s), gencin bu dertli hikâyesini duyduktan sonra şöyle buyurdular: “Senin feryadına koşacak olan, şimdi yetişmiştir; Resululah (s.a.a)’den duymuş olduğum duayı sana öğreteceğim; içerisinde Allah’ın ism-i a’zamı olan bu duayı kim okursa, Allah Teala onun duasını kabul eder; gam, üzüntü, hastalık ve fakirlik onun yaşandısından uzaklaşır, günahları ise bağışlanmış olur...”[21]

                        İmam Hüseyin (a.s), sözünün devamında şöyle buyuruyor:
                        Genç duayı alıp gitti. Zilhicce ayının onuncu gününün sabahı, sevinçli bir halde yanımıza geldi. Sağlığının düzelmiş olduğunu gördük.

                        Genç şöyle dedi: “Allah’a and olsun ki, Allah’ın ism-i a’zamı bu duadadır. Allah’a and olsun ki, duam kabul oldu, hacetim karşılandı.”

                        Emir’ul- Muminin (a.s) ondan, nasıl şifa bulduğunu açıklamasını istedi.
                        Genç şöyle dedi: “Zilhiccenin onuncu gecesinde, karanlık her tarafı sardığı herkesin uykuya daldığı bir vakitte, duayı elime alıp Allah’ın dergâhına yakararak gözyaşı döktüm. Kısa bir süre uyudum; uykuda

                        Resulullah (s.a.a)’i gördüm; mübarek elini omzuma koyarak şöyle buyurdu:
                        “Alah’ın ism-i a’zemı hürmetine sağ- salim ol ve güzel bir yaşandın olsun.”

                        İkinci kez olarak gözlerim uykuya dalınca şöyle bir ses kulağımda çınladı: “Ey genç! Kalk artık. Allah’ın ism-i azamı ile yakardın ve duan kabul oldu.”
                        Ben uykudan uyandığımda kendimi sağ-salim gördüm.[22]
                        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

                          5- Annenin Bedduası!


                          İmam Bakır (a.s)’dan şöyle nakl edilmiştir:
                          “Ben-i İsrail arasında Cureyh isminde bir abit vardı, o sürekli olarak mabette ibadet yapıyordu. Bir gün annesi mabede gelip onu çağırdı. O ibadetle meşgul olduğundan dolayı annesine cevap vermedi. Annesi cevap alamayınca eve geri döndü.

                          Bir saat sonra tekrar mabede gidip Cureyh’i çağırdı, Cureyh yine de annesinin sözüne itina etmedi. Annesi üçüncü kez yine mabede gelip onu çağırdı, yine bir cevap alamadı.
                          Oğlun bu tavrından dolayı annenin kalbi kırılıp ona beddua etti.

                          Ertesi gün hamile olan fahişe bir kadın onun yanına geldi, orada doğum sancısı tutarak bir çocuk dünyaya getirdi. O çocuğu Cureyh’in yanına bırakarak o veledüzzina çocuğun o abidin çocuğu olduğunu iddia etti.
                          Bu mevzu yayılıp dillere düştü. Halk birbirine şöyle diyordu: "Halkı zina yapmaktan nehy eden ve onları kınayan bir kimsenin şimdi kendisi zina yapmıştır."

                          Abidin zina yapma söylentisi o zamanın şahının kulağına yetişti. Şah abidin idam edilmesini emretti. Abidin idamı için halk toplandığında annesi gelip onu o şekilde rüsva görünce rahatsızlığından yüzünü tırmalayıp ağladı.

                          Cureyh annesine bakıp şöyle dedi:
                          “Anne sus! Senin bedduan beni buraya çıkarmıştır; oysa ben suçsuzum.”

                          Halk Cureyh’in bu sözünü duyunca ona şöyle dediler:
                          “Sana isnat edilen şeyin yalan olduğunu sabit etmedikçe biz bu sözü (suçsuz olmanı) senden kabul etmeyiz.”

                          Bu esnada annesi kendisinden razı olan abit şöyle dedi: “Bana isnat edilen çocuğu benim yanıma getirin!”
                          Çocuğu abidin yanına getirdiklerinde çocuk açık bir ifadeyle; “Benim babam filan çobandır” dedi.

                          Böylece Allah-u Teala, annesi ondan razı olduktan sonra onun yok olan haysiyetini geri çevirdi ve halkın Cureyh’e isnat ettikleri iftirayı temizledi.
                          Cureyh artık ondan sonra hiçbir zaman annesini kendisinden rahatsız etmeyeceğine ve sürekli olarak onun hizmetinde olacağına dair yemin etti.[23]
                          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

                            6- Hz. Fatime (a.s)’ın Bedduasının Kabul Olması


                            İki eli, iki ayağı kesilmiş ve her iki gözü de çıkmış olan bir adam; “Allah’ım beni ateşten koru!” diye feryat ediyordu.
                            Bir şahıs ona; “Senin için bir ceza kalmadığı halde yine de Allah’ın seni ateşten korumasını mı istiyorsun? dediğinde o adam şöyle dedi:

                            Ben Kerbela’da idim, İmam Hüseyin öldürüldüğünde, onun üzerinde değerli bir şalvar ve kuşağın olduğunu gördüm, bütün elbiseleri yağmalanmıştı, sadece üzerinde bir şalvar kalmıştı.

                            Hüseyin’in (a.s) bedenine doğru yaklaştım, o kuşağı açmak istediğimde, elini kaldırıp onun üzerine koydu! Elini kenara itemedim, bu yüzden elini kestim. Yine o kuşağı açmak istediğimde bu defa sol elini o kuşağın üzerine koydu! Her ne yaptımsa elini onun üzerinden kaldıramadım. Bundan dolayı sol elini de kestim! Yine de o kuşağı açmak istedim, bu anda zelzelenin korkutucu sesini duydum! Korkarak kenara çekildim, geceleyin şehitlerin parça-parça olan bedenlerinin kenarında yattım.

                            Uyku âleminde güya Hz. Muhammed (s.a.a)’in Hz. Ali ve Fatime (a.s) ile gelip İmam Hüseyin’i öptüğünü gördüm.

                            Hz. Peygamber; “Oğlum seni öldürdüler mi? Allah da seni bu hale sokanları öldürsün!” buyurdu.
                            İmam Hüseyin; “Beni Şimr öldürdü, burada yatan bu şahıs da benim ellerimi kesti.” dedi.

                            Fatime (a.s) da bana bakıp şöyle dedi: “Allah el ve ayaklarını kessin, gözlerini çıkarsın ve seni ateşe soksun!”

                            Uykudan uyandım, el ve ayaklarımın kesildiğini ve kör olduğumu anladım. Fatime’nin (a.s) üç duası kabul olmuştur, ama dördüncüsü (ateşe atılmak) halen duruyor. İşte bundan dolayı; “Allah’ım beni ateşten koru!” diye dua ediyorum.[24]
                            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

                              7- Boşuna Giden Üç Dua


                              Allah Teala, İsrail peygamberlerinden birine; “senin ümmetinden bir kişinin üç duası kabuldur” diye vahyetti. Peygamber, o adamı bu meseleden haberdar etti. Adam hanımının yanına giderek meseleyi ona nakletti. Kadım, o dualardan birini onun hakkında uygulamasını istedi. Kocasın da kabul etti.

                              Bunun üzerine kadın kocasına; “Allah’tan, benim kadınların en güzeli olmamı iste” dedi. Kocası da dua etti; derken hanımı kendi zamanın en güzel kadını oldu. Çok geçmeksizin heva ve heves düşkünü şah ve kralların, zengin ve ayyaş gençlerin ilgilerini çekti.

                              Kadın artık, yaşlı ve fakir kocasına itina etmiyordu, huzursuzluk çıkarıp eşine karşı kötü davranıyordu.
                              Kocası bir müddet onunla geçinmeye çalıştı. Ama gün geçtikçe ahlakının kötüleştiğini ve artık tahammül edilmeyecek bir dereceye geldiğini görünce, Allah’tan onu köpek şekline sokmasını istedi, bu duası da kabul oldu...
                              Bu ilginç maceradan dolayı o kadının çocukları, babalarının etrafında toplanarak “Halk bizi kınıyor, anneniz köpek olmuştur.” Diyorlar diyerek ağlamaya başladılar. Babalarının, annelerinin ilk şekline dönmesi için dua etmesini istediler. Babaları da dua ederek kadın ilk şekline girdi. İşte böylece, o adamın icabete erişen üç duası da boşuna gitti.[25]
                              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: AYET VE HADİSLERDE DUA

                                8- Nasıl Dua Etmeli?


                                Bir kimse İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın huzurunda iken şöyle bir dua etti:

                                “Allah’ım! Beni yaratıklarından hiçbirine muhtaç etme!”
                                İmam (a.s) adamın böyle bir dua ettiğini görünce şöyle buyurdular:

                                “Kesinlikle böyle bir dua etme! Çünkü başkasına muhtaç olmayacak hiçbir kimse yoktur; herkesin bir birine ihtiyacı vardır. Ama dua ederken şöyle de: “Allah’ım! Beni kötü kullarına muhtaç etme.” [26]
                                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X